Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - halukgta

Sayfa: 1 ... 5 6 [7] 8 9 ... 29
61
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Peygamberimizin Kur’an ayetlerini AÇIKLAMAK yani günümüz tabiriyle söylemek gerekirse, TEBYİN görevi var mıdır? Kur’an ın muhkem ayetleri açık ve anlaşılır değil midir de, Allah ın Elçisi açıklıyor olsun. Yoksa açıklamak sözünden, ayetlerin nice örneklerle izah ettiği konuları, özellikle Kitap Ehli nin yaptığı yanlışlarla karşılaştırıp, gerçeği KUR’AN İLE AÇIĞA ÇIKARMAK, DİYE Mİ ANLAMALIYIZ? Ne dersiniz?

Kur’an ı anladığı dilden hiç okumamış, din ile alakası olmayan bir insana, Allah ın Elçisinin ayetleri anlaşılır hale getirme, yani açıklama görevi de vardır deseniz, hemen şöyle bir soru sorar. “ŞU ANDA OKUDUĞUNUZ, İNANDIĞINIZ KUR’AN ANLAŞILIR VE AÇIKLANMIŞ DEĞİL MİDİR?” Bu soruya evet açık, anlaşılır ve detaylı değildir, peygamberimizin rivayet hadisleri ayetleri açıklamıştır dediğimizde, şöyle bir soru daha sorması muhtemel. “Peki, açıklanmış halini nereden öğreneceğiz?” Bu kitabı Allah ın Elçisi, Kur’an ı yazdırdığı gibi açıklanmış halini de yazdırmış ve bizlere iletmiş mi dediğinde, onu tatmin edecek, mantıklı ve makul, nasıl bir cevap vermemiz gerekir sizce bu kişiye.  Doğrusu ben mantıklı, akla yatkın bir cevap bulamıyorum. Ona, Kur’an ı Peygamberimizin rivayet hadislerinden öğreniyoruz ayetlerin detayını dediğimizde, biraz aklı başında olan ve hiçbir etki altında olmayan kişinin vereceği cevap, BİZLER NASIL OLUR DA RİVAYETLERE GÜVENEBİLİRİZ, BÖYLE BİR YOLLA MI ALLAH BİZLERİN KUR’AN I ANLAMASINI İSTİYOR DER VE BİZLERİ CİDDİYE ALMAZ, BİZDEN UZAKLAŞIR. ONA ASLA BİR DAHA İSLAM I, KUR’AN I ANLATAMAZSINIZ. Ne yazık i büyük bir çoğunluk, dinden bu yolla uzaklaşıyor.

Önce şunu unutmayalım BEYAN bildirmek, söylemek anlamındadır, bilinmeyeni açıklamak değildir. Yani bildiği gerçekleri hiç değiştirmeden beyan etmektir ki, bu kelimeyi bizlerde hayatımızda kullanırız. TEBYİN KELİMESİ İSE TOPLUMDA AÇIKLAMAK, İZAH ETMEK VE GERÇEĞİ ORTAYA KOYMAK ANLAMINDA KULLANILIR. SİZCE HÂŞÂ ALLAH AYETLERİNDE, GERÇEĞİ AÇIKÇA ORTAYA KOYUP, BİZLERE BİLDİRMİYOR MU? Sizce Allah, bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an ı açıklamamış, detay vermeden indirmiş olabilir mi? Yani Ey Resulüm ben özet bir Kur’an indiriyorum, sen kullarıma bunu anlaşılır hale getir, demiş olabilir mi? BU ŞEKİLDE GÖNDERECEĞİNE NASIL İNANIRIZ? BU NASIL BİR AKIL TUTULMASI BÖYLE. TABİ Kİ MÜMKÜN DEĞİL, YOKSA ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM, BEN AÇIKÇA GÖNDERMEDİM AMA SİZLER BUNU ELÇİMİN RİVAYET HADİSLERİNDEN ÖĞRENİN DEMESİ ASLA MÜMKÜN DEĞİL. Açıkça anlaşılmayan bir kitabı Allah, neden bizlere göndersin? Bunu da mı düşünemiyoruz. Konumuzu açıklığa kavuşturmadan önce, Allah Elçisine verdiği görev, yetki ve sorumluluklarından örnekler verelim.

“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.  (Kehf 56) SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 )”

Siz bu ayetlerden, Allah ın Elçisinin ayetleri açıklamak ve anlaşılır hale getirmek, yani açık olmayan ayetleri açıklama, TEBYİN etme görevinin de olduğunu mu anladınız? Allah daha nasıl açıkça söylesin, senin görevin SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR DİYOR. Bunun tersini söyleyen, Allah ın ayetlerine iman etmiyor demektir. Şimdide Kur’an ın apaçık ya da detaylı açıklanıp açıklanmadığı konusuna gelelim. Yusuf suresi 1. ayetinde Allah ne diyordu hatırlayalım. “BUNLAR, APAÇIK KİTAB’IN AYETLERİDİR.” Yine Hud suresi 1. ayetinde, Kur’an ın bakın kim tarafından açıklandığını bildiriyor. “BU ÖYLE BİR KİTAPTIR Kİ AYETLERİ HEM MUHKEM KILINMIŞ, HEM DE DOĞRU KARARLAR VEREN VE HER ŞEYİN İÇ YÜZÜNÜ BİLEN, ALLAH TARAFINDAN AÇIKLANMIŞTIR.” Bakar mısınız lütfen, Allah Kur’an ı ben açıkladım diyor. Bu ayetleri görmezden mi geleceğiz.  Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Allah, bakın Elçisinin indirdiği kitabın ayetlerini okurken, tedirgin olmasın ve anlayamam diye şüpheye düşmesin diye, nasıl bir ayet indiriyor.

Kıyame 16–17–18–19: (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR. (Diyanet meali)

Bildiğiniz gibi Allah ın Elçisi Ümmiydi, yani daha önce hiçbir kitap Ehline tabi olmadığı için, dini konularda da bilgisi yoktu. Ayetler indirilirken, Peygamberimiz ayetleri anlama konusunda tedirgin olmuş ki Allah, Elçisine sakin ol, sana ayetleri detaylı bir şekilde açıklayacağız diyor. Batıl inançlarını aklamaya çalışanlar, bu ayetlerde geçen açıklamayı Allah, Kur’an da değil de, daha sonra sözlü olarak açıkladığını dahi söyleyenler var. Demek ki Allah ile aldatılmak bu kadar tehlikeli bir şey. İNSANIN AKLINI BAŞINDAN ALIYOR. RABBİM CÜMLEMİZİ KORUSUN. Allah Enam suresi 97. ayetinde, BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK diyorsa, hala ayetler açık değil, Elçisi açıklamıştır nasıl deriz.

Allah daha birçok ayetinde, Kur’an ı kendisinin açıkladığını bildiriyor. Bunun nedenini de açıklıyor ve diyor ki, Sizlerin sorumlu olacağı ayetleri MUHKEM yani apaçık olarak gönderip, Allah dan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri, işte böyle nice örneklerle açıkladık diyor. İman eden biz Müslümanlara düşen imtihanımız gereği, Allah ın açıkladığı ayetler üzerinde planlı ve Programlı düşünerek, araştırarak anlamaya çalışmak olmalıdır. İMTİHANINDA GEREĞİ BU DEĞİL MİDİR ZATEN. Allah emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diyorsa, sizce bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği muhkem ayetleri açıklamayıp, bizleri rivayetlere muhtaç bırakır mı Allah? EĞER AYETLERİ PEYGAMBERİMİZ AÇIKLADIYSA, NEDEN AÇIK HALİYLE KUR AN I YAZDIRMADI DA, AÇIKLANMAMIŞ İZAH EDİLMEMİŞ BİR ŞEKİLDE KAYDA ALDIRDI? BU YANLIŞA İNANANLARA SORUYORUM, BU NASIL BİR MANTIK BÖYLE. ALLAH NEDEN VERDİĞİ HÜKÜMLERİ AÇIK BİR ŞEKİLDE İNDİRMESİNDE, KULLARINI ZOR DURUMDA BIRAKSIN. BUNU DA MI DÜŞÜNEMİYORUZ? Şimdide bazı ayetleri bu konuda, nasıl tahrif edip yanlış anlamlar yükleyerek, rivayetleri dinin asli unsuru yaptıklarına örnekler verelim. Özellikle Diyanet mealinden seçtim ayetleri.

Maide 15: Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, KİTABINIZDAN GİZLEYİP DURDUĞUNUZ GERÇEKLERDEN BİRÇOĞUNU SİZLERE AÇIKLIYOR, birçoğunu da affediyor. İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR. (Diyanet meali)

Yunus 5: O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, AYETLERİNİ, BİLEN BİR TOPLUMA AYRI AYRI AÇIKLAMAKTADIR. (Diyanet meali)

Bakın Maide 15. ayetinde Allah ne diyor. Sizlere daha önce indirdiğim kitaplardan, gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere, Elçim açıklıyor diyor. Peki, bu açıklama anlaşılmayan bir şeyi açığa kavuşturmak mı, yoksa Kitap ehlinin yaptığı yanlışları, Kur’an ayetlerini tebliğ ederek, onların yanlışlarını ortaya çıkarmak mı? Ne yazık ki bizler kelimelere, her konuda olduğu gibi özellikle farklı anlamlar vererek, batılı aklamaya çalışıyoruz. Peygamberimiz, Allah ın Rad suresi 40. ayette verdiği yetki gereği, ALLAH IN APAÇIK AYETLERİNİ, GİZLEDİKLERİ TÜM GERÇEKLERİ SADECE KUR’AN DAN TEBLİĞ ETMİŞ, UYARICI, İKAZ EDİCİ GÖREVİNİ YAPMIŞTIR.

Yunus 5. ayetinde Allah, birçok konuda bizlere bilgiler verip, detaylı açıkladığını söyleyerek, ayetin sonunda bakın ne diyor. ”O, AYETLERİNİ, BİLEN BİR TOPLUMA AYRI AYRI AÇIKLAMAKTADIR” Peki açıklayan kim, elbette Allah Kur’an da açıklıyor. Şimdide konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için, anlamını değiştirmeye ve rivayetleri ayetlere ilave etmeye çalıştıkları başka bir ayeti, iki farklı tercümeden yazmak istiyorum.

Nahl 44: (O Resulleri) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali)

Nahl 44: Onları mucizelerle ve HİKMET DOLU SAYFALARLA GÖNDERDİK. O Zikri (Kitabı) sana da indirdik ki KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA AÇIK AÇIK ANLATASIN, belki düşünürler. (Süleymaniye vakfı)

İlk yazdığım tercüme Diyanetin. Ayetin daha ilk cümlesi APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK diye başlıyor. Ama batıl savunucularının gözlerinde perde, gönüllerinde mühür olunca, görmeleri mümkün olmuyor. Allah apaçık belgeler, kitaplar gönderecek ama ayeti açıklamayacak, izah etmeyecek öylemi? Allah akıl fikir versin inşallah. Ayetin devamın da ise Allah Elçisine, sana indirdiğim bu apaçık belgeleri anlat, tebliğ et yani yaptıklarının ve inandıklarının yanlış olduğunu apaçık ayetlerle onlara bildir ki, hatalarından dönsünler diyor. Ayetin daha başında ayetleri apaçık gönderdik diyor, Elçisi apaçık olan ayetleri kitap ehline anlatıyor yani tebliğ edip bildiriyor ve sizin inandığınız gibi değilmiş diye izah edip, ikna etmeye çalışıyor. Aynı ayeti farklı bir tercümeden verdiğimde zaten her şey anlaşılıyor ve ayet yerli yerine oturuyor ve bakın ne diyor. “KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA, AÇIK AÇIK ANLATASIN” Aslında her şey çok açık, ama kafamızdaki O batıldan kurtulmadığımız sürece, gerçeklerle buluşmamız asla mümkün olmayacaktır. Yine konumuzla ilgili bazı örnekler vermek istiyorum.

Enam 55: Suçluların yolu da açığa çıksın diye, AYETLERİ İŞTE BÖYLE AYRI AYRI AÇIKLARIZ. (Diyanet meali)

Nahl 64: SANA BU KİTABI İNDİRMEMİZ DE ANCAK ŞUNUN İÇİNDİR Kİ ONLARA HAKKINDA IHTİLÂF ETTİKLERİ ŞEY’İ BEYAN EDESİN ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun (Elmalı orijinal meali)

Nahl 64: SANA BU KİTABI, ANLAŞMAZLIĞA DÜŞTÜKLERİ KONULARI AÇIK AÇIK ANLATASIN bir de inanıp güvenen bir topluluğa yol gösterici ve ikram olsun diye indirdik. (Süleymaniye vakfı)

Enam suresi 55. ayete iman eden bir Müslüman, bizlerin sorumlu olduğu MUHKEM ayetlerin açık ve anlaşılır olmadığını, ayetleri Peygamberimizin rivayet hadisleri açıkladığını söylemesi, Allah ın ayetlerine iman etmiyor anlamındadır. BATIL O KADAR AZGIN TAVIRLAR İÇİNDEKİ BU KONUDA, PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZ, KAPALI KALIRDI DEME CESARETİNİ GÖSTERİYORLAR. BUNU SÖYLEMEK ŞİRKTİR, HATIRLATIRIM. Allah ayetleri ayır ayrı açıklıyoruz diyorsa, nasıl olur da bunun tersini başka ayetlerde düşünürüz. Nahl suresi 46. ayeti, özellikle iki farklı tercümeden yazdım. Ayetin ilk cümlesinde, Kur’an ı indirmemizin amacı, HAKKINDA İHTİLAF ETTİKLERİ ŞEYİ, ONLARA BEYAN EDESİN DİYOR.  Son cümlesi de inanan topluma yol gösterici olsun diyerek bitiriyor. Anlaşılmayan, açıklanmaya muhtaç bir ayet, nasıl olur da yol gösterici olur?

Beyan etmek, beyanda bulunmak açıkça hiçbir değişikliğe uğramadan tüm gerçekliğiyle bildirmek, söylemek demektir. Yoksa açık olmayan bir ayet, nasıl olur da Kitap ehlinin ihtilaf ettiği bir konusuna açıklık getirsin. Ayet apaçık anlaşılmıyor olsaydı, Kitap Ehli bunu asla kabul etmez, bu senin düşüncen yorumun, ayetten bu söylediklerin anlaşılmıyor derlerdi.  Diğer tercümede zaten, anlaşmazlığa düştükleri konuları onlara açık açık anlatasın diye tercüme edilmiş. Bazı tercümelerde de açıklayasın demişler. Aslında açıklama kelimesine, kendi nefsimizden farklı bir anlam vermezsek buda doğru diyebiliriz. ALLAH IN ELÇİSİ, ALLAH IN İNDİRDİĞİ AYETLER DOĞRULTUSUNDA İHTİLAFA DÜŞTÜKLERİ KONULARI, KUR’AN DAN ALDIĞI BİLGİLERLE AÇIĞA KAVUŞTURUYOR, GERÇEKLERLE BULUŞTURUYOR. Bu ayetin anlaşılmadığı anlamında değil, tam tersine APAÇIK ANLAŞILAN BİR HÜKMÜN, İHTİLAF EDİLEN BİR KONUYU ÇÖZÜME ULAŞTIRMASIDIR.

Değerli dostlarım. Bizler yanlış inançlarımızı yaşayabilmek adına, ne yazık ki Allah ın apaçık ayetlerini görmezden geldiğimiz gibi, ayetlerde geçen kelimelere de farklı anlamlar vererek, ellerimizle Kur’an ayetleri arasında çelişkiler yaratıyoruz. Bu farklılıklar toplum arasında korku ve tedirginlik yaratıyor. Bizlere düşen, Kur’an ı mutlaka farklı tercümelerden okuyup, ayetler arasında bağlantı kurduğumuzda, yanlış anlamamız asla mümkün olmayacaktır. Allah ın uyardığı gibi, Kur’an ı okumaya başlamadan önce, kafamızdaki batıldan hurafeden kurtulup, yalnız Allah a güvenip dayanarak Kur’a ı okumaya başlarsak, yanlış anlamamız asla mümkün olmayacaktır. ALLAH BÖYLE YAPAN KULLARIMIN GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM VE GERÇEKLERLE BULUŞMASINI SAĞLARIM DİYOR.

DİLERİM CÜMLEMİZ, KUR’AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAN, ALLAH IN HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

62
Bizlerin Kur’an ile bağımızı keserek, öyle yanlış bilgileri, bunlar dinin emri diye anlatmışlar ki, şimdide bu yanlışlıktan apaçık yol gösterici Kur’an elimizde olduğu halde, batıldan vazgeçemiyoruz. Kur’an ı tercüme edenlerde, kendi inançlarını doğrulayacak şekilde tahrifat yapmaktan ne yazık ki çekinmiyorlar. ONUN İÇİNDE TOPLUM BİRBİRİNE, SEN HANGİ MEALİ OKUYORSUN DİYE SORUYOR. Din tacirleri sayesinde, Kur’an mealleri öyle farklı tercüme ediliyor ki, toplum tedirgin edilip, DİREK KUR’AN A MÜRACAAT ETMEK YERİNE, DİNİ ÖĞRENMEK VE ANLAYABİLMEK İÇİN, BİRİLERİNE MUHTAÇ BIRAKILIYOR. Ama güneşi balçıkla çok şükür sıvayamadıkları için, yanlış inançları Kur’an ışığıyla ortaya, tek tek çıkıyor.  Bu makalemin konusu, birçok yazımda gündeme getirmeye çalıştığım, ŞEFAAT konusu üzerine olacak. Birçok ayet üzerinde yaptıkları gibi, SEBE SURESİ 23. AYETİN ANLAMI İLE DE OYNAMAKTAN ÇEKİNMEDİLER. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının dediği halde, Allah ın dışında şefaat edicilerin olacağını, kendilerince kanıtlamaya çalışıyorlar. Önce ayeti Diyanet mealinden yazalım.

SEBE 23: ALLAH KATINDA, O’NUN İZİN VERDİĞİ KİMSEDEN BAŞKASININ ŞEFAATİ YARAR SAĞLAMAZ. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “RABBİNİZ NE SÖYLEDİ?” diye sorarlar. ONLAR DA “GERÇEĞİ” DİYE CEVAP VERİRLER. O, yücedir, büyüktür. (Diyanet meali)

Ayetin ilk cümlesi çok önemli. Ayeti bu şekliyle okuduğumuzda Allah katında, onun izin verdiği yani kendi yetkisiyle onurlandırdığı kimseden başkası, şefaat edemez diye anlaşılıyor. Kur’an ı bir kez anlayarak ve düşünerek okumuş bir Müslüman, Allah ın kendi yetkisini, hiçbir konuda yarattığı hiçbir kuluna elçileri dâhil vermediğini, birçok ayetinde hükmettiğini görüyoruz ve ALLAH HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ diyerek, son noktayı koyuyordu. Bu durumda hesap günü, Allah ın dışında Allah ın izin verdiği, yetkilendirdiği şefaatçiler olabilir mi? HATIRLAYINIZ LÜTFEN, ALLAH ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR DEMİYOR MUYDU?  Eğer Allah bu sözünden sonra kendi yetkilerinden, yarattığı çok özel kullarına da veriyorsa, onları da kendi hükmüne ortak etmiş ve KÜÇÜK İLAHLAR YARATMIŞ OLMAZ MI?

Bakın bu ayet,  hesap gününden bizlere örnek veriyor ki, yapılan yanlışları tekrar etmeyelim.  Şefaat konusunda, ayette geçen bu cümlenin ne derece yanlış tercüme edildiğine kanıt Bakara 123. ayettir. Bakın Allah ne diyor hesap günü için. “KİMSENİN KİMSE NAMINA BİR ŞEY ÖDEMEYECEĞİ, HİÇ KİMSEDEN FİDYE ALINMAYACAĞI, KİMSEYE ŞEFAATİN YARAR SAĞLAMAYACAĞI VE ONLARIN YARDIM GÖRMEYECEĞİ GÜNDEN SAKININ.” Yine Bakara 48. ayette Allah şefaat konusunda, hesap günü sakın umutlanmayın, birbirinizden medet ummayın diyerek, bizleri nasıl uyarmıştı hatırlayalım. “ÖYLE BİR GÜNDEN SAKININ Kİ, O GÜN HİÇ KİMSE BİR BAŞKASI ADINA BİR ŞEY ÖDEYEMEZ. HİÇBİR KİMSEDEN HERHANGİ BİR ŞEFAAT KABUL OLUNMAZ, FİDYE ALINMAZ.” Demek ki SEBE suresi 23. ayette, Allah katında kendisi dışında şefaat için izin verdikleri yokmuş. Peki, bu ayette bu cümlede ne diyor, nasıl anlamalıyız. Bunu da farklı mealden yazalım ki doğru anlayalım.

SEBE 23: ONUN KATINDA ŞEFAATİN, ONUN İZİN VERDİĞİ KİMSEDEN BAŞKASINA YARARI OLMAZ. İçten yakarışları sona erdiğinde onlara; “SAHİBİNİZ NE DEMİŞTİ?” diye sorulur: “TAMAMIYLA GERÇEĞİ SÖYLEMİŞ” DERLER. O, yücedir, büyüktür. (Süleymaniye vakfı meali)

Bakın şimdi nasıl taşlar, yerli yerine nasıl oturdu. Allah ın katında şefaatin yani bağışlanmanın, kayırmanın Allah ın hoşnut olduğu kullarından başkasına yararı olmaz, yani ALLAH IN HALİS KULLARINDAN BAŞKASINA, ŞEFAAT ASLA YARAR SAĞLAMAZ DİYOR. Sebe 23. ayetinde Allah, kendisinden hoşnut olduğu kulları için bir değerlendirme yapacağını ve dünyada yaptıkları değerlendirilip, sevabı ağır gelenlerin küçük günahları affedileceği, yani onlara şefaat edileceği müjdesi veriliyor.   

Bu söylediklerimizin doğru olup olmadığını, ayetin devamından ve öncesi sonrasındaki ayetlere bakarak daha iyi anlamaya çalışalım. Ayetin devamında, içten yakarışlar sona erdiğinde hesap görüldüğünde, sorgudan çıkanlara bakın birileri bir şeyler sorduğu örneği veriliyor. Çünkü bahse konu kişiler, Allah a günahlarının affı için dua ediyorlar. Bu kişilere, Rabbimiz yaratıcımız ne dedi size diye sorduklarında verdikleri cevap, aslında Kur’an dan nasiplenen bir Müslüman için, her şeyin anlaşılır olması gerekir. Bakın nasıl bir cevap vereceklermiş. “ALLAH TAMAMIYLA GERÇEĞİ SÖYLEMİŞ.” Peki, Allah bizlere mahşer günü nasıl bir gerçekle karşılaşacağımız söylemişti? “HİÇ KİMSENİN BİR BİRİNE ŞEFAAT EDEMEYECEĞİ, O GÜNDEN SAKININ.” Değerli dostlarım, lütfen Allah ın ayetlerine kulak verelim ve Allah ın sözleri/ayetleri ile oynayanlardan uzak duralım, yoksa hesap günü pişman oluruz.  Ayeti anlamaya devam edelim. Sebe 23. ayetin bir öncesine bakalım şimdide.

Sebe 22: De ki, (aranıza koyup) ALLAH’A YAKIN SANDIKLARINIZA; GÖKLERDE VE YERDE ZERRE KADAR HÂKİMİYETİ OLMAYANLARA YALVARACAKSANIZ YALVARIN. Onların bu iki yerde ne bir or¬taklıkları ne de Allah’ın onlardan bir destekçisi vardır. (Süleymaniye vakfı.)

Bakın ayette zaten, çok net bir uyarı var Müşriklere. Çünkü müşrikler Allah ın yanında onun yetkileri ile donattıkları şefaatçiler ediniyorlar ve Allah katında bunlar bizim şefaatçilerimiz diyorlardı. Allah da deki bunu söyleyenlere diyor ve Allah a yakın sandığınız, edindiğiniz O veli kişilerin göklerde ve yerde hiçbir hâkimiyeti yoktur, söz sahibi değillerdir, böyle olduğunu sizlere bildirdiğim halde hala, onlara yalvarıp onlardan şefaat dileyecekseniz, dilemeye devam edin diyor.  Bu durumda Sebe 23. ayetin ilk cümlesinde Allah, hesap günü kendi günahını bile affetme yetkisi olmayan insanlara Allah, bir başkasına şefaat etme yetkisini verir mi? Allah Elçisine bile Muhammed 19. ayetinde, KENDİ GÜNAHLARIN İÇİN BANA DUA ET DİYOR. Bunları unuttuk mu yoksa? Sebe 23. ayetin devamındaki bazı ayetlere bakalım şimdide. Özellikle Diyanet mealini seçtim, bakalım 23. ayette tercüme edildiği gibi, Allah ın izin verdiği şefaatçiler var mı?

Sebe 26–27–28: De ki: “RABBİMİZ HEPİMİZİ KIYAMET GÜNÜ BİR ARAYA TOPLAYACAK, SONRA DA ARAMIZDA HAK İLE HÜKÜM VERECEKTİR. O, GERÇEĞİ APAÇIK ORTAYA KOYAN, hakkıyla bilendir. De ki: “Allah’a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah’a ortak olamaz.) Aksine O, MUTLAK GÜÇ SAHİBİ, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİ ALLAH’TIR.” BİZ, SENİ ANCAK BÜTÜN İNSANLARA MÜJDELEYİCİ VE UYARICI OLARAK GÖNDERDİK. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Diyanet meali)

Aslında ayetleri tarafsız okuduğumuzda, her şey çok açık anlaşılıyor. Ama bizler Kur’an ı okumaya başlamadan önce, Nahl suresi 98. ayetin gereklerini yerine getirmeden okuduğumuz batıl ve hurafe inançlarımızın etkisinde kaldığımız için, ayetleri doğru anlayamıyor, batıl inançlarımıza kanıt yaratma çabasında oluyoruz. Bakın Aramızda Hak ile hükmedecek, yani karar verecek olanın yalnız Allah olduğunu, çok açıkça bizlere bildiriyor. Allah a ortak tuttuğunuz, yani Allah ın sevgili kulu diyerek, bu kişi Allah dostu onu Allah ile aramıza aracı koyarsak, onun sayesinde günahlarımıza şefaatçi olur diyorsak, onların hesap günü hiçbir şey yapamayacağını bizlere şimdiden Allah hatırlatıyor. MUTLAK GÜÇ SAHİBİ HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİ ALLAH TIR DİYOR. Tüm bunca açık bilgilerden sonra Allah, hesap günü yalnız kendi yetkisine aldığına hükmettiği ve şefaat tümden Allah a aittir dediği hükmünde değişiklik yapıp, bazı kişilere de şefaat yetkisini vermiş olacağını düşünmek, ancak kendimizi aldatmaktan başka hiçbir işe yaramaz.

Sebe 28. ayetin son kısmında, Elçisi hakkında söyledikleri bile tek başına, şefaat konusunda yapılan yanlışa bir kanıttır. Hatırlayalım Allah Elçisinin yetki ve sorumluluklarını bizlere hatırlatırken, bakın ne diyor. “BİZ, SENİ ANCAK BÜTÜN İNSANLARA MÜJDELEYİCİ VE UYARICI OLARAK GÖNDERDİK.”“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.”  Bunca açık ayetlere gözlerimizi kapatıp, batılı hak ile değiştirenlere söyleyecek sözüm olamaz. Onların işi ancak, Allah a kalmıştır. Dilerim yaşadığımız batılın, bizlerin üzerindeki baskısından, Allah ın nuru ile kurtulan ve yalnız Allah ın ipine sarılan, halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

63
Bu makalemin konusu, üzerinde Kur’an bütünlüğünde dikkatle düşündüğümüzde, bizleri çok ciddi bir şekilde uyaran ve çok önemli dersler almamızı sağlayan İsra suresi 16. ayet olacak. Ayeti iki farklı tercümeden yazalım ki, ayetin nasıl farklı tercüme edilip, aslında ne anlatmak istediği kısmen nasıl gizlendiği, daha açık anlaşılabilsin.

“BİZ BİR TOPLUMU YOK ETMEK İSTEDİĞİMİZ ZAMAN, onun ileri gelen varlıklılarının ORADA KÖTÜLÜK YAPMASINA İZİN VERİRİZ. Böylece o topluma verilmiş söz gerçekleşir ve onu yerle bir ederiz.” (İsra 16)

“BİR ÜLKEYİ HELÂK ETMEK İSTEDİĞİMİZDE, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. BÖYLECE O ÜLKE, HELÂKE MÜSTAHAK OLUR; biz de orayı darmadağın ederiz.” (İsra 16)

İlk yazdığım tercümede, Allah ın biz kullarını çok şiddetli bir şekilde uyardığını ve Allah bir toplumu helak etmek istediğinde, O toplumun ileri gelenlerinin yani yönetici olarak söz sahibi olanların, kötü davranışlar, topluma zarar verici olaylar yapmasına izin veririz diyor. Daha açıkçası, bu yöneticilerin kötü bir yönetim sergileyeceği anlatılıyor. Demek ki Allah öyle bir toplumdan bahsediyor ki, O toplum uyarıcılar gönderilip uyarıldığı, yani uyarılar onlara ulaştığı halde, O uyarıların değil, yanlış bilginin peşi sıra gidenlerden bahsediyor. ÇÜNKÜ ALLAH BU TOPLUMU, CEZALANDIRMAYA KARAR VERDİĞİ ANLAŞILIYOR. Bu ayeti farklı şekilde tercüme edenlerin genel çoğunluğu, ayeti yumuşatarak tercüme ediyorlar. Örneğin ikinci verdiğim örnekte, ülkenin şımarık söz dinlemez ileri gelenleri, yöneticilerine önce iyilikler emredildiğinden, daha sonrada buna rağmen onlar kötü davranışta bulunurlar, daha sonra bu ülke ya da topluluk helak edilir, diye tercüme edilmiş.  Eğer böyle tercüme edersek, ayetin başında söylenen ile sonu bir biriyle uyumlu olmaz. Ayeti yumuşatmak yerine, olduğu gibi almalıyız ki, uyarıyı ve ikazı da yerinde alabilelim.

Allah ın yolundan sapmış, söz dinlemeyen bu toplumun helak edilmesinden, acaba tamamıyla yok edilmesini mi anlamalıyız, yoksa yerle bir ederek, bitkin bir durumuma gelmeleri, işlerini zorlukla yapabilecek bir hale gelmelerini mi anlamalıyız? Aslında burası da önemli. Allah bu dünyada bizleri imtihan ediyorsa ve kendimize gelmemiz adına da her yıl, bir ya da iki kez musibetlerle karşı karşıya bırakıyorsa, helak sözünden tamamen bu toplumun bu dünyadan yok olduğunu düşünmemiz, doğru olmaz diye düşünüyorum. Allah bunu da elbette yapabilir. Ama toptan yok edilmesi, bu dünyada imtihan olma anlayışına, ters düşüyor gibi geldi bana. ÇÜNKÜ CEZALANDIRILAN TOPLUMDA YAŞI KÜÇÜK, GÜNAHSIZ İNSANLAR VAR. ONUN İÇİN CEZALANDIRILAN TOPLUM, YA YOLDAN SAPANLAR, YA DA YOLDAN SAPANLARI GÖRMEZDEN GELİP SUSANLAR, OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. Allah adaletlidir geleceği bilir, hükmün en güzelini O verir.

Ayeti anlamaya devam edelim.  İsra 16. ayetin bir öncesinde Allah, her kim doğru yolu seçerse, bu kendi iyiliğine olur der. Kimde yoldan saparsa, buda kendi kötülüğünedir, hiç kimse bir başkasının suçunu taşıyacak değildir diye de belirtiyor.  Ayetin sonunda da, biz Resul göndermedikçe azap etmeyiz diyerek, aslında İsra suresi 16. ayeti ne maksatla indirdiğine de açıklık getiriyor. Yine İsra 16. ayetin devamında da 17. ayette şöyle uyarır. “NUH’TAN BU YANA BİZ BÖYLE NİCELERİNİ HELAK ETTİK. ÇÜNKÜ KULLARININ GÜNAHLARINI BÜTÜNÜYLE GÖRÜP HABERDAR OLMAKTA, SENİN RABBİN GİBİSİ YOKTUR.”  Demek ki Allah ın helak edip cezalandırılmaya karar verilen toplum, önce Allah tarafından uyarılmış, ama bu uyarı göz ardı edilmiş olmalı ki, Allah O toplumu daha da azdıracak yöneticiler gelmesini sağlayarak, bizzat O toplumu kendilerinin cezalandırmasını sağlıyor. ASLINDA BURASI ÇOK ÖNEMLİ. BU KISMI LÜTFEN DOĞRU ANLAYALIM. ALLAH O TOPLUMU ASLINDA, KENDİLERİNE LAYIK OLAN YÖNETİCİLERİN GELMESİNİ SAĞLAYIP, BİZZAT KENDİLERİNİ, KENDİLERİ CEZALANDIRMIŞ OLUYOR. Şura suresi 30. ayette Allah, nasıl uyarıyordu bizleri hatırlayalım. “BAŞINIZA GELECEK HER FELAKET, KENDİ YAPIP ETTİKLERİNİZİN BİR ÜRÜNÜDÜR. BUNUNLA BERABER ALLAH, PEK ÇOĞUNU BAĞIŞLIYOR.” Şimdide bu konuyu, Kur’an ın diğer ayetlerinden istifade ederek, çok daha açık bir şekilde anlamaya devam edelim.

Rad suresi 11. ayete baktığımızda, konumuzla ilgili bilgiler veriyor ve diyor ki; ”ŞÜPHESİZ Kİ, BİR KAVİM KENDİ DURUMUNU DEĞİŞTİRMEDİKÇE, ALLAH ONLARIN DURUMUNU DEĞİŞTİRMEZ. ALLAH, BİR KAVME KÖTÜLÜK DİLEDİ Mİ, ARTIK O GERİ ÇEVRİLEMEZ.” Demek ki İsra 16. ayette, kendi durumunu düzeltmeyen, azgınlıkta ısrar eden bir toplum var ve Allah bu toplumu cezalandırmak için, kendilerinin arasından azgın, adaletsiz yöneticiler seçmelerini sağlayıp, kendilerini adeta kendileri ile cezalandırıyor.  Enfal suresi 25. ayette de yine Allah, öyle bir toplumdan örnek veriyor ki, günümüzde bizlere inanılmaz örnek oluyor ama bu ayeti bu şekliyle anlarsak tabi. Bizler halk dilinde şöyle bir söz söyleriz. “BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN.” İşte Allah bizleri bu konuda uyarıyor ve her kulumun, toplum içinde bir görevi vardır ve herkes o görevi yerine getirmelidir, bana ne diyemez, susarsa yanlış yolda gidenlerle birlikte sorumlu olur diyor ve bakın nasıl uyarıyor.

Enfal 25: Bir de öyle bir fitneden sakınınız ki, o fitne, İÇİNİZDEN SADECE ZULMEDENLERE ERİŞMEKLE KALMAZ, UMUMA YAYILIR VE HEPSİNİ PERİŞAN EDER. Biliniz ki Allah, azabında çok zorludur. (Bayraktar bayraklı)

Allah gerçekten düşünen, aklını kullanan kullarına, böyle her şeyden nice örnekleri veriyor ki doğrudan sapmasın ve böylece kişisel görevleri yanında, bizlerin birde toplumu ilgilendiren konularda da boş veremeyeceğimizi, mutlaka uyanık olmamız gerektiği uyarısını yapıyor. Kur’an Nisa suresi 58. ayetinde bizleri nasıl uyarırdı hatırlayalım. ”ALLAH SİZE, MUTLAKA EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN, ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDER.” Bakın Allah toplumları nasıl uyarıyor. Sizleri yönetecek yöneticilerinizi seçerken, EHİL İNSANLARDAN YANİ İŞİNİ BİLENLERDEN, TARAFSIZ DAVRANABİLENLER DEN SEÇİN diyor. Bu ne demektir? Tarafsız ve adaletle sizleri yönetecek insanları seçin ki, sizlerde rahat edesiniz, huzurlu yaşayabilesiniz. Bunu yapmayıp, ehil insanlardan seçmezseniz, ONLARIN YAPTIĞI ADALETSİZLİKLERDEN, YOLSUZLUKLARDAN SİZLERDE SORUMLU OLURSUNUZ.  Demek ki İsra suresi 16. ayette asıl bahsedilen, yoldan sapmış söz dinlemeyen toplumu Allah cezalandırmak için kararını veriyor ve Allah ın indirdiği kitabı yeterli görmeyip, adeta kendi batıl inançları ile yaşayan toplumun başına, kendilerine layık şımarık, adaletsiz yöneticilerin gelmesini sağlayarak, O toplumu cezalandırıyor. ASLINDA BU AYETTEN ALACAĞIMIZ ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ DERSLER VAR. AMA BU GERÇEKLERİN ÜSTÜ ÖRTÜLEREK, BU ŞEKLİYLE AYET ANLATILMIYOR TOPLUMA.

Yine aynı konuyla ilgili Enfal suresi 53. ayeti de örnek gösterebiliriz, Lütfen uyarıya dikkat. ”BİR TOPLUM, KENDİLERİNDE BULUNANI DEĞİŞTİRMEDİKÇE, ALLAH DA ONLARA VERDİĞİ NİMETİ DEĞİŞTİRMEZ.” Demek ki toplum olarak huzur içinde yaşayabilmek istiyorsak, her birey kendi üstüne düşeni yapmalı ve BANA NE BENİ İLGİLENDİRMEZ, BANA O İŞİN UCU DOKUNMAZ, ZARAR VERMEZ NASIL OLSA DEMEYİN, UCU MUTLAKA SİZE DOKUNUR DİYOR ALLAH. Kur’an Semud kavminin Allah ın emirlerini dinlemediklerin de, Allah ın nasıl O toplumu cezalandırdığı, büyük bir felaket gönderdiği örneğini de verir. Konumuzun çok daha iyi anlaşılabilmesi için, size Bakara suresi 104. ayeti örnek vermek istiyorum. Bakın bu ayette Allah, Elçisine bile bizlerin neyi söyleyip, neyi söyleyemeyeceğimizin uyarısını yapıyor.

“MÜMİNLER! “BİZİ GÜT!”RAİNA DEMEYİN, “BİZİ GÖZET!”UNZURNA DEYİN VE DİNLEYİN. KÂFİRLERE ACIKLI BİR AZAP VARDIR.” (Bakara 104)

Bakar mısınız lütfen, ne kadar güzel uyarıyor Allah biz kullarını. Ama bizlerin elbette dersler almadığımız çok açık. Hala Kur’an ı yeterli görmeyen, onun her bilgiyi açıklamadığını savunan, Müslümanlar var aramızda. Bu durumda sizce bizlerin sonu da, İsra suresi 16. ayette olduğu gibi olmasın. RABBİM BİZLERİ KORUSUN İNŞALLAH. Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki, Elçime bizi davar gibi güt demeyin diyor. Çünkü her Müslüman ın bir toplumda kendisine has görevi vardır ve O görevini yerine getirdiği ölçüde, O TOPLUMDA HUZUR, ADALET VE ZENGİNLİK OLUR. Genel çoğunluğu fakir olan toplumlarda sorumlu, devleti yönetenlerdir ve o yöneticiyi seçenlerdir. Onun içindir ki Allah ın emrettiği gibi, bizleri yönetecekleri ehil insanlardan seçmeliyiz. Seçemiyor sak, bunun sorumluluğuna, bizlerde ortak olmuşuz demektir.

Lut kavmini düşünün, O topluma Allah Elçi gönderdi ama O toplum ona uymadı ve cezalandırıldı.  Allah bakın Elçisine Raina demeyin diyor ama ne söylemesini istiyor çok önemli. Unzurna deyin, yani bizi gözet, doğru yolu göster, iyi yönet bizleri deyin diyor.  Allah bizlerin Elçisine bile, kul köle olmamızı istemiyor ve körü körüne çobanın koyunlarını güttüğü gibi itaatin yanlış olduğunu söylüyorsa, nasıl olur da bizler veliler, şeyhler, efendiler edinip, onların her sözüne Raina deriz yani koyun gibi kabul ederiz, lütfen bir kez daha bu ayetleri dikkatle düşünelim. Allah Asr suresinde, bizleri çok önemli bir konuda uyarıyor ve dikkatimizi çekiyor. Dilerim bu uyarılardan ders alan, Allah ın halis kulları arasında oluruz. DERS ALABİLDİĞİMİZ ÖLÇÜDE HUZURA, MUTLULUĞA VE ZENGİNLİĞE KAVUŞACAĞIMIZ DAN HİÇ KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN.

“ÇAĞA YEMİN EDERİM Kİ, İNSAN ZİYANDADIR. ZİYANDA OLMAYANLAR; İNANIP GÜVENENLER, İYİ İŞLER YAPANLAR, BİRBİRİNE DOĞRULARI TAVSİYE EDENLER VE SABRI TAVSİYE EDENLERDİR.” (Asr 1–2–3 )

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

64
Bazı Kur’an ayetlerinin başında geçen harfler vardır elif, lam, mim, ra, sad gibi. Dikkatinizi çekmiştir, acaba bu harfler ne anlama geliyor olabilir. Bu konuda bir araştırma yaptıysanız eğer, mutlaka kafanız biraz da olsa karışmıştır.

Bu konu hakkında sizleri düşünmeye davet etmeden önce, bazı konular hakkında hatırlatmalar yapmak istiyorum. Kur’an da özellikle ayetlerin başında geçen bu harflerin, mutlaka bir amacının olduğunu bilmeliyiz. BİZLER GÜNÜMÜZDE BU HARFLERDEN BİR ANLAM ÇIKARTAMIYOR, OKUDUĞUMUZDA ANLAYAMIYORSAK, ŞUNU BİLMELİYİZ Kİ BU HARFLER BİZLERE BİR HÜKÜM, EMİR BİLDİRMİYOR DEMEKTİR. BİZLERİ BAĞLAYICI BİR HÜKÜM VERMİŞ OLSAYDI, MUTLAKA ANLAYACAĞIMIZ BİR ŞEKİLDE YAZILIRDI.

Kur’an da Allah, ayetleri bildiğiniz gibi ikiye ayırır. Muhkem ve müteşabih ayetler. Muhkem ayetlerin dinin anası, temeli özü olduğundan bahseder, yani bizlerin sorumlu olduğu ayetlerdir, bunlarda açık ve anlaşılır bir şekilde Kur’an da geçer. Müteşabih ayetlerin ise, zamanla anlamlarının ilimle ortaya çıkacağını anlatır Kur’an bizlere. Allah Kur’an da bizlerin sorumlu olduğu MUHKEM ayetleri de açıkladığını, nice örneklerle bizlere izah ettiğini söyler. Bu durumda bu harflerin, mutlaka bir amacı olması gerekir.

Bu konuyu araştırdığınızda, bir kısım kişilerin, bu harflerin manalarını yalnız Allah ın bileceğini söyler. Yalnız Allah ın bileceği bir bilginin, Kur’an da geçmesi mümkün değildir. Bir kısmı, harflerin alfabedeki sıralarına bakarak, Kur’an da bu sıraya denk gelen ayetin anlamını vermişlerdir, bu harflere. Bu harflerin, bazı kelimelerin baş harfleri olduğunu söyleyerek, bazı cümleler ortaya çıkarmışlar, işte bu harflerin anlamı budur, şeklinde izahlara da rastlarsınız. Bir kısım düşüncede, bu harflerin karşılığı sayılardır diyerek, ebcet hesabıyla bu harflerin sayılara karşılık geldiğini, 19 sistemiyle bunun açıklanabileceği söylenir. Bu harflerin muhkem değil, MÜTEŞABİH olduğunu anlatırlar. İsterseniz Kur’an dan bu harflerin geçtiği ayetlerden, bazı örnekler verelim konuyu daha iyi anlamak için, daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.

Bakara 1–2: Elif Lâm Mîm. Bu, KENDİSİNDE ŞÜPHE OLMAYAN KİTAPTIR. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. (Diyanet meali)

Ali İmran 1–2: Elif Lâm Mîm. ALLAH, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇBİR İLÂH BULUNMAYANDIR. Diridir, kayyumdur. (Diyanet meali)

Araf 1–2: Elif Lâm Mîm Sâd. BU, SANA, KENDİSİYLE (İNSANLARI) UYARMAN İÇİN VE MÜ’MİNLERE ÖĞÜT OLARAK İNDİRİLMİŞ BİR KİTAPTIR. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. (Diyanet meali)

Ankebut 1–2: Elif Lâm Mîm. İnsanlar, “İNANDIK” DEMEKLE İMTİHAN EDİLMEDEN BIRAKILACAKLARINI MI ZANNEDERLER. Diyanet meali)

Lokman 1–2–3: Elif. Lâm. Mîm. BUNLAR, HİKMET DOLU KİTAB’IN; İYİLİK YAPANLARA BİR HİDAYET VE RAHMET OLARAK İNDİRİLMİŞ ÂYETLERİDİR.

Secde 1–2: Elif Lâm Mîm. KENDİSİNDE HİÇBİR ŞÜPHE BULUNMAYAN BU KİTAB’IN İNDİRİLİŞİ, âlemlerin Rabbi tarafındandır. (Diyanet meali)

Hud 1: Elif, lâm, râ. BU, HİKMET SAHİBİ VE HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN ALLAH TARAFINDAN ÂYETLERİ ÖNCE SAĞLAM KILINMIŞ, SONRA DA DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR. (Bayraktar Bayraklı)

Ayetlere dikkat ettiyseniz, bu harfler ayetlerin başında yer alıyor, ayetin ortasında ya da sonunda değil. Devamında da bahsettiği konuların tamamı, bizler için çok önemli ve bu harflerin bahsedilen konulara dikkatimizi çekmek adına kullanıldığı izlenimini veriyor. DİKKATİNİZİ ÇEKMİŞTİR, AYETİN BAŞINDA BELİRTİLEN HARFLERLE, DAHA SONRA AÇIKLANAN KONUNUN, HİÇBİR BAĞLANTISINI GÖREMİYORUZ. YANİ DEVAMI NİTELİĞİNDE DEĞİL. Dikkat ederseniz, Allah bizlerin sorumlu olduğu Kur’an dan bahsediyor ve sakın Kur’an dan şüpheniz olmasın. Allah dan başka ilah yoktur. Kur’an sizlere öğüt almanız için indirilmiştir. İnandık demekle kurtulamazsınız, size indirdiğim kitaptan hesaba çekileceksiniz. Sizlere indirdiğimiz Kur’an ın ayetleri, detaylandırılmış ve açıklanmıştır diyerek, bizlerin uyması gereken çok önemli konularda dikkatimiz çekiliyor. Dikkat ederseniz bu ayetlerin başında da, bahsettiğimiz harfler var.

SİZCE BU HARFLERİN ANLAMLARI, AYETLERİ TEBLİĞ ALAN İLK MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN NE ANLAMA GELDİĞİ, ANLAŞILMAMIŞ OLABİLİR Mİ? BU MÜMKÜN DEĞİL. Günümüzde bizler bu ayetleri anlamaya çalışırken, bu harflerin ne anlama geldiğini anlayamamış olmamız, bizleri ne derece etkiliyor?

Önce şunu söylemek isterim. Bu harflerin, müteşabih bir kelime olması mümkün değil. Ayrıca bu harflerin, rakamlara tekâmül etmesi de mantıklı görülmüyor. Çok önemli bir konudan bahsedilirken, neden rakamlar yazılsın? Bu okuyanın kafasını karıştırır. Kur’an kafa karıştırmak için değil, karışan kafaları açmak için indirilmiştir. AYETTE MÜTEŞABİH OLARAK ANLATIMA BAŞLANIP, ÇOK ÖNEMLİ KONULARI MUHKEM BİR ŞEKİLDE ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. BÖYLE YAPMAK, ANLATILMAK İSTENİLEN KONUNUN BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZAR, ANLAŞILMASINI ZORLAŞTIRIR.

Peki, bu durumda bahsettiğimiz harfler ne anlama geliyor olabilir? ÖYLE BİR ANLAMI OLMALI Kİ, BUGÜN BU HARFLERİN ANLAMINI BİLMEMEMİZ, BİZLERİN AYETİN NE ANLAMA GELDİĞİNİ, ANLAMAMIZDA ETKİLİ OLMASIN. Çünkü günümüzde bizler hala, bu harfler üzerinde tartışıyor ve ne anlama geldiği konusunda, bir türlü anlaşamıyoruz. Eğer bu harflerin anlamını, bilmiyor olmamız ayetin ne anlattığını anlamamızı engelliyor olsaydı, asla Allah bizleri bu ayetlerden sorumlu tutmazdı. AMA BU HARFLERDEN SONRA ÖYLE ŞEYLER ANLATILIYOR Kİ AYETLERDE, NEREDEYSE KUR’AN IN BİR ÖZETİNİ TEŞKİL EDİYOR. HATTA KUR’AN IN ANA FİKRİNİ OLUŞTURUYOR.

Tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu harflerin ne anlama geldiği konusunda, herkes bir şeyler söylüyor. Allah ayetler üzerinde, düşün ey kulum diyorsa, ben Allah ın bu emrini yerine getiriyor ve düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum. SÖYLEYECEKLERİM BENİM DÜŞÜNCELERİMDİR, YANLIŞTA OLABİLİR VE YALNIZ BENİ BAĞLAR.

Bu harflerin ne anlama geldiği hakkında, o günkü toplumdan günümüze ulaşmış kayda değer hiç bilgi, kayıt yok. Demek ki bu harfler, ayet tebliğ edilirken o günkü toplum tarafından, ne anlama geldiği anlaşılıyormuş ki, hiç kimseden de bir ses çıkmamış. Peki, bizler neden anlamıyoruz? ÇÜNKÜ BU HARFLERİN KARŞILIĞI, O GÜNKÜ TOPLUMUN KÜLTÜRÜNDE ANLATILAN KONUYA DİKKAT ÇEKMEK ADINA BİR HİTAP ŞEKLİ, UYARI, İKAZ ANLAMLARINA GELİYOR OLMALI Kİ, TOPLUM TARAFINDAN HERHANGİ BİR SORU, YA DA İTİRAZ OLMAMIŞ. ÖNCE DİKKATLERİ ÇEKİLİYOR, DAHA SONRADA ALLAH, ÇOK ÖNEMLİ KONUDAKİ TEBLİĞİNİ YAPIYOR.

Kur’an ın ilk muhatabının, Araplar olduğunu unutmayalım lütfen. Onların anlayacağı dilden hitap etmesi de kaçınılmazdır. Yoldan sapmış, dikkatleri çekilecek ilk muhatapların kendi kültürlerince uyarılmasında, daha etkili bir lisan, hitap kullanılması çok normal değil mi sizce? Tekrar hatırlatmak isterim, bu harflerin, ne anlama geldiğini söylemiyorum, ama bu harflerin ikaz, anlatılmak istenen konuya dikkat çekilmesi adına, o günkü topluma söylenmiş olması, büyük muhtemeldir diyorum. BU HARFLERİN GÜNÜMÜZDE, NE ANLAMA GELDİĞİ TERCÜME EDİLEMEMESİNİN NEDENİ, YALNIZ O DÖNEMİN ARAP KÜLTÜRÜNDE BİLİNEN UYARI, İKAZ, DİKKAT ÇEKMEK GİBİ ANLAMININ OLABİLECEĞİ, GÖZ ARDI EDİLMEMELİDİR. DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTERİM, BU HARFLERİN ANLAMINI, RİVAYETLERİN ETKİSİNDE KALAN, KÜLTÜRLERİNDEN, GELENEKLERİNDEN KOPUK YAŞAYAN, ARAPLAR DAHİ BİLMİYOR, HALA TARTIŞIYORLAR.

Şimdide bu konuyu, günümüze adapte ederek düşünelim. Bu harflerin ne anlama geldiğini, ilk tebliğ alan toplum anladı ve alması gerekenleri ya da ikazı aldılar. Bizlerinde anlaması gereken bir uyarı olsaydı ya ayetlerde, diye düşünebilirsiniz. Kur’an da öyle bir hitap şekli var ki, ilk Kur’an ın tebliğ edildiği toplumdan günümüze kadar, bizlerin istifade edeceği üslupta yazılmıştır, örnekler ona göre verilmiştir. ONUN İÇİN KUR’AN EVRENSELDİR, HER TOPLUMA HİTAP EDER VE HER TOPLUM KENDİ ÇAĞININ İLMİ İLE KUR’AN I ANLAR DİYORUZ. Bunları anlayabilmemiz içinde Allah, birçok ayetinde düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emretmiştir. Lütfen yüzlerce yıl önceki toplumun ilmi ve eğitimini, günümüzle karşılaştırınız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu harflerle yaptığı aynı uyarıları Allah Kur’an da, farklı şekillerde bizlere de yapması büyük muhtemeldir. Bizlerde ayetlerin başındaki bu harfler konusunu, bu mantıkla değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum. Şunu unutmayalım, Allah anlayamadığımız hiçbir şeyden bizleri sorumlu tutmaz.

YÜZLERCE YILDIR, BU AYETLERİN BAŞINDA GEÇEN HARFLERİN ANLAMININ KESİN OLARAK BİLİNMEMESİ, HİÇBİR MÜSLÜMAN I ETKİLEMEMİŞ, YA DA BİZ BUNA BENZER AYETLERİ, BU HARFLERİN ANLAMINI BİLEMEDİĞİMİZ İÇİN, TAM OLARAK AYETLERİ ANLAYAMADIK, KENDİMİZİ EKSİK BİLGİLENDİRİLMİŞ HİSSEDİYORUZ DEMEMİŞ VE DEMİYOR DA ZATEN. BAHSEDİLEN AYETLERİ DE ÇOK RAHATLIKLA ANLIYORUZ, KENDİMİZDE ANLAM OLARAK BİR EKSİKLİK HİSSETMİYORUZ.

Dilerim Kur’an ın güneşi bizleri aydınlatsın, ısıtsın ve gönül gözümüzü açsın. Yine dilerim, Kur’an ın nuruyla tüm gerçekleri görebilelim. Allah bilmeden yaptığımız yanlışları bağışlasın inşallah.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

65
Bizlerin kafasını, dini konularda o kadar çok karıştırdılar ki, şimdide neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak gerçekten çok zor oluyor. Hâlbuki Allah Kur’an ı yemin ederek, anlayabilesiniz diye kolaylaştırdık diyor. Peki, neden anlamakta zorluk çekiyoruz, ya da kafalarımız karışık? Çünkü Kur’an ı Nahl suresi 98. ayetinde, Allah ın bizleri uyardığı gibi okumuyoruz da ondan. Bir arkadaşımızın kafasının, şefaat konusunda nasıl karışık olduğunu göstermek için bir örnek vermek istiyorum. Bakın Şefaat konusunda ne söylüyor ve nasıl bir soru soruyor.

“Ben amaca uygun olarak bilirkişilere bir kaç soru sormak istiyorum. ( lütfen ehil arkadaşlar cevap verirse sevinirim. ) Baktığım kadarıyla ayetlerde şefaat konusunda 24 kadar ayet var. Bunlar 3 grup halinde ele alınabilir.

1) Asla şefaatçinin olmadığı kısımlar.
2) Sadece Allah in şefaat ettiği kısımlar.
3) İstisnai durumlar.

Baktığımız zaman genel kaidede hiç bir şefaatçinin olmadığı durumlar var. Benim merak ettiğim istisna durumları.

Necm 26: Göklerde nice melekler var ki, Allah’ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesi dışında onların şefaatleri hiçbir yarar sağlamaz.

Zuhruf 86: O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefaat edebilirler.

Taha 109: O gün, Rahman’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.

Bu istisnalar kimlerdir ve neyi ifade ediyor. Allah razı olsun…”

Bu arkadaşımızın da kafasının, çok karışık olduğunu söylemeliyim. Şefaat kelimesi ne yazık ki İslam toplumunda, Müslümanlara Kur’an ın bahsettiği şekliyle anlatılmadı, çünkü tarikat ve cemaatlerin işine gelmiyordu da ondan. Şefaat kelimesi Kur’an da bağışlanma, affedilme anlamında kullanılmıştır, aracı olma anlamında değil. Onun içindir ki Allah çok net bir şekilde ŞEFAAT TÜMDEN ALLAH A AİTTİR diyerek, son noktayı koymuştur. Peki, arkadaşımızın dediği gibi, şefaat yani bağışlama affetme yetkisi yalnız Allah ın dır dedikten sonra, Allah bu yetkiyi istisna olarak, başkalarına da vermiş olabilir mi? Bahsedilen ayetlerde, istisnaların olduğundan mı bahsediyor, yoksa ayetler tercüme edilirken kendi inançlarımıza kanıt mı yaratma çabasındayız ona bakalım. Önce şunu lütfen unutmayalım, Allah HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diyor. Bu durumda Allah şefaat hükmüne, istisna yapıp yarattığı kullarından, yetki verdiği kulları olabilir mi? Önce Şefaat konusunda, Kur’an ın çok net verdiği hükümleri hatırlayalım.

“DE Kİ: “ŞEFAAT TÜMÜYLE ALLAH’A AİTTİR.” (ZÜMER 44)

“KENDİLERİ İÇİN O’NUN HUZURUNDA NE BİR DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİ VARDIR.”  (ENAM 51)

“HİÇ KİMSENİN BAŞKASINA FAYDA VEREMEYECEĞİ, ŞEFAATİN KABUL EDİLMEYECEĞİ, FİDYE ALINMAYACAĞI VE YARDIM YAPILMAYACAĞI BİR GÜNDEN SAKININIZ.” (BAKARA 48)

“YOKSA ALLAH’TAN BAŞKA ŞEFAAT EDİCİLER Mİ EDİNDİLER?” (ZÜMER 43)

“ZATEN GÜNAHLARI ALLAH’TAN BAŞKA KİM AFFEDEBİLİR?” (ALİ İMRAN 135)

“KİMSEDEN BEDEL KABUL EDİLMEYECEĞİ, ŞEFAATİN KİMSEYE FAYDA VERMEYECEĞİ BİR GÜNDEN SAKININIZ.” (BAKARA 123)

Kur’an da bunlara benzer, çok açık birçok şefaat konusunda ayetleri görebilirsiniz. Hepsinde çok net, şefaatin yani günahları bağışlayanın, yalnız Allah oluğu ve mahşer günü hiç kimsenin bir diğerine faydası olamayacağı uyarısı yapıldıktan sonra, Ali İmran 135. ayetinde, zaten günahları Allah dan başka kim affedebilir diyerek, bizleri Allah sınıyor, imtihan ediyor. Sizlere sormak isterim. Allah bunca açık ayetlerinden sonra, diğer ayetlerinde istisnalar yaparak, başkalarına da kendi tek elinde olduğu şefaat yetkisini verir mi? Elbette vermez, verirse hükümler arasında çelişki olur, bu toplumda kargaşa yaratır.   BÖYLE YETKİLER VERİLMİŞ İNSANLAR OLSAYDI, TOPLUM ONLARI İLAHLAŞTIRIRDI. ONUN İÇİN ALLAH BÖYLE BİR YETKİYİ NE MELEKLERİNE NEDE KULLARINA, ELÇİLERİ DÂHİL VERMEMİŞTİR. Şimdide arkadaşımızın istisna diye örnek verdiği ayetlere bakalım. O ayetlerde Allah şefaat yetkisini bazı kişilere de verdiğini mi söylüyor, yoksa…..? Yoksa nın cevabını birlikte arayalım.

Necm 26: GÖKLERDE NİCE MELEKLER VARDIR Kİ ONLARIN ŞEFAATLERİ; ANCAK ALLAH’IN İZNİYLE, DİLEDİĞİ VE HOŞNUT OLDUĞU KİMSELERE YARAR SAĞLAR. (Diyanet meali)

Allah özellikle melekleri üzerinden bu örneği, niçin vermiş olabilir? Burası çok önemli. Çünkü cahiliye toplumu melekleri ilahlaştırmış, anları da Allah ın yetkileri ile donatmışlardı. Allah bu konuda uyarı yapıyor kitap ehline ve tüm insanlara diyor ki Rabbimiz, GÖKTEKİ MELEKLER BİLE SİZLERİN İŞLEDİĞİNİZ GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAMAZ. ANCAK ONLARIN TEKLİF ETMESİ VE ALLAH IN ONAYLAMASI YANİ ŞEFAAT ETMESİ BAŞKA DİYOR. Yani melekler bizlerin işlediği günahın affı için ancak teklifte bulunur, Allah uygun görürse şefaat eder, bağışlar affeder. Çünkü Allah meleklerin dahi bilemediğini bildiği bilgisini verir Kur’an da. Onun içindir ki her meleğin şefaat teklifini Allah, kabul etmeye bilir. ŞEFAATİ HAK EDEN ANCAK, ŞEFAATTEN YARARLANIR. Allah günahsız, sorgusuz Allah a itaat eden meleklerine bile, direk böyle bir yetkiyi vermemişse, biz günahkâr kullarına istisna yapıp şefaat yetkisini verdiğini, nasıl söyleriz. Şimdide arkadaşımızın verdiği diğer ayetlere bakalım. Bu ayetlerde, toplumun kafasını karıştıracak şekilde öyle tercüme ediliyor ki, Kur’an da bu konu ile ilgili konularda adeta çelişki yaratılıyor ve batıl hurafe inançlarına kanıt gösteriyorlar. Birlikte ayetler üzerinde düşünelim. Farklı meallerden özellikle yazdım.

Zuhruf 86: Allah ile aralarına koyduklarını yardıma çağıranlar, şefaatten yararlanamazlar; OYSA BİLEREK DOĞRUYA ŞAHİTLİK EDENLER ÖYLE DEĞİLDİR. (Süleymaniye vakfı meali)

Zuhruf 86: Allah’tan başka yalvardıklarının, şefaat etmeye güçleri yoktur. ANCAK BİLEREK GERÇEĞE TANIKLIK EDENLER HARİÇ. (Bayraktar Bayraklı)

Zuhruf 86: O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. ANCAK BİLEREK HAKKA ŞAHİTLİK EDENLER ŞEFAAT EDEBİLİRLER. (Diyanet meali)

Taha 109: O GÜN ŞEFAAT, SADECE RAHMAN’IN ONAY VERDİĞİ VE LEHİNE SÖZ SÖYLENMESİNİ KABUL ETTİĞİ KİŞİYE FAYDA SAĞLAR. (Süleymaniye vakfı)

Taha 109: O GÜN, RAHMAN’IN İZİN VERDİĞİ VE SÖZÜNDEN RAZI OLDUĞU KİMSEDEN BAŞKASININ ŞEFAATİ FAYDA VERMEZ. (Diyanet meali)

Önce Zuhruf 86. ayete bakalım. Diyanetin tercümesine baktığımızda, Allah ın yanında taptıkları şeyler şefaat edemez diyor. Peki, kimler Allah ı bırakıp insanlara tapıyor? Hiç kimse. Bu ayetler bu uyarılar zaten özellikle iman ettiğini söyleyen kitap ehline, yaptığı yanlışlardan dolayı indirilmiş. Onlarda Allah diye bir başka kişiye tapmıyor. İnsanları veli, şeyh, kurtarıcı ilan edip, Allah ın yetkilerini onlara verip, onları şefaatçi ediniyorlar. İşte Allah bu uyarıyı yapıyor ve diyor ki,  Allah ın yanında yardım istedikleriniz, sizlere şefaat edemez, sizlere yardımda bulunamaz. Onlarda zaten Allah ın şefaatinden faydalanamazlar diyor. Peki, Allah diğer ayetlerinde bunu kim yapabilir yalnız diyordu? ALLAH ŞEFAAT TÜMDEN, BANA AİTTİR DEMİYOR MUYDU? Bu ayetin devamında da bilerek, araştırarak, Allah ın doğru yolundan gidenler, diğerleri gibi değildir, onlar Allah ın şefaatinden istifade edeceklerdir diyor.

Diyanetin Zuhruf 86. ayetin tercümesinde, hakka şahitlik edenler, yani Allah ın yolundan gidenler şefaat edecektir diye tercüme edilmiş.  Bu durumda şefaatin tümden Allah a ait olduğu, hiç bir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye uyardığı, yoksa Allah dan başka şefaatçimi edindiler ayeti ve günahları Allah dan başka kim affedebilir uyarıları tamamen saf dışı olmuş bu ve benzeri onlarca ayetler geçersiz duruma düşmüş olur. BU YANLIŞI NASIL YAPARIZ. BU VE BENZERİ AYETLERİ, ALLAH IN İZİN VERDİĞİ ŞEFAATÇİLER DE VAR DİYE NASIL ANLARIZ. Peki, kim bunlar? Bizler biliyor muyuz? Hani Allah, kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim diyordu. Yoksa aramızda kimin en doğru yolda gittiğini, bizlere Allah ın huzurunda şefaat edebilecek özellikle insanların olabildiğini bilenler mi var? NE DEDİĞİMİZİN FARKINDA MIYIZ?  Çok yakın zamanda feto dedikleri zalimi veli, alim kişi ilan edip, bu zalimin mahşer günü şefaatçi olacağını dahi söylemediler mi? Sonucunu hepimiz gördük. Bizlere düşen, Allah ın en doğru yolundan gidebilmek adına, çaba harcamak olmalıdır. Elbette Allah sevgili kullarının dualarına karşılık verecek, hak ettiği takdirde, hak edeni şefaatinden istifade ettirecektir. Allah Elçisine Tevbe suresi 80. ayetinde bakın ne diyor. “ONLAR İÇİN İSTER AF DİLE, İSTER DİLEME; ONLAR İÇİN YETMİŞ DEFA AF DİLESEN DE ALLAH ONLARI ASLA AFFETMEYECEKTİR.” Düşünebiliyor musunuz Allah, şefaati-bağışlanmayı hak etmeyen bir kulu için, Elçisi dua edip bağışlanmasını dilese bile, onu asla affetmem diyor.

Taha 109. ayeti de, yine kendi inançlarına kanıt yaratmak adına, çok özel veli-şefaatçi kişilerin olabileceği düşüncesini kabul ettirebilmek için, ayetlerde ne yazık ki tahrifat yapmaktan korkmuyorlar.  Bu ayette de hesap günü şefaat, yalnız Allah ın onayladığı, kendisi hakkında güzel şeyler anlatılan yani meleklerin kayda aldığı defteri ortaya konduğunda, hakkında işlediği sevaplar ortaya dökülüp anlatıldığında ancak, şefaatten yararlanırlar dediği halde,  Diyanet öyle bir tercüme yapmış ki ayetin sonunda, O gün yani hesap günü, sözünden razı olduğu kişilerin ancak şefaati fayda sağlar diyor. HANİ ALLAH HİÇ BİR ŞEFAATİN FAYDA ETMEDİĞİ O GÜNDEN SAKININ DİYORDU. NE OLDU BU AYET. YOKSA ALLAH HÂŞÂ HÜKÜM VERDİĞİ KONUDAN BU AYETLE VAZMI GEÇTİ? Lütfen kendimize gelelim.  Şefaat konusunu çok daha açık anlayabilmemiz için, sizlere Muhammed suresi 19. ayeti hatırlatmak istiyorum.

Muhammed 19: Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. HEM KENDİNİN, HEM DE İNANMIŞ ERKEK VE KADINLARIN GÜNAHLARININ BAĞIŞLANMASINI DİLE! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (Diyanet meali)

Özellikle Diyanetin meali yazdım. Bakın Allah Elçisine ne diyor. KENDİ GÜNAHLARIN İÇİN, ALLAH A BAĞIŞLANMAYI DİLE, YANİ DUA ET DİYOR. Ama bizlere, peygamberlerde şefaatçidir demediler mi? Allah ın Elçisi kendi günahları için, Allah a dua ediyorsa, nasıl olur da bizlerin günahları için Allah ın Resulü şefaatçi olur da, günahlarımızı bağışlar. Bakın ayetin devamında, iman ettiğine şahit olduğun, doğru yolda giden kadın ve erkelerin günahlarının bağışlanması içinde, Allah a dua et diyor. Her şey bu kadar açık olduğu halde, bizler hala nasıl ayetlerin anlamları ile oynayıp, Allah ın dışında yetki verdiği istisna kişilerinde şefaat etme, bağışlama yetkisi vardır deriz, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum.

Allah tüm iman edenlere, dua kapısını açık bırakmıştır. Zaten Allah ayetinde ne diyordu? “DUANIZ OLMASA, RABBİM SİZE NE DİYE DEĞER VERSİN” Bu sözlerden anlatılmak istenen, af ve şefaat için tek muhatap Allah tır. Onun yanında affediciler-şefaatçiler edinenler yoldan sapmıştır. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

66
Bu yazımda sizleri tarafsız ve ön yargısız düşünmeye davet etmek istiyorum. Çok şükür hepimiz iman sahibiyiz ve amacımızda Allah ın doğru yolundan gitmek adına çaba harcamak. Acaba bu çabayı gösterirken, doğru bir yol mu izliyoruz? YADA BU KONUDA BİZLER ÇABA HARCIYOR MUYUZ? Bu soruyu, emanetimizi teslim etmeden, imtihanı mızın vakti sona ermeden, çok dikkatle düşünmeli ve en doğru kararı vermemiz gerekmez mi? İslam ı yaşarken, genellikle bizlere din adına anlatılanları, hiç şüphe duymadan kabul ederiz. Bilmem kim efendi Allah dostu, yalan mı söyleyecek, dindar adam ona çok güveniyorum düşüncesi, genel çoğunluğumuzda hâkim bir anlayıştır.

Genelde şöyle düşünmek aklımıza gelmez. Bizlere din diye anlatılanlar ya yanlışsa, ya doğru bilgiler değilse diye düşünmemiz gerekir aslında. SANIRIM İŞİMİZE PEK GELMEDİĞİ İÇİN, BU SORUYU KENDİMİZE SOMAK İÇİN ÇABA HARCAMAYIZ. Eğer sorarsak, düşünür ve tereddüt içinde olursak, araştırmamız gerekir de ondan. Sanırım araştırmak, okumak işimize gelmiyor, daha doğrusu zaman ayırmak istemiyoruz bu konulara. Peki neden? Yaşadığımız hayatın gösterişli parıltısı, bizleri öyle bir etki altına alıyor ki, dini inancımızı adeta ikinci plana atıyoruz. YANİ BİR ARABA, EV ALIRKEN GÖSTERDİĞİMİZ İTİNAYI DİKKATİ BİZLER, İMANIMIZI YAŞARKEN, BİNDE BİRİNİ BİLE GÖSTERMİYORUZ.

ÖYLE OLUNCA DA DOĞRU SEÇİMLERİ YAPMAK, ARAŞTIRMAK GİBİ BİR ÇABA İÇİNDE OLMUYORUZ. Daha doğrusu, önemsediğimiz her konuda yaptığımız detaylı araştırmayı, imanımız için yapmıyorsak, buda bizim inancımıza verdiğimiz değeri gösterir.  Laf açılınca mangalda kül bırakmayanlar, yakınları öldüğünde geleneğin, örfün gereklerini eksiksiz yerine getirenler, İMTİHAN OLDUĞUMUZ GÜNLERİN DEĞERİNİ BİLMEDEN, GÖSTERİŞLERLE KENDİMİZİ AVUTMANIN ÇOK GÜZEL YOLLARINI BULUYORUZ.

Bizlerin din deyince aklına, ne yazık ki Kur’an gelmiyor.  Mezhepler, fıkıh inancı ve çok ilginçtir, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAYAN, PEYGAMBERİMİZİN SÖZLERİ/HADİSLERİ DEDİKLERİ BİLGİLER VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI GELİYOR AKLA. Hiç kimse sormuyor, bu hadislerin başında bir rivayet göre diye başlıyor, YA DOĞRU DEĞİLSE DİYEN HER NEDENSE ÇOK AZ. Mezhepler ve fıkıh din değildir. Dini yorumlayan, kendi düşünceleri ile harmanlayan kişilerin şahsi düşünceleridir. BU BİLGİLERLE NASIL OLUR DA ALLAH IN DİNİNİ YAŞARIZ. Size normal yaşantınızda, bir haber getirseler ve deseler ki, senin arkadaşın için şöyle kötü SÖYLENTİLER var, kendine dikkat et onunla konuşma deseler, nasıl bir cevap verirsiniz? SÖYLENTİLERLE EMİN OLMADAN İNSANLARI KARALAMAYIN, ÖYLE ŞEY OLMAZ. GİDİP BU KONUYU KENDİSİ İLE KONUŞURUM DERSİNİZ. Çünkü akıl ve mantık bunu gerektirir. Onun için Allah birçok ayetinde düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı, araştırmamızı emreder bizlere. 

Peki dostlar, dinimizi inancımızı yaşarken bu yolu bizler neden izlemiyoruz? Bizler dinimizi Kur’an dan yaşamamız gerekirken, DİN DİYE ANLATILANLARI KUR’AN DAN SORGULAMAMIZ GEREKİRKEN, HİÇ SORGUSUZ NEDEN İNANIYORUZ? Toplumu kendi batıl inançlarına yönlendirmek, Kur’an ile buluşmamızı engellemek adına, siz Kur’an ı anlayamazsınız, her bilgiyi orada bulamazsınız diyenlere sorgulamadan, araştırmadan neden inanıyoruz?  RİVAYETLERLE YANİ DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ SÖYLENTİLERLE DİN YAŞANMAZ, BİR BAKALIM ALLAH IN KİTABINA, ALLAH BU KONUDA NE DİYOR DİYEN, NE YAZIK Kİ O KADAR AZ Kİ.

Bizleri Allah ile aldatanlara, kendilerini dinde ruhban sınıfı ilan edip, dini anlatmak bizim işimiz diyenlere, Allah açıklamadığı, detay vermediği bir konudan asla bizleri sorumlu tutmaz, sizin söylediklerinizi Allah Kur’an da onaylamıyor demiyoruz da, söylenti bilgileri kesin doğruymuş gibi kabul ediyoruz. Eğer bizler her söylenenin din olduğuna inanıyorsak, kızmayın dostlarım ama BİZLER KUR’AN A DEĞİL, SÖYLENTİLERE İMAN EDİYORUZ DEMEKTİR. Allah ın kitabına güveneceğimize, beşerin kitaplarına, sözlerine güvenip inanıyoruz.

İslam toplumlarına şöyle bir bakın, hepsinde farklı bir İslam anlayışı, din adına farklı sözler duyarsınız. HATIRLATMAK İSTERİM, DİN ALLAH IN DİNİ. DİNDEN KONUŞACAKSAK, ALLAH IN SÖZLERİ/AYETLERİ İLE KONUŞMALIYIZ. Allah ın Elçisi de öyle yaptı ve ben yalnız sizlere Kur’an ile hükmetme görevi aldım, demiyor mu Kur’an da? Kur’an ın dışına çıkan ve bunlarda dinin emri diyenler, Allah ın sınırları dışına çıkan, Allah ın dinine paralel dinler icat edenlerdir. Çok daha kötüsü Allah a ve Elçisine iftira atanlardır. BÖYLE BİR DURUMA, HANGİMİZ DÜŞMEK İSTERİZ MAHŞER GÜNÜ?

Bizlere dini anlattığını söyleyenler, yüzlerce yıldır toplumu rivayetlerle, söylentilerle oyaladılar. Kur’an dan toplumu uzak tutabilmek adına, uydurdukları hadislerle toplumun aklını karıştırdılar ve Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okumalarını engellediler. UYDURULANLARA ÖYLE İNANDIK Kİ, ONLARI KUR’AN DA GÖREMEDİĞİMİZDE, KUR’AN İLE BİR BAĞ KURAMADIĞIMIZDAN, BAKIN SÖYLEDİKLERİ DOĞRUYMUŞ, KUR’AN DA HER BİLGİ DETAYLI YOKMUŞ DİYENLERE İNANDIK. Batıla, hurafeye kendi ellerimizle kanıt yarattık. Daha doğrusu kendi ellerimizle dine yaptığımız ilaveler, Kur’an ın önüne geçti, Kur’an ı terk etmemizi sağladı, ama farkında bile değiliz.

EĞER BİZLERE, ALLAH IN TEK BİR AYETİNİ YANLIŞ ÖĞRETİP, TERSİNİ YAŞATIYORLARSA VE BİZLERDE BUNUN FARKINDA DEĞİLSEK, BU YANLIŞ BİZLERİ ALLAH’ IN DİNİNDEN YAVAŞ YAVAŞ UZAKLAŞMAMIZA NEDEN OLACAKTIR. BEN ANLAMAM, BEN BİLMEM DEMEYİN. YETER Kİ ÖĞRENMEK İÇİN ÇABA GÖSTERİN. ALLAH HİÇ BİR KULUNUN ÇABASINI BOŞA ÇIKARMAYACAKTIR.

Kur’an ı anladığı dilden okuyan bir Müslüman şunları görecekti.  Ankebut 18. ayetinde, Resule düşenin, apaçık tebliğden başka bir şey olmadığını, Nisa 87. ayetinde, söz bakımından Allah dan daha doğru hiç kimsenin sözü olamayacağını, Kehf 26. ayetinde, Allah ın kendi hükmünde hiç kimseyi ortak etmediğini, yani dinin yalnız Kur’an olduğunu ve Zuhruf 44. ayetinde, bizlerin yalnız Kur’an dan hesaba çekileceğimizi görecek, anlayacak ve uydurulan bu iftiralara inanmayacaktı. AMA BU GERÇEKLERLE TOPLUMUN BULUŞMASI ENGELLENDİ VE KUR’AN I SİZLER ANLAYAMAZSINIZ DİYEREK, TOPLUMDA RUHBAN SINIFI YARATILDI. DEĞERLİ DOSTLARIM ÖMÜR, BİR GÖZ AÇIP KAPAYACAK KADAR KISA. LÜTFEN BU GERÇEĞİ GÖRELİM VE HESAP GÜNÜ PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, YAŞADIĞIMIZ İNANCI MUTLAKA KUR’AN İLE SORGULAYALIM.
 
Ne zaman bu dünyayı terk edeceğimizi, yalnız Allah biliyor. Gelin işimizi garantiye alalım. Söylentileri, doğruluğundan emin olamayacağımız tüm bilgileri bir kenara bırakalım ve Nahl suresi 98. ayette Allah ın önerdiği gibi, şeytanlaşmış insanların tüm vesvesesinden, onun batıl inançlarından kurtulup, ondan sonra yalnız Allah a güvenip, ona dayanıp Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okumaya başlayalım. Bakın o zaman her şeyin, nasıl çok daha farkı olduğunu göreceksiniz.

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

ALLAH HER KULUNU ÇABASI VE KAPASİTESİ NİSPETİNDE SORUMLU TUTACAĞINI BİZLERE BİLDİRİYOR Lütfen imtihan olduğumuz gerçeğini unutmayalım. İmtihan olduğumuz kitabın Allah Kur’an olduğunu söylüyorsa, sizce Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği bir konudan, detaydan Allah kulunu sorumlu tutar mı? İmtihanımızı hiç kimseye, hiç kimsenin düşünce ve fikirlerine de havale edemeyiz.  Bizler elimizden geldiğince Allah ın önerdiği gibi, Kur’an ın ipine sarılmalıyız. Bunu yapanın Allah, gönül gözünü açarım ve gerçeklerle buluşmasını sağlarım diyor. Bakın Allah ne diyor.

“VE İNSAN BAŞKASININ DEĞİL, SADECE KENDİ ÇABASININ KARŞILIĞINI GÖRECEKTİR. VE ELBET ONUN ÇABASI, GÜNÜ GELDİĞİNDE KESİNLİKLE GÖZLER ÖNÜNE SERİLECEKTİR.” (Necm 39-40)

Sizlere sormak istiyorum, Allah ın kitabını anlayarak okuyup, Allah ın dinini Kur’an merkezli yaşayabilmek için, ne kadar çaba gösterdik?  Bakın Allah kendi çabalarımızın karşılığını göreceğimizi söylüyor. Yoksa bizler, sen Kur’an ı anlayamazsın diyenlere uyup, Kur’an ı anlayabilmek adına hiç çaba harcamayıp, hazır anlatılan bilgilerle mi imanımızı yaşadık? Ne dersiniz? GÖSTERDİĞİMİZ ÇABALARIMIZIN KARŞILIĞINI, ALLAH IN HUZURUNDA GÖRECEĞİZ. ÇABA HARCAMAYANLAR, HAZIRA KONANLAR VAKİT GEÇMEDEN, ŞİMDİDEN BU KONU ÜZERİNDE DÜŞÜNSÜN DERİM. UNUTMAYINIZ ALLAH HİÇ KİMSEYE, GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE YÜK YÜKLEMEM DİYOR. 

DİLERİM ALLAH IN HUZURUNDA, HESABINI VEREBİLEN MUTLU, AZINLIK ALLAH IN HALİS KULLARINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

67
—Allah Kur’an da, nelerin haram olduğunu saymış ve bunların dışında her temiz şey sizler için helaldir demiştir. Bugün Allah ın saydığı haramların dışında, fıkıh inancının Müslüman toplumuna dayattığı, tek tırnaklı, çift tırnaklı, yırtıcı kuşlar, denizden çıkan kalamar, karides, midye, ıstakoz türü şeylerinde haram olduğu anlatılır. BU BİLGİLERİN TAMAMI, YAHUDİLERİN İNANÇLARINDAN BİZLERE GEÇMİŞTİR.

—Allah Kur’an da kadınların ay halinde, ibadet yapamayacağını, oruç tutamayacağına hükmetmemiştir. Bu yasak YAHUDİLERİN İNANCINDAN, BİZLERİN MEZHEPLERİN BEŞERİ FIKIH İNANCINA GEÇMİŞTİR.

—Hz. Âdem in eşinin ismi, HAVVA ismiyle Kur’an da geçmez. Daha doğrusu Allah ın elçilerinin eşlerinden, isim olarak bahsedilmez. Onun içinde Hz. Âdem den bahsederken, onun eşi diye geçer. İLGİNÇTİR BUGÜN NEREDEYSE HEPİMİZ, HZ ÂDEMDEN BAHSEDERKEN, EŞİNİN HAVVA OLDUĞUNU SÖYLERİZ. BU BİLGİDE YAHUDİLERİN ELLERİNDEKİ, TAHRİF EDİLMİŞ KİTAPLARINDA GEÇER. NEDEN BU BİLGİLERİ SORGULAMA GEREĞİ DUYMUYORUZ? YOKSA DİN VE İMAN ADINA, SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTAPLARIMI KARIŞTIRDIK.

—Yahudi inancında dinin kaynağı, yalnız Tevrat değildir. Yazılı yani Tevrat, rivayet yoluyla sözlü kendilerine ulaşmış inanç, fıkıh inançları olan TALMUD olduğu kabul edilir. Bu inanç sistemi de bizlere Yahudilerden geçmiş ve dinin ana kaynakları olarak, yalnız Kur’an yetersiz görülmüş ve sözlü rivayet yoluyla ulaşan bilgiler ve mezheplerin FIKIH inancıda dinin temel ana kaynakları olarak kabul edilmiştir. Yahudilerin inncına lütfen bakar mısınız, aynı yanlış inancı günümüzde bizlerde benzerini yaşıyoruz “TORA, YAHUDİLERİN ÇOK ÖNEM VERDİĞİ, TEVRAT’IN BİR ANLAMDA BENZERİ OLAN, TALMUD’UN YİNE YAHUDİLERCE ÖNEMLİ BİR DİNSEL ANLATIMIDIR. HATTA BAZI GÖRÜŞLERDE, TEVRAT’TAN ÖNCE GELİR. BU KONUDA SÖYLENENLERE GÖRE TEVRAT (YAZILI TORAH), TALMUD (SÖZLÜ TORAH) YANİ KANUNLARIN NASIL UYGULANACAĞININ SÖZLÜ İFADESİDİR.”

— Kur’an zina yapan erkek ya da kadın ayırmadan, nasıl bir ceza verileceğinden bahseder ve anlatır. Bu konuda apaçık ayet olduğu halde, hala zinanın cezası aslında Kur’an dada RECM EDİLMEKTİ AMA KUR’AN A GEÇMEDEN KAYBOLMUŞ, diyecek kadar Kur’an a saygısızlık yapıyoruz. ZİNANIN RECM, YANİ TAŞLANARAK ÖLDÜRME İNANCI, YAHUDİLERİN İNANÇLARIDIR VE NE YAZIK Kİ BU İNANÇ ONLARDAN BİZE GEÇMİŞTİR. TABİ AÇIKÇA KUR’AN A SAYGISIZLIK YAPARAK. Hâlbuki Allah, Kur’an ı biz koruyoruz ve hiçbir eksik yoktur dediği halde, Allah ın kelamını dinlemek yerine, Yahudi inançlarını, Kur’an ın önüne geçirmekten çekinmiyoruz.

—Erkeklerin sünnet olma konusu, Kur’an da tek kelime bile geçmez, bahsedilmez. BU İNANÇTA MÜSLÜMAN TOPLUMLARINA YAHUDİLERİN İNANÇLARINDAN GEÇMİŞTİR. İlginçtir, Müslüman olmak isteyen bir kişiye erkekse, önce Müslüman olmak istiyorsan sünnet olmalısın denmektedir. Ne kadar ilginç ve düşündürücü değil mi sizce. ALLAH IN BİZLERİ SORUMLU TUTTUĞU KUR’AN DA, TEK KELİME BİLE GEÇMEYEN BİR HÜKÜM, NASIL OLUR DA MÜSLÜMAN OLMANIN İLK ŞARTI OLUR.

— Herhangi bir Müslüman a sorduğunuzda, insanların canını alan meleğin adı nedir deseniz, hiç düşünmeden AZRAİL diye cevap verir. Hâlbuki AZRAİL ismi Kur’an da hiç geçemez. Kur’an da insanların canını alan melek, ölüm meleği diye geçer. Ne yazık ki bu isimde, Yahudilerin FIKIH inancından, Yahudi din âlimlerinin/hahamların yazdığı kitaplarda geçer. Daha da ilginç olanı, rivayet edilen hadislerde bile Azrail ismi geçmez. Bakın bu konuda bir örnek. “İbn Hacer el-Askalânî fetvâlarında diyor ki: Âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflerde melekü’l-mevt (ölüm meleği) diye geçer. Ölüm meleğine Azrâil ismi verilmesi insanlar arasında meşhur olmuştur.”

—Camilerde kadın ve erkeklerin, ayrı yerlerde ibadet etme geleneği de Yahudilerden bizlere geçmiştir. Yahudilerde sinagoglarda, ayrı yerlerde ibadet ederlerdi. Yahudilerde kadınlar ve erkekler bir arada oturmaz. Kadınların yeri genelde, arka bölümde yer alır. Erkek ve kadın arasında perde ile kapatılırdı. Günümüz Yahudileri bu adaletsiz ve yanlış inancı terk etmiş, kadınlar ve erkekler kendilerine ayrılan yerlerde oturmaya başlamışlardır. Bu inancında bizlere, Yahudilerden geçtiği çok açıktır. Çünkü Kur’an ın böyle bir emri asla yoktur. Hatta rivayet edilen hadislerde, erkeklerin kadınları görebildiğinden bahsedilir.

— Hatim, baştan sona okunma anlamındadır. Allah Kur’an ı anlayarak ve yavaş yavaş okumamızı, üzerinde düşünmemizi ister. Kısa bir zaman içinde, baştan sonuna kadar okuyup bitirmek, yani hatim etmek, Kur’an ı okuma amacına uygun değildir. Kur’an ı okumamızdaki amaç, sindire sindire ayetlerin ne anlattığını kavramaktır asıl amaç. Onun için Kur’an bir seferde indirilmemiştir. İslam da “Kuranı hatmetme, hatim indirme âdeti gelenek ve anlayış olarak, Yahudilikten alınmadır. YAHUDİLİKTE “SİMRA TARA” ADIYLA ANILAN BU GELENEK DE, TEVRAT HER YIL BİR KEZ HATMEDİLİR OKUNUR VE BUNUN SONUNDA’DA BAYRAM YAPILIRDI. “Abdurrahman Küçük-Günay Tümer–Dinler Tarihi.”

—Birlikte yaşayan iki erkek kardeşten birisi, oğlu olmadan ölürse, diğer kardeşin yengesiyle evlenmesi gerektiği geleneği, hala bazı bölgelerimizde uygulanmaktadır. BU İNANÇTA YAHUDİ İNANCIDIR, KANIMIZA KADAR İŞLEMİŞ, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Bakın kendi kitaplarında bu konu ile ilgili ne diyor.

“Yas.25: 5 “Birlikte oturan kardeşlerden biri oğlu olmadan ölürse, ölenin dulu aile dışından biriyle evlenmemeli. Ölenin kardeşi dul kalan kadına gidecek. Onu kendine karı olarak alacak, ona kayınbiraderlik görevini yapacak.”

— Kur’an kadının ya da erkeğin, iffetli ve namuslu olmasının öneminden, birçok ayetinde bahseder. Ama kadının kızlık zarından ve evlenirken kız olduğuna dair, bu zarın kanamasının gerektiğinden bahsetmez. Çünkü bazı kadınlarda bu zar kolay yırtılmaya bilir, doğumda yırtılabilir. Bu yüzden yeni evlilerin yuvalarının yıkıldığını hepimiz duyarız. İŞTE BU GERDEK GECESİ KANLI ÇARŞAF GELENEĞİ DE, NE YAZIK Kİ YAHUDİLERDEN BİZLERİN İNANCINA GEÇMİŞTİR. Bakın kitaplarında ne yazar.

“YASANIN TEKRARI 22:/16- Kadının babası ileri gelenlere, ‘Kızımı bu adamla evlendirdim ama o kızımdan hoşlanmıyor diyecek, ‘Şimdi kızımı suçluyor, onun erden (kız) olmadığını söylüyor. İşte kızımın erden olduğunun kanıtı! SONRA ANNE-BABA KIZLARININ ERDEN (KIZ) OLDUĞUNU KANITLAYAN YATAK ÇARŞAFINI İLERİ GELENLERİN ÖNÜNE SERİP GÖSTERECEKLER.”

—Loğusa kadın belli bir süre yalnız bırakılmaz. Çocuk bezleri dışarıya gündüz asılmaz, çocuk yalnız bırakılmaz. Doğumdan sonra 40 gün anne ve çocuk dışarı çıkmaz. Loğusanın bulunduğu yere süpürge, sopa, kesici aletler, soğan, sarımsak konur. Al karası, yani alkansı çocuklara zarar verir bunu önlemek için, bunlar yapılır diye inanılır. HÂLBUKİ BU İNANÇTA YAHUDİLERDEN, FARKLI ŞEKİLLERE BÜRÜNEREK, BİZLERİN İNANCINA GEÇMİŞTİR. Yahudiler Âdem in ilk eşinin Havva olmadığı, ilk eşinin LİLİTH diye birisi olduğu, ama Hz. Âdem ile anlaşamadığı için ayrıldığına inanırlar. Bu bilgiler Yahudilerin FIKIH kitaplarında geçer. Daha sonra Kur’an da ismi geçmeyen, bizlerinde inancına girmiş, Havva anamızla evlendiğine inanırlar. LİLİT de kıskançlığından, Âdem ve Havva nın soyundan doğacak çocukları, öldüreceğini söylediğine inanılır. Bu konudaki inançlarına bakalım şimdide.

“İnanışa göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith, gece hava karanlıktan sonra, yeni doğum yapmış evlere girerek, loğusa kadınların bebeklerini boğmaktadır. Bu sebeple günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Loğusa kadın akşamları evde yalnız kalmaz ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith’in, o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.”

–Allah kadın saçlarını örtmelidir, ya da çarşaf giymelidir şeklinde asla bir emir Kur’an da vermemiştir. Bu inanç YAHUDİLERİN İNANÇLARINDA VARDIR VE ORADAN BİZLERE GEÇMİŞTİR. HATTA KADIN ÇARŞAF GİYMELİ VE PEÇE TAKMALIDIR DİYE İNANIRLAR.

— Kur’an, erkek ve kadının yaratılış olarak topraktan, balçıktan yaratıldığını söyler bizlere. Yani kadının yaratılışının, erkekten farkı olmadığını, özellikle kadının Âdem in yaratıldığı gibi yaratıldığını açıkça söylediği halde, bizler günümüzde Kur’an ın açıklamalarına değil, YAHUDİLERİN İNANCINDA OLAN, KADIN ÂDEMİN KABURGA KEMİNDEN YARATILMIŞTIR, SÖZLERİNE İNANIRIZ.

—Kur’an da, asla geleceği iddia edilen, MEHDİ VE DECCAL ile ilgili bir bilgi yoktur. Ama İslam toplumlarının genel çoğunluğu, Müslümanları kurtarıcı olarak MEHDİNİN GELECEĞİNE İNANDIRMIŞLARDIR. BU BİLGİYİ KUR’AN ASLA ONAYLAMAZ. ÇÜNKÜ MEHDİ VE DECCAL İNANCI, YAHUDİLERİN İNANCIDIR VE BİZLERİN İNANCINA SOKULMUŞTUR.

— İslam Fıkıh inancının öğretisinde, Allah Kur’an ın yanında, elçisine Kur’an gibi hükümler koyma yetkisinin verildiği anlatılır. Aslında bu inançta Yahudilerin Fıkıh inancı TALMUD DA GEÇER VE BU İNANÇ YAHUDİLERDEN BİZE GEÇMİŞTİR.

“Gayri matluv” vahiy inancı.( Peygambere Tevrat dışından gelen vahiy) Hahamlara göre Musa’ya Tevrat’ın bir benzeri verilmiştir. O da Talmud’dadır.”

—İslam toplumunda farkında olmadığımız öyle inançlar vardır ki, Yahudilerin FIKIH inancı TALMUD da geçer. Yahudilerin bazı inançlarını sizlere yazmak istiyorum. Bazı inançlarımızın nereden geldiğini, o zaman çok daha iyi anlayacaksınız.

“Muska yapma inancı. Ayrıca el içinde göz biçiminde bir simge olan “hemse” de Yahudilerden geçmedir. Kâbe’nin çevresinde 7 kez dönmek. Hoşana Rabba töreninde havranın çevresinde 7 kez dönülür. Kutsal dil inancı. Tevrat geleneksel olarak İbranice okunur. Kutsanan yalnızca İbranicesidir. Ezgili okuma. Tevrat ezgili okunur, sallanarak okunur. Tıpkı geleneksel Kur an okumaları gibi. İbranicesinden Tevrat okumanın “sevap” olduğu inancı da aynen Yahudilerden bize geçmiştir.”

—Camilerde takılan takkede, namazdan sonra çekilen tespih, Kur’an ın emri değil, YAHUDİ İNANÇLARINDAN BİZLERE GEÇMİŞTİR.

—HAREMLİK SELAMLIK OTURMA İNANCIDA, YAHUDİ FIKIH İNANCIDIR. Kur’an açıkça eş, dost, arkadaş ve akrabalarımızda birlikte oturmamızda, yemek yememizde bir sakınca yoktur diye açıkça bildirmiştir. Ne yazık ki Kur’an ın önüne, batıl Yahudi inançları geçirilmiştir, ama farkında olan bile yok.

—Ruhbanlık Yahudi geleneğidir. Dini ve Allah ın kitabını, yalnız HAHAMLARIN ANLAYABİLECEĞİNİ ve dinin onların tek elinde olduğuna inanırlar. İslam inancında ruhbanlık olmadığı halde, bu inanç bizlere de Yahudilerden geçmiş ve Kur’an ı herkesin anlayamayacağı, çok özel hocaların, şeyhlerin, efendilerin veli kişilerin anlayacağı söylenerek, Allah ın yasakladığı RUHBAN SINIFINI, İSLAM İNANCINA SOKMUŞLARDIR.

Bu konularda söylenecek çok şeyler var ama bizler, her şeyin Kur’an da olamayacağına inanmaya devam ettiğimiz sürece, inancımıza Yahudilerinde, Hristiyanların da inançlarının karışması önlenemez. Elimizde tertemiz, arı duru, berrak sorumlu olduğumuz kolaylaştırılmış bir kitap var. Ona sarılacağımıza, ellerimizle zorlaştırdığımız ve nereden geldiğinden emin olmadığımız bilgilerin ardına düşüyoruz.

Bizler aldanmak ve kandırılmak istemiyorsak, Allah ın uyarılarına dikkatle uymalıyız. Allah sizleri yalnız Kur’an dan hesaba çekeceğim diye hükmünü verdiyse, Allah sözünde durandır unutmayalım. Asla Kur’an da bahsetmediği, hükmetmediği hiç bir şeyden hesap sormayacağını, aklımızdan çıkarmamalıyız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

68
Bizler öyle bir İslam yaşıyoruz ki, mezheplerin ya da fıkıh inancımızın etkisiyle, inancımızın içine girmiş bazı geleneklerimizi, bu Allah ın Elçisinin sünneti diye delil gösteriyor ve inancımızın içine ilave etmekte hiçbir sakınca görmüyoruz. Allah ın Kur’an da emrettiği bazı hükümleri de, geleneklerimize uymadığında, bu ayetin hükmü kalkmıştır, deme cesaretini gösterebiliyoruz. Tüm bunlar bizlerin Kur’an dan yavaş yavaş uzaklaşmamıza neden olduğu gibi, Allah ın hükümlerinin tam tersini yaşadığımızın da, farkında olmamızı engelliyor.

BİLDİĞİNİZ GİBİ GELENEKSEL İSLAM TOPLUMUNDA, MÜBAREK SAYILAN ÜÇ AYLAR İNANCI VARDIR. Halk arasında üç aylar diye bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları mübarek kabul edilir. KUR’AN TOPLUMDA MÜBAREK SAYILAN, BU ÜÇ AYDAN HİÇ BAHSETMEZ.  Kur’an da bahsedilmediği halde, bizlerin sorgusuzca inanmamız sizce normal mi, ne dersiniz? Bu sorunun cevabını herkes, kendi nefsine mutlaka vermelidir. İslam yalnız Kur’an dan ibaret değildir, diyen bir Müslümana, bu gerçeği anlatmak sanırım çok zor olacaktır. Hatırlatırım din Allah ın dini ve Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor Kur’an da. Elbette Kur’an Ramazan ayından detaylı bahsederek, bu ayın bin aydan hayırlı olduğu ve Kur’an ın bu ayda indirilmeye başlandığı bilgisini verir bizlere. Gerçi İslam toplumunda Allah ın hiç bahsetmediği çok özel günleri/geceleri de bizler kutsak kabul etmiş ve bu gecelerde yapılacak duaların, ibadetlerin normal güne göre, misliyle bizlere daha sevap kazandıracağı topluma anlatılmıştır. ALLAH BÖYLE GECELERDEN DE KUR’AN DA HİÇ BAHSETMEDİĞİ HALDE, BİZLER MEZHEPLERİN KENDİMİZE GÜNAHLARIMIZI AFFETTİRECEK GECELER İLAN EDİLMESİNDEN ÇOK MEMNUN KALMIŞIZ Kİ, HEPİMİZ ADETA O GECELERİ YA DA GELENEKLERİMİZE GİRMİŞ 3 AYLARI BEKLER OLMUŞUZ. YA DİĞER AYLAR VE GECELER NE OLACAK? Her şey serbest mi? O özel gecelerin çok özel olduğuna, kim karar vermiş hiç araştırdınız mı? Allah ın hükmü değilse, lütfen kendimizi kandırmayalım.

Kur’an Ramazan ayında, Kur’an ın indirilmeye başlandığı Kadir gecesinden bahseder ama o gecenin bile hangi gece olduğunu özellikle bizlere bildirmemiştir. HER RAMAZAN AYININ, HER GÜNÜNÜ, GECESİNİ AYNI HUŞU İLE YAŞAMAMIZ İÇİN.  Çünkü Allah o gecenin hangi gece olduğunu söylediğinde kullarının, o geceye çok özellikler atfedip, diğer günlerinde/gecelerinde neler yapacaklarını çok iyi biliyor. Hatta Peygamberimize bu gecenin hangi gece olduğunu sorduklarında, BİLİYORDUM AMA ALLAH BANA UNUTTURDU diye cevap vermesi, Müslümanları pek memnun etmemiş olmalı ki, yine peygamberimizin tahminen söylediğini iddia ettikleri geceleri bulup, illaki O gece çok daha sevap kazanacaklarını ve tüm günahlarını affettireceklerini zannetmişler ve belli bir geceyi kadir gecesi ilan etmişlerdir.

Kur’an da belki günümüzde bahsedilen üç aylar geçmez ama özellikle Allah HARAM AYLAR adı altında 4. aydan bahseder. Bu aylarda savaşmanın yasak olduğu anlatılır, yani insanlar için güvenli bir aylardır bu aylar. Peki, neden savaş yasak, neden insanlar için güvenli bir ortam sağlanıyor Allah tarafından?  Onu da Bakara 197. ayetinde Allah açıklıyor ve bakın ne diyor diyanet mealinde. “HAC (AYLARI), BİLİNEN AYLARDIR. KİM O AYLARDA HACCA BAŞLARSA….”  Ayet devam ediyor ve Hac da yapılmaması gerekenleri sayıyor. Bakara 217. ayette de haram aylar konusunda, bakın nasıl bir bilgi veriyor.

“Sana haram ay ve onda savaşma hakkında soru yöneltiyorlar. De ki: “Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O’nu inkar etmek, MESCİD-İ HARAM’A GİDİŞİ ENGELLEMEK ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır…….”(Bakara 217)

Bakar mısınız lütfen ayete. Allah aynı suresinin 197. ayetinde Hac bilinen aylarda olduğunu söyledikten sonra, 217. ayetinde de Haram aylarda Mescidi Harama girişi, yani Hacca gelenleri engellemek isteyenlerin, büyük günah işleyeceklerinden bahsediyor ve bu aylarda savaşın yasaklandığından bahsediyor. HATIRLATMAK İSTERİM, ALLAH HARAM AYLARIN SAYISINI BİZZAT KENDİSİ BİLDİRMİŞ AMA HANGİ AYLAR OLACAĞINA, HZ. İBRAHİM DEN BERİ TOPLUMLARIN ANLAŞARAK, ARALARINDA BİR UZLAŞMA SAĞLAYARAK, BELİRLENMESİNİ ALLAH ÖZELLİKLE İSTEMİŞ, BÖYLECE TOPLUMLAR ARASINDA BİRLİKTELİĞİN, YAKINLAŞMANIN SAĞLANMASI AMAÇLANMIŞTIR. Hatta Kur’an geçmişte anlaşarak belirlediğiniz O haram ayların, işinize geldiğinde yerlerini değiştirerek anlaşmazlık çıkarmayın, diye Kur’an da uyarır.

Şimdi sizlere sormak istiyorum, Allah ın Kur’an da apaçık verdiği bu hükümler günümüzde uygulanıyor ve yerine getiriliyor mu? YANİ MÜSLÜMANLAR, ALLAH IN EMRETTİĞİ GİBİ HARAM AYLARDA SAVAŞMAYIP, MÜSLÜMANLAR ARASINDA BARIŞ SAĞLANIP, MÜSLÜMANLAR RAHATLIKLA BU HARAM AYLARDA HAC GÖREVLERİNİ Mİ YAPIYORLAR, YOKSA ALLAH IN KOLAYLAŞTIRDIĞI DİNİ, GELENEKLERİN VE MEZHEPLERİN DİNİ ZORLAŞTIRARAK, HAC İBADETİNİ YILIN BİRKAÇ GÜNÜNE Mİ SIKIŞTIRIYORLAR, NE DERSİNİZ? İŞTE ALLAH IN EMRİ BÖYLE GÖRMEZDEN GELİNİYOR, ATALARIN VE MEZHEPLERİN İNANCI ALLAH IN KİTABININ ÖNÜNE, İŞTE BÖYLE GEÇİRİLİYOR.

Sizlere çok daha ilginç olanı söylemek istiyorum. Tüm bunlar yetmiyor, Allah ın apaçık hükümleri hakkında, bizlere İslam ı anlattıklarını söyleyen kişiler bakın neler söylüyor. Geçmiş yıllarda Diyanet İşleri Başkalığına, Haram aylar ile ilgili bir soru sormuştum. Bakın bana nasıl cevap vermişlerdi.

“Haram ay, saygı duyulması gereken bir zaman dilimi olduğu için savaşın yasak olduğu ay demektir. Haram aylar, ZİLKADE, ZİLHİCCE, MUHARREM VE RECEP OLMAK ÜZERE DÖRTTÜR. İSLÂM’DA HARAM AY UYGULAMASI KALDIRILMIŞTIR.” Diyanet İşleri Başkanlığı.

Bakar mısınız lütfen. İslam da, HARAM AY UYGULAMASI KALDIRILMIŞTIR diyebiliyorlar. KİM KALDIRDI, NEDEN KALDIRILDI DİYE SORAN VAR MI ARAMIZDA. Allah ın Kur’an da verdiği hükmün, artık geçersiz olduğuna hükmedecek bir yetkili, babayiğit var mı aramızda? Herkes susmuş Kur’an dan uzak yaşanan İslam ı işte böyle seyrediyor. UNUTMAYALIM BU SUSKUNLUĞUN BİR VEBALİ DE VAR.  İtiraz edenin sesi bile duyulmaz olmuş. Beni üzen ise İslam ı çok güzel anlatan İlahiyat Profesörlerimizin içinde, bu konuyu açıkça haykıran,  yapılan yanlışlıklardan bahsedenler çok az, sesleri hiç duyulmuyor. Neden Allah ın ayetlerinin üstü örtülüyor ve hiç kimsenin sesi bile çıkmıyor? SANIRIM İÇLERİNDEKİ KORKU, BASKIN ÇIKIYOR. AMA UNUTMAYALIM KORKULACAK, ÇEKİNİLECEK YALNIZ ALLAH TIR.

İslam ne hale geldi. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dediği halde, Kur’an da hiç bahsedilmeyen üç aylar, adeta İslam ın olmazsa olmazı oluyor, ama Allah ın apaçık hüküm verdiği Haram aylar, Allah’ın emrettiği şekilde yaşanmasını bırakın, bizlere dini anlattığını iddia edenler tarafından, HARAM AYLAR UYGULAMASININ YANİ ALLAH I BU HÜKMÜNÜN, İSLAM DİNİNDEN KALDIRILDIĞINI, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİYORLAR. İlginç olan, hiç kimseden ses bile çıkmıyor.

Lütfen unutmayalım. Allah ın her ayı ve her günü önemlidir ve her gününü Allah ın istediği gibi yaşamak, huzura vardığımızda bizlerin yüzlerini güldürecek sonuçları sağlayacaktır. Allah ın Elçisi ÜMMİYDİ, yani daha önce Kitap Ehline tabi değildi ve dini konularda bilgisi de yoktu. DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE, ALLAH IN KİTABI KUR’AN DAN ÖĞRENDİ. Bunu Kur’an dan öğreniyoruz. Allah Elçisine, sana indirdiğim Kur’an ile kullarıma öğüt ver hükmet emrini verdiyse, Kur’an da bahsedilmeyen hiçbir konuda peygamberimiz, bunlarda dinin emridir mutlaka yapın asla demez. Çünkü Allah ı Elçisine verdiği yetki ve sorumluluk, çok net Kur’an da açıklanmıştır. Eğer bizler geleneklerimizi, inancımızın içine sokabilmek adına, bunlar Peygamberimizin sözleridir/hadisleridir diyerek, emin olamayacağımız sözleri Allah ın Elçisinin üzerinden dine sokmaya, ilave etmeye çalışırsak, bunun hesabını asla Allah a veremeyiz. İSLAM YALNIZ KUR’AN DIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah aşağıda yazacağım hükümleri verdiyse, sizce Kur’an ın hiç bahsetmediği konulardan bizleri sorumlu tutar mı? Ya da Allah ın Elçisi, bu ayetleri ümmetine tebliğ ettikten sora, bunlarda Kur’an da yazmıyor ama dinin emridir, yerine getirin mutlaka der mi? KARAR SİZİN İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ.

Yunus 36: Onların çoğu, zandan başka bir şeye uymaz. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN GELEN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilendir. (Bayraktar Bayraklı)

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

 

69
ALLAH İLE KULU ARASINA, BİR BAŞKA KİŞİ GİREBİLİR Mİ? Bugünkü makalemizin konusu, günümüzde çok konuşulan bu konu üzerine olacak. Önemli olan bu sözden ne anladığımızdır. Allah ile kulu arasına, kim ne maksatla girebilir? Bu sözden kast edilenin, Allah ile kulu arasına bir kişi girip, onun Allah katında günahlarının bağışlanmasını sağlaması ve onu cennetlik bir kul yapması, dualarının kabulünü sağlayan bir kişinin olduğunu anlarsak, BUNUN ASLA MÜMKÜN OLAMAYACAĞINI, RAHATLIKLA KUR’AN DAN ALDIĞIMIZ BİLGİLER IŞIĞINDA SÖYLEYEBİLİRİZ. Çünkü Allah Elçisine bile, böyle bir yetki vermemiştir. Muhammed suresi 19. ayeti hatırlayınız. Allah kendi günahların ve sana iman ettiğini bildiğin, şahit olduğun kadın, erkek müminlerin günahları için Allah, BANA DUA ET DİYOR. Elçisinin de, biz iman edenlerinde yapacağı tek bir şey var, ARACISIZ ALLAH A GÜNAHLARIMIZ VE ALLAH IN YARDIMI İÇİN DUA ETMEK.

Allah Rad suresi 40. ayetinde bakın Elçisine ne diyor. “O HALDE TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK DA BİZE DÜŞER.” Müddesir suresinde de Allah Elçisine seslenerek, kalk uyar Rabbini yücelt, Rabbin için sabret,  sur üflendiğinde o gün çok zorlu bir gün olacak dedikten sonra Allah Elçisine, bakın ne diyor 11. ayetinde. “BENİMLE, YARATTIĞIM KİŞİYİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Demek ki Allah ile kulu arasında, hiç kimse yok. Allah Kur’an da Elçisinin görev ve sorumluluğundan bahsederken de zaten ne diyordu hatırlayalım. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.  (Kehf 56) Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah ile kulu arasına Allah ın Resulü bile giremiyormuş. Bu konuyu farklı yöne çekmek isteyenler, batıl inançlarını kelime oyunları ile doğru gibi göstermeye çalışarak, bazı ayetleri örnek veriyorlar, kendi rivayet batıl inançlarını dine sokabilmek adına. Örnek verelim.

Ali İmran 31: De ki: “EĞER ALLAH’I SEVİYORSANIZ BANA UYUN Kİ, ALLAH DA SİZİ SEVSİN VE GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLASIN. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Diyanet meali)

Bu ve buna benzer birçok ayet vardır, Resulüme uyun şeklinde. Bu ayetleri örnek verip, bakın Allah Resulüne uymanın Allah a uymak olarak gösteriyor, demek ki Allah ile kulu arasında Resulü olabiliyormuş. Bu durumda Şefaat Ya Resul Allah demek neden şirk olsun, savunması da yapılır. Bu ve benzeri ayetlerin tamamında Allah, diğer ayetlerinde açıklamasını yaptığı gibi, RESULÜM SİZLERE YALNIZ BENİM VAHYİ Mİ TEBLİĞ EDECEK, ONUN İÇİN ONA UYUN emri gereği ayetinde, Allah ı seviyorsanız bana uyun demiştir Peygamberimiz. ÇÜNKÜ ALLAH RESULÜNE, SANA İNDİRDİĞİM İLE ONLARA HÜKMET EMRİNİ VERMİŞTİR. Tüm bu ayetlerden, Allah ın Resulünün Allah ile kulu arasında aracı değil, YALNIZ VE YALNIZ TEBLİĞ EDİCİ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Ama bizler ataların rivayet inançlarını o kadar kanıksamışız ki, Allah ın Resulünü adeta Allah ın hüküm ortağı yaparak, bu yanlışlarını hatırlattığımızda bizlere, NE YANİ PEYGAMBERİMİZ POSTACI, KARGOCUMUYDU DİYEBİLİYORLAR. 

Peygamberimiz elbette ne postacı, nede Allah ın dinde hüküm ortağı değildi. ALLAH IN RESULÜ VE GÜVEN ELÇİSİYDİ. Allah ile kulun arasına hiç kimse elbette giremez diyerek, İslam ı bakın nasıl ve kimlerden öğrenmemiz gerektiğini anlatanlar, aslında günümüzde yaşanan İslam ın nasıl Allah ın, Kur’an ın yolundan saptırıldığına, güzel ibretlik bir örnek olduğu için, sizlerle bu kişilerin düşünlerini paylaşmak istiyorum. BU BİLGİLERDEN SONRA, ALLAH İLE KULUNUN ARASINA, NEDEN BİRİLERİNİ SOKMAYA ÇALIŞTIKLARINI, DAHA İYİ ANLAYACAKSINIZ.

“Hazreti Peygamber (sav.) hayattayken, SAHABELER DİNLERİNİ ONDAN ÖĞRENİYORLARDI. VEFATINDAN SONRA DA YAŞADIKLARI OLAYLAR KARŞISINDA, NASIL DAVRANACAKLARINI EĞER SAĞLIĞINDA KENDİLERİ ALLAH RESULÜNDEN ÖĞRENMEMİŞLERSE, ONDAN ÖĞRENMİŞ BİRİNİ BULUP ONA SORABİLİYORLAR DI. Dolayısı ile bilgiye ulaşmak kolaydı. Zamanla sahabeler ahirete göçtükçe, bilgiyi kaynağından alanların sayısı azaldı ve bu bilgilerin bir araya toplanması ihtiyacı ortaya çıktı. BİR ARAYA TOPLANAN BU BİLGİLERİN SINIFLANIP DİSİPLİNE EDİLMESİYLE DE İSLAMÎ İLİMLER ŞEKİLLENDİ.

Bu ilimler aslında her Müslüman ın bilmesi ve hayatına uygulaması gereken bilgilerken, günümüzde maalesef hiç ilmihal görmemiş pek çok Müslümanlar mevcuttur. Yani günümüzde HER MÜSLÜMAN RABBİNİN EMRETTİĞİ GİBİ BİR KUL OLARAK YAŞAYACAK KADAR DİNİNİ BİLMEMEKTE, daha da kötüsü buna ihtiyaç da hissetmemektedir.

İşte, günümüzde “ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ!” sözünü kullanan pek çoklarının hedeflediği de tam olarak budur. MÜSLÜMANLAR DİNLERİNİ ÖĞRENEMESİNLER, YAŞAYAMASINLAR. Sonra da Hz. Ömer’in ikaz ettiği gibi, “yaşadıklarını din zannetsinler.” Evet, Allah ile kul arasına girilmez. AMA BUNUN İÇİN KULUN KENDİNİ, RABBİNİ VE DİNİNİ BİLMESİ GEREKİR. DİNİNİ BİLMEYEN KİŞİ RABBİYLE NASIL MUHATAP OLACAK? (Evet, Allah ile kul arasına girilmez. Ama bu söz insanın İslamiyet’i öğrenme safhası için geçerli değildir. ÇÜNKÜ KİŞİ DİNİNİ İLLÂ Kİ BİR ARACIDAN ÖĞRENECEK VE RABBİYLE BAĞINI BUNA GÖRE KURACAKTIR.”

Gördünüz mü, yaşadığımız İslam ne derece Kur’an dan ve Allah ın Resulünden uzak BEŞERİLEŞTİRİLMİŞ OLARAK YAŞANIYOR ve doğruluğundan emin olamayacağımız sözlerin/hadislerin şekillendirdiği bilgileri, Allah ın emri diye yaşıyoruz. ONUN İÇİNDE ALLAH İLE KULU ARASINA GİRİLMEZ SÖZÜNDEN DE, HİÇ HOŞLANMIYORLAR. Kendi nefislerinde, atalarının inançlarının etkisiyle kurallar koyup din yaratıp, bu Allah ın dinidir diye topluma anlatan ve Allah ile kulu arasına girenler, aslında bu sözleri ile şunu söylemiş olduklarının farkında bile değiller. BU KİŞİLER ALLAH IN ELÇİSİNİN, KUR’AN I SAĞLIĞINDA YAZDIRDIĞINI, ANCAK ALLAH IN KUR’AN DA EMRETTİĞİ HÜKÜMLERİNİ NASIL HAYATA GEÇİRECEĞİMİZİ, YANİ HADİSLERİNİ YAZDIRMAYIP, MÜSLÜMAN TOPLUMLARININ, İSLAM I NASIL YAŞAYACAĞINI BİLEMEZ BİR HALDE BIRAKTIĞINI SÖYLÜYORLAR.

Peygamberimizin yaşadığı dönemde belki sorun olmadığı, gerektiğinde onun en yakınındakilerin Allah ın Resulüne sorarak inançlarını yaşamlarına geçirdiğini iddia edenler, daha sonra Peygamberimizin ve ona en yakınlarının vefatıyla, İslam ın yaşanmasının tehlike altına girdiği özellikle vurgulanıyor. Çok daha vahim olan ise, bu tehlikeyi  yıllar sonra görenler bir araya toplanıp, bu bilgilerin sınıflandırılıp disipline edilmesiyle İslami ilimlerin şekillendiğini, gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorlar. BU NASIL Bİ AKIL TUTULMASI, DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLANIYORUM. BU RİVAYET BİLGİLERİN İÇİNE ŞEYTANIN VESVESESİ, KÖTÜ NİYETLİ İNSANLARIN İLAVELERİ, YADA BAZI KONULARIN YANLIŞ İNTİKAL ETME TEHLİKESİNİN, NEFSİ İLAVELERİN OLABİLECEĞİ NASIL AKIL EDİLMEZ? BUNUN TEK BİR AÇIKLAMASI VAR. GÖZLERİN PERDELENMESİ, GÖNÜLLERİN MÜHÜRLENMESİ DİYEBİLİRİM.

Düşünebiliyor musunuz, bu insanlar korkmadan Allah ın Elçisine, şunu söylüyorlar aslında farkında değiller. HÂŞÂ ALLAH IN ELÇİSİNİN SAĞLIĞINDA, DÜŞÜNÜP AKIL EDİP YAZDIRMADIĞI, KUR’AN IN HÜKÜMLERİNİN NASIL HAYATA GEÇİRİLECEĞİNİN DETAYLARI TOPLANIP, BİR HEYET TARAFINDAN YAZILDI DA, BİZLERİN İMANLARINI KURTARDILAR. ONLAR OLMASAYDI BUGÜN, NAMAZIMIZI BİLE KILAMAZDIK DÜŞÜNCESİNİN MANTIĞI(!), İŞTE BU BİLGİLERDEN GELİYOR. ALLAH İSLAH ETSİN. 

Bu zihniyet, her Müslüman ın Rabbinin emrettiği gibi bir kul olarak yaşayacak kadar, dini bilmemekte ve bu bilgileri de Allah ile kulu arasına giren din âlimleri, veli kişilerin Peygamberimizin rivayet hadislerinden, bilgilerinden öğrendiğimizi gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorlar. BU KİŞİLER ASLINDA, ŞUN UDA İTİRAF EDİYORLAR ASLINDA, PEYGAMBERİMİZ SAĞLIĞINDA BİZLERE YALNIZ KUR’AN I BIRAKMIŞ VE ONUN DIŞINDA HİÇ BİR BİLGİYİ KAYDA ALDIRMAMIŞ, YAZDIRMAMIŞ TIR. DEMEK Kİ BUNLAR ALLAH IN ELÇİSİNİN DÜŞÜNEMEDİĞİNİ DÜŞÜNMÜŞLER ÖYLEMİ? NE DİYEBİLİRİM BU ZİHNİYETE SÖYLENECEK, MANTIKLI BİR SÖZ BULAMIYORUM. ALLAH IN RESULÜNE YAPILACAK EN BÜYÜK SAYGISIZLIĞI YAPIYORLAR, AMA HİÇ KİMSE İTİRAZ DA ETMİYOR.

İşin daha da ilginci, Evet Allah ile kulu arasına girilmez, ama bunun için kulun kendini, Rabbini ve dinini bilmesi gerekir diyor. Devamında ise adeta Allah ın Resulünün görevini tam yerine getirmemiş de kendileri tamamlıyor edaları ile dinini bilmeyen kişi, Rabbiyle nasıl muhatap olacak diyebiliyorlar. Son cümleleri ise adeta kendilerini Resulün yerine koyarcasına söyledikleridir. Bakın ne diyorlar tekrar hatırlayalım. “ÇÜNKÜ KİŞİ DİNİNİ İLLÂ Kİ BİR ARACIDAN ÖĞRENECEK VE RABBİYLE BAĞINI BUNA GÖRE KURACAKTIR.”

Değeri din kardeşlerim. Gördünüz mü Allah ile mutlaka bir kulun arasına neden girilmesini istiyorlar. KENDİ BATIL İNANÇLARINI, ADETA ALLAH IN RESULÜ GÖREVİNİ ÜSTLENEREK, KENDİ YARATTIKLARI DİNİ, ALLAH IN DİNİ DİYE BİZLERE SUNUYORLAR, KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR. GERÇİ YÜZLERCE YILDIR BAŞARILI DA OLDULAR.

ALLAH HÂŞÂ KULU İLE BİR BAĞ KURAMADI MI KUR’AN DA? ELÇİSİ KUR’AN I GEREĞİ GİBİ ÜMMETİNE APAÇIK TEBLİĞ EDİP, GEREKEN TÜM AYRINTILARI BİLDİRMEDİ DE, BU GÖREVİ PEYGAMBERİMİZ VEFAT ETTİKTEN YILLARCA SONRA AKILLARINA GELİP, GEREKLİ DETAYI AÇIKLAMAYI KAYDA ALDIRIP YAZDIRARAK, BİZLERİN İMANLARINI MI KURTARDI? BUNLARI YAZARKEN BİLE İÇİN TİTRİYOR.

ASLINDA BU ZİHNİYET ŞUNU DA SÖYLEMİŞ OLUYOR “ALLAH IN RESULÜ SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN I GEREĞİ GİBİ AÇIK, DETAYLI DAHA SONRAKİ MÜSLÜMANLAR İÇİN KAYDA ALDIRMAMIŞ, BU TEBLİĞ ÇOK SONRALARI KAYDA ALINIP, YAZILARAK GELECEK MÜSLÜMANLARIN İMANLARI GARANTİYE ALINMIŞTIR”, DİYORLAR. BU ZİHNİYETTE OLAN BİR İNSANA NASIL CEVAP VERİLİR, DOĞRUSU BENİM AKLIMA GELMİYOR. ALLAH HİDAYET VERSİN DEMEKTEN BAŞKA. ALLAH’IN, KULUNA YETECEĞİNE İNANAN BİR MÜSLÜMAN, GÖNDERDİĞİ KUR’AN IN DA AÇIK, ANLAŞILIR, DETAYLI OLDUĞUNA, İNANMAK ZORUNDADIR.

“ALLAH, KULUNA YETMEZ Mİ? ONLAR SENİ, O’NDAN BAŞKALARI İLE KORKUTUYORLAR. ALLAH, KİMİ SAPTIRIRSA ARTIK ONA DOĞRU YOLU GÖSTERECEK HİÇBİR KİMSE YOKTUR.” (Zümer 36)

Değeli din kardeşlerin, din Allah ın dinidir ve bu dini Allah, Resulü aracılığıyla Kur’an da bizlere detaylı açıklayarak, kendi korumasında bildirdiğini söylüyor. İsteyen Allah a güvenir, isteyen edindikleri velilere, şeyhlere, efendilere. Peygamberimiz İslam ı yalnız Kur’an dan öğrenmiş ve bizlere de yalnız Kur’an ı bırakarak, YALNIZ ONUN İPİNE SARILMAMIZ EMREDİLMİŞTİR. Din yalnız Allah ın kitabından öğrenilir. Eğer birilerinden öğrenmeye kalkarsak, günümüzde yaşandığı gibi din mezheplere, cemaatlere, tarikatlara ayrılır ve hepside benim inancım en doğru diyerek, birbirine düşman olur.

LÜTFEN ALLAH İLE ARAMIZA GİREN, BU DİN TACİRLERİNDEN KURTULALIM VE ALLAH İLE ARAMIZA HİÇ KİMSEYİ SOKMADAN, YALNIZ KUR’AN İLE ALLAH A ULAŞMANIN YOLUNU ARAYALIM. ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. ONUN İÇİNDE,  UNUTMAYALIM BİZLERİ KURTARACAK, YALNIZ KUR’AN DIR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

70
Bu makalemde sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, günümüzde çok tartışılan ve Allah ın Elçisinin sağlığında Kur’an ın yanında, hadisleri kayda aldırıp aldırmadığı konusu ve KUR’AN IN BİR MÜSLÜMAN İÇİN YETERLİ OLUP OLMADIĞI üzerine olacak. İslam toplumlarının genel çoğunluğu, İslam ı yaşayabilmemiz için, KUR’AN IN BİZLERE YETMEYECEĞİNE İNANDIRILMIŞ ve Kur’an ın özet bilgiler verdiğini, hükümlerini açıklamadığına, Peygamberimizin rivayet hadislerinin açıkladığına inanılmaktadır. Düşünen, Aklı başında hiçbir insanın bunu kabul etmesi mümkün olmaması gerekirken, nasıl olur da genel çoğunluk Müslümanların, buna itiraz etmemesi ve kabul etmesi, aklın devreden çıkartılması ve ellerinden Kur’an ı alınması ile ancak açıklanabilir.

Günümüzde ilmin ve iletişimin getirdiği kolaylık, toplumun Kur’an a ve onun apaçık bilgilerine ulaşılabilirliğin getirdiği ışık/aydınlık sayesinde toplumun bir kısmı Kur’an ile buluşmuş ve özgür düşüncenin önündeki perdeyi kaldıranların da çoğalması ile tüm gerçekler ortaya çıkmıştır. YÜZLERCE YILDIR SAKLANAN KUR’AN GERÇEKLERİ, ALLAH IN ELÇİSİNİN HEMEN ÖLÜMÜYLE BAŞLAYAN KUR’AN DAN SAPMA VE O GÜNÜN BASKICI YÖNETİMLERİNİN ETKİSİYLE KUR’AN IN AÇIK HÜKÜMLERİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLMÜŞ AMA ALLAH IN KORUMASIYLA YOK EDİLEMEMİŞTİR.

Günümüzde adına, modernist diye küçümsenen Müslümanlar, KUR’AN GERÇEKLERİNİN ORTAYA ÇIKMASINDAN SONRA, DİNİMİZİ VE İMANIMIZI YAŞAMAK VE BİZLERE YOL GÖSTERİCİ OLARAK, KUR’AN BİZLERE YETER SÖYLEMLERİNİ ARTIK HAYKIRMAKTA VE ALLAH IN ELÇİSİNİN, ÜMMETİNE KUR’AN I TEBLİĞ ETTİĞİ ZAMANIN GÖRKEMLİ İSLAMININ, TEKRAR FARK EDİLMESİNE NEDEN OLMUŞTUR.

Günümüzde, bizlere Kur’an yeter diyenleri küçümseyenlerin, bu akım son 100-150 yılın modernist akımıdır diyenler, İslam tarihini gizleyen, hatta Allah ın ayetlerini saptıranların bir iftirasıdır. Bizlere Kur’an ın yeteceğini söyleyen Allah tır. Ankebut 51. ayetinde Allah, Kur’an ın yanında atalarının rivayet inançlarını da yaşamak istediklerinde, indirdiği ayet bile tek başına bizlere Kur’an ın yeteceğine kanıttır. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?”. (Ankebut 51) Allah ın bu uyarısına, yetmiyor Allah ım diyerek kendilerine bahaneler uyduranlar, hesap günü Allah a nasıl hesap vereceklerini, şimdiden düşünmelidirler.

Kur’an ın terk edilişi, toplumun rivayetlere yönelmesi, aslında Allah ın Elçisinin vefatından neredeyse 40–50 yıl sonra başladığını anlıyoruz. Daha erken sinyallerini verdiği, ama Dört halifenin bunları ellerinden geldiğince engellemeye çalıştıklarını, tarihi kayıtlardan biliyoruz. Doğruluğundan emin olamayacağımız rivayet hadisleri, dinin asli unsuru yaparak, bu hadisler olmasaydı namazımızı bile kılamazdık diyen bugünkü İslam anlayışının, aslında ne kadar eski olduğunu, adeta Allah ın Elçisinin vefatıyla kısa bir zaman sonra Kur’an dan sapmanın, aynı söylemlerle ne derece hızlı olduğunu, bu kişilerin kitaplarından anlıyoruz. Sizlere çok düşündürücü bir örnek vermek istiyorum. Kamil Çakının, Hadis İnkârcıları kitabından alıntıdır.

“Bu konudaki en eski misallerden biri, sahabi İmran B. Husayn (Ö.H. 52) in KİMLİĞİ BELİRSİZ BİR KİŞİ İLE HADİS ÜZERİNE TARTIŞMASIDIR. Bu rivayete göre İmran, B. Husayn bir gün Mescitte hadis rivayet ederken, orada bulunanlardan birisi ileri atılarak, “ EY EBANU CEYD BIRAK ŞU HADİSLERİ, BİZE KUR’AN DAN HABER VER DER. İmran ın buna cevabı şu olur. Sen ve arkadaşların Kur’an ı okuyorsunuz, BANA NAMAZDAN NAMAZIN ŞARTLARINDAN, REKÂTLARINDAN HABER VEREBİLİR MİSİN? YATSI NAMAZININ DÖRT, AKŞAMIN ÜÇ, SABAHIN İKİ, ÖĞLENİN İKİ, İKİNDİ NAMAZININ DÖRT REKÂT OLDUĞUNU KUR’AN DA BULUYOR MUSUNUZ?”

İlginçtir, namazın rekât sayılarından örnek veren, öğle namazının 2 rekât olduğundan bahsediyor. Görüyor musunuz aynı düşünce ve aynı taktik devam ediyor. Hadisler olmasaydı namazlarımızı bile kılamayacağımız topluma anlatılıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? HÂŞÂ, RİVAYET HADİSLER OLMASAYDI KUR’AN İŞİMİZE YARAMAZDI. Zaten günümüzde öylede söylüyorlar korkmadan, Rivayet hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlaşılamazdı diyorlar. SANIRIM BU CAHİL CESARETİ OLSA GEREK. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlerin kaynaklarında bile, Allah ın Elçisinin vefatından yaklaşık 40 yıl sonra, BIRAKIN ŞU RİVAYETLERİ, BANA KUR’AN DAN BAHSEDİN diyenler varmış. HANİ KUR’AN BİZE YETER DİYEN ORYANTALİSTLER, YAKIN ZAMANDA TÜREMİŞTİ, NE OLDU BU DÜŞÜNCE? Demek ki Kur’an ın bizlere yeteceği düşüncesi yeni değil, Peygamberimizin zamanında Kur’an ile inancını yaşayan tüm Müslümanların inancıydı. AMA BU İNSANLAR AZINLIKTA KALDILAR VE ÖYLE BİR BASKIYA MARUZ KALDILAR Kİ, DÜŞÜNCE VE İNANÇLARINI TOPLUMA ANLATAMAZ OLDULAR. Günümüzde de bu düşüncede olanlara neler neler söyleniyor, lütfen hatırlayınız. Ne dinsizlikleri kalıyor nede Yahudi ajanlıkları. Hâlbuki inancımızı yaşayabilmek adına, Allah ın kitabının yetmeyeceğine inandıranlar ve inancımıza fitne sokan YAHUDİLERDİR. Ama farkında bile değiller.

Kur’an ı inancımızı ve imanımız yaşayabilmek adına yeterli görmeyenler, dinin ikinci kaynağı olarak gördükleri rivayet hadislerin toplandığı ve çok önemsedikleri Kütüb-i sitte de geçen hadislerden iki örnek vermek istiyorum.

6468 – Ubey İbnu Ka’b radıyallahu anh anlatıyor: “RESULULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM İLE BERABERKEN BİZ ASHABIN HEDEF VE GAYESİ TEK İDİ. O VEFAT EDİNCE, KİMİMİZ ŞÖYLE, KİMİMİZ BÖYLE BAKTI (hedefler ayrıldı).”

4106 – El-Muttalib İbnu Abdillah İbni Hantab radıyallahu anh anlatıyor: “Zeyd İbnu Sabit Hz. Muaviye radıyallahu anhüma’nın yanına girmişti. Hz. Mu’aviye ona bir hadisten sual etti. Zeyd de hadisi ona söyledi. Hz. Muaviye (orada hazır bulunan bir adama) hadisi yazmasını emretti. ZEYD MÜDAHALEDE BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM, HADİSLERİNDEN HİÇ BİR ŞEY YAZMAMAMIZI EMRETMİŞTİ” dedi. Bunun üzerine Hz. Muaviye yazılanı derhal imha etti.” Ebu Davud, İlm 3, (3647).

“BENDEN KUR’AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMAYIN. KİM, BENDEN KUR’AN DIŞINDA BİR ŞEY YAZMIŞSA, ONU İMHA ETSİN.” Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-İlm/3(3647) /4136 Musned-c.3.12.21.39 Darimi-Mukaddime/42

Çok ilginç değil mi? Kendilerinin dinin asli unsuru yaktıkları, Kur’an dan sonra ikinci kaynak gösterdikleri kitaplarda bile, bizlere Kur’an ın yeteceğini, YALNIZ KUR’AN İLE İNANCIMIZA YÖN VERMEMİZ GEREKTİĞİ YAZIYOR. Bu sözlerimi okuyan ve Kur’an ı inancımızı yaşayabilmek adına yeterli görmeyen ve Peygamberimizin hadisleri olmasaydı namazımızı bile kılamazdık diyenlerden şöyle bir itiraz gelecektir. Ama Kütübü-i sitede bunun tam tersi hadislerde var. Evet çok doğru, tam tersi yani hadisler olmasaydı inancımızı yaşayamazdık düşüncesine kanıt bulabilirsiniz. DİN ŞAKAYA GELMEZ. BİR KAYNAKTA BİRBİRİNİN TAM TERSİ BİR İNANÇ ANLATILIYORSA, O KAYNAK ŞEYTAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ETSİNDE DEMEKTİR. ONUN İÇİNDE DİYORUZ Kİ, ALLAH IN UYARDIĞI GİBİ ALLAH IN KORUMASINDA, DİNDE TEK KANIT KUR’AN DIR. KUR’AN IN DIŞINDAN HİÇ BİR KAYNAĞA BİLGİYE GÜVENEMEYİZ. BUNU ALLAH SÖYLÜYOR. Sizlere bu konunun daha iyi anlaşılması için, Kur’an dan sapmanın, Allah ın indirdiği Kur’an dan uzaklaşmanın, adeta Peygamberimizin vefatıyla başladığına ve kendi nefislerinin yarattığı bir inancı yaşamaya çalıştıklarına, çok dikkat çekici ve düşündürücü bir hadis örneği vermek istiyorum. HADİSLER BİLE, KUR’AN I YETERLİ GÖRMEYENLERİN NE DERECE YOLDAN SAPTIKLARINA, GÜZEL ÖRNEKLER VERİYOR.

5478 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın: “Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)” dediğini haber vermişti. Bilâl İbnu Abdillah:
“ALLAH’A YEMİN OLSUN, BİZ ONLARA MANİ OLACAĞIZ” dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakâretâmiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi:
“BEN SANA RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM’DAN HABER VERİYORUM; SEN İSE DURMUŞ, “VALLAHİ MANİ OLACAĞIZ” DİYORSUN!”
Buhari, Cum’a 12, Ezân 162, 166, Nikâh 116; Müslim, Salât 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Dâvud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, Salât 400, (570).

Allah ı Elçisinin vefatıyla, Kur’an ı terk edilişe, sanırım güzel bir örnek. Bu tür insanların Peygamberimizin vefatıyla ortaya çıkarak, CESARETLE BUNLARI SÖYLEYE BİLDİLERSE, DAHA SONRA İSLAM NASIL VE HANGİ BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞANMIŞTIR, ONU DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM. Ben makalemde rivayet hadisleri, dini kanıt olarak göstermedim, sakın yanlış anlaşılmasın. Tüm rivayet hadisler gibi, bunlarında doğruluğunu kanıtlayamayız. Örnek göstermemdeki amacım, dinde kanıt diye bu hadisleri gösterenleri bile, kendi kaynakları doğrulamıyor, okuyanları çelişkide bırakıyor. DİNDE TEK KANIT KUR’AN DIR. ONUN İÇİN ALLAH EMİN OLDUĞUNUZ BİLGİLERİN ARDINDAN GİDİN, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Bakın Allah, Elçisini hesap günü şahit olarak çağırdığında, Kur’an ı neden indirdiğini söyleyeceğini, şimdiden bizlere bildiriyor. Düşünene bu ayet yeter.

Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK. (Diyanet meali)

Allah boşuna Kur’an dan sorgulanacaksınız demiyor. Mahşer günü Allah ın Elçisi şahit olarak çağrıldığında, sorguya çekileceğimiz kitabın, rivayetler değil, yalnız Kur’an olduğuna, bu ayet sizce yetmiyor mu? ALLAH A GÜVENENE YETER. Aklını Kur’an ile kullanıp, kafasındaki batıldan kurtulup, kendisini Kur’an a teslim edenlere, Kur’an dan bu konuda yani bizlere Kur’an ın yeteceğine dair, çok fazla örnek vermeye gerek yok. KUR’AN İLE BULUŞAN, BU GERÇEĞİN FARKINDA OLUR. BULUŞA MAYANA ZATEN, NE SÖYLERSEK KAR ETMEYECEKTİR. DİLERİM KUR’AN IN NURU İLE AYDINLANAN, GÖZLERİ PERDELENMEMİŞ KALBİ MÜHÜRLENMEYEN, BATIL VE HURAFEDEN UZAK İSLAM I ALLAH IN VAHYİ İLE YAŞAYAN, ALLAH IN AZINLIK MUTLU KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: 1 ... 5 6 [7] 8 9 ... 29
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.