Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - orkide

Sayfa: 1 ... 520 521 [522] 523
5211
Soru- Cevap ve Dua Bölümü / Oruc kefareti
« : 19 Eylül 2007, 14:35:25 »
sevgili Arkadaslar,
Forumumuza, Oruc kefareti hakkinda bir alinti gecirmistim. Bununla ilgili hicbir yorum gelmedi sizlerden. Oysa benim kafama takilan bir mesele var:
Asagiya,  önceki yazdigim alintidan bir parca daha gecirecegim.
bu bilgiler taaa peygamberimiz zamanindan olan hükümlerdir. iyi ya simdiki oruc kefareti nedir, ne kadardir? Bu hususta Cesitli din adamlarindan cesitli bilgiler duydum.
Bunun günümüzdeki uygulamasi nedir, ne kadardir?
Güvenilir kaynaklardan ögrenip te bilenler beni aydinlatirlar mi?
Simdiden tesekkürler..

Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın veya gümüş para, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de; onun tutamadığı her oruç için, fakire bir fıtra veya değerini verir. (Bedâyi)
 
 





 [/color]


5212
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
orkide arkadaşım gerçi konu tatlıya baglanmış bir konuyu belrtmeden geçemeyecegim hepinizden özür diliyerek.hofez ve çoban her ne kadar yazıları alıntı yapıyorlarsada ikiside sitede en çok dini bilgilere sahip insanlardır ve okuyorlar aynı zamanda bulundukları ortamda uzman olduklarını belirtmek istiyorum bunu sitedeki bütün üyelerde bilsin bu degildir hepinizden üstündürler ama biligili kişilerdir.

Sevgili Bitanem,
Ben "konulari alinti yapiyorsunuz" derken, maksadim kinamak degildi. Arkadaslar, önemli konulari, alintilayarak gözler önüne seriyorlar, maalesef kendileri yazip, kendileri cevap veriyorlar.Istenir ki Konulara diger üye arkadaslar da katilsin.Duruma göre müsbet ya da menfi elestirilerde bulunsunlar. Ama maalesef, diger arkadaslar:"Iyi bir paylasim"  "emegine saglik" ya da alkislama smileyi ile gecistirme cevaplar vermekteler. (Bu dediklerim sadece din forum konularina ait degildir)
Ben ne Coban  ne de Hofez arkadasin bilgilerine söz etmedim. Sadece, bir kac maddenin benim bilgilerime ters düsmesi üzerine yazi yazdim.Neticede, senin de dedigin gibi tatliya da baglandi.
Benim forum anlayisim bu:Tartismak, bilgi alis verisi yapmak,bir birimizin sayesinde birseylerin dogrusunu ögrenmek.Kanimca , böylesi daha egitici olur diye düsünüyorum. Katilip katilmamak sana, sizlere kalmis.
Sevgiler...

5213
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Bu resim fotoshop.Hemende kaldırılması gerekmekte. Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Bu yüzden buradaki resim tarafımdan silinmiştir.

Ataya saygı sonsuz.

Gec kaldim bu resmi görmeye..Cokta merak ettim.Silindigine göre kötü bir fotoshop..
Umarim bu forumda ATATÜRK düsmani yoktur.
[bgcolor=#ff1dff][/bgcolor]

5214
İslâm’ın beş temel esasından biri olan oruç, ayet ve hadislerdeki tanımına göre, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten uzak durarak ifa edilen bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç gecesinde kadınlarınızla birleşmek size helâl kılındı (...) Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” buyurulmaktadır (Bakara 2/187). Hz. Peygamber de; “İnsanın oruç dışındaki bütün ameli on mislinden yediyüz misline kadar mükafatlandırılır. Ancak oruç konusunda Yüce Allah, ‘Oruç benim içindir, mükafâtını da ben vereceğim. Kulum benim için yemesini, içmesini ve cinsel arzularını terk etmiştir.’ buyurur” demiştir (Müslim, Sıyam, 30, H.No: 1151). Buna göre oruç, ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten uzak durmaktan ibarettir ve bunlardan birinin yapılmasıyla oruç bozulur. Bu konuda bütün İslâm bilginleri görüş birliği içindedir. Yemek, içmek ve cinsî münasebet dışındaki konular ise, bunlara kıyaslanarak veya “sıyam” kelimesindeki imsak anlamından hareketle müçtehitler tarafından hükme bağlandığı için, bu konularda görüş ayrılığına düşmüşlerdir; birçok İslâm bilgini, orucu bozan şeyleri genişletirken, bir kısmı da, sadece ayet ve hadisteki orucun anlamından hareketle, bunları dar tutmuştur.

Yemek, içmek ve cinsî münasebete ek olarak, kendi fiiliyle ağız dolusu kusmak ve hacamat yapmak/yaptırmak dışında orucu bozan herhangi bir şey hadislerde bulunmamaktadır (bk. İbn Mâce, Sıyam, 18; Ebû Dâvûd, Sıyam, 28; Tirmizî, Savm, 25). Buna karşılık, yıkanmak, ağza su almak (mazmaza), diş fırçalamak (misvak kullanmak), sürme çekmek, eşini öpmek, yağlanmak, koku sürünmek gibi pek çok şeyin orucu bozmayacağı hadislerde yer almaktadır (bk. Buhârî, Savm, 24, 27; Müslim, Sıyam, 12; Tirmîzî, Savm, 29, 31, 76; İbn Mâce, Sıyam,

Oruç, nasıl ifa edileceği, bu ibadeti nelerin bozup bozmayacağı bütün Müslümanlarca bilinmesi gereken bir ibadettir. Bu nedenle Hz. Peygamber’in, diğer ibadetlerde olduğu gibi, orucu bozan başka şeyler olsaydı, bunları da detaylı olarak açıkça belirtmesi, sahabenin de bunu kendilerinden sonraki nesle aktarmaları gerekirdi. Halbuki, yukarıda zikredilenlerin dışında orucu bozan şeyler hakkında, ne sahih, ne zayıf, ne müsnet, ne de mürsel bir hadis rivayet edilmiştir.

Segili HoFeez ve Coban arkadas,
Benim taa bastan demem suydu:Yani yukarida tekrarladigim   bilgilerdi. Ama sonradan , günümüzde gelisen teknolojiye göre tedavi ve muayene sekilleri hasil olmustur.Bu duruma göre, SIK SIK sorulan sorular karsisinda gercek uzman kisiler (Diyanet baskanligi) mantiklarina göre öteki bilgileri vermistir.Ama,sert ve körü körüne degil, izah ederek.
Coban arkadasla edindigimiz bilgiler KISMEN birlesmekte.Alinti yazimi ve coban'in yazdiklarini tekrar okumanizi rica ediyorum.Haklisiniz, bu tartisma fazla uzadi fakat asagi yukari anlasmis durumdayiz diye düsünüyorum
Elestiriye acik oldugunuz icin sizleri kutlarim.Ancak, benim kirici oldugumu yaziyorsunuz, bunun icin ise özür diliyorum.
Forumlar, tartisildigi zaman güzel.Bilgi alisverisi yapildigi zaman egitici olur kanisindayim. Öyle degil mi?
Tesekkür ve saygilar...


 

5215
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Din konusu tartismaya gelmiyor.Görüyorum ki, ben de baska kaynaklar getirsem sizler ikna olmiyacaksiniz. Aslinda siz de biliyorsunuz her din adami mantiginin kabul ettigi üzere fetva veriyor. Televizyon kanallarina katilan din uzmanlarinin bile birinin dedigi öbürünü tutmuyor.Bizim dinimiz, yüce bir mantik dinidir. Zorlastirici degildir Onun icin bu konuyu burada kapatmak istiyorum.
saygiyla..


Biz din konusunu değil, dini konularla ilgili bilgilerimizi ve bu bilgilerin doğruluğunu tartışıyoruz arkadaşım. Hepimizin bilmediği, eksik ya da yanlış bildiği konular olabilir. Burada önemli olan eksiklerimizi gidermektir.

Konuyu burada kapatıyorum diye kestirip atmak yerine, buradaki bilgiler yanlışsa bunların yanlış olduğunu bize ispatlayıp doğrularıyla bizi ikna etmelisin; bu bilgiler doğruysa senin de bunları kabul edip benimsemen gerekir. Bir tartışma ancak bu şekilde sonuca bağlanır, kestirilip atılarak değil...

Ayrıca bu bilgiler en sağlam dini kaynakların tamamında bu şekilde geçmektedir. Gerekirse ispat etmem mümkündür. Kaldı ki televizyondaki sözüm ona din bilginleri, hocalar vs. zaten işlerine geldiği şekilde ya da temsil ettikleri veya mensubu oldukları grupların durumlarına ve mantıklarına göre bilgi ve fetva vermektedirler. Bu yüzden birinin dediğinin öbürünün dediğini tutmaması kadar doğal bir şey olamaz.

Son olarak; İslâm dininin bir kaç özelliğinden biri akıl ve mantık dini olması, bir diğeri ise kolaylık dini olmasıdır. Bu noktada zaten sorun yok. Ama şu nüansı gözden kaçırmamak gerekir: İslâm dinindeki kural, emir, yasak ve tavsiyelerin hepsi mantığa uygundur; ama asla ve kat'a mantığa göre kural belirlemek söz konusu olamaz.

Teşekkür ederim...


..: DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARLARI :..
 

   
 
T.C.
BAŞBAKANLIK
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI



 
Orucu Bozan ve Bozmayan Muayene ve Tedavi Yöntemleri
 22.09.2005
 



Din İşleri Yüksek Kurulu, 22/09/2005 tarihinde Kurul Başkanı Vekili Prof. Dr. M. Saim YEPREM’in başkanlığında toplandı.

Dini Soruları Cevaplandırma Komisyonunca hazırlanan “Orucu Bozan ve Bozmayan Muayene ve Tedavi Yöntemleri” konusu görüşüldü. Yapılan müzakereler sonucunda;

Birçok kişi, çeşitli sağlık problemleri nedeniyle tedavi görmektedir. Günümüzde Hz. Peygamber döneminde bulunmayan pek çok muayene ve tedavi yöntemleri ortaya çıkmıştır. Tedavi gören hastalardan bir kısmı, tedavi görürken oruç tutmayı da arzulamaktadırlar. Ancak, bu tedavi ve muyane yöntemlerinin oruçlarına zarar verip vermeyeceği konusunda tereddüde düşmekte ve bu konuda Başkanlığımızdan bilgi istemektedirler.

İslâm’ın beş temel esasından biri olan oruç, ayet ve hadislerdeki tanımına göre, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten uzak durarak ifa edilen bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç gecesinde kadınlarınızla birleşmek size helâl kılındı (...) Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” buyurulmaktadır (Bakara 2/187). Hz. Peygamber de; “İnsanın oruç dışındaki bütün ameli on mislinden yediyüz misline kadar mükafatlandırılır. Ancak oruç konusunda Yüce Allah, ‘Oruç benim içindir, mükafâtını da ben vereceğim. Kulum benim için yemesini, içmesini ve cinsel arzularını terk etmiştir.’ buyurur” demiştir (Müslim, Sıyam, 30, H.No: 1151). Buna göre oruç, ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten uzak durmaktan ibarettir ve bunlardan birinin yapılmasıyla oruç bozulur. Bu konuda bütün İslâm bilginleri görüş birliği içindedir. Yemek, içmek ve cinsî münasebet dışındaki konular ise, bunlara kıyaslanarak veya “sıyam” kelimesindeki imsak anlamından hareketle müçtehitler tarafından hükme bağlandığı için, bu konularda görüş ayrılığına düşmüşlerdir; birçok İslâm bilgini, orucu bozan şeyleri genişletirken, bir kısmı da, sadece ayet ve hadisteki orucun anlamından hareketle, bunları dar tutmuştur.

Yemek, içmek ve cinsî münasebete ek olarak, kendi fiiliyle ağız dolusu kusmak ve hacamat yapmak/yaptırmak dışında orucu bozan herhangi bir şey hadislerde bulunmamaktadır (bk. İbn Mâce, Sıyam, 18; Ebû Dâvûd, Sıyam, 28; Tirmizî, Savm, 25). Buna karşılık, yıkanmak, ağza su almak (mazmaza), diş fırçalamak (misvak kullanmak), sürme çekmek, eşini öpmek, yağlanmak, koku sürünmek gibi pek çok şeyin orucu bozmayacağı hadislerde yer almaktadır (bk. Buhârî, Savm, 24, 27; Müslim, Sıyam, 12; Tirmîzî, Savm, 29, 31, 76; İbn Mâce, Sıyam, 17; …).

Oruç, nasıl ifa edileceği, bu ibadeti nelerin bozup bozmayacağı bütün Müslümanlarca bilinmesi gereken bir ibadettir. Bu nedenle Hz. Peygamber’in, diğer ibadetlerde olduğu gibi, orucu bozan başka şeyler olsaydı, bunları da detaylı olarak açıkça belirtmesi, sahabenin de bunu kendilerinden sonraki nesle aktarmaları gerekirdi. Halbuki, yukarıda zikredilenlerin dışında orucu bozan şeyler hakkında, ne sahih, ne zayıf, ne müsnet, ne de mürsel bir hadis rivayet edilmiştir.

Fıkıh kaynaklarımızda orucu bozan şeyler arasında yer alan âmmeye (baştaki derin yaraya) ve câifeye (karındaki derin yaraya) ilaç konulması, hukne yaptırılması gibi bazı hususlar, Hz. Peygamber döneminde de meydana gelmesine ve bütün Müslümanların bununla karşı karşıya kalma ihtimali bulunmasına rağmen, Peygamberimiz’den bunların orucu bozduğuna dair bir rivayet gelmemiştir. Oysa, bütün Müslümanların maruz kalabileceği konularda Peygamber’in açıklamada bulunması, tebliğin gereğidir. Bu itibarla orucu, yalınız Kur’an’ın ve sahih sünnetin açık beyan ettiği yemek, içmek ve cinsî münasebet bozar. Bu da dinimizin oruçtan kastettiği, nefsanî arzulardan ve bedenî alışkanlıklardan uzak durmakla örtüşmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, orucu bozup bozmayacağı bakımından muayene ve tedavi yöntemleri aşağıdaki şekilde değerlendirilebilir:

a) Astım hastalarının kullandığı sprey

Akciğer hastalarının kullandıkları spreyden, bir kullanımda 1/20 ml. gibi çok az bir miktar ağıza sıkılmaktadır. Bunun da önemli bir kısmı ağız ve nefes boruları cidarında emilerek yok olmaktadır. Bundan geriye bir miktarın kalıp tükrük ile mideye ulaştığı konusunda kesin bir bilgi de yoktur. Abdest alırken ağızda kalan su ile kıyaslandığında, bu miktarın çok az olduğu görülmektedir. Halbuki oruçlu, abdest alırken ağzına verdiği sudan geri kalan miktarın mideye ulaşması halinde orucun bozulmayacağı konusunda hadis (Dârimî, Savm, 21) ve İslâm bilginlerinin icmaı vardır. Ayrıca, misvaktan bazı kırıntıların ve kimyevi maddelerin mideye ulaşması kaçınılmaz olduğu halde, Hz. Peygamber’in oruçlu iken misvak kullandığı, sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buharî, Savm, 27; Tirmîzî, Savm, 29). Diğer taraftan, “kesin olarak bilinen, şüphe ile bozulmaz” kaidesi gereğince, mideye ulaşıp ulaşmadığı konusunda şüphe bulunan bu şeyle oruç bozulmaz.

Bu itibarla astımlı hastaların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa, rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz.

b) Göz damlası

Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, yukarıdaki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.

c) Burun damlası

Tedavî amacıyla burna damlatılan ilacın bir damlası, yaklaşık 0,06 cm3 tür. Bunun bir kısmı da burun çeperleri tarafından emilmekte, çok az bir kısmı mideye ulaşmaktadır. Bu da, mazmazada olduğu gibi ma’fuv kapsamında değerlendirilebilir.

d) Dil altı

Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dil altı kullanmak orucu bozmaz.

e) Endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek

Midedeki hastalığı tespit amacıyla mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle, incelenecek alanın temizliğini sağlamak amacıyla cihaz içinden su verilmektedir.

Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz.

f) İdrar kanalının görüntülenmesi, kanala ilaç akıtılması

İdrar kanallarına giren cihazlar veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz.

g) Anestezi

Acı ileten sinir yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi anestezi oluşturmaktadır. Lokal, bölgesel ve genel anestezi olmak üzere, üç türlü anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye lokal anestezi denir. Vücudun daha geniş bölgeleri, örneğin belden aşağısı veya bir yarısı iletimin omurilik düzeyinde engellenmesi için omuriliğe veya omuriliğe varmadan geniş bir sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan anesteziye bölgesel anestezi denir. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin düzeyinde engellenirse bu tür anesteziye genel anestezi denir.

Anestezi, nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu veya iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da taşımamaktadır. Ancak bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi, orucun sıhhatine engel değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç bozulur.

h) Kulak damlası ve kulağın yıkattırılması

Kulak ile boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su veya ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz.

Kulak zarında delik bulunsa bile, kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için, ilaç ya hiç mideye ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu miktar oruçta affedilmiştir. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, orucu bozacak kadar suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur.

i) Fitil kullanmak, lavman yaptırmak

Ağrı kesici, ateş düşürücü olarak veya diğer bazı amaçlarla makattan; mantar ve bazı kadın hastalıklarının tedavisinde ferçten fitil kullanılmaktadır. Lavman, tıbbî operasyon öncesi veya kabızlıkta kalın bağırsak da bulunan dışkının, anüsten içeriye, sıvı verilerek dışarı çıkarılmasıdır.

Sindirim sistemi, ağızla başlayıp anüsle sona eren, sindirim borusu ile sindirim bezlerinden oluşur. Sindirim borusu ise, ağızla başlar. Ağzın gerisinde yutak bulunur. Sonra yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, rektum ve anüs gelir. Sindirim ince bağırsaklarda tamamlanmaktadır. Kalın bağırsaklarda ise, sadece su, glikoz ve bazı tuzlar emilmektedir. Kadının ferci ile sindirim sistemleri arasında ise bir bağlantı bulunmamaktadır.

Bu itibarla kadınların fercinden kullanılan fitiller, orucu bozmaz. Makattan kullanılan fitiller ise, her ne kadar sindirim sistemine dahil olmakta ise de, sindirim ince bağırsaklarda tamamlandığı, fitillerde gıda verme özelliği bulunmadığı ve makattan fitil almak yemek ve içmek anlamına gelmediği için, orucu bozmaz.

Lavman yaptırmak konusunda ise, iki durum söz konusudur; kalın bağırsaklarda su, glikoz ve bazı tuzlar emildiği için, gıda içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya orucu bozacak kadar su emilecek şekilde verilen suyun bağırsakta kalması durumunda oruç bozulur. Ancak, suyun bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi durumunda, verilen su ile birlikte bağırsaklarda bulunan dışkının dışarıya çıkarıldığı ve bu esnada emilen su da, çok az olduğu için oruç bozulmaz.

j) İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek

İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir.

k) Diyaliz

Böbrek yetmezliği hastalarına uygulanan diyaliz, periton diyalizi, hemodiyaliz olmak üzere iki çeşittir.

Periton diyalizi, karın boşluğuna verilen özel bir solüsyon aracılığı ile, hastanın kendi karın zarı kullanılarak kanın zararlı maddelerden arındırılması ve sıvı dengesinin sağlanması işlemidir. Hemodiyaliz ise, kanın vücut dışında bir makina yardımı ile temizlenip vücuda geri verilmesi işlemidir. Kan bir iğne aracılığı ile hastanın kolundan alınır. Hemodiyaliz makinası, diyalizör denen bir filtreden kanı sürekli geçirerek zararlı maddeleri ve fazla suyu filtre eder. Filtre edilen temiz kan ikinci bir iğne ile hastanın damarına geri verilir. Bu işlem yapılırken bazen, gıda içerikli sıvı verilmesi gerekmektedir.

Buna göre hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden gerçekleştirilen hemodiyalizde oruç bozulmaz. Diğer diyaliz çeşitlerinde ise, vücuda gıda içerikli sıvı verildiği için oruç bozulur.

l) Anjiyo yaptırmak

Halk arasında anjiyo olarak bilinen operasyon, teşhise yönelik (anjiyografi) ve tedaviye yönelik olarak uygulanmaktadır. Anjiyografi vücut damarlarının görüntülenmesi demektir. Damar içine damarların görünür hale gelmesini sağlayan ve kontrast madde olarak tanımlanan ilaç verilerek, anjiyogram adı verilen filmler elde edilir. Anjiyografi sayesinde organları besleyen damarlar görüntülenerek damar hastalıkları veya bu damarlardan beslenen organlara ait tanı koydurucu bilgiler edinilir. Tedaviye yönelik olarak uygulanan anjiyonun klasik yöntemi anjiyoplastidir. Bu ise, dar veya tam tıkalı damarların balon ya da stent denilen özel araçlarla tekrar açılması için yapılır.

Bu bilgiler ışığında gerek anjiyografi, gerekse anjiyoplasti operasyonlarında yemek ve içmek anlamı bulunmadığından, oruç bozulmaz.

m) Biyopsi yaptırmak

Tahlil amacıyla vücudun herhangi bir organından parça alınması (biyopsi), orucu bozmaz.

n) Kan vermek

Kan vermenin orucu bozup bozmayacağı konusunda, Hz. Peygamber’den rivayet edilen “Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur.” (Ebû Davûd, Sıyam, 28) hadisinden hareketle bazı İslâm bilginleri kan vermekle orucun bozulacağını söylemişlerdir. Din bilginlerinin çoğunluğu ise, Hz. Peygamber’in oruçlu iken hacamat olduğuna dair rivayeti (Buhârî, Savm, 32; Ebû Dâvûd, Sıyam, 29) esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağını söylemişlerdir.

Bu iki hadis ve diğer rivayetler birlikte değerlendirildiğinde, “Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur.” hadisinin “hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır.” şeklinde anlaşılmalıdır. Zira hacamat yapan kişi emerek kanı aldığı için boğazına kan kaçma ihtimali, hacamat yaptıranın ise zayıf düşeceğinden yeme içme zorunda kalma ihtimali bulunmaktadır. Nitekim Enes b. Malik de, hacamat yaptırmanın oruçluyu zayıf düşüreceğinden dolayı hoş karşılanmadığını söylemiştir (Buhârî, Savm, 32).

Bu itibarla, oruçlu iken kan vermek orucu bozmaz.

o) Merhem ve ilaçlı bant

Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz.

Sonuç olarak;

a) Dinimiz, hasta olan ve tedavi sürecinde bulunan kişilerin oruç tutmamalarına ruhsat vermektedir. Bu nedenle, tedavisi devam eden kişiler, sağlıklarına kavuşup, tedavileri tamamlanıncaya kadar oruçlarını erteleyebilirler. Bununla birlikte, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam etmeyi arzu ediyorlar ve oruç tutmalarına başka bir engelleri de bulunmuyorsa, muayene ve tedavilerini iftardan sonra yaptırmalarının önerilmesinin uygun olduğuna,

b) Astım hastalarının kullandığı spreyin; göz, kulak ve burun damlasının; kulak zarında delik bulunmayanların kulak yıkatmasının; dil altı kullanmanın; idrar kanalını görüntülemenin, idrar kanalına ilaç akıtmanın; su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan başka bir maddenin vücuda girmemesi kaydıyla endoskopi, kolonoskopi yaptırmanın; makat veya ferçten ultrason çektirmenin; lokal anestezi uygulamanın; makattan ve ferçten fitil kullanmanın; suyun bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi kaydıyla lavman yaptırmanın; hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden hemodiyaliz yaptırmanın; gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyon yaptırmanın; anjiyo, biyopsi yaptırmanın, kan vermenin, merhem sürmenin, vücuda ilaçlı bant yapıştırmanın orucu bozmayacağına,

c) Gıda ve keyif verici enjeksiyon yaptırmanın; gıda içerikli sıvıların bağırsaklara verilmesinin veya orucu bozacak kadar su emilecek şekilde lavman yaptırmanın; su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan başka bir maddenin vücuda girmesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmanın; bölgesel ve genel anestezinin; kulak zarı delik olup, orucu bozacak kadar su mideye ulaşacak şekilde kulak yıkatmanın, periton diyaliz ve damara serum verilerek yapılan hemodiyalizin orucu bozacağına,

Karar verildi.
 
Arkadasim,
 Bu alintinin kaynagina ne dersin? Var midir bundan daha yetkilisi?..
Yukaridaki alintinin üzerin hic bir söze gerek olmadigini düsünüyorum.
Saygilarimla.

5216
Kur'an-ı Kerim / Islam'in muhtesemligi.
« : 17 Eylül 2007, 00:27:02 »
    Hz.Peygamberin rüyası
            (Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdest gelip, onu içinde bulunduğu zor durumdan kurtardı. Birini de gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazı gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine de şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi. Birini de zulmet sarmıştı. Haccı ve umresi gelip karanlıktan çıkardı. Birine de ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Ana-babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu. Birini de müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti. Onlarla konuştu ve beraber oldu. Peygamberinin yanına gitmek istiyen birine engel oluyorlardı. Cünüplükten korkarak gusletmesi, onu alıp getirdi ve yanıma oturttu. Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini de zebanîler alıp cehenneme götürmeye gelmişlerdi. Yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri de cehennem ateşine atılmıştı. (Allah korkusundan döktüğü ) gözyaşları gelip oradan kurtardı. Birine de amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Terazide sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkusundan hurma sazı gibi titriyen birine, Allaha olan hüsn-i zannı gelince, titremesi durdu. Sırat küprüsünde düşe kalka giden biri, cennetin önüne geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu cennete koydu.) [Hâkim]
 
İbadetlerin kapısı Oruçtur 

5217
Soru- Cevap ve Dua Bölümü / Oruc kefareti
« : 17 Eylül 2007, 00:09:16 »
 
 
 
DERGAH
 
 
   Dergah Ana Sayfa
 
   Dua
 
   Hadisler
 
   Mübarek Günler
 
Kadir Gecesi Özel
 
   Kadir Suresi
 
   Kadir Gecesi Kılınacak Namazlar
 
   Cahil kime denir?
 
   Hz. ÖMER'in Oğluna Nasihatı
 
   Yunus Emre
 
   Görgü Kuralları
 
   Uydurma Hadis Nasıl Anlaşılır
 
   KUMAR VE ZARARLARI
 
 
BİR BİLENE SORALIM
 
   Oruç
 
   Orucu Bozan Bozmayan Şeyler
 
   Oruç Kefareti
 
   Hastanın Orucu
 
   Kutuplarda Namaz ve Oruç
 
   Teravih Namazı
 
   Takvimlerde Farklılık
 
   Zekatın Önemi
 
   Kağıt Para ile Zekat
 
   Sadaka-i Fıtr
 
   Sadaka Vermenin Önemi
 
   Bayram Sevinç Günleridir
 
 
 
 Linkler
 
Namaz Vakti
 
Türk Takvim
 
 
Sanal Süleymaniye
huzuradogru.com
dinibilgiler.org
Güzelislam.com
 
 
Camilerimiz
 
Tam ilmihal, kitabını ve diğer kitaplarını okumak için:
hakikatkitabevi.com
 
 

 
 Oruç Kefareti
 
Oruç kefareti var mıdır?
CEVAP

Elbette vardır. Geceden niyetli orucunu, kasten bozana kefaret lazım geldiği din kitaplarının hepsinde yazılıdır. Kütüb-i sitte isimli meşhur altı hadis kitâbından Buhâri, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizi ve Nesâi'de mevcuttur. Hz. Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerif şöyle:

Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, (Helâk oldum yâ Resulallah) dedi. Peygamber efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan orucunu kasten bozduğunu söyledi. Peygamber efendimiz, bir köle azad etmesini bildirdi. Kölesi olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruç tutmasını emretti. Bunu da yapamayacağını bildirince, fakir doyurmasını bildirdi.

İslâm âlimleri de, geceden niyetli orucunu bozan kimsenin kefaret olarak, varsa bir köle azad etmesini, yoksa peşpeşe 60 gün oruç tutmasını, tutamazsa, 60 fakiri doyurmasını bildirmişlerdir. (Reddül Muhtâr)

Peygamber efendimizin bildirdiği hükmü kabul etmeyen, Allahü teâlânın emrini kabul etmemiş olur. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:

(Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7]

Bir kimse, oruç kefaretini nasıl tutar?

CEVAP

Oruç kefareti için peş peşe, 60 gün oruç tutar. 60 gün sonra, tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri olan veya bir Ramazanda, 2 gün kefareti olan kimse, birinci kefareti yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar.

Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden 60 gün tutmak gerekir. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması gerekir. Hayz ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince, geri kalan günleri tamamlar.

Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, 60 gün kefaret orucunu tutamaz ise, 60 fakiri bir gün doyurur. 60 fakiri, bir günde iki defa doyurmak gerekir. Hepsine aynı gün yedirmek şart değildir. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere 120 gün yedirmek de olur. Yahut, 60 fakirin her birine, 1750 g buğday veya un veya 3.5 kg arpa, kuru üzüm, hurma verir. Bunların kıymeti kadar ekmek, başka mal veya altın vermek veya bunları bir fakire 60 gün devamlı vermek de caiz olur. Kendisini doyurması için fakire kâğıt para da verilir. 60 günlüğü, bir fakire, bir günde toplu verse, bir günlük vermiş olur. 60 fakiri sabah, 60 başka fakiri de akşam doyurursa, sabah doyurduklarını akşam veya akşam doyurduklarını sabah, bir daha doyurmalıdır. Yahut, bunlardan 60’ının her birine, sadaka-i fıtr miktarı mal verir. Oruç tutabilenin fakir doyurması caiz değildir.

Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak haramdır, büyük günahtır. Önce, tutulmayan oruçlar için tövbe edilir. Sonra gününe gün, yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza orucu tutar. Bu oruçlara kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu kasten bozmanın cezasıdır.
Çok yaşlanıp, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli olarak yiyip içer! Hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta fidye verir) buyuruluyor. Çok yaşlı olup oruç tutamayan kimse, zengin ise, her günün orucu için fidye verir. Fakir olan fidye vermez, duâ eder.

Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın veya gümüş para, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de; onun tutamadığı her oruç için, fakire bir fıtra veya değerini verir. (Bedâyi)
 
 

5218
Din konusu tartismaya gelmiyor.Görüyorum ki, ben de baska kaynaklar getirsem sizler ikna olmiyacaksiniz. Aslinda siz de biliyorsunuz her din adami mantiginin kabul ettigi üzere fetva veriyor. Televizyon kanallarina katilan din uzmanlarinin bile birinin dedigi öbürünü tutmuyor.Bizim dinimiz, yüce bir mantik dinidir. Zorlastirici degildir Onun icin bu konuyu burada kapatmak istiyorum.
saygiyla..

5219
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Fikrini açıkça beyan ettiğin için teşekkür ederim arkadaşım. Herkesin düşüncesi farklıdır ve herkesin düşüncesine, fikrine saygı duyarım. Evet, buradaki bir çok konuyu internetten çeşitli arama motorları aracılığıyla bulmak mümkün; ama bu şekilde konuların hepsi bir araya toplanmış oluyor. Ayrıca senin alışageldiğin ve forum anlayışına uygun bir ya da bir kaç site önerir misin bizlere? Biz de bir göz atalım o sitelere de bakalım bizim eksiğimiz ne imiş. Teşekkür ederim.

Saygılar...

Merhabalar..
Öncelikle elestiriye acik oldugun icin kutlarim, yazdiklarimi anlayisla karsiladigin icin tesekkür ederim.
Ben isin bu yanini düsünmemistim. Konulari alintilarla bir araya toplamak ve gözler önüne sermek iyi bir düsünce. Ama yine dönüyorum önerime: O zaman is diger üye arkadaslara düsüyor. Bilgilendirme konularina, bir alkis, cicek sunan bir smiley ile ya da "emegine saglik arkadasim" diyerek gecistirme cevaplar vereceklerine, konu hakkinda bilgi üretseler, ya da akillarina takilan seyler varsa sorular yöneltseler..  Kisacasi , bilgi alis verisi yapmak suretiyle forumu daha da egitici ve ögretici bir duruma getirseler daha iyi olmaz mi?
Ben, Almanya'da yasayan eski bir ögretmenim. Almanca forumlarini da kullaniyorum.Istegin üzere, takildigim ancak  bir-iki Türk forumu adresi veriyorum:
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Cünkü büyük bir bahcemiz var, cicekleri cok seviyorum.
Sevgi ve saygilar..

5220
Diyanet i cesitli zamanlarda ben de dinledim. Hastalik ve hastalik dolayisiyle yapilan muayeneler orucu neden bozsun ki. Cihaz icinden verilen sivi, mideye indirilmis bir besin midir ki oruc bozulsun.? Orucun amaci, (yemek ve icmek gibi)nefsimize hakim olabilmenin sinanmasi ve  toklarin ac halinden anlamalaridir.  Bir de:Senede bir ay müddetle midenin dinlendirilmesidir mantiken. Üstelik, BENIM KAFAM DA KARISIK DEGIL.Bunu böyle bilin..Bilakis cok güzel mantigimi calistirabiliyorum.

Sayfa: 1 ... 520 521 [522] 523
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.