Reklamlar
Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: ANAYASANIN YALAN MADDESI
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 13 cevap var
OkumaGösterim: 4005
Google Özel Arama

Gönderen Konu: ANAYASANIN YALAN MADDESI  (Okunma sayısı 4005 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    ђ๏Ŧєєz

  • Özel Üye
  • *
  • Avatar Yok

  • İleti: 6692
  • Nerden: eksi25 - Erzurum
  • Rep: +586/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - hofeez@sevdaligul.com
    • Profili Görüntüle E-Posta
  • Çevrimdışı
ANAYASANIN YALAN MADDESI
« Yanıtla #10 : 01 Şubat 2008, 15:18:59 »


 

Avicenna arkadaşım, yazdıklarının tamamına aynen katılıyorum. Ama gel gör ki, bunları işte o demokrasi demokrasi diye bas bas bağıranlara anlatamazsın; bu yazdıklarını sen, ben ve bizim gibi olanlar zaten biliyoruz, asıl bilmesi gerekenlere ise anlatmak imkânsız; çünkü adamlar her şeyi işlerine geldiği gibi algılıyor ve öyle hareket ediyorlar. İslâmiyet adamların gözünü öyle bir korkutmuş ki, aman Allah'ım, müslümanı gördüler mi öcü geliyor diyip kaçacaklar neredeyse geri zekâlılar. Bazen sinirden patlayacak gibi oluyorum, bazen de gülmekten yerlere yatıyorum bu geri zekâlılar yüzünden ya da bu geri zekâlılar sayesinde...

    PERİ

  • Bayan Administrator
  • *

  • İleti: 4321
  • Rep: +323/-1
  • Cinsiyet: Bayan
  • evli ve çocuklu
    • Profili Görüntüle www.sevdaligul.com
  • Çevrimdışı
ANAYASANIN YALAN MADDESI
« Yanıtla #11 : 01 Şubat 2008, 17:58:04 »
fatih altaylı emine şenlikoğlunu konuk etti geçen programına.çok güzel fikirlerinin yanısıra ,sabit fikir anlayışlarının olduğu kanısını bıraktı bende emine hanım.islamiyeti savunmasını bir müslüman olarak haklı buldum.islamın şartları ile beşeri kanunları mükayese etmek yanlış olur.fakat çarşaf ,arap kültürüne aittir.islamın örtünme şekli çarşafmıdır?biraz esnek olmak lazım ,emine  hanım siyah çarşaf yerine ,renkli bir manto ile ekrana çıkmış olsaydı keşke,görselliğin sorun olduğu bu dönemde islami kesim biraz esnek olmalıdır.çarşaf yerine yada belli kesimin hedef aldığı giyim şekli yerine az daha ılımlı giysiler tercih edilebilinir.


    iğneci

  • Sevdalı Üye
  • *****

  • İleti: 1803
  • Nerden: Gezgin
  • Rep: +312/-2
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - atlantik42@hotmail.de
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
ANAYASANIN YALAN MADDESI
« Yanıtla #12 : 02 Şubat 2008, 05:20:41 »
 Biliyormusunuz? sizin yazınız, sizin gibi düşünmeyenler tarafından okunur  ve okunca  rahatsiz olunur. Sizi sadece sizin gibi düşünenler anlayacak ve destek vereceklerdir! Altinda ki yazarina bakilir  o  kisi tarafindan   mimli ise,  ya  okunmaz  ya da  seviyesini   düsürür  (varsa  sayet) kisiligine, dil  uzatilir.
 
Bu ülkede kim iktidarsa, kimin gücü varsa “Ben yaparım olur!” tavrını gösteriyor. Herkes demokrat, herkes cumhuriyetin, demokrasinin ve laikliğin bekçisi ve kim ne yaparsa demokrasi adına yapıyor. Ama hemen karşı demokratlar, buna tavır alıyor ve bir kavgadır gidiyor. En kötüsü de kimsenin kimseyi hiç anlamaya ve dinlemeye niyeti olmamasi.
     
 Hasta olan toplumdur. Bu da anlamama ve dinlememe hastalığıdır.

Başörtüsü konusu iktidarın belirlediği çerçevede sonuçlanacak. Bunu herkes gayet açık bir şekilde biliyor. Çünkü kimsenin kimseyi dinlemediği ve anlamadığı bir ülkede işler bu şekilde yürür.
 
Keşke tek sorun örtü  konusu olsa da bir formül bulunarak sorun cözülseydi. Ama ne yazık ki biz her gün bir kavga konusu icat ederiz. Birbirimize sille tokat gireriz.
 
Ne demokrasi ne de laiklik, medeni olmayan toplumların içine sıgdirabileceği  bir  rejim  degildir. Her ikisinin de en büyük düsmanı bagnazlıktır. Birde  bagnaz  olmadigini  söyledikleri  halde  hal ve  hareketlerinde  hic  hos görüden  eser  olmayanlar vardir. Onlarin  söyledikleri ile profilleri  uyusmaz. Siritir giydikleri  gömlek. Hatta  kendilerini  belli etmez  isminden de utanirlar  bazen de  degistirirler.
 
Demokrasiyi tehdit eden en büyük tehlike, meclis  cogunluguna  dayananlarin digerlerine  hükmetme  bagnazligidir.
 
Laikliği tehdit eden en büyük tehlike ise, gelenekçi, dinci(fanatik) bir sinifin digerine hükmetme  istemesidir. Bu  türlü bağnazlığın da hükmederek varlığını sürdürme çabaları oluyor, aksi durum  olursa hafakanlar basıyor,   saldirgan refleks göstermelerine neden oluyor.
 
Bağnazlıkların olduğu yerde de anlamama ve dinlememe hastalığı bir humma gibi kisileri  ve  kitleleri sarar.

  Bagnazlik  dolu dizgin karanlık çarşafı Türkiye’ nin üzerine örtüyor ve buna seyirci kalan herkes suçludur.

Asil sorumluluk demokratik değerlerin, insan hakları evrensel değerlerinin savunulması bunların kitlelere anlatılmasıdır.
 
Yazili  ve görsel basinda bakiyorum da genellikle örtüsüz  kadınların türbanlılardan yana konuşmayi   desteklemekte,  bunu  anlamak mümkün değil!  Bu  yakinlasmaya  o örtülüler de olumlu reaksiyon   gösterme   erdemligini  becerebilseler  sorun   cözüme  yaklasir.


Mesele insanları asgari  müstereklerde  bir araya getirebilecek  bir platform yaratabilmek. Hukuki güvenceler hiç bir anlam taşımıyor.  Siyaseten güçlüyseniz, hukuku istediğiniz gibi değiştirmek, uygulamak elinizde. Sahsi  ve hukuki  garanti ise   eskimeyen  siyasetcinin  deyimiyle  fasa  fiso...

Yazıklar olsun aşağılık kompleksleriniz yüzünden başımıza gelenlere bakın! Kim ezdi aşağıladı sizi, başörtüsü taktınız namaz kıldınız  camiye  gittiniz  diye? 

Bu ülke kadınlarinin  bir kismi, inadina başını örtmeyi matah bir ibadet zannetti, cogunluk 1 ton kömür, 2çuval bulgura Cumhuriyet' i sattılar.
 
  Ülkemize sahip çıkmazsak  bir avuç takkiyecinin elinde neye dönüşecek ülkem korkuyorum! Korkuyorlar..

Bazı erkek bozuntuları,okullari,  işsizliği, ekonominin kötü gidisatını, terörü, hırsızlıgı, yolsuzlugu, yaptıkları ahlaksızlıkları, namussuzluklarını bırakıp kadınların saçlarıyla, namuslarıyla uğraşiyorlar. Bunlar  sadece  zavallilardir  benim  gözümde.  İşte en çok buna canım yanıyor!
 
Bayanlar giyinirken  "Acaba bu giydiğim bluz günlük hayatın "genel ahlakına uygun mu?” diye düşündüklerini  sezer  gibiyim.(simdiye kadar  öyle olduklarina  süphem  yokta, bundan sonra  2  defa  düsünmeliler.) Bu fikir  aniden, bilinçsizce çörekleniverdi zihnime! Su  an  icime  bir  korku düstü ki, ben artık  örtüsüz   kadinlarimizin  eskisi  gibi "özgür" olamayacaklarini  düsündüm.
 
Kimbilir belki de, üniversitede  okuyan  iki üç türbanlı kızın kendilerine   göre  acik   giyimli    hem cinslerine   yan  yan  bakarak  taciz  edici  tavir  almalari  ne kadar  üzücü.

Ben   hayatımda hiç bir kadini  giyiminden, türbanından, dolayı   hor  görmedim  cünkü  bende  öyle  yetistigimi  söylemistim..... Korkarim bundan sonra   ön yargili  bakacagim. Ama  yinede   seviyemi   bozmamam  gerektiginin  bilincindeyim.
 
Çaresiz kaldık kendi ülkemizde.
 
Kendi vatanımızda yabancılaştık. Sarıklılar, türbanlılar, mollalar, kara çarşaflılar sardı güzel vatanımı. Parçalanmaya az kaldı. Üniversiteler açılsın olacakları  düsünmek  istemiyorum. Neler olabilir  demeyin. Önce gençlerimizi  birbirine kırdıracaklar, sonrada halkı. Bunu idealleri uğruna yapacaklar. Comak  soktular  ari kovanina...
 
Bence biz İslamiyetin şeklini almışız; ama ruhunu kavramamışız.
 
Kur'an da; İcki, Kumar,Zina  gibi bütün yasak. Bunun  amacı insan neslinin sağlığını, mutluluğunu ve geleceğini korumak içindir. Bütün bu yasaklarda, insan aklına ve mantığına uygun şeylerdir.
 
Kadının örtünmesinin amacı, dini  gerekliligin  yaninda,  onları erkeklerin kötü arzu ve emellerinden korumak olduğuna göre: kadının kaşı, gözü,  gıdigı  bakışları sesi  erkeği  günaha davet eden unsurlar olmayacak, ama saçı olacak bu mümkün mü? Erkek  olarak  ele  alinir  yerimiz yok  birilerine göre.
 
Kur'an evrenseldir; ama bazı şeyleri de yaşandığı çağa göre değerlendirme zorunluluğu vardır. Bunu  cogumuz  bilir  ve  böyle der.
 
Kadınların alınıp satıldığı bir dönemde cariye olarak vasıflandırılan bu bayanlarla münasebet serbestken bugün böyle bir uygulama savunulabilir mi  simdi?  1,2,3  kadinla kuma  yasamak  savunulabilirmi?
 
Sonuç olarak, neyin eğitimi derseniz deyin (Dinin  ilimin  bilimin  toplum olarak eğitilmeye muhtacız.
 
Etrafınizda  bilinçsiz, vurdum duymaz, kaderine razı olan, araştırmayan, kim nereye çekerse oraya giden kadınları gördükçe  üzülmüyor ve çıldırmıyormusunuz?.
 
Akıllarını başka şeylere çalıştırmayan, program program gezip beş para etmez konuların peşinde koşan, üretmekten aciz kadınlar! Tv, lerde ki gibi.
 
Genç kızlar ise bir güzellik peşine düşmüş gidiyorlar. Gelecekte onları nasıl bir karanlığın beklediğinden habersiz yaşıyorlar. Okuyacakları, araştıracakları en verimli çağlarında bu kadar boş şeylerle uğraşmalarına tahammül edebiliyormusunuz?

Bu kadınlar mücadele etmezse  en çok darbeyi  kendilerinin   yiyeceklerini  düsünmüyorlarmi?.
 
Belki  cocuk bile yapmak istemiyorlar  bazilari. Geleceğin karanlığından korktuklari için. Belki de inadına bir sürü çocuk yapmak istiyorlardir; Atatürk ilkelerini öğreteceğim, bilinçli, bu karanlığa inat Atatürk gençliğini tekrar ortaya çıkarmak için. Yahut ta  etnik  cogunlugu  yükseltmek  icin.

Ne demokrasi ne de laiklik medeni olmayan toplumların içine sığdirabileceği rejimler  degillerdir. Her ikisinin de en büyük düşmanı bağnazlıktır.
 
Demokrasiyi tehdit eden en büyük tehlike,  bir kişi, grup ya da sınıfın ötekilere hükmetme bağnazlığıdır.
 
Laikliği tehdit eden en büyük tehlike ise gelenekçi, (fanatik)dinci  bir sınıfın ötekilere hükmetme bağnazlığıdır. Her iki bağnazlığın da hükmederek varlığını sürdürme çabaları  var.Bu  durumda hafakanlar basıyor derecesinde korkarak refleks göstermelerine neden olmaktadır.
 
Bağnazlıkların olduğu yerde de anlamama ve dinlememe hastalığı bir humma gibi kisileri  ve kitleleri sarar.
    
Evet, milletçe hakkını arama refleksi gelişmemiş bizlerde. Ne bugün, ne de daha önce yolsuzluklar, adaletsizlikler ve riyakarlık yapan hükümetlerin karşısına çıkıp dürüst, adil ve demokrat bir ülke istiyoruz  diye  haykiramiyoruz. Ama  sarlatanligi  benimsiyoruz.

Buna ragmen, bizler umutsuz yaşayamayız. Ve umutsuz değiliz.

Yazimda  dile  getirdigim  pozitif  veya  negatif  elestirilerimin  icerisine  girenler  elbette  toplumun  tümü  icin  degildir. Her  sepette  cürük  elmalar  vardir.
 
Avicenna  uzun  sayilabilecek  yazinda, bütün  fikirlerine  katilmasam da  genis  acilimli  degerlendirmelerin  var. Kimileri  gibi   bir  yere   saplanip  kalmamissin. Yazisma  dürüstlügün  seviyeli. Tesekkürler.

 
« Son Düzenleme: 02 Şubat 2008, 05:33:30 Gönderen: iğneci »
‘TOMURCUK DERDINDE OLMAYAN AGAC ODUNDUR’

AMPULLE KARARAN TEK ÜLKEYiZ. KAHROLUYORUM.
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

    ђ๏Ŧєєz

  • Özel Üye
  • *
  • Avatar Yok

  • İleti: 6692
  • Nerden: eksi25 - Erzurum
  • Rep: +586/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - hofeez@sevdaligul.com
    • Profili Görüntüle E-Posta
  • Çevrimdışı
ANAYASANIN YALAN MADDESI
« Yanıtla #13 : 03 Şubat 2008, 20:05:27 »
Ben sadece bir tek şey söylemek istiyorum burada: Neden başörtüsüne karşı çıkılıyor? Başı örtülü olan insandan yada baş örtmekten ne zarar görüleceği düşünülüyor da böyle savaş açılmış bu örtüye? Beni çileden çıkaran bu, böylesine ağır bir dil kullanmama sebep olan durum bu. Daha önemli meseleler var diyoruz hepimiz, o zaman başörtüsüne karşı çıkanlar başörtüsünün özgür edilmesini neden kabullenmiyor da onun yerine bunu sorun hâline getiriyorlar? Bunun bağnazlıkla ya da belli bir noktaya takılıp kalmakla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Belli bi noktaya takılıp kalanlar başörtüsünü ne yapıp edip ortadan kaldırmaya çalışanlardır. Takıldıkları tek nokta da örtüdür.

Arkadaşlar kendimizi ve birbirimizi kandırmayalım. Kadınlar başlarını örter veya örtmez, yahut örter ama şöyle örter veya böyle örter, bunlar bizi hiç ilgilendirmez, ilgilendirmemeli. Bunlar tamamen Allah'la kul arasında olan şeylerdir. Bizi ilgilendiren örtünmek isteyenlerin örtüleriyle rahat hareket edebilmeleridir. Ben şahsen bunu savunuyorum, herkesin örtünmesi gibi aptalca bir düşünceyi değil. Ama ne var ki, başörtüsüne karşı çıkanlar örtünen örtünür, örtünmeyen de kendisi bilir demek yerine, örtülüler başlarını kamu kurumlarında illâ örtmeyecekler diye baskı yapıyorlar; bunun için protestolar falan düzenliyorlar. Hani sizin eşitliğiniz, hani insan hakkınız, hani modernliğiniz, hani demokratikliğiniz?.. Her şey işinize geldiği gibi, değil mi?

Ben neye kendimi yoruyorum ki?.. Güneş aynı güneş; ama yaş ağacı iyice canladırırken kuru ağacı iyice kurutur. Sanırım anlaşıldı. Teşekkürler...


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
11 Yanıt
3343 Gösterim
Son İleti 05 Haziran 2007, 15:46:09
Gönderen: sempatik
0 Yanıt
778 Gösterim
Son İleti 07 Temmuz 2008, 17:26:23
Gönderen: Felex
0 Yanıt
1147 Gösterim
Son İleti 28 Ağustos 2008, 22:20:40
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
768 Gösterim
Son İleti 17 Kasım 2008, 22:09:04
Gönderen: orkide
0 Yanıt
339 Gösterim
Son İleti 13 Kasım 2013, 23:12:35
Gönderen: crocodill

web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.