Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - sevdaligul

Sayfa: 1 ... 620 621 [622] 623
6211
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

6212
Hadisler / Secme Kırk Hades
« : 02 Mart 2007, 22:22:56 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap



1-) Kim benim sunnetimi diriltirse(ihya eder ve yasaminda tatbik ederse) beni sevmis olur. Beni seven de benimle beraber Cennettedir.

2-) Bana itaat eden Allah'a itaat etmis olur. Bana isyan eden Allah'a isyan etmisolur.

3-) Sizden birinizin, arzusu benim getirdigim (Kur'an'a Seriat)e uymadikca kamil imanla iman etmis olamaz.

4-) Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederimki, Ben kendisine babasindan ve cocugundan daha sevgili oluncaya kadar sizden biriniz kamil imanla iman etmis olmaz.

5-) Gercek musluman, muslumanlarin elinden ve dilinden geven icinde oldugu kimsedir. Gercek muhacir ise Allah'in yasaklarini terkeden kimsedir.

6-) Bildigi ile amel eden kisiye Allah bilmedigi ilimlerin bilgisine varis kilar.

7-) Kardesini bir gunahindan dolayi ayip-layan kisi, gunahi islemedikce olmez.

8-) Islam'in dugmeleri dugme dugme cozulecek(Seriatin emirleri tek tek terkedilecek). Her dugme cozuldukce insanlar onu takibedendugmeyi cozmeye tesebbus edecekler. Bu cozulen dugmelerin ilki idari konular, sonuncusuda namazdir.

9-) Sizden kim (Seriate uymayan) bir kotu is gorurse onu eliyle duzeltsin, buna gucu yetmezse diliyle duzeltsin. Buna da gucu yetmezse kalbiyle bugzetsin. Bu sonuncusu ise imanin en zayip mertebesidir.

10-) Cihad, kiyamet gunune kadar gecerli bir emirdir.

11-) Kim gaz yapmadan ve icinde gaza yapma istegini konusturmadan olurse, munafiklikdan bir cesit uzere olur.

12-) Cihadin en faziletlisi zalim sultan katinda hakki soylemektir.

13-) Rabbini gazablandiracak bir meselede sultani hosnud eden(etmeye calisan) Allah'in dininden cikmis olur.

14-) Cennet (nefse agir geldigi icin) hoslanilmayan seylerle, cehennemde sehvete hitap eden seylerle kusatilmistir.

15-) Islam'in disinda bir millet uzerine yemin eden, soyledigi gibidir. (Onlardandir)

16-) Amellerin en hayirlisi sevdigini Allah icin sevmek bugzettigine de Allah icin bugzetmektir.

17-) Kim bir kavme benzemeye calisirsa, o onlardandir.

18-) Munafigin alameti uctur: Konustugunda yalan soyler, vaad verdiginde yerine getirmez, emanet olundugunda hainlik eder.

19-) Kisi din kardesine kafirlik isnad ederse, bu isnad ikisinden birine doner.

20-) Kim bir hayirli isi yapmaya yonelirse, onu yapan kadar mukafat alir.

21-) Arzusu ve hedefi Allah'dan baska sey olarak sabahlayan Allah(in kullain) dan degildir. Muslumanlarin dertleriyle dertlenmeyen de onlardan degildir.

22-) Rabb olarak Allah'a, din olarak islam'a, peygamber olarak Muhammed (s.a.v) erazi olan kisi imanin tadini tatmis demektir.

23-) Islam cemaatinden bir karis da olsa ayrilan, boynundan islam bagini cozmus demektir.

24-) Is ehil olmayana verildiginde kiyameti bekle.

25-) Akilli kisi nefsine hakim olup olumdne sonrasi icin is yapandir. Aciz(akilsiz) kisi ise nefsini arzularina tabi kilip sonrada Allah'a karsi Temennide bulunandir.

26-) Emirleriniz hayirlilariniz, zenginleriniz hosgorululeriniz, isleriniz aranizda danismayla oldugunda yerin ustu sizin icin yerin altindan daha hayirlidir. Ama emirleriniz serlileriniz, zenginleriniz cimrileriniz, isleriniz kadinlarinizin elinde oldugunda yerin alti sizin icin yerin ustunden daha hayirlidir.

27-) Kendimden sonra erkekler icin kadinlardan daha zararli bir fitne birakmadim.

28-) Sozlerin en dogrusu Allah'in kitabidir. Hayat tarzlarinin en guzeli Muhammed(s.a.v) in hayat tarzidir. Islerin en serlileri sonradan uyduranlardir. Her sonradan uydurulan sey bid'attir. Her bid'at sapikliktir ve her sapiklik ta Cehennem'dedir.

29-) Fitne doneminde ibadete sarilmakk, bana hicret etmek gibidir.

30-) Ummetimden bir takim kimseler, ismini degistirerek sarabi(alkollu icecekleri) icecekler. Bu esnada baskalari ucunda (yanlarinda) calgilar calinacak ve sarkici kadinlar olacak. Iste onun icin Allah onlari yere batiracak ve aralarindan bazilarinin sekli maymun'a ve domuz'a cevrilecek.

31-) Suphesiz ki benden sonra ummetimden Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kisim insanlar olacak. Fakat onlarin okudugu bogazlarini gecmeyecek. Onlar tipki okun yaydanciktigi gibi dinden cikacaklar, sonra da tekrar ona donmeyecekler. O kimseler, insanlarin ve hayvanlarin en serlileri (kotuleri)dir.

32-) Kalbinden tam bir sadakatle Allah 'tan baska ilah olmadiginina ve Muhammed 'in de Allah'in rasulu olduguna sehadet eden bir kimseyi Allah, cehennem atesine haram kilar.

33-) Kim itaatten bir el kadar ayrilirsa, kiyamet gununde Allah'in huzuruna lehinde hic bir delili olmadigi halde kavusur. Kim de boynunda (halifeye) beyat olmadigi halde olurse cahiliye olumuyle olmus olur.

34-) Ya ogrenen, ya ogreten, ya dinleyen, ya da seven ol! Bunlarin disinda bir besincisi olma; helak olursun. Besincisi ise, ilme ve ilim ehline bugzetmendir.

35-) Allah kadin kiyafetini giyen erkege ve erkek kiligina giren kadina lanet etsin.

36-) Allah'a isyan olan bir hususta kimseye hic bir itaat yoktur. Itaat ancak marufta (ser'i olculer icerisinde)dir.

37-) Irkciliga cagiran bizden degildir. Irkcilik icin savasan bizden degildir. Irkcilik uzere olen de bizden(muslumanlardan) degildir.

38-) Kisi arkadasinin dini uzeredir. O halde sizden birisi kiminle arkadaslik yaptigina dikkat etsin. Kisi sevdigi ile beraber(hasrolunacaktir)dir.

39-) Ummetim dinar ve derhemi(parayi, maddi varliklari) yucelttigi zaman onlardan islam'in heybeti kaldirilir. Iyilikle emretmeyi terkettikleri zaman da vahyin bereketinden mahrum kilinirlar.

40-) Insanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, onalr arasinda dini konusunda(yapilan saldirilara) sabirla karsi koyan, kor parcasini avuclayan gibi olacak.

6213
İstihâre, lügatte “hayır istemek” demektir. Hayır, herşeyin Hâlık’ı; geçmişin, şu ânın ve geleceğin mutlak Hâkim’i ve Sahibi olan Allah Teâlâ’dan istenir. Çünkü bizim her hâlimize, herşeyimize, her işimize, her ânımıza Cenâb-ı Allah mutlak sûrette vâkıftır. Bizim için hangi şeyin hayırlı olacağını, hangi şeyin şerli olacağını Cenâb-ı Hak bizden daha iyi bilir. Cenâb-ı Hak; “Umulur ki, hoşlanmadığınız bir şeyde sizin için hayır vardır. Ve umulur ki, sevdiğiniz bir şeyde sizin için şer vardır. Allah bilir; siz bilmezsiniz”1 buyuruyor.

Bir iş yapmaya karar verdiğimizde Allah’tan hayırlısını isteriz. Aslında istihâre budur.

Bir şeyin hayırlısını isterken, iki rek’ât namaz kılmayı ve duâ yapmayı Resûlullah Efendimiz (asm) tavsiye buyurmuştur. Nazar ve niyet dünyevî olmamalıdır; aksi halde namazı kökten iptal eder. Çünkü kendisi başlı başına bir ibâdet olduğundan, netîcesi rızâ-i Hak’tır. Meyvesi ve faydaları uhrevîdir.2 Hükmü sünnettir.

Câbir b. Abdullah’tan (ra) rivâyet edilen bir hadîste Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir işe kalben azmettiğinde, farzın dışında iki rek’at namaz kılsın ve şöyle duâ etsin: ‘Allah’ım! İlmine güvenerek, Senden, hakkımda hayırlısını istiyorum. Kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Sonsuz lütfunla bana hayır vermeni istiyorum. Allah’ım! Senin herşeye gücün yeter; ama ben güçsüzüm! Sen herşeyi bilirsin; ama ben bilmem! Sen her gizli şeyi, şuurumuzdan her uzak olan şeyi, pek yakından bilirsin, Sen Allâmu’l-Guyûb’sun. Allah’ım! İstediğim bu şey, (burada istenen şey ismen de zikrolunabilir) Senin ilminde, benim dînime, dünyâma, hayatıma, geleceğime, âhiretime, sonuma hayırlı ise bunu bana takdir et ve kolaylaştır! Eğer bu iş, Senin ilminde benim dînim, hayatım, sonum, dünyâm ve âhiretim için şerli ise, onu benden, beni de ondan uzaklaştır; beni vazgeçir! Her nerede hayır varsa, onu bana nasip et. Benim için hayır takdir eyle. Sonra da beni o hayırdan hoşnut ve râzı eyle!”3 Bu duâyı namazdan sonra Türkçe olarak yapmak mümkündür.

Bir iş hususunda kararsız kaldığımızda, işin sonucunun bizim için hayır mı, şer mi getireceğini kestiremediğimizde, işin iyi veya kötü olacağından emin olamadığımızda, sâlim düşünceler ve istişâreler sonucunda sağlıklı bir karara ulaşamadığımızda, Cenâb-ı Hakk’ın kalbimizi hayırlı olana yönlendirmesini ve kalbimizi yatıştırmasını istemek ve Allah Teâlâ’dan hayır dilemek için istihâre namazı kılarız. Bedîüzzaman Hazretlerinin, duâ ve ibadette tesbit ettiği temel prensipler çerçevesinde söylemek gerekirse4; Cenâb-ı Hak’tan “hayır” istemeye ihtiyaç duyduğumuz anlar,—gece veya gündüz fark etmez—istihâre namazının hususî vakitleridir.

Fakat sâlim düşünceyi ve istişâreyi çiğneyip geçmemelidir. Bir işin bize hayır mı-şer mi getireceğini az çok sezgilerimizle, salim aklımızla, sağlıklı düşüncelerimizle; bu olmadığında bilenlere danışarak, büyüklerle veya uzmanlarla ya da güvendiğimiz kimselerle istişâre ederek bilmemiz ve sonucunu tahmin etmemiz mümkündür. Bu yollar öncelikle denenmelidir. İstihâre namazını, hâşâ, fala bakar gibi kılmak veya fal gibi kabul etmek câiz değildir. Sonuç vermez.

İstihâre namazını kıldıktan sonra, kalbimizde bir yatkınlık, kararımızda bir ferahlık ve rahatlık, içimizde işin hayırlı olabileceğine dâir bir genişlik ve ümit doğarsa, Allah’a güvenerek o işe “Bismillâh” der ve ilk adımı atarız. Eğer içimizden sıkıntı ve darlık geçmez ise, kararsızlık hâli devam ederse, hayırlı olacağından emîn olmama durumu sürerse, gönlümüz hâlâ yatışmamışsa, istihâre namazını tekrar kılar ve Allah’a tekrar duâ ederiz. Böylece yedi defaya kadar istihâre namazının kılınabileceğine dâir Peygamber Efendimizden (asm) rivâyet vardır.5 İç sıkıntımız yine de geçmez ise, bu işin olumsuz ve hayırsız olacağına yorumlarız.

İstihâre namazında okunan özel bir sûre rivâyet edilmemiştir. Allah rızâsı için istihâre namazı kılmaya niyet edilir, her hangi iki rek’atli bir namaz gibi kılınır ve duâ yapılır. İbn-i Ömer’in, Peygamber Efendimiz’in (asm) “dünyâ ve içindekilerden daha hayırlı bulduğu” sabah namazının sünnetinde genellikle “Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn” sûresi ile “Kul hüve’llâhü ehâd” sûrelerini okuduğunu rivâyet etmesi üzerine; başta İmam-ı Gazâli olmak üzere âlimler istihâre namazında da bu sûrelerin okunmasının daha fazîletli olacağına hükmetmişlerdir.6

İstihâre namazı kılındıktan sonra uykuya yatılacak ve rüyâ beklenecek diye bir şart yoktur. Bunlar daha sonra ilâve edilmiş ve söz gelişi rüyâda beyaz veya yeşil görülürse hayra; siyah veya kırmızı görülürse şerre işâret sayılmıştır.

Ancak Peygamber Efendimiz (sav), bilhassa, “Namazdan sonra kalpten geçen mânânın ve oluşan kararlığın” hayra yorumlama açısından önemli olduğunu beyan buyurmuştur.7


6214
Siyer / Peygamberimizin Dogumu
« : 02 Mart 2007, 22:09:42 »
Peygamberimiz (A.S) Dünyaya Geliyor
(17 Nisan 571-12 Rebiulevvel)

Fil Vak'ası, milâdî 571 senesinde meydana gelmiş, o sene de "Fil Yılı" adıyla Araplar arasında bir çeşit tarih başlangıcı sayılmıştı. İşte bu hâdiseden 52 gün sonra, Nisan ayının 17'nci, Rebîulevvel ayınım 12'nci Pazartesi gecesi sabah olurken Mekke'de Haşim Oğulları mahallesinde, âlemlere rahmet olan iki cihan güneşi, son peygamber Muhammed Mustafa Aleyhisselâm, tek bir inci gibi dünyaya geldi. O sabah âlem başka bir âlem oldu, bütün cihan nur ile doldu, kâinat muradına erdi.
Peygamberimiz Aleyhisselâmın doğduğu gece bir çok mucizeler meydana geldi. Mübarek sırtının iki küreği arasında, kalbinin hizasında Peygamberlik mührü vardı. Melekler validesini tebrike geldi. Kabe'deki ve civardaki putlar yüzüstü yere serilmiş halde bulundu. Hükümdarların sarayları sarsıldı, direkleri yıkıldı. Mecûsilerin bin seneden beri devamlı yanan ateşleri söndü, iran'da Sâve Gölü kurudu, bin yıldır kurumuş olan Semâve vadisi sularla dolup taştı. İnsanlar, büyük bir hâdisenin başladığını anladı. Çünkü bu mucizeler, hükümdarların saltanatının yıkılışını, dünyadaki küfür ateşlerinin sönüşünü, bâtıl dinlerin, sapık inançların kuvvetinin kuruyuşunu haber veriyordu.

6215
Siyer / Mekke Şehri ve Yüce Kâbe
« : 02 Mart 2007, 22:07:06 »
Mekke Şehri ve Yüce Kâbe
İslâm Tarihinde mukaddes Mekke şehri ve içerisinde bulunan Mescid-i Haram ve onun içinde yüce Kâbe büyük ve önemli bir yer tutar. Çünkü bu şehirde birçok peygamberin vazife yapması, Kabe'nin, müslümanların kıblesi olması, İslamda hac ve tavaf ibadetlerinin bu şehire tahsis edilmesi, daimi olarak Mekkeye, dinî bir merkez vasfı kazandırmıştır. Her taraftan gelen hacıların, ziyaretçilerin kestikleri kurbanlar, yaptıkları alış-verişlerle mühim bir ticaret merkezi olan Mekke, Kâbe ile de manevî merkez sıfatını hiç kaybetmemiştir.
Kabe'yi , Allahü Teâlâ'nın emriyle önce Melekler, sonra Hazreti Adem ve ve Şit Aleyhisselam; peygamberlerden son olarak da İbrahim Aleyhisselam ile oğlu Hazreti ismail inşa etmişlerdi.. Daha sonraları insanların ortak çalışmalarıyla zaman zaman yeniden yapılmış, tamir ve değişiklikler görmüştür.

Kâbede Mübarek Vazifeler

Kabe'deki mukaddes vazifeleri eskidenberi yapan ve ellerinde tutan Araplar, bunları büyük bir şeref olarak kabul ederlerdi. Bu vazifeler arasında en mühimleri; Kabe'nin anahtarlarını elinde tutmak olan Hicâbet Zemzem suyunu ve hacıların su işlerini idare etmek olan Sikâye; ziyaretçileri barındırma ve müsafirlik işlerini ayarlamak olan Rifâde'dir. Bu şerefli vazifeleri Peygamberimiz Aleyhisselâmın soyuna mensup kimseler yapıyordu. Hatta Efendimizin dedesi Abdülmuttalib'in, kaybolan Zemzem kuyusunu ve suyunu bulması büyük bir hizmet olmuş, itibarını da çok artırmıştı.

Fil Vak'ası (M. 571)

Mekke'nin manevî ve ticarî bir merkez halinde olması, Kâbe sebebiyle her taraftan insanların oraya akın ederek saygı göstermeleri, zaman zaman bazı hükümdarların dikkatlerini çekiyor, bunu önlemek için düşmanca fikirlere itiyordu. Habeşistan Devletinin Yemen Valisi olan Ebrehe de, insanları Kâbe ziyaretinden vazgeçirmek, Mekke'nin ağırlığını ortadan kaldırmak için San'a şehrinde Aklis veya Kulleys adında büyük bir kilise yaptırdı. insanların Kabe'yi bırakıp buraya gelmelerini sağlamak istedi. Ancak başaramadı. Üstelik Arapların bu kiliseye hakaret ettiklerini görünce, Mekke'ye yürüyüp Kâbe'yi yıkmak çılgınlığına düştü.

Ebrehe'nin Kâbeye Saldırması
Ebrehe, hazırladığı büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. O zamanın âdetince uğur sayılan ve bugünün tanklarının yerini tutan büyük Mahmudî Fil'ini de ordusunun önüne kattı. Bu sebeple hâdise, tarihte Fil Vak'ası adıyla anılmıştır. Kabileler halinde dağınık yaşayan Araplar, yer yer Ebrehe'nin ordusuna karşı koymaya çalıştılarsa da, onu önleyemediler. Ebrehe'nin keşif için ileriye gönderdiği askerleri de, Mekke'lilerin nesini buldularsa, yağmalayıp getirdiler.
Mekke'lilerden bir sulh hey'eti, Ebrehe'ye gittiler ve mallarının geri verilmesini istediler. Hey'etin başında, o zaman Mekke şehrini idare eden Kureyş kabilesi reisi, Peygamberimiz Aleyhisselâmın dedesi Abdülmuttalip bulunuyordu. Yağmalanan mallar arasında, onun da 100 devesi vardı. Ebrehe, onların bu isteğine şaşırdı:
-"Ben, Kabe'yi yıkmak için geliyor ve bundan vazgeçmem için rica etmenizi bekliyorken, siz develerinizin derdine düşüyorsunuz?!" dedi. Böylece onları aşağı düşürmek istedi. Fakat Abdülmuttalip:
-"Ben, develerin sahibiyim ve onları istiyorum. Kabe'nin ise asıl sahibi var. O'nu O Yüce sahibi korur!" diye cevap verdi.
Ebrehe, yağmalanan malları geri verdikten sonra, ordusunu ve şöhretli filini Mekke üzerine yürüttü. Abdülmuttalib ise, Kabe'nin kapısına yapışıp göz yaşları ile duâ ettikten sonra halkı dağlara çekerek olacakları ibretle beklemeye başladı. Ebrehe, koca filinin Mekke üzerine gitmemekte direndiğini, ayaklarının kumlara saplanıp kaldığını, başka tarafa çevrildiği zaman koşarak yol aldığını görünce, küplere bindi. Bu sırada, Ebrehe ve askerleri Kur'an-ı Kerîm'in Fîl Sûresi'nde bildirildiği üzere, hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaştılar. Bir anda gökyüzünü kaplayan Ebabil kuşları, ağızlarında ve ayaklarında taşıdıkları küçük kızgın taşları düşman askerlerinin üzerine atıyorlar, bir nevi Ebrehe ordusunu havadan bombardıman ediyorlardı. Böylece koca ordu neye uğradığını şaşırdı, yara bere içinde perişan oldu. Çok az kişi kaçabildi. Onlar da aldıkları yaranın tesiriyle kısa zaman sonra öldü. Ebrehe de canını zor kurtarıp Yemen'e döndü ise de, çok geçmeden O da orada öldü. Kabe'nin sahibi Kabe'yi işte böyle korumuştu.

6216
Siyer / Siyer ve Siyer-i Nebi
« : 02 Mart 2007, 22:05:24 »
Siyer, manen tutulan yol ve gidiş mânâlarını taşıyan sîret kelimesinin çoğuludur. Hazreti Adem Aleyhisselâmdan Fahri Kâinat Efendimize kadar gelen peygamberlerin; insanları hak yola çağırmak için vazifelerini nasıl yaptıklarını, bu uğurda ne gibi güçlük ve tehlikelere göğüs gerdiklerini anlatan ilme İslam Tarihi veya Siyer-i Enbiya (Aleyhimüsselam) Denir.
Peygamberimiz Aleyhisselâmın hayatı ve mukaddes vazifesi sırasında gösterdiği gayretleri anlatan ilme de Siyer-i Nebî denir. Kısaca, İslâm Tarihi umumî bilgileri, Siyer-i Nebî ise Peygaberimiz Aleyhisseiâmın (ay senesiyle) 63 yıllık hususî tarihini anlatır.
    İslâm Tarihinin bir şubesi olan Siyer ilmi, Peygamberimiz Aleyhisselâmın yaptıkları, buyurdukları ve kabul ettiklerini bildirmesi bakımından Hadis, Tefsir, Fıkıh, Kelâm ve Ahlâk gibi bütün İslâmî ilimlerin Kur'an-ı Kerîm'den sonra en büyük kaynağıdır. Peygamberimiz Aleyhisselâmın hayatında dinî, siyasî, askerî, içtimaî ve ahlâkî bütün hükümleri ve bilgileri bulmak mümkündür. Bu bakımdan da Siyer ilminin derecesi ve önemi büyüktür

6217
Siyer / Islamdan Önce Insanlıgın Hali
« : 02 Mart 2007, 22:04:05 »
Peygamberimiz Aleyhisselâm İslâm Dinini insanlara bildirmek vazifesiyle gelmezden önce, insanlık âlemi iki büyük devletin tesiri altında yaşıyordu. Bunlar Peygamberimizin memleketi olan Arapistan Yarımadasına komşu bulunan Bizans ve İran Devletleri idi. Yine insanların inandıkları, yolunda gittikleri dinler arasında Hıristiyanlık, Musevîlik mecusîlik ve putperestlik hüküm sürüyordu. Fakat Bizanslıların, Romalıların inandıkları din olan Hıristiyanlık, İncil'in eski devirlerden beri değiştirilip aslından uzaklaşılmasıyla İsa Aleyhisselâmın getirdiği şeriatla büyük ölçüde ilgisini kesmişti. Üstelik Roma medeniyetinin putperestliği, kötü ahlâkı, her türlü perişanlığı da dinî inançlara karıştırılmış, iş çığırından çıkmıştı. Papazların şahsî düşüncelerine göre, din hükümleri çıkarttıkları, para ile Cennet sattıkları, günahkârları afvetme gibi hayâllere daldıkları Hıristiyanlığın bir de üçlü ilâh sapıklığına bulaşmasıyla da hak dinle uzaktan yakından hiç ilgisi kalmamıştı.
Yahudilerin sahip çıktığı Musevîlik ise, yine bu milletin kendi sapıklıklarını din içine sokmalarıyla, Musa Aleyhisselâmın getirdiği şeriattan uzaklaşmıştı. Yahudiler, kendi peygamberlerinden sonra yeni bir şeriatla gelen İsa Aleyhisselâma düşmanlık yapmakla da hak yoldan tamamiyle mahrum olmuşlardı.
İranlılar da, Mecusîlik adı verilen ateşperestlik yani ateşe tapma gibi sapık bir dinin içindeydiler. Araplar ise putlara tapıyorlardı. Bu arada komşuları olan Hıristiyan ve yahudi milletlerin tesirinde kalarak bu dinlere girenleri de vardı. Ancak bunlar, putperest Araplara göre oldukça az, bir kısım kabilelerdi. Zaten putperest düşünce ve davranışlar, Hıristiyanlık ve yahudilik gibi diğer dinler içerisine de girmişti.
Araplar içerisinde İbrahim Aleyhisselâmın şeriatı üzerine devam eden, Allahü Teâlâ'nın birliğine iman eden "Hanifler" de vardı. Ancak bunlar adetleri belli olacak kadar az bir sayıdaydılar. Araplar ahdine vefâ göstermek, müsafire ikramda bulunmak, sünnet olmak, tırnak kesmek gibi Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail'den kalma bazı sünnetleri de yapıyorlardı. Ne var ki, hak din üzere olmadıkları için cahillik onları esir etmişti.
Cehaletin getirdiği kötülükler içerisinde, kabileler arasında kan davaları sürüp gidiyordu. Sadece haram ay sayılan Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem denilen dört ayda harbi bırakıyorlardı. Kabileler halinde idare olunduklarından, Kabe'de her kabileye ait olmak üzere 360 adet put doldurulmuştu. Kurulan panayırlarda, yaşayış şartlarından çok ileride edebiyat yarışmaları yapılıyor, şairler ve hatipler insanları hayli tesir altında tutuyordu.
İnsan hakları ayak altına alınmış, güçlüler zayıfları eziyor, köleler ve esirler içler acısı bir halde yaşıyor, kadınlara önem verilmiyor, kız çocukları geçim sıkıntısı veya damat ayıbı korkusuyla diri diri toprağa gömülüyordu. Ahlâksızlık her tarafı kaplamıştı.
İşte gerek Arabistan Yarımadası'nın içine düştüğü cahillik, gerekse Bizans ve İran Devletlerinin hüküm sürdüğü yerlerdeki sapıklık ve ahlâksızlık, birbirinden aşağı kalır şekilde değildi. Bütün insanlık âleminin karanlık bulutlar altında ve karışıklık içerisinde yaşadığı bir devirde, onları bu alçak ve bayağı hayattan kurtarıp ebedî kurtuluş ve saadete ulaştıracak bir Peygamber bekleniyordu. Hıristiyan ve yahudilerin mukaddes kitapları böyle bir peygamberin geleceğini, zamanının yaklaştığını bütün alâmetleri ile müjdeliyordu. Bu peygamberin Hazreti İbrahim soyundan, Mekke taraflarından çıkacağına dair bilgiler veriliyordu

6218
Din ile İlgili Karışık / Ana Duası Ana Babaya İtaat
« : 02 Mart 2007, 21:57:13 »
ANA-BABAYA İTAAT
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
  (Ana-babaya iyilik etmek, nâfile namaz, oruç ve hac [ve umreye gitmek] fazîletlerinden daha fazîletlidir. Ana-babasına hizmet edenlerin ömrü bereketli ve uzun olur. Ana-babasına karşı gelip, onlara âsî olanların ömürleri bereketsiz ve kısa olur. Anasına-babasına âsî olan mel’ûndur.)
  Hasen-i Basrî hazretleri Kâbe’yi ziyâret ve tavâf ederken bir zât gördü ki, arkasında bir zembil ile tavâf eder. O zâta dönüp dedi ki:
  - Arkadaş, arkandaki yükü koyup öylece tavâf etsen dahâ iyi olmaz mı?
  - Bu arkamdaki yük değil, babamdır. Bunu Şâm’dan yedi kere buraya getirip tavâf eyledim. Çünkü, bana dînimi, îmânımı bu öğretti. Beni İslâm ahlâkı ile yetiştirdi.
  - Kıyâmet gününe kadar böylece arkanda getirip tavâf eylesen, bir kere kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet havaya gider ve yine bir defâ gönlünü yapsan, bu kadar hizmete mukâbil olur

Ana Duası
Müslüman evladı, her zaman ana-babasının hayır duâlarını almaya çalışmalıdır.

Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.) Hazretleri’nin ihtiyar ve hasta bir annesi vardı. Gece yarısı uykusundan uyanıp kendisinden bir bardak su istemesi üzerine, testiden su doldurup getirinceye kadar anası tekrar uykuya dalmıştı. Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.), elinde bir bardak su ile uyanacak diye anasını sabaha kadar bekler.

Sabah Namazı için uyanan anası, oğlunun, elinde bir bardak su ile ayakta beklediğini görünce, son derece duygulanır. Ve bu fedâkâr oğlu için; "Ârifler sultanı olasın oğlum!" diye yürekten duâ eder. (43)

Annesinin duası bereketi ile Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, gerçekten ârifler sultanı olur. Ve bütün tasavvuf kitaplarında hep bu ünvân ile anılır.

Bununla birlikte anne bedduasından da son derece sakınmalıdır. Onların bedduasını alan evladın, dünyâda iki yakası bir araya gelmeyeceği gibi, âhirette de ebedî hüsrâna uğrayacağında şüphe yoktur.

Sahâbe-i kirâmdan Alkame adında bir zât vardı. Evlendikten sonra annesine karşı tutum ve tavrı iyice değişmişti. Bu durumdan ihtiyar annesinin gönlü incinmiş, kalbi kırılmıştı.

Böylece günler geçti. Bir gün Alkame, hastalanarak ölüm yatağına düştü. Annesine olan kırıcı davranışından dolayı dili tutuldu. Son nefesinde söylemesi gereken kelime-i şehâdeti söyleyemedi.

Nihâyet Rasûlullâh (s.a.v.)’in ısrarı ile, yaşlı anne, evlâdını affedip hakkını helâl etti. O anda Alkame’nin dili çözüldü ve kelime-i şehâdet getirmeye başladı. Rûhunu da bu îmânla teslîm etti.

Alkame yıkanıp kefenlendikten sonra, namazı kılınıp defnedildi. Ardından Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, kabri başında durarak orada bulunanlara şöyle hitâb etti:

"Ey muhâcirler!

Ey ensâr!

Kim karısını, annesinden daha üstün tutarsa, Allâh’ın lâneti onun üzerinedir. Onun diğer ibâdet ve iyiliklerinin de kendisine bir fâidesi yoktur, kabul olunmaz." (44)

Ancak bu hadîs-i şerîf; eşin, kayınvâlide karşısında ezilmesi ve hiçbir hak sâhibi olmaması anlamına gelmez. Çünkü İslâm’da eşin de, annenin de hak ve sorumlulukları dengelenmiştir.

6219
Din ile İlgili Karışık / 32 farz
« : 02 Mart 2007, 21:55:59 »

Erkek Kadın, Her Müslüman’ın bilmesi lazım olan farzlar

Altısı imanın şartıdır.


  • Allahın varlığına birliğine inanmak

    Meleklere inanmak

    Kitaplarına inanmak

    Peygamberlerine inanmak

    Öldükten Sonra dirileceğimize inanmak

    Hayır ve şerri Allahü Tealanın yarattığına inanmak ( Kul hayır veya şer hangi yoldan gitmek isterse o tarafı elde edecek kadar küçük bir kuvvet verilmesiyle hayır veya şer meydana gelir.)



Beşi islamın şartıdır.

  • Namaz kılmak

    Oruç tutmak

    Zekat vermek

    Hacca gitmek

    Kelime'i şahadeti Yaşatmak ( Cihad etmek )


Dördü Abdestin Farzıdır.

  • Yüzünü alnının saç bitiminden çene altına kadar yıkamak

    Kollarını dirsekleri ile beraber yıkamak

    Basının dörtde birini mesh etmek ( Başının dörtte biri herkesin bir eli kadardır)

    Ayaklarını (Topukları ile beraber) Yıkamak,


Üçü Guslün Farzıdır.

  • Ağzını bol su ile yıkamak

    Burnunu bol su ile yıkamak.

    Bütün vücudunu kuru yer kalmadan yıkamak


İkisi Teyemmümün Farzıdır.

  • Önce teyemmüme niyet etmek

    İki ellerini temiz toprağa vurup yüzüne sürmek İki elini bir daha vurup kollarına sürmek



On ikisi namazın farzları.



Altısı dışındaki şartlarıdır.

  • Abdest almak (cünüpse gusül etmek)

    Bedeni, elbisesi, namaz kılacağı yer temiz olmalı

    Avret yerini örtmek (Kadınlar el ve yüzden başka her tarafını örter)

    Kıbleye karşı dönmek

    Vaktin girdiğini bilmek

    Hangi namazı kılacağına niyet etmek



Altısı içindeki şartlarıdır.


  • İftitah tekbiri almak ( Allahüekber diyerek namaza başlamak)

    Ayakta durmak

    Kur'an okumak

    Rukü etmek

    Secde etmek

    Son rekatta (Ettehiyyatü) yü okuyacak kadar oturmak




6220
Din ile İlgili Karışık / Namaz Vakti
« : 02 Mart 2007, 21:44:12 »
2m Bu küçük program diyanetin sitesinden aylık namaz vaktini otomatik indirdikten sonra günlük namaz vakitlerini gösteriyor, bütün ülkelere ve şehirlere ait vakitler yer alıyor. Vakit yaklaştığında uyarı veriyor ve isterseniz vakit girince ezan okuyor. Programı saklamak istediğiniz yere kaydettikten sonra Başlangıçta çalıştır'ı işaretleyip ülke ve şehir seçtikten sonra "Bir aylık vakitleri yükle" demeniz yeterli. Programın cep bilgisayarları için versiyonu da hazırlanmakta,

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: 1 ... 620 621 [622] 623
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.