Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - sevdaligul

Sayfa: 1 ... 619 620 [621] 622 623
6201
Osmanlı Tarihi / Osmanlı Devletinin Doğuşu
« : 04 Mart 2007, 17:03:41 »
Anadolu Türklüğünü yeniden birliğe kavuşturan, yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan Osmanlıların ortaya çıkışı meselesi, Batı Anadolu'nun uç bölgesinde yeni bir Türkiye'nin doğuşu ile sıkı sıkıya bağlıdır. Osmanlı hanedanının mensup bulunduğu, Oğuzlar'ın sağ kolu olan Günhan kolunun Kayı boyu, dokuzuncu yüzyıldan itibaren, Selçuklular'la beraber Ceyhun nehrini geçerek İran'a geldi. Rivayetlere göre, Horasan'da Merv ve Mahan tarafına yerleşen Kayılar, Moğolların tecavüzleri üzerine, yerlerini bırakarak Azerbaycan'a ve Doğu Anadolu'ya göç ettiler. Bir rivayete göre, Ahlat'a yerleşen Kayılar, oradan Erzurum ve Erzincan'a, daha sonra Amasya'ya gelerek, oradan Halep taraflarına göç ettiler. Bir kısmı Caber Kalesi civarında kalırken, diğer bir kısmı Çukurova'ya gitti. Çukurova'ya gelenler, daha sonra Erzurum civarında Sürmeliçukur'a vardılar. Aralarında çıkan ihtilaf üzerine, bir kısmı asıl yurtlarına dönerken, Ertuğrul ile kardeşi Dündar'ın emrindekiler, bir müddet Sürmeliçukur'da kaldıktan sonra, Moğolların batıya akınları üzerine, Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubad'a müracaat ederek Karacadağ taraflarındaki Rum (Bizans) hududuna yerleştirildikleri söylenirse de bu, tarihî gerçeklere pek uygun düşmemektedir.
Gündüz Alp'i Ertuğrul Gazi'nin babası olarak gösteren ve bugün ilim âleminde kabul edilen diğer bir rivayete göre ise, Gündüz Alp'in Ahlat'ta vefatından sonra oymağın başına geçen oğlu Ertuğrul Gazi, buradan hareketle Erzincan'a oradan da Bizans sınırına yakın olmak gayesiyle, Karacadağ mıntıkasına gelmiştir. Kesin olan bir şey varsa o da Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayıların, on üçüncü yüzyıl ortalarında Ankara'nın batısında bulunmalarıdır. Sonraları, tahminen 1231 yılında, Sultan Alâaddin'in kendilerine ıkta (arazi) olarak verdiği Söğüt ve Domaniç'e gelip yerleşmişlerdir.

Diğer taraftan Moğollar, Orta Asya Türklüğünü ve medeniyetini imha ederken, istilânın dehşeti karşısında, onların kılıcından kurtulan büyük göçebe kitleleri, şehirli âlim, tâcir, edebiyatçı ve sanatkârlar da Anadolu'ya sığınıyordu. Göç dalgaları, Selçuklu hududunda eskiden beri mevcut göçebelerle yeni Türk boylarını birbirine karıştırıyor ve uçlardaki yoğunluğu süratli bir şekilde arttırıyordu. Kaynakların kayıt ve tasvirine göre, Azerbaycan ve Arran (Karadağ) ovaları ile vadileri, karıncalar gibi kaynaşıyor ve göç dalgaları buradan Anadolu'ya akıyordu. Böylece, Moğollardan kaçan Türkmenler, Anadolu'ya nüfus ve hayatiyet getiriyor ve siyasi parçalanmaya rağmen bu ülke yeni bir kudret kazanıyordu. 1261'den itibaren, Moğol kontrolünün nispeten zayıf bulunduğu ve Türkmen nüfusunun gittikçe kuvvetlendiği Kızılırmak'ın batısındaki bölgede (Kastamonu-Ankara-Akşehir-Antalya hattının batısında) uc beylikleri ortaya çıktı. Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Denizli, Selçuklu-İslâm kültürünün yerleştiği uc merkezleri olarak yükselip Gazi Türkmenlerin faaliyette bulunduğu en ileri uc bölgesiyle Selçuklu uc bölgesi arasında bir ara bölge haline geldiler. Uc bölgelerinde ortaya çıkan Türkmen beylikleri arasında Konya'ya hakim olan Karamanoğulları en kuvvetlisi görünüyor ve Selçukluların varisi olduğunu iddia ediyordu. Batı Anadolu'da Aydınoğulları, devrin şartlarına göre mükemmel bir donanma gücüne sahip bulunuyordu. Göçebe bir kavmin süratle denizci olması ve Adalar (Ege) Denizini alt üst eden gazalarıyla hayranlık uyandırması, şaşılacak bir gelişmeydi. Bu devir Anadolusunda yine mühim sayılabilecek bir güce sahip bulunan Germiyanoğulları, Karesioğuları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Hamidoğulları ve Candaroğulları beyliklerinden her biri, kendi hesabına yayılma mücadelesine girişti. Bunlar arasında Söğüt'te kurulan Osmanlı Beyliği en mütevazı bir durumda bulunuyordu.


6202
Astroloji ve Burçlarla İlgili Bölüm / Koç Burcu
« : 04 Mart 2007, 16:50:54 »

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Doğum Tarihleri:

Yönetici Gezegeni:
Element:
Nitelik:
Uğurlu Sayıları:
Gün:
Uğurlu Taşı:
Renk:
Tarot kartı:
Hayvan:
Bitki:
Kıymetli Taş:
Kıymetli Maden:
 21 Mart - 20 Nisan

Mars
Ateş
Öncü
1, 9
Salı
Yakut
Kırmızı
İmparator
Koyun
ıtır, hanımeli, pars zambağı
Elmas
Demir
 


Aktif, ateşli Mars'ın yönettiği Koç öncü bir ruha sahiptir ve enerjik yapısıyla hiç bir deneyimi kaçırmaz. Son derece hevesli, iyimser ve arkaş canslısı doğasıyla, günlük yaşamda diğer insanları da harekete geçiren bir enerji kaynağı gibidir Koç. Süregelen bir fiziksel aktivasyon halinde olması, fazla gelen enerjilerinin boşalmasına böylelikle entellektüel anlamda da daha üretken olabilmesine yardımcıdır. Pek çok insanın başlamaktan çekineceği projelerin altına girmekten enerjik Koç hiç çekinmez. Ama genellikle pek çok tamamlanamayan projenin başlangıcında da yine Koç vardır. Kolaylıkla dikkatinin dağılması, ilgisini yitirmesi, detaylara dayanamaması girişimlerin sonunun gelememesindeki en büyük etkendir. Her ne kadar yoğun fiziksel enerji Koç burcuyla bağdaştırılsa da; Koç kendisine uyum sağlayabilecek arkadaşlar ya da kendini destkeleyecek bir partner bulamadığı zaman, motivasyon kaybeder. Fiziksel aktiviteden uzak kalmak, üretkenliğinin düşmesine, depresif bir ruh haline girmesine ve kilo almasına neden olabilir.

İhtiraslı doğaları, etraflarındaki insanları harekete geçirmelerine, beraberlerinde sürüklemelerine neden olur. Ancak karşı taraftan ilgi görmedikleri durumlarda, kızgınlık duymaları ya da ilgilerini tamamen kaybetmeleri de mümkündür. Savaş ve mücadeleyi sembolize eden Koç burcunun bireyleri, o kadar aceleci ve sabırsızdırlar ki, girdikleri savaşta zaman zaman gerekli donanımı sağlamak gereğini gözardı edebilirler. Çok çabuk kızmalarına ve öfkelenmelerine rağmen, kin tutmayı hiç beceremezler. Kızgınlıkları ve öfkeleri saman alevi gibidir, parlar ve anında yok olur. Bu Koç insanlarının en önemli olumlu özelliklerinden biridir. Böylelikle insan ilişkilerinde yaşadıkları sorunların uzamasını doğal bir şekilde önlemiş olurlar.

Koç kendi ve hayatı üstüne kumar oynayacak kadar riski sever. Girişimci bir ruhu olduğu için yeni yatırımlar yapmak, riskli yollardan para kazanmak, ruhsal olarak tatmin olmasına ve özgüvenini geliştirmesine yardım eder. Ufak da olsa, kendi işinin başında olmak, patron konumunda bulunmak, özgürlüğünü korumasına ve hareket etmek ihtiyacını tatmin edebilmesine izin verdiği için, iş yaşamında motivasyon unsurudur.

Birikim yapmak bir Koç için oldukça zordur. Sürekli yenilik arayışında olması, yeni fikirlere açıklığı, harcamaların çeşitlenmesine ve büyümesine neden olur. Koç'un erken yaşlardan itibaren, geleceğini kontrol ve güvenlik altına alabileceği bir yatırım planını uygulamaya sokması temel gereksinimidir. Koç'un enerji fazlası, girişimlerinde, başlangıçlarında kimi zaman negatif etkiler de yaratır. Süregelen arayış, daha iyisine duyulan özlem, projelerin yarım kalmasına, bitirmeden ve bir yenisinin başlamasına neden olur. Bu da finansal anlamda kayıpların yaşanmasında önemli bir etkendir. Koç dürtüsel davranmadığı zaman, boş yere para harcamaz. Ancak kimi zaman gözünün karalığı finansal konularda da kendini gösterir. Mesela kırmızı bir spor araba, dayanılmaz bir para harcama nedeni olabilir.

Finansal zorlamalar ne derecede olursa olsun, Koç eğer kendi patronu olmak konusunda kararlıysa bu planını muhakkak uygulamaya sokmak için elinden geleni yapacaktır. Materyalistik bir yapısı olmayan Koç, amaçlarına ulaşmak doğrultusunda gereken ödünleri vermekte ve fedakarlıkları yapmakta kararlı davranmaya eğilimlidir. Başarı her zaman ilk denemede yakalanmasa da Koç, motivasyonunu yenileyerek, tekrardan yola koyulmakta gecikmez. Ancak ben-merkezcil bir yapısı olduğu için, zaman zaman hedefe kilitlenmeleri, diğer sorumluluklarını, mali yükümlülüklerini gözardı edebilmesine, dolayısıyla birlikte yaşadığı insanları da zor durumlarda bırakmasına neden olabilir. Gözükaralığı, ailenin ve sorumluluğunda olan diğer insanların güvenliğini de tehlikeye atmasına neden olabilir. Rekabete yatkın doğası, başarı yolundaki engelleri kolaylıkla savuşturmasına ve enerjisini baştan sona koruyabilmesine yardımcıdır

Hedeften vazgeçmeme hali, inat zaman zaman saldırganlık şeklinde de kendini gösterebilir. Lider konumunda olmayı sevmesi, inisiyatif kullanmaktan çekinmemesi, kendi bildiklerinden ödün vermek istememesi insan ilişkilerinde yaşadığı problemlerin temel kaynağıdır.

Koç yaşamda deneyimlediği her şeye fiziksel olarak da reaksiyon vermek alışkanlığındadır. Başka bir deyişle, yaptıkları şeyin değerini ölçmeden, gerçek duygularını ayrımsamadan, mantık çerçevesinde değerlendirmeden önce, bir alevlenir, sonra sakinleşip, gerekli soruları sormaya, araştırma yapmaya başlar.

Koç burcu insanları yaşamda ve iş hayatında rekabeti ve oyun oynamayı severler. Kaybetmekten nefret ettikleri için, genelde kazanan olmak yolundadırlar. Rekabete girdiklerinde tam gaz ileri atılırlar.
Koç liderlik özelliği taşıdığından mesleğinde ilerlemek, üst seviyelere ulaşmak için elinden geleni yapar. Alt pozisyonlarda da kendisine verilen inisiyatifi sonuna kadar kullanmaktan, hatta kimi zaman kuralları değiştirmekten hiç çekinmez. Ateş elemetinden olan Koç, her an mücadeleye hazırdır.
Diplomasiden uzak ve ben-merkezcil bir yapısı olmasına rağmen, Koç etrafındaki insanların motivasyonlarıyla ve performanslarıyla da yakından ilgilenir. Herkesi harekete geçirebilmek için elinden geleni yapar.

Macerayı ve hareketi seven Koç için, rutin işler, uzun toplantılar oldukça sıkıcıdır. Önündeki projeye "hemen" başlamak, ve diğerine "hemen" geçmek için sabırsızlanır. Çok uzun yıllar çalışmaya eğilimi olan Koç, emekliliğini çok geç ister ve yeni projelerde, girişimlerde kuralları kendi koyarak, ilgisini canlı tutar.

Koç'un ofisi başarı belgelerini, kupalarını ve şiltlerini sergilediği bir müze gibidir. Sporculuk, askerlik, cerrahlık, spor eğitmenliği, brokerlık, polislik, mühendislik, diş doktorluğu, ve kasaplık Koç için en uygun mesleklerdir. Ancak hangi sektörde olursa olsun, Koç doğal girişim yeteneği ve liderlik özellikleri ile yöneticilik basamaklarına kolayca erişir.

Koçlar başlangıç yapmakta, girişimde çok başarılı oldukları için, seksde de oldukça atılgan bir yapıya sahiptirler. Genellikle ben-merkezcil bir yapıya sahip olan Koç'un cinsel beraberlikte aldığı kadar vermeyi öğrenmesi temel gereksinimlerinden birisidir.

Koç komplimanları, özgür ve canlı insanları sever. Dışadönük ve aktifdir. Bir Koç ile beraber olmak için, enerji ve aşk heyecanı ile dolu olduğu gözönünde tutarak, O'nunla birlikte geç saatlere kadar uykusuz kalmayı göze almak gerekir.

Entellektüel kapasitesi de son derece gelişkin olan Koç'un dikkatini bu alanlardaki farklılıklar çeker. Atak ve ihtiraslı bir yapısı vardır. Ayrıca Koç aşkta kıskanç olabileceği için, tamamen olmasa bile, partnerinin vaktinin büyük bir kısmını kendisine ayırmasını ister.

Koç kendinden bir şeyler istenmesinden, birlikte olduğu insana rehberlik etmekten, yön göstermekten ve akıl vermekten hoşlanır. Genellikle tavsiyeleri ve fikirleri son derece açık, hiç şüpheye yer bırakmayan bir tarzdadır. Oldukça dürüst ve açık kalpli olduğu için, duygularını, fikirlerini eşiyle rahatlıkla ve samimiyetle paylaşır.

Bir Koç ile ilişkiyi bitirmek için en iyi yol O'na emirler vermeye ve domine etmeye çalışmaktır. Özellikle aşkta bu tür yaklaşımlardan Koç nefret eder. İkili ilişkilerde emir veren bir tarz, Koç'un bu istekleri yerine getirmek bir yana, karşısındakini dinlemesini bile engeller. Bağımsız bir ruh olan Koçlar aslında oldukça güvenilir, sevince sadık kalabilen ve heyecan veren eşlerdir.

Ateş grubu ve Öncü Koç, Zodyak kuşağındaki ilk burç olması nedeniyle çevreyle çok büyük bir etkileşim içindedir. Yoğun bir özgüven ve enerji, bedensel ve ruhsal karakterinin anahtar sözcükleridir. Koç, Zodyak'ta başlangıcı sembolize ettiği gibi, anatomik olarak da vücutta kafayı, beyni, kafatasını ve yüzü yönetir (burun kemikleri hariç).

Koç çok çabuk sinirlenmeye ve parlamaya yatkındır. Bu özelliği sinir sisteminin yıpranmasına neden olabilir. Ateşlenmeler, kazalar ve döküntülü hastalıklar en ön sırada gelen rahatsızlıklarıdır. Ergenlik sivilceleri 30 yaşını geçtikten sonra bile kendini göstermeye devam edebilir. Sebepsiz başağrıları, migren de Koçlarda sık rastlanır.

Telaşeli ve aceleci yapısı, her zaman dikkatsizlik yüzünden, küçük kazalara ve kanamalara da yol açar. Özellikle baş bölgesini dikkatle korumak gereklidir. Yazın sıcak günlerinde de mutlaka kendini Güneş'ten koruması tavsiye edilir. Çünkü Koç diğer burçlara oranla, Güneş'ten etkilenmeye daha eğilimlidir


6203
Geyik ve Sohbet Yeri / Kahve Taneleri
« : 04 Mart 2007, 10:51:12 »
*Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde
bulunuyormuş.


"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.


Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı

"Olur" demiş çekine çekine.


Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini

suyla doldurup üçünün de altını yakmış.

"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin

bana" demiş oğluna.

Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve

çekirdeği istemiş...

Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.

Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki

kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba oymuş.

Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.

Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş

oğlunu.

Yemek masasında üç tabak duruyormuş.

Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve

çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.

Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"

Oğlu düşünürken açıklamaya bşlamış."Havuçlar haşlandıkça

aslını kaybedip yumuşamış.

Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama

içleri katılaşmış.


Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler

sonunda da öyleler.. "

Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşkve şefkat birlikte olmalıdır.

Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu grdüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.

Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar

tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe

katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.

Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise,

şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu

kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi

kişiliklerini yitirmezler.


Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları

gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar


geçirmeye isteklidirler.

Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.

"Asıl ders bu değil!" dedi baba.

Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde braktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.


"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde

de bir tat yok "

Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yvaşça bir fincana boşalttı.

Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi.

Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.

"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin

paylaştığı yuva da işte böyle olur.Misgibi, temiz ve huzur verici.

Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı
taze kahve gibi...

Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve

şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını,

kokularını ve renklerini katmayı aşarırlar."



Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz
dileklerimle.

6204
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap


Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı.

Mahallî,resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı.
Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (Union and Progress) üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmişti.İçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmişti.

Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı.
Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"(idees forces)'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti. (Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu.)

Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations). kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. (1911-1923) 1959, s.62-64)

Balkan savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. ([1911-1923] 1959, s.97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. (Gökalp [1911-1923] 1959, s.71-76; Heyd 1950, s. 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. ([1911-1923] 1959, s.172-173)

Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti. ([1911-1923]1959, s.193-196) Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu. Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konuldu.

Gökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır. Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim'ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu. Destekleyicileri ise; onun kültür ve millet yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp'ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar. Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye'nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur.

Gökalp'ın çalışmalarındaki tarihî kavramlar için bakınız. İSLAM,NATİONALISM; PAN MOVEMENTS; ve DURKHEIM; LE PLAY'ın biyografileri..

ESERLERİ
(1911-1923) 1959 Turkish Nationalism and Western Civilization: Selected Essays, Translated and edited with an introduction by Niyazi Berkes. New York: Columbia Univ. Press.
(1923) 1940 Türkçülüğün Esasları ("Foundations of Turkism") İstanbul: Arkadaş Matbaası. Külliyat. 2 bölüm Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1952-1965. bölüm 1: Şiirler ve halk masalları bölüm 2: Ziya Gökalp'ın mektupları. Ziya Gökalp'ın ilk yazı hayatı, 1894-1909: Doğumu'nun 80. yıldönümü münasebetiyle. İstanbul: Diyarbakırı Tanıtma Derneği 1956.

HAKKINDA YAZILANLAR

HEYD, URIEL 1950, Foundations of Turkish Natıonalism: The Life and Teachings of Ziya Gökalp. London. Luzac.
TÜTENGIL, CAVIT O. 1949 Ziya Gökalp Hakkında bir bibliyografya denemesi, İstanbul: Berksoy Matbaası .ÜLKEN, HİLMİ ZİYA Ziya Gökalp. İstanbul: Kanaat Kitabevi (yayın tarihi tesbit edilemedi) ZİYA AL-DİN , FAKHRİ 1935 Ziya Gökalp, sa vie et sa sociologie: Essai sur l'inftuece de la sociologie française en Turquie. Nancy (France): Berger-Levrault.


Ziya Gökalp
Bir Fikir Adamının Romanı
Mehmet Emin Erişirgil
Remzi Kitabevi / Büyük Fikir Kitapları Dizisi
Ziya Gökalp: Bir Fikir Adamının Romanı (1951), Mehmet Emin Erişirgil'in kişisel gözlemlerine dayanan en ilginç kitaplarından biridir. Yazar bu incelemesinde, bir bölümü kendi yaşadığı olayları, yılların birikimi ile değerlendirilmiş ve Türkiye da yeni bir dönemin başladığı yıllarda yayınlamıştır.

6205
Basketbol / Büyük Onur
« : 03 Mart 2007, 23:00:29 »
NBA’in en büyük yıldızlarının taç giyme töreni All-Star karşılaşması. Ve bu yıl seçilen 24 yıldız isim arasında bir Türk oyuncu, Mehmet Okur da yer alacak.


Aslında adı üstünde: All-Star. Yani ’hepsi yıldız’. NBA’in All-Star şöleni Doğu ve Batı yakasında o sezon en çok öne çıkan, ’yıldız’ unvanını en çok hak eden 12’şer oyuncunun karşı karşıya geldiği bir gösteri maçı. Sezonun ortasında o yılın en başarılı, en çok alkış alan isimlerinin bir taç giyme töreni aslında.

NBA’de bir oyuncu bir kez All-Star seçildiğinde artık adı hep o unvanla anılıyor. Oscar ödülü alan bir oyuncu gibi. O günden sonra ne yaparsa yapsın “Oscar ödüllü aktör” dendiği gibi “All-Star oyuncu” unvanı hep isminin başında yer alıyor. Bundan sonra da Mehmet Okur hep bir yıldız olarak anılacak.

O BİR STAR
Kolay bir yol olmadı aslında Mehmet Okur’unki. Öncelikle çok daha iyi takımlar ve çok daha ön plana çıkan oyuncuların bulunduğu Batı karmasında 12 oyuncu arasına girmek çok daha zor. Doğu’da olsa işi belki de daha kolay olur, ilk açıklanan 12 isim arasında yer alırdı. Memo ilk açıklanan 12 oyuncu arasında yoktu. Bu sezon takımının başarısı için kendi istatistiklerinden fedakarlık eden Mehmet, bireysel başarıyı öne çıkaran All-Star seçiminde takımının başarısı için kendi şansını azalttı. Bu nedenle daha iyi rakamlara sahip olan takım arkadaşı Carlos Boozer 12 kişilik kadroda yer aldı. Salt Lake City’nin NBA haritasında yeri oldukça küçük olduğu için pek çok başarılı takımdan birden fazla oyuncu alınmasına karşın Utah Jazz’den sadece Boozer’ın alınması yeterli görüldü ve Mehmet takım için yaptığı fedakarlığın karşılığını orijinal seçimde alamadı. Ancak Çinli pivot Yao Ming’in yanı sıra Boozer da sakatlığı nedeniyle kadrodan çekildi. Herkes Utah’ın bir temsilcisinin, Mehmet’in alınmasını beklerken NBA Başkanı David Stern, NBA’in en iyi takımı Dallas’dan ikinci bir temsilci Josh Howard ve Denver’dan ligin sayı kralı Carmelo Anthony’yi almayı tercih etti. Ancak önceki gün Phoenix’den Steve Nash ve Denver’dan Allen Iverson’ın da sakatlıkları nedeniyle takıma katılamayacağı açıklanınca Mehmet Okur, Seattle’dan Ray Allen’la birlikte o çok hak ettiği All-Star karmasının bir parçası oldu.

MASAL GİBİ
O NBA’in en parlak yıldızlarının bir parçası artık. Dünya’nın en iyi basketbolcularının yer aldığı ligin en önemli yıldızlarından biri. Çok değil bundan 10 yıl kadar önce hayâl kahramanlarının mücadele ettiği o masal gibi maçta Mehmet Okur da yer alacak. O hayal kuran bir gençti. Masal kahramanı olmak istedi ve bugün onu başardı. Herkese de bunu başarmak için masal kahramanı olmak gerekmediğini, insanın kendisine yüksek hedefler koyduğu ve bunun için çok çalıştığı zaman neler yapabileceğini gösterdi. İşte böyle şeyler insana yaşam konusunda ilham veriyor.

Kalbim yerinden fırlayacaktı
Araba kullanırken cep telefonu kullanmak gerçekten tehlikeli. Mehmet Okur da bu konuda herkesi uyarıyor. “Antrenmandan eve dönerken cep telefonum çaldı. Salt Lake City numarası arıyordu. Daha açmadan kalbim güm güm atmaya başladı. Kendi kendime ’Allahım bir şeyler oluyor. Bunu açmalyım’ dedim. O anda daha açmadan terlemeye başladım” diyor Memo. Elbette onu asıl heyecanlandıran 8 aylık hamile eşi Yeliz’den gelebilecek haber. Ancak telefonu açtığında baba olmak kadar olmasa da son derece önemli bir haber aldı 27 yaşındaki oyuncu. Konuşmayı ise şöyle anlatıyor: “Telefonun diğer ucunda (Utah Jazz başkan yardımcısı) Kevin O’Connor vardı ve bana All-Star seçildiğimi söyledi. Önce inanamadım. Hiçbir şey hissedemedim. Önce O’Connor’ın benimle dalga geçtiğini sandım. Ancak sonra ’Bu konuda dalga geçmem. Tebrik ederim’ dedi. O kadar sevindim ki.” Elbette hemen eşi Yeliz’i aramış. Ama eşi de heyecandan konuşamamış ve sadece ağlayarak “Eve gel. Seni görmek istiyorum” diyebilmiş. Sonra da saatler Türkiye’de geceyarısını gösterirken ailesini arayarak onlarla paylaşmış heyecanını. Anne ve babası da sadece sevinç çığlıkları atabilmiş. Şimdi Mehmet’in tek derdi eşi Yeliz’i pazar günü maçın oynanacağı Las Vegas’a götürmek. “Doktoruyla konuşacağım. Uçağa binmesi bir sorun oluşturacaksa onu oraya kadar arabayla götürecek birini bulmam gerekecek” diyor. Mehmet’in hayatında yeni sorunlar baş gösterdi. Yakın bir gelecekte ikinci bir müjdeye hazırlanıyor. Bir kızı olacak. O da yeni sorunlar getirecek elbette. Ama bunlar dünyanın en güzel sorunları.

Fedakârlığın ödülü
Mehmet bu sezon Utah’ın başarısı için büyük özveride bulundu. Takım içindeki rolünü değiştirip, fiziksel olarak çok daha yorucu olan pivot pozisyonuna geçti, hücumda pek çok topu Carlos Boozer’a verdi. Ancak sonuçlar tartışılamaz. Jazz şu anda tüm NBA’de lig üçüncüsü. Nash ve Iverson yerine seçilecek adaylar arasında bireysel rakamları daha iyi olan Elton Brand ve Portland’dan Randolph yer alıyordu. Ancak David Stern’ün tercihi Memo oldu. Utah’ın San Antonio, Phoenix ve Chicago gibi kritik galibiyetlerinde başrolde olan Memo bu üç maçın son çeyreklerinde 12 sayı ortalaması yakaladı. Boozer’ın yokluğunda sayı ortalaması 6 artarak 24.3’e çıktı. Jazz 6 maçın 5’ini kazandı

6206
Basketbol / Mehmet Okur u Dünya Yazıyor
« : 03 Mart 2007, 22:58:57 »
Mehmet Okur tarih yazdı ve NBA’in en önemli organizasyonu olan All-Star’a seçilmeyi başaran ilk Türk oldu.


Memo: Hamile olan Eşimi aradım ve ‘Las Vegas’a gidiyorum’ dedim. Heyecandan benimle konuşamadı ve ağlamaya başladı... Stern, Iverson ve Nash’in yerine Ray Allen’la birlikte Memo’yu kadroya alarak Türk halkının sevgisini kazandı. Amerikalılar, Utah Jazz’ın yıldızı Okur’u artık ‘All-Star Memo’ olarak çağıracak.

NBA’de bu sezon oynadığı basketbolla herkesi büyüleyen Utah Jazz’ın yıldız oyuncusu Mehmet Okur, yine bir ilke imza atarak Türkiye’yi ayağa kaldırdı... Okur, tarihte bir ilki gerçekleştirerek, NBA’in en önemli organizasyonu olarak bilenen All-Star maçına seçilmeyi başardı. Bu sezon Las Vegas’ta yapılacak olan 56. All-Star maçında Batı Karması’na seçilen milli basketbolcu, kendisini çok şanslı hissettiğini belirtti. Detroit Pistons formasıyla NBA’e adım atan Okur, All-Star’a seçilmesiyle birlikte ligdeki 3. ilkine imzasını attı. Öncelikle 2004 yılında Detroit formasıyla şampiyonluk yaşayan ilk Türk oyuncu olan Memo, iki hafta öncede NBA’de ‘Batı’nın En İyi Oyuncusu’ unvanını kazanmıştı. Las Vegas’ta kendisi için değil, ülkesi için mücadele edeceğini belirten yıldız basketbolcu, seçildiğini öğrendiği o anı şu şekilde anlattı: “Utah’ın 2. Başkanı Kevin O’Connor beni aradı ve ‘All-Star seçildin’ dedi. İlk önce ona inanamadım ve hemen hamile olan eşim Yeliz’i aradım. Ve ona ‘Las Vegas’a gidiyorum’ dedim. Heyecandan benimle konuşamadı ve ağlamaya başladı.” Starların şovunda bugüne kadar kimler oynamadı ki, NBA’de 6 şampiyonluk yaşayan ve All-Star maçında 3 kez MVP seçilen gerçek bir basketbol efsanesi Michael Jordan, 19 kez All-Star seçilen Kareem Abdul-Jabbar ve sayamadığımız birçok isim bu şölende forma giyme şansını yakaladı.

NBA Başkanı David Stern’ün Allen Iverson ve Steve Nash’in yerine Ray Allen’la birlikte Memo’yu Batı Karması’na dahil etmesinde, Stern’ün oyuncumuza olan güvenini de ortaya koyuyor. Stern, NBA’de Salt Lake City gibi popüler olmayan bir şehrin takımı olan Utah Jazz’dan Okur’u kadroya alması önemli bir nokta. Ayrıca dünyanın izleyeceği bu büyük şovun bir parçası olacak olan Okur, Türk halkının da desteğini aldı. Dünya Basketbol Şampiyonası’nda forma giymeyerek Türk kamuoyunun tepkisini çeken Memo’ya halk, “Türkiye’nin gururu Memo, seni destekliyoruz” yorumunu yaptı. Bir basketbolcu için NBA’de All-Star seçilmek büyük bir onur olarak nitelendiriliyor. Çünkü All-Star olan bir NBA oyuncusu kariyeri boyunca bu apoletle çağrılıyor. Okur için bu onur hem maddi hem de manevi olarak büyük bir kazanç olacak. Utah Jazz’la 6 yıllığına 50 milyon dolarlık bir kontrata imza atan Memo’nun sözleşmesinin bitmesi ya da uzatılması halinde bu rakamın ikiye katlanma ihtimali oldukça yüksek. Öte yandan Amerikalılar Memo’yu artık sadece ismi ile değil, ‘All-Star Memo’ olarak çağıracaklar.

Batı Karması
Ray Allen Seattle Supersonics Guard
Carmelo Anthony Denver Nuggets Forvet
Kobe Bryant L.A. Lakers Guard
Tim Duncan San Antonio Spurs Forvet
Kevin Garnett M.Timberwolwes Forvet
Josh Howard Dallas Mavericks Forvet
Tracy McGrady Houston Rockets Guard
Dirk Nowitzki Dalls Mavericks Forvet
Mehmet Okur Utah Jazz Pivot
Tony Parker San Antonio Spurs Guard
Amare Stoudemire Phoenix Suns Guard
Coach: Mike D’Antoni (Phoenix Suns)

Doğu Karması
Gilbert Arenas Washington Wizard Guard
Chauncey Billups Detroit Pistons Guard
Chris Bosh Toronto Raptors Forvet
Caron Butler Washington Wizard Forvet
Vince Carter New Jersey Nets Forvet
Richard Hamilton Detroit Pistons Guard
Dwight Howard Orlando Magic Forvet
LeBron James Cleveland Forward
Jason Kidd New Jersey Nets Guard
Jermaine O’Neal Indiana Pacers Forvet
Shaquille O’Neal Miami Heat Guard
Dwyane Wade Miami Heat Guard
Coach: Eddie Jordan (Washington Wizards)

Fanatik Las Vegas’ta
FANATİK, NBA All-Star karşılaşmasını yerinde izleyecek. Yazıişleri Müdürümüz Mehmet Demircan, müthiş şovla ilgili tüm gelişmeleri ve perde arkası olayları anında bildirecek.

200 ülkeden canlı yayın!
1951 yılında Boston kentinde oynanan ilk All-Star maçını 111-94’lük skorla Doğu karması kazanmıştı. Aradan tam 56 yıl geçti ve bu kez All-Star Amerika’nın en hareketli yerinde, namı diyar kumarhaneler kenti Las Vegas’ta oynanacak. Turizm şehri olarak bilinen Las Vegas’ta dünyanın gözü 19 bin seyirci kapasiteli Thomas Mack Center’da olacak. 18 Şubat Pazar Günü, yaklaşık 200 ülkeden canlı yayınlanacak olan bu şölende Mehmet Okur ve Türkiye ismini tüm dünya görecek. Hollywood Starları’nın akın edeceği organizasyon, ülkemizin tanıtımı açısından da son derece önemli bir olay.

Dünya’nın gözü Memo’da
Milli basketbolcumuz Mehmet Okur’un All-Star olması özellikle Utah Jazz cephesi ve tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Jazz basketbol tarihinin 10. All-Star olan oyuncusu olan Okur’a, hocası ve takım arkadaşlarından hem destek, hem övgü geldi. Memo’ya All-Star seçildiğini haber veren isimlerden biri olan Utah’ın 2. Başkanı olan Kevin O’Connor, oyuncusunun büyük bir iş başardığını belirterek, “Bu sezonki çıkışımızda önemli bir pay sahibi olan Memo, All-Star’ı başından beri hak eden bir basketbol oynadı. O, Türk halkının gururu oldu” dedi. Uzun yıllardır Utah’ın başında olan tecrübeli coach Jerry Sloan ise Okur adına çok sevindiğini ifade etti. Sloan, “NBA’in en önemli skorer oyuncularından biri haline geldi. Son toplarda en güvendiğim isimlerin başında geliyor” şeklinde konuştu. Memo’nun en yakın arkadaşı olan 2004’te All-Star olan Rus forvet Andrei Kirilenko, “Oynadığı basketbolla inanılmaz bir aşama kaydetti’ diye konuştu. Haber ajansları ve gazeteler Memo’nun All-Star seçilmesini manşetlere taşıyarak, ‘Türk oyuncu Memo All-Star’da’, ‘Okur bunu başaran ilk Türk’ yorumlarını yaptılar.

Avrupalı Okur
NBA, 83 Uluslararası oyuncunun mücadele ettiği bir lig. Ve Mehmet Okur, bu 83 oyuncunun içinde All-Star’da yer alan 3 Avrupalı’dan biri olarak Batı Karması’nda boy gösterecek. Doğu Karması’nda Avrupalı oyuncular kadroda yer almazken, Batı’da Dallas Mavericks’in Alman starı Dirk Nowitzki ve San Antonio Spurs’ün genç Fransız oyun kurucusu Tony Parker yer alıyor. Yani, Avrupa’yı temsil edecek olan 3 isimden biri yıldızımız Mehmet Okur olacak.

Rakiplerini geçti
Yaşanan sakatlıkların ardından bu büyük şölende kendisine yer bulan Mehmet Okur, Batı Konferansı gibi güçlü oyuncuların olduğu bir konferanstan Batı kadrosuna seçilerek önemli bir başarıya imza attı. Memo, en güçlü rakibi olarak bilinen Marcus Camby’nin yanı sıra, Zach Randolph, Elton Brand, Pau Gasol ve Chris Paul gibi isimleri geride bırakarak Batı Karması’ndaki yerini aldı.

3 gün sürecek
Şölen, 16 Şubat Cuma gününü 17 Şubat Cumartesi’ye bağlayan gece saat 04.00’da oynanacak olan All-Star Çaylaklar maçı ile başlayacak. 17 Şubat Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece ise saat 03:30’da All-Star yetenek yarışmaları olarak bilinen üçlük, smaç ve top sürme yarışmaları yapılacak. Ve 18 Şubat Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece saat 03.30’da, Mehmet Okur’un da yer aldığı All-Star maçı ile şölen son bulacak. Tüm maçlan NTV’den naklen yayınlanacak.

Yiğiter Uluğ: Büyük bir olay
Mehmet Okur Türk Basketbolu’nun NBA’e ihraç ettiği 3. isim. Memo, NBA’de en iyi istatistiklere sahip ve en büyük onura erişen ilk milli oyuncumuz olarak da tarihteki yerini aldı. Detroit’ten Utah’a transfer olduğu 2004 yılından bu yana her sezon kendini geliştirdi ve ortalamalarını arttırdı. Bu yıl birçok maçı attığı inanılmaz üçlükleriyle takımına kazandırmayı başaran Memo, Amerikan Basketbol otoritelerinin ve rakip koçların dikkatini çekmekte gecikmedi. Okur, 2 hafta kadar önce Batı’da ‘Haftanın En İyi Oyuncusu’ seçilmişti. Şimdi de All-Star hafta sonunda sakatlandığı için görev yapamayacak olan Steve Nash ve Allen Iverson gibi yıldızların yerine ligin patronu David Stern tarafından yapılan atamayla Batı Karması’nın formasını giyecek. Yıldız basketbolcu, hem Türk bastebolu hem de onda emeği olan spor adamları adına çok büyük bir onur elde etti. Doğu’dan All-Star olamadı belki ama, Mehmet’in Utah gibi gözlerden uzak bir takımda mücadele etmesine karşın kendisini Batı’nın en seçkin 15 ismi arasına taşıyacak bir performans göstermesi bile büyük bir olay. Gelişiminin burada kalmamasını diliyorum.

6207
Hadisler / Habil ile Kabil
« : 03 Mart 2007, 01:42:44 »
Habil ile Kabil Hz.Adem'in ogullarindan ikisidir. Habil'in Allah'a yaptigi kurban'in kabul edildigi ve kendi kurbanin Allah tarafindan kabul edilmedigi icin Kabil, Habil'i öldürür ve böylece dünyada ilk kâtil olma makamina mazhar olur. Sonra bir kargadan görüp Habil'i yerin altina gömdü. Allahü teala Kur'an-i Kerimde mealen buyuruyor ki : « Allah nezdinde Isa'nin durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yaratti. Sonra ona «OL !» dedi ve oluverdi »(Al-i Imran, 59) . Burada deginilen durum, Hz.Isa'nin ve Hz. Adem'in babasiz dünyaya gelmeleridir (M.K.). Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.) Hz. Adem hakkinda : « Allahü teala Adem'i (aleyhisselam) yeryüzünün her tarafindan aldirdigi topraktan yaratti. Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kirmizi renkte olanlar oldugu gibi, bazilari da bu renklerin arasindadir. Bazisi yumusak, bazisi sert, bazisi halis ve temiz oldu » (Hadis-i serif, Müsned-i Ahmed bin Hanbel) buyurmustur.


6208
Hz. Adem , yeryüzünde ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanlarin babasi'dir.

Cesitli memleketlerden getirilen topraklari melekler su ile camur yapip, insan sekline koydular. Mekke ile Taif arasinda 40 yil yatip salsal oldu. Yani pismis gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamin nuru alnina kondu. Sonra Muharrem'in onuncu Cuma günü ruh verildi. Her seyin ismi ve faydasi kendisine bildirildi. Boyu ve yasi kesin olarak bildirilmedi. Allahü tealanin emri ile bütün melekler, Adem'e secde etti, ama Iblis (seytan) kibirlenip, bu emre karsi geldi ve secde etmedi : « Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem'e secde edin , demistik. Iblis haric hepsi secde ettiler. O yüz cevirdi ve büyüklük tasladi, böylece kafirlerden oldu »(Bakara, 34) . Hz. Adem 40 yasinda Firdevs adindaki Cennet'e götürüldü. Cennet'de yahut daha önce Mekke disinda uyurken, sol kaburga kemiginden Hz. Havva yaratildi. Allahü teala onlari birbirine nikah etti. Yasak edilen agactan unutarak ve Iblis'in oyununa gelerek önce Havva, sonra Adem aleyhisselam yedikleri icin Cennetten cikarildilar. Adem aleyhisselam Hindistan'da Seylan (Ceylon) adasina, Havva ise Cidde'ye indirildi. 200 sene aglayip yalvardiktan sonra , tövbe ve dualari kabul olup, hacca gitmesi emr olundu: «Sonra Rabbi onu seckin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti »(Ta'ha, 122) . Arafat ovasinda Havva ile bulustu. Kabe'yi insaa etti.

Hz. Adem her sene hac yapardi. Arafat meydaninda veya baska meydanda , kiyamete kadar gelecek cocuklari belinden zerreler halinde cikarildi. «Ben sizin Rabbiniz degil miyim ?» diye soruldu. Hepsi «Evet » dedi. Sonra hepsi zerreler haline gelip, beline girdiler. Yahud belinden yalniz kendi cocuklari cikti. Sonra Sam'a geldiler. Burada cocuklari oldu. Neslinden 40.000 kisiyi gördü. 1500 yasinda iken cocuklarina peygamber oldu. Cocuklari cesitli dillerde konustu. Cebrail aleyhisselam 12 kere geldi. Oruc, her gün bir vakit namaz ve gusül abdesti emredildi. Kendisine kitap verilip, fizik, kimya, tip, eczacilik, matematik bilgileri ögretildi. Süryani, Ibrani ve Arabi diller ile kerpic üstüne cok kitap yazildi. Bir rivayete göre 2000 yasinda iken Cuma günü vefat etti. Hz.Havva 40 sene sonra vefat etti. Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina da Mescid-i Hif'de veya Arafat'da oldugu rivayetleri vardir.


Hz. Adem 5 seyi ile bahtiyar olmustur:
1) Hatasini itiraf etmek
2) Pismanlik duymak
3) Nefsini kötülemek
4) Tevbeye devam etmek
5) Rahmetten ümidini kesmemek

Iblis de 5 seyden bedbaht olmustur:
1) Günahini ikrar (saklamadan söylemek) etmemek
2) Pismanlik duymamak
3) Kendini kötülememek
4) Kendini kötülemeyip azginligini Allahü Teala'ya nisbet etmek
5) Rahmetten ümidini kesmek
________________ oOo _________________
Faydalandigim Eserler:
Kur'an-i Kerim ve aciklamali Türkce Meali, Kral Fahd Matbaasi, Medine-Münevvere, 1992
Ibrahim Siddik Imamowlu, Büyük dini hikayeler, Osmanli yayinevi, Istanbul, 1980

6209
İz Bırakanlar / Hz Ali
« : 03 Mart 2007, 01:18:43 »
Resulullah'in amcasinin oglu, damadi, dördüncü halife. Babasi Ebû Talib, annesi Kureys'ten Fâtima binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'i Hasan ve Ebû Tûrab (topragin babasi), lâkabi Haydar; ünvani Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrica 'Allah'in Arslani' ünvaniyla da anilir.

Hz. Ali küçük yasindan beri Resulullah'in yaninda büyüdü. On yasinda islâm'i kabul ettigi bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra müslümanligi ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye Peygamberimiz sirkin kötülügünü, tevhidin manasini anlattiginda Hz. Ali hemen müslüman olmustu. Mekke döneminde her zaman Resulullah'in yanindaydi. Kâbe'deki putlari kirmasini söyle anlatir: "Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çikmak istedi. Kalkmak istedigim zaman kalkamiyacagimi anladi, omuzumdan indi, beni omuzuna çikardi ve ayaga kalkti. Kendimi istesem ufuklari tutacak saniyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardi, onu sagdan soldan ittim. Put düstü, parça parça oldu. Resulullah'in omuzlarindan indim. ikimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384).

Resul-u Ekrem, en yakin akrabasini uyarmak ve hakki teblig etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alinca onlari Safa tepesinde toplayip ilâhî emirleri teblig edince, Kureys müsrikleri onunla alay etmisti. ikinci toplantiyi yapmasini Hz. Ali (r.a.)'ye birakti, Ali de bir ziyafet hazirlayarak Hasimogullarini davet etti. Resulullah yemekten sonra: "Ey Abdülmuttalibogullari, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmis bulunuyorum.

Içinizden hanginiz benim kardesim ve dostum olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalniz Ali (r.a.) kalkti ve orada Resulullah'a onun istedigi sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardesimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.

Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye birakti ve o gece Hz. Ali, Resulullah'in yatagini da yatarak müsrikleri sasirtti. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i öldürmeye gelen müsrikleri oyalayarak onun yerine hayatini tehlikeye atmis, bu suretle Peygamber'e hicreti sirasinda zaman kazandirmistir. Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine biraktigi emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in devamli yaninda bulundu, bütün cihat harekâtlarina katildi, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardi. Ayni zamanda kesif kolunun basindaydi; hakim noktalari tesbit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler isgal edilerek, Bedir'de önemli bir savas harekâtini basariya ulastirdi. Bedir gazasinin baslamasindan önce, Kureysliler'le teke tek dövüsen üç kisiden biriydi. Bu dögüste, hasmi Velid b. Mugire'yi kilici ile öldürdügü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardimina kostu ve onun hasmini da öldürdü. Kendisine "Allah'in Arslani" lâkabi ve Bedir ganimetlerinden bir kiliç, bir kalkan ve bir de deve verildi.

Hz. Ali, Bedir savasindan sonra Hz. Peygamber'in kizi Hz. Fâtima ile evlendi. Nikâhini Hz. Peygamber kiydi. O zamana kadar Resulullah'la oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayri bir eve tasindi. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtima'dan üç oglu, iki kizi dünyaya geldi. Hicret'in üçüncü yilinda Uhud savasinda, müslüman okçularin hatasi yüzünden müsrikler müslümanlarin üzerine saldirmislar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir hendege düsmüs ve düsman onun öldügünü yaymisti. Halbuki o sirada dögüse dögüse gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düstügü hendege ulasarak, onu korumaya almisti. Iki tarafin da kazanamadigi bu savasta Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.

Uhud savasindan sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapilan savasi bizzat idare etti. Bütün çarpismalarda Hz. Ali kahramanca dögüsmüs ve müsriklerin en meshur savasçilarini öldürmüstür. Hudeybiye barisinda sulh sartlarinin yazilmasinda o memur edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya söyle basladi: "Bismillâhirrahmânirrahîm . Muhammed Resulullah...." Ancak müsrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasini Hz. Ali'ye söylemis fakat Hz. Ali "Resulullah" ifadesinin yaziminda israr etmistir.

Hz. Ali Mekke'nin fethi sirasinda yine sancaktardi. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber ile birlikte Kâbe'deki bütün putlari kirdilar.

Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarindan, "müslüman olduk" anlamindaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dedigi için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Hz. Peygamber olayi duyunca çok üzüldü. Hz. Ali'yi bu hatayi telâfi ile görevlendirdi. Hz. Ali Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip magdur olanlarin zararlarini telâfi etmisti.

Huneyn gazasinda müslümanlar bir ara bozulup dagildilar. Sayilari binleri buldugu halde içlerinden ancak birkaç kisi sabredip dayanabildi. Hz. Ali bu savasta yalniz sabirla tahammül etmekle kalmayarak gösterdigi yigitlik ve kumandanlikla islâm ordusunun kendi safinda toparlanmasini sagladi.

Resulu Ekrem hicretin 9. yilinda Tebük seferine çikarken Hz. Ali'yi ehl-i beytin muhafazasi için Medine'de birakti, ancak bu sefere katilamadigi için müteessir oldu. Bunun üzerine Resulullah: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karsi o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu.

Berae suresinin ayetleri nazil olunca, Resulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müsrikin artik Kâbe-i serîfi bundan sonra haccedemeyecegini bildirdi.

bundan sonra haccedemeyecegini bildirdi. Yemen bölgesinin islâm'a girmesi zordu. Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir is" dedi. Resulullah da "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümani, kalbi hidayet nurunun memba olsun" diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti, kisa süren irsadlari sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi müslüman oldu.

Hz. Peygamber'in vefati sirasinda, hücresinde bulunanlarin basinda geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife seçildigi sirada Hz. Ali Resulullah'in hücresinde tekfin ile mesgul idi.

Hz. Ömer devrinde devletin bütün hukuk isleriyle ilgilenip adeta islâm devletinin bas kadisi olarak görev yapti. Hz. Ömer'in sehâdeti üzerine yine devlet baskanini seçmekle görevlendirilen alti kisilik sûra heyetinde yer alip, bu alti kisiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.

Hz. Osman'in hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte islâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen sikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmis ve ona hâl çareleri teklif etmisti. Hz. Osman'i muhasara edenleri uzlastirmak için elinden gelen gayreti sarfetti.

Hz. Osman'in sehâdetinden sonra islâm'in ileri gelen sahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi Allah'in bir takdiri olarak son derece karisik bir dönem oldu. Hilâfete geçtiginde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karsi karsiya kaldi. Bu karisikliklar Cemel ve Siffin gibi iç çatismalari dogurdu. islâm devleti bünyesindeki bu ihtilâflari giderme konusunda büyük fedakârlik ve gayretler gösterdi.

Nihayet, Kûfe'de 40/661 yilinda bir Hârici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafindan sabah namazina giderken yaralandi. Bu yaranin etkisiyle sehid oldu.

Hz. Ali devamli olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yaninda bulundugu için Tefsir, Hadîs ve Fikihta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Resulullah'in tabiri ile "ilim beldesinin kapisi" olarak ümmetin en bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda insanlari hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmis ve hilâfet dönemi iç karisikliklarla dolu olmasina ragmen islâm'in ögretilmesi ve ögrenilmesi hususunda büyük katkilari olmustu.

Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldiktan sonra ögretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin ögretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve ögretme isini Abdurrahman esSülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda ögretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyati konusunda çalisma yapmak üzere de Ubade b. esSamit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, tesrî ve kaza gibi bölümlere ayirarak yürütüyordu. Malî isleri, dagitma ve toplama diye iki kisma ayirmazdi.

Ümmetin malini ümmete dagitirken de son derece titiz davranirdi. Kendisine bir pay ayirma noktasinda gayet dikkatli olup, kimsenin hakkina tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kisin sogugunda ince bir elbisenin altinda tir tir titreyerek camiye gittigini aktarirlar. Devlet yönetici ve memurlarinin nasil davranmalari gerektigi konusunda su yönetmeligi hazirlamisti.

1. Halka karsi daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayin ve onlari azarlamayin .

2. Müslüman olsun olmasin herkese ayni davranin. Müslümanlar kardesleriniz, müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandir.

3. Affetmekten utanmayin. Cezalandirmada acele etmeyin. Emriniz altinda bulunanlarin hatalari karsisinda hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin .

4. Taraf tutmayin, bazi insanlari kayirmayin. Bu tür davranislar sizi zulme ve despotluga çeker.

5. Memurlarinizi seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemis ve devletin suçlarindan ve zulümlerinden sorumlu olmamis bulunmalarina dikkat edin.

6. Dogru, dürüst ve nazik kisileri seçin ve çikar ummadan ve korkmadan aci gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.

7. Atamalarda arastirma yapmayi ihmal etmeyin.

8. Haksiz kazanç ve ahlâksizliklara düsmemeleri için memurlariniza yeterince maas ödeyin.

9. Memurlarinizin hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiginiz samimi kisileri kullanin.

10. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.

11. Halkin güvenini kazanin ve onlarin iyiligini istediginize kendilerini inandirin .

12. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.

13. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yigmalarina izin vermeyin.

14. El islerine yardim edin; çünkü bu yoksullugu azaltir, hayat standardini artirir.

15. Tarimla ugrasanlar devletin servet kaynagidir ve bir servet gibi korunmalidir.

16. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak oldugunu hiç aklinizdan çikarmayin. Memurlariniz onlari incitmesin, onlara kötü davranmasin. Onlara yardim edin, koruyun ve yardiminiza ihtiyaç duyduklari her zaman huzurunuza çikmalarina engel olmayin .

17. Kan dökmekten kaçinin, islâm'in hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin.

Hz. Ali bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Bes yillik halifeligi çok önemli olaylarla, savas ve sikintilarla geçmisti. Fitnelere karsi sonuna kadar dogru yoldan sabirla mücadele etmek istedi sonunda sehid oldu.

Hz. Ali Islâm'in bütün güzelliklerine vakifti. Çünkü o, Resulullah'in daima yaninda bulunmustu. Vahiy kâtibiydi, hâfiz, müfessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber'den bes yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmin nazariyatindan çok amelî keyfiyetine bakardi: "Halka anladiklari hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" (Buhârî, ilim) demistir.

Hz. Ali'nin, Hz. Fâtima'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adli ogullari ve Zeynep, Ümmü Gülsüm adli kizlari oldu.

Hz. Ali âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarisan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de müslümanlarin durumu düzeldikten sonra, Hz. Ali de bir hizmetçi almaya karar verip, Resulullah'a gitti. Resulullah kiziyla damadinin arasina girerek: "Ben size hizmetçiden daha hayirlisini haber vereyim. Yatarken otuzüç kere Allahü ekber, otuzüç kere Elhamdülillah, otuzüç kere de Subhanallah deyin" buyurdu. Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan Hz. Ali ile ailesi sofraya oturduklari sirada kapilarina bir dilenci geldi, onlar da yemegi dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay üç gün sürdükten sonra su ayet-i kerime indi: "süphesiz en iyiler mizaci kâfur olan bir tastan içerler. Allah'in kullarinin tasira tasira içecegi bir kaynak. Adagi yerine getirirler ve serri yaygin olan bir günden korkarlar. içleri çektigi hâlde yiyecegi, miskine, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'in rizasi için doyuruyoruz, sizden bir karsilik ve tesekkür beklemiyoruz. Dogrusu biz oldukça asik suratli zorlu bir günden dolayi Rabbimizdan korkuyoruz' derler. Allah da bu günün serrinden onlari korur. Onlara parlaklik ve sevinç verir." (Insan, 5/11)

Hz. Ali'nin "Zülfikâr" adi verilen meshur bir kilici vardi. Kilicin agzi iki çatalli idi ve Hz. Ali'ye Resulullah tarafindan hediye edilmisti. Hz. Ali'nin cömertligi, insanîligi, Resulullah'a olan yakinligiyla edindigi büyük manevî miras onu yüzyillardir halk inançlarinda destani bir kisilige büründürmüstür. Bir gün onun dört dirhemi vardi. Birini açiktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkinda su ayet-i kerime indi: "Mallarini gece ve gündüz, gizli ve açik olarak infak edenler. Onlar için Rabbleri katinda karsiliklari vardir ve üzülecek de degillerdir." (el-Bakara, 2/274).

Hz. Ali'nin peygamberimizden rivayet ettigi bazi hadis-i serifler: "Günah isleyen biri pisman olur, abdest alir namaz kilar ve günahi için istigfar ederse Allah'u Tealâ Nisâ suresinde 'Biri günah isler veya kendine zulmeder sonra pisman olup Allah'u Teâlâ'ya istigfar ederse Allah'u Teâlâ'yi çok merhametli ve af ve magfiret edici bulur' buyurmaktadir."

"Üzerinde farz namaz borcu olan kimse, kazasini kilmadan nafile kilarsa bos yere zahmet çekmis olur. Bu kimse, kazasini ödemedikçe Allah'u Teâlâ onun nafile namazlarini kabul etmez. "

"Malinizin zekâtini veriniz. Biliniz ki, zekâtini vermeyenlerin bunu vazife kabul etmeyenlerin namazi, orucu, hacci ve cihadi ve imani yoktur. "

Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali'ye buyurdu: " Ya Ali, altiyüzbin koyun mu istersin, yahut altiyüzbin altin mi veya altiyüzbin nasihat mi istersin ? " Hz. Ali dedi: "Altiyüzbin nasihat isterim." Peygamberimiz buyurdu: "su alti nasihate uyarsan altiyüzbin nasihata uymus olursun: 1. Herkes nafilelerle mesgul olurken sen farzlari ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri sünnetleri, müstehaplari ifa et. 2. Herkes dünya ile mesgul olurken sen Allah'u Teâlâ'yi hatirla. islâm'a uygun yasa; islâm'a uygun kazan; islâm'a uygun harca. 3. Herkes birbirinin ayibini arastirirken sen kendi ayiplarini ara. Kendi ayiplarinla mesgul ol. 4. Herkes dünyayi imar ederken sen dinini imar et, zinetlendir. 5. Herkes halka yaklasmak için vasita ararken, halkin rizasini gözetirken sen Hakk'in rizasini gözet; hakka yaklastirici sebep ve vasitalari ara. 6. Herkes çok amel islerken sen amelinin çok olmasina degil, ihlasli olmasina dikkat et."

Hz. Ali buyurdu:

"Kisi dili altinda saklidir. Konusturunuz, kiymetinden neler kaybettigini anlarsiniz."

"Insanin yaslanip Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsiz Cennet'e girmesinden daha hayirlidir. "

"Kul ümidini yalniz Rabbi'ne baglamali ve yalniz günahlari kendini korkutmalidir. "

"Cahil, bilmedigini sormaktan utanmasin. Âlim, içinden çikamayacagi bir meselede en iyisini Allah'u Teâlâ bilir' demekten sakinmasin."

"Sizin için korktugum seylerin en basinda, nefsinin istegine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alikoyar; ikincisi ise ahireti unutturur. "

"Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkini verebilmek, her halde Allah'u Teâlâ'yi hatirlayabilmek, kardesine bol bol ikramda bulunabilmektir. "

"Takva, hataya devami birakmak; aldanmamaktir . "

"Kalpler, kaplara benzer. Hayirli olani, hayirla dolu olanidir."

"Bana bir harf ögretenin kölesi olurum. "

Hz. Ali bu ümmetin en ileri gelenlerinden biri olarak isllâm'in bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahabelerdendir .

6210
Resimli Hadisler ve Ayetler / Resimli Bazı Hadisler
« : 02 Mart 2007, 22:34:32 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: 1 ... 619 620 [621] 622 623
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.