Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - halukgta

Sayfa: [1] 2 3 ... 29
1
Bugünkü yazımda, Kur’an da geçen HURİ sözleriyle kimden bahsediliyor, sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler Kur’an ayetlerini doğru anlamak için, Kur’an dan yardım almak yerine, rivayet ve sanı bilgiler ışığında ayetleri anlamaya çalıştığımız için, ayetleri yanlış anlıyoruz. Konuyla ilgili bir örnek vermek istiyorum.

Nebe 31–32–33–34: Şüphesiz ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARA bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, GÖĞÜSLERİ ÇIKMIŞ GENÇ KIZLAR ve dolu dolu kadehler vardır. (Diyanet yeni meali)

Bu ayeti bu haliyle, iman eden bir kadın mümin okuduğunda, acaba nasıl bir soru gelir aklına? İman eden erkeklere böyle genç Bayan HURİLER verilecekte cennette, biz kadınlara ne verilecek? İşte ayetleri doğru olmayan bilgiler, rivayetler ışığında anlamaya çalışırsak, böyle yanlış düşüncelere kapılır insanlar. CENNET YALNIZ ERKEKLERİN ÖDÜLLENDİRİLECEĞİ BİR YER DEĞİLDİR. KADIN, ERKEK TÜM İMAN EDENLERİN EŞİT ŞARTLARDA ÖDÜLLENDİRİLECEĞİ, HUZUR İÇİNDE YAŞAYACAĞI, ALLAH’IN BİZLER İÇİN HAZIRLADIĞI ÇOK ÖZEL BİR MEKÂNDIR. Cümlemize nasip etsin inşallah. Sizlere daha önce yayınlanan, yine Diyanetin eski mealinden, aynı ayetin tercümesini örnek vermek istiyorum.

Nebe 31–32–33–34: DOĞRUSU, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARA kurtuluş, bahçeler, bağlar, YAŞITLAR ve dolu kadehler vardır. (Diyanet İşleri eski meali)

Diyanet İşleri başkanlığının eski Kur’an mealinde aynı ayette, Allah’a karşı gelmekten sakınan kulları için vereceği ödül cennetinde, asla KADIN YA DA ERKEK BİR CİNSTEN BAHSEDİLMEMİŞ. Yalnız YAŞIT EŞLERDEN, DOSTLARDAN BAHSETTİĞİ HALDE, bizler yalnız erkeklere has verilecek güzel genç kızlardan bahsedildiğinin yakıştırmasını ayete yapmamız, bizlerin ne derece Kur’an’ı anlamaya çalıştığımızın açık örneğidir. İlginç olanı Diyanetin daha sonra bu ayeti tercüme ederken, neden değiştirme gereği duyduğudur. Bu örnekten de anlıyoruz ki, Diyanet her geçen gün, batıl düşüncelerin etkisinde ayetleri topluma anlatıyor olmasıdır. BUDA TOPLUMUMUZ İÇİN BÜYÜK BİR TEHLİKEDİR. Aynı ayete, başka farklı iki mealden de örnek verelim.

Nebe 31–32–33–34: Allah’a saygı duyanlar için umdukları yer, muhteşem bahçeler ve bağlar, müthiş UYUMLU HARİKA EŞLER ve dolup taşan kadehler vardır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Nebe 31–32–33–34 : ŞÜPHESİZ Kİ [MUTTAKÎ]LER (DUYARLI OLANLAR) İÇİN ÖDÜL(LER) VARDIR. BAHÇELER VE ÜZÜM BAĞLARI, UYUMLU (OLGUNLAŞMIŞ ÜZÜM) TANELERİ. DOLU KADEH(LER). (Mehmet Okuyan meali)

Aynı ayeti iki farklı mealinden yazdığımızda, bahsettiğimiz  bölüm çok farklı tercüme edildiğini görüyoruz. Dikkat ettiyseniz bu iki ayetin birisinde uyumlu harika eşler, diğerinde uyumlu olgunlaşmış üzüm taneleri diye tercüme edilmiş. Sayın Mehmet Okuyan tercümesine bir dip not ekleyerek bakın ne demiş. “Ayetteki [Kevâ‘ıbe etrâben] ifadesinin, genç kız çocuklarıyla değil, bağlam gereği üzüm taneleri veya salkımları şeklinde anlaşılması gerekmektedir. Bu ifade, yumru bitkiler şeklinde de anlaşılabilir. [Kevâ‘ıb] sözcüğü, Mâide 5:6’da [el-ka‘beyni] şeklinde topukların üstündeki yumru biçiminde aşık/uyluk kemikleri demektir. [Türâb] ile aynı kökten gelen [etrâb] sözcüğü de toprakla ilişkilidir. Burada kastedilen, topraktan çıkan turp vs. yumru biçimindeki gıdalara benzer şekildeki cennete özel içeceklerin meyveleri de olabilir. Zaten sonraki ayette de bunlardan elde edilen ve dolu kadehlerdeki içeceklerden söz edilmektedir.” Ayete bahsedilen ve farklı tercüme edilen bu ayet , erkek kadın ayırmadan ister uyumlu harika eşler olsun, isterse uyumlu birbirinden güzel olgunlaşmış üzüm taneleri olsun, hiç önemli değil. Önemli olan ayette Allah, gerçek iman sahiplerinin, kadın erkek ayrımı yapılmadan ödüllendirileceğini bildirmesidir.

Bakara suresi 25. ayetinde Allah, iman edip yararlı işler yapanları bakın nasıl cennetinde ödüllendireceğini bildiriyor. Asla kadın erkek ayrımı yapmadan. “ORADA ONLARIN, HER TÜRLÜ PİSLİKTEN ARINMIŞ TERTEMİZ EŞLERİ OLACAK VE ORADA SÜREKLİ OLARAK KALACAKLARDIR.” Ali İmran 15. ayetinde de aynı şekilde iman edenleri Allah cennetinde TERTEMİZ EŞLERLE ödüllendireceğini bildiriyor, asla kadın erkek ayrımı yapmadan. Nisa suresi 57. ayette aynı şekilde cennete kadın erkek ayrımı yapılmadan eşler, dostlar, arkadaşlarla ödüllendirileceği yani YALNIZ BIRAKILMAYACAĞI bildiriliyor. Bu konuya, bu dünyada yaşadığımız kadın ve erkek ilişkisi gibi, nefsi arzularımızı, bizler cennette de yaşayacağımız algısıyla bakıyoruz. Sizce cennette, bu dünyada yaşadığımız cinsellik, dizginlemeye çalıştığımız nefsimizdeki şehevi duygular, evlat edinme arzuları, cennette de olacak mı dersiniz? Bu konuda yorum yapmak hata olur diye düşünüyorum, çünkü bu konuda Kur’an da hiçbir bilgi yok, ama bizler varmış gibi düşünüyoruz hatta arzuluyoruz. Doğrusu bu konuda, daha fazla yorum yapmaktan korkarım. DOĞRUSUNU, DETAYINI ALLAH BİLİR. Bizlere düşen, açıklanan detay verilen konular üzerinde konuşmak olmalıdır.

Nahl 97: ERKEK VEYA KADIN, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.( Diyanet meali)

Kur’an asla kadın, erkek ayrımı yapmadan, yaptıklarımızın yani imtihanımızın karşılığını alacağımızdan bahseder. Bu durumda nasıl olurda cennette, yalnız erkeklere uyumlu hoş/güzel bakışlı bayan eşlerin, arkadaşların, yardımcıların verileceğini söyleriz. Kur’an Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, HURİLERLE kadın erkek ayrımı yapmadan, eşleştirileceği, arkadaş yoldaş olarak verileceği anlatılır. Bu eşleşme nasıl olur, onun detayını Allah bilir. Allah Kur’an’da açıklamadığı halde, meleklere dişi yakıştırması yapılmıştır. Allah bu konuda bizleri uyarıp, nereden biliyorsunuz dişi olduğunu, yaradılışına şahit mi oldunuz diyerek bizleri uyarmıştır. Ne yazık ki HURİ konusunda da, bizler aynı yanlışı yapıyoruz. HURİ konusunun geçtiği, diğer ayetlerden örnek verelim şimdide, farklı meallerden.

Duhan 54: Aynı şekilde onlara, çok GÜZEL EŞLER VERİRİZ. ( Bayraktar Bayraklı meali)

Duhan 54: İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, iri gözlü HURİLERLE EVLENDİRİRİZ. ( Diyanet Vakfı meali)

Tur 20: Dizili koltuklara yaslanarak, yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyiniz, içiniz!” Onlara ÇOK GÜZEL EŞLER de veririz. (Bayraktar Bayraklı)

Tur 20:  Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak.” Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle EŞLEŞTİRMİŞİZDİR. (Yaşar Nuri meali)

Tur 20:  Sıra sıra dizilmiş [mutluluk] sedirlerine uzanarak!”  [denilecek.] Ve [cennette] saf ve temiz, güzel gözlü eşler ile ONLARI EVLENDİRECEĞİZ (Muhammet Esed meali)

Bu ayetlerin bir öncesinde bahsedilenlere baktığımızda, kadın ya da erkek ayrımı yapmadan, ALLAH’A KARŞI SORUMLULUKLARININ BİLİNCİNDE OLAN TÜM İMAN EDENLERE, HURİ yani uyumlu eşlerin, arkadaşların, yardımcıların cennette verileceği anlatılıyor. Ayette geçen HURİ kelimesinden, asla kadın yada erkek cinsiyeti anlamamalıyız. Bazı tercümelerde evlendirmişizdir diye yazılmış bazılarında, eşleştirmişiz yada eşler veririz diye geçer. Bizler  bu konuda çok fazla detaya girmemizin doğru olmayacağına inanıyorum. Evlendirildi diye anlarsak, bu dünyada ki eşlerimiz ne olacak cennete gittiğimizde diye de düşündüğümüzde, hatalı tercümenin anlam kargaşasına yol açacağını lütfen unutmayalım. Evlenmek farklı şey, eşleştirmek yada yalnız kalmayacaklarını anlatmak adına yoldaşlar, eşler, arkadaşlar verilmesi çok daha farklı anlamdadır. UNUTMAYALIM LÜTFEN, CENNETTE HANGİMİZ BU DÜNYADA Kİ EŞLERİMİZLE BİRLİKTE OLMAK İSTEMEYİZ? İSTİSNALAR HARİÇ. SİZCE BU DURUMU BİRDE BU KONUYLA BİRLİKTE DÜŞÜNÜN. HANGİMİZ BU DÜNYADAKİ EŞİMİZİN YANINA, ERKEK HURİ İLE EVLENDİRİLMESİNİ İSTER? YADA BİZ ERKEKLERE VERİLECEK HURİ KADINLARI, KİMİN EŞİ ONLARLA BİRLİKTE KABUL EDER. YADA BAZILARININ SÖYLEDİĞİ GİBİ, YALNIZ ERKEKLERE HURİ VERİLECEĞİNİ BİRDE DÜŞÜNÜN. EŞLERİMİZ BU DURUMDA NE YAPAR? LÜTFEN NEFİSLERİMİZİN ARZU ETTİĞİ GİBİ DEĞL, ALLAH’IN ANLATTIKLARINI ANLAMAYA ÇALIŞALIM.

Allah bu konularda, çok fazla detay vermemiştir. Anlatılan cennet ile mükâfatlandırılan kadın ya da erkeğin, CENNETTE MEMNUN OLACAĞI EŞLERLE, YARDIMCILARLA BİRLİKTE OLACAĞIDIR, ORADA YALNIZLIK ÇEKİLMEYECEĞİDİR. Yine cennette, dünyada birlikte evlenip yaşadığımız ve birbirimizden hoşnut olduğumuz, hatta beraberliğimize doyamadan veda ettiğimiz, eşlerimizle birlikte olacağımızı düşünmek, hepimizin arzusudur. Ama eşlerimizle, bu dünyada yaşadığımız cinselliğin olacağını düşünmemiz, bana göre büyük yanlış olur. Çünkü bu konuda da Kur’an’da, hiçbir detay verilmemiştir. Evli olmayan ya da eşlerinden hoşnut olmamış, ya da bir kısım eşlerinin cennete giremediğini de düşündüğümüzde, HİÇ KİMSENİN EŞSİZ, ARKADAŞSIZ BIRAKILMAYACAĞI, YALNIZ KALMAYACAĞI müjdesi olarak da, bu ayetleri anlayabiliriz. Cennet konusunda ki detayları, yalnız Allah bilir. Bizlere düşen Allah’ın verdiği bilgileri doğru anlamaya çalışmak, bilgi vermedikleri konularda da, yalan yanlış sözlere inanmamak olmalıdır. Günümüzde cennet ve HURİLER konusunda, Allah’ın asla bahsetmediği öyle şeyler anlatılmaktadır ki günümüzde, bunlara inanmak ve kabul etmek, bizleri HARAMA götürür.

Allah Kur’an’da Araf suresi 33. ayetinde, HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ BİR ŞEYİ VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİMİZ ŞEYLERİ SÖYLEMEMİZİ HARAM KILMIŞTIR.  Lütfen Allah’ın ikaz ve uyarılarına özen gösterelim ve Kur’an’ın açıklamadığı detay vermediği konularda, anlatılan yanlış bilgilere inanmayalım. Böyle yaparak güzelim İslam dinini, hurafelerden uzak tutup, Kur’an’ın yanlış anlaşılmasına da engel olmuş oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

2
Bizler Allah’ın dini diye, öyle bir İslam yaşıyoruz ki, Yahudilerin batıl inançlarıyla harmanlanmış, Allah’ın Yahudileri özellikle yanlış yoldasınız diye uyardığı, cezalandırdığı yapmayın dediği hataları, günümüzde yaşıyoruz. Bizler adeta Yahudileştirilmişiz, ama bunun ne yazık ki farkında bile değiliz. Birkaç örnek vermek istiyorum. İnternette bir video izledim. Bir gezgin genç arkadaşımız, İsrail’de Yahudilerin ibadet yaptığı ağlama duvarında bir Yahudi görevliyle röportaj yapıyor ve kendi inançları hakkında bilgiler alıyordu. Birçok soru sordu ve bu inançlarınız, inandığınız Tevrat ta mı yazıyor dediğinde, Yahudi’nin verdiği cevap aslında bizlerin inancına giren batıl inancın, nereden geldiğine çok açık bir kanıt niteliğindeydi. Bakın ne diyor.

“HERŞEY TEEVRATTA YAZMIYOR. YAZILI VE SÖZLÜ UYDUĞUMUZ KURALLAR VAR. YAZILI OLANLAR TEVRATTA DİĞERLERİ HZ. MUSA’DAN VE ATALARIMIZDAN GELEN  SÖZLER/HADİSLER. TEVRATTA YAZMAYAN ŞEYLERİ, GELENEKSEL OLARAK UYGULUYORUZ.”

Ne dersiniz Yahudi’nin verdiği cevabı, sizler bir yerden hatırlıyor musunuz? Hatırladım dediğinizi duyar gibiyim. Bu söylenenleri, izlenen inanç yöntemini, biz Müslümanların genel çoğunluğu kullanıyor, hem de tamamen aynısını. Kur’an bu söylenenlerin tersini söylemesine, bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istemesine rağmen, bu hataları yapıyoruz. Çünkü Allah çok net hükmünü vermiş ve sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, hesaba çekeceğim demiştir. Sizce haşa bu hükmü veren Allah, sözünden döner mi? Dönmez diyorsanız lütfen bir kes daha düşünün. Hatırlatırım Yahudilerin ataları da, bu yanlışları yaptığı için Allah tarafından cezalandırılmıştı, bunu Kur’an’ı anlayarak okuyan çok iyi bilir. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur. İslam’ı doğru yaşamak, Kur’an’ı anlamak istiyorsak, bizlere yazılı olmadan sözlü olarak Allah’ın Resulünden, atalarımızdan dilden dile ulaşan, rivayet sözler yani hadislerle İslam’ı  yaşamalıyız, yoksa ne Kur’an’ı doğru anlarız, nede İslam’ı doğru yaşayamayız demiyor muyuz?

Hâlbuki Allah Yahudilere ve diğer toplumlara da, tıpkı Kur’an’da bizlere gönderdiği gibi. SİZLERİ, GÖNDERDİĞİM VAHYİMDEN SORUMLU TUTUYORUM. ONUN İPİNE SARILIN, SAKIN EMİN OLMADIĞINIZ SÖZLERİN/HADİSLERİN ARDINA DÜŞMEYİNİZ DEDİĞİNİ ANLIYORUZ. Çünkü Allah, atalarının inancına uymakta ısrar edenlere, ya atalarınız hiçbir şeyi bilmiyor, doğru yolda değilseler de mi onlara uyacaksınız dediğinde, Yahudi ve Hristiyan toplumlarının yanlışlarını Kur’an’da açıkça yüzlerine vurduğu halde, bizler Kur’an’dan ders almamız gerekirken, hala Kur’an ile yetinmeyip, Yahudiler gibi, bizlere rivayet yoluyla sözlü nakil yoluyla ulaşan bilgileri, dinin emri kabul etmeye devam ediyoruz.

Allah namaz kıl, oruç tut, zekât ver, hacca git emirlerini Kur’an’da verip, detaylarını nasıl uygulanacağını vermediğini nasıl söyleriz. Çok basit ve anlaşılır şekilde verdiği halde, bu iftirayı Kur’an’a nasıl atarız? Allah açıklamadığı, detay vermediği bir şeyden nasıl hesap sorar diye demi düşünemiyoruz. Bizler Allah’ın yazılı emirlerine yani Kur’an’a verdiğimiz önemin çok daha fazlasını, sözlü rivayet yollarla gelen hadislere veriyoruz ve diyoruz ki, “BU HADİSLER OLMASAYDI KUR’AN ANLAŞILMAZ, KAPALI KAILIRDI.”

Bu sözleri söyleyen ve bunlara inananlara soruyorum. Bu durumda tek başına anlaşılmayan Kur’an ‘mı önemli, yoksa Kur’an’ı anlaşılır hale getirdiğini iddia ettikleri rivayet sözler/hadisler mi daha önemli, ne dersiniz? Bu söze inananlar aslında şunu söylemiş oluyor. Kur’an’ı açıklayan anlaşılır hale getiren sözler/hadisler önceliklidir, çünkü O hadisler olmasaydı Kur’an anlaşılmaz, kapalı kalırdı diye bir cevap vermiş oluyorlar. İŞTE BUDA APAÇIK ŞİRKTİR, BUNUN AFFIDA YOKTUR HATIRLATIRIM. Hiç kimse beşeri sözleri/hadisleri Allah’ın kelamının önüne geçiremez, onlar olmasaydı Kur’an anlaşılamazdı diyemez. HAŞA ALLAH KULLARINA ANLATAMADIDA BUNU BİRİLERİMİ BAŞARDI. Biliyorum bazı arkadaşlarımız, biz Kur’an’ı ikinci plana atmıyoruz, tam tersine baş tacı yapıyoruz diyecekler. Ama yaşanan gerçekler, bu sözleri asla onaylamıyor. Allah’ın Nuru’nun anlaşılması için, hiç bir beşerin sözlerine ihtiyacı yoktur. Allah hadi bir benzerini getirin bakalım diye bizlere meydan okuyorsa, haşa Allah’ın bu meydan okuyuşuna karşı, söz söyleyenleri düşünmeye davet ediyorum. Bu söylenenler Allah’ın kelamına iftiradır. Bunlar ancak nefislerini aldatıyorlar. Allah bizleri affetsin diyeceğim anma, bu hataları yapanları Allah, asla affetmem diyor.

Lütfen araştırınız bizler adeta, Yahudileştirilmiş bir İslam yaşıyoruz. Yahudiler hem bizim inancımıza hem de Hristiyanların inancına, kendi inançlarını öyle bir sokmuşlar ki, iki tarafında artık inançlarından çıkarması çok mümkün görünmüyor. Sanırım Allah bizleri özellikle bunlarla imtihan ediyor. Sizlere Yahudilerden inancımıza geçen, bazı konuları özet olarak yazmak istiyorum. Allah Kur’an’da, nelerin haram olduğunu saymış ve saydıklarım dışında her temiz şey sizler için helaldir demiştir. Bugün Allah’ın saydığı haramların dışında, fıkıh inancının, rivayet hadislerin Müslüman toplumuna dayattığı, tek tırnaklı, çift tırnaklı, yırtıcı kuşlar, denizden çıkan kalamar, karides, midye, ıstakoz türü şeylerinde haram olduğu anlatılır. BU BİLGİLERİN TAMAMI, YAHUDİLERİN İNANÇLARINDAN BİZLERE GEÇMİŞTİR.

Allah Kur’an da kadınların ay halinde, ibadet yapamayacağı, oruç tutamayacağı konusunda bir yasak getirmemiştir. Günümüz İslam toplumunda kadınlara getirilen bu yasak, YAHUDİLERİN İNANCINDAN, BİZLERİN İNANCINA GİRMİŞTİR. Hz. Âdem in eşinin ismi, HAVVA ismiyle Kur’an da geçmez. Daha doğrusu Allah’ın elçilerinin eşlerinden, isim olarak bahsedilmez. Onun içinde Hz. Âdem den bahsederken, onun eşi diye geçer. İLGİNÇTİR BUGÜN NEREDEYSE HEPİMİZ, HZ ÂDEMDEN BAHSEDERKEN, EŞİNİN HAVVA OLDUĞUNU SÖYLERİZ. BU BİLGİDE YAHUDİLERİN ELLERİNDEKİ, TAHRİF EDİLMİŞ KİTAPLARINDA GEÇER. NEDEN BU BİLGİLERİ SORGULAMA GEREĞİ DUYMUYORUZ?

Yahudi inancında dinin kaynağı, yalnız TEVRAT değildir, bu örneği yazımın başında, bir Yahudi’nin ağzından görmüştük. Yahudilerin dini inançlarının temelini, Yazılı olan TEVRAT, rivayet yani sözlü olarak atalarından gelen hadislerin toplandığı kitap olan TALMUD, inançlarının ana kaynağı kabul edilmiştir. Bu inanç sistemi de bizlere Yahudilerden geçmiş ve dinin ana kaynakları olarak, yalnız Kur’an yetersiz görülmüş ve sözlü rivayet yoluyla ulaşan sözler/hadisler ve mezheplerin FIKIH inancı da dinin temel ana kaynakları olarak kabul edilmiştir.  Mezhep ve tarikat eksenli İslam’ı yaşayanlardan duyarsınız. “İSLAM KUR’AN VE RESULÜN SÜNNETİ İLE YAŞANIR.” Resule ait olduğu iddia edilen sözler, insanların birbirine nakil yoluyla gelen bilgilerdir. Bu bilgilere/sözlere nasıl güveniriz diyen, ne yazık ki çok azınlık. Kur’an’ı Allah ben koruyorum diyor, Peki rivayet edilen hadislerin doğruluğunu kim koruyor. Bununda kolayı bulunmuş ve onları da Allah koruyor diyerek, Allah’a iftira attığımızın böylece Kur’an ile eş tuttuğumuzun hala farkında değiliz.

Kur’an zina yapan erkek ya da kadın ayırmadan, nasıl bir ceza verileceğinden bahseder ve anlatır. Bu konuda apaçık ayet olduğu halde, hala zinanın cezası aslında Kur’an dada RECM EDİLMEKTİ AMA KUR’AN’A GEÇMEDEN KAYBOLMUŞ, YAZILI NÜSHAYI KEÇİ YEMİŞ, diyecek kadar Kur’an a saygısızlık yapıyoruz. Hani Kur’an’ı Allah koruyordu? Ne oldu batılı aklamak için, ayeti görmezden mi geldik, yoksa inkar mı ettik? ZİNANIN RECM, YANİ TAŞLANARAK ÖLDÜRME İNANCI, YAHUDİLERİN İNANÇLARIDIR VE NE YAZIK Kİ BU İNANÇ ONLARDAN BİZE GEÇMİŞTİR.

Bizim inancımızda kutlanan Beraat kandili/gecesi, Yahudilerden esinlenilmiştir.  YAHUDİLİKTEKİ BERAAT GECESİ, YOM KİPUR /KEFARET GÜNÜDÜR. Yom Kipur günü, Yahudiler için en kutsal gündür. (Youm=yevm/ gün, Kippur= kefaret demektir.) Onların kefaret ve tövbe günüdür. Yahudiler bu günde oruç tutarlar. Bu inançta bizlere Yahudilerden geçtiği çok açık anlaşılıyor. Kur’an kadının ya da erkeğin, iffetli ve namuslu olmasının öneminden, birçok ayetinde bahseder. Ama kadının kızlık zarından ve evlenirken kız olduğuna dair, bu zarın kanamasının gerektiğinden bahsetmez. Çünkü bazı kadınlarda bu zar kolay yırtılmaya bilir, doğumda yırtılabilir. Bu yüzden yeni evlilerin yuvalarının yıkıldığını hepimiz duyarız. İŞTE BU GERDEK GECESİ KANLI ÇARŞAF GELENEĞİDE, NE YAZIK Kİ YAHUDİLERDEN BİZLERİN İNANCINA GEÇMİŞTİR. Bakın kitaplarında ne yazar.

 
“YASANIN TEKRARI 22:/16- KADININ BABASI İLERİ GELENLERE, ‘KIZIMI BU ADAMLA EVLENDİRDİM AMA O KIZIMDAN HOŞLANMIYOR DİYECEK, ‘ŞİMDİ KIZIMI SUÇLUYOR, ONUN ERDEN (KIZ) OLMADIĞINI SÖYLÜYOR. İŞTE KIZIMIN ERDEN OLDUĞUNUN KANITI! SONRA ANNE-BABA KIZLARININ ERDEN (KIZ) OLDUĞUNU KANITLAYAN YATAK ÇARŞAFINI İLERİ GELENLERİN ÖNÜNE SERİP GÖSTERECEKLER.”

İnancımıza Yahudilerden o kadar çok inanç geçmiştir ki, saymakla bitmez. Lütfen Allah’ın özellikle Yahudileri uyarıp ikaz ettiği konuları Kur’an’dan doğru anlayalım ve içimize soktuğu yanlış inançları inancımızdan çıkartarak, yalnız Allah’ın ipine sarılalım ki hesabını veren, Allah’ın halis kulları arasında olabilelim.

Bu konu ile ilgili detaylı bir makalemi verdiğim linkten okuyabilirsiniz.

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

3
Değerli kardeşlerim. Bugün İslam toplumları olarak, çok farklı anladığımız, çok farklı anlamlar verdiğimiz Nur suresi 31. ayet üzerinde, birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bu konu İslam toplumunda çok farklı anlatılıyor ve mezheplerin inancına uydurulmaya çalışılıyor. Ayeti onun için, biraz detaylı ve uzun yazmak zorunda kaldım. Lütfen sabırla, sonuna kadar okumaya çalışalım. Eğer ben bu kadar uzun yazı okuyamam, canım sıkılır derseniz, Allah’ın Kur’an da ki gerçekleri ile buluşamaz batılın etkisinde yaşar ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağından da asla kurtulamayız. Ayeti anlamaya çalışırken, lütfen hiçbir etki altında kalmadan, bizlere öğretilen rivayet bilgileri bir kenara bırakarak, ayeti bizler Kur’an bütünlüğünde bizzat Kur’an’dan anlamaya çalışalım. Önce ayeti farklı meallerden yazalım ki konu daha iyi anlaşılsın.

Nur 31: Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (YÜZ VE EL GİBİ) GÖRÜNEN KISIMLAR MÜSTESNA, zînet (yer)lerini göstermesinler. BAŞÖRTÜLERİNİ TA YAKALARININ ÜZERİNE KADAR SALSINLAR. Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! (Diyanet meali)

Nur 31: (Ey Peygamber!) Mü’min kadınlara da söyle, onlar da gözlerini (yasak olandan) sakınsınlar/çevirsinler. ONLAR DA EDEP YERLERİNİ [FURÛCEHUNNE] KORUSUNLAR. TAKILARINI [ZÎNETEHUNNE], KENDİLİĞİNDEN GÖRÜNEN KISMI HARİÇ, TEŞHİR ETMESİNLER. ÖRTÜLERİNİ [HUMURİHİNNE] (AÇIK OLAN) GERDANLIKLARININ ÜZERİNE SALSINLAR/GÖĞÜS AÇIKLIĞINI ÖRTSÜNLER. Takılarını/ziynetlerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mü’min kadınlar yahut akitle sorumluluk aldıkları/köleler yahut erkekliği kalmamış hizmetçiler veya henüz kadınların mahrem yerlerinden haberleri olmayan erkek çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizlemekte oldukları takıları anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar.¹¹ Ey Mü’minler! Hepiniz birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz. (Prof. Dr. İsmail Yakıt meali)

Önce şunu hatırlatmak isterim, özellikle ilk önce Diyanet mealini örnek yazdım, çünkü bu ayette HIMAR kelimesi özellikle başörtüsü olarak çevrilmiş. Diğerinde ise aynı kelime ÖRTÜLERİNİ diye çevrilmiş. Bizlerde ilk önce bu kelimenin,  başörtüsü anlamında olduğunu düşünerek ayeti anlamaya çalışalım. Acaba HIMAR kelimesine, başörtüsü anlamı verildiğinde, ayette hüküm başın örtülmesi emrimi, yoksa….? Onu birlikte anlamaya çalışalım. Ayette geçen, GÖRÜNEN KISIMLAR MÜSTESNA cümlesine, Diyanet kendi anladığını yazmış ve parantez içine, Allah’ın hiç bahsetmediği, ayette örneğini bile vermediği bir anlamı vererek, bu müstesnanın YÜZ VE ELLER OLDUĞUNU SÖYLEMİŞ. Sanki haşa, ayetin anlaşılması için eksik tamamlar gibi not düşülmüş. Allah müstesna olan el ve yüzden bahsetmiş olsaydı, bunları da söylemez miydi? Ayette ZİYNET yerlerini göstermesinler diye uyarıyor. Peki bu ziynetten neyi kast ediliyor olabilir? Bunu doğru anlamalıyız. Bu uyarı ile neresini kast ettiğini, cümlenin devamından anlıyoruz ve Başörtülerini yakalarına kadar uzatsınlar yani göğüs bölgesini kapatsınlar diyor. Diğer mealde de örtüleriyle göğüs açıklığını, gerdanlık dediğimiz bölümün kapatılması anlatılıyor. Ayeti anlamaya devam edelim.

Allah görünen kısımlar müstesna dedikten sonra, ZİYNET yerlerini göstermesinler diyor. Peki, ayette dikkat çekilen konu neydi? Ziynet yerlerini yani Göğsün örtülme emriydi. O ZAMAN ALLAH, GÖRÜNEN KISIMLAR MÜSTESNA SÖZÜNDEN NEYİ KAST ETTİĞİNİ DE, BU DOĞRULTUDA ANLAMALIYIZ. Ayette hiç bahsedilmeyen bir konuyla bağlantı kurarsak, yanlış anlamış oluruz, kendimizi aldatırız. Diyanet ayeti tercüme ederken, parantez içine eller ve yüz olarak vermiş. Halbuki ki ayetin bahsettiği konu çok farklı. AYETİN AMACI ZİYNET BÖLGESİNİN, YANİ GÖĞSÜN ÖRTÜLMESİ. AYETTE ZİYNET KELİMESİYLE, KADININ GÖĞÜS AÇIKLIĞI KAST EDİLİYOR. YÜZ VE ELLE HİÇ BİR İLGİSİ YOK. Dikkat ederseniz cümlede, görünen kısımlar müstesna diyor, ama bu kısmın ne olduğu konusunu, tekrarlama gereği duymuyor ayet. Demek ki cümlenin öncesi ve devamında bu sözler geçiyor ve neresi olduğu anlaşılıyor ki, tekrar söz edilmemiş. Müstesna olanların ne olduğunu anlamaya çalışırken, bunu dikkate almalıyız. Sizce göğsü örttükten sonra, kendiliğinden görünen kısım ne olabilir? ELBETTE GÖRÜLEN GÖĞSÜN İRİLİĞİ, BÜYÜKLÜĞÜDÜR.

Allah görünen kısımlar hariç, ziynetlerini göstermesinler cümlesinde, ziynet sözüyle göğsün açıklığının, dekoltesinin kapatılmasından bahsediyordu. GÖRÜNEN KISIMLAR MÜSTESNA DERKEN, KADININ ÖRTTÜĞÜ AMA İRİLİĞİNDEN/BÜYÜKLÜĞÜNDEN DOLAYI GÖRÜLEN, FARK EDİLEN KISMININ GÖRÜLMESİNDE, FARK EDİLMESİNDE BİR SAKINCASININ OLMADIĞINI AÇIKLIYOR BİZLERE KUR’AN. Çünkü konu göğsün örtülmesi olduğuna göre, müstesna sözünü de bahsedilen konuyla alakalı anlamalıyız ki, doğru anlamış olalım. Dikkat ederseniz yukarıda da söylediğim gibi, müstesna olan kısım ayrıca açıklanmaya, detay verilmeye gerek görülmemiş. Ayeti İlk verdiğim Diyanet mealinde yazdığı şekliyle, anlamaya devam edelim. “BAŞÖRTÜLERİNİ TA YAKALARININ ÜZERİNE KADAR SALSINLAR.”

Tekrar hatırlatmak istiyorum, Hımar kelimesinin başörtüsü anlamına geldiğini söyleyenler olduğu gibi, bu kelimenin örneğini de verdiğim gibi ÖRTÜ anlamında olduğunu söyleyenlerin de olduğunu lütfen unutmayalım. Bizler ayeti doğru anlayabilmek için, başörtüsüne delil gösterdikleri tek ayeti anlamaya çalışırken HIMAR kelimesinin başörtüsü olduğunu düşünerek anlamaya devam edelim. Kelimeye yanlış bir anlam bile versek, ayette uyarılan ve dikkat çekilen konuyu, Kur’an bütünlüğünde dikkatle düşünen anlayacaktır. Başörtüsü diye çevirdikleri için, bu anlamı vererek ayeti anlamaya devam ediyoruz. Tekrar etmek istiyorum, kelimeye istenilen anlam verilsin, geleneksel Fıkıh inancının etkisinde kalmayan bir Müslüman, doğruyu ve yanlışı Kur’an gözlüğünden bakarak, düşündüğünde doğruyu anlayacaktır. Başörtülerini yakalarının üzerine neden salsınlar dediği çok açık. Göğüs dekoltesini, göğsün açıklığının kapatılması emrediliyor. DEMEK Kİ AYETTE EMREDİLEN VERİLEN HÜKÜM GÖĞSÜN ÖRTÜLMESİ, BAŞIN ÖRTÜLMESİ DEĞİL. Ayette ZİYNET sözüyle Allah, kadının ilk göze çapan, cinsel bölgesi göğüslerinden bahsediyor, çok önemli bir konuya ayetten açıklık getirdik. EMİR GÖĞÜS AÇIKLIĞININ ÖRTÜLMESİYSE, İSTER BAŞÖRTÜSÜYLE, İSTER HERHANGİ BİR ÖRTÜYLE ELBETTE ÖRTÜLEBİLİR. ÖNEMLİ OLAN APAÇIK HÜKMÜN YERİNE GETİRİLMESİDİR.  Ayette bahsedilen Ziynet kelimesinin anlamı kullanıldığı yere göre değişir. Örneğin altın, gümüş gibi süs eşyasına da ziynet diyebilirsiniz. Çünkü bunlar güzel görünen dikkat çeken anlamına gelir. Peki ayette hangi konu işleniyor da, Allah ZİYNET kelimesini kullanıyor. Çok açık kadının dikkat çeken, güzel görünen göğüs dekoltesi için kullanılıyor ki, Allah bu bölgeye kadının ziyneti diyor ve kapatılması isteniyor. Ayetin devamını da, bu bağlamda anlamaya devam etmeliyiz, doğru anlamak istiyorsak. Nur suresi 31. ayeti yazdığım farklı mealde, Prof. Dr. İsmail Yakıt hocamız, ayette geçen ve başörtüsü diye çevrilen HIMAR kelimesine, bakın neden ÖRTÜ anlamı verdiğini nasıl açıklıyor.

“İSLAMİYET’TEN ÖNCE ARAP KADINLARININ BAŞLARINDA “HIMAR” DEDİKLERİ BİR ÖRTÜ VARDI. UÇLARINI ARKADAN BAĞLARLAR, GÖĞÜS VE GERDANLIK AÇIKLIĞI GÖZÜKÜRDÜ. BU AYETLE EMROLUNAN YER GÖĞÜS VE GERDANLIĞIN ÖRTÜLMESİDİR. “HIMAR” ÇOĞULU “HUMUR” ASLINDA ÖRTÜ DEMEKTİR. KULLANILDIĞI YERE GÖRE “BAŞÖRTÜSÜ, “MASA ÖRTÜSÜ” VE OMUZ ÖRTÜSÜ”/ŞAL VB ADINI ALIR. BAŞÖRTÜSÜ İSLAM’LA GELEN BİR ÖRTÜ DEĞİLDİR. TARİH BOYUNCA İKLİMDEN DOLAYI ARAPLARIN KADIN ERKEK HEPSİNİN BAŞI ÖRTÜLÜDÜR. KADINLAR İSE, O ZAMAN “HIMAR”LARINI ARKADAN BAĞLARLARDI VE GÖĞÜS BÖLGESİNİN AÇIKLIĞI KALIRDI. BU AYETLE, AÇIK OLAN VE CİNSELLİĞE DAVETİYE ÇIKARAN BÖLGELERDEN BİRİ OLAN GÖĞÜS AÇIKLIĞININ KAPATILMASI EMREDİLMEKTEDİR. AYETTE GEÇEN “CUYÛB” KELİMESİNİN TEKİLİ “CEB”DİR. ELBİSENİN GERDANLIKTA AÇILAN BOŞLUĞUNA DENİR. ÖRTÜLMESİ GEREKEN BURASIDIR.”

Gelelim konumuza. Sizce ayette Allah bu sözleriyle, bizlere nasıl bir hüküm veriyor. Şöyle diyebilir miyiz? “ALLAH BAŞINDA MUTLAKA BAŞÖRTÜSÜ OLSUN VE ONUNLA DA GÖĞÜS AÇIKLIĞINI DA ÖRT Kİ DİKKAT ÇEKMESİN, EMRİ VERİLİYOR.” Bunu söyleyebilir misiniz? Yoksa zaten Kur’an’ın indirildiği toplumda, kadının başı örtülüydü, o örttüğünüz başörtülerinizle, yada örtülerinizle açıkta bıraktığınız, dikkat çeken göğüs dekoltenizi de örtününüz, kapatınız mı diyor? Nur suresi 31. ayette geçen HIMAR kelimesinin başörtüsü olduğunu söyleyenlerin düşüncelerine de yer verelim ki, en doğruya ulaşalım.

“ARAPÇA SÖZLÜKLERE GÖRE, ÖRTÜ ANLAMINA GELEN KELİME HIMÂR DEĞİL HAMR KELİMESİDİR. HIMÂR KELİMESİNİN SÖZLÜKLERDE VERİLEN ANLAMI “KADININ” BAŞÖRTÜSÜDÜR. HATTA RAGIP EL İSFAHANÎ’NİN MEŞHUR KUR’AN LUGATİ MÜFREDAT’A GÖRE HIMÂR, “ARAP ÖRFÜNDE” KADININ BAŞÖRTÜSÜDÜR. KUR’AN’IN ARAPLAR TARAFINDAN SADECE BAŞÖRTÜSÜ ANLAMINDA KULLANILAN BİR KELİMEYİ, BAŞKA BİR ANLAMDA KULLANMASININ HİÇBİR GEREKÇESİ OLAMAZ.”

Bu düşünceden yola çıkarak, kendimize soralım. Allah Kur’an’ı yalnız Arap örfüne göre mi gönderdi tüm insanlığa? Bizler sözlüklerde verilen anlamına mı bakmalıyız bir kelimenin, yoksa Kur’an da yapılan açıklamalara, kullandığı anlamına mı? Ne dersiniz? Arap örfünde bu kelime Başörtüsü anlamındadır diyor. Acaba 1400 yıl öncede, Arap örfü bu anlamda mıydı? Diyelim ki evet o dönemde de başörtüsü anlamındaydı. ALLAH’IN RESULÜ BU AYETİ TEBLİĞ ALIP, TÜM MÜSLÜMANLARA TEBLİĞ ETTİĞİNDE, SİZCE KÖLELER YA DA MÜSLÜMAN OLAN CARİYELER HARİÇ, ONLAR ÖRTMEYECEK, ÖZGÜR KADINLAR YALNIZ BAŞLARINI ÖRTECEK BU AYETE GÖRE DİYE, AYETİ TEBLİĞ ETMİŞ OLABİLİR Mİ? Mümkün değil. Lütfen araştırınız, Allah’ın Elçisinin döneminde köle kadınlar, yani cariyeler Müslüman bile olsalar, özgür kadın, cariye ayrımı rahatlıkla yapılabilsin diye, MÜSLÜAN CARİYELERİN’DE BAŞLARININ ÖRTMELERİ YASAKTI. BU AYET TEBLİĞ EDİLDİKTEN SONRA BİLE, MÜSLÜMAN OLAN CARİYELER BAŞLARINI ÖRTEMİYORDU. ALLAH’IN RESULÜ BU AYETTEN, MÜSLÜMAN KADIN BAŞINI ÖRTMELİDİR EMRİNİDE ANLAMIŞ OLSAYDI, SİZCE MÜSLÜMAN CARİYELER ÖRTMESİN DERMİYDİ? Bakın ayeti, geleneksel İslam inancının mantığıyla bile anlamaya çalışsak, başın örtülme emrini, Kur’an’ın özellikle bu ayette verdiğini çıkartamayız. Karar sizin, ayette geçen bir kelimeye, ne anlamı verirsek verelim, Kur’an’ın diğer ayetleri onay vermiyorsa, ancak kendimizi kandırmış oluruz. Arap geleneği bile bunu onaylamıyor.

Ayeti anlamaya devam edelim. Söylediklerimin daha iyi anlaşılması için, bir örnek vermek istiyorum. Ayette hımar kelimesinin, başörtüsü anlamına geldiğini farz edelim ve öyle düşünmeye devam edelim. Diyelim ki Kur’an’ın indirildiği toplumda, kadının çok kısa etek giydiğini ve öyle dolaştıklarını farz edelim. Tıpkı başlarını iklim, töre ve gelenekleri gereği örtüp, göğüslerini daha dikkatsiz örten kadınlar gibi. Bu arada hatırlatmak isterim, O dönemin erkeklerinin de tamamının başları gelenekleri ve iklim şartlarından dolayı örtülüydü. Her nedense günümüzde, erkeklerde başlarını örtmelidir diyen yok.  Allah yapılan bu yanlışa dikkat çekmek için, şöyle bir ayet indirdiğini farz edelim bir an. “EY MÜMİN KADINLAR, ETEKLERİNİZİ KISA GİYMEYİN, AŞAĞIYA DOĞRU SALINKİ DİKKAT ÇEKMESİN, MÜMİN KADINA DA YAKIŞAN BUDUR.”

Bu durumda siz bu uyarıdan, nasıl bir sonuç çıkartırdınız? Kadınlarda etek giymek farzdır ve bu eteğin boyu da uzun olacaktır diye mi anladınız? Yoksa yapılan yanlışa Allah dikkat çekerek, etek giyecekseniz kısa etek giymeyin diyor, diye mi anlardınız? İşte yaptığımız yanlışa dikkat çekici ve düşündürücü örnek. Bizler ayetlerin ne anlattığını, neye hükmettiğini değil, AYETLERİ TÖRE, GELENEK VE İTİKATLARIMIZA NASIL DELİL YAPARIZ, ONUNLA BAĞLANTI KURARIZ, ONA BAKIYORUZ. ÖNEMLİ OLAN HÜKÜMDÜR, HÜKMÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN KULLANILAN ARAÇ YA DA GEREK ZAMANA, MEKÂNA GÖRE DEĞİŞEBİLİR. Hatırlayınız Allah elçisine Hac suresi 27. ayetinde ne diyordu?

Hac 27: İnsanlar arasında haccı ilan et ki, GEREK YAYA OLARAK, GEREK UZAK YOLLARDAN GELEN YORGUN DEVELER ÜZERİNDE, sana gelsinler.

Bakın Allah o devrin koşullarında ayeti indirmiş ve Hacca yaya ya da deveyle gidilebileceği örneğini veriyor. Şimdi bizler bu ayetten, Hacca yalnız yaya, ya da deveyle gidilmelidir diyebilir miyiz? Elbette hayır. O zaman Nur suresinde geçen, HIMAR kelimesine başörtüsü anlamını dahi versek, AYETTE BAŞIN ÖRTÜLME EMRİNİ DE ALLAH DOLAYLI VERİYOR DİYEMEYİZ. Lütfen unutmayalım, KUR’AN DA FARZ EMİRLER, AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE, BİRÇOK AYETLE İZAH EDİLEREK, ÖRNEKLERLE VERİLMİŞTİR. YANİ AYETLER DOLAYLI DEĞİL, MUHKEM YANİ HERKESİN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE AÇIK HÜKÜMLE VERİLMİŞTİR. AYRICA ALLAH ÇOK ÖNEMLİ KONULARI TEK BİR AYETTE DEĞİL, BİRÇOK AYETTE TEKRAR ETMİŞTİRKİ, DOĞRU ANLAŞILSIN. Sormak isterim madem Nur suresi 31. ayette göğsün örtülmesi muhkem/açık bir şekilde veriliyor, başın örtülmesi de DOLAYLI veriliyor, bu durumda Kur’an’ın başka bir ayetinde, dolaylı verilen bu hüküm, MUHKEM bir şekilde verilmesi, açıklanması ve KADIN SAÇLARINI ÖRTMELİDİR DEMESİ gerekmez miydi? LÜTFEN UNUTMAYALIM ALLAH, HİÇ BİR AYETİNDE MUHKEM YANİ AÇIK BİR ŞEKİLDE, KADIN SAÇLARINI ÖRTMELİDİR EMRİNİ VERMEMİŞTİR. NEDEN BUNU SORMUYORUZ? Karar sizlerin, gerçeklerle buluşmak isteyen Müslüman, hiç bir rivayet sanı bilginin etkisi altında kalmadan, Kur’an ışığında ayetleri anlamaya çalışmak olmalıdır.

Süleymaniye Vakfının yeni mealinde, bu ayette geçen ZİYNET kelimesinden, bakın ne anlamışlar ve dip not olarak, nasıl bir açıklama yapılmış. Bu konuda da açıklama yapmak istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılsın. “KADIN, İNSANLAR İÇİN ZİYNET KILINDIĞINDAN (Al-i İmran 3/14) BU AYETTEKİ ZİYNET, KADIN VÜCUDUNDAN BAŞKASI OLAMAZ.” Dikkat ederseniz, budur diyemiyorlar ama tahminlerinin de çok güçlü olduğunu, üstüne basarak söylüyorlar. Allah’ın HÂŞÂ izah edemediğini, açıklamadığını anlatmaya izah etmeye mi çalışıyorlar. Hani Allah biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyordu? Hani sorumlu olduğumuz ayetler MUHKEMDİ, düşünen aklını kullanan anlıyordu? Unutmayalım lütfen, muhkem şüphe duyulmayacak kadar açık, anlaşılan anlamındadır. Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum.

Normalde kullanılan ziynet kelimesinin anlamı, günümüzde’de güzel görünen alımlı anlamındadır, ama yasaklanmamıştır. Kadın erkeklere güzel görünmek istediği gibi, elbette erkekte kadına güzel görünmek ister. Allah sizlere süs eşyası indirdim, mescitlere giderken giyinip gidin der. Erkek kadın ayrımı yapmadan. Burada bahsedilen, cinsel bölgelerin dikkat çekmemesi, görünmemesi kapanmasıdır. YOKSA KADININ HER YERİ ERKEK İÇİN ZİYNETTİR, KAPATMALIDIR DERSEK, BU DÜŞÜNCE ALLAH’IN DEĞİL, KENDİMİZİN DÜŞÜNCESİ OLMAKTAN İLERİ GİDEMEZ. BUNU SÖYLEDİĞİMİZ ANDAN İTİBAREN ERKEĞİNDE TÜM BEDENİ, KADINA ZİYNET OLMASI GEREKMEZ Mİ? AMA BUNDAN BAHSEDEN NE YAZIK Kİ YOK. Kur’an da asla, hiçbir ayette böyle bir bilgi, hüküm yoktur. HÂŞÂ Allah’ın Kur’an’da açıklayamadığını, izah edemediğini açığa çıkaranlar mı var aramızda. Böyle davranırsak kendimizi aldatırız. Belki gelenek ve inançlarımıza geçici kanıt yaratır ve nefsimizi avuturuz, ama Allah’ın gerçekleri ile buluşamayız ve  kadınlarımıza eziyet etmiş oluruz. İRANDAKİ KADINLARIN, BAŞÖRTÜSÜNDEKİ ZORLAMAYA KARŞI TAVRINI, İSYANLARINI LÜTFEN DİKKATLE DÜŞÜNÜN. NE SÖYLEMEK İSTEDİĞİMİ ANLAYACAKSINIZ.

Yine ayette geçen, görünen kısmı müstesna dan kasıt ne olduğunu, bakın Süleymaniye Vakfı ne anlamış. ”GÖRÜNEN KISIM” İFADESİNİN BAŞÖRTÜDEN ÖNCE GEÇMESİNDEN, YÜZÜN GÖRÜNEN GÜZELLİKLERDEN OLDUĞU ANLAŞILIR.” İyide bizler ayette asıl anlatılmak ve dikkat çekilmek istenen yeri, bölgeyi YANİ AYETİN HÜKMÜNÜ unuttuk, hiç bahsedilmeyen bir bölgeden bahsediyoruz. Yine açıkça Allah’ın asla söylemediği, ayetten de bunun anlaşılmasının mümkün olmadığı bir anlam yükleyerek, başörtüsüne delil yaratmaya çalışılmış. Ayette geçen Ziynet kelimesine, mealinde güzellik anlamı verip, ondan sonrada bu güzellikten kasıt, aslında kadının yüzüdür, onun görünmesinde bir sakınca yoktur anlamı veriliyor.

Nur suresi 31. ayeti anlamaya devam edelim. Ayetin devamında çok ilginç ve dikkatle düşünmemiz gereken bir liste verilerek, ziynetlerini bu kişilerden başkasına göstermesinler açıklamasını yapıyor. Sayılanlara baktığımızda, çok yakın akrabalar ve aile içinde yaşayan, erkekliği kalmamış köle ve hizmetçilerden, birde henüz kadınların MAHREM YERLERİNE vakıf olmayan, erkek çocuklardan bahsederek, bunlardan başkasına göstermesinler diyordu.

Peki, bu sözleri nasıl anlamalıyız? Eğer bu saydıklarımıza, kadının göğüslerini serbestçe gösterebilir diye anlarsak, elbette büyük hata yaparız. Ahzab Suresi 59. ayeti tekrar hatırlayınız lütfen. Ne diyordu Rabbimiz? Mümin kadınlara söyle, dışarıya çıkarken, üzerlerine dış giysilerini alsınlar ki tanınsınlar, bilinsinler incitilmesinler diyordu. Demek ki bahsettiğimiz konuyu bu ayet doğrultusunda anlamalıyız. Ayrıca Nur suresi 31. ayette ziynetlerin örtülme emrini verirken daha titiz, daha dikkatli olunması emrini vermişti. NUR SURESİ 31. AYETTE BAHSEDİLEN BÖLGE ZATEN KADININ GÖĞSÜNÜN TAMAMEN AÇIKLIĞI DEĞİL EROTİK TABİR ETTİĞİMİZ GÖĞSÜN DİKKAT ÇEKEN HEMEN ÜSTÜ OLAN KISMININ DAHA AÇIK OLAN KISMININ ÖRTÜLME EMRİ VERİLİYORDU. Yoksa göğüsler tamamen açık değildi elbette. Bu ayette de yakın akrabalar yanında, aynı hassasiyeti göstermeyebilecekleri anlatılıyor, yoksa ziynetlerin gösterilmesi, açılması değil, ilave örtünün açılabileceğinden bahsediliyor.

Nur 31. ayette sayılan kişiler, dikkat ettiyseniz evde her zaman olabilecek insanlar. Kadın töresi, geleneği gereği evinde nasıl yaşıyorsa, hangi rahatlıkta dolaşıyorsa, evin içinde o rahatlıkla giyinip, o sayılan kişilerle birlikte EK ÖNLEM ALMADAN rahatça dolaşabileceği anlaşılıyor. Yoksa herhangi bir yerini açması söz konusu değil. Ev içinde her zaman bulunabilecek yakın akrabalara lütfen dikkat ediniz. BU SAYILAN AKRABALARLA ZATEN KUR’ AN DA, EVLENME YASAĞI VARDIR. O günkü devri hatırlayınız. Tek bir oda ve kadın hem evin işi, hem de ÇOCUKLARINI EMZİRMEK, DOYURMAKLA MEŞGUL BİR DURUMDA. GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALARAK, EVİNDE YAKINLARI, AKRABALARI YANINDA, DAHA RAHAT HAREKET EDEBİLMESİNE RUHSAT TANINIYOR AYET. Bu ayete öyle anlam veriliyor ki, bir kısım düşünce, kadın saçını bu kişilere ancak gösterebileceği, başkalarına gösteremeyeceği söylenmektedir. İyi ama bu anlamı vereceğimiz açıklama, asla yok ayette.

Şimdide ZİYNET sözcüğünü farklı anlamlarda düşünelim. Allah ziynet sözünden, kadının taktığı takılardan bahsettiğini var sayalım, çünkü böyle düşünenler de var. Böyle düşünürsek, bu kelimenin bir cümle önce tekrarlandığı ve Allah başörtüleri ile göğüs açıklıklarını örtsün diye uyardığı, sözleriyle ters düşer. Göğüste takı var onun için kapatılmalıdır tezi, ayetin bütünlüğüne uymaz. Biz yine de ziynet kelimesini, takılan süs eşyası olarak anlamaya devam edelim ve bu konu üzerinde düşünelim. Amaç en doğruya düşünerek ulaşmak değil mi? Allah süs eşyası/ziynet takan bir kadının, taktığı takıları, ayette saydığı en yakınlarının dışında, kimseye göstermesini haram kılmış, yasaklamış diye anladığımızı düşünelim. Lütfen dikkat, bu konudan bahsederken, ayette bir cümle var hatırlatmak istiyorum.

“ERKEKLİĞİ KALMAMIŞ HİZMETÇİLERDEN YAHUT DA HENÜZ KADINLARIN MAHREM YERLERİNE VAKIF OLMAYAN ERKEK ÇOCUKLARDAN BAŞKALARINA GÖSTERMESİNLER.”

Dikkat ederseniz, kadınların mahrem yerlerinden bahsettiği gibi, erkekliği kalmamış hizmetçilerden bahsediyor. Bu sözlerden anlıyoruz ki, ZİYNET kelimesi ile Allah takılan süs eşyasından bahsetmiyor. Hatta bundan bahsetmesi hiç mümkün değil, çünkü Allah ne diyordu süslü giysi ve süs eşyası ile ilgili? Araf. 31. ayette, Ey âdemoğulları! TÜM MESCİTLERDE SÜSLÜ, GÜZEL GİYSİLERİNİZİ KUŞANIN. Araf 32. ayette ise bu konuda, çok daha güzel bir açıklama yapıyor ve bakın ne diyor.

“De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı SÜSÜ, GÜZEL, TEMİZ VE TATLI RIZIKLARI KİM HARAM ETMİŞ?” De ki: “Dünya hayatında onlar, İNANANLAR İÇİN DE VAR. KIYAMET GÜNÜNDE İSE YALNIZ İNANANLAR İÇİNDİR ONLAR.” Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.”

Buradan da anlıyoruz ki süslenmek ve dışarıda süslü güzel giyinmek yasak değil. Bu örneği verdiğimizde, kadın yalnız kocasına süslenir, süslenerek dışarı çıkamaz, takılarını gösteremez demek, Kur’an a göre yanlış olur. Çünkü Allah böyle bir yasaklayıcı hüküm vermemiştir. Tam tersine mescitlere giderken süslü, güzel giyinmemizi emretmiştir, hiçbir ayrım yapmadan. Bizler kendimiz karar veriyor ve kadın kocasından başka kimseye güzel, süslü görünemez diyoruz. Ayetlerde Allah açıkça söylemediği, kadına asla böyle bir yasak getirmediği halde, bizler nefislerimiz doğrultusunda imanımıza yön veriyoruz.

Acaba Allah hüküm vermediği halde, neden yalnız kadın süslenip, süs eşyası takıp gezemez deniyor da, erkekler kendilerine böyle bir yasak getirmiyor? Buda düşündürücü değil mi? Kadın süslenip gezemezse, erkekte bunu yapamaz. Ama erkekten bahseden bile yok. Demek ki ayette geçen ziynet sözünden, takılan takıları anlamamız Kur’an a göre doğru olamaz. Gelelim ayetin son kısmına. Ayette geçen cümleyi tekrar hatırlayalım. “GİZLEDİKLERİ ZİYNETLER BİLİNSİN DİYE, AYAKLARINI YERE VURMASINLAR.” Aynı ayeti TAKILARI bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar diye tercüme ediliyor. Bu cümleyi her iki şekliyle de düşünelim. Eğer ziynet kelimesinden takılan takı, altın, bilezik süs eşyası olarak algılamış olsaydık, bu takıların görünmesi için kadın hızlı, sert yürümesi, ayette geçen sözlerden yola çıkarak, ayakların sertçe hareket etmesi ile süs eşyaları belli olmaz. Çünkü süsler/takılar görünür vaziyettedir zaten. Ayağına takılan hal halı örnek vererek, ayeti anlamaya kalkarsak, ayeti bütünlüğünden uzaklaştırmış oluruz diye düşünüyorum.

Şimdi lütfen bu konu üzerinde daha dikkatle düşünelim. Evin kadını için, ziynetlerini saklama konusunda, daha rahat edecekleri kişiler sayılmıştı hatırlarsanız. Ayeti tercüme ederken, ziynetlerini gösterebilecekleri kişiler diye sayılmıştı. Bu çevirinin doğru olmadığını devamındaki cümleden anlıyoruz. Lütfen ayetin sonundaki bu cümle üzerinden düşünelim şimdide. Evin ahalisine, YAKINLARINA GİZLEDİKLERİ ZİYNETLER BİLİNSİN DİYE, AYAKLARINI YERE VURMASINLAR DİYOR. Demek ki kadının ziyneti, yani dikkat çeken göğüs bölgesi açıkta değil kapalı tam belli olmuyor ama daha serbest konumda. Yine gizleniyor ve örtüldüğü halde, KENDİLİĞİNDEN GÖRÜLEN GÖĞSÜN İRİLİĞİ, hızlı hareket ederek, cazibeli davranışlarla, dikkatin bu kısma çekilmemesi gerektiği uyarısı yapılıyor, özellikle ayette kadınlara. Kadın evin içinde hızlı hareket ederek, kırıtarak yürüdüğünde en çok dikkat çeken kısmı, özellikle Arap kadınlarının büyük, iri göğüsleridir. Bu cümleden de anlıyoruz ki, kadın evin içinde belki akrabaları ve ev halkı için daha rahat giyinebilecek ama ev halkının dikkatini, kendi cinsel objelerine dikkat çekecek hiçbir şey yapmamaya da, özen gösterecek.

Son olarak tekrar hatırlatmak isterim. Ayetleri lütfen rivayetlerin etkisinde, kelimelere farklı anlamlar vererek anlamaya çalışmayalım. Allah sorumlu olduğumuz MUHKEM ayetleri, çok açık şüphe duyulmayacak şekilde, nice örnekler vererek  gönderdiğini açıkça söylüyorsa, kadının saçlarını örtmesinin emrini verseydi, bunu da dolaylı değil, MUHKEM BİR ŞEKİLDE AÇIKÇA KADIN SAÇLARINI ÖRTMELİDİR DERDİ.  Kur’an’ın hiç bir ayetinde, Allah kadın saçlarını örtmelidir demiyorsa, lütfen inançlarımızı, geleneklerimizi dinleştirmeye çalışmayalım, hata ederiz. Hatta Allah’a ve elçisine iftira atanların safında oluruz.

Ben Kur’an bütünlüğünde, hurafenin etkisinde kalmadan düşündüğümde araştırdığımda bu ayetten bunları anladım. Hatalarım varsa, Rabbim affetsin ve gerçekleri görmem içinde, gönül gözlerimi açmayı nasip etsin bana ve cümlemize inşallah. Sizlere düşen, yazdıklarımı rivayetler ışığında değerlendirmeden, Kur’an merkezli anlamaya çalışmak olmalıdır. HEPİMİZ BU DÜNYADA TEK BAŞIMIZA İMTİHANIMIZI YAŞIYORUZ. İMTİHANIMIZINDA KUR’AN’DAN OLDUĞUNU, LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

4
Bu konunun doğru anlaşılması için, detaylı yazmak zorundayım, yazım uzun lütfen sabırla okuyunuz. Makaleme başlamadan önce şunu belirtmek isterim. Kur’an kölelik ve cariyelik kapısını, indirdiği ayetlerle kapatmıştır. Kur’an indirilmeden önce alınan köle ce cariyeler konusunda da onların lehine, yaşamlarını kolaylaştırıcı, düzenleyici hatta kölelik ve cariyelikten kurtaracak ayetler indirmiştir. Yani günümüzde artık cariyeliğe ve köleliğe Kur’an izin vermiyor diyebiliriz. Her konuda olduğu gibi, İslam inancında CARİYE konusu da, FIKIH kanalıyla nefsimizin istediği şekilde biçimlendirilmiştir. Önce şunu söylemek isterim, Kur’an da CARİYE ismiyle bir kelime geçmez. Ayetlere baktığınızda, ELİNİN SAHİP OLDUĞU, ELİNİN ALTINDA BULUNANLAR, kelimesini tercüme ederken, CARİYE diye tercüme etmişlerdir. Böyle olunca da ayetlerin, çok farklı anlaşılması sağlanmıştır. Kadın köleye cariye denir fıkıhta. Fıkıh inancı, batıl ve hurafe inançları Kur’an ayetlerine sokabilmek için, bu kelimeyi kullanmışlar ve başarılıda olmuşlardır. Kur’an köleliğin yanlış olduğunu, ayetlerle izah etmeye çalışmıştır kullarına, yani Allah köleliği kaldırmıştır. Kur’an savaşlarda bile esirleri köleleştirmeyi yasaklamış, ya fidye karşılığı ya da bedelsiz salıverin demiştir. İşin çok daha ilginci, Enfal 67. ayette Allah elçisine bakın ne diyor. “Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir Elçiye esir sahibi olmak yaraşmaz. “ Yani esir alıp köleleştiremezsiniz diyor.

Örneğin birçok ayette, bir insanın yaptığı yanlıştan, günahtan, işlediği suçtan kurtulması için, köle azat edilmesi gerektiğinin örneklerini vermiştir Allah Kur’an’da. YANİ KÖLELİK, ALLAH KATINDA ÇOK DAHA KÖTÜ BİR SUÇ Kİ, BAŞKA BİR KÖTÜLÜĞÜN, SUÇUN AFFI İÇİN, KÖLE AZAT EDİLMESİ ÖRNEĞİ VERİLİYOR. Gelelim FIKIH inancının, CARİYE yani kadın köle konusunda, kabul ettirdiği inanca. Cariye kelimesi sözlükte şu şekilde anlatılıyor. Cariye: Yabancı ülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan, ALINIP SATILABİLEN, HER KONUDA EFENDİSİNİN İSTEKLERİNE BAĞLI BULUNAN genç kadın, halayık. Kur’an indirildikten sonra, artık kölelik kaldırılmış, geleneklerinde olan cariyelikte sona ermiştir. Ama ellerinde olan köle ve cariyelerin durumu kurallara bağlanmış ve onların zamanla özgürleştirilmesi için ayetler indirilmiştir. Hatta onları evlendirin, onlarla evlenin emrini vermiştir Allah.  Günümüzde mezheplerin tekrar ortaya çıkarıp, kendi nefislerinde şekillendirdiği cariye konusunu, bakın nasıl anlatıyorlar.

“NİKÂH AKDİ, İKİSİ DE HÜR OLAN (bu sebeple vücutlarına da malik bulunan) bir erkekle bir kadının, karşılıklı olarak bir aile kurma ve cinsî yönden birbirinden yararlanma konulu -şartlarına uyarak yaptıkları- bir sözleşmeden ibarettir. Cariyeye sahip olmayı sağlayan akit ve tasarruf da (satın alma, miras, ganimet veya bağış yoluyla elde etme…) bir hukuki işlemdir ve BU HUKUKİ İŞLEM, SAHİBİ İLE CARİYE ARASINDA KARI-KOCA GİBİ YAŞAMA HAKKINI DA VERMEKTE, nikâh akdinden daha güçlü ve kapsamlı olarak onun yerine de geçmektedir.”  (Hayrettin Karaman.)

Çok ilginç ve bir o kadarda düşündürücü sözler. Şunu söylemek isterim, bu sözleri ve düşünceyi, Kur’an asla kabul etmez, onaylamaz böyle bir bilgide Kur’an da asla yoktur, olması da mümkün değildir. Özgür olmayan, kısıtlı olan bir kişinin, önce bir suçtan dolayı ceza alması gerekir. Bu cezayı da kişiler asla veremez, kanunlar verir. Kadın savaşta esir alınacak ve bu kadın alınıp satılacak ve erkek tarafından istediği gibi kullanılacak öylemi? Bu nasıl sapkın bir düşünce böyle. BÖYLE BİR İNANCI, ALLAH A NİSPET ETMEKTEN RABBİME SIĞINIRIM. Allah Kur’an ile bu yolu kapatmıştır. Bakın bir ayetinde bu konu ile ilgili ne diyor.

Nisa 3: Eğer (evlenmek istediğiniz için mallarını teslim etmediğiniz) yetim kızlara karşı görevinizi yerine getirememekten korkarsanız, hoşunuza giden kadınlardan ikisini, üçünü, dördünü nikâhlayın. ARALARINDA ADALETİ YERİNE GETİREMEMEKTEN KORKARSANIZ BİR TEK KADINI VEYA HÂKİMİYETİNİZ ALTINDA OLANI (BİR ESİR KADINI) NİKÂHLAYIN. Sıkıntıya düşmemeniz için en uygun olanı budur. (Süleymaniye vakfı)

Ayette bahsedilen hakimiyetiniz altındaki kadın sözüne CARİYE diyerek inanılmaz farklı anlamlar yükleniyor. Bakın ayette evlenme konusunda yetimlerden bahsederken, ayetin sonunda hakimiyetimiz altında olan esir kadınlarla da evlenebileceğimiz örneği veriliyor. Öyle şeyler anlatılıyor ki, akıl ve mantık kabul etmediği gibi, Kur’an da asla kabul etmeyecek sözleri, dine sokuyorlar ama itiraz eden ne yazık ki yok. Bizler ayetleri Kur’an ışığında düşünmeyip, beşerin rivayetlerinden yardım alarak anlamaya çalışırsak, inanın şeytanın oyuncağı oluruz. Size sorsam ve desem ki, Müslüman olan Kur’an’a iman eden bir kadın köle, yani dilimizde kullanılan şekliyle cariye, MÜSLÜMAN OLDUĞU HALDE NİKÂH KIYILMADAN, SAHİBİ OLDUĞU KİŞİYLE CİNSEL OLARAK BİRLEŞEBİLİR Mİ? Bizlere öğretilen fıkıh inancına göre birleşebilir. Daha sonrada kölenin sahibi onu başkasına satar, oda ona istediğini yapar, ondan cinsellik adına faydalanabilir öylemi? HANİ MÜSLÜMAN KADIN YADA ERKEK, EVLİ OLMAYAN BİR İNSANLA BİRLEŞEMEZDİ? BU APAÇIK ZİNADIR. Tabi bu durumdan sahibinin erkek çocukları da faydalanacaktır, buna kısıtlama yok. BU NASIL BİR İNANÇ Kİ, MÜSLÜMAN BİR CARİYEYE YADA KÖLE KADINA, BU ZALİMLİKLERİ REVA GÖRÜYORUZ. Sorduğumuzda özgür olan kadın bunu yapamaz deniyor. Bu ayrımı yapan bu kuralları koyan, asla Kur’an değildir, bu gerçeğin artık farkında olalım. BU ADALETSİZLİĞİ YARATAN, BEŞERİN USLANMAZ NEFİSLERİNİN ÜRÜNÜDÜR. İşte Kur’an ı rehber almazsan, böyle sözlere inanırsın.

Köle sahibi bir erkek, eğer Kur’an a iman eden gerçek bir Müslüman’sa, derhal kölelerini özgürleştirmesi gerekirdi ayetler indiğinde. Ama hepsinin bunu yapmadığını ayetten anlıyoruz. Sormak isterim, Allah’ın elçisi bu ayetleri tebliğ alıp, ümmetine tebliğ ettikten sonra, sizce hala köleleri, cariyeleri var mıydı? Vardı diyenler, Allah’ın elçisine iftira atan zalimlerdir. Bakın Allah, çok açık bir şekilde köleliğin ne derece kötü bir şey olduğunu ve iman eden gerçek bir Müslüman’ın, bundan vazgeçip, nasıl köleleri azat etmesi gerektiğini anlatıyor ve bizleri uyarıyor.

Beled suresi 11.12.13.14.15.16: Fakat insan, SARP YOKUŞU AŞAMADI. O SARP YOKUŞUN NE OLDUĞUNU SEN NEREDEN BİLECEKSİN? KÖLE ÂZAT ETMEKTİR veya açlık gününde yakını olan bir yetimi yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bakın Allah, iman ettiğini söyleyenlere, nasıl sitemde bulunuyor ve istediğim o zor yokuşu, kullarım aşamadı ve istediklerimi yapmakta zorlanıyorlar diyor. Devamında da yapılmasını istediği şeyleri sayıyor. İlk önce saydığı da, KÖLE AZAT ETMEK, YANİ ARTIK KÖLELİK ZULMÜNE SON VERMEKTİR DİYOR. Bu kadar açık bir uyarıyı alan Allah’ın elçisi, hala emri altında kölelerin olduğunu nasıl söyleriz. Ya da iman ettiğini söylediği kişiler, cariyeleri cinsel anlamda istedikleri gibi kullanabilir dediğine nasıl inanırız. Allah kölelerin azat edilmesini istediği gibi, onların içimizdeki kişilerle evlendirilmesini de ister bizlerden, köleliğe son vermek adına.  Hatta Kölelerle/cariyelerle evlenip, onları özgürleştirme örneklerini verir.

Nur 32: İçinizdeki bekârları, KÖLELERİNİZDEN VE CARİYELERİNİZDEN evlenmeye elverişli olanları evlendiriniz. Yoksulluk içindeyseler, Allah onları lütfu ile zenginleştirir. Allah lütfu bol olandır; her şeyi bilendir.( Bayraktar Bayraklı meali)

Allah cariye ya da köleleri, yine söylemem gerekirse ayette cariye kelimesi geçmez, bu ayette erkek ya da kadın köle, ya da size hizmet edenleri, içinizden bekârlarla evlendirin diyor ama bizler, cariyelerle evlenmeye gerek yok diyebiliyoruz ve bunlara iman ediyoruz. SİZCE ÖZGÜR KADINA İNEN, NAMUS VE İFFETİNİZİ KORUYUN AYETLERİ, MÜSLÜMAN KÖLE, CARİYE KADINLARA İNMEDİ Mİ? Onlar bu ayetlerden sorumlu değil mi? Kur’an da köle ve özgür insanın farklı sorumlu olduğu tek bir ayet vardır. Oda bir suç halinde, köleye verilecek ceza, özgür bir insana verilecek cezanın yarısı kadar olmalıdır emridir. Bunun nedeni de, Allah’ın uyarılarına rağmen, hala özgürlüğüne kavuşturulmamış, köleyi korumak ve kollamak adınadır. Allah’ın diğer tüm ayetleri, tüm Müslümanlar için geçerlidir. Bunun tersini düşünen, Kur’an’a iman etmiyor demektir. Nur suresi 31. ayetin kadınlara hitap eden ilk cümlesini, sizlere hatırlat isterim.” MÜMİN KADINLARA DA SÖYLE, GÖZLERİNİ HARAMDAN SAKINSINLAR, IRZLARINI KORUSUNLAR. ”Allah asla iman edenler arasında, özgür ya da köle diye ayrım yapmaz. Çünkü Allah köleliğin kaldırılmasını özellikle istemiştir. Kur’an tüm iman edenler içindir. Bizler ne yazık ki ayetlerde geçen kelimelerle öyle oynuyoruz ki, okuyanlar tedirgin oluyor ve neye inanacağını şaşırıyoruz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum ama aynı ayeti farklı meallerden yazacağım ki, birilerinin imanımızla nasıl oynadıklarını artık fark edebilelim..

Meariç 29.30.31: ONLAR NAMUSLARINI KORUYANLARDIR. ANCAK EŞLERİ YANİ (EVLİLİK YOLUYLA) MEŞRU OLARAK SAHİP OLDUKLARI KİŞİLER HARİÇ. ŞÜPHESİZ Kİ ONLAR, (EŞLERİYLE İLİŞKİLERİNDE) KINANMAZLAR. (Mehmet Okuyan)

Meariç 29,30: YİNE ONLAR Kİ, İFFETLERİNİ KORURLAR; ANCAK EŞLERİ, YANİ MEŞRU ŞEKİLDE HAKKINI VEREREK SAHİP OLDUKLARI KİMSELER MÜSTESNA: ZATEN ONLAR (MEŞRU EŞLERİYLE PAYLAŞTIKLARI CİNSELLİKTEN DOLAYI) KINANAMAZLAR. ( Mustafa İslamoğlu)

Meariç 29, 30, 31: Irzlarını koruyanlar -ANCAK EŞLERİNE VE CARİYELERİNE KARŞI MÜSTESNA; çünkü onlar kınanmaz; bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir-; (Diyanet vakfı meali)

Bu ayetleri, farklı tercümelerden okudunuz. Allah’ın bu ayette ne anlattığını anlayabilmemiz için, iman eden bir kadından evlilik için hangi şartları istiyorsa, aynı şartlarında cariyeler/köle kadınlar için geçerli olacağını düşünmeli ve ayeti öyle anlamaya çalışalım. Hatta köle kadınların birde, Müslüman olduğunu lütfen unutmayalım. Ayetin sonunda Allah ne diyor? Çünkü ancak o zaman, hiçbir kınamaya uğramazlar. İşte bu cümle bizlerin doğru anlamamızı ve doğru karar vermemize anahtar olmalıdır. Allah bir kadınla, nikâh yani evlilik sözleşmesini yapmadan, cinsel ilişkiye girmemizi yasaklamıştır. Bunun dışında yapacağımız her türlü evlilik, hem Allah hem de toplum tarafından hoş görülmeyecek, kabul edilmeyecek bir davranıştır. AYETTE SAHİP OLDUKLARI, ELLERİNİN ALTINDA BULUNAN SÖZÜNDEN, EVLİ OLDUKLARI DİĞER EŞLERİ ANLAŞILMALIDIR. Ellerinin altındakiler sözünden yalnız eşler değil, cariyelerde kast ediliyor diye anlamalıyız diyenlere ‘de, şunu söylemek isterim. Bu durumda ellerinin altında bulunan cariye, kadın köleyle evlenmeden asla birlikte olamazsın.  Bunun dışında söylenecek her söz, Kur’an a aykırıdır. Bakın Allah özgürlüğü kısıtlı, cariye/köle Müslüman kadınlarla evlenmeyi nasıl teşvik ediyor.

Bakara 221: İMAN ETMEDİKÇE PUTPEREST KADINLARLA EVLENMEYİN. BEĞENSENİZ BİLE, PUTPEREST BİR KADINDAN, İMANLI BİR CÂRİYE/KÖLE KADIN KESİNLİKLE DAHA İYİDİR. ……..(Diyanet vakfı)

Bu ayette de aslında, özgürlüğünden yoksun köle kadından bahseder, cariye kelimesi bu anlamda verilmiştir. Bakın Allah, iman etmiş bir cariye nasıl tercih edilip evlenilmelidir diyor. Bizler ise Allah korusun cariyelerle, istediğimiz gibi ilişkide bulunabileceğimizi söyleyebiliyoruz. Böyle bir durumda, bu kadınlardan doğacak çocukların durumunu düşünün. Sizce Allah Kur’an’da böyle bir sapkınlığa izin veriyor olabilir mi? Bunların normal olduğunu söyleyenler, Allah a iftira atanlardır. Sizlere konun daha iyi anlaşılması için bir örnek daha vermek istiyorum.

Ahzab 52: Bundan sonra [başka] hiçbir kadın sana helal değildir -onları[n hiç birini] başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse de, değiştirme[ne izin verilmemiştir]-  [halen] SAHİP OLDUKLARIN DIŞINDA [HİÇ BİRİ SANA HELAL DEĞİLDİR]. Allah her şeyi görüp gözetendir. (Muhammed Esed meali)

Ahzab 52:  BUNDAN SONRA ARTIK BAŞKA KADINLARLA EVLENMEN DE SAĞ ELİNİN SAHİP OLDUKLARI (MEVCUT EŞLERİN) HARİÇ, GÜZELLİKLERİ SENİN HOŞUNA GİTSE BİLE BUNLARI BAŞKA EŞLERLE DEĞİŞTİRMEN DE SANA HELAL DEĞİLDİR.  ALLAH HER ŞEYİ GÖZETLEYİCİDİR.( Mehmet Okuyan meali)

Ahzab 52: BUNDAN SONRA, GÜZELLİKLERİ HOŞUNA GİTSE BİLE BAŞKA KADINLARLA EVLENMEK, EŞLERİNİ BOŞAYIP BAŞKA EŞLER ALMAK SANA HELÂL DEĞİLDİR. ANCAK SAHİP OLDUĞUN CARİYELER BAŞKA. ŞÜPHESİZ ALLAH, HER ŞEYİ GÖZETLEYENDİR. (Diyanet meali)

Dikkat ederseniz bu ayet, Allah’ın Resulü ile ilgili. Bundan sonra ne kadar istersen iste, artık evlenemezsin diyor. Bunun elbette birçok nedeni vardır ama ona girmeyelim. Peki devamında söylediği cümleden ne anlamalıyız. Aslında ayette cariye kelimesi geçmiyor ama Diyanet mealinde CARİYE diye yazmış. Düşünebiliyor musunuz Allah Resulüne, savaşlarda sana esir almak yaraşmaz, ya bedeli ile yada bedelsiz esirleri salıver diye ayet indirecek, ama Resulü savaşlarda esir kadınları cariye diye mi alacak? Birde onlardan, bahsedildiği anlamda faydalanacak öylemi? Bizler Kur’an ile bir  bağ kurmazsak, bizleri işte böyle aldatırlar. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, Beled suresi 11, 12. ayetlerde, Allah’ın uyarısını lütfen aklımızdan çıkarmayalım. “O SARP YOKUŞUN NE OLDUĞUNU, SEN NEREDEN BİLECEKSİN? KÖLE ÂZAT ETMEKTİR.” Yani Allah bu ayette, köle azad etmenin kullarına zor geldiğini söylüyor ve bizleri uyarıyor.

Şunu asla unutmayalım, Allah kölelerin azad edilmesini, bağışlanmasını, özgürlüğüne kavuşturulmasını, bizlerden özellikle istiyor. BU DURUMDA, ALLAH’IN ELÇİSİNİN KÖLESİ, CARİYESİ OLABİLİR MİDE, bizler evlenme yasağından sonra, elinin altındaki köle cariyelerle Allah’ın elçisinin evlenebileceğini ya da birlikte olacağını söylediğine inanıyoruz. Bu mümkün değil. Demek ki Allah’ın elçisinin, elinin altındakilerden kast edilen, evli olan diğer eşleriyle yetinmesi gerektiği anlaşılıyor. Diğer ayetlerde de ellerinin altındakiler sözünden evlilik akdini, sözleşmesini yapmış, diğer eşler olarak anlamalıyız. Yoksa Kur’an’ın tamamına ters düşen, bir inancın arkasından gitmiş oluruz. Bu konuda çok daha dikkat çekici bir örnek daha vermek istiyorum, farklı tercümelerden.

Müminun 6: ANCAK EŞLERİ YANİ (EVLİLİK YOLUYLA) MEŞRU OLARAK SAHİP OLDUKLARI KİŞİLER HARİÇ;  ŞÜPHESİZ Kİ ONLAR (EŞLERİYLE İLİŞKİLERİNDE) KINANMAZLAR. (Mehmet Okuyan meali)

Müminun 6: Eşleri -yani, [evlilik yoluyla] meşru olarak sahip oldukları insanlar-  dışında [kimsede arzularına doyum aramazlar]: çünkü onlar (eşleriyle olan ilişkilerinden dolayı) kınanmazlar. (Muhammed Esed meali)

Müminun 6: ANCAK EŞLERİ VE ELLERİNİN ALTINDA BULUNAN CARİYELERİ BUNUN DIŞINDADIR. ONLARLA İLİŞKİLERİNDEN DOLAYI KINANMAZLAR. (Diyanet meali)

Sayın Mehmet Okuyan ayete şöyle bir dip not bırakmış, onu da yazmak isterim. “Bu cümle “Ancak eşleri veya ellerinin/yeminlerinin sahip oldukları kişiler istisna” şeklinde de tercüme edilebilir. Bu durumda kastedilen, cariyelerin nikâhlanmasıdır ki bu da cariyelik kurumunun bitirilmesine katkı verecektir.” Gerçekten çok doğru ve detaylı bir açıklama. Kur’an’ı tercüme ederken, ne yazık ki mezheplerin batıl inançlarının etkisinde tercüme edildiğinde, işte böyle inanılmaz farklı sonuç çıkıyor ortaya. Diyanetin tercümesinde Eşleri kelimesinden sonra, sanki eşleri olmayan ama cariyeleri, köleleri ile de cinsel ilişkiye girilebileceği izlenimi veriliyor. Bu düşüncenin tamamının Kur’an’a aykırı olduğunu hala anlayamayanlar, Allah’ın huzurunda anladıklarında, iş işten geçmiş olacaklardır, hatırlatırım. Bu ayete Muhammed Esed mealinde çok dikkat çekici bir not yazmış, paylaşmak isterim.

“Lafzen, “YAHUT SAĞ ELLERİNİN MALİK OLDUĞU KİMSELER” (ev mâ meleket eymânuhum). Çoğu müfessirler, bu ifadenin şüphe götürmez bir biçimde kadın kölelerle ilgili olduğunu ve ev (“yahut”) takısının da, meşru seçeneklerden birine işaret için kullanıldığını ileri sürmüşlerdir. BU GELENEKSEL YORUM BİZCE, KADIN KÖLELERLE EVLİLİK DIŞI CİNSEL İLİŞKİNİN MEŞRUİYETİNİ ÖNGÖRDÜĞÜ SÜRECE, DOĞRU VE KABUL EDİLEBİLİR GÖZÜKMEMEKTEDİR: Çünkü böyle bir öngörü ya da ön kabul, KUR’AN’IN KENDİSİYLE ÇELİŞMEKTEDİR .”

Değerli din kardeşlerim, işte bizler İslam’ı böyle yaşıyoruz. Sorgusuzca araştırmadan, düşünmeden. Karar elbette sizlerin. Ama lütfen inancımızla oynayanların, bizleri istedikleri gibi din adına yönetmeye çalışanların oyuncağı olmayalım. İnanın hesap günü, çok üzülenlerin safında oluruz. Allah bizlere akıl vermiş ve bu aklı kullanmamızı istemiştir. Elde Kur’an düşünen, Allah’ın doğru yolunu bulacaktır.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

5
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim iki ayet olacak. Maide 6 ve Nisa 43. Ayetlerde geçen CÜNÜP kelimesi ile Allah, hangi halde cünüp olursunuz diye açıklama yapıyor ve neden bu durumda tertemiz yıkanın emrini veriyor, onun üzerinde birlikte düşünelim. Çünkü bazı arkadaşlarımız, cünüp kelimesinden neyi kast edildiği Kur’an ayetlerinde açıklanmamış diyorlar, gerçekten açıklanmamış mı ona birlikte bakalım. Cünüp ayetlerde kelime anlamı olarak, temiz sayılmayan anlamında kullanılmış olup, bu durumda ibadet yapılamayacağı hükmünü vermiştir Allah. Bu kelimenin geçtiği iki ayeti birlikte anlamaya çalışırsak, ne maksatla ayette söylendiği ve ne yapılması istendiği anlaşılır. İki ayeti önce okuyalım.

Maide 6: Ey iman edenler! Salât’a  (namaza) kalktığınız zaman YÜZLERİNİZİ VE DİRSEKLERİNİZE KADAR ELLERİNİZİ KOLLARINIZI YIKAYIN; BAŞLARINIZI VE AŞIK KEMİKLERİNE KADAR AYAKLARINIZI MESH EDİN! CÜNÜP OLDUYSANIZ TEMİZLENİN (YIKANIN)! Hastaysanız veya yolculuktaysanız veya sizden biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara (cinsel olarak) dokunup da (bu durumlarda) SU BULAMAMIŞSANIZ, O ZAMAN TEMİZ BİR TOPRAK ARAYIN VE YÜZLERİNİZİ DE ELLERİNİZİ DE ONDAN (ONUNLA) [MESH] EDİN!  Allah size herhangi bir güçlük (çıkarmak) istemez fakat sizi tertemiz kılmak ve size (verdiği) nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. (Mehmet Okuyan meali)

Nisa 43: Ey iman edenler! SARHOŞ İKEN NE SÖYLEDİĞİNİZİ BİLİNCEYE KADAR, BİR DE -YOLCU OLMANIZ DURUMU MÜSTESNA- CÜNÜP İKEN YIKANINCAYA KADAR NAMAZA YAKLAŞMAYIN. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan/tuvaletten gelince ya da EŞLERİNİZLE CİNSEL İLİŞKİDE BULUNUP, SU DA BULAMAZSANIZ o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. (Diyanet meali)

İki ayete baktığımızda her ikisinde de her ayetin ilk bölümünde bahsedilenler, ikinci bölümünde daha detaylı açıklanıyor. Örneğin namaza kalktığınızda normal şartlarda suyla yıkayarak, temizlenerek abdest alınması gerektiği tarifini yapıyor. Abdesti tarif ettikten sonra, farklı bir konuya değiniyor ve CÜNÜP olduğunuzda temizlenin, yıkanın diyor ama nasıl cünüp olunur bunu önce açıklamıyor.

Ayetin devamında, her ikisinde de temizlenmenin abdest almanın detayına giriyor ve kafamızda oluşabilecek tüm sorulara cevap veriyor. Örneğin Hastaysanız veya yolculuktaysanız veya sizden biriniz tuvaletten geldiyse, ya da eşinize cinsel temasta bulunduysanız, bu durumda su bulamadıysanız, yani abdest alacak, ya da yıkanacak imkânınız yoksa teyemmüm edin diyor. Her iki ayette de aynı konuya kendi içinde açıklama getiriyor.

Konuyu özetlemek gerekirse, her iki ayette de Cünüplük konusunu ayetlerin ikinci bölümünde açıklıyor. Önce cünüpseniz namaza durmayın diyor. Tabi bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmeyenler, ya da kafalarında soru işareti olanlar olabilir. Dikkat ettiyseniz her iki ayetin ilk bölümünde, kısaca verdiği hükmü, devamında detaylandırıp açıklıyor. Örneğin ayetlerin ilk bölümünde, namaza durmadan önce sakın kendinizi bilmeyecek kadar sarhoş namaza durmayın, normal koşullarda tarif edildiği gibi abdest alarak namaza durun diyor ama ilk bölümünde belki tam anlaşılmayan CÜNÜP olduğunuzda da namaza durmayın hükmünü, ayetin ikinci bölümünde ne yapıldığında cünüp olunacağını açıklıyor.

Hastaysanız, yolcuysanız, tuvalete gittiyseniz abdest alacak durumunuz yoksa ya da eşinizle cinsel ilişkide bulunduysanız, normal şartlarda abdest almanız gerekir, ama su bulamadıysanız bu durumda teyemmüm edebileceğimiz kolaylığını anlatıyor. Her iki ayette aynı konuyu işliyor.  Namaza durmadan önce ne yapılması gerektiği bilgisini veriyor, devamında da bu konu ile ilgili, aklımıza gelebilecek her türlü soruya detaylı cevap veriyor. AYETTEN CÜNÜP DEN KASTEDİLENİN CİNSEL İLİŞKİYE GİRİLDİĞİNDE ORTAYA ÇIKAN DURUMA VERİLEN İSİM OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Peki, Allah neden bu durumda yıkanın demiş olabilir, burası önemli. Bunu bilirsek emrin amacını daha iyi anlarız ve hayatımıza hemen geçirmenin yolunu ararız.

Cinsel ilişki esnasında, kadın ya da erkek çok fazla güç sarf ettiği için, aşırı enerji kaybettiğinden ısınma olur ve vücudumuzun her tarafı çok fazla terler. Hatırlatırım yalnız cinsel bölgeler değil, bedenimizin her bölgesi belki farklı ölçülerde ama aşırı terler. Terlemeyi engellemek mümkün değildir. TERLEYEN BİR İNSANIN NASIL KOKTUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ. Demek ki bu durumdan sonra yıkanmakta ki amaç, toplumun arasına katılmadan önce temizlenmek, kokudan kurtulmak olduğu anlaşılıyor. Allah da özellikle huzuruma dururken böyle karşıma çıkmayın diyerek, bizleri temizliğe davet ediyor, toplum içinde dolaşırken çevremizi rahatsız etmemizi bu yolla engelliyor. Ayrıca cinsel ilişkiden sonra enerji kaybından dolayı beden yorulduğundan, uyku hali belirir. Yıkanınca bu uyku halinden de kısmen kurtulmuş oluruz. Maide suresi 6. Ayetin sonunda, cünüp olan birisinin tertemiz yıkanması gerektiğinin nedenini açıklıyor ve ne diyordu hatırlayalım. “ALLAH SİZE HERHANGİ BİR GÜÇLÜK ÇIKARMAK İSTEMEZ. FAKAT SİZİ TERTEMİZ KILMAK VE SİZE VERDİĞİ NİMETİNİ TAMAMLAMAK İSTER Kİ ŞÜKREDESİNİZ.”

Geleneksel İslam anlayışında cünüp olan kişinin neredeyse, tüm yaşamının kısıtlandığı, hatta yemek bile yiyemeyeceği anlatılır. Tabi bunların hepsi mezheplerin dine yaptığı ilavelerdir yani beşeridir ve uydurmadır. Allah’ın yasağı, bu halde namaza huzuruma durmayın hükmüdür. Önemli olan Allah’ın cünüp halinde, bizlerin elinden geldiği en kısa zamanda tertemiz yıkanmamız ve toplum içine çıkarken öyle çıkmamız gerektiği bilincinde olmamızdır. Cünüp olan bir kişinin yıkanırken nasıl abdest alacağı konusunda da birçok rivayet ve beşeri bilgiler vardır. Şuradan başlayacaksın şunları yapacaksın gibi. Tüm bunlar rivayetlerin dine ilaveleri ve dini zorlaştırmanın yollarıdır. Allah isteseydi bu haldeki bir insanın tıpkı namaz abdesti gibi, nasıl abdest alacağını bizlere açıklardı. Açıklamayıp bu durumda olanlar, çok basit bir şekilde TERTEMİZ YIKANSIN DEMİŞSE, lütfen haşa Allah’ın hükümlerini eksik, yetersiz görürcesine kendi nefsimizce sıralamalar yapıp, böyle yapmazsan olmaz diyerek hükümler koymayalım.

Allah Kur’an’da, şükürler olsun bizlerin sorumlu olduğu her konuya basit ve kolay cevaplar veriyor. Ama bunu anlayabilmemiz içinde, Kur’an bütünlüğünde batıldan uzak düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emrediyor.  Çünkü Allah Kur’an’ı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, biz kolaylaştırdık ve açıkladık diyor.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

6
Bu makalemin konusu, Nisa suresi 65. ayet olacak. Bazı kişiler tarafından bu ayet kendilerine kanıt gösterilip, bakın bu ayette Allah Elçisinin rivayet edilen hadislerine de mutlaka uyulması gerektiğine kanıt gösteriyorlar. Önce ayeti yazalım, bakalım Kur’an bütünlüğünde Allah bu ayette kullarını, ne maksatla uyarıyor.

Nisa 65: Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar, ARALARINDA ÇIKAN ÇEKİŞMELİ İŞLERDE SENİ HAKEM YAPIP, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.  (Diyanet meali)

Ayetten de açıkça anlaşılacağı gibi, bu uyarı ve ikazlar, ALLAH’IN ELÇİSİNİN YAŞADIĞI DÖNEME AİT BİR ÖRNEK. ALLAH’IN ELÇİSİNİ ARALARINDA ÇIKAN BİR ANLAŞMAZLIK, ÇEKİŞME KONUSUNDA HAKEM YAPTIKLARI HALDE, VERDİĞİ KARARLARA UYMAYAN BAZI KİŞİLERİN DAVRANIŞLARINDAN BAHSEDİYOR VE O KİŞİLER UYARILIYOR, NASIL DAVRANMASI GEREKTİKLERİ KONUSUNDA İKAZ EDİLİYOR. Hatırlatmak isterim, bahsedilenler iman ettiğini söyleyen kişiler. Bunlar kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklarda, önce hakem olarak Allah’ın Elçisini kabul ediyorlar. Tartışma konusunda adaletli Kur’an merkezli bir karar verdiği halde,  Allah’ın Elçisinin verdiği karara tam bir teslimiyetle uymadıklarını anlıyoruz. Peki, bu ayette Allah, hangi konuda Elçisinin hakem yapıldığından bahsediyor? ARALARINDA ÇIKAN ÇEKİŞME YANİ ANLAŞMAZLIK KONUSUNDA. Detayının önemi yok. Allah’ın Elçisi de Aldığı görev ve yetki ile Allah’ın hükümleri doğrultusunda kararlar veriyor. Yoksa Allah’ın koymadığı bir hükmü verip, dine ilaveler yapmıyor Allah’ın Elçisi. Bu ayet örnek gösterilip, bakın demek ki Allah’ın Elçisinin dini konularda verdiği hüküm, karar Allah katında da geçerlidir. Demek ki Elçinin hadisleri de Kur’an’dan sonra, dinin ikinci kaynağı olduğu anlaşılıyor, diyerek kendilerine zorlama ayetten uzak kanıt yaratıyorlar. Konuyu daha iyi anlayabilmek için, bu ayetin bir öncesine bakalım.

Nisa 64: Biz hangi Elçiyi gönderdiysek, BİZİM BİLGİMİZ ALTINDA KENDİSİNE BOYUN EĞİLSİN DİYE GÖNDERMİŞİZDİR. Onlar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde SANA GELSELER VE (SENİN HUZURUNDA) ALLAH’TAN BAĞIŞ DİLESELERDİ, SEN DE ONLARIN BAĞIŞLANMASI İÇİN DUA ETSEYDİN, o zaman Allah’ın kendine yönelenlerin dönüşünü (tevbesini) kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette göreceklerdi. (Süleymaniye vakfı)

Bakın Allah gönderdiği Elçilerini, nasıl kontrol altında tuttuğunu söylüyor. “BİZİM BİLGİMİZ ALTINDA, KENDİSİNE BOYUN EĞİLSİN DİYE GÖNDERMİŞİZDİR.” Demek ki Allah’ın Elçisinin yaşadığı dönemden özellikle bahsediliyor ve Allah Elçilerinin vereceği her kararda, ALLAH’IN HÜKÜMLERİ İLE KARARLAR VERDİĞİNİ VE ALLAH TARAFINDAN KONTROL EDİLDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Yani Allah’ın Elçileri kendi düşünceleri ile değil, Allah’ın indirdiği hükümleri, ayetleri ile kararlar veriyor. Ayetin devamında, Onlar yani kullarım anlaşamadığı zor durumlarda, sana gelseler danışsalar ve yaptıkları yanlışlıklarından dolayı, senin huzurunda bir daha bu hataya düşmeyeceğiz diyerek ALLAH’DAN BAĞIŞLANMA DİLESELER, SENDE ONLARIN BU HATALARI BİR DAHA ÜMMETİM YAPMAYACAKLARINA ŞAHİT OLARAK, ONLAR İÇİN DUA ETMİŞ OLSAYDIN ALLAH’A, ONLARI NASIL BAĞIŞLADIĞIMI, NASIL MERHAMETLİ OLDUĞUMU ANLAYACAKLARDI DİYOR. Çünkü Allah Elçilerinin yaşarken her anını takip ediyor ve en küçük bir hatalarında onları uyarıp ikaz ediyordu. Allah’ın Elçilerinin bundan dolayı hata yapamayacağı bilgisini de veriyor ayet. Bizlere Elçinin rivayet yolla ulaşan hadisleri, hiç bir kontrolden geçmeden bizlere ulaştığını ve tahrifata,  değişime uğrama riskinin çok yüksek olduğunu, lütfen unutmayalım.

Bu ayet üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, aslında günümüzde yaptığımız çok önemli bir yanlışımıza da dikkat çekiyor. Allah’ın Elçisi yaşarken bile, onu hakem yaptıkları halde, Kur’an hükümleri doğrultusunda vereceği karara, uymayanların olduğunu anlıyoruz. Günümüzde ise işler tam tersine dönmüş, bizlerin ayrılığa düştüğümüz konuda hakemimiz, delil ve kanıtımız Kur’an olması gerekirsen, Elçiye ait olduğu iddia edilen ama Kur’an’ın hiç bahsetmediği, Kur’an gibi koruma altında olmayan rivayet hadisler delil, kanıt gösteriliyor. Demek ki he şey tersine dönmüş ama bizler farkında bile değiliz.

Dikkatinizi çekmek ve hatırlatmak isterim, bu ayet aslında yapılan çok büyük, başka bir yanlışımıza da açıklık getiriyor. Elçilerde şefaatçidir diye inananlara Allah bu ayette, Elçilerim ancak iman ettiğini bildiği, şahit olduğu doğru yolu seçeceğine söz verdiği ümmetinin günahları için Allah’a dua edebileceğini, başka hiçbir şey yapamayacağına apaçık kanıttır. Lütfen Muhammet 19. ayeti de okuyunuz. Aynı konuya açıklık getiriyor. ALLAH AYETİNDE, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYORDA, ELÇİSİNE SANA İNDİRDİĞİMLE KULLARIMA HÜKMET EMRİ VERİYORSA, ALLAH’IN ELÇİSİNİN DİNDE ALLAH’IN HÜKÜM ORTAĞI OLMASI VE KUR’AN’IN BAHSETMEDİĞİ KONULARDA DA HÜKÜMLER VERMESİ MÜMKÜN MÜ? HALA MÜMKÜN DİYENELRE SÖZÜM YOK. ONLAR TÜM GERÇEKLERİ HESAP GÜNÜ GÖRECEKLER AMA VAKİT GEÇMİŞ OLACAK.

Batıl inançlarını aklamak ve rivayetleri din diye yaşamak isteyenler, ne yazık ki hiç ilgisi olmayan ayetlere öyle anlamlar yüklüyorlar ve doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayet hadisleri, dinin asli unsuru yaparak, hem kendilerini hem de toplumu aldatıyorlar. BU HATALAR ANCAK KENDİMİZİ KANDIRMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ, LÜTFN UNUTMAYALIM. Bakın Allah görev verdiği Elçilerinin, ayetleri nasıl tebliğ ettiğini, kontrol ve denetim altında tuttuğunu söylüyor bizlere.

“FAKAT O, ELÇİNİN ÖNÜNDE VE ARKASINDA GÖZETLEYİCİ (MELEK)LER YÜRÜTÜR Kİ ELÇİLERİN, RABLERİNİN VAHİYLERİNİ TEBLİĞ ETTİKLERİNİ BİLSİN. ALLAH, ONLARIN HER HÂLİNİ KUŞATMIŞ VE HER ŞEYİ İNCEDEN İNCEYE SAYIP DÖKMÜŞTÜR.” (Cin 28)

Bu uyarı ve ikazları alan Allah’ın Elçisi ümmetine, Allah’ın vahyi dışında, bunlarda Allah’ın emri gibidir, dinimizin gerekleridir bunlara da uymalısınız der mi? Hatırlayınız Allah Elçisinin ne demesini istiyordu Ahkaf 9. ayette? “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” Bu bilgiyi, uyarıyı bizlere tebliğ eden Allah’ın Elçisi, Kur’an dışından tek kelime dine ilave yapabilir mi? Rad 40. ayetinde Allah, Elçisine ne diyordu? “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR” Sizce bu uyarıyı Alan Elçi, Allah’ım beni postacı olarak mı gönderdin, bırak bende dine hükümler koyayım demiş olabileceği anlama gelen sözleri nasıl düşünürüz. Bu kadar mı aklımızı kaybettik, bu kadar mı Kur’an’ı terk ettik. Kehf suresi 56. ayetinde Allah Elçilerinin yetkilerini, görev ve sorumluluklarını bizlere açıklarken ne demişti hatırlayalım. “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. “

BUNCA AÇIK AYETLERİ TEBLİĞ ALIP, İMAN ETTİĞİMİZİ SÖYLEYİP, ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DEDİĞİNE İMAN ETTİĞİMİZ HALDE, BİZLER ALLAH’IN ELÇİSİNİN’DE DİNE KUR’AN’DA BAHSEDİLMEYEN KONULARDA, HÜKÜMLER VERECEĞİNE İNANMAYA DEVAM EDİYORSAK, BİZLERİN İMANLARINDA GÜNÜMÜZ TABİRİYLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, VİRÜS VAR DEMEKTİR. BU DURUMDA BU VİRÜSTEN KURTULABİLMEMİZ İÇİN, İMANIMIZA KUR’AN İLE FORMAT ATMAMIZ GEREKİR.

Dilerim bu yanlışları yapmayan, rivayet ve sanı bilgilerden uzak, Allah’ın yolundan giden ve yalnız Kur’an’ın ipine sarılan, Allah’ın azınlık sevgili kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

7
Yazılarımda geleneksel İslam inancının söylem ve inançlarına çok önem veririm ve onların adeta slogan yaptıkları sözler üzerinde makalelerimi yazarım ki, yaşanan İslam ile Allah’ın indirdiği İslam arasındaki çok büyük fark ve yanlışlar daha iyi anlaşılabilsin, ortaya çıksın. Bu makalemde de yine bu konu ile ilgili bir örnek paylaşmak istiyorum sizlerle. Lütfen hiçbir etki altında kalmadan, bu söylem ve düşünce üzerinde dikkatle düşünelim ve söylenenleri Kur’an süzgecinden geçirelim. Bakın bir arkadaşımız nasıl bir cevap vermiş yazıma.

“HER KİM SANA KUR’AN YETER DİYORSA, ŞEYTANIN TA KENDİSİDİR. PEYGAMBERİMİZ OLMADAN HİÇBİR İBADET TAM OLMAZ, OLAMAZ.”

Bir Müslüman Kur’an’ı hiç okumamış olsa bile, aklı ve mantığıyla düşünmüş olsa, bu sözleri asla söylemez. ÇÜNKÜ BU İNANÇ HAŞA, ALLAH’IN KİTABINI YETERLİ GÖRMEYİP, EKSİKLİKLE YETERSİZLİKLE İTHAM ETMEKTİR. Çünkü şu anda Allah’ın Resulü aramızda yok. Bu durumda bizler, ibadetlerimizi tam olarak Allah’ın emrettiği gibi yapamayacak mıyız? Kur’an, ibadetlerimizi yerine getirmek için gerekli açıklamayı vermiyorsa, her şeyden önce Allah, bizleri bu ibadetlerden sorumluda tutmaz. Ama ayetleri detaylı verdiğini Kur’an’da açıkça söylüyor. Allah hükümlerini yerine getirebilmemiz için, detaylı bilgileri rivayetler yoluyla bizlere ulaşan kaynaklardan öğrenmemizi istemiş olabilir mi? Bu mümkün değil, ÇÜNKÜ ALLAH, BİZ KİTAPTA HİÇBİR EKSİK BIRAKMADIK, KUR’AN’IN İPİNE SARIN, EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİNİN SAKIN ARDINA DÜŞMEYİN. KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN HESABINI SORARIM. SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM, ÇÜNKÜ KUR’AN’I BEN KORUYORUM VE NİCE ÖRNEKLERLE KUR’AN’I BİZ AÇIKLADIK DİYOR. HATIRLATIRIM KUR’AN’IN BAHSETMEDİĞİ VE DİNE YAPILAN ONCE RİVAYETİ, ALLAH KORUMUYOR. BU DURUMDA BUNLARA NASIL GÜVENİRİZ VE BUNLAR OLMADAN, İBADETLERİMİZİ BİLE YERİNE, NASIL GETİREMEYİZ DERİZ?

Unutmayalım lütfen, Allah sözünde durandır. Bu sözleri söylemesi için bir Müslüman’ın aklını ve Kur’an’ı bir kenara bırakıp, sorgusuzca birisinin sözlerine tabi olması gerekir. Şunu lütfen düşünelim, Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim diyorsa, Kur’an’da emrettiği ibadetleri nasıl yerine getirmemiz gerektiğini, gerektiği kadar açıklamıştır. Lütfen rivayetlere değil, Allah’a güvenelim. Aslında geleneksel mezhep, tarikat ağırlıklı İslam’ı yaşayan kardeşlerimizin genel çoğunluğu, bu inancı kabul ediyor. Gerçekten bu söylenenler doğru olabilir mi? Sırf rivayet edilen ve Allah’ın Resulüne isnat edilen tüm hadisleri sorgulamadan kabul edip yaşayabilmek için, farkında olmadan, Allah’ın kitabına ve yüce Rabbimize öyle saygısızlık yapıyoruz ki, Allah’a şirk koştuğumuzun ve Allah’ın Resulüne iftira attığımızın farkında bile olamıyoruz. Bakın Allah Resulünü nasıl uyarıyor ve neye uymasını emrediyor.

“SONRA SENİ DE DİN KONUSUNDA BİR YASA/ŞERİAT SAHİBİ KILDIK, ONA UY. BİLMEYENLERİN HEVESLERİNE UYMA.” (Casiye 18)

Bakın her şey ne kadar açık ve net. Hiçbir dine tabi olmayan ama gerçeklerin arayışında ÜMMİ olan Resulüne Allah, bakın nereye uyması konusunda açık uyarıda bulunuyor. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz diye uyardıktan sonra, Resulüne kesin bir tembihle, SANA DİN KONUSUNDA BİR YASA/ŞERİAT İNDİRDİK, ONA UY DİYOR. SANA ANLATILAN RİVAYETLERE SAKIN UYMA DİYEDE İKAZ EDİYOR. Ama bizler tüm bunlardan habersiz, kim Kur’an yeter diyorsa o şeytanın ta kendisidir diyebiliyoruz. Sakın şeytanın ta kendisi, bu rivayetlere inananlar olmasın? İşte şeytan insanları böyle aldatıyor ki, yanlışlarını göremesinler. Gelelim söylenen sözlere. Gerçekten de bir Müslüman bana Kur’an yeter diyorsa, şeytanın ta kendisi midir?  Yoksa bu düşünce sahiplerimi şeytanın ta kendisidir, ne dersiniz? Gelin bu sözlerin hangisinin doğru olup olmadığını Kur’an’a soralım, bakalım bize ne cevap verecek.

“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.”  (Kehf 56)
“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)
“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.”(Ahkaf 9)

Bakın bu ayetlerden sizler, Allah Resulünü ne maksatla gönderdiğini anladınız? Allah’ın Resulünün hadisleri olmadan Yalnız Kur’an ile hiçbir ibadetimizi yapamayız ve Allah’ın emirlerini yerine getiremeyeceğimizi mi söylüyor? Başka hiçbir ayeti okumamış olsaydınız bile bu ayetlerde Allah, Resullerine/Elçilerine verdiği görev ve yetkinin, sadece Allah’ın vahyini tebliğ etmek olduğunu anlardınız. Allah yerine getirmemizi istediği ibadetleri açıklamadan hayata geçireceğimiz detayları vermeden, bizleri sorumlu tutacağına nasıl inanırız. BİZLERE MEZHEPLERİN ÖĞRETTİĞİ VE DİNE YAPTIĞI İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖRMEDİĞİMİZDE, BU YANŞLARI NE YAZI Kİ BİZLER YAPIYORUZ. LÜTFEN KENDİMİZE GELELİM, BUNUN HESABINI VEREMEYİZ.

Ahkaf 9. Ayetinde Allah’ın Resulü, ben bana vah yedilene yani KUR’AN’A uyarım diyor ve üstüne basa basa da, Allah’ın Resulü konuya açıklık getirmek adına, ben sadece apaçık bir uyarıcıyım diyor. Bunu söylemesini Allah özellikle istiyor. BİZLER ISRARLA VE İNANTLA, ALLAH’IN RESULÜNÜ ALLAH’IN DİNDE HÜKÜM ORTAĞI YAPMAYA ÇABA HARCIYORUZ. Bu ayetleri apaçık gördüğümüz halde, rivayet ve sanı bilgileri Kur’an’ın önüne geçirmek isteyenler ise neler söylüyordu hatırlayalım. “NE YANİ ALLAH, RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ. ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ VE FIKIH OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILAMAZ KAPALI KALIRDI.” Bu sözler Allah a şirk, ortak koşmak olduğu gibi, Resulüne de iftiradır. Hâlbuki Allah Nisa 174. Ayetinde ne diyordu? “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.”   Demek ki kesin delil, kanıt, bilgi Allah katından gelenlermiş. Sizce Allah’ın katından eşi benzeri olmayan ayetler, açıklanmaya muhtaç detayız olabilir mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Günümüzde yaptığımız aynı yanlışları, Kitap Ehlide yapıyordu geçmişte. Kur’an’ı tebliğ eden Allah’ın Resulüne Kitap Ehlinin bir kısmı, tamam Kur’an ı kabul edelim ama bizlerin atalarından intikal eden inançlarımızda var, onları da yaşamak istiyoruz dediklerinde, Allah nasıl ayetler indirmişti hatırlayalım.

“KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?” (Ankebut 51)
“O HALDE KUR’ÂN’DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Araf 185)
“ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (Casiye 6)
“KİMDİR SÖZÜ ALLAH’IN KİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?” (Nisa 87)

Ne dersiniz, Allah Kitap Ehline size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu diye uyardığı halde, bizler bu uyarılardan ders almamışçasına, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, ibadetlerimizi yaşayamayız, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı bizler yalnız Kur’an ile ibadetlerimizi yaşayamazdık nasıl deriz? Kur’an’dan bu kadar mı habersiz uzak yaşıyoruz. Allah Kur’an’dan, onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar, kimin sözü Allah’ın sözünden daha doğrudur diyor, bizler bu ayetlere iman ettiğimizi söylediğimiz halde, tam tersine inanıp Allah’a bu sözlerinin karşılığında; ALLAH’IM SENİN SÖZLERİN GİBİ DOĞRU, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİDE VAR. ZATEN ONLAR OLMASAYDI SANA İBADET EDEMEZDİK DİYORUZ. BUNUN FARKINDA MIYIZ? HİÇ SANMIYORUM. Çok daha ilginci bu ayetleri delil gösterdiğimizde, bu ayetler bize değil Kitap Ehline indirildi, sen bu ayetin nüzul sebebini biliyor musun diyerek, bu ayetleri görmezden geliyorlar. Yani bunlar, Allah’ın uyardığı gibi, Kur’an’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını adeta inkar ediyorlar. Unuttukları, Kur’an’ın tamamının onların yanlışları üzerine indirildiğini ve bizlerin bu yanlışları yapmamamız için uyarıldığımızı unutuyorlar. Allah Kalem suresinde, vahyin dışında dine hüküm koyup bunlarda dinin emridir diyenlere, bakın ne diyor. 

Kalem 36–37: SİZE NE OLUYOR, NASIL HÜKÜM VERİYORSUNUZ? YOKSA SİZE AİT BİR KİTABINIZ VAR DA (BU BATIL HÜKÜMLERİ) ONDAN MI OKUYORSUNUZ?
(Diyanet meali)

Kitap Ehli Allah’ın indirdiği kitabın dışına çıkıp, yalnız vahiy ile din yaşanmaz düşüncesine inandıklarından, bakın Allah onları nasıl uyarıyor. Sizce aynı yanlışı, bugün bizler yapmıyor muyuz? Bizlerde yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, O özet bilgiler verir, yalnız Kur’an ile bizler ne namaz kılabilirdik, ne oruç tutabilirdik, zekât bile veremezdik diyorsak, bizler bu ayetin uyarısını günümüzde yaşıyoruz demektir. Cahiliye toplumu, tıpkı günümüzde bizlerin yaptığı gibi, Allah’ın kanunlarını yeterli görmeyip, kendi FIKIH inançlarını yaratarak, bunlarda dinin emri demişlerdi. Bakın bu yanlışlarından dolayı Allah, onları nasıl uyarmıştı Kur’an da. Sizce bu ayetler bizleri ilgilendirmiyor mu? Karar sizin.

Maide 50: YOKSA ONLAR, CAHİLİYE KANUNUNU MU İSTİYORLAR? İYİ ANLAYANLAR İÇİN ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?

Ne yazık ki bugün bizler cahiliye toplumunun hatalarını yaşadığımızın farkında bile değiliz. ÇÜNKÜ KUR’AN’I ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK TOPLUMA OKUTMUYORLAR. HATTA GERÇEKLERİN FARKINDA OLMASINLAR DİYE, KUR’AN’IN TERCÜMESİNDEN/MEALİNDEN OKUYAN, DİNDEN SAPAR DİYECEK HALE GELDİK. Günümüzde Kur’an’ın açık ve detaylı olmadığını söyleyenlere Allah, bakın ne diyor Kur’an ile ilgili. “ÖNCE SAĞLAM KILINMIŞ, SONRA DA DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ BIR KITAPTIR.” (Hud 1)  “SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK.” (Nahl 89) ”(DE Kİ): SİZE GERÇEKLER APAÇIK ORTAYA KONULMUŞ OLARAK KİTABI İNDİREN, ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAKMIŞIM!” (Enam 11)

Bu ve benzeri onlarca ayete iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an detaylı değildir, her bilgi yoktur asla demez. Derse Allah’a iftira etmiş olacağı gibi, ALLAH DAN BAŞKA HAKEMLER EDİNMİŞ OLUR. Çünkü Bakara 147. Ayetinde Allah ne diyordu? “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” Ne yazık ki bizler, bu ve benzeri ayetlerden habersiz, Allah’ın ayetleri hakkında toplumda adeta şüpheler yaratırcasına, Kur’an’ı herkes anlayamaz, Kur’an imanımızı ve ibadetlerimizi yaşayabilmek adına detaylı ve açık değildir diyerek, Kur’an dışı kaynaklara yöneliyoruz. Sonucunu da hep birlikte görüyoruz. Hâlbuki Allah şüphe duyulmayacak kadar açık Enbiya 10. Ayetinde ne diye uyarıyordu bizleri hatırlayalım.

“AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10)

Bunca açık ayetleri görmezden gelenlerin, Allah gözlerine perde çektiğini, kulaklarını gönüllerini mühürlediğini söylüyor. Hangimiz kör, sağır ve vicdansız olmak ister? Elbette hiç birimiz. Makalemin konusuna vesile olan düşünce ve inancın söylediğini, bu bilgiler ışığında lütfen değerlendirelim. Sizce Allah’ın tavsiyelerinde olduğu gibi, BANA KUR’AN YETER DİYEN MÜSLÜMAN’MI ŞEYTANIN TA KENDİSİDİR, YOKSA ALLAH’IN KELAMINI YETERLİ GÖRMEYİP, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI NAMAZIMIZI BİLE KILAMAZ, İBADETLERİMİZİ YAPAMAZDIK DİYEN Mİ ŞEYTANIN TA KENDİSİDİR. NE DERİSNİZ? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM VE ALLAH’IN BAZI AYETLERİ İLE MAKALEME SON VERİYORUM.

“İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.” (Bakara 5)

“ONLARIN ÇOĞU, ALLAH’A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.” (Yusuf 106)

“ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR.” (Yunus 36)

“DE Kİ: “EY KİTAP EHLİ! HAKSIZ OLARAK DİNİNİZDE AŞIRIYA KAÇMAYIN! DAHA ÖNCEDEN SAPMIŞ OLAN, BİRÇOĞUNU SAPTIRAN VE YOLUN DOĞRUSUNDAN UZAKLAŞAN BİR TOPLUMUN HEVESLERİNE UYMAYIN!”( Maide 77)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

8
Günümüzde bizlerin öyle bir İslam anlayışımız var ki, Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle okuyan ve ayetler üzerinde düşünen, bunu kabul etmesi mümkün değil. İslam toplumunun genel çoğunluğu, İnancını yaşarken delili ve kanıtının KUR’AN+SÜNNET olarak bir denklem kurup, inancımızı Kur’an ve Allah’ın Resulünün hadisleri, yani sünneti ile ancak doğru yaşayabiliriz diye inanır. Peki, Allah Kur’an da böyle bir ortaklıktan bahsediyor ve İSLAM’I YAŞARKEN, SİZ YALNIZ KUR’AN‘DAN DEĞİL, RESULÜMÜN KUR’AN DIŞINDAN VERDİĞİ HÜKÜMLERDEN, İBADET KONUSUNDA VERDİĞİ DETAYLARDAN DA İSTİFADE EDİP, BENİM İNDİRDİĞİM DİNİ YAŞAMALISINIZ MI DİYOR? YOKSA…..?  Yoksa’nın doğru cevabını, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’ı anlayarak ve tarafsız üzerinde dikkatle düşünerek okuyup almalıyız, yoksa kaybedenlerden oluruz.

Allah Kur’an’ın hiçbir ayetinde, İslam’ı Kur’an ve Resulün sünneti/hadisleri ile yaşayın demediği gibi, tam tersini söylüyor ve diyor ki Resulüne. SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET. Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Yemin olsun ki anlayasınız diye Kur’an’ı kolaylaştırdık. Biz Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık ki anlayasınız, hiç kimseye muhtaç olmayasınız. Resulüm senin görevin sadece tebliğ etmektir. Resule düşen, apaçık tebliğden başka bir şey değildir. YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN. GERÇEK HAK OLAN RABBİNDEN GELENDİR. Buna benzer onlarca ayeti görmezden gelerek, ayetlerde geçen kelimelere Kur’an’ın onaylamayacağı anlamlar verip, Allah’ın emrettiği hükümlerin tam tersini yaşıyoruz, sırf atalarımızın inancını yaşayabilmek için.

Allah’ın Resulüme uyun, ona uymak bana uymak gibidir emirlerine, Kur’an’ın asla bahsetmediği, hatta tam tersi anlamlar yükleyip, bakın Allah Resulüme uyun diyor, demek ki Resulün hadislerine de Allah uymamızı emrediyor, şeklinde bir anlam yükleniyor ayetlere. Hâlbuki Allah birçok ayette Resulüne verdiği görevini açıklarken, Resulüm sizlere benim vahyim Kur’an’ı tebliğ edecek, onun sınırları dışına çıkmayacak, onun görevi yalnız tebliğdir, diye onlarca kez uyardığı halde, ne yazık ki batılı ayetlere monte etme çabaları ile günümüzde İslam, Allah’ın indirdiği şekliyle değil, atalarının batıl inançları yaşanmaktadır. Bu hurafe inançlara inananlara, Hakka suresinde Allah Resulünü nasıl uyardığını, Allah’ın emretmediği bir sözü/ayeti, Resulünün asla dine ilave edemeyeceğini, bakın nasıl bildiriyor bizlere. “EĞER ELÇİM BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ.”

Sizler Allah’ın bunca uyarı, ikaz ayetlerinden, sizlere indirdiğim İslam dinini, indirdiğim KUR’AN ve RESULÜN SÜNNETİ HADİSLERİ İLE Mİ YAŞAYIN emrini anladınız? Yoksa sizlere vah yettiğim Kur’an’a mı sarılın emrini anladınız. Aslında yüzlerce ayette Allah, bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ama batılı yaşamakta ısrar edenler, Allah’ın ayetlerini işte böyle görmezden gelip, anlamlarını tahrif ederek üstünü örtüyorlar. Allah bunu yapanlara kâfir oldular diyor, hatırlatırım. Aslında Zuhruf 44. Ayet tek başına, Kur’an’a iman eden bir Müslüman’ın bizlerin yalnız Kur’an’ı dinde delil kanıt kabul edip, Yalnız Kur’an’a uymamız gerektiğini bilir. Çünkü Allah nasıl hüküm vermişti bu ayette. “ŞÜPHESİZ Kİ O ZİKİR/ KUR’AN, SENİN VE KAVMİN İÇİN GERÇEĞİ HATIRLATAN ÖĞÜTTÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ.” Haşa Allah’ın sözünden dönüp, bizleri Kur’an dışından bizlere rivayet yollarla ulaşmış, Resulün hadisleri dedikleri sözlerden, bilgilerden de hesap sorar mı? Kime güveneceğiniz size kalmış. Ama güvende olmak isteyen,  YALNIZ ALLAH’A GÜVENİR. Bu ve benzeri inançlar Kur’an’a aykırı olduğu gibi, bunların doğruluğuna inanmak Kur’an da çelişki yaratır. Hatırlayınız Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamız emrini veriyor. Eğer bizler Allah’ın bu emirlerinin tam tersi, Kur’an’ın ipinin yanında bir başka ip koyar, buda Resulün ipidir, buna da sarılmalıyız dersek, ALLAH’A VE ONUN KİTABINA ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. Onun için Allah kullarımın çoğu, Allah’a şirk koşmadan iman etmezler uyarısını yapıyor bizlere. İslam dininde, söylendiği gibi din adına başka bir kaynak olsaydı, Allah onu da elbette açıkça bizlere bildirirdi ve korumasına alırdı.

Gelelim günümüz İslam anlayışında çok kabul gören İSLAM= KUR’AN+SÜNNET İLE YAŞANIR SÖYLEMİNE. Tekrar hatırlatmak isterim, Kur’an bu inanca asla onay vermediği gibi, tam tersini söylüyor ve sakın emin olmadığınız sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin, Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, hesabını sorarım diye uyarıyor. Günümüzde Resulün Sünneti dedikleri bilgilerin tamamı, Resule ait olduğu iddia edilen RİVAYET HADİSLERDİR. Elbette bunların hepsi uydurmadır demek yanlış olabilir. Bizlere düşen hangilerinin doğru olup olmadığını anlamak, araştırmak için, Kur’an’ın onayını almamız gerekir. Kur’an onay veriyorsa, ancak bizler şunu söyleyebiliriz. EVET, BU HADİSİ/SÖZÜ ALLAH’IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR. Çünkü söylediğini asla kanıtlayamayız. Bakın yine de dikkatli davranıp, söylemiş olabilir diyorum. Çünkü Allah’ın Resulü söylemediği halde, bu Resulün sözüdür dersem, Allah’ın Resulüne iftira atmış olurum. Mahşer günüde bunun hesabını veremem.

Bizler rivayet edilen Hadislere karşı çok dikkatli yaklaşmalıyız. Çünkü Allah’ın Resulüne karşı bizlerin coşkun sevgisini bilenler, Onun adını kullanılarak, bu yolla batılı, hurafeyi İslam dinine çok rahatlıkla sokmuşlardır. Tekrar etmek istiyorum. HADİS, ALLAH’IN RESULÜNÜN SÖYLEDİĞİ İDDİA EDİLEN SÖZLERİDİR. Ona ait olduğu konusunda kesinlik asla yoktur, nakledilen hadisin başında zaten bir rivayete göre diye başladığından, bunun zan içerdiğini lütfen unutmayalım.  Bu hadisleri eğer Allah’ın Resulü sağlığında yazdırmış olsaydı, hadisler bir rivayete göre başlamaz, direk Resul ümmetine hitap ederdi. Rivayet zan, sanı, söylenti anlamında olup doğruluğu kanıtlanmamış söz, bilgi demektir. İslam dini böyle bilgilerle yaşanmaz, Allah bunu yasaklamıştır. ALLAH KUR’AN’I BEN KORUYORUM DEDİĞİ İÇİN, BİZLERİN ONUN İPİNE SARILMAMIZI VE ONDAN HESABA ÇEKECEĞİNE HÜKMETMİŞTİR. Ama rivayet edilen Hadisler, Kur’an gibi Allah’ın korumasında olmadığından, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, din düşmanlarının, hatta iyi niyetli insanların bile kendi nefislerinde iyi yapıyorum diye uydurmalarının, aslında ne kadar dine zarar vereceklerini fark etmeye bilirler. Onun için Allah, sakın emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, güveneceğiniz kitapta yalnız Kur’an’dır, yalnız onun ipine sarılın emrini vermiştir.

Hadisleri nakledenlerde bir insandır ve hata yapma ihtimalleri her zaman vardı. Hadisleri nakledenlerin nakillerinde yaptığı hataları, hiç kimse düzeltmiyordu. Ama Allah, Resulüne vah yettiği ayetler kontrol altında ve gerektiğinde Resulü ikaz ediliyordu. MÜSLÜMANLAR DAHA RESULÜN SAĞLIĞINDA, ONUN BİR SÖZÜNÜ/HADİSİNİ BİRBİRLERİNE NAKLEDERKEN, ACABA ÖYLE MİYDİ, ŞÖYLE MİYDİ, ŞU ANLAMDA MI SÖYLEDİ DİYE İHTİLAFA DÜŞÜYORLARMIŞ. Günümüzde de buna benzer örneklerle, hayatımızda karşılaşmışızdır. Mezhepleri şöyle bir araştırınız, her mezhebin doğru kabul ettiği ya da tam tersi batıl, hurafe diye kabul etmediği Resulün hadisleri vardır. Hadis konusunu araştırdığınız da, toplumları istedikleri gibi yönetebilmek adına birçok hadis uydurulduğunu görürsünüz. Bunların Allah’ın Resulüne iftira olduğunu lütfen unutmayalım. Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri nakledenlerin, anlamını değiştirmeden nakletme ihtimalleri, neredeyse mümkün değildir. Böyle bir yöntemle, yolla Allah Ve Resulü bizlerin İslam’ı yaşamasını ister mi? Elbette asla istemez. KİTAP EHLİ BU YOLLA ALLAH’IN DİNİNDEN UZAKLAŞTI. NE YAZIK Kİ BİZLER DERS ALMADIĞIMIZ İÇİN, AYNI YANLIŞI BİZLERDE YAPARAK, ALLAH’IN DİNİNDEN UZAKLAŞTIK.

Lütfen hadis konusunu düşünürken, şunu aklımızdan çıkarmayalım. Allah’ın Resulü dinde Allah’ın hüküm ortağı değildir. Çünkü Allah, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR KUR’AN’DA. Onun için bizlere hadis nakledenlere karşı tavrımız, nakledilen hadisin Kur’an’ın onay verip vermediğine bakmalıyız. Kur’an onay veriyorsa, bu hadisi Allah’ın Resulü söylemiş olabilir diyebiliriz. Eğer bizlere her bilgi Kur’an da yok, bu durumda Kur’an’dan nasıl onay alalım diyorlarsa, onları kendi inançları ile baş başa bırakıp, Allah’ın Resulünü siz Allah’ın hüküm/din ortağı mı yaptınız diyerek, Kafirun 6. Ayette örneği verildiği gibi, “SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANADIR” diyerek, Allah’ın önerdiği yöntemle onlara cevap vermeliyiz.

Lütfen unutmayalım, Allah sizleri Kur’an’dan, zikrimden sorumlu tutuyorum, hesaba çekeceğim onun için emin olmadığınız sözlerin değil, Kur’an’ın ipine sarılın emrini verdiyse bizlere, ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, NE EMRETTİYSE ONU HAYATIMIZA GEÇİRELİM. BİZLERİN YAPTIĞI EN BÜYÜK YANLIŞ, KUR’AN’I HERKESİN ANLAYAMAYACAĞINA, KUR’AN’IN BİZLERE YETERLİ OLMADIĞINA, ONUN ÖZET BİLGİLER VERDİĞİNE VE DETAYLI AÇIKLANMADIĞINA İNANDIK. Buna inandığınızda, Kur’an devre dışı kalıyor ve ataların, mezheplerin batıl FIKIH inancı, Kur’an’ın önüne geçiyor. Sizce Allah, kulunun anlamadığı detay sız bir kitap gönderip, daha sonra ondan hesaba çeker mi? Karar sizin. Bu yanlışa inanan Müslümanlar, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an da var mı? Yok. Demek ki yalnız Kur’an ile ne namaz kılınıyormuş ve ne de oruç tutuluyormuş deme gafletine düşüyoruz. ASIL YAPMAMIZ GEREKEN, KUR’AN’IN BAHSETMEDİĞİ BİR BİLGİYİ, DETAYI DİNİN EMRİ KABUL ETMEMEMİZ GEREKİRKEN, KUR’AN DIŞI BİLGİYİ KANIKSADIĞIMIZDAN, YAŞADIĞIMIZ BATILI KUR’AN DA GÖREMEDİĞİMİZDE, KUR’AN’I ADETA YETERSİZ GÖRÜYORUZ. Akıl ve mantık dışı ama akıl eden olmayınca, bunu anlatmak çok zor.

Tüm bunlara inandığımızda ise şöyle bir mantıksız inanç ortaya çıkıyor. Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz, Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık, kolaylaştırdık dediği halde, Allah gereken açıklamayı Kur’an’da yapmamış. Allah yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağım diye hüküm vermiş ama yalnız Kur’an’ın ipine sarılsak, namazın kaç rekât olduğunu bile öğrenemezdik, deme yanılgısına, gafletine düşmüşüz. Daha da kötüsü, Allah açıklamadığı halde bizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğine hükmetmiş anlamını vererek, Allah’ın yolundan saptığımızın bile farkında olamamışız. Bu yanlış inancın sonunda, elbette şu hatayı da yapmaya devam ediyoruz. “İYİKİ ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ VAR. ONLAR OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR ANLAŞILAMAZDI. BİZLERDE İMANIMIZI DOĞRU YAŞAYAMAZDIK, İMTİHANIMIZI VEREMEZDİK”, DEDİĞİMİZİN FARKINDA MISINIZ?

Farkında olanlara ne mutlu. Ama genel çoğunluğumuzun farkında olmadıklarını, üzülerek görüyorum. Dilerim farkında olmayan kardeşlerim, Yüce Rabbimize isnat ettiğimiz bu adaletsizliklerin farkında olur. UNUTMAYALIM ALLAH KUR’AN’DA NE EMRETİYSE, BİZLERDEN ONU İSTER. EMRETMEDİĞİ, AÇIKLAMADIĞI, DETAY VERMEDİĞİ BİR HÜKMÜ SİZCE İSTERMİ? Hatırlatırım Allah, Yemin olsun ki Kur’an’ı kolaylaştırdık diyor. Peki atalarının inancını yaşayanlar, Allah’ın bu sözüne ne diyorlar. KOLAYDA NE KADAR KOLAY KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ İLİM SAHİBİ OLANLAR ANLAR. İşte bizler İslam’ı böyle yaşamaya devam ediyoruz. Karar sizlerin, ama lütfen bu adaletsizliği Allah’a nispet etmeyelim, inanın dualarımız karşılık bulmayacağı gibi, mahşer günü bunun hesabını da veremeyiz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

9
Bu makalemde sizlere, çok önemli bir ayeti hatırlatmak istiyorum. Eğer bizler Kur’an’da Allah’ın uyarılarını dikkate almayıp, Kur’an’ın onayını almayan, mezheplerin geleneksel fıkıh inancını yaşarsak, kaybedenlerin safında olacağımızı, lütfen unutmayalım.  Yunus sürtesi 69. Ayetinde Allah, çok önemli bir konuda bizlerin dikkatini çekiyor ve bakın ne diyor.

Yunus 69: De ki: “ALLAH HAKKINDA YALAN UYDURANLAR, ASLA KURTULUŞA ULAŞAMAZLAR.” (Bayraktar Bayraklı)

Siz bu ayette geçen, Allah hakkında yalan uyduranlar sözünden ne anladınız? Demek ki Allah’ın bazı kulları, Allah’ın adını kullanarak, Allah söylemediği hüküm vermediği halde, bunlarda Allah’ın dininin emridir, ya da Allah’ın emridir diyenlere, ALLAH HAKKINDA YALAN SÖYLÜYORLAR DİYOR. Bizlerde aramızda, herhangi bir arkadaşımız bize, söylemediğimiz bir sözü bize isnat edip, söyledi dese sanırım onunla tüm arkadaşlığımızı keseriz.

İşte Allah da, ben hüküm vermediğim halde, kim bu Allah’ın emri ya da dinin emridir derse, Allah’a yalan uydurmuş, Allah’a iftira atmış demektir ki, Allah da böyle kullarım asla kurtuluşa eremez, onlara yardımcı olmam diyor. Hangimiz böyle bir durumda olmak ister? Elbette istemeyiz ama istemiyorsak, lütfen Allah’ın vahyi Kur’an’ı dikkatle anlayarak ve düşünerek okuyalım ki böyle bir duruma düşmeyelim.

Bizler günümüz İslam anlayışında, ne yazık ki Allah’ın bu uyarılarından uzak İslam’ı yaşıyoruz. Yetmiyor neredeyse Allah ne emrediyorsa, bizler tam tersini Allah’ın emdi, dinin emri diye yaşıyoruz. Bu yanlışı Allah’ın Resulünün adını kullanarak da çok fazla yapıyoruz. Öyle olunca da ibadetlerimizde yaptığımız dualarımız, karşılık bulmuyor. ÇÜNKÜ BİZLER FARKINDA OLMADAN, ALLAH HAKKINDA YALAN UYDURULAN SÖZLERE İNANIYOR VE BUNLAR ALLAH’IN VE DİNİN EMRİDİR DİYE YAŞIYORUZ. Bu ayeti daha iyi anlayabilmek için, bu ayetin bir öncesindeki ayete bakalım, acaba Allah kimlerden ne maksatla bu sözleri söylüyor.

Yunus 68: “Müşrikler,” “ALLAH ÇOCUK EDİNDİ” DEDİLER. HÂŞÂ! O BUNDAN UZAKTIR. ONUN ÇOCUĞA İHTİYACI YOKTUR. GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA O’NUNDUR. BU HUSUSTA YANINIZDA HERHANGİ BİR DELİL YOKTUR. ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ BİR ŞEYİ Mİ SÖYLÜYORSUNUZ? (Bayraktar Bayraklı)

Ayetin başında müşrik ya da inkârcı ya işaret edilen O toplum, Kitap Ehli. Yani hiç birisi Allah’ı inkâr edenler değil. Hepsine Kitap indirilmiş ve yine hepsine tek ilah Allah benim, benden başka şefaatçi edinmeyin, kanun koyan hüküm veren yalnız benim diye ayetler indirilen toplumlar. Peki, bunlar ne yapmışlar ve Allah nasıl bir örnek veriyor da, bunlar Allah hakkında yalan uydurdular diyor, burası çok ama çok önemli. Çünkü bu konuyu doğru anlayamazsak, aynı hataları bizlerde yaparız ve ALLAH’A YALAN UYDURANLARIN SAFINDA OLURUZ. Bizler Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlardan, ne yazık ki ders almadığımız için, aynı yanlışları tekrar ediyoruz ve Kur’an da her bilgi yoktur diye başlıyor ve Allah’ın Kur’an da hiç bahsetmediği onca rivayetlere inanıp, Allah’ın dinin emri diye Allah a iftira attığımızın farkında bile olmuyoruz.

Bakın Kitap Ehlinin yaptığı çok önemli bir yanlışa dikkat çekiyor Allah ve diyor ki, Allah çocuk edindi dediler. Aslında bu hatayı Kitap Ehli yapmış ve Allah’ın gönderdiği Elçisini ALLAH’IN OĞLU İLAN ETMİŞLERDİ. Allah da Kitap Ehlinin bu yanlışını yüzlerine vuruyor, ben böyle bir şey yapmadım, benim çocuğa ihtiyacım yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa zaten benimdir diyor. Devamında ise çok önemli bir uyarıda bulunarak, BU HUSUSTA YANINIZDA HERHANGİ BİR DELİL YOKTUR, YANİ ONLARA BÖYLE BİR KANIT GÖNDERMEDİM diyerek, kendilerine KANIT, DELİL indirmediğim konularda kendi aranızda delil kanıt yaratmayın, benim indirdiğim vahye bakın. Orada olan kanıtların dışında, kendinize kanıtlar, deliller yaratmayın, BANA İFTİRA ATMIŞ OLURSUNUZ, BÖYLECE KURTULUŞA EREMEZSİNİZ DİYE UYARIYOR. En sonunda, Allah hakkında bilmediğiniz konuları sakın söylemeyin diye de uyarıyor. Bu konuyu daha net anlayabilmemiz için Allah, Araf 33. Ayetinde bakın neler söylüyor.

Araf 33: De ki: “RABBİM ANCAK AÇIK VE GİZLİ KÖTÜLÜKLERİ, GÜNAHI VE HAKSIZ YERE SINIRI AŞMAYI, HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ BİR ŞEYİ, ALLAH’A ORTAK KOŞMANIZI VE ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ HARAM KILMIŞTIR.” (Bayraktar bayraklı)

Bu ayette Allah neleri HARAM kıldığını açıklıyor ve diyor ki, açık ya da gizli kötülükleri yapmak haksız yere sınırı aşmak, Allah katında haramdır büyük günahtır. Devamında ise günümüzde bizlerin yaptığı O çok büyük yanlışımıza dikkat çekercesine,  HAKKINDA HİÇ BİR DELİL İNDİRMEDİĞİ BİR ŞEYİ VE ALLAH’A ORTAK KOŞMANIZIDA HARAM KILIYORUM DİYOR. Yunus 69. Ayeti adeta açıklarcasına Allah, hakkında hiçbir delil indirmediği bir konuda, Allah’a herhangi bir şeyi nispet ediyor ve bu Allah’ın dinin emridir diyorsak, Allah’a iftira atmış olacağımız uyarısını yapıyor. Peki, Allah’a ortak nasıl koşulur? Ayetin bahsettiği kişilerin hepsi Kitap Ehli ve hepsi de tek bir Allah olduğunu biliyor. Ayette bahsedilen Allah’a şirk koşma sözünden kastedilen, Allah’ın tek elinde bulundurduğu yetkileri, eğer bizler edindiğimiz VELİ, ÂLİM dediğimiz kişilere de verirsek, işte o zaman kendimize Allah’ın yanında adeta küçük ilahlar edinmiş ve Allah’a şirk koşmuş oluruz. Ayetin sonunda yine çok önemli bir konuya dikkatimizi çekerek, ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ, HARAM KILMIŞTIR DİYOR. Ne yazık ki bizler Allah’ın Kur’an’da açıklamadığı kendi katı hakkında vermediği bilgileri de batıl ve rivayet yollarla öğrenme çabasında oluyoruz. ALLAH BUNLAR YAPANLAR, BÜYÜK GÜNAH İŞLEMİŞ OLURLAR DİYOR.

Sanırım bu iki ayet bile, bizlerin nasıl batılı, rivayeti dinleştirip, adeta Allah’a yalan uydurup, haramı tıka basa yediğimiz inançlarımız, aklınıza gelmiştir. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan ve Allah’ın sınırlarını aşmadan, batıl ve rivayetlerden uzak,  YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. ALLAH SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM HÜKMÜNÜ VERDİYSE, ALLAH’IN KUR’AN’DA VERMEDİĞİ BİR HÜKMÜ DİNE SOKMAYA ÇALIŞANLAR, ALLAH’A İFTİRA ATTIĞINI ASLA UNUTMAMALIDIRLAR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

10
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Kehf suresi 103 ve devamındaki ayetler olacak. Bu ayetleri okuyan ve iman ettiğini söyleyen hiç kimse, nedense üzerine hiç alınmıyor. Bu ayetlerde bahsedilenler bizler değiliz, Allah iman etmeyen kâfirlerden bahsediyor diyerek, ayetlerin üstünde bile durmadıklarını, hatırlatmak isterim.  Önce ayetleri yazalım ve Kur’an bütünlüğünde, Allah bu ayetlerde kimlerden bahsediyor ve ne maksatla bu sözleri söylüyor onu anlamaya çalışalım.

Kehf 103-104: De ki: “YAPTIKLARI İŞLER BAKIMINDAN, EN ÇOK KAYBEDENLERİ SİZE BİLDİRELİM Mİ? (Bunlar) İYİ İŞLER YAPTIKLARINI SANDIKLARI HÂLDE, DÜNYA HAYATINDA ÇABALARI BOŞA GİDEN KİŞİLERDİR.” (Mehmet Okuyan)

Allah Resulüne deki kullarıma diyerek, bakın nasıl çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Ama bu insanların kendilerini iman eden, Allah’ın istediği en doğru yolda olduklarını zanneden, insanlar olduğunu anlıyoruz. Çünkü Allah, bu kullarım iyi işler yaptıklarını yani Allah’ın doğru yolunda olduklarını zannediyorlar diyor. DEMEK Kİ YAPTIKLARI İŞLER BAKIMINDAN EN ÇOK KAYBEDENLER, KENDİLERİNİ DOĞRU YOLDA OLDUKLARINI ZANNEDİP, BATILIN YOLCUSU OLANLAR. BU UYARIYLA ALLAH, İMAN EDENLERİN BİR KISMINDAN BAHSETTİĞİ ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Kendilerini doğru yolda olduğunu zanneden bu kullarım, bu dünyada yaptıkları çabaları boşa gidenlerdir diyor. Çok önemli ve bizlerinde çok dikkatli olmamız gereken bir konu. Bu ayette bahsedilenlerin kimler olduğunu doğru anlamak istiyorsak, Kur’an dan yazacağım bu ayet üzerinde, çok dikkatle düşünmeliyiz.

Yusuf 106-107: ONLARIN ÇOĞU ANCAK, ORTAK KOŞARAK ALLAH’A İMAN EDERLER. Allah tarafından kendilerine kuşatıcı bir azap gelmesinden veya farkında olmadan o (Son) Saat’in kendilerine ansızın gelmesinden güvende midir? (Mehmet Okuyan)

Ne yazık ki hiç kimse bu ve benzeri ayetleri üzerine alıp, acaba bende Allah’a ortak koşarak iman eden müşriklerden, kâfirlerden olmayayım, yaptıklarım boşa gitmesin diye imanını sorgulama gereği duymuyor. Hatırlatmak isterim Allah, kendisine ortak koşana kâfir oldular diyor ve çoğunluğun böyle olduğu uyarısını yapıyor. Bazı kişiler çoğunluk böyle inanıyor, diyerek kendi inançlarına kanıt yaratırlar. Demek ki çoğunluğun inanması, doğru olduğunu göstermiyor muş. Ayette kullanılan ortak koşma sözünden, hiç kimse ikinci bir Allah edinmiyor, çünkü tek bir Allah olduğunu biliyor. Allah’ın kendisinden başka, hiçbir kuluna vermediği yetkileri, eğer bizler veriyorsak, işte bu Allah’a şirk koşmaktır. Tabiri caizse kendimize, Allah’ın yanında küçük ilahlar edinmektir. Örneğin Allah, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının diyor da, bizler Allah’ın Resulü ve Veli kişilerde şefaatçidir diyorsak, biz Allah’a şirk koşuyoruz demektir. Bakın Kehf suresi 103. Ayetin bir öncesinde Allah, bahsettiği kullarının nasıl büyük bir hata içinde olduklarını nasıl anlatıyor.

Kehf 102: KÂFİR OLANLAR, BENİM PEŞİM SIRA KULLARIMI DOSTLAR EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDILAR! BİZ CEHENNEMİ KÂFİRLERE BİR KONAK OLARAK HAZIRLADIK. (Mehmet Okuyan)

Tekrar hatırlatmak isterim, ayette bahsedilenler ve Allah’ın Kâfir oldular dediği kişiler, aslında iman ettiğini zanneden Kitap Ehli. Allah bu insanlar ne yapıyorlardı da, sakın onlar gibi yapmayın, sizlerde kâfir olursunuz ve yaptığınız tüm ibadetler boşa gider ne maksatla diyor, burası çok önemli. Kehf 102. Ayette, Allah benim ile birlikte, kendilerine VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER EDİNEREK GÜNAHLARINDAN KURTULACAKLARINIMI SANDILAR DİYOR. Bu ayette dostlar diye çevrilen kelime ayette, EVLİYALAR diye geçer Evliya VELİ kelimesinin çoğuludur. Demek ki Allah’ın katında tüm yaptıklarımızı boşa gitmesini sağlayacak en önemli yanlış, KENDİMİZE ALLAH IN YANINDA ŞEFAATÇİ VELİLER/EVLİYALAR EDİNMEMİZ, ALLAH TARAFINDAN AFFEDİLMEYECEK CEHENNEMLİK BİR SUÇ. Hala bunun farkında bile değiliz.

Peki, bizler böyle yanlışlar yapıyor muyuz, yoksa yapmıyor muyuz, ne dersiniz? Eğer Allah’ın yanında kendimize şefaatçiler ediyorsak lütfen unutmayalım, Allah böyle kullarım kâfir oldu ve YAPTIKLARI HER ŞEY BOŞA GİTTİ DİYE ŞİMDİDEN UYARIYOR. İlginç olan bu ayetlerde geçen uyarıları hiç kimse üstüne alınmıyor ve diyorlar ki, bu ayetler Kitap Ehline karşı söyleniyor, bizi ilgilendirmiyor. Çok doğru Kitap Ehline söyleniyor, onların yaptığı hataları da bildiriyor ki Allah, bizler aynı hatalara düşmeyelim. Allah boşuna, yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmıyor musunuz diye, boşuna ikaz etmiyor.

Yaptıkları iyi işlerin, hatta Allah’a karşı yaptıkları ibadetlerin, boşa gitmesine neden olanlar nelerdi tekrar hatırlayalım. Allah Kitap Ehline hitaben şunu söylüyordu, Maide 68. Ayetinde. “EY KİTAP EHLİ! SİZ TEVRAT’I, İNCİL’İ VE RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENİ HAKKIYLA UYGULAMADIKÇA, BİR ŞEY ÜZERİNDE DEĞİLSİNİZDİR.”  Çok açık bir uyarı. Hemen kendimize soralım. Bizler Allah’ın indirdiği Kur’an’ı hakkıyla hayatımıza geçirip, uyguluyor muyuz? Yoksa Kur’an’ı herkes anlayamaz, zaten Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur, özet bilgi verir. Resulün rivayet hadisleri ve FIKIH olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı mı diyoruz? Eğer bunu söylüyorsak, Kitap Ehlinin düştüğü yanlışa bizlerde düşmüşüz demektir. Tekrar hatırlatırım, Allah bunu yapanların, tüm güzel işleri boşa gitmiş, kâfir olmuşlardır diyor.

Kitap Ehlinin yaptığı en büyük yanlış, atalarının rivayet inançlarını yaşayabilmek için, ALLAH’IN VAHYİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTÜP, GÖRMEZDEN GELMELERİYDİ. Bunu yapan Kitap Ehline Allah, inkârcı kâfirler diyor. Çünkü iman ederken, vahyin dışına çıkmayacaklarına dair söz verdikleri halde, Allah’ın Kitabında gönderdiği emirlerinin tam tersini, atalarının rivayet ve sanı inancını din diye yaşıyorlardı. Böylece Allah’ın ayetlerini farkında olmadan, inkâr etmiş oluyorlardı. Yine Maide suresi 77. ayetinde Ehli kitaba seslenerek, çok önemli bir uyarıda bulunuyor Allah. “EY KİTAP EHLİ! HAKKIN DIŞINA ÇIKARAK, DİNİNİZDE AŞIRI GİTMEYİN. DAHA ÖNCE SAPMIŞ, BİRÇOKLARINI DA SAPTIRMIŞ VE DÜMDÜZ YOLDAN DA ŞAŞMIŞ BİR MİLLETİN ARZU VE KEYİFLERİNE UYMAYIN.” Ne dersiniz Allah’ın bu uyarısı bizlerin dikkatini çekip, ders alıp Hak olan Kur’an’ın sınırlarını aşmadan, aşırıya gitmeden mi İslam’ı yaşıyoruz?

Zuhruf 5. ayetinde, yine Ehli kitaba hitaben, SİZ HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ ZİKİR/KUR’AN İLE UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM DİYOR. Acaba bizler bu uyarıyı dikkate alıp, imanımızı yalnız Kur’an merkezli mi yaşıyoruz, yoksa mezheplerin şekillendirdiği, Kur’an’ın asla onaylamadığı beşeri rivayet sözlerle mi yaşıyoruz, ne deşiniz? Örnek verecek o kadar çok şey var ki,  yazmaya utanıyorum. Bizler Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlardan hiç ders almadık. ÇÜNKÜ ALLAH’IN KİTAP EHLİNE KARŞI YAPTIĞI İKAZ VE UYARILARI GÖRMEZDEN GELDİK, HİÇ ÜSTÜMÜZE ALINMADIK. ÖYLE OLUNCADA, AYNI HATALARI YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ.

ÖMÜR BİR SU MİSALİ GEÇİYOR, HER AN İMTİHANIMIZI NOKTALAYABİLİRİZ, LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYE BİZLERE SÖZ VERDİYSE, UNUTMAYALIM ALLAH, SÖZÜNDE DURANDIR. Değerli dostlarım, Kur’an’ın özellikle Kitap Ehline hitaben yaptıkları uyarılarını dikkate alalım ve aynı hataları yapmayalım. İnanın hesap günü çok pişman oluruz. Unutmayalım, Kur’an’ın neredeyse tamamı zaten, Kitap Ehlinin özellikle yaşadığı yanlışları düzeltmek ve uyarmak için indirilmiştir. Dilerim aynı yanlışları yapamayan ve yapılan yanlışlardan ders alan, Allah’ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: [1] 2 3 ... 29
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.