Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - halukgta

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 29
31
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Müminun suresi 34. ayet olacaktır. Bu ayetin bizlere neler anlattığını, eğer doğru anlayabilirsek, günümüzde izlenen yanlış yol ve yönteminde farkında olabiliriz. Önce ayeti yazalım, daha sonrada birlikte ayet üzerinde düşünelim

Müminun 34: ANDOLSUN, KENDİNİZ GİBİ BİR BEŞERE İTAAT EDERSENİZ, MUTLAKA ZİYANA UĞRARSINIZ.” (Diyanet meali)

Ayeti okuduğunuzda, hemen aklınıza şöyle bir soru geldiğine eminim. İyide bizlerde bizim gibi beşer olan,  Allah ın Resulüne uyuyor ona itaat etmiyor muyuz? Gerçektende ilk okuduğumda benimde aklıma bunlar geldi. Bu ayette Allah neyi kast ediyor ve hangi konuda bizlerin dikkatini çekerek uyarıyor ve itaat konusunda nasıl bir ikazda bulunuyor şimdide onu anlayabilmemiz için, bu ayetin bir öncesindeki ayete bakalım.

Müminun 33: İnkâr eden ve âhiret buluşmasını yalanlayan kavminin ileri gelenleri ve kendilerine dünya hayatında nimet verdiklerimiz, şöyle dediler: “BU DA SİZİN GİBİ, İNSANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. YEDİĞİNİZDEN YİYOR, İÇTİĞİNİZDEN İÇİYOR.” (Bayraktar Bayraklı)

Ayete dikkat ettiyseniz, bazı kişiler daha öncede Allah ın gönderdiği dinin emirlerine uymayan, tam tersi düşünceleri topluma anlatan, hatta tekrar dirilmeye ahiret gününe inanmayan kişiler, buda sizin gibi insandan başka bir şey değil. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor diye, Allah ın Elçisinin tebliğ ettiği vahyi küçümseyerek, inanılmamasını istiyorlar. Hatta bu ayetin devamında yani 35. ayetinde de bakın ne diyor. “O SİZE, ÖLÜP DE TOPRAK VE KEMİK YIĞINI HALİNE GELMİŞKEN, TEKRAR DİRİLECEĞİNİZİ Mİ SÖYLÜYOR?” Dikkat ettiyseniz tebliğ edilen konu, aslında bir beşerin sözleri değil, Allah ın sözleri. YANİ İTAAT EDİLECEK SÖZLER, ALLAH IN VAHYİ. Önce bu gerçeğin altını çizelim ki 34. ayeti doğru anlayalım. ALLAH İNKARDA ISRAR EDENLERİ UYARIYOR VE BU SÖYLEDİKLERİNİZ EDİNDİĞİNİZ VELİLERİN SİZE ANLATTIKLARI, BİR BEŞERİN YALANLARIDIR. EĞER BU YANLIŞLARA UYARSANIZ ZİYANA UĞRARSINIZ DİYOR. YANİ TEKRAR ETMEK İSTİYORUM, ALLAH İNKÂRCILARI UYARIYOR, VAHYİME UYUN, BİR BEŞERE UYMAYIN DİYOR. ÇÜNKÜ RESLÜMÜN SİZLERE ANLATTIKLARI, TEBLİĞ ETTİKLERİ KENDİSİNİN SÖZLERİ DEĞİL, BENİM VAHYETTİĞİM AYETLER/SÖZLERDİR DİYOR.

Bahse konu ayetin öncesindeki ayetleri okuduğumuzda, onlara Allah kendi aralarından elçi gönderip, YALNIZ ALLAH A KULLUK EDİN, Allah a itaat edin diye ikaz etmiştik diye uyarıldıklarından bahsediyor.  Atalarının inancını takip edip, Allah ın elçisinin tebliğini görmezden gelenler, Elçinin tebliğini yalanlamaya çalışanlara Allah ikazda bulunuyor ve 34. ayette bu toplumu uyarıyor ve sizlerin uydurduklarınız, atalarınızın beşeri yalanlarıdır diyor. Çünkü onlar Elçinin tebliğine karşı, bu sözleri söyleyen, sizin gibi bir insandır diyor ve onun sözlerine inanılmaması gerektiğini bildiriyor. ALLAH DA BU SÖYLEDİKLERİNİZ EDİNDİĞİNİZ VELİLERİN SİZE ANLATTIKLARI, BİR BEŞERİN YALANLARIDIR. EĞER BU YANLIŞLARA UYARSANIZ ZİYANA UĞRARSINIZ DİYOR. YANİ ALLAH İNKÂRCILARI UYARIYOR, VAHYİME UYUN, BİR BEŞERE UYMAYIN DİYOR. ÇÜNKÜ RESLÜMÜN SİZLERE ANLATTIKLARI, TEBLİĞ ETTİKLERİ KENDİSİNİN SÖZLERİ DEĞİL, BENİM VAHYETTİĞİM AYETLER/SÖZLERDİR DİYOR.

Kur’an da İsra suresi 91–92–93. ayetleri hatırlayınız lütfen. Bu ayetlerde iman etmekte zorlananlar ne diyorlardı. “SENİN BİR HURMA BAHÇEN VE ÜZÜM BAĞIN OLMALI; ÖYLE Kİ İÇLERİNDEN GÜRÜL GÜRÜL IRMAKLAR AKITMALISIN. YAHUT İDDİA ETTİĞİN GİBİ, ÜZERİMİZE GÖKTEN PARÇALAR YAĞDIRMALISIN VEYA ALLAH’I VE MELEKLERİ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNE GETİRMELİSİN. YA DA ALTINDAN BİR EVİN OLMALI VEYA GÖĞE ÇIKMALISIN. BİZE, OKUYACAĞIMIZ BİR KİTAP İNDİRMEDİĞİN SÜRECE, GÖĞE ÇIKTIĞINA DA ASLA İNANMAYIZ.” Demek ki inkârcılar Allah ın Elçisini, kendileri gibi bir beşer olduğu için kabul etmek istemiyorlar, ondan olağan üstü şeyler bekliyorlar. 93. ayetin sonunda ise Allah, Elçisine bakın ne söylemesini istiyor bunları söyleyenlere. “DE Kİ: “RABBİMİ TENZİH EDERİM. BEN, SADECE BEŞER BİR RESULÜM.”

Hatırlatırım, Resul Elçi demektir. Elçide aldığı bilgileri, asla değiştirmeden olduğu gibi ileten anlamındadır. Verdiğim bu örnek ayetlerden sonra, şimdi gelelim Müminun suresi 34. ayete. Çünkü bu ayeti okuduğumuzda Allah, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, onun sözlerine uyarsanız mutlaka ziyana uğrarsınız, yanlış yola saparsınız diyordu. İlk okuduğumuzda bizde, bizim Resulümüzde beşer ama bizler ona itaat ediyoruz diye düşünmüştük. Sizce bu açıklamalardan ve örneklerden sonra bizler, RESULE Mİ İTAAT EDİYORUZ, YOKSA ONUN TEBLİĞ ETTİĞİ ALLAH IN VAHYİNE Mİ İTAAT EDİYORUZ, NE DERSİNİZ? İşte bu sorunun cevabını doğru veren, Allah ın yolunu en doğru izliyor ve Allah ın Resulünün tebliğ ettiğine itaat ediyor demektir. Resulümde sizler için güzel örnekler vardır der Allah, peki neden? Çünkü Resul hurafe ve batıldan uzak, yalnız Allah ın vahyine itaat ediyor da ondan.

Bazı arkadaşlarımız bu yazdıklarımı okuyunca, sen sünnet inkârcısısın, Allah ın Resulüne de Allah itaati emrediyor, Resule itaat Allah a itaat etmektir diye Kur’an da geçiyor diyenler olacaktır. Bunları söyleyenleri ben çok iyi biliyorum. Bu makalemin aslında konusu, bu yanlış düşüncelerin, ne denli bizleri hataya götüreceğinin anlaşılması adınadır.  Önce Allah, kendiniz gibi bir beşere itaat etmeyin sözünde geçen, İTAAT kelimesi ne anlama geliyor onu doğru anlayalım. İTAAT BOYUN EĞME, BUYRUĞA UYMA ANLAMINDADIR. ALLAH IN ELÇİSİ YALNIZ ALLAH IN VAHYİ KUR’AN A İTAAT ETMİŞ, YANİ BOYUN EĞİP ALLAH IN BUYRUĞUNA UYMUŞSA, BİZLER HALA NASIL OLURDA ALLAH IN BUYRUĞUNU, VAHYİNİ TEBLİĞ EDEN ALLAH IN RESULÜNÜN DE UYMAMIZ GEREKEN BUYRUKLARI VARDIR, ONUN HADİSLERİNE DE BİZLER BOYUN EĞMELİYİZ DERİZ. Allah ne diyordu Müminun 34. ayetinde hatırlayalım. “ANDOLSUN, KENDİNİZ GİBİ BİR BEŞERE İTAAT EDERSENİZ, MUTLAKA ZİYANA UĞRARSINIZ” Demek ki bizler Resulünün özel, kendi şahsi sözlerine itaat etmiyoruz. Allah ın görevlendirdiği ve kullarıma tebliğ et dediği, vahyine/ayetlerine itaat ediyoruz. Çünkü Allah ın Resulü Kur’an da ne diyordu, kendi görev ve sorumluluğu ile ilgili, onları da hatırlayalım.

“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)

“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.”  (Kehf 56)

Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah Elçisine verdiği görev, kendisinden asla hiçbir sözü ilave etmeden, Allah ın vahyi Kur’an ı tebliğ etmek. ONUN İÇİN ALLAH, ELÇİME UYAN BANA UYMUŞ GİBİDİR DİYOR. Çünkü Allah Elçisinin her anını kontrol ediyor, hatta yanlışında gerekirse ikaz ediyor ve bunları Kur’an a bile geçiriyor. DEMEK Kİ BİZLER ALLAH IN ELÇİSİNİN ŞAHSINA DEĞİL, ALLAH IN TEBLİĞ ETMESİNİ EMRETTİĞİ KUR’AN A, YANİ AYETLERİNE İTAAT EDİYORUZ. Bu gerçekleri görmek istemeyen, üstünü örterek atalarının rivayet inançlarını din diye yaşamaya devam edenlere, elbette sözüm yok. Çünkü herkes kendi imtihanını kendisi yaşar. Ama hatırlatmak isterim, imtihan olduğumuz ve kulpuna sarılacağımız tek kitap, Kur’an olduğunu Allah açıkça bildiriyor ve sakın emin olmadığın bilgilerin, rivayet ve sanı sözlerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye de uyarıyor.

Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah ın azınlık, halis sevgili kullar arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

32
Bizler İslam ve İman dendiğinde ne anlıyoruz? Bu iki kelime birbirinden ayrılabilir mi, yoksa birbiriyle bütünleşmesi gereken bir anlamı mı var. Gelin bu konuyu birlikte, anlamaya çalışalım. Bir arkadaşımız, Ankebut 51. ayetinde Allah ın, “KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ?” Ayetini kast ederek, bakın bana nasıl bir cevap vermiş.

“AYETTE İSLAM I YAŞAYABİLMEK ADINA DEĞİL, İMAN ETMEK İÇİN KURANIN YETECEĞİNİ SÖYLER.”

Bu sözlerden anlaşılıyor ki, bizler İslam ı ve onu yaşayabilmemiz yani İman edebilmemizin yol ve yöntemini, sanırım doğru anlayamadık, ya da anlamak işimize gelmiyor gibi görünüyor. İMANIMIZI KALBİMİZE İNDİRMEK, ONU YAŞAMAKLA OLUR. YAŞAMADIĞIMIZ HAYATA GEÇİREMEDİĞİMİZ İMAN, SÖZDE KALMIŞ BİR İMANDIR. Siz yazdığım ayetten, Kur’an ın İslam ı yaşayabilmek adına değil de, yalnız sözde iman etmek için mi Kur’an ın yeteceğini, Allah ın söylediğini anladınız? GERÇEK İMAN EDENLERDEN OLMAMIZ İÇİN, İSLAM I HAYATIMIZA GEÇİRECEĞİMİZ TÜM BİLGİLERE DE KUR’AN DA SAHİP OLMALIYIZ Kİ, GERÇEK İMAN EDENLERDEN OLABİLELİM. ÇÜNKÜ KUR’AN ALLAH IN KORUMASINDA. Allah ın korumasında olmayan rivayetlerden, İslam ı yaşayabilmemiz için detaylı bilgileri öğreneceğimize nasıl inanırız. ALLAH IN RESULÜ, BEN YALNIZ KUR’ANA İMAN EDERİM DİYORSA, BİZLERİDE KUR’AN A DAVET EDİYORSA, NASIL OLURDA KUR’AN IN DETAYSIZ, AÇIKLANMAMIŞ OLDUĞUNA İNANIRIZ. İsterseniz önce İslam ve iman kelimelerinden ne anlamalıyız, onu anlamaya çalışalım, çünkü birbirine bağlantılı bir kelime. Eğer birisini eksik yaparsak, diğerini etkiler.

İSLAM TESLİMİYET, YANİ YALNIZ ALLAH A TESLİM OLAN ANLAMINDADIR. Tabi Allah ın dininin ismi de İslam dır. Yalnız Allah a teslim olanlara da Müslüman denir. Din adına Allah dan başkasına da muhtaç oluyorsak, onun sözlerine de teslim oluyorsak, bu durumda yalnız Allah a teslim olmuyoruz demektir. Peki iman etmek dediğimizde, ne anlamalıyız. “İMAN DİNİN ORTAYA KOYDUĞU DOGMALARA İNANMA, DİNSEL İNANIŞ ANLAMINDADIR,” Dogma kelimesi ise, “DOĞRULUĞU DENEYDEN GEÇİRİLMEDEN, SINANMADAN KABUL EDİLEN, OLDUĞU GİBİ BENİMSENEN VE BİR ÖĞRETİNİN YA DA ÜLKÜNÜN DAYANAĞI YAPILAN SAV.” Anlamına gelir. Sizce Allah ın koyduğu dogmaların, hükümlerin dışında, İslam dininde hiç tartışmadan, itiraz etmeden, Allah ın koymadığı beşerin koyduğu dogmalarında dinin emri ya da ayetlerin detayı, açıklanmış hali olabileceğine, nasıl inanırız? EĞER İNANIRSAK, ALLAH IN YANINDA DİNE DOĞMALAR/KANUNLAR KOYABİLECEK, BEŞERİ İLAHLAR EDİNMİŞ, ONLARADA İMAN ETMİŞ OLURUZ. Gerçek İman yalnız, Allah a ve onun kanunlarına uymakla yaşanır.

Gelin şimdi, bu bilgiler ışığında düşünelim arkadaşımızın sözlerini. Allah İslam adı altında bir din gönderiyor ama bu dini yaşayabilmemiz adına gerekli detaylarını göndermiyor, ama gönderdiği Kur’an ın iman için yeteceğini bildiriyor. Bu düşünce, ne akla nede Kur’an a asla uymaz. Allah yalnız kendisine boyun eğmemizi istiyorsa, nasıl olurda gönderdiği İslam ın, dinin yaşanması adına gerekli detaylarını da göndermez. Gerçek iman edebilmemiz için, İslam ı nasıl ve ne şekilde yaşamamız gerektiğinin detaylarını da Allah göndermiş olmalı ki kitabında, O imanı kulları yaşayabilsin. ELBETTE TÜM DETAYLARI, KOLAYLAŞTIRMIŞ BİR ŞEKİLDE GÖNDERDİĞİNİ, BİZLERE KUR AN DA BİLDİRİYOR.

Öyle yanlış bir inancımız var ki, Allah Elçisine Kur’an ı vahyetmiş, detaylarını ve İslam ı nasıl yaşayacağımızı Kur’an da detaylı açıklamamış, bunu Elçisinin açıklamasına bırakmış, ümmetine O öğretmiştir deniyor. Bizlerde yüzlerce yıldır Müslümanlar, birbirinden bu detayı öğreniyor ve yaşıyoruz diye inanılmaktadır. Bu düşünce akla ve mantığa aykırı olduğu gibi, Kur’an ın tamamına da aykırı olduğunu, ancak dikkatle ve anlayarak düşünerek Kur’an ı okuyan anlayabilir. BİR BİLGİNİN HATASIZ, YANLIŞ BİLGİLER KARIŞMADAN, BU YOLLA BİZLERE ULAŞACAĞINA NASIL İNANIRIZ? Bunu yapamıyorsa, batılın ve hurafenin yarattığı bir inancı yaşayarak, Allah ın huzuruna gider. ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM, SAKIN EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞMEYİN HESABINI SORARIM DİYECEK, DAHA SONRADA İSLAMIN HAYATA GEÇİRLİP, GERÇEK İMAN EDENLER OLMAMIZ İÇİN, BİZLER BU BİLGİLERİ HESABA ÇEKİLECEĞİMİZ KUR’AN DAN DEĞİLDE, DİLDEN DİLE DOLAŞAN RİVAYETLERDEN Mİ ÖĞRENECEĞİZ. ALLAH, AKIL FİKİR VERSİN DEMEKTEN BAŞKA SÖZÜM YOK.

Kur’an ı dikkatle ve anladığı dilden düşünerek okuyan bir Müslüman şunu çok iyi bilir. ALLAH KENDİ KOYDUĞU DOGMALARIN/KANUN VE HÜKÜMLERİN DIŞINA ÇIKMAMIZA İZİN VERMEZ. ÇÜNKÜ YALNIZ ALLAH KENDİ KOYDUĞU KURALLARIN HAYATA GEÇİRİLMESİNİ EMREDER. BAŞKA DOĞMALARA, KURALLARA UYMAMIZI YASAKLAR. ÇÜNKÜ DİNİN SAHİBİ ALLAH TIR. ALLLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYE BİZLERİ UYARMIŞTIR. KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMAYIN DİYE İKAZ EDEN ALLAH, AÇIKLAMADIĞI, DETAY VERMEDİĞİ HÜKÜMLERDEN, NASIL OLURDA HESAP SORAR.

Allah her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle açıkladık, Kur’an ı açıklamak bizim görevimizdir diyecek, ama hükümlerini detaylı açıklamayacak öylemi? Bu uyarıları alan bir Müslüman,  nasıl olurda Kur’an da her bilgi detaylı yoktur der. ALLAH BEDEVİ ARAPLARA KUR’AN DA, İMAN ETTİK DEDİLER AMA İMAN KALPLERİNE YERLEŞMEMİŞ DİYE UYARIR. Bunun nedeni batıl ve hurafeler ile inançlarını yaşamaya devam ettikleri, Allah ın indirdiği vahyi gereği gibi yaşamadıkları için olduğu anlatılır. Çünkü iman Allah ın koyduğu kural ve kanunlarının dışına çıkmamak, yalnız onun vahyine sarılmakla yaşanır. Eğer Kur’an ın sınırlarını aşıyorsanız, O iman kalplerimize yerleşmemiş demektir.

Kur’an ın hiç bir yerinde Allah, Kuran dışı kaynaklara yönlendirmez bizleri. Tam tersine, YALNIZ KURAN IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDER. Allah bizlerin Kur’an a sarılmamızı emredip, Kur’an ı açıklamak bizim görevimiz diyorsa, mezheplerin, rivayetlerin ve batıl inançların dine yaptığı ilaveleri Kur’an da göremediğimizde, lütfen Kur’an dinimizi yaşayabilmemiz için yeterli değildir demeyelim. Allah ın huzurunda hesap veremeyiz.

Lütfen şunu asla unutmayalım, GERÇEK İMAN EDENLERDEN OLMAK İSTİYORSAK, ALLAH IN ÖNERDİĞİ GİBİ, YALNIZ KUR’AN A SARILMALIYIZ. İSLAM I ALLAH IN EMRETTİĞİ GİBİ HAYATIMIZA GEÇİRMEK İSTİYORSAK, YİNE ALLAH IN DOGMALARININ/HÜKÜMLERİNİN DIŞINA ÇIKMADAN, ONUN AÇIKLADIĞI VE DETAYLANDIRDIĞI KANUN VE KURALLARI DİN DİYE YAŞAMALIYIZ. KUR’AN IN DIŞINDA DİNE YAPILAN HER İLAVE, DİNİ ZORLAŞTIRIR VE BİZLERİN İSLAM DİNİNDEN YAVAŞ YAVAŞ UZAKLAŞMAMIZA NEDEN OLUR. BUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

33
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Bakara suresi 183 ile 187. ayetler arasında geçen, ORUÇ konusu ile ilgili ayetler olacak.  Önce Bakara suresi 183. ayeti hatırlayalım.

“EY İMAN EDENLER! ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINMANIZ İÇİN ORUÇ, SİZDEN ÖNCEKİLERE FARZ KILINDIĞI GİBİ, SİZE DE FARZ KILINDI.” (Bakara 183)

Ayette çok açık bir bilgi veriyor Allah bizlere ve diyor ki, Allah a karşı gelmekten sakınmanız için, ORUÇ SİZDEN ÖNCEKİ TOPLUMLARA FARZ KILINDIĞI GİBİ, SİZLEREDE FARZ KILINDI. Siz bu ayetten ne anladınız? Sizden önceki toplumlara da Orucu emretmiştim, Orucun nasıl tutulduğunu, şartlarını onlardan öğrenin ve orucu tutmaya başlayın diye emretmiştir diye mi anladınız, yoksa Allah bu ayette, geçmiş Kitap ehline de Orucu emretmiştim, size de emrediyorum diyerek, daha sonraki ayetlerde Oruç hakkında detaylı bilgileri mi veriyor, ne dersiz? Allah sizce açıklamayıp, detay vermediği bir emri verip, detayını geçmiş toplumlardan öğrenin der mi?  Allah yoldan sapmış Allah ın emrettiği gibi oruç tutmayan, namaz kılmayan yada Haccı atalarının kendi batıl kurallları ile yapan bir toplumu örnek gösterir, onlar gibi oruç tutmaya başlayın diyeceğine nasıl inanırız. Allah daha önce gönderdiği vahiy bozulduğu için, yeni Resul ve yeni bir kitap gönderiyor. BU DURUMDA ALLAH ÖNCE KİTAP EHLİNE BAKIN, ONLAR NASIL ORUÇ TUTUYORSA SİZDE TUTUN DEMESİ MÜMKÜN DEĞİL. ÇÜNKÜ ORTADA NEREDEYSE ALLAH IN İNDİRDİĞİ DİN KALMAMIŞ, YAŞANMIYOR Kİ ONLARA SORUP, ORUÇ NASIL TUTULUR ÖĞRENSİNLER.

Konuyu detaylandırmaya devam edelim ki, sorumuza doğru cevap bulalım. Devamındaki 184. ayetinde de, farz kılınan orucun detaylarından bahsediyor ve oruç sayılı günlerdir, hasta ya da yolculuk halinde tutamadığı günler kadar başka günlerde tutsun. Oruca gücü yetmeyenler, yani sürekli rahatsız tutamayacak durumda olanlar, yoksulu doyuracak Fidye versin bilgisini de veriyor. Ayetin sonunda da, orucun bizler için çok hayırlı, faydalı olacağı bildiriliyor.

Bakara 185. ayetinde de, Allah Oruç konusunda detay vermeye devam ederek,  Kur’an ın Ramazan ayında indirildiğini, bu aya ulaşanların bu ayı oruçlu geçirmesi gerektiği açıklaması yapılıyor. Yine hasta ve yolcu olanların bu ay bitiminde tutamadığı günler kadar tutması gerektiği bilgileri veriliyor. Allah zorluk değil kolaylık sağlar diye de açıklama yapıyor. Bakara 186. ayetinde de tüm bu açıklamalardan sonra, Kullarım benim davetime uysunlar, bana güvensizler ki doğru yolu bulabilsinler diyor. Buraya kadar her şey çok normal. Gördüğünüz gibi Allah ORUÇ emrini veriyor ve gereken açıklamaları, detaylı bir şekilde yapıyor.  ELBETTE YERİNE GETİRMEMİZ GEREKEN BİR EMİR VERDİYSE ALLAH, HAYATA GEÇİREBİLMEMİZ İÇİNDE, DETAYLI BİLGİ VERMESİ GEREKİR. Nasıl salât edin, zekât verin, Hacca gidin emrini verdikten sonra, geçmiş toplumlara da bunlar farzdı, onlar nasıl uyguladıysalar öyle yapın demeden, bizzat sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an da bu konular da yeterli detayı verdiği gibi, Oruç konusunda da gereken bilgileri bizzat veriyor. Şimdide gelelim Bakara suresi 187. ayete. Çünkü makalemin asıl konusu, bu ayette geçen bir konuyla ilgili. Önce ayeti yazalım.

“ORUÇ GECESİNDE KADINLARINIZA YAKLAŞMAK SİZE HELÂL KILINDI. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. ALLAH SİZİN KENDİNİZE KÖTÜLÜK ETTİĞİNİZİ BİLDİ VE TÖVBENİZİ KABUL EDİP BAĞIŞLADI. ARTIK RAMAZAN GECELERİNDE HANIMLARINIZA YAKLAŞIN VE ALLAH’IN SİZİN İÇİN TAKDİR ETTİKLERİNİ İSTEYİNİZ. Sabahın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyiniz, içiniz, sonra akşama kadar orucu tamamlayınız. Mescitlerde itikâfa çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyiniz. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayınız. İşte böylece Allah, ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.” Bakara 187

Ayeti, diğer ayetlerin devamında okuduğunuzda, bu ayetten de çok açık şunu anlıyoruz. Geçmiş toplumlara yani diğer Kitap Ehline Oruç emredilirken, orucun tutulacağı koşullar arasında, demek ki eskiden oruç gecelerinde eşlerin cinsel ilişkileri de yasakmış. Ama Allah Kur’an indirilirken, ORUÇ emrinin detaylarını bizlere anlatırken, bu hükmü değiştiriyor ve bundan böyle sizler oruç tutarken, artık Oruç gecelerinde bu yasağı kaldırıyorum, nesih ediyorum ve eşlerinizle birlikte olabilirsiniz diyor.  AYETİN DEVAMINDA DA YİNE, ORUCUN BAŞLADIĞI VE BİTTİĞİ NOKTALARIN DETAYINI BİLDİRİYOR BİZLERE.

İyide bunu anlamayacak ne var, neden bu ayetleri makalenizin konusu yaptınız diyebilirsiniz. Bazı kişiler bu ayetleri topluma anlatırken, şöyle açıklama yapıyorlar. Oruç emri Müslümanlara Bakara suresi 183. ayetle emredilmiş ve bu ayette, SİZDEN ÖNCEKİLERE FARZ KILINDIĞI GİBİ SİZE FARZ KILNDI DENİYOR, BU DURUMDA MÜSLÜMANLAR BAKARA SURESİ 187. AYET GELENE KADAR, ORUÇ GECELERİNDE EŞLERİYLE CİNSEL İLİŞKİYE GİREMİYORLARDI, ORUCU BU ŞEKİLDE TUTUYORLARDI. Allah Bakara suresi 187. ayeti indirdikten sonra, oruç geceleri eşleriyle birlikte olması serbest oldu diyenler var. Peki, bu bilgiyi nereden alıyorlar? Allah ın böyle bir açıklaması Kur’an da yok. Daha da ilginci ve tehlikelisi, Allah çok yakın bir zaman bile geçmiş olsa, ORUÇ ayetinin bu hükmünü NESH etmiştir, hükmünü kaldırmıştır diye topluma anlatanları görüyoruz. Allah değiştireceği bir hükmü, kısa bir zaman için neden emretsin? BU YANLIŞ ÖRNEK DEN YOLA ÇIKARAK, MEZHEPLERİN ÖĞRETİSİ BATIL İNANÇLARINI AKLAYABİLMEK İÇİN, BİRÇOK AYETİN HÜKMÜNÜN KUR’AN DA KALKTIĞINA, NESİH EDİLDİĞİNE İNANILMAKTADIR. AYRICA MEZHEPLERİN, DİNE YAPTIKLARI İLAVELERİ HAKLI GÖSTEREBİLMEK İÇİN, ALLAH GEÇMİŞ TOPLUMLAR NASIL UYGULADIYSALAR ÖYLE YAPIN, EMRİNİ VERMİŞ İZLENİMİ VERİLEREK, KUR’AN IN BAHSETMEDİĞİ ONCA İTİKAT, DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERİLMİŞTİR.

Buna inandığımız andan itibaren, Kur’an ın özüne aykırı bir düşünceyi kabul etmiş olacağımız gibi, ayetleri de kendi düşüncelerimiz doğrultusunda, birbirinden ayırmış parçalamış kendimizce anlamlar vermiş ve bazı ayetleri hükümsüz kılmış oluruz. Bakara 85. ayetinde Allah, ”SİZ KİTABIN BİR KISMINA İNANIYOR, BİR KISMINI İNKÂR MI EDİYORSUNUZ?” diye uyararak, bizlerin eksiksiz Kur’an a iman etmemizi emretmiştir.  Bakara 183. ayet ile 187. ayetlerin tamamı, ORUÇ ile ilgili gereken detayları veriyor. Birbirinden ayrı asla düşünemeyiz. Yani Allah 183. ayette, geçmiş toplumlara farz kıldığım orucu, bizlere de farz kıldığı bilgisini veriyor ama detayını da bildiriyor. Burada anlatılmak istenen,  ORUCUN GEÇMİŞ TOPLUMLARADA, FARZ OLDUĞU BİLGİSİDİR.

KUR’AN’DA KİTAP EHLİNİN, ATALARININ İNANCINI DİNE YAPTIKLARI İLAVELERLE ADETA KENDİLERİNE BEŞERİ BİR DİN YARATARAK, YOLDAN SAPTIKLARI ANLATILIR. BU AÇIKLAMALARI YAPAN ALLAH, ONLAR NASIL ORUÇ TUTUYORSA, SİZDE ONLARDAN ÖĞRENİN ORUÇ TUTMAYA BAŞLAYIN DERMİ? Elbette mümkün değil. Açıklanmamış, detay verilmemiş bir emri Allah ın verdiğine nasıl inanırız. Bu ayetinde Allah, Oruç emrini önce veriyor ve diğer ayetlerinde de Orucun detayları hakkında bilgi veriyor. Hatta diyor ki, daha önce Kitap Ehline oruç geceleri eşleri ile birlikte olmak da yasaktı. Ama Allah sizin kendinize, nefsinize kötülük ettiğinizi bildi, yani bu emrimi nefsinize uymayarak yerine getirmediğinizi, zaman zaman gördü ve sizlerin tövbesini kabul edip bağışladı. Artık Oruç gecelerinde sizler eşlerinizle beraber olabilirsiniz, açıklaması yapılıyor. YANİ ORUCUN KURALLARINDA, GEÇMİŞ TOPLUMLARA GEÇERLİ OLAN BİR HÜKMÜ ALLAH, BİZLERE UYGULAMIYOR, NESİH ETTİĞİNİ SÖYLÜYOR.

Kur’an içinde, tüm İslam toplumlarını ilgilendiren, bağlayıcı olan hiç bir ayet nesih edilmemiş ve hükmü kalkmamıştır. NESİH, ALLAH IN GÖNDERDİĞİ KİTAPLAR ARASINDA OLMUŞTUR, BUNU KUR’AN DAN ANLIYORUZ. Bakara suresi 106. ayetinde Allah, Biz bir ayetten her neyi nesh eder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz der. Maide suresi 101. ayetinde de, SİZE AÇIKLANDIĞINDA CANINIZI SIKACAK ŞEYLERLE İLGİLİ SORU SORMAYIN. KUR’AN İNDİRİLMEKTE İKEN ONLARI SORARSANIZ, SİZE AÇIKLANIR. ALLAH ONLARDAN VAZGEÇMİŞTİR, NESH ETMİŞTİR DİYE GEÇER.  Ne yazık ki buna benzer bazı ayetleri öne sürüp, kendilerince anlamlar verip, şu ayet gelince bu ayetin hükmü kalkmıştır şeklindeki yanlış düşünceler, bizlerin Kur’an ı yanlış anlamamıza neden olmaktadır.

Bu düşüncelerimi söylediğimde, bazı kardeşlerim şu örneği veriyorlar Kur’an dan.  Mücadele suresi 12. ayetinde Allah, önce şöyle bir ayet indiriyor. “EY İMAN EDENLER! ELÇİ İLE ÖZEL BİR ŞEY KONUŞACAĞINIZ ZAMAN, BU ÖZEL KONUŞMANIZDAN ÖNCE BİR SADAKA VERİN! “ diye ayet indiriyor ama bu hükmü yerine getirmek Müslümanlara zor geldiğinde Allah, bu emrini daha sonraki ayetiyle NESH edip hükmünü kaldırıyor ve bakın ne diyor. “ÖZEL KONUŞMANIZDAN ÖNCE SADAKALARI VERMEKTEN ÇEKİNDİNİZ Mİ? ÇÜNKÜ SADAKA VERMEYİ YERİNE GETİRMEDİNİZ, ALLAH DA SİZİ AFFETTİ.” Bu iki ayet örnek gösterilip, bakın Kur’an içinde de NESH varmış, demek ki diyenleri duyarsınız. Hâlbuki bu ayetleri ile Allah ilk önce Elçisini ikide bir, olur olmaz gereksiz yere evine giderek rahatsız edilmesini engellemek ve de o günkü kullarını bu hükmü ile geçici sınadığını görüyoruz. YANİ BU EMİR TÜM MÜSLÜMANLARI DEĞİL, YALNIZ O GÜNKÜ MÜSLÜMANLARA HİTABEN, ÖZELLİKLE ELÇİSİNİN ÖZEL DURUMU İLE İLGİLİ İNDİRİLMİŞ AYETLEDİR. ÇÜNKÜ ALLAH IN RESULÜNÜN, BU RAHATSIZLIĞINI DİLE GETİREMEDİĞİ BELİRTİLİYOR ÖZELLİKLE AHZAB 53. AYETİNDE. LÜTFEN ONUDA OKUYUNUZ.

Değerli kardeşlerim, lütfen ayetleri anlamaya çalışırken, Kur’an dışı bilgilerin etkisinde kalmadan, Kur’an bütünlüğünde ayetleri anlamaya çalışalım. ÇABA BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. Dilerim cümlemiz, gönül gözleri Kur’an ile aydınlanan, Allah ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

34
Günümüzde biz Müslümanların yaptığı en büyük yanlış, Kur’an kelimesinin gerçek anlamını bilmeden Kur’an ı okumamızdan kaynaklanıyor. Daha doğrusu toplumun, Kur’an ı Allah ın istediği gibi anlaşılmasının önüne dini kullanan, ondan faydalanan çıkar çevreleri geçiyor. Bizler hiç araştırmadan, Allah ın vahyi Kur’an ı  düşünerek anladığımız dilden okumadan, her söylenenlere inanıyoruz. SANIRIM BU BİZİM KOLAYIMIZA GELDİĞİ İÇİN,  ÇABA HARCAMADAN HER SÖYLENENİ DOĞRU KABUL EDİYORUZ. Okuduğumuz kitabın Kur’an olabilmesi için, Allah ın vahyini bizler aracısız okuyup anlayabilmeli, yani tebliğ alabilmeliyiz. Anlayamıyorsak ona Kur’an diyemeyiz. SÖZLERİNİ ANLAYAMADIĞIMIZ, ÜZERİNDE DÜŞÜNÜP HAYATA GEÇİREMEDİĞİMİZ BİR KİTABA, NASIL OLURDA KUR’AN DERİZ. Çünkü Kur’an vahyin bizzat tebliği için indirilmiştir. Tebliğ açıkça gerçekleşmiyorsa, yani anlayamıyorsak ayetlerin ne söylediğini, ona Kur’an dememiz sizce doğru olabilir mi? Çünkü Kur’an ın indiriliş amacı gerçeklemiş demektir. Hâlbuki Allah Kur’an ı indirirken ilk emirlerinden biriside neydi hatırlayalım.

Alak 1: YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU! (Diyanet meali)

Lütfen bu ayeti devamında bahsedilen konuları da göz ardı etmeden anlamaya çalışalım ayeti. Ayetin devamında hayatın gerçekleri, nasıl yaratıldığımız anlatılıyor. Allah Elçisine, sen Allah ın yarattığı gücü, mucizeleri, delili gör, yani ayetlerimi OKU emriyle Allah, tüm âlemi izle, anla yani oku emri veriliyor. Ayet kelimesi Arapçada, DELİL, AÇIK ALAMET, İŞARET, MUCİZE anlamlarına gelir. Bu ayeti okuduğunuzda şöyle bir soru gelebilir aklınıza. Kur’an yeni indiriliyor, Allah ın elçisi neyi okuyacak? Bu durumda İKRA kelimesine yalnız oku anlamını vermek, büyük hata olur. Allah elçisine, sana vah yettiklerimizi topla ve iyi anla, hayatın gerçekleri ile karşılaştır, daha sonrada kullarıma tebliğ et onlarda bilgi sahibi olsun, gerçeklerle buluşsun emri veriliyor. Bu ayetin asıl amacı, ne yazık ki bizlerden saklanmıştır. Bu ayette Allah elçisine, BENİM SANA VAHYET MEDİĞİM HİÇ BİR ŞEYİ, DİNİN EMRİ DİYE TEBLİP ETME SAKIN DİYOR. Dikkat ettiyseniz ayette okunacak, yani topluma dağıtılıp, tebliğ edilecek olanların, yalnız Allah ın adıyla yani onun emirlerinin anlatılması dağıtılması isteniyor. ELÇİLİĞİNİN DAHA İLK GÜNLERİNDE, BU EMRİ ALAN ALLAH IN ELÇİSİ, KUR’AN DIŞINDA, BUNLARDA BENİM DİNE KOYDUĞUM HÜKÜMLERDİR DERMİ?

Kur’an OKUNAN ŞEY anlamına geldiği gibi, toplamak bir araya getirmek anlamlarına da gelir. Peki nasıl bir okuma şekli acaba, anlamını bilmeden de okumak Kur’an anlamında olabilir mi? Kuran kendine başka isimlerde vermektedir. Daha çok birer sıfat olmakla birlikte, Kur an şu kelimeleri de kendisi için kullanır: Hâkim (hikmetlerle dolu), Tenzil (Allah’tan indirilen), Nûr (ışık), Kitap, Furkan (ışıkla karanlığı, iyi ile kötüyü ayıran), Zikir (Allah’ın anılmasını sağlayan). Sizce böyle bir kitap, nasıl okunmalıdır? Bakın Allah Kur’an kelimesiyle bizlere nasıl bir okunan, tebliğ edilen vahiyden,  kitaptan bahsediyor onu anlamaya çalışalım.

 Yusuf 1–2: Elif, lâm, râ. BUNLAR, APAÇIK KİTABIN AYETLERİDİR. AKLINIZI KULLANASINIZ DİYE BİZ ONU ARAPÇA BİR KUR’ÂN OLARAK İNDİRDİK. (Bayraktar Bayraklı meali)

Zümer 27–28: ANDOLSUN, ÖĞÜT ALSINLAR DİYE BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ VERDİK. Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (Diyanet meali)

Sanırım Allah’ın okumaktan neyi kast ettiğini, şimdi çok daha açık anladık. Allah Arap toplumuna, kendilerine tebliğ edilen Kur’an ayetlerini anlayabilmeleri ve ayetler üzerinde düşünüp, akıllarını kullanabilsinler diye Arap toplumuna, kendi dillerinden indirildiğini söylüyor. İlk ayette dikkat ettiyseniz, önce KİTAP ismini kullanıyor, daha sonrada aklını kullanıp düşünebilmeleri içinde ARAPÇA KUR’AN OLARAK İNDİRDİK DİYOR. BİZLER EĞER KUR’AN I ANLAMADAN, NE OKUDUĞUMUZU BİLMEDEN OKUYORSAK, O ANCAK BİR KİTAP OLABİLİR AMA KUR’AN OLAMAZ. Eğer bizler O kitabı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyabiliyorsak, ALLAH IN VAHYİNİ DÜŞÜNEREK ARACISIZ TEBLİĞ ALABİLİYORSAK, O ancak o zaman Kur’an vasfını kazanmış olur. Ne okuduğumuzun farkında değilsek, bizler O kitaba nasıl Kur’an deriz? BÖYLE BİR OKUMANIN BİZLERE ASLA HİÇ BİR FAYDASI OLAMAZ. BÖYLE OKUMAKLA SEVAPTA KAZANAMAYIZ. ÇÜNKÜ TEBLİĞİ ALAMIYORUZDA ONDAN.

Zümer SURESİ 27–28. ayetlerde de aynı konuya açıklık getiriyor. Yemin ederek, Kur’an ın indirilmesinin amacı olarak, ÖĞÜT ALMAMIZ İÇİN ALLAH BİZLERE, HER TÜRLÜ MİSALİ VERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Eğer anladığımız dilden okumuyorsak, nasıl öğüt alırız. Bu durumda Kur’an ın amacını gerçekleştiremiyorsak, okuduğumuz kitaba nasıl olurda Kur’an deriz. Ayetlerde anlatılmak istenen kitabın Kur’an olabilmesi için, Arapça olması değil, ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUNUP, AYETLERİN TEBLİĞ ALINMASI VE HAYATA GEÇİRİLMESİNDEN BAHSEDİLİYOR. Şimdi hatırlatacağım ayete lütfen dikkat.

Nahl 98: Şimdi Kur’ân okumak istediğin zaman, ÖNCE O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞIN.  (Elmalı meali)

Allah Kur’an okumaya başlamadan önce, bakın ne yapmamızı istiyor. Bu ayet topluma anlatılırken, Kur’an ı okumaya başlamadan önce, EĞUZUBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM diyerek Kur’an ı okumamız gerektiği anlatılır. Hâlbuki Allah bu ayetinde bizlere çok önemli bir uyarıda bulunuyor ve diyor ki, Kur’an ı anlayabilmeniz için, önce kafanızdaki şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sizlere anlattığı yalan, yanlış rivayetlerden önce kurtulun, güvendiğiniz veli edindiğiniz kişilere değil, yalnız Allah a sığının ve kafanızı yanlış bilgilerden temizledikten sonra KUR’AN I OKUMAYA BAŞLAYIN Kİ, KUR’AN I ANLAYABİLESİNİZ. Eğer bunu yapmıyor da, bizlere öğretilen rivayetlerin ışığında Kur’an ı anlamaya çalışırsak, Allah asla Kur’an ı anlayamayacağımızı söylüyor. GÜVENECEĞİMİZ TEK KİTAP, EĞRİYİ DOĞRUDAN AYIRAN KUR’AN DIR, YANİ ALLAH DIR. Hâlbuki bizlere ne öğretildi, rivayet hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalır anlaşılamazdı, demiyorlar mı? İşte tüm bu söylemler, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların aldatmacalarıdır. BUNLARDAN KURTULMAYAN, ASLA KUR’AN I ANLAYAMAZ. BUNU ALLAH SÖYLÜYOR HATIRLATIRIM.

Lütfen Allah ın indirdiği kitabı, anladığımız dilden okuyalım. Yoksa Allah ın tebliğini alamayız. Alamadığımız içinde Allah ın gerçekleri ile de buluşamayız. Uydurdukları dinin devam edebilmesi için, toplumun Kur’an ile buluşması engelleniyor. Kur’an her dile çevrilemez deniyor. Hatırlayınız lütfen Zebur da, Tevrat ta, İncil de Kur’an da, o günkü toplumun diliyle indirildi. Ama indirilen kitaplardan, tüm toplumlar sorumluydu. Lütfen Kur’an ın bu konudaki ayetlerini okuyunuz, hepsinde ayetlerin dikkatle, iyice okunup ayetler üzerinde düşünülmesi istenmektedir. Sırf bu ayetler bile, Kur’an ı her toplumun anladığı dilden okuması gerektiğinin apaçık kanıtıdır. Lütfen şu ayete bakar mısınız?

“EĞER BİZ ONU BAŞKA DİLDE BİR KUR’AN YAPSAYDIK ONLAR MUTLAKA, “ONUN AYETLERİ GENİŞÇE AÇIKLANMALI DEĞİL MİYDİ? BAŞKA DİLDE BİR KİTAP VE ARAP BİR PEYGAMBER ÖYLE Mİ?” DERLERDİ.” (Fussilet 44)

Allah hiçbir kulunun, hesap günü bahane bulmamamsı için, tüm gönderdiği kitapları kendi dilleri ile göndermiş. Eğer göndermeseydik, bizim dilimizde göndermemişsiniz diye bahane bulurlardı diyor. Bu ayetten alacağımız kısadan hisseye gelince. Hani Kur’an gerçeklerini saklayanlar söylüyorlar ya, Kur’an diğer dillere tam olarak çevrilemez diye. Eğer doğru olsaydı, insanlar şunu söyleme bahaneleri olmaz mıydı hesap günü? “ALLAH IM BİZİM DİLİMİZDEN KUR’AN I GÖNDERMEMİŞSİN, BAŞKA DİLEDE TAM ÇEVRİLMİYOR, BU DURUMDA BİZLERİ NASIL SORUMLU TUTARSIN KUR’AN DAN.” İlginç olan, İslam dininde ruhban sınıfı da yok, güveneceğimizin yalnız Allah kendisi yani KUR’AN olduğunu söylüyor. ÇÜNKÜ VELİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN DİYEN, KUR’AN IN BİZZAT KENDİSİ. Bu durumda eğer Kur’an başka dillere tam ve doğru çevrilmiyorsa, Kur’an ın tüm insanlığa indirildiğini nasıl söyleriz.

Lütfen batılın ve şeytanın etkisinde kalan insanların yarattığı dine inanmayalım. ALLAH IN EMRETTİĞİ GİBİ, ARACISIZ KUR’AN I ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Önümüze çıkartılan, toplumu tedirgin eden kendi dilimize batılın etkisiyle çevrilmiş, birçok Kur’an tercümeleri çıkacaktır. Onlardan korkmayalım, yeter ki Kur’an ı Allah ın dediği gibi, tüm batıl inançlarımızdan kurtularak, yalnız Allah a sığınarak okumaya, anlamaya çaba gösterelim. Çok şükür Kur’an ı doğru tercüme edenler var. Allah onlardan razı olsun inşallah. Aralarında, kendi çıkarlarına alet etmeye çalışarak, tercüme ettikleri ayetleri, inanın zamanla fark edeceksiniz. ÇÜNKÜ ALLAH BU FİTNELERİN OLACAĞINI BİLDİĞİ İÇİN,  KUR’AN DA AYNI KONULARI BİRÇOK AYETİNDE FARKLI ŞEKİLDE TEKRARLAMIŞ, İZAH ETMİŞ Kİ, ART NİYETLİ İNSANLARIN İFTİRALARI, AYETLERİ TAHRİF ETTİKLERİ ORTAYA ÇIKSIN.

Lütfen unutmayalım, Allah adaletlidir ve yemin ederek bizlere kolaylaştırdığı Kur’an ı gönderdiğini söylüyorsa, bizlerin samimi, içten çabalarımızın neticesinde, Kur’an gerçekleri ile buluşacağımızı unutmayalım. Allah böyle kullarımın gönül gözlerini açarım diyor ve her kulunu gücü nispetinde sorumlu tutacağınıda bildiriyor. Çaba bizden destek Allah dan. ALLAH IN BU YARDIMINI LÜTFEN UNUTMAYALIM VE EMİN OLAMADIĞIMIZ KİŞİLERİN SÖZLERİNE DEĞİL, ALLAH IN SÖZLERİNE KULAK VERELİM. ALLAH İMTİHANIMIZDA, CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN İNŞALLAH.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

35
Günümüzde İslam ı topluma anlattığını zannedenler, Kur’an ı herkesin anlayamayacağını, onu Arapça bilen ilim tahsili yapmış kişilerin ancak anlayabileceğini, Arapçanın da her dile tam çevrilemeyeceğini anlatırlar. Hâlbuki Allah yemin ederek, Kur’an ı kullarım anlayabilsin, hiç kimseye muhtaç olmasın diye kolaylaştırdığını, nice örnekler vererek açıkladığını söyler Kur’an da.  İlginçtir rivayet edilen hadislerde günümüze Arapça yazılı olarak gelmiştir ama onu tercüme ederken, hiç kimse farklı tercüme etmez ve Arapça olan hadislerin, tam olarak Türkçeye çevrilemeyeceği de hiç söylenmez. TÜM BU OYUNLAR, YAŞANAN BATIL İSLAMIN AÇIĞA ÇIKMASINI ÖNLEMEK VE KUR’AN IN TABİRİYLE, ATALARININ HURAFE İNANCINI, YAŞAYABİLMEK İÇİNDİR. Sizlere kendisinin akademisyen olduğunu söyleyen bir arkadaşımızın, bana verdiği cevaplardan bazı alıntılar yapmak istiyorum. Çünkü bu düşünce ve zihniyet, yaşanan İslam ın adeta özünü anlatıyor bizlere. Faydası olacağına inanıyorum.

“KUR’AN’DA HER ŞEYİ BULAMIYORUZ MAALESEF.. Şunu bulabilir misin diye sormuyorum. Belki o taraklarda bezin bile yok. NOT: Burada ”düşünmeyi başkasına bırakmak’tan peygamberi anlıyorsanız; o zâtın, Allah’ın öğretttiği, edeplendirdiği, âlemlere rahmet kıldığı ”aydınlatıcı bir kandil” olduğunu unutuyorsunuz demektir.”

“EVET, BAZI ŞEYLERİ BULAMIYORUZ KUR’ÂN’DA.. ALLAH ONLARI EKSİK BIRAKMADI, PEYGAMBERİNE HAVÂLE ETTİ. AMA TABİÎ Kİ KUR’AN METNİNDE YER ALMADAN, BAŞKA BİR YOLLA/BİLGİ KAYNAKLARIYLA BAZILARINI ONA ÖĞRETTİ; BAZILARINI DA ONUN TAKDİRİNE BIRAKTI.”

Bu arkadaşımız hiç korkmadan, hatta birazda üzülerek Kur’an da her şeyi bulamıyoruz maalesef diyebiliyor. Çünkü kendisi mezheplerin ve rivayetlerin, Kur’an dışından dine yapılan ilavelerini Kur’an da bulamadığında, Kur’an ı detaysız ve açıklanmamış görüyor ve MAALESEF diyebiliyor. Yani Kur’an detaylı değil diye, üzülüyor aslında.  Ben, Allah ın Resulüne ait olduğunu iddia ettikleri hadislerin, gerçekten kendisine ait olup olmadığını nereden bileceğiz, ya değilse dediğimde ise, sanki Peygamberimize herhangi bir söz söylemişim gibi, Allah ın Resulünün özelliklerini sayıyor bana ve onun bizlerin yerine düşündüğünü ima ediyor. ALLAH IN RESULÜ BİZLER İÇİN ÖRNEKTİR AMA YAŞANTISI VE TAVRIYLA ÖRNEKTİR, ODA KUR’AN DA AÇIKLANMIŞTIR. Yine arkadaşımız, Allah ın Resulüne asla vermediği bir görevi, yetkiyi vererek, Allah Kur’an ı eksik bırakmadı dedikten sonrada, ama bazı konuları Peygambere havale etti diyebiliyor. Açıkça söyleyemiyor, eksik varda, Resulü tamamladı demeye dili varmıyor.  ÇOK DAHA İLGİNCİ, ALLAH IN RESULÜNÜN BU DİNİ TAMAMLADIĞINI AMA KUR’AN IN METNİNDE YER ALMADAN, BAŞKA BİR YOLLA BİLGİ KAYNAKLARIYLA ONA ÖĞRETTİ DİYOR. HANİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKİLECEKTİK? HANİ YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILACAKTIK? HANİ KUR’AN DA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DİYORDU ALLAH. YOKSA BU AYETLERE İMAN ETMİYOR MUYUZ?

ÇOK DAHA İLGİNCİ, BAZILARINIDA RESULÜN TAKDİRİNE BIRAKTIĞINI SÖYLEYECEK KADAR, KUR AN DAN UZAK SÖZLERİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMİYOR. YANİ İSLAM, ALLAH VE RESULÜNÜN ORTAK DİNİ ÖYLEMİ? Allah bu düşünce ve inançlardan bizleri korusun. Böyle bir düşüncede ki bir Müslüman a, ne söyleseniz söyleyin sizi dinlemez.  NE YAZIK Kİ İSLAM GÜNÜMÜZDE, BU DÜŞÜNCE VE İNANCIN ETKİSİYLE YAŞANIYOR. Hatırlatırım bu arkadaşımız kendisinin, akademisyen olduğunu söylüyor, hatta akademisyen olduğunu söylediği bir cevabından alıntı yapmak istiyorum. ”BEN AKADEMİSYEN OLARAK İNİŞ SEBEBİNİ AÇIKLADIM. İYİCE, DERİNCE-KARŞILAŞTIRMALI OKUYUN AYETLERİ.” Allah ın Kur’an da açıklamadığı iniş nedenlerini arkadaşımız, Kur’an gibi korunan emin bir kaynaktan almış olmalı ki, birde açıkladığını söyleyebiliyor. Hâşâ Kur’an ı adeta tamamlarcasına.  Aradan bir müddet geçti, bakın virgülüne bile dokunmadan bana nasıl bir cevap verdi bu arkadaşımız. ”BENİ AKADEMİSYEN SANDINIZ HA. BEN DE SENİ AKLI BAŞINDA, ENGİN DERYA SANMIŞTIM.” Verdiği cevaba çok şaşırıp, yani siz akademisyen değil misiniz dediğimde ise bakın ne cevap verdi. “BENİ AKADEMİSYEN SANDINIZ YA” SÖZÜNDE İĞNELEME VARDI. AKSİNE DURUM YOKTUR.” Yorumunu sizlere bırakıyorum. Çünkü insanlar düşünce ve fikirlerini kabul ettirebilmek için, bazı maskeler takmanın, bazen inandırıcı olacağına inanabiliyorlar. Bu arkadaşımızın da gerçek niyetini, yalnız Allah bilir demek istiyorum.

Konumuza devam edelim. Eğer Arapçayı en iyi bilen, Kur’an ı en iyi en doğru anlayabilseydi, bugün İslam ı en doğru, ARAPLAR YAŞIYOR OLURDU. Çünkü toplumun, Kur’an ı anladığı dilden okumasını engellemek için, Kur’an her dile tam çevrilemez, herkes Kur’an ı anlayamaz Arapça bilmek ve ilim tahsil yapmak gerekir diyerek, toplum susturulmakta, anlatılan rivayet ve batıl inançlarını topluma kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. BU İNSANLAR ADETA KENDİLERİNİ, RUHBAN SINIFI İLAN EDEREK, DİNİ TEK ELLERİNE ALMAK İSTİYORLAR. DEMEK Kİ SORUN, ARAPÇAYI BİLİP BİLMEMEK TE DEĞİLMİŞ. SORUN ALLAH IN ÖNERDİĞİ GİBİ, KAFAMIZDAKİ BATIL VE HURAFEDEN KURTULMADAN, KUR AN I OKUMAMIZDA, ANLAMAYA ÇALIŞMAMIZDA. Eğer yalnız Allah a güvenmeyip, Kur’an dışı rivayet bilgiler ışığında Kur’an ı anlayacağımıza inanıyorsak, Allah NURUNU bizlere açmıyor ve kendi ilminden istifade etmemize izin vermiyor. Onun için Allah böyle insanların, gözlerine ve kulaklarına perde, kalplerine mühür vurdum diyor.

Allah Elçisinin bizlere, bakın nereye uyacağını söylemesini istiyor. “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYUYORUM VE BEN APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9) Allah ın Resulü, kendisine vah yedilen Kur’an a uyuyorsa, sizce O kitap detaysız ve açıklanmamış olabilir mi? Yine bir başka ayetinde, “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR” (Ankebut 18) Diyorsa, sizce Allah ın Resulü, açıklanmamış detaysız olduğu söylenen bir kitabımı tebliğ ediyor ümmetine. KUR’AN A YAPTIĞIMIZ SAYGISIZLIĞIN, LÜTFEN ARTIK FARKINA VARALIM, yoksa Allah Müslüman toplumlarının yaşadığı O acı, üzücü ortamdan, asla kurtarmaz bizleri. Sizlere Kur’an dan bazı ayetler hatırlatmak istiyorum. Sizce bu ayetlerde, Kur’an ın gerektiği gibi açık ve detaylı olmadığını, ayetleri Allah ın Resulünün açıklayacağını, hatta Kur’an da bahsedilmeyen konularda, Resulüm hükümler mi verecek diyor? YOKSA HİÇ BİR TEREDDÜT YARATMADAN, SİZE İNDİRDİĞİM HÜKÜMLERE, ŞERİATIMA, KUR’AN A UYUN MU DİYOR?

Casiye 18: SONRA SENİ DE DİN KONUSUNDA BİR ŞERİAT SAHİBİ KILDIK, ONA UY; BİLMEYENLERİN HEVESLERİNE UYMA.

Araf 3: RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN; O’NUN BERİSİNDEN BİRTAKIM VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN. SİZ NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ!

Bakara 170: Onlara, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ” derler. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi?

Enam 155: İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. BUNA UYUN VE ALLAH’TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN.

Lokman 21: Onlara, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENİNCE; “BABALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ YOLA UYARIZ” derler. Şeytan onları alevli ateşe çağırmış olsa da mı?

Şura 47: Allah’tan geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmezden önce, RABBİNİZE UYUNUZ! Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz.

Ayetler hakkında, tek tek konuşmaya sanırım gerek yok. Düşünen batıl ve rivayetlerden uzak aklını kullanan, tüm gerçekleri fark edecektir. Siz bu ayetlerden, Resulüm benim ayetlerimi açıklayacak, anlaşılır hale getirip detaylandıracak, hüküm vermediğim konularda hükümler verecek, HEM BENİM HEMDE KUR’AN DIŞINDAN RESULÜMÜN VERDİĞİ HÜKÜMLERE UYUN, DİYE Mİ ANLADINIZ? Casiye 18. ayetinde Allah, Resulüne bakın ne diyor. SANA DİN KONUSUNDA, BİR ŞERİAT VERDİK ONA UY DİYOR. Demek ki Allah ın Elçisinin, dine şeriat ilave etme yetkisi yokmuş, tam tersine Allah ın şeriatına uyma emrini veriyor. Allah bu emri verdikten sonra, başka bir ayetinde bunun tam tersi bir hüküm verir mi? Elbette vermez.

Şura suresi 47. ayetinde Allah, en son ikazını yapıyor ve canınızı teslim etmeden önce, Allah ın gerçeklerinin farkına varın ve RABBİNİZE YANİ ONUN İNDİRDİĞİ VAHYE, KUR’AN A UYUN DİYOR. Çünkü Allah ın Elçisi de, ben yalnız bana indirilen vahye uyarım demiyor muydu Kur’an da? Sizce tüm bu ayetlerde, Allah ın vahyinin gerektiği kadar açık ve detaylı olmadığı, bunu Resulünün açıklayıp detaylandırdığımı anlatılıyor, yoksa tam tersine, yalnız ve yalnız Allah ın indirdiğine, onun ipine sarılmamızı mı emrediyor? BUNCA AÇIK AYETLERDEN SONRA, HALA ATALARININ BATIL İNANÇLARININ ETKİSİNDE OLANLARIN, ZATEN KUR’AN GERÇEKLERİNİ ANLAMASINI BEKLEYEMEYİZ. ÇÜNKÜ ONLARIN ALLAH, GÖZLERİNE PERDE ÇEKMİŞ, GÖNÜLLERİNİ MÜHÜRLEMİŞTİR.

Dilerim Allah dan, gözlerine perde çekilmeyen, gönülleri mühürlenmemiş, Allah ın azınlık sevgili kulları arasına oluruz.

Şura 47: Allah’tan geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmezden önce, RABBİNİZE UYUNUZ! ÇÜNKÜ O GÜN, HİÇBİRİNİZ SIĞINACAK YER BULAMAZSINIZ, İTİRAZ DA EDEMEZSİNİZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

36
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Bugünkü makalemin konusu, KUR’AN DA İSLAM DEVLETİ DİYE BİR KAVRAM GEÇER Mİ, sorusu üzerine olacak.  Bu sorunun kısaca cevabı HAYIR, ALLAH ELÇİSİNE BÖYLE BİR EMİR KUR’AN DA VERMEMİŞTİR. Allah ın Elçisi zaten uzun bir süre, Allah ın vahyini tebliğ etmek için çaba göstermiş, onunla meşgul olmuş, çok daha sonra oluşan şartların gereği Medine de,  diğer kitap Ehline inanan toplumlarla birlikte, onlara düşman olanlardan da korunmak için bir devlet kurmuşlar, müşterek anlaşarak devleti yönetmişlerdir. Kur’an dan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz. DEVLET KURMAK YA DA DEVLET KURUMU OLUŞTURMAK ANLAYIŞI, ALLAH IN KUR’AN DA FARZ EMRİ DEĞİL ANCAK ADALET,  GÜVENLİK, SOSYAL İHTİYAÇLARI SAĞLAMAK, İNANÇLARIN ÖZGÜRCE YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN BİR ARAÇ HÜKMÜNDEDİR. Allah kendi indirdiği dinin adını vererek, bir devletin kurulması yerine, koyduğu kuralların hayata geçirildiği bir devlet ve yönetimi tavsiye etmiştir.

Şöyle söylersek yanlış söylememiş oluruz. İSLAM İNANCINDA SİYASİ, BÜROKRATİK OLARAK KURUM VE KURULUŞLARI BELİRLENMİŞ VE BİR KURALA BAĞLANMIŞ, DEVLET ŞEKLİ YOKTUR. ELBETTE BUNUNDA NEDENİ, KUR’AN IN BELİRLİ BİR DÖNEME DEĞİL, TÜM ZAMANA HİTAP ETMESİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR. Çağlar geçtikçe toplumların ihtiyaçları da değişecek ve devleti yönetenler tarafından yeni kurallar, kanunlar oluşturularak, toplumun ihtiyaçları karşılanacaktır.  Kur’an ın indirilmesinin amacı, devleti yönetenleri de uyarmaktır, ama asıl amaç insanları bireysel olarak uyarıp, ikaz edip doğru yola davet etmektir. Bakara suresi 256. ayetinde bunu çok açık bir şekilde görüyoruz. “DİNDE ZORLAMA YOKTUR. ARTIK DOĞRU, YANLIŞTAN AYRILMIŞTIR. O HALDE TÂĞÛTU/İNSANI ALLAH’TAN UZAKLAŞTIRAN HER ŞEYİ İNKÂR EDİP ALLAH’A İNANANLAR, HİÇBİR ZAMAN KOPMAYACAK, EN SAĞLAM KULPA TUTUNMUŞLARDIR.”

Sizce Allah Kur’an da Elçisine, İslam devletini kur ve onun başına da sen geç, emrini neden vermemiş olabilir. Çünkü İslam insanları, toplu olarak sorumlu tutan bir din/inanç olmayıp, özellikle inancını kişisel yaşama emrini veren ve herkesin birey olarak sorumlu tutulduğu, bizleri imtihan ettiği bir dindir. ONUN İÇİN ALLAH, SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYEREK, BİZLERİ BİREY OLARAK SORUMLU TUTMUŞTUR. İsterseniz şöyle düşünelim bir an. Diyelim ki Allah Elçisine Kur’an da, bir devlet kur ve adını İslam devleti koy demiş olsun. Bu durumda Elçisinin vefatından sonrada bu hüküm geçerli olacağından, daha sonraki Müslüman toplumlarda bu farz emri yerine getirmek zorunda kalırdı. Allah ın Elçisinin zamanında işler kolaydı, çünkü Allah ın kontrolündeydi Elçisi. Ya daha sonra ne olacak? Hiç kimse Elçisinin olduğu gibi, Allah ın kontrolünde değil, Resulünün de zaten vekili değildir.

Bildiğiniz gibi İslam, kelime olarak teslimiyet kelimesinden türeyen, ALLAH A TESLİM OLAN VE SELAMETE ERMEK anlamına gelir. Allah a teslim olana da Müslüman denir. Eğer Allah, İslam devleti kurun emrini vermiş olsaydı, Allah ın Elçisinden sonra kurulacak İslam devletinin başına geçene de, şartsız Allah a  ve Resulüne teslim olduğumuz gibi teslim olmamız ve ondan bizleri selamete erdirmesini, rahata ve huzura kavuşturmasını beklememiz gerekirdi. BU GÖREVİ YERİNE, GEREĞİ GİBİ GETİREMEDİĞİNDE, TOPLUMLAR KENDİLERİNİ DEĞİL, HÂŞÂ ALLAH IN DİNİNİ SORUMLU TUTACAKLARDI. Ama Allah bunun tam tersini söylüyor ve Nisa 58. ayetinde ne diyordu? “ALLAH SİZE, EMANETLERİ MUTLAKA EHLİNE VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN, ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDİYOR.” Demek ki Allah devleti yönetecekleri, bizzat halkın kendisinin seçmesini istemiş ve toplumu yönetenlere de ikazda bulunarak, toplumu adaletle yönetmesini emretmiştir. Yöneticini ehil insanlardan seçmezsen, sonucuna da katlanırsın diyor Rabbimiz. Allah devleti yönetmeye talip olanları, bakın ayetinde nasıl ikaz ediyor ve uyarıyordu hatırlayalım.

“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar KÂFİRLERİN ta kendileridir.”
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar ZALİMLERİN ta kendileridir.”
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, işte onlar FASIKLARIN ta kendileridir.” (Maide 44–45–47)

Allah ın Elçisi, Medine’de yerli kabilelerle uzlaşarak kurduğu devletin adı ‘MEDİNE SİTE DEVLETİ” dir. Dikkat ettiyseniz devletin adı İslam devleti değildi. Çünkü Allah ın böyle bir emri yoktu. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Allah ın Elçisinin ilk devleti kurmaya çalışırken, kurulan devlete davet edilenler arasında geçen bir konuşmayı, sizlere nakletmek istiyorum. Biraz düşünen, bunun nedenini çok iyi anlayacaktır.

“GÖREVİNİ TAMAMLAYAN MÜFREZELERDEN BİRİSİ MEDİNE’YE DÖNÜNCE KOMUTAN, HZ. PEYGAMBERİ BİLGİLENDİRMEK İÇİN ‘FALANCA KABİLE VERGİ VERMEYİ KABUL ETTİ, BİZ DE ALLAH VE RESULÜ ADINA ONLARA GÜVENCELER VERDİK” DEYİNCE İRKİLEN PEYGAMBER, ‘BUNU YAPAMAZSINIZ, GÜVENCEYİ – SİTE DEVLETİ İLE BAĞLANTILI OLARAK- KENDİ ADINA VERMELİYDİNİZ. ONLARIN MALINA VE CANINA BİR ZARAR GELİRSE, ALLAH YA DA BEN Mİ GÖREVİMİZİ YAPMAMIŞ OLACAĞIZ, DİYE CEVAP VERİYOR” Anlayana, anlamak isteyene her şey çok açık.

Allah bizlerin İslam ı yaşarken de, toplum olarak yöneticilerimizi seçerken de, imtihanımız gereği bizleri serbest bırakmış ve bizleri izlemektedir.  Allah bu dünyada bizlerin yaşarken, hiç kimseyi suçlamaması, sorumlu tutmaması için, hem inancımızı hem de bizleri yönetecekleri bizzat kendimizin seçmesini istemiştir. YANİ HAYATIMIZIN HER ANINDAN, BİZZAT BİZLER SORUMLUYUZ. Onun için Allah, bizlerin İslam ı yaşarken de, birilerini veli edinip ardı sıra gitmemizi yasaklamış ve yalnız Kur’an a sarılmamızı emretmiştir. Ülkelerinin isimlerinin, İslam devleti olduğunu söyleyen bazı ülkeler Kur’an ın, HÜKÜM YALNIZ ALLAH IN DIR emrini görmezden gelerek, kendilerinin yarattığı mezheplerin beşeri, şeriat hükümleri ile devleti toplumu yönetip, ondan sonrada devletin adını İSLAM DEVLETİ koymaları, hem Allah a iftiradır, hem de İslam dan uzaklaşmaktır.

Kendilerinin İslam devleti olduğunu söyleyen ülkelere bakıyorsunuz, bu devletlerde ne adalet, eşitlik var, nede huzur.  Sizce Allah ın kanunlarının uygulandığı ve yalnız Allah a boyun eğen bir toplumda huzursuzluk ve adaletsizlik olur mu? Elbette olmaz. İŞTE ONUN İÇİN ALLAH, GELECEĞİ BİLDİĞİNDEN, TOPLUMLARIN KENDİ NEFİSLERİNDE YARATTIKLARI İSLAM İNANCINI, DEVLETİN ADI OLARAK BELİRLENMESİ KONUSUNDA BİR HÜKÜM, ÖZELLİKLE VERMEMİŞTİR. Çünkü biliyor ki kullarım, geçmişte olduğu gibi yoldan sapacak. Kendilerine İslam devleti diyen ülkelerin yüzünden İslam, dünya toplumunda hiçte hak ettiği bir seviyede değil. Çük üzgünüm. Allah ın emrettiği gerçek İslam yaşanmadığı için, toplumlar İslam dan uzaklaşmaktadır. Osmanlı dâhil, geçmişte yaşamış Müslüman ülkeler, dört halife dönemi de dâhil, devletlerinin adına İslam devleti dememişlerdir. Yakın geçmişte olanlar hariç İran, Pakistan gibi.

Allah devlet yönetimine karışmamış ama çok önemli kırıiterler ve kurallar koymuştur. Önemli olan bu özellikleri hayata geçirmektir. Toplumun kendi yöneticisini, ehil insanlardan seçmesini emreden Allah, devleti yönetenlerinde adil ve adaletli olmasını emrettiği gibi, çok önemli olmazsa olmaz bir kuralı da koyuyor ve diyor ki devleti yönetenlere; DEVLETİ YÖNETİRKEN ŞURAYA DANIŞIN. Yani kendi başına kararlar verme, en doğruyu araştır. Ne dersiniz Allah ın bu hükümleri, kendilerine İslam devleti dedikleri ülkelerde geçerli oluyor ve hayata geçiriliyor mu? Elbette hayır. BU DURUMDA BU ÜLKELER KENDİLERİNE, İSLAM DEVLETİ DESELER NE OLUR, DEMESELER NE OLUR.

Özet olarak şunları söyleyebiliriz. Allah ın Kur’an da devleti yönetenlerden istediği, olmazsa olmaz özellik ve hükümler ADALET, GÜVENLİK, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, SOSYAL İHTİYAÇLARIN KARŞILANMASI, TÜM İNANÇLARIN ÖZGÜRCE VE HUZUR İÇİNDE YAŞAYABİLECEĞİ ORTAMI HAZIRLAMASI. DEVLETİ DANIŞARAK, EHİL İNSANLAR TARAFINDAN YÖNETİLMESİ. Devleti yönetenler bu şartları yerine getiriyorsa, Allah ın istediği kanun ve kuralları yerine getiriyor demektir. Bizlerde iman ettiğimiz kitabın gereğini yerine getirebiliyorsak, kişisel olarak görevimizi, imtihanımızı yerine getiriyoruz demektir. İSLAM YALNIZ ALLAH A BAĞLANMAK VE YALNIZ ALLAH A GÜVENİP, ONA KUL OLMAKTIR. Lütfen bunu unutmayalım.

Üzülerek hatırlatmak istediğim bir konu var. İslam toplumlarında yaşayan halkı bir düşünün. Bu toplumlarda yaşayan genel çoğunluk, neden ülkesini terk edip, Müslüman olmayan toplumlara göç etmek ve O Ülkelerde yaşamak istiyor olabilir? Ne dersiniz? Yoksa O ülkeler, biz Müslüman ülkelerden daha mı çok, Allah ın istediği kanun ve kurallara uyuyor da, O Ülker de huzur ve mutluluk var. Doğrusu bu soru ve cevabı, beni çok üzüyor. YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

37
Bizler öyle bir din yarattık ki kendimize, Allah ın dininden uzak. Toplumu istedikleri gibi yönetmek isteyenler, Allah ın dinini kendi çıkarlarına kullanabilmek için, batıl ve hurafe inancı dine ilave ettiler ve bunu da yaparken Allah ın Elçisinin ismini kullandılar ki, toplumun sesi çıkmasın itiraz etmesin. Daha doğrusu Müslümanların, Allah ın Elçine karşı coşkun sevgisini kötüye kullandılar. Allah ın Resulünün söylemesi mümkün olmayan sözleri, sanki O söylemiş gibi topluma anlattılar. Bu aldatmaca Kitap Ehlinin zamanında vardı ve Allah bunları Kur’an da ikaz ederek uyarıyordu ki, bizler aynı yanlışları yapmayalım. Ama aramızdaki din tacirleri, bu yağlı kaymaklı tuzağın Müslümanlar tarafından fark edilmemesi için, toplumu Kur’an dan uzak tutmak adına, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, onu ancak VELİ insanlar alimler anlar diyerek, bizleri de aynı tuzağa düşürdüler.

Allah Kur’an da Veli, bu kelimenin çoğulu olan Evliya kelimesini farklı anlamlarda kullanır. Tıpkı Salât kelimesini farklı anlamlarda kullandığı gibi. Örneğin Tevbe suresi 71. ayette de, MÜMİN ERKEKLERLE MÜMİN KADINLAR DA BİRBİRLERİNİN VELİLERİDİRLER. İYİLİĞİ EMREDER, KÖTÜLÜKTEN ALIKOYAR DİYE GEÇER. Bu ayette de aslında velinin çoğulu EVLİYA diye geçer. Bu ayette anlatılmak istenen, Allah ın doğru yolunda gidenler ancak bir birileri ile dost, arkadaş olur anlamında söylenmiştir. Yine Tevbe 23. ayetinde, EY İMAN EDENLER! EĞER KÜFRÜ İMANA TERCİH EDİYORLARSA, BABALARINIZI VE KARDEŞLERİNİZİ DOST YANİ EVLİYA EDİNMEYİN diyerek, en yakınımız bile Allah ın yolundan batıla sapmışsa, onlardan uzak durun güvenmeyin uyarısı yapılıyor.  Gelelim VELİ/EVLİYA kelimesinin, çok yanlış kullanılarak, farklı anlamlar verildiği konusuna. Bakın Allah bu konuda ne diyor.

Bakara 257: ALLAH’TIR İMAN EDENLERİN VELİSİ. Onları (kalp gözünü kör eden) karanlıklardan iç aydınlığına çıkarır. KÜFREDEN KİMSELERİN VELİLERİ/EVLİYALARI İSE PUTLAŞTIRILMIŞ AZGINLARDIR. ONLARI AYDINLIKTAN ÇIKARIP, KARANLIKLARA İTERLER. İşte onlar ateş ashabıdırlar, onlar orada kalıcıdırlar. (Mustafa İslamoğlu meali)

Allah bu ayette bizlerin yanlış kullandığı, farklı anlamlar verdiği VELİ/EVLİYA konusuna çok net bir açıklama yapıyor ve İMAN EDENLERİN VELİSİ ALLAH TIR DİYOR. Yalnız Allah ı veli edinenleri Allah, karanlıktan yani yanlış yoldan aydınlığa çıkaracağını söylüyor. YANİ BİZLERİ DOĞRU YOLA ÇIKARACAK YALNIZ ALLAH OLDUĞU ÇOK NET ANLAŞILIYOR. Burada özellikle tekil anlamda kullanılan VELİ kelimesinin anlamı, hiç şüphe duyulmayacak ve ardı sıra gidilecek, en güvenilir veli Allah benim diyor. Ayetin devamında ise Kendilerine Allah ın yanında doğru yola iletecek, tıpkı Allah gibi güvendikleri EVLİYALAR edinenlere Allah, yoldan sapmış adeta küfre sapan, insanları putlaştırmış, ilahlaştırmış azgınlar olarak niteliyor. Dikkat ettiyseniz ayette, Veli kelimesinin çoğulunu özellikle kullanarak, kendilerine EVLİYALAR edinenlerden bahsediyor. Böyle insanları edindikleri Evliyalar kendilerini, aydınlıktan karanlığa sürükleyeceklerini bildiriyor. BUNCA AÇIK ALLAH IN UYARILARINI GÖRDÜĞÜMÜZ HALDE, HALA BİZLER, VELİSİ(EVLİYASI OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ, VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR DEME GAFLETİNE DÜŞÜYORUZ. Bu konuda yaptığımız yanlışlarımızı, daha iyi anlayabilmemiz için, birkaç ayet örneği daha vermek istiyorum.

“Rabbinizden size indirilene uyun; ALLAH’A DAHA YAKINDIR DİYE EVLİYAYA UYMAYIN. Bilgilerinizi ne kadar az kullanıyorsunuz!” Araf 3
“Düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. VELİ OLARAK ALLAH SİZE YETER; YARDIMCI OLARAK DA ALLAH YETER. “(Nisa 45)
“Yerlerin ve göklerin egemenliğinin Allah’a ait olduğunu bilmez misin? Sizin için ALLAH’IN YANI SIRA NE BİR VELİ NE DE BİR YARDIMCI VARDIR.” (Bakara 107)
“De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen ALLAH’TAN BAŞKASINI MI VELİ EDİNECEĞİM?” De ki: “Bana, Müslüman olanların ilki olmam ve müşriklerden olmamam emredildi.”( Enam 14)
“Rablerine doğru haşrolunmaktan korkanları, onunla (Kur’an ile) korkutup uyar. ONLAR İÇİN O’NUN DIŞINDA BİR VELİ YA DA ŞEFAATÇİ YOKTUR. Umulur ki Allah’tan sakınırlar.” (Enam 51)

Ayetleri dikkatle okuduğunuzda,  bizlere yol gösterecek, yardım edecek VELİMİZİN yalnız Allah olduğunu, üstüne basa basa söylüyor. Araf 3. ayetinde özellikle, Allah a daha yakındır diye, yani bizlerin günümüzde söylediği gibi, BU İNSAN ALLAH DOSTUDUR, ALLAH A DAHA YAKINDIR VELİ KİŞİDİR, ONLAR EVLİYA İNSANLARDIR DİYEREK, ONLARIN SÖZLERİNE KOŞULSUZ ARAŞTIRMADAN UYMAYIN, PEŞİ SIRA GİTMEYİN DİYOR. Çünkü Allah Kur’an da kimin doğru yolda olduğunu, kimlerin sizlere zarar verip düşmanlarınız olabileceğini, yalnız ben bilirim diye birçok ayette uyarıyordu. Nisa 45. Bakara 107. ayetlerin de VELİ, YARDIMCI, ŞEFAATÇI OLARAK ALLAH SİZE YETER, ALLAH IN YANI SIRA ONUNLA BİRLİKTE NE BİR VELİ NE DE BİR YARDIMCI YOKTUR DİYOR. Sizce bu hükmü veren ve bizleri uyaran Allah, daha sonra hâşâ sözünden cayıp başka bir ayetinde, benim yanımda Allah dostları veliler, şeyhler edinip ardı sıra gidin, diyebilecek bir ayet indirebilir mi? Karar sizin.

Allah ın yanında, tıpkı onun gibi zamandan münezzeh, eşi benzeri olmayan, hatasız bizlere yol gösterecek, şefaat edecek veliler edinemeyeceğimizi, Enam suresi 14. ayetinde de Allah Resulüne DEKİ KULLARIMA diyerek, ne diyordu hatırlayalım. “ALLAH’TAN BAŞKASINI MI VELİ EDİNECEĞİM?” Demek i Allah ın Resulünün de VELİSİ, YALNIZ ALLAH MIŞ. ELBETTE BİZLERİNDE GÜVENECEĞİMİZ YALNIZ VELİMİZ, ALLAH OLACAKTIR. Yine Enam 51. ayetinde aynı ikazı yaparak, ONLAR İÇİN ALLAH IN DIŞINDA, BİR VELİ YA DA ŞEFAATÇİ YOKTUR. Bizlerin gözlerine perde çekilmesine sebep olan din tacirleri, kulaklarımızı ve kalbimizi mühürleten din simsarları, ne yazık ki Allah ın ayetlerinin üstünü örterek, Allah ın gerçeklerini görmemizi engellemişlerdir.  Allah ın ayetlerinin üzerinde kelime oyunları yapanlara, bir örnek vermek istiyorum.

“BİLESİNİZ Kİ, ALLAH’IN DOSTLARINA(EVLİYALARINA) KORKU YOKTUR, ONLAR ÜZÜLMEYECEKLERDİR.” (Yunus 62)

Kur’an ın onlarca ayetine gözlerini yumanlar, bu ayet üzerinde anlam tahrifatı yapmaya çalışarak, bakın bu ayette Allah ı çok özel evliya kişilerinden bahsediyor, onlara korku yoktur, üzülmeyeceklerdir diyor. Demek ki bizlerde Allah ın evliyalarına uymamız, neden yanlış olsun diyebiliyorlar. Bu düşünceye inandığımızda, yazdığım ve yazmadığım onlarca ayete tamamen ters bir anlamı, ayete vermiş oluyoruz. Buda bizleri Allah ın yolundan saptırıyor ve edindiğimiz VELİ/EVLİYA diye adlandırdığımız kişilerin oyuncağı yapıyor.

Hâlbuki Yunus 62. ayetinde, Allah ın doğru yolunda giden tüm kullarından bahsediyor ve diyor ki Allah, benden başka kendisine VELİ/EVLİYA edinmemiş, yalnız Allah a güvenip dayanan, yalnız ondan yardım isteyen ve yalnız Allah ı veli edinip, onun Elçileri kanalıyla gönderdiği kitaba uyanlara, asla korku yoktur. Onlar Allah dostudur ve onların korkmasına gerek yoktur diyor ayette. Çünkü onlar üzülmeyecek, mükâfatlandırılacaklardır diyor.

Kur’an ı, kafamızdaki tüm batıl ve hurafe inançlarımızdan kurtulup, yalnız Allah a güvenip dayanarak ayetleri, anladığımız dilden düşünerek okumaya başladığımızda, ALLAH IN GERÇEKLERİ İLE MUTLAKA BULUŞACAĞIMIZ MÜJDESİNİ VERİYOR. DİLERİM ALLAH IN BU YOLDA GİDEN, AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

38
Bu makalemde sizleri, günümüzde çok fazla istismar edilen, RİBA/FAİZ konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Bu konu adeta mezheplerin ve cemaatlerin kendileri tarafından şekillendirilmiş, adeta Allah ın Kur’an da emrettiği konunun dışına çıkartılmıştır. Lütfen faiz konusunu bizlere öğretilen rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, Allah ın ayetleri ışığında düşünerek anlamaya çalışınız. Bu konu ile ilgili ayeti önce yazalım, daha sonra hiç kimsenin etkisinde kalmadan, ayetler üzerinde düşünerek konuyu birlikte anlamaya çalışalım.

Ali İmran 130: Ey o bütün iyman edenler! ÖYLE KAT KAT KATLAYARAK RİBA YEMEYİN, Allah dan korkun ki felah bulasınız. (Elmalı orijinal meali)

AYET ÜZERİNDE DİKKATLE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE, RİBAYI YANİ FAİZİ KAT KAT FAZLA ALMAYIN DİYE UYARIYOR ALLAH. Dikkatinizi çekerim almayın demiyor, kat kat almayın diyor, burası önemli. Peki, Allah bu ayette bu uyarı ile bizlere ne anlatıyor? İsterseniz önce Arapça RİBA kelimesinin tam karşılığının, günümüzde söylendiği gibi Arapçada her durumda Faiz kelimesi ile aynı olup olmadığına bakalım. Araplar Riba/faiz kelimesini kullandıkları gibi, genelde bizim dilimizde de sıklıkla geçen İSTİSMAR kelimesini genellikle kullanıyorlarmış. Gerçektende çok dikkat çekici ve de çok doğru bir anlam.  KUR’AN DA BAHSEDİLEN RİBA DA, KAT KAT ARTIRILARAK, YANİ BORÇLUYU İSTİSMAR EDEREK PARANIN GERİ ALINMASIDIR. Çünkü RİBA ve FAİZ kelimesi kullanıldığı yere göre, günümüzde çok farklı anlamlara gelebiliyor. İstismar kelimesinin anlamı da SÖMÜRMEK, SEMİRMEK anlamlarına geliyor ki, buda Kur’an da geçen RİBA kelimesinin tam karşılığı.  Riba ya da faiz kelimesi, aslında basit anlamda FAZLALIK anlamına geliyor. EĞER VERDİĞİNİZ BORCU GERİ ALIRKEN,  ANA PARAYA İLAVE EDİLEN BU FAZLALIK HAKSIZCA, ADALETSİZCE KATLANMIŞ YÜKSEK BİR FAZLALIKSA, İŞTE BUNA RİBA DİYEBİLİRİZ VE ALLAH BUNU YASAKLIYOR VE HARAM DIR DİYOR. YOK, EĞER GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA, ANAPARANIN DEĞERİNİ KORUMAK İÇİN, ENFLASYON ORANINDA ADALETLİ BİR FAZLALIKSA, BUNU ALLAH’IN YASAKLAMADIĞINI AYETTEN ANLIYORUZ. Günümüzde devletler bile, bizim ülkemizde dahil her yıl bazı vergileri artırırlar, peki neden? Çünkü alınan vergi enflasyon oranında düşük kalıyor da ondan.  Hatta internetten araştırınız, geçmiş yıllarda Diyanetin bile farklı yerlerden, faiz geliri elde ettiği ortaya çıkınca, fark ettik hazineye iade ettik gibi bir açıklama yapılmıştı. Lütfen bu aldatmacalara kanmayalım. Allah ayetinde ne emrediyor, onu anlamaya çalışalım.

Allah neden ayette RİBA kelimesini kullanmış olabilir özellikle, bunu önce mutlaka anlamalıyız. Çünkü Allah bu ayette, verdiğiniz borcu geri alırken istismar etmeyin, karşınızdaki kişiden kat kat geri almayın da diye bilirdi. Demek ki RİBA kelimesi ile de Allah, bizlere daha farklı bir şeyler anlatıyor olmalı. Bu kelimeyi dikkatle araştırdığımızda RİBA NIN, YARADILIŞIMIZDAKİ RABBİ GÖREMEMEK, FARK EDEMEMEK VE BÖYLECE GÖZLERİ KÖR OLMUŞCASINA, ŞAHSİ MENFAAT ÇIKARLARIMIZIN PEŞİNE DÜŞMEK, OLARAK RİBAYI ANLAMAMIZ, yanlış olmaz diye düşünüyorum. Allah insanların kardeş olduğunu ve birbirilerine yardımcı olmalarını emreder. Yani bencillik yapmadan, Rabbimizi unutmadan diyalog içinde olmalıyız. İmtihanımızın gereği budur. Bakara 276. ayetinde de Allah, Ribadan gelen fazlalığı yok eder, yani hayrını göremezler dedikten sonra,  sadakaları bereketlendirir diyerek, insanların birbirilerine iyi niyetle yardım sever olunmasını emreder.

Günümüzde bizlerin anlayacağı şekliyle Riba kelimesini anlamak istiyorsak, bu kelimenin tam karşılığının TEFECİLİK olduğunu söyleyebiliriz. YANİ RİBA ADALETSİZ, HAKSIZ ARTIŞ ANLAMINA GELİR. BİR BAŞKA DEYİŞLE RİBA, ŞART KOŞULMUŞ DAYATILMIŞ, ALTINDAN KALKILAMAYACAK KARŞILIKSIZ FAZLALIK, DİYE DE TARİF ETMEMİZ DOĞRU OLUR. Çünkü tefeciler, zor durumda kalan bir insana verdiği borcu, karşısındaki insanın kendisi gibi Allah ın bir kulu olduğunu unutarak, bencillik yaparak onu can elinden vurup mahvetmek, varını yoğunu elinden alarak, adeta gözleri kararmış şeytan misali bir davranışta bulunmak, olduğunu söyleyebiliriz. Merhum Elmalı, Bakara suresi 278. ayeti bakın nasıl tercüme ediyor.

“EY O BÜTÜN İYMAN EDENLER! ALLAH DAN KORKUN VE RİBA HİSABINDAN KALAN BAKAYAYI BIRAKIN. EĞER GERÇEKTEN MÜMİNLERSENİZ.” Bakara 278

Bu ayeti tercüme edenlerin bir kısmı bu ayetin son kısmını, Faiz alacaklarınızı terk edin diye yazmışlar. Hâlbuki Allah Ali İmran 130. ayetinde verdiğiniz borcu ölçüsünce alın, yani kat kat fazlasıyla değil, borç verdiğiniz günün değerinde geri alın hükmünü vermiştir. Bakara 278. ayetinde de aynı uyarı yapılıyor ve borç verdiğiniz, zor durumdaki kişilerden paranızı geri alırken, kat kat artırarak Ribayı almayın,  verdiğiniz paranın dışında ilave edip alacağınızı, doğru hesaplayıp ilave edin, fazla sakın almayın diye uyarıyor ve gerçek Mümin böyle yapar diyor. TABİ HİÇ FAZLALIK ALMAK İSTEMİYORSANIZ ALMAZSINIZ BU SİZE KALMIŞ. AMA ALLAH BORÇ ALIP VERME KONUSUNA AÇIKLIK GETİRİYOR VE YAPILMASI GEREKİ SÖYLÜYOR. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için, ayetin devamına bakalım şimdide.

Bakara 279: Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, ANAPARALARINIZ SİZİNDİR. BÖYLECE SİZ NE BAŞKALARINA HAKSIZLIK ETMİŞ OLURSUNUZ, NE DE BAŞKALARI SİZE HAKSIZLIK ETMİŞ OLUR. (Diyanet meali)

Demek ki o günkü toplumlar bir birilerine borç verirken, eski adetlerini uyguluyorlar ve yaradılış gerçeklerinden uzak, bir birlerine yardımcı olmak yerine, maddiyatı düşünerek çok fazlasıyla geri alıyorlarmış. UNUTMAMAMIZ GEREKEN BİR KONUYU, HATIRLATMAK İSTERİM. O GÜNKÜ TOPLUMLARDA, GÜNÜMÜZDEKİ GİBİ BİR ENFLASYON, PARANIN DEĞER KAYBETMESİ GİBİ BİR SORUN YOK. Ama Kur’an her çağa hitap ettiği için, ayetlerde ileride başımıza gelecek her soruna, düşünenler için cevap var şükürler olsun. Allah da bu ayetinde kullarını uyarıyor ve ANAPARALARINIZ SİZİNDİR DİYOR. Peki, anaparalarınız sizindir dedikten sonra, nasıl bir açıklama yapıyor burası çok önemli. “BÖYLECE SİZ NE BAŞKALARINA HAKSIZLIK ETMİŞ OLURSUNUZ, NE DE BAŞKALARI SİZE HAKSIZLIK ETMİŞ OLUR.“ Demek ki asıl amaç borç vereninde, alanında haksızlığa zarara uğramaması. Onun için Allah paranızı geri alırken, kat kat fazlasıyla geri almayın, paranızın değer kaybı oranında alın diyor. Amaç borç vereninde, alanında zarara uğramaması. Düşünen ve akleden, Allah ın ayetlerini doğru anlayabiliyor. Birilerinin dayatmalarına, batıl sözlerine körü körüne inananlar ise gerçeklerle buluşamıyor.

Gelin bu ayetler üzerinde, günümüz şartları ışığında birlikte düşünelim. Siz günümüzde bir arkadaşınıza yüz bin lira borç verdiniz. Bir yıl sonra o parayı yine Allah yüz bin lira olarak mı geri alın diyor, siz böylemi anladınız Allah ın uyarı ve ikazlarından? Elbette hayır. ALLAH BORÇ VERDİĞİNİZ TARİHTE, VERDİĞİNİZ ANAPARANIN DEĞERİ NİSPETİNDE GERİ ALIN, SAKIN FAZLASIYLA ALMAYIN DİYOR. HİÇ KİMSE YANİ ALANDA VERENDE ZARARA UĞRAMASIN UYARISI YAPILIYOR. Elbette fazlasını, paranın değer kaybını, almak istemeyen almaz, bu konu farklı. Bizlere düşen ayetin ne anlattığını doğru anlamak olmalıdır.  Yani bir yıl içinde verdiğin paranın değeri, enflasyon oranında ne kadar düşmüşse, O kadar fazlasıyla alın, sakın fazla almayın diye ikaz ediyor. Buna siz ister faiz deyin, ister enflasyon payı deyin. Yani borç verdiği gün, anaparan hangi değerdeyse, alacağın zamanda, anaparan O değerde geri alınmalıdır. Bunu siz günümüzde, altınla ya da dövizle de karşılaştırabilirsiniz. Ya da borç verirken, altın ya da döviz verip, alırken aynı şekilde de alabilirsiniz. Altın olarak borç alan bir kişi ne yapıyor, işini görmek için bozduruyor işini görüyor. Aradan diyelim bir yıl geçti size altınınızı geri verecek, bu arkadaşımız altını alıyor tabi alırken daha yüksek fiyata alıyor. İşte aradaki bu fark ister altın alırken olsun, ister fazladan verilen para olsun enflasyon sınırları içindeyse, Allah bunu yasaklamıyor. Devletler bile alacaklarını zamanında ödemeyenlerden gecikme faizi alır. Bunun nedeni, vergisini zamanında ödeyen ile ödemeyen arasında doğacak adaletsizliği önlemek içindir. LÜTEN GÜNÜMÜZDE BU KONUYU, KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA KULLANMAYA VE TOPLUMU YANLIŞ BİLGİLERLE ALDATMAYA ÇALIŞANLARIN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM.

Bankalardaki FAİZ de, aslında verdiğim örnekten farklı değildir. Bankalar, ortaya çıkan enflasyon oranında bir değer biçip oran belirler, parasını bankaya yatıranlara verir. Paraya ihtiyacı olanlarda, bankadan borç alır ve yine üzerine günün şartlarına göre bir fark koyarak bankaya geri öder. BUNUN KUR’AN DA GEÇEN KAT KAT ARTIRILMIŞ RİBA İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR. Eğer bu oran, adaletsizce kat kat fazla ödenmeyecek şekilde belirlenmiş ise elbette Kur’an ın bahsettiği RİBA dır diyebiliriz. Ama bunu bankaların yapmasına zaten, devleti yönetenler izin vermez. Dikkat ederseniz her ülkede, bankaların uyguladığı faiz oranları farklıdır. Çünkü bu oranlar ülkelerin enflasyonları, yani ülkeleri yönetenlerle ilgilidir. Ülkenin parasının değeri düştüğünde enflasyon artar ve bankaların faiz oranları yükselir. Tersi durumunda düşer.

Ülkemizdeki bankaların faiz oranları, örneğin yüzde 15 iken, Avrupa da ki ya da ekonomisi gelişmiş ülkelerin bankaların faiz oranları, yüzde 2 ya da 3 ü geçmez. Hatta insanlar bankalardan aldıkları borç para ile evler, arabalar rahatlıkla alabiliyorlar. Bu Ülkelerde yaşayanlarda bundan hiç şikâyetçi değiller, çünkü ekonomisi düzenli ülkelerde çalışanların aldıkları ücret, bankalardan aldıkları borcu, kırediyi rahatlıkla karşılayabiliyor. Bunun farklı oluşu, tekrar ediyorum, ülkelerin para değerleri ve enflasyonla ilgilidir.

Toplum bu konuda ne yazık ki aldatılıyor. Hiç açıklama yapmadan, Allah ın Ku’an da emrettiği NAS yani Riba-faiz konusundaki hükmü  izah edilmeden, Faiz haram dır deniyor. Faiz haramdır denerek, bankalar yada katılım bankaları enflasyon oranının altında ana paraya bir getiri yani faiz sağladıklarında, bankaya para yatıran bir kişinin ana parası enflasyonda eriyecek, değeri düşecektir. Böylece bankaya para yatıran, zarara uğratılmış olacaktır. Şöyle örnek vermek isterim. Günümüzde enflasyon yüzde 20 olduğunu farz edelim. EĞER PARASINI BİRİKTİREN BİR VATANDAŞ, BANKALARDA YA DA KATILIM BANKASI DEDİKLERİ YERLERDE, PARASINI YÜZDE 20 NİN ALTINDA DEĞERLENDİRMEK ZORUNDA KALIYORSA,  BÖYLE KİŞİLERİN ANAPARALARI HER GÜN ERİYOR, ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR DEMEKTİR Kİ, BUDA HAKSIZLIK VE ADALETSİZLİKTİR.

Allah bakara 279. Ayetinde, bizleri ve bizleri yönetenleri bu konuda uyarıyor ve anaparamızın değerini koruyacak bir düzenin korunmasıyla, hem parası olanlara, hem de o parayı başkalarına borç verenlere, adaletli olunması uyarısını yapıyor. Lütfen Allah ın ayetlerinin anlamını eğip bükerek, kendi düşüncelerimize alet etmeyelim ve bunları kendi çıkarlarımıza kullanmayalım. İnanın bunun acısını toplum olarak, hep birlikte çekeriz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

39
Din ile İlgili Karışık / İNTİHAR KONUSU VE İSLAM İNANCI.
« : 21 Aralık 2021, 10:39:48 »
Bu makalemde sizleri, çağımızın adeta baş belası olan İNTİHAR konusu üzerinde, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Konuya başlamadan önce, Allah yarattığı biz kullarının çok önemli üç özelliğinden bahsettiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA VE ZAYIF YARATILMIŞTIR. Bizleri yaratan Rabbimiz, tüm bu özelliklerimizi bildiği için, Kur’an ı kolaylaştırdığını ve bizlere özellikle taşıyamayacağımız ağır yük asla yüklemediğinden özellikle bahseder. Çok daha önemlisi bu zaaflarımızın bizlere zarar vermemesi için, aklımızı kullanmamızı özellikle istemiş akıl yani düşünerek ve Allah ın rehberi ve onun önerileri ile tüm sorunlarımızın üstesinden geleceğimizi bizlere bildirmiştir. Unutmamamız gereken çok önemli bir konusu ise Allah ın, bizleri bu dünyaya imtihan için gönderdiğini özellikle söylemesidir. YAŞAMA HAKKIMIZ, ALLAH TARAFINDAN BİZLERE BAHŞEDİLMİŞ EN TEMEL HAKTIR. BİZ İNSANLARIN DÜNYAYA GELMESİ VE DÜNYADAN AYRILMASI ELİMİZDE DEĞİLDİR, BU KONUDA HİÇBİR YETKİMİZDE YOKTUR. Öyle olunca da kişinin, kendi canı hakkında hiçbir tasarrufu da yoktur, önce bu gerçeği lütfen unutmayalım.

Bakara suresi 286. ayetinde Allah, SİZLERİ ANCAK GÜCÜNÜZÜN YETTİĞİ ŞEYLE YÜKÜMLÜ KILARIZ DİYEREK, aslında biz kullarına moral vermiş ve kaldıramayacağımız bir yük yüklemeyeceğini, HER GÜÇLÜKLE BERABER BİR KOLAYLIK VARDIR diyerek, en zor anımızda bile Allah ın rahmetinden, yardımından ümit kesmememiz gerektiğini bizlere Kur’an da bildirmiştir. Yine Allah Kur’an da bizleri uyaran ayetlerinde, EMANETLERE İHANET ETMEYİN ikazını çok duyarsınız. Bildiğiniz gibi Allah bizlere canımızı belirli müddet koruyup kollamamız için, emanet olarak vermiştir. Onun içinde sağlımızı korumak ve bizlere Allah ın emanet ettiği canı da kollamak, emanete karşı bizlerin en önemli görevimizdir.

Genelelim İNTİHAR konusuna. Eğer Allah ın bizlere emaneten verdiği cana kıyar hayatımıza son verirsek, yani İNTİHAR edersek, ALLAH IN EMANETİNE İHANET ETMİŞ OLURUZ, BUDA BÜYÜK GÜNAHTIR. Bunu lütfen unutmayalım. Hangimiz böyle bir yanlışı Allah a karşı yapmak ister? Elbette aklı başında hiç birimiz, bunu yapmak istemez. Önce şunu açıkça söylemek isterim. Allah intihar konusunda sert, kesin bir hüküm Kur’an da vermemiş, ama adeta bir tedavi/terapi ile kulum zor anında bana sığınıp, benden yardım dilediğinde, kuluna yardım edeceği ve kolaylıklar sağlayacağı konusunu, Kur’an ın adeta geneline serpiştirerek bizlere anlatmıştır.

Kur’an da Allah Maide suresi 32. ayetinde, KİM BİR İNSANI NEDENSİZ ÖLDÜRÜRSE, O SANKİ BÜTÜN İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİDİR diyerek, nedeni olmadan ölümün, BÜYÜK BİR GÜNAH olduğunu bizlere bildirmiştir. Her kim birisinin hayatını kurtarır yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibidir diyerek, Allah ın emaneten verdiği canın, çok önemli olduğu ikazını yapmıştır.  ÇÜNKÜ ALLAH, KULUMUN CANINI BEN VERDİM, ANCAK BEN ALIRIM DİYOR. Eğer bizler, canımıza kıyar intihar edersek, Allah ın bunca saydığı kuralları çiğnemiş oluruz.

Şimdide intihar kelimesinin anlamına ve oluşum nedenlerine bakalım ki, konuya daha objektif bakabilelim. Önce şunu lütfen unutmayalım. İNTİHAR RUHSAL BOZUKLUK DÜŞÜNCESİ OLARAK KABUL EDİLİR.  PSİKİYATRİDE İNTİHAR, BİRİNCİL ÖNEMDE ACİL BİR DURUMDUR. GENELDE BİRKAÇ NEDEN BİR ARADA, BU EYLEMİN ORTAYA ÇIKMASINA YOL AÇAR. KENDİSİNİ ÖLDÜREN İNSANLARIN %90’I DEPRESYON HASTASIDIR. DEPRESYON VE DİĞER RUHSAL HASTALIKLAR YANINDA KÖTÜ YAŞAM OLAYLARI DA, İNTİHAR RİSKİNİ ARTIRMAKTADIR. İNTİHARIN BİREYSEL OLDUĞU KADAR TOPLUMSAL BOYUTU DA VARDIR. YANİ İNTİHAR, KİŞİNİN NORMAL ŞARTLARIN DIŞINDA, RUHSAL RAHATSIZLIĞIDIR. AMA BU RAHATSIZLIĞIN NEDENİ, İNSANIN BİZZAT KENDİSİDİR. Lütfen intihar konusu hakkında düşünüp yorum yaparken, tüm bu gerçekleri göz önünde bulundurulalım.

Dinimiz yani İslam, bu konuda bizlere çok yardımcı olur ve adeta zor anlarımızda bizlere güç verir. Eğer bizler inancımızı güçlendirmediysek, yaşamımızda karşılaştığımız zor anlarımızda, kendimizde dayanma gücü bulmamız, çok zor olacaktır.  İntihara kalkışan kişilerde saptanan psikolojik rahatsızlıkların başında, DEPRESİF BOZUKLUKLAR geldiğini biliyoruz. Şizofreni ve demans (bunama) da saptanan diğer psikolojik rahatsızlıklardandır. Ayrıca alkol ve madde bağımlılığı da intiharı tetikler. Onun için Allah alkolden, özellikle uzak durmamızı ister bizlerden. Depresyonda olan bir kişi, gerçek ya da düşsel bir kayıp yaşamıştır diyor, bu konuda araştırma yapan bilim adamları. Onun içindir ki Allah kullarına, her zaman yardımcı olacağının müjdesini verir Kur’an da. Yeter ki bizler, gerçeklerle yüzleşmesini bilelim.

Ruhsal bozukluk aslında RUHUN GÜÇ KAYBETTİĞİ, ZAYIFLADIĞI ANLARDA ORTAYA ÇIKAR. Yani insanın kendisini YALNIZ, ÇARESİZ HİSSETTİĞİ ANLARDIR. Onun içindir ki Kur’an bu konularda bizleri uyarır ve en zor anımızda bile Allah ın bizim yanımızda olacağını söyler, sabırlı olun uyarısını yapar. Hatta Zümer 53. ayetinde şöyle der.

“EY KENDİ NEFİSLERİ ALEYHİNDE HADDİ AŞAN KULLARIM! ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİNİZ! ÇÜNKÜ ALLAH, BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLAR. Şüphesiz ki O, çok affedicidir; merhamet sahibidir.”

Allah bu ve benzeri ayetleriyle kullarına en zor anlarında, hatta yaptığı yanlışların ne olduğunun önemi olmadığını söyleyerek moral verir ve Allah bütün günahları bağışlar der. Bu sözler ruhsal bunalıma girmiş bir insan için çok rahatlatıcı değil mi sizce de? Ne yazık ki Kur’an ile gereken bağı doğru kuramayanlar, bu rahatlatıcı Allah ın sohbetinden de faydalanamayacaklardır. ONUN İÇİNDİR Kİ ALLAH, KUR’AN SİZLER İÇİN YAŞAM REHBERİDİR DİYOR.

İntihar eden bir insanın, Allah ın huzurunda ki durumu hakkında bizler ancak sınırlı konuşabiliriz, detayını Allah bilir. Günümüzde intihar eden kişiler için ebedi cehennemliktir, hatta cenaze namazı bile kılınmaz diyenleri duyarsınız. Bunları söylemek çok yanlıştır ve Allah böyle bir hüküm vermediği halde bunları söylemek, Allah a iftira atmaktır. Bizler ancak şunu söyleyebiliriz. İNTİHAR EDEN BİR KİŞİ, NEFSİNİ, DUYGULARINI ALLAH IN TAVSİYELERİ DOĞRULTUSUNDA EĞİTEMEDİĞİ, GÜÇLENDİREMEDİĞİ İÇİN, BOZULAN PİSİKOLOJİNİN ETKİSİNDE KALIR. BÖYLE OLUNCADA, ALLAH IN BİZLERE EMANETEN VERDİĞİ CANIMIZIDA KORUYAMAYARAK, YANİ İNTİHAR EDEREK, EMANETE İHANET ETMİŞ OLUR. BU DURUMDA DA BÜYÜK BİR GÜNAH İŞLEMİŞ OLUR.

Elbette bu büyük günahın, Allah katında da büyük bir karşılığı, cezası olacaktır. Lütfen bizler, hiç yaşamak istemeyeceğimiz bu acı ve kötü duyguyu, kendi nefsimizde değerlendirerek kararlar, hükümler vermeyelim. Allah adaletlidir ve en doğru kararı cezayı, mükâfatı verendir. Kur’an da intihar konusuna örnek olarak, Nisa suresi 29. ayet gösterilir. Ama dikkatle okuduğumuzda bu ayetin intihardan bahsedilen bir ayet olmadığını, okuduğunuzda sizlerde anlayacaksınız. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, üç farklı tercümeden yazmak istiyorum.

Nisa 29: Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. KENDİNİZİ HELÂK ETMEYİN. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.

Nisa 29: Ey inananlar! Mallarınızı aranızda batıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. KENDİ CANLARINIZA KIYMAYIN/İNTİHAR ETMEYİN. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir.

Nisa 29: Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını haksız yollarla, karşılıklı rızaya dayanan ticaret yoluyla da olsa heba etmeyiniz ve BİRBİRİNİZİ ÖLDÜRMEYİNİZ; zira Allah size merhamet etmektedir.

Bu ayette bahsedilen uyarı, mal ve mülkünüzü nefsinize yenik düşerek, adaletten uzak batıl inançlarınızın etkisinde kalıp, birbirinizin malını yemeyin diyor. Devamında da ancak karşılıklı anlaşarak, birbirinizin rızasını alarak, ticaret yoluyla alışverişinizi yapın diyor. Tercümelerde farklı yazan kısımda da aslında ayetin ilk bölümünde yapılan uyarıları dinlemezde, birbirinizin malların haksızlıkla yemeye çalışırsanız, ancak kendinizi Allah katında helak etmiş, yani nefsinizin esiri olarak adeta kendinizi, birbirinizi öldürmüş, adeta yok etmeye çalışmış olursunuz diyor. BİR BAŞKA DEYİŞLE, TOPLUM OLARAK BU YANLIŞI YAPARSANIZ, HUZUR BULAMAZSINIZ, BİR BİRİNİZİN DÜŞMANI OLURSUNUZ DİYOR. Yoksa bu ayette bizim konumuzla ilgili İNTİHARDAN BAHSEDİLMİYOR.

Dilerim Allah ın verdiği emanet canımızı, Allah ın istediği şekilde kullanan, onu gereği gibi terbiye ederek, nefsimizin oyuncağı olmadan emaneti teslim eden, Allah ın halis kulları arasında oluruz.
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

40
ALLAH’IN, BİZİM GELECEKTE NASIL BİR İNSAN OLACAĞIMIZI BİLMESİ, DEĞİŞMEYEN ALLAH’IN BİR HÜKMÜMÜ, YOKSA…..?

Bugünkü makalemin konusu, Allah gelecekte olacakları biliyorsa, bizleri imtihan etmesi ne kadar doğru, sorusu üzerine olacak. Bu konu çok farklı şekillere büründürülerek anlatılır ve inanılmaz yalan yanlış kader konusuyla da ilişkilendirilir. Hatta bazıları, Allah geleceği bildiğinden bizlerin kaderini yazmış ve bizler O kaderi yaşıyoruz ve bu kaderi değiştirmemiz mümkün değil diyebilmektedirler. EĞER BİZLER ALLAH IN BİZLER İÇİN YAZDIĞI BİR KADERİ YAŞIYORSAK VE DEĞİŞTİRME GÜCÜMÜZ YOKSA, BUNA İMTİHAN YANİ SINAMA DEMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL. Hatta Allah ın resuller ve kitaplar gönderip, kullarını doğru yola davet etmesi de bu düşünceye, inanca ters düşmesi gerekir. Lütfen Allah a, böyle adaletsiz bir düşünceyi isnat etmeyelim. ALLAH BİZLERİ DENEDİĞİNİ, SINADIĞINI YANİ İMTİHAN ETTİĞİNİ SÖYLÜYORSA, BİZLERİN ÖZGÜR İRADEMİZLE HER AN DEĞİŞEBİLECEK BİR KADERİMİZ VAR DEMEKTİR. DEĞERLİ BİR ARKADAŞIMIZ, ABİMİZ BU KONUYU ŞÖYLE ÖZETLEMİŞ.

"HAYIR VE ŞER'DEN HANGİSİNİ ALLAH IN SEÇECEĞİMİZİ BİLMESİ, ALLAH’IN ÂLİM SIFATI GEREĞİDIR. KULLARINA ŞERDEN KAÇINIP HAYR'I TAVSİYE ETMESİ, MERHAMETİ GEREĞİDİR. SEÇİM HAKKINI VERMESİ ISE ADÂLET'İ GEREĞİDİR."

Allah geleceği bildiğini açıkça, Kur an da söylüyor. PEKİ, ALLAH IN BİZİM GELECEKTE, NASIL BİR İNSAN OLACAĞIMIZI BİLMESİ, DEĞİŞMEYEN ALLAH IN HÜKMÜMÜ, YOKSA İNSANIN KENDİ ÇABASIYLA, DEĞİŞTİREBİECEĞİ BİR DURUM MU? İşte burası çok önemli. Ne yazık ki bizler yanlış inançların etkisiyle, Allah ın adalet anlayışını tam algılayamadığımız gibi, bizlere rehber olsun diye gönderdiği kitaplarında farkında olamadığımız için, BİZLERİN BU DÜNYADA KENDİMİZE BİLE YAKIŞTIRAMAYACAĞIMIZ ADALETSİZ KONULARI, Allah a nispet etmekten çekinmiyoruz. Önce şunu asla unutmayalım. ALLAH HİÇ BİR KULUNU, HAK ETMEDİĞİ YANİ ÖZGÜR İRADESİYLE YAŞAMADIĞI YANLIŞLARINDAN DOLAYI CEZALANDIRMAZ. Allah bizlere, bir anne babanın göstereceği şefkatin, kat kat fazlasını göstereceğini, önce unutmamalıyız. Bizler ne yazık bir ki bir anne babanın, evladına asla yapmayacağı bir davranışı, ne yazık ki Allah a nispet edebiliyoruz. Kur’an ı bir kez anlayarak ve düşünerek okuyan bir Müslüman, bunun tersini söyleyemez.

ALLAH IN GELECEKTE KULUNUN, KÖTÜ BİR İNSAN OLACAĞINI BİLMESİ, ONLARI OLURUNA BIRAKIP, O BİLDİĞİ HAYATINI YAŞAMASINA İZİN VERMESİ, ALLAH IN ADALETİNE, ŞANINA, YÜCELİĞİNE YAKIŞMAZ. Bizler anne ve baba olarak, evlatlarımızın gelecekte okuyup okuyamayacağını, ya da nasıl bir mesleğe daha yatkın olacağını, en azından tahmin ederiz. Bunu tahmin ediyor olmamız, bizlerin hiçbir müdahalede bulunmamamızı gerektirmez. Bizler gerekirse eksik yönlerini tamamlamak için dersler aldırır, eğitimlerinde başarılı olabilmeleri için çaba harcarız. Yani evlatlarımıza elimizden gelen yardımı yaparız. Daha sonrası, elbette kendisine kalmıştır. BU DURUMDA BAĞIŞLAYICILIĞININ VE YÜCELİĞİNİN SINIRLARINI, TAHMİN BİLE EDEMEYECEĞİMİZ YÜCE ALLAH, BİZLERİN GELECEKTE KÖTÜ BİR İNSAN/KUL OLACAĞIMIZI BİLDİĞİ HALDE, BİZLERİ DOĞRU YOLA DAVET ETMEK İÇİN ÇABA HARCAMAZ MI?

Elbette çaba harcıyor ve geleceği bilen Rabbimiz, bizlere gönderdiği Elçiler ve kitaplarla uyarıyor. Daha sonrada yaptığımız sapkınlıklar, yanlışlar konusunda ikaz ederek, bizleri doğru yola davet ediyor. Bazı kişiler Allah kulunu imtihan, sınav yapmaz diyorlar. Hâlbuki bu dünyada da her anımızda kendi aramızda, içimizde sınavdan geçiyoruz. İşe alırken işyeri sahibi sınav yapar. Peki neden? Çünkü işe alacağı kişinin özelliklerini anlamak ve işe karşı yatkınlığını görmek ister. Zaten SINAV kelimesinin anlamı, DİRENME, DAYANMA, KATLANMA GÜCÜNÜN, BİLGİNİN ÖLÇÜSÜ TESTİDİR.

Allah da geleceği gördüğünden, kullarını kötü yoldan doğru yola davet etmek adına, Elçileri kanalıyla yaptığı ilk yardımlarının, ne derece dikkate alındığını, onların hem nefsine, ruhlarına hem de bedenlerine karşı nasıl davrandıklarını, YANİ KENDİSİNİ NE ÖLÇÜDE DİNLEYİP DİNLEMEDİKLERİNİ, BİZZAT KAYDA ALDIRARAK ÖLÇÜYOR YANİ SINIYOR. Bunun adına da zaten imtihan deniyor. Allah ben uyarmadıkça yani zikrimiz uyarımız ulaşmayan kullarımı sorumlu tutmam, hesap sormam diyorsa, lütfen Allah ın adaletini doğru anlayalım. Allah yaptıklarımızın hesabının mahşer günü sorulacağını söylüyor Kur’an da. Ama birçok ayetinde de sizleri uyarmıştım ve sakın bu yanlışları yapmayın demiştim deneceğini ve bu ikazlarımı dikkate almadığınız için azabı tadın deneceği, şimdiden bildiriliyor bizlere. DEMEK Kİ ALLAH MAHŞER GÜNÜ BİZLERİN, BAHANELER BULMAMASI İÇİN UYARIYOR VE DOĞRUYA DAVET EDİYOR. EĞER ALLAH IN GELECEĞİ BİLMESİNİN, ASLA DEĞİŞMEZ BİR YAZGI OLDUĞUNU SÖYLERSEK, ELÇİLER VE KİTAPLAR GÖNDERİP, BU UYARI VE İKAZLARIN NE MAKSATLA YAPILDIĞINI, MANTIKLA VE KUR’AN İLE AÇIKLAYAMAYIZ. Tekrar hatırlatmak gerekirse, Allah bizlerin hesap günü hiçbir bahane bulmamamız için, her türlü önlemi almış ve ALLAH KULLARININ KENDİ GELECEKLERİNİ BİZZAT KENDİLERİNİN, DEĞİŞTİREBİLECEKLERİ BİLGİSİNİ DE VERMİŞTİR.

Allah biz kullarını yalnız bırakmamış, her anımızda yardımcımız olmuş ve yardımının karşılığını da bizlerden beklediğinin birçok örneğini, gönderdiği Kur’an da bildirmiştir. Doğruya davet içinde yaptıklarımızın ödülünün ya da cezasının olduğu ikazını da yapmıştır. Allah bizleri özgür irademizle serbest bırakmış ve Kehf suresi 29. ayetinde bakın ne diyor. “DE Kİ: İŞTE RABBİNİZ TARAFINDAN GERÇEK GELDİ. ARTIK DİLEYEN İMAN ETSİN, DİLEYEN İNKÂR ETSİN.” Buradan da anlıyoruz ki Allah, geleceği biliyor ama kullarını yapacakları yanlışlardan doğruya yönlendirmek için, Elçiler ve Rehber kitaplar gönderiyor ve diyor ki, İSTEYEN DOĞRUYU GÖNDERDİĞİM REHBERDEN ÖĞRENİR DOĞRUYA YÖNELİR, İSTEYEN KENDİ NEFSİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YANLIŞTA ISRAR EDER. Demek ki Allah ın geleceği bilmesinin, bizlere en önemli faydası, bizleri zamanından önce uyarıp ikaz etmesi olduğu anlaşılıyor.

DİLERİM CÜMLEMİZ BATILIN ETKİSİNDE KALMADAN, YALNIZ ALLAH N İPİNE SARILAN, ALLAH I ŞANINA YAKIŞIR BİR ŞEKİLDE TESBİH EDİP ONA KULLUK EDEN, İKAZ VE UYARILARINI DİKKATE ALAN, ALLAH IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Kaynak: Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 29
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.