Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - MAT_ROCK23

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6 7 ... 96
41
Sanatçıların Hayat Hikâyeleri / : Satyricon
« : 28 Ekim 2008, 19:44:25 »
1991 yılında, underground çalışmaların daha yaygın olduğu dönemlerde Satyr adında bir adam şimdilerde Satyricon adıyla bilinen grubu kurar. Aynı yıl asla yayınlanmayacak olan bir demo kaydederler. O zamanlar isimleri Omnipotence'dir. 92'de nispeten iyi satan Satyricon adlı ilk official demoyu yayınlarlar. Bu yılın sonunda iki grup elemanı anlaşmazlıklar nedeniyle gruptan ayrılır. Aynı zamanda Frost isminde yeni bir baterist gruba dahil olur. 1993'te grup "The Forest Is My Throne" adıyla bir başka demo çıkarır. Bu demonun çok az sayıda kopyası çıkar, bu nedenle de 1995'te yeniden yayınlanacaktır. 1994'te No Fashion'la imza atarlar ancak bu şirket finansal problemler nedeniyle grubun ilk uzun albümünün kaydına yetecek stüdyo kirasını karşılayamaz. Kendi çabalarıyla kaydı bitirirler ve bu sırada Tatra isimli şirket grupla yakından ilgilenmeye başlar. Satyricon'un müziği Tatra'ya çok yabancı olduğu için Satyr ve Frost şirketin içinde bir alt-şirket kurmaya girişirler ve ismini Moonfog koyarlar; bu sayede sonunda "Dark Medieval Times" isimli albüm piyasaya sürülür. Tür black ****ldir ancak barındırdığı orta çağ atmosferi (isminin de gösterdiği gibi) oldukça orijinaldir. Bu soğuk ancak hoşa giden sound'a eklenen flütler ve akustik gitar pasajları çok şey katar. İkinci albümleri "Shadowthrone" da çevrelerce oldukça hoş karşılanır. Bu albüm ilkinden daha basittir ancak mevcut olan folk etkilenimleri nedeniyle daha atmosferik olduğu söylenebilir. 1996 yılında eski demoları "The Forest Is My Throne" ve Enslaved'in demosu "Yggdrasil"i bir araya getiren bir split-CD yayınlanır. Tahmin edilebilir ki bu albümün sound'u "Dark Medieval Times" öncesine dayanır. Daha sert ve brutal'dir.

Ayrıca 1996'da Satyricon dinleyenlerini "Mother North" isimli video kaydı ile şımartır ve kendileri de böyle bir işe kalkışan ilk black ****l grubu olmakla gurur duymaktadırlar. Burada bir black ****l grubunun elemanlarının günlük uğraşlarını görmekteyiz: ateşi koklamak, ellerinde asalarla sallanmak ve kan içmek. Aynı zamanda grup, tipik bir Norveç'li bayanı çıplak dans ederken göstererek ve güzel kuzey manzaralarına yer vererek Kuzey'in doğal güzelliklerini gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Satyr'ın "söz ve müzikteki en büyük ilham kaynağım ormanlar" demesini bu video'yu gördükten sonra daha iyi anlıyoruz.

Bir sonraki mini-CD'leri "Megiddo" da gerçekten deneysel çalışırlar. İçinde "Nemesis Divina"dan "The Dawn Of A New Age" isimli şarkının hasta bir remix'i de yer almaktadır. Bu remix Apoptygma Bezerk tarafından yapılmış ve aslında orijinal şarkının biraz daha endüstriyelleşmiş bir versiyonudur. "Megiddo"da Bir Motörhead klasiği "Orgasmatron", yine "Nemesis Divina"dan "Forhekset" parçasının canlı versiyonu ve "Dark Medieval Times"dan bir şarkının farklı bir isimle yeniden kaydı da yer almaktadır. 1998'de "Intermezzo II" adıyla başka bir mini-CD çıkar. Bu çalışma ise "A Moment Of Clarity"nin eski bir versiyonu, "Nemesis Divina"nın bir remix'i, Sarcofago cover'i "Inri" ve bir yeni şarkıdan oluşur.

Sonuç olarak 1999'da Satyricon "Rebel Extravaganza" adı altında dördüncü uzun soluklu albümünü yayınlar. Yine geliştirilmiş bir sound'la ve daha da agresif çıkar karşımıza Satyricon. Satyr bu albüm hakkında şöyle konuşuyor: "Biz aşırı bir grubuz ve bunun sebebi bizim hala birer asi olmamız". Gerçekten de öyleler, asla gerici veya kapalı görüşlü olmadılar. En son da canli çekimler, sahne arkası çekimleri ve bol alkolün yer aldığı bir nevi "Satyricon'un günlük yaşamı" temalı bir ikinci video kaydını "Roadkill Extravaganza" adı altında sürdüler piyasaya
_________________

42
Galatasaray / 'Kewell'ın karaciğerinde sorun var'
« : 28 Ekim 2008, 19:41:34 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
G.Saray'da son haftalarda başarılı bir grafik çizen Avustralyalı oyuncu Kewell için "Karaciğerinde sıkıntı var" iddiası ortaya atıldı. Kısmen doğru ama ..

Tüzemen'in yazısı / SABAH

Galatasaray'ın sezon başında Liverpool'dan transfer ettiği Avustralyalı yıldız Harry Kewell'ın sürekli oynayamamasının altında bir rahatsızlığının yattığı iddia edildi. Pazar gecesi NTV'de yorumcu Rıdvan Dilmen, Kewell'ın karaciğerinde sorun olduğunu, bu yüzden süreklilik sağlayamadığını öne sürdü.

G.Saray'ın 15 Ekim'deki Divan Kurulu toplantısının ardından Kewell hakkında bir kongre üyesinden hepatit b olduğunu, hastalığa yaptırdığı dövme yüzünden yakalandığını duymuştum. Gazetecilik etiği gereği kapsamlı bir araştırma yapmadan bu konuya girmedim. Yaptığım araştırmalar sonucu ilginç bilgilere ulaştım. Galatasaray'da Adrian Ilie, Fenerbahçe'de de Alman kaleci Schumacher geçmişte hepatit sıkıntısı yaşamıştı.

Adrian Ilie de, tıpkı Kewell gibi hızlı oyuncusu olmasına rağmen süreklilik gösteremiyordu. Doktorlarla konuştum. Kewell'ın İngiltere'de mikrobik olmayan bir hepatit geçirdiğini ama bunu tamamen atlattığını söylediler. Aldığım bilgilere göre karaciğerinde vücudunun ürettiği bir sıkıntı var. Sahadaki yorgunluğunun iki nedeni var. Birincisi bu hastalığının (kesinlikle bulaşıcı değil) tedavisi için kullandığı ilaçlar. İkincisi de İngiltere'de geçirdiği kasık sakatlıkları sonrası fizik olarak yaşadığı düşüş nedeniyle yoğun bir idman programını kaldıramaması. Hatta bu yüzden özel bir fizyoterapisti bulunuyor. Onunla çok ciddi bir şekilde çalışıyor ve özel hayatı da son derece düzgün.

SKİBBE'YE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR

Yine de fiziki yetersizliği yüzünden Avustralyalı yıldızdan özellikle haftada üç maç oynanan periyotlarda yüksek verim alınması mümkün görünmüyor. Trabzon maçında sahanın yıldızlarından olan Kewell, Olympiakos önünde golü atmasına rağmen % 50'lerdeydi. Eskişehir'de ise Baros'a attığı pas dışında sahada görünmedi. Teknik direktör Skibbe'nin Kewell'dan üst düzey verim alabilmesi için futbolcuyu rotasyon içinde kullanması zorunlu görünüyor.

43
1931’de Erzincan’da doğdu. 9 Ocak 1990’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevleri yaptı. 1982’de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000’e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır. Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.

ESERLERİ

ŞİİR:
Üvercinka (1958)
Göçebe (1965)
Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984)
Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988)
Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s. 1995)

DÜZYAZI:
Şapkam Dolu Çiçekle (1976)
Günübirlik (1982)
Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s. 1998)
99 Yüz (1991)
999. Gün / Üstü Kalsın (1991)
Folklor Şiire Düşman (1992)
Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992)
Aydınlık Yazıları / Paçal (1992)
Oluşum’da Cemal Süreya (1992)
Papirüs’ten Başyazılar (1992)
Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı 1996)
Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar 1997)
Toplu Yazılar 1 (Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar 2000)

ANTOLOJİ:
Mülkiyeli Şairler
100 Aşk Şiiri

ÖDÜLLERİ

1959 Yeditepe Şiir Armağanı
1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü

44
Hayata Dair Yazılar / keşfedilmeyi bekleyen
« : 28 Ekim 2008, 19:38:11 »
''Konstantıniyye elbette ve elbette fetholunacaktır.
Onu fetheden emir ne güzel emirdir; onu fetheden asker, ne güzel askerdir.''Hz.Muhammed (sav)


Fethedilecek İstanbul yok diye niçin üzülüyorsunuz?
Dünyadaki beş milyar gönül, beş milyar İstanbul'dur...



Keşfedilemeyen Fethedilemez..



Fatih..


O, İstanbul surlarına dayandığında, iş cevizin kabuğunu kırmaya kalmıştı..


Ve zafer güneşinin vaktini beklemeye..



O vakit ki blinmez..


Beklenir..


İçeride yağan gülleleri, gül atılıyormuşçasına sevgiyle karşılayanlar vardı.


Fatih, surların içindekini tanımış, kendini de tanıtmıştı.
Bizans halkı biliyordu ki, gülle değil, merhamet yağıyordu.



Surlar olmasa, taş duvarların heybetine güvenen bir avuç asker ve
Bizansın sefil imparatoru, ya halkının içine karışacak ya da kaçıp gidecekti.



İnsanların kalplerindeki surları sevgiyle yıkan Sultan Mehmed'e bend
mi dayanır, hendek mi dayanır, bir avuç inatçı mı dayanır?



"Damarlarımda bir damla da olsa Fatih'in kanı,
Kalbimde bir zerre de olsa O'nun inancı var!" diyenler!!



Fethedilecek İstanbul yok diye niçin üzülüyorsunuz?


Dünyadaki beş milyar gönül, beş milyar İstanbul'dur...



Yeter ki sevmeyi bilin, keşfetmeyi bilin..


FETİH SİZİNDİR.


Gözyaşını tanıyın..


Elllerinizi uzatın.. Boş kalmayacaktır..



Ve o beş milyar İstanbul ki, fethedeni hem Yaratan'dan,


Hem de Sevgilisi'nden müjdeli...



Müjdeye koşun!..


İnsanlara..


Ağlamayı keşfedin..


Beş milyar İstanbul, surlarının kapılarını size açacak..


Dünya arkanızdan koşacaktır.

...alıntıdır...

45
Hayata Dair Yazılar / mutluluk nerede saklıdır??
« : 27 Ekim 2008, 19:43:36 »
mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır.

Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir.

Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir.

Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir.

Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır.

Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır.

Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır.

Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır.

Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bir anıdadır.

Mutluluk; Bir kitapta, bir dergide görülen bir sözün ezberlenip defalarca söylenmesindedir.

Mutluluk; Yarın için hiç bıkmadan beslenen umuttadır.

Mutluluk; Sevgilinin yanağına konulan bir öpücüktedir.

Mutluluk; Mesafeye aldırmadan büyütülen sevgidedir.

Mutluluk; Küçük bir tartışmadan sonra kimin haklı olduğunu düşünmeden sevgiliye söylenen "seni seviyorum" sözündedir.

Mutluluk; Bilgidedir. Her şeyi öğrenebilme çabasındadır.

Mutluluk; Bir aşk şarkısının ezgisindedir. Uykuya dalarken okunan romanın sayfalarındadır.

Mutluluk; Acılarına, hüzünlerinde, zorluklarına rağmen, kaygıya direnerek "yaşıyorum" diyebilmektedir.

Mutluluk yanı başınızdadır, fark etmenizi bekleyen bir gizemdir.

Mutluluk dönüp dolaşıp içinizde bulduğunuz yeniliklerdedir.

Mutluluk kendiniz olduğunuzu fark ettiğiniz andadır.

Mutluluk bir amaç uğruna yaşamınızı adamanızdadır.

Mutluluk direnme gücünüzü hayat test ettiğinde bulabildiğiniz en son noktadadır.

Mutluluk yaşamına anlamlı bir amaç yükleyebilecek düşünce gücünü geliştirdiğini fark etmendedir.

Mutluluk yaşamını kendine, başkalarına ve giderek evrene katılma coşkusuyla doldurmaktadır.

Mutluluk yakalandığında bazen kayboluveren bir baloncuk gibidir.

Mutluluk peşinden koştukça uzaklaşan bir hedeftedir.

Mutluluk belki de her yerdedir, görebilenlere görünen bir renktir sadece.

alıntı
_________________

46
Güncel Haberler ve Olaylar / Sanal cinayete gerçek ceza
« : 27 Ekim 2008, 19:38:18 »
Kore kökenli MapleStory isimli devasa online oyunda sanal bir evlilik gerçekleştiren 34 yaşındaki Japon bayan, sanal eşinin kendisinden ayrılmasını hazmedemediği için, önceden kendisine sanal eşi tarafından verilmiş olan şifreyle oyuna girerek, kendi karakteriyle evlendikten sonra ayrılan başka bir kullanıcının oyundaki karakterini sildi.

Cezası Ağır Olacak

33 yaşındaki sanal maktul ve eski sanal eş ise, karakterinin "öldürüldüğünü" öğrenince polise haber vererek ilk şüpheli olan eski sanal eşinin gözaltına alınmasını sağladı. Geçtiğimiz Çarşamba günü gözaltına alınan katilin beş yıla kadar hapse veya 7.000 YTL'ye denk bir para cezasına çarptırılması bekleniyor. Bu ceza, kanun dışı şekilde bir bilgisayara erişerek elektronik bilgide tahribat yapılması sebebiyle veilecek.

47
Fenerbahçe / Fener ! 5-2
« : 27 Ekim 2008, 19:36:43 »
fener Bahçe Arsenal hezimetinden sonra Kadıköy'de Bursaspor'u gol yağmuruna tuttu. Sarı-Lacivertliler Avrupa'da alamadıkları galibiyetin acısını Burasspor'dan çıkarttı. Taraftarının ağzına bir parmak bal çaldı!
MAÇTAN DAKİKALAR (İLK YARI)

6. dakikada Alex'in kullandığı köşe vuruşunda altı pas üzerine gelen topta Lugano'nun kafa vuruşunda top filelerle buluştu. (1-0)
10. dakikada kullanılan köşe vuruşunda Yusuf'un kafa vuruşunda Fenerbahçeli defans oyuncu topu kale çizgisi üzerinden çıkardı
16. dakikada Semih ile kalecinin girdiği pozisyonda top kaleciden geri geldi, pozisyonu takip eden Selçuk'un şutunda top filelerle buluştu, fakat hakem faul kararı verince gol geçersiz sayıldı
21. dakikada sağ çaprazda topla ceza sahasına giren Guiza'nın sert şutunda top kaleciden geri geldi.
22. dakikada Yusuf'un pasıyla ceza sahası içi sol çaprazda topla buluşan Sercan'ın yerden plasesinde top kalecide kaldı
30. dakikada Alex'in sağ kanattan arka direğe yaptığı ortada, Guiza'nın kayarak vuruşunda top üstten auta çıktı
45+1. dakikada ceza sahasında topla buluşan Alex, çalım yaparken yerde kaldı, maçın hakemi Alex'e aldatmaya yönelik hareketten dolayı sarı kart gösterdi
MAÇTAN DAKİKALAR (İKİNCİ YARI)
48. dakikada Romashchenko'nun kullandığı serbest vuruşta müsait pozisyondaki Serdar ve Ömer topa dokunamayınca top auta çıktı
50. dakikada sol kanat taç çizgisinde topu alan Uğur Boral rakip oyunculara çalımlar atarak ceza sahasına girdi ve kaleci ile karşı karşıya kaldı, bu oyuncunun plase vuruşunda top kalecinin kollarının altında geçerek filelerle buluştu (2-0)
51. dakikada Alex'in pasıyla sağ çaprazda topla buluşan Semih'in sert şutunda top kalecide kaldı
61. dakikada Semih'in sağ kanattan yaptığı ortada arka direkteki Guiza dokundu top az farkla yandan auta çıktı
65. dakikada Uğur Boral'ın ceza sahası içinde yerden pasında top Semih'in önünde kaldı bu oyuncunun sert vuruşunda defansa çarpan top kornara çıktı
67. dakikada sol kanattan Alex'in kullandığı serbest vuruşta arka direkte hareketlenen Edu'nun yatarak kafa vuruşunda top filelerle buluştu (3-0)
75. dakikada sol çaprazdan ceza sahasına giren Uğur Boral'ın sert vuruşunda top kaleci Ivankov'dan döndü, keleciden dönen topu Ali Bilgin kafayla içeriye çevirdi, Alex topu tamamlayarak ağlara gönderdi (4-0)
79. Dakikada serbest vuruşu kullanan Yusuf pasını Bekir Ozana verdi, Bekir Ozan'ın ceza sahası dışından sert şutunda topu kornere çeldi.
80. dakikada sol kanattan Yusuf'un pasıyla ceza sahası ön çizgisinde topa sert ve düzgün bir şekilde vuran Rodrigues topu ağlarla buluşturdu (4-1)
82. dakikada Selçuk rakibinin formasını arkadan çekince ikinci sarı kartla oyun dışında kaldı
88. dakikada Melo'nun pasıyla ceza sahası dışında topla buluşan Bekir Ozan'ın sert şutunda top direğin dibinden geçerek ağlarla buluştu (4-2)
90+2. dakikada sol kanatta topla buluşan Roberto Carlos gerilerden gelen Deivid'i gördü ve pasını bu oyuncuya aktardı, Deivid'in plase vuruşunda kalecinin ayaklarına çarpan top filelerle buluştu (5-2)
HAKEMLER: Tolga Özkalfa xx, Baki Tuncay Akkın xx, Nihat mızrak xx
STAT: Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu
FENERBAHÇE: Volkan Demirel xx, Gökhan xx, Lugano xx, Edu xx Roberto Carlos xx, Semih xx (Deivid dk. 77 xx), Josico xx (Ali dk. 63 x), Selçuk xx, Uğur Boral xxx, Alex xxx (Maldonado dk 85 ?), Guiza xx
YEDEKLER: Volkan Demirel, Wederson, Kazım, Yasin,
TEKNİK DİREKTÖR: Luis Aragones
BURSASPOR: Ivancov xx, Veli x, Ömer xx, Serdar x, Bekir xx, Mustafa Sarp xx, Yusuf xx, Mustafa Keçeli xx, Gökhan Güleç xx (Zuniga dk 53 x), Romashchenko xx (Melo dk 66 x), Sercan x (Rodrigues dk. 58 xx)
YEDEKLER: Yavuz, Emrah, İsmail, Cihan,
TEKNİK DİREKTÖR: Samet Aybaba
GOLLER: Lugano (dk. 6), Uğur Boral (dk 50), Edu (dk. 57), Alex (dk. 75) Deivid (90+2) (Fenerbahçe) Rodrigues (dk. 80), Bekir Ozan (dk 88) (Bursaspor)
SARI KARTLAR: Alex, Edu, Selçuk (Fenerbahçe) Zuniga (Bursaspor)
KIRMIZI KART: Selçuk (dk 82)
Fenerbahçe'de uzun süren sakatlıkları geçen Deivid ve Vederson, Turkcell Süper Lig'de Bursaspor ile yaptıkları maçta takımlarının 18 kişilik maç kadrosunda yer aldılar. Sezona hazırlık döneminde sakatlanan iki futbolcu, uzun süren tedavi dönemi ve kondisyon çalışmalarının ardından, bu sezon ilk kez Bursaspor maçının 18 kişilik kadrosunda yer aldı.
-İLK 11'DE TEK DEĞİŞİKLİK-
Fenerbahçe Teknik Direktörü Luis Aragones, Bursaspor karşısında, Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde Arsenal ile yaptıkları maçın ilk 11'inden tek değişiklikle takımını sahaya sürdü.
İspanyol teknik adam ilk 11 kurgusunda Arsenal maçında görevlendirdiği Maldonado'ya yedekler arasında yer verirken, sakatlığı geçen Josico ilk 11'de forma giydi.
Porto ile yapılan Şampiyonlar Ligi mücadelesinde sakatlanan Josico, 21 Ekim'deki Arsenal maçında yedekler arasındaydı.
-KAZIM YEDEK KALDI-
Teknik direktör Aragones'in Arsenal maçında sürpriz bir şekilde maç kadrosuna almadığı Kazım, Bursaspor maçında yedekler arasında yer aldı.
Aragones ile arasının kötü olduğu haberleriyle gündeme gelen Kazım, Bursaspor karşısında yedekler arasında yer buldu.
Fenerbahçe'de, sakatlıkları nedeniyle tedavileri süren Önder ve Emre'nin yanı sıra Burak, Deniz, Can, Gürhan, İlhan ve Tümer de maç kadrosuna alınmadı.
-TRİBÜNLERDE BÜYÜK BOŞLUKLAR-
Fenerbahçe'nin Turkcell Süper Lig ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde üst üste aldığı kötü sonuçlar taraftarı küstürdü.
Arsenal maçında stadın tamamına yakınını dolduran Fenerbahçeli taraftarlar, Bursaspor maçına aynı ilgiyi göstermedi.
30 bin 423 kombine biletli seyircisi bulunan Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki mücadelede, özellikle Migros kale arkası tribünü olmak üzere, tribünlerde boşluklar oluştu. Kombine biletlilerin bulunduğu bölümlerdeki boşluklar da dikkat çekti.
Bursaspor taraftarı İstanbul'da takımlarını yalnız bırakmadı. Bini aşkın taraftar topluluğu konuk takım seyirci tribünündeki yerini aldı.
Telsim kale arkası üst bölümdeki Fenerbahçeli taraftarlar tribüne "O forma için biz ölürüz siz savaşın yeter" yazılı pankart astı.
-PAF LİGİ'NDE FENERBAHÇE LİDER OLDU-
PAF Ligi'nin 8. haftasında Fenerbahçe, Bursaspor'u 2-1 yenerek, 21 puanla liderliğe yükseldi.
Fenerbahçe, Dereağzı Tesisleri'ndeki sahada oynanan maçı Cengiz ve Özgür'ün golleriyle 2-1 kazandı. Bursaspor'un golü Gökhan'dan geldi.
PAF Ligi maçını başkan Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyeleri de izle

48
Msn Messenger Hata Kodları ve Çözümleri

Msn Messenger 84cb0004, 84cb000a, 81000451 Hata Kodları ve Çözümü


Hatanın Oluşum Sebebi?
Bu hata Messenger Kişilerinizin depolanmasında oluşan bir bozulmadan meydana gelmiştir.

Hatanın Çözümü: Messenger kişilerinin depo edildiği bölüm aşağıdaki metodlar yardımıyla silinir.

Not: Bu işlem kişilerinizi sadece bilgisayarınızdan siler. Messenger'da birdahaki oturum açtığınızda kişi listeniz tekrardan yüklenir. Yani kişileriniz silinmez.

Windows XP İçin

1) Gizli dosya ve klasörlerin görünmesini sağlayın.
Bilgisayarım ' a gidin.
Araçlar > Klasör Seçenekleri 'ne girin.
Üst taraftan Görünüm 'ü seçin.
Gizli dosya ve klasörleri göster şıkkını işaretleyin
Tamam diyip çıkın.

2) Depolanan kişi listelerinin silinmesi
Bilgisayarım 'a girin.
Aşağıdaki klasöre gidin:
C:\Documents and Settings\Windows_kullanıcı_adınız\Contacts\Messeng er_e-mail_address
Bu klasörün içindeki tüm dosyaları silin.
Aşağıdaki klasöre gidin şimdide:
C:\Documents and Settings\Windows_kullanıcı_adınız\Local Settings\Application Data\Microsoft\Windows Live Contacts
Bu klasördeki herşeyide silin. (Gizli dosyalarıda silin)
Pencereyi kapatıp, Messenger'da tekrardan oturum açmayı deneyin.

Windows Vista İçin

1) Gizli dosya ve klasörlerin görünmesini sağlayın.
Başlat 'tan Bilgisayarım 'a girin.
Yeni pencerede, Açılır Pencereyi Düzenle (Organize drop-down list) bölümüne girin, ve sonra Klasör ve Arama seçenekleri sıklarını seçin. [Türkçe'lerde hata olabilir, vista kullanmadığımdan]
Klasör ayarları penceresinde, Görünüm sekmesine girin.
Gizli dosya ve klasörleri göster seçeneğinin seçili olduğunu doğrulayın.
Tamam diyerek çıkın.

2) Depolanan kişi listelerinin silinmesi
Başlat 'tan Bilgisayarım 'a girin.
Aşağıdaki klasöre gidin:
C:\Users\Windows_kullanıcı_adınız\Contacts\Messeng er_e-mail_address

Bu klasörün içindeki tüm dosyaları silin.
Aşağıdaki klasöre gidin şimdide:
C:\Users\Windows_kullanıcı_adınız\Local Settings\Application Data\Microsoft\Windows Live Contacts

Bu klasördeki herşeyide silin. (Gizli dosyalarıda silin)
Pencereyi kapatıp, Messenger'da tekrardan oturum açmayı deneyin
__________________

49
Konuşma Pencerelerini Tek Pencerede Toplama


Bu özelliği kullanabilmeniz için plus yüklü olması gerekmektedir.
Msnden Plus / Tercihlere giriyoruz.
Ardından Anlık İletiler > Tab Konuşmaları ekranına gelip 'Tüm konuşmalarımı otomatik grupla' seçeneğinin kutucuğunu işaretleyip Tamam´a tıklarak çıkış yapıyoruz.
Bu işlemleri yapmadan önce açık olan konuşma pencereleri varsa, ayarların etkili olabilmesi için onları kapatıp tekrar açıyoruz. Denemek için kişi listenizi açın ve çevrimiçi olan birkaç arkadaşınıza aynı anda konuşma penceresi açın
Artık tüm konuşma pencereleri tek bir pencere altında toplanıyor. Pencereden kimin Görüntü Adı´na tıklarsanız onun ekranı aktif oluyor. Çok fazla sayıda konuşma penceresi açıksa sağ üst köşedeki ok tuşlarını kullanarak pencereler arası geçiş yapabilirsiniz. CTRL tuşuna basılı tutup herhangi birinin görüntü adına tıklarsanız pencereler birbirinden
_________________

50
Türk Tarihi / İstiklal Harbinin En Küçük Askeri
« : 27 Ekim 2008, 19:32:35 »
Nene Hatun, Halide Edip, Erzurumlu Kara Fatma, Adile Onbaşı, Kara Ayşe ve daha nicesi... Onlar İstiklal Harbi'nin sembol kadınlarıydı. O listede adı çok anılmayan; ama daha küçük bir kız çocuğu iken cephelerde at süren, çarpışan bir de Nezahet Onbaşı vardı. Babasıyla Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz muharebelerinde gösterdiği kahramanlıklarla anılacaktı. Yaşı küçük olduğu için Cumhuriyetin kadın kahramanlarının listesine bile çok sonraları girecekti. Çünkü o, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirmeye karar verdiği ilk çocuktu.

Nezahet Onbaşı'nın hikâyesi aslında Çanakkale Savaşı günlerine kadar uzanıyor. Savaş yıllarında annesi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken ince hastalığın (verem) kurbanı olur. O günlerde İstanbul işgal altındadır, küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye koşmaktadır. Hafız Halit Bey bir müddet sonra komutasındaki 70. Alay ile Anadolu'daki Milli Mücadele saflarına katılma kararı alır. Tabii kızını da yanında götürmek zorunda kalır. Böylece kader Küçük Nezahet'i daha 9 yaşındayken cephelerle tanıştırır.

At sırtında geçen ilk günün gecesinde donma tehlikesi atlatır. El bebek gül bebek büyüyeceği bir dönemde öksüz kalmıştır çünkü. Hafız Halit Bey küçük kızını kimseye emanet edemeyeceğini düşünerek adeta cephelerde büyütür. Küçük Nezahet, askerlerden at binmeyi, silah tutmayı öğrenir. Tam üç sene cephelerde bilfiil babasının katıldığı her muharebeye katılır. 70. Alay'ın simgesi olur adeta. Cephede Mustafa Kemal Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün de dikkatini çeker.

BEN BABAMLA ÖLMEYE GİDİYORUM, SİZ NEREYE GİDİYORSUNUZ?

İstiklal Savaşı başladığında Alay Komutanı Albay Halit'e, Yunan askerleriyle en çetin çarpışmaların yaşandığı Gediz hattını müdafaa görevi verilir. Minik Nezahet, yanı başında süngü süngüye çarpışan Mehmetçik'in şehit oluşunu görecek kadar savaşın içindedir artık. Gediz Cephesi Yunanlılara karşı ilk yenilginin alındığı cephelerden biridir. Ancak Türk askeri düşmanın lojistiğini kesmek için verdiği mücadeleyi sonuna kadar sürdürür. Zor anlar yaşanır. Tarihe kaybedilen muharebe olarak geçen Gediz Cephesi'nde sadece bir alay başarılı olmuştur. O da Hafız Halit Bey'in kumandasındaki 70. Alay'dır. Küçük Nezahet'i onbaşı yapacak, daha sonra onu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerindeki tartışmalara taşıyacak en önemli olaylardan biri de bu sırada vuku bulur.

Türk askeri Yunan saldırıları karşısında zor anlar yaşamaktadır. O sırada cepheden kaçmayı düşünenler bile olur. Yaklaşık 600 kişilik alayı ile en zor sınavı veren Hafız Halit, umutların tükendiği noktada atıyla askerlerin önünü kesen küçük kızı Nezahet'i bulur. Minik, ama vatan sevgisiyle dolu yürek cephe gerisine kaçmaya çalışan askerlerin karşısına duvar gibi dikilir ve ağzından şu sözler dökülür: "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?"

Babasına destek olmak isteyen bir çocuğun çırpınışlarının ötesindedir gayreti. Atın üstündeki küçük kız, askerlerin yüzüne tokat gibi bir gerçeği, 'vatan sevgisini ve şehadeti' haykırınca hepsi geri döner. Çoğu cephede şehit düşer, ancak Gediz muharebesi kaybedilse de Yunan askerinin Anadolu'nun içlerine kolay sızması geciktirilir. Küçük Nezahet, sınavı kazanmıştır. Artık o elinde oyuncaklarıyla askerin arasında gezen bir kız çocuğu değil, 70. Alay'ın Nezahet Onbaşısı'dır.

İLK İSTİKLAL MADALYASI’NI BU ÇOCUĞA VERELİM

Bu kahramanlık hikâyesi Cumhuriyet'in ilânından hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin en hararetli tart ışmalarından birine konu olur. Tarih 30 Ocak 1921'dir. Bir milletvekili Meclis Riyaseti Celilesi'ne (başkanlık) Nezahet Onbaşı'ya ilk İstiklal Madalyası’nın verilmesini önerir: "Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin, muhtelif harp cephelerinde bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara katılan) 12 yaşlarındaki Nezahet Hanımın İstiklal madalyasıyla taltif edilmesine dair takriri... Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz ve İnönü meydan muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve her an efrat ve hatta zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay Kumandanı Hafız Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti Umumiye'nin tasdikine arz edilmesini rica ederim. (30 Kanunusani 1337 - Bursa Mebusu Operatör Emin Bey.)"

Erzurum Mebusu Celaleddin Arif Bey izahat verilmesini ister. Operatör Emin Bey söz ister ve Nezahet Onbaşı'nın cephelerdeki kahramanlıklarını bir bir anlatır. Babasını ve askerleri nasıl cesaretlendirdiğini söyler: "Bu çocuk mutlaka muhtac-ı taltiftir. İlk İstiklal madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz. Ha onu arzedeyim, bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark'ı) namını vermişlerdir." İzmit Vekili Hamdi Namık Bey itiraz eder, İstiklal madalyalarının Yunan madalyalarına benzetilmemesi için 12 yaşında bir çocuğa verilemeyeceğini, sadece hediye ile taltifini önerir.

Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey araya girer, İstiklal Madalyası’nın da ötesinde küçük Nezahet'in asker yapılmasını, mirimiran (tuğgeneral) rütbesiyle ödüllendirilip, paşa hanım olmasını teklif eder. Meclis başkanı hem hararetli hem latifelerle dolu konuşmaların sonunda Emin Bey’in teklifi gereği ilk İstiklal Madalyası'nın minik kıza verilmesi gerektiğini söyler. Meclis zabıtlarına bu aynen geçirilir. Tartışmalar sürer, ordu kumandanlığına sorulması bile gündeme gelir. Meclis'teki bu tartışmalar aslında küçük Nezahet'in ömrü boyunca peşini bırakmayacak iç burkan bir hikâyenin temelini oluşturur.

Hem Kurtuluş Savaşı gazisi babası Albay Hafız Halit Uzel Bey hem kendisi defalarca başvurmasına rağmen İstiklal Madalyası'nı bir türlü alamaz. Nezahet Onbaşı bir çeyizlik hediye ile de taltif olunur. Çeyiz de tıpkı İstiklal Madalyası kararı gibi zabıtlara geçmesine rağmen gerçeğe dönüşmez.

Aradan yıllar geçer. Tam 65 yıl sonra bir gazetecinin köşe yazısında konuyu gündeme getirmesiyle dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Necmettin Karaduman tarafından bir takdir beratı verilir. Nezahet Onbaşı, 6 Temmuz 1986'da Dolmabahçe Sarayı'nda sessiz sedasız bir törenle şükran plaketini aldığında 78 yaşındadır. Aradan 6 yıl geçer ve madalyasını göremeden 84 yaşında hayata gözlerini yumar.

Nezahet Onbaşı şimdi Anadolu yakasındaki Karacaahmet Mezarlığı'nda İstiklal Madalyası sahibi kocası emekli Albay Rıfat Baysel ile yan yana yatıyor. İstiklal Mücadelesi'nin çocuk kahramanı Nezahet Onbaşı'dan geriye iki kızı İnci ve Oya hanımlar, torunu Şebnem ile onun kızları Didem ve Gizem kaldı. Bir de İstiklal Madalyası ile taltifini onaylayan TBMM tutanakları...

ATATÜRK'TEN İLTİFAT

Küçük Nezahet'in birbirinden ilginç anıları da var tabii ki. Padişah yanlısı Kuvvay-ı İnzibatiye askerleri Albay Hafız Halit'in sorumlu olduğu alayın Anadolu'daki Milli Mücadele Orduları'na katılmasını (1919) istemez. İşte küçük Nezahet o çatışmalarda bir askerin yanı başında şehit oluşuna şahit olur. Yüreğini sarsan bu anıyı çocuklarına sık sık anlatır.

İlk asker elbisesini 1920'de giyer. Erlerin kullanılmayan kıyafetlerinden minik kıza bir haki elbise dikilir. Çerkes Ethem ile cephede karşılaşır. Asker elbiseli bu küçük kızı merak eden Çerkes Ethem, niye bu kıyafetleri giydiğini sorar. Nezahet'in cevabı, "Ben askerim." olur. Askerin silahı olmazsa asker olmaz, diyen Çerkes Ethem çatışmalarda ele geçen bir Yunan filintasını ona silah olarak verir. 70. Alay'ın adı 'Kızlı Alay' diye anılmaya başlar. Birinci İnönü Muharebesi'nde cepheye gelen Atatürk alayın sembolü Nezahet'le tanışır. Atatürk'ün sebeb-i ziyareti aslında Alay Komutanı Hafız Halit'i denetlemektir. Atatürk komutan çadırında kulaklarında küpe, asker elbiseli olarak Nezahet Onbaşı ile karşılaşınca çok şaşırır. Yanındakilere sorar, "Kim bu?" diye. Komutanımız Albay Halit'in kızı cevabını alınca daha da şaşırır. Sonra ona sorar, "Ne arıyorsun sen burada?" O da vecize haline gelen sözünü söyler: "Ben askerlerin kalesiyim, dönmek isterlerse karşılarında beni bulurlar." Cevap Atatürk'ün çok hoşuna gider. Küçük kızı sever. Bursa Ahudağ eteklerinde, Bozüyük'te Atatürk'ün özel vagonunda ve Akşehir'de olmak üzere üç kez daha cephede karşılaşırlar.

ASKER KIYAFETLERİ İÇİNDE MİNİK BİR KIZ

Asker kıyafetleri içindeki küçük kız Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa'nın da gözünden kaçmaz. At üstünde onu gördüğünde, "Kim bu küçük asker, niye bu kadar küçükleri askere alıyorsunuz?" diye yanındakileri fırçalar. Sonra sarı sarı küpelerini fark eder minik kızın. "Aç bakayım şapkanı?" der, saçlarını okşar, iltifat eder: "Kimsin sen? Parola ne?" "Onbaşı Nezahet." İnönü gülümser: "İyi o zaman ben seni kurmay yapıyorum." Sonra Alay Komutanı Hafız Halit'in kızını cephelerde büyütmek zorunda kaldığını öğrenir. Paşanın kurmay iltifatı karşılıksız kalmaz, Nezahet Onbaşı, karargâh binasının bahçesindeki asma (üzüm) yapraklarından yaptığı sarmayı Paşa'ya ve babasına ikram eder.

İstiklal Harbi sona erer, Nezahet Onbaşı babasıyla birlikte İstanbul'da yaşamaya devam eder. 13 yaşındayken adının ilk duyulduğu o meşhur tartışmalı TBMM oturumu yapılır. Küçük Nezahet, Fransız İhtilali'nin simge ismi 16 yaşındaki Jan Dark (Jeanna D'Arc) ile özdeşleştirilir. Ama madalya rüyası bir türlü gerçekleşmez. İstanbul Kumkapı'da açılan Jan Dark Enstitüsü'nün de en başarılı öğrencisi olur. Ancak bir aile kararıyla ortaokuldan sonra okuldan alınır.

Okuma sevgisi ve asker olma isteği yüreğinden hiç çıkmaz. İstiklal Harbi'nin genç kahramanlarından Yüzbaşı Rıfat ile 1931'de evlenir. Uzel soyismi artık Baysel'dir. Yüzbaşı Rıfat da Alman Mektebi'ni okurken 17 yaşında okulunu terk edip Kuleli Askerî Lisesi'ne kaydını yaptırmıştır. Daha okulunun birinci yılında o da kendini Milli Mücadele cephesinde bulur. Mehmet Rıfat (Asım), İstiklal Madalyası alan ilk genç askerlerdendir. Nezahet Hanımla evlendikten sonra Atatürk'ün yaverlerinden biri olur.

Nezahet Onbaşı ve ailesi Atatürk'e çok yakın oldukları halde hiçbir zaman alamadıkları İstiklal Madalyası’nı şikâyet konusu yapmaz. Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen devlet törenlerinde, balolarda Nezahet Onbaşı da vardır. Dönemin asker ve lider eşlerinin tamamıyla iyi ilişkiler kurar. En büyük üzüntüsü okuyamamak olur. Ama hayalleri yarım kalır.

Evliliğinin yedinci yılında ilk kızı İnci, daha sonra Oya dünyaya gelir. Evinin kadını ve iyi bir anne olur. Çocuklarını Kurtuluş Savaşı'nın hikâyelerini anlatarak büyütür. Hayat arkadaşı Rıfat beyi de 1974'te kaybeder.

SON İSTEĞİ TÜRK BAYRAĞINA SARILMAKTI

Annesinin son günlerinde yeniden Milli Mücadele günlerini yaşamaya başladığını söyleyen büyük kızı İnci Üçok (Baysel), Nezahet Onbaşı'nın ölüm anını şöyle anlatıyor: "Çok rahatsızlanmıştı. Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne kaldırdık. Hastanede, 'Bak gördün mü Alay geldi. Karşıda askerler. Bak kızım babam beni almaya geldi. Alayın hepsi burada.' diyordu. Onlar son sözleri oldu."

Büyük kız İnci, "Askerler onun her şeyiydi. Ay yıldızlı bayrağı ve askerleri gördüğünde gözleri dolardı." diyor. Annesinin intizamlı bir hayatı olduğunu, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili hatıralarını hep coşkuyla anlattığını söylüyor.

İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi Felsefe öğretmeni küçük kızı Oya Baysel ise tek bir isteğini yerine getiremediklerini dile getiriyor: "Onun son dakikasına kadar hep yanında olduk. Tek isteği var yapamadığımız. Öldüğümde Türk bayrağına sarın demişti. Bir takım asker geldi, cenaze törenine. Ama tabutuna al bayrağı koyamadık. O günün telaşıyla birileri Bayrak Kanunu var deyip engellemişti. Biz de unuttuk."

Nezahet Onbaşı 24 Eylül 1993'te GATA'da vefat eder. Ve eşinin yanına Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilir. O, ardında birçok kimsenin bilmediği tarih kayıtlarına not düşülen bir kahramanlık hikâyesi bıraktı. Nezahet Onbaşı'nın alamadığı İstiklal Madalyası TBMM'nin 69 numaralı Kanunu mucibince Cumhuriyet'in ilk yıllarında 6 bin 920 kişiye verildi. Madalya alanlar arasında 70. Alay Komutanı Hafız Halit Bey ve Nezahet Onbaşı'nın eşi Rıfat Baysel de vardı. Bugün Meclis Kütüphanesi'nin raflarında yer alan 6 defterin kayıtlarına göre İstiklal Madalyalı kahramanların ilk 1500'ü Atatürk'ün silah arkadaşları, milletvekilleri ve cephede yer alan komutanlara verilmiş. Sonra erlere, halk kahramanlarına, Maraş'a, Antep'e, Urfa'ya İstiklal beratı ve madalya verilmesi kararlaştırılmış. Kayıtlara ilk İstiklal Madalyası olarak geçen tek taltif Nezahet Onbaşı'ya yani bir çocuğa aitti. Ancak o madalyasını alamadan hayata gözlerini kapadı.

TBMM'NİN İLK İSTİKLÂL MADALYASI TARTIŞMASI

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 140. oturumunun 1. Celsesi'nde Nezahet Onbaşı'ya İstiklal Madalyası verilmesi şöyle gündeme gelir.

Gündem Maddesi 4.

- Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin, muhtelif harp cephelerinde bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara katılan) 12 yaşlarındaki Nezahet Hanımın İstiklal madalyasiyle taltif edilmesine dair takriri.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine

Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz ve İnönü meydan muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve heran efrat ve hatta zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay Kumandanı Hafız Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti Umumiye'nin tasdikina arz edilmesini rica ederim. (30 Kanunusani 1337- Bursa Mebusu Operatör Emin Bey.)

CELALEDDİN ARİF BEY (Erzurum) - İzahat verirlerse iyi olur efendim.

OPERATÖR EMİN BEY (Bursa) - Efendim, bu Nezahet Hanım denilen küçük hanım, mini mini hanım, sekiz yaşında öksüz kalmış. Babasından başka kimsesi olmadığı için onun kucağına düşmüş ve harbi umumide muhtelif cephelerde bu çocuk harp içinde büyümüştür. Hafız Halit Bey denilen zat da gayet kahraman bir kumandanımızdır. O kahramana layik bir çocuktur. O çocuk kendi eliyle yüzü mütecaviz bir zabitan sarsıldığını görse hemen yanına koşar, haydi beraber çarpışalım der, onunla beraber çarpışır. Babasında ufak bir tereddüt görse hemen babasına koşar, aman baba hiç müteessir olma, annem vakıa ölmüştür, seni de vururlarsa ben yetim kalmam. Bana millet bakar, haydi babacığım diyerekten bu suretle teşvik eder ve kim bir parça sendelerse Nezahet Hanım mutlaka onun yakasına yapışır. Bu çocuk mutlaka muhtacı taltiftir. İlk İstiklal madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz. Ha onu da arzedeyim, bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark'ı) namını vermişlerdir.

HAMDİ NAMIK BEY (İzmit)- Efendim Emin Bey biraderimizin buyurdukları Halit Beyle kerimesini bendeniz de tanırım. Hakikaten böyledir. Türklerin bir Jandark'ı addolunabilir. Yalnız bendeniz diyorum ki; pek kıymettar addettiğimiz İstiklal madalyalarını Yunan madalyalarına benzetmemek için 12 yaşında bir çocuğa verilmesini caiz görmüyorum. Bendeniz; muvafıksa Büyük Millet Meclisi n***** bu kıza büyüdüğü zaman cihazını temin edecek bir hediye (çeyiz kastediliyor) takdim edelim. (Hay hay sesleri)

TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) - Efendim bendeniz ilk defa olarak olmak üzere Osmanlı tarihinde bir paşa hanım görmek istiyorum. Kendisine mirimiran rütbesinin tevcihini teklif ediyorum. Yalnız nişan değil, bir rütbe. (Handeler)

REİS - Operatör Emin Beyin teklifi veçhile Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının şimdiden tevcihini...

HAMDİ NAMIK BEY (İzmit) - Efendim izahat vereceğim. Malumu aliniz İstiklal madalyası tevdiinde Divan-ı Riyaset'in tetkikat icrası kanun iktizasındandır. Bir defa ordu kumandanlığından sorulsun, tetkik edilsin, doğrudan doğruya Meclis karar vermez.

REİS - Kanunu mahsusu mucibince Divan-ı Riyasete havalesini tensip buyuranlar el kaldırsın. Efendim bir daha arzediyorum. Anlaşılmadı. Takririn Divanı Riyasete tevdiini kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın. Kabul edilmiştir.

DR. SUAT BEY (Kastamonu) - Evvela kabülünü nazarı itibara alalım.

TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) - Efendim benim de teklifim nazar-ı dikkate alınsın, mirimiran olsun.

MEHMET RAGIP BEY (Amasya) - Aksini reye koymaya mecbursunuz. Yok ayağa kalkacaksınız diyeceksiniz efendim.

YAHYA GALİP BEY (Kırşehir) - Riyasete karşı bu kadar itap edilmez....

REİS - Beyefendi; sükuta davet ediyorum. Nizamname beni mecbur etmez. Şüphelenirsem aksini reye korum. Şüphe yoktur, ekseriyet vardır.
....
Tartışmalar bu şekilde noktalanır. Ancak Divan Başkanlığı'na sevk edilen İstiklal Madalyası'nın takdimi meselesi Nezahet Onbaşı'nın ömrü boyunca hayata geçirilemez.

*Kaynak TBMM Tutanakları 7. Cilt 440. sayfa

İLK HARP HEYECANI

Nezahet Hanım Milli Mücadele'ye katılışının ilk safhalarına ait anılarını Tarih ve Coğrafya Dünyası Mecmuası'na şöyle anlatmış:

"Gelinkondu Köyü'nde kurduğumuz karargah benim için yeni bir hayata başlangıç teşkil etti. Artık talim devresini bitirmiş, acemilikten kurtulmuş, muallem bir asker olmuştum. Cephelerde sükunet olduğu için çadırda babamın hizmetine bakıyordum. Babamın elbiselerini temizliyor, söküklerini dikiyordum.

Bir akşam üstüydü. Çadırın önünde oturmuş, babamın ceketindeki sökükleri dikiyordum. Birden silah çatırdıları duyuldu. Bütün bölükler silah başı yaptılar, ileriye keşif kuvvetleri gönderildi. Babam da hazırlıklarını bitirerek yanıma geldi:

- Haydi, dedi; benimle gel.

-Nereye gidiyoruz?

-Askerlikte sual sorulmaz. Verilen emirler yapılır.

-İyi ama ben asker miyim?

-Şu dakikadan itibaren askersin.

Hiçbir cevap hayatımda bu derece beni sevindirmemişti. Demek ki babam beni artık asker olarak kabul ediyordu. İçimde sevinç bulutları dalgalana dalgalana hazırlıklarımı bitirdim, bölüklerin toplandıkları yere doğru koştum. Silah sesleri hâlâ duyuluyordu.

Bölükler emir aldıktan sonra yürüyüş koluna geçtik. Birkaç saat sonra, keşif bölüğü döndü. Yanlarında çopurlu poturlu ve silahlı bir sürü insan vardı. Bunlar çetelermiş. Reisleri de Gavur Ali diye anılan biri. Biraz evvel silah atanların bunlar olduğu anlaşılmıştı. Meğer bu adamlar bir köy civarından geçerlerken hep böyle yaparlarmış. Gavur Ali'yi babamın yanına getirdiler. Babam sordu:

-Kimsiniz siz? Bu silah sesleri nedir?

-Ben Gavur Ali; biz de sizdeniz. Baskın yapmak için cephanemiz kalmadı. Bize cephane verin.

-Ya duyduğumuz silah sesleri neydi?

-Köy kenarından geçiyordum, bizimkiler aşka geldi.

-Ben, keyif için mermi yakanlara cephane vermem. Bir tek kurşunun bile bugün için kıymeti vardır.

Çeteciler babamın bu sözlerinden memnun olmadılar, homurdana homurdana uzaklaştılar. Sonradan öğrendiğime göre bu çetelerin çoğu Milli Mücadelemize hizmet etmişler. Fakat bir kısmı da köyleri basıp talan etmişler.

ÇERKES ETHEM SİLAH HEDİYE ETTİ

Gelinkondu Köyü'nden şafakla beraber ayrıldık. Geyve istikametine doğru ilerliyorduk. Ben, atımla babamın yanında gidiyordum.

İkinci karargahımızı Geyve Akhisarı'nda kurduk. Burada benim için çok mühim yeni bir hadise oldu; bölüklerimizden biri, zararlı faaliyette bulunan çetecilere karşı gönderilmişti. Bir haylilerlemiş olan bu bölüğe bir emir götürülmesi gerekiyordu. Bu iş için iki atlı hazırlandı. Babama beni de bu atlılarla göndermesi için yalvardım, razı oldu.

İki atlı ile birlikte karargahtan yel gibi uzaklaştık. Tarlalardan geçerken başka bir atlı grubun bize doğru geldiğini gördük. Askerlerden biri bu grubu tanıyormuş.

-Bursa grubu, diye bağırdı. Ben:

-Ne yapacağız şimdi? Diye sordum.

-Hiç, dediler; Kuvayı Milliyecidir. Bizimle birliktir. Bir şey yapmazlar.

Atlı grup bize yaklaşınca önlerindeki adam attan indi. Doğru bana yürüdü ve atımın yularını tutarak sordu:

-Sen kimsin küçük?

-Nezahet.

-Baban kim senin?

Yanımdaki asker cevap verdi:

-Bizim kumandanımız Halit Beyin kızıdır bu.

Çete Reisi beni okşadı:

-Sen, dedi; iyi bir asker olacaksın ama birşeyin noksan.

Üstüme başıma göz gezdirdim; herşeyim tamamdı.

-Benim hiçbir şeyim eksik değil.

-İyi düşün bakalım küçük.

-Herşeyim tamam benim.

-O halde nasıl harp edeceksin?

Silahsız olduğumu ima etmek istediğini anladım.

-Bana göre silah yok ki...

Güldü:

-Ben sana silah bulurum.

Sonra adamlarından birini çağırdı. Ver şu silahını, dedi. Adam omuzundan çıkardığı silahı reise verdi. O da bu silahı bana uzatarak:

-Al bakalım küçük, dedi; işte şimdi tam asker oldun.

Görüştüğüm ve bana silah hediye eden bu çete reisinin Çerkes Ethem olduğunu sonradan öğrendim. O zamana kadar hiç böyle küçük silah görmemiştim. Meğer bu Yunanlılardan alınmış bir filinta imiş. Çok sevinmiştim; aylarca hasretini çektiği oyuncağa kavuşan çocuk gibiydim....

(Nezahet Onbaşı'nın bu silahını daha sonra babası Hafız Halit alır. Kendini yaralayabileceği düşüncesiyle mermilerini boşaltır. Nezahet onbaşı aylarca sırtında bu filintayla cephelerde gezer.)
_________________

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6 7 ... 96
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.