İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ђ๏Ŧєєz

Sayfa: 1 ... 164 165 [166] 167 168 ... 171
1651
Geyik ve Sohbet Yeri / KADINLARDAN DUYAMAYACAĞINIZ SÖZLER
« : 16 Mart 2007, 11:14:06 »
Kadınlardan duyamayacağınız sözler


Bunları bir kadından hiç duydunuz mu?

1. Peki aşkım, öyle olsun.

2. Bugün anneler günü, annene gidelim.

3. Kaç çocuğumuz olsun hayatım?

4. Sen maç izlerken ben ütü yaparım.

5. Bugün Pazar, istediğin kadar çarşıda kalabilirsin.

6. Yok hayatım istemem, herşeyim var çok şükür...

7. Tanga giymemi ister misin?

8. Seni seviyorum aşkım.

9. Annem seninle mutlaka evlenmem gerektiğini söylüyor.

10. Babam mesleginin gelecek vaad ettigini söyluyor.

11. Spor giyinmene bayılıyorum.

12. Sence popom çok mu küçük?

13. Ben ek kart istemiyorum. Bir kart ikimize yeter.

14. Çok eğlendiniz mi?

15. Bebeğimiz olursa adını sen koy aşkım.

16. Baaaak, bu eşyaları mutfak parasından arta kalanları biriktirerek aldım

17. Daha büyük ekranlı bir televizyon almak istersen alabilirsin.

18. Sana bir bira açmamı ister misin?

19. Bu sene tatile gitmesek de olur.

20. Bana bu kadar fazla vakit ayırma arkadaşlarını çok ihmal ediyorsun.

21. Evin küçüğü büyüğü olmaz şekerim. Ev evdir.

22. Arabayı birkaç yıl daha kullanalım, olmaz mı?

23. Bu akşam mantı mı yapayım, içli köfte mi, hünkar beğendi mi?

24. Sucuklu yumurta yapmana bayılıyorum.

25. Bebeğin mamasını ben yaparım, sen git uyu.

26. Annem ve babam bize geleceklermiş, haydi kaçalım.

27. Abime söyleyeyim, seni şirketine finansman müdürü yapsın.

28. 10 lira fazla bana, 5 ver sen.

1652
Hayata Dair Yazılar / YAŞLI BİLGE ADAM
« : 14 Mart 2007, 22:42:41 »
Yaşlı Bilge Adam


92 yaşlarında, kısa, çok iyi görünümlü, görünümüne aşırı derecede önem veren
bir adam, bugün yaşlı insanların evine taşınıyor.

Huzur evinin lobisinde birkaç saat bekledikten sonra, odasının hazır olduğu
söylendiğinde nazikçe gülümsüyor.

70 yaşındaki karısı yakın geçmişte vefat etmiş ve evini terketmek zorunda
kalmış.


Asansöre doğru yavaşça bastonunu kullanarak yürürken ona küçük odasını
tasvir ediyorum ve pencerede asılı olan ve perde görevi gören bir kağıttan
da bahsediyorum.

-  “Bunu çok sevdim ", diyor, eline yeni bir oyuncak verilmiş 8 yaşındaki
bir çocuğun hayranlığı ile.

-“Bay Gagne, odayı henüz görmediniz, bir saniye bekleyin, neredeyse vardık."


" Bunun onunla bir alakası yok ", diye cevap veriyor.


" Zihnimde odamı sevdiğim zaten karar verilmiş durumda. Bu her sabah
kalktığımda verdiğim bir karar.”

" Mutluluk ilerisi için seçtiğim bir şey. Odayı sevip sevmemem mobilyalara
bağlı değil, yada dekorla – daha ziyade onu nasıl görmeye karar verdiğime
bağlı.


" Seçebilirim. Bütün günümü yatakta bedenimin artık iyi çalışmayan
kısımlarından kaynaklanan zorlukları sayarak geçirebilirim, yada hala düzgün
çalışan kısımlar için Tanrıya şükrederek uyanabilirim.”

" Hergün bir hediyedir, ve gözlerimi açabildiğim sürece, yeni güne ve
hayatım boyunca yaşadığım bütün mutlu anılarıma konsantre olacağım. "


" Yaşlılık bir banka hesabı gibidir. Yaşam yolunda yatırdıklarını daha sonra
çekersin. "


Yani sana öğüdüm şudur ki ,hatıralarının banka hesabına yatırabileceğin
kadar mutluluk yatır.


Hala doldurmakta olduğum banka hesabımı mutlu anılarla doldurmaktaki payın
için sana çok teşekkür ederim…


1. Kalbinizi nefretten arındırın.

5. Daha azını bekleyin.

4. Daha fazlasını verin.

3. Basit yaşayın.

2. Zihninizi endişelerden arındırın.

Mutluluk için bu ana noktaları hatırlayın.

1653
Felçten selülite kadar birçok sorunun neden olarak gösterilen kahvenin iyi
yönleri de ortaya çıkmaya başladı.İngiliz Daily Mirror gazetesi kahvenin
artılarını derledi.Uzmanlar yine de uyarıyor:Abartmayın, günde 3-4 fincandan fazla içmeyin.

1--kanser riskini azaltıyor:Norveç'te yapılan bir araştırma,kahvenin
meyve
ve sebzeden bile daha çok antioksidan içerdiğini ortaya koydu.
2--Hastayken iyi hissetirir: Bristol Üniversitesi'nin araştırmasına
göre
nezle olanlar kahve içtiklerinde kendilerini daha sağlıklı hissediyor.
3_Alzheimer'i önlüyor:Portekiz'de 2002 yılında yapılan araştırmaya göre
kafein beynı zinde tutuyor.
4- Diabetle savaşıyor:  Kahvedeki bir madde,vücudun şekeri işlemesini
kolaylaştırıyor.Bu da diabet riskini %50 ye kadar düşürüyor...
5--Kaza riskini düşürüyor:Kahve,sürücülerin ayık kalmasını sağlıyor ve
reflekslerini canlı  tutuyor.
6--Spordan önce  şart: Bazı araştırmalar kafeinin sporun faydalarını
artırdığını gösteriyor.Kafein kişinin daha uzun süre spor yapmasını ve
daha  fazla yağ yakmasını sağlıyor.
7--Baş ağrılarını azaltıyor:kafein beyin damarlarını genişleterek baş
ağrısını azaltıyor.İlaçla birlikte kahve içmek ağrıyı önleyen
kimyasalların
daha hızlı salgılanmasını sağlıyor.SAĞLIKLA KALIN.hoşca kalın...

1654
Hayata Dair Yazılar / ZAMANDA YOLCULUK MÜMKÜN MÜ?
« : 14 Mart 2007, 22:37:18 »
Zamanda yolculuk mümkün mü?

ABD'de en çok satan kitaplar arasına giren "Elegant Universe"ın yazarı Kolombiya Universitesi fizik profesörü Brian Greene'in iddiasına göre, zaman yolculuğu çok uzak bir hayal.
 

NEW YORK - Zamanda yolculuk yapabilmek kaybettiğiniz bir sevdiğinize tekrar sarılmak, ya da dünyadaki çeşitli savaş ve haksızlıkları önlemek sebepleriyle zaman zaman hayal ettiğimiz bir kurgu.


 
 
 

İnsanlık tarihi boyunca sorgulanan zaman kavramı, fizikte en, boy ve yükseklik gibi bir boyut olarak tarif ediliyor. Örneğin evden bakkala giderken uzayda en, boy ve yükseklikle tanımlanabilecek bir yöne doğru hareket ediyorsunuz. Bunların yanında bir de dördüncü boyut olarak kabul edilen "zaman"da ilerliyorusunuz. 

"One Universe: At Home in Cosmos" kitabının yazarı, City University of New York astrofizik profesörü Charles Liu'ya göre zaman ve mekan birbirine karışarak 'zaman-mekan' adı verilen dört boyutlu bir doku oluşturuyor.

Liu, "Kütlesi olan herhangi bir cisim -siz, ben, bir nesne, bir gezegen ya da bir yıldız bu dokuya oturduğu zaman bir çukur oluşturuyor. Bu çukurun varlığı zaman -mekan boyutunun bu kütleye göre eğilip büküldüğünün göstergesi" diyor.

Zaman-mekan boyutu nesnelerin eğimli bir düzlemde hareket etmesine sebep oluyor, ve bu eğim de yerçekimini doğuruyor.

Matematiksel olarak üç boyutlu düzlemlerde ileriye ve geriye gitmek mümkün, fakat zaman bu özgürlüğü tanımıyor.

Liu bu dört boyutlu zaman-mekanda sadece ileriye doğru hareket edilebileceğini söylüyor.

GEÇMİŞE YOLCULUK
Zaman yolculuğuyla ilgili birçok senaryo var. Bunların en kapsamlısı "solucan deliği" adı verilen, ve iki zaman-mekan koordinatını birleştiren kuramsal tüneller. Varsayıma göre bu tüneller iki ayrı evreni ya da bir evrenin iki ayrı köşesini birleştirebilir.

"Hyperspace" ve "Parallel Worlds" adlı kitabın yazarı Michio Kaku bu deliklerin "hem geçmiş, hem gelecek" olduğunu söylüyor, ve ekliyor: "Fakat çok dikkatli olunmalı. Bir zaman makinesini çalıştırabilmek bugünün teknolojisiyle mümkün değil." Zaman-mekan dokusunda bir delik açmak için Kaku'ya göre bir yıldızın enerjisi, ya da negatif enerji gerekiyor. Negatif enerji de "hiçbir şey"in enerjisinden daha az bir enerji olarak tanımlanıyor.

Maddeyi en az 10 boyutta değerlendiren ve parça fiziğiyle doğanın temel güçlerini birlikte yorumlayan Süpersicim (iplikçik) teorisi uzmanı Greene bu teoriyi sorguluyor. Greene bu fikrin doğru olma ihtimalinden şüphe duysa da, solucan deliği modeli gerçekse bir zamanla diğer zaman arası bağlantı kurulabileceğ ini söylüyor.

KOZMİK SİCİMLER
Zaman yolculuğuyla ilgili bir başka teori de Süpersicim Teorisi. Sürekli genişleyen bir evrene boylu boyunca yayılmış ince enerji tüplerine süpersicim adı veriliyor. Evrenin oluşumundaki ilk evrelerinden kalan bu enerji alanlarının fazlasıyla kütle barındırdığı ve zaman-mekan boyutuna ağırlık yaparak eğrileştirdiği tahmin ediliyor.

"Time Traveller in Einstein's Universe" adlı kitabın yazarı Princeton Üniversitesi astrofizik profesörü Richard Gott'a göre sicimler ya spiral şeklinde, ya da sonsuz uzunlukta. Gott sicimlerin bu yüzden "spagetti gibi" olduklarını söylüyor.

Bu teoriye göre iki sicimin birbirine yaklaşması sayesinde zaman-mekan boyutu eğilebilir ve zamanda yolculuk gerçekleşebilir.

Fakat Gott bunun ancak "ileri medeniyetlerin projesi" olabileceğini söylüyor. Çünkü ona göre biz henüz "kendi gezegenimizin enerji kaynaklarını bile doğru kullanmayı beceremiyoruz. "

1655
Vücudun su istemesinin 46 nedeni

 

İranlı hekim Batmanghelidj'e göre tüm hastalıkların esası vücudun susuz kalmasından kaynaklanıyor. Batmanghelidj vücudun 46 nedenle su istediğini söylüyor.

 

Suyun her zaman yararlı olduğunu biliyorduk da, şimdi onun, niçin doğanın en basit, en etkili, en güvenli ve en "yan etkisiz" mucizevi ilacı olduğunu öğrenmek zamanı. Yeni ve sağlıklı bir yaşama başlamak, şu an ellerinizin arasında tutacağınız bir bardak suda.

 

Çünkü hayatımızın en vazgeçilmez ama bilinçli olarak, öneminin asla farkına varamadığımız birincil ögesi: Su!.. Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta konuyla ilgili oldukça orijinal ve dikkate alınması gereken tespitler var...

 

Yalnızca canımız istediği zaman su içeriz. Öte yandan, Ay'ın milimetrik birtakım hareketlerinin dünyamızdaki suyu etkilediğini, böylelikle denizlerin yükseldiğini ve alçaldığını coğrafya kitaplarından da biliriz.

Durum böyleyken, yani insan evladı da bu dünyanın malzemesinden oluştuğuna göre, vücudumuzdaki su seviyelerinin ne âlemde olduğunu aklımıza bile getirmeyiz. İçinde bulunduğumuz toplumun yeme içme alışkanlıklarının bir eseri olarak, edindiğimiz su içme alışkanlığı bütün hayatımıza egemen olur, örneğin acılı bir yemeğin üzerine iki bardak su içmek rahatlatır, yazın sıcaklarda canımız hep su ister, vesaire.

 

Oysa İranlı hekim Batmanghelidj, Su / Hasta Değil Susuzsunuz  adlı kitabında hiç de böyle düşünmüyor. Tüm hastalıkların biricik nedeninin, vücudun susuz kalması olgusuna dayandığını öne sürüyor. Bu öne sürüşünü "binlerce su deneyimi" ile de açıkça ortaya koyuyor.

 

Dr. Batmanghelidj, suyun bilumum hastalıklara iyi geldiğini, insanı iyileştirdiğini "tesadüfen" hapishanede öğrenmiş. Peki, bir hekimin, eğer cezaevi doktoru değilse orada işi nedir? Doktorumuz bir suçlu! Suçu, Şah döneminde rejim karşıtı devrimci örgüt Halkın Mücahitleri'ne yardım ve yataklık yapmak. Mollalar iktidara geldikten sonra da doğal olarak tutuklanıyor ve İran'ın en ünlü işkencehanesi Evin Hapishanesi'ne atılıyor.

Malum, bilenler biler (!) hapishaneler yeme-içme, sindirim-boşaltı m koşulları açısından bir insanın, özgürlüğüne kavuştuktan sonra bile hayatının sonuna kadar kendini toparlayamayacağı , cezalandırma mekânlarıdır.

Hal böyle olunca, alabildiğine maddi ve manevi işkence gören ve doğru dürüst beslenemeyen insanların ilk başına gelen midelerinin iflas etmesidir.

 

Bir gün koğuşta, hapisliklerden birisi inanılmaz mide sancılarıyla kıvranmaya başlayınca, doktorumuz gayri ihtiyarı olaya müdahale ediyor ve adamcağıza iki bardak su içiriveriyor. Çok geçmeden sancıların dindiğini gözlemliyor. Bu olay, Dr. Batmanghelidj'in, suyun hastalıkların tedavisinde ne denli bir etkisi olduğunu ilk keşfettiği an oluyor. Bundan sonra su çalışmalarını yoğunlaştıran yazarımız, 2,5 yıl içerisinde Evin'in tezgahından geçen yaklaşık 2 bin tutuklu ve hükümlüyü birer iyileştiriyor, yalnızca suyla.

 

Derken, 2,5 yıl kadar sonra tahliye zamanı geldiğinde, hapishane müdürüne ricada bulunuyor, "lütfen beni 1 yıl daha burada tutun, zira araştırmalarımın en önemli evresine girmiş bulunmaktayım ve bu kadar çok hastayı dünyanın hiçbir yerinde, bu koşullarda bulamam."

 

Böylece, yazarımız 1 yıl daha "gönüllü hapislik" hayatını sürdürüyor, sonra da doğru Amerika'ya. Araştırma ve çalışmaları yıllarca sürüyor ve nihayet bu kitap ortaya çıkıyor.

 

Yazarımız, önsözünde şu anlamlı cümleleri kullanıyor: "Bu kitapta okuyacaklarını z yeni bilgilerdir ve bunlar fizyoloji bilimine yeni açıklamalar getirmektedir. Burada sözü edilen fizyoloji, ilaç üreticilerinin kullandıkları bilim değil, vücuttaki canlı dokularla organların doğal çalışmalarını tanımlayan bilim dalıdır. Bu kitap, bazı önemli sağlık sorunlarıyla bu sorunlarının nedenlerinden ve doğal yöntemlerle tedavilerinden söz etmektedir. Bir sağlık sorununun nedeni ve tedavisi açığa çıktığında, hiç kimsenin anlayamadığı tıbbi terimlere gerek kalmaz. Burada okuyacaklarını z kapsamlı bir klinik ve bilimsel araştırmaya dayanmaktadır.

Bu kitaptaki bilgilerini derleyebilmek için, 1950'de Londra'daki St. Mary Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi'nde başlayan tıp eğitimimden sonra 22 yıldan fazla araştırma yaptım, çalıştım ve yazdım.

 

"Bu kitapta, birçok ciddi hastalığın tedavi nedeni olan kronik gizli dehidrasyonun (susuzluğun) fizyolojik etkisi ve metabolik komplikasyonları ndan söz edeceğim. Bugün, bunun çağdaş tıbbın en büyük gelişmesi olduğunu inananlar var."

 

Çağımızın bazı sağlık sorunlarından söz eden bu basit sunum, bütün dünyada bilim ve mantığa dayalı tıbba geçiş için bir rehber olacaktır. Elinizdeki kitap, toplumun ivedi çözüm isteyen sorunları için yazılmıştır. Özellikle 15 milyon astımlı çocuğun ailesinin bu hastalığın nedenini ve çocukların yaşamlarını kurtarabilecek basit ve ucuz tedavi yöntemini öğrenmesi çok önemlidir."

 

 

 

Yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.

 0

 

 

 

1-         Hiçbir şey susuz yaşayamaz.

 

2-         Göreceli su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonları nı önce

bastırır, sonra öldürür.

 

3-         Su temel enerji kaynağıdır, vücudun "nakit akımıdır."

 

4-         Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir,

bize yaşam gücü verir.

 

5-         Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir

yapıştırıcıdır.

 

6-         DNA hasarını önler ve onarım mekanizmaları nın daha iyi

çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.

 

7-         Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmaları nın) merkezi olan kemik

iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.

 

8-         Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür.

Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.

 

9-         Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında

bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur.

 

10-     Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.

 

11-     Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.

 

12-     Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma

verimini artırır.

 

13-     Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan

atılmaları için akciğerlere taşır.

 

14-     Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları

için karaciğer ya da böbreklere taşır.

 

15-     Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt

ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.

 

16-     Omurgadaki diskleri "şok emici su yastıkları" na dönüştürür.

 

17-     Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.

 

18-     Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.

 

19-     Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler.

 

20-     Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için

vazgeçilmezdir.

 

21-     Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç

ve elektriksel enerji verir.

 

22-     Serotonin ve diğer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi

için vazgeçilmezdir.

 

23-     Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların

yapımı için gereklidir.

 

24-     Çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat yetersizliği sorununa çözüm

getirir.

 

25-     Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.

 

26-     Su dünyadaki diğer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve

hiçbir yan etkisi yoktur.

 

27-     Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.

 

28-     Uykuyu düzenler.

 

29-     Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliğin enerjisini

verir.

 

30-     Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.

 

31-     Gözlere canlılık ve parlaklık verir.

 

32-     Glokomdan korunmamıza yardım eder.

 

33-     Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma

oluşumunun önlenmesine yardımcı olur.

 

34-     Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde

bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.

 

35-     Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.

 

36-     Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateş başmasını hafifletir.

 

37-     Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki

katı maddelerin dibe çökmesini engeller.

 

38-     İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu

yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.

 

39-     Dehidrasyon  cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu

iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.

 

40-     Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt

edebilirsiniz.

 

41-     Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için

ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.

 

42-     Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin

ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.

 

43-     Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.

 

44-     Zihin ve vücut fonksiyonları nı bütünleştirir. Kara verme ve

hedefleri belirleme yeteneğini artırır.

 

45-     Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer,

multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.

 

46- Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine

yardımcı olur.

Bu kitabı ilk okuduğundan bu yana artık "bol sulu bir yaşam süren" kitap editörü de ısrarla bu kitabı tavsiye etmektedir: Çünkü, vücudunuzu, yıllardır, bir "atık ilaç deposu" haline getirmekten bir an evvel kurtarmanız gerekiyor...

1656
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Baş parmak anne ve babamızı,
işaret parmağı kardeşlerimizi,
Orta parmak kendimizi,
Dördüncü parmak yani yüzük parmağı eşimizi,
Küçük parmak da çocuklarımızı temsil ediyor...

Peki eşimizi, başka bir değişle hayatımızın aşkını temsil etmesi için neden dördüncü parmak seçilmiş. bunu anlamak için ellerimizi kullanarak bir test yapmalıyız.bu test için ellerimizi resimdeki pozisyondaki gibi birleştirelim.

Testin Kuralı:
Ellerimiz resimdeki pozisyondayken uçları birbirine değen parmaklarımızı sırasıyla birbirinden ayıracağız. iki parmağı birinden ayırırken diğer parmaklar birbirinden asla ayrılmayacak.
Ayrılan parmakları tekrar birleştirip sonra sıradaki parmakları birbirinden ayıracağız. orta parmak kendimizi simgelediği için onları ayırmıyoruz.
Bu şekilde yaptığınız zaman dördüncü parmaklar olan yüzük parmaklarının birbirinden ayrılmadığını göreceksiniz.
Annemiz, babamız, kardeşlerimiz ve çocuklarımızdan hayatın belli bir bölümünden sonra ayrılırız
ama hayatımızın gerçek aşkıyla ömrümüzün sonuna kadar beraber kalırız.
dördüncü parmakların ayrılmaması bunu temsil ediyor ve bu sebeple yüzük parmağı oluyor.

1657
Dünyanın 34 ülkesinde Türk şehitliği bulunuyor
 
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in Türk şehitlikleriyle ilgili soru önergesini cevapladı. Buna göre, Malta'dan Hindistan'a kadar çok geniş coğrafyada Türk şehitliği bulunuyor. 
 
Dünyanın dört bir yanında hüküm süren Osmanlılardan geriye tarihî ve kültürel eserlerle birlikte şehitlikler de kaldı. Malta'dan Hindistan'a kadar çok geniş ve farklı coğrafyada Türk şehitliği bulunuyor. Bunlardan en ilginci Myanmar'daki Türk şehitliği. Myanmar'a, 1. Dünya Savaşı'nda giden Türk askerlerinden 1500'ü geriye dönemeyerek şehit düştü ve o topraklarda gömüldü.
 
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in Türk şehitlikleriyle ilgili soru önergesini cevapladı. Gül, Türk şehitliklerinin sayısına ilişkin bilgiler aktardı. Gül'ün verdiği bilgilere göre dünyanın 34 ülkesinde "Türk şehitliği" bulunuyor. Bu ülkeler şunlar: Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Filistin, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İsrail, İtalya, Japonya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Letonya, Libya, Lübnan, Macaristan, Malta, Mısır, Myanmar, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suriye, Suudi Arabistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan.
Türk şehitliklerinin bulunduğu ülkeler arasında en dikkat çekici yer Myanmar. İsmi ve nerede olduğu pek bilinmeyen Myanmar, Güneydoğu Asya'da Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş ile Tayland arasında yer alan bir birlik olarak geçiyor. Bu az bilinen ülkede bin 500 Türk askeri yatıyor. Türklerin buraya gidişi ve kalışı da ilginç. Eski adı Burma olan Myanmar'a İngiliz sömürgesi olduğu 1915 yılında 12 bin Türk askeri gitti. Yıllar süren esaret dönemi boyunca salgın hastalıklar ve ağır çalışma şartlarından dolayı 1.500 asker şehit düştü. Askerlerin bir bölümü Türkiye'ye dönerken, kalanlar için "Türk şehitliği" yapıldı. Şehitlikte Türkçe olarak, "Birinci Dünya Savaşı'nda Irak, Suriye, Filistin ve Arabistan cephelerinde Osmanlı ve İngiliz orduları arasındaki çarpışmalar sırasında İngilizlere tutsak düşerek Burma'ya getirilen ve burada vefat eden aziz Türk askerlerinin anısına." ifadesi yer alıyor.

1658
Hayata Dair Yazılar / KISSADAN HİSSE: 101. VURUŞ
« : 13 Mart 2007, 20:51:37 »
''Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim.
Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz.

Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. işte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.''

Jacob RIIS


 Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

1659
Hayata Dair Yazılar / KEDİSİ OLAN KADINLAR
« : 13 Mart 2007, 20:29:06 »
Kedisi olan kadınlar
 
Kediyle yaşayan kadınlar farklıdır. Aslında kediyle yaşayan erkekler de farklıdır. Onları diğerlerinden ayırmak gerekir.

Zaten kendilerini belli ederler. Sonra anlatırım ama kısaca, öküz olmazlar.

Fakat kedili kadınlar, iyi mi kötü mü tartışılır ama dedim ya, farklıdırlar.

Onları diğerlerinden ayıran birçok özellik vardır ama en önemlisi şudur:

Sevgi arsızı olurlar.

Bu yüzden onlarla yaşamak, anlaşmak kolaydır. Biraz sevgi, ilgi için çok fedakârlık yaparlar.

Alışıktır çünkü.

Karşılıksız sevmeyi öğrenmiştir.

Ama nereye kadar?

Nereye kadar biliyor musunuz?

Kedisine laf söyleyene kadar... Yani kedi sevmiyorsanız başından o kadınla ilişkiye girmeyin.

Açık söyleyeyim, kaybedersiniz.

Hiç şansınız yok.

HEM DE KENDİ BANYOSUNDA!
Hele hele onu asla bir seçim yapmak zorunda bırakmayın.

Sakın ama sakın ha, bir kadını bu tercihi yapmaya zorlamayın. Kedisi olan bir kadın sizin için çok fazla fedakârlıkta bulunabilir.

Ama şunu bilin ki öyle bir durumda sizi seçmez.

Evet. Sizin için onca zorluğu yüklenen o kadın, sizi seçmez.

Ha, Nasıl olsa onu saf dışı bırakırım diye de cinlik yapmaya kalkmayın. Kediyi yani...

Aklınızdan bile geçirmeyin bunu.

Onu saf dışı bırakacağım derken kendinizi kapının dışında bulursunuz.

Boxer Dergisinde okudum, Hayvansal dürtü adlı sayfada akıl veriyorlar:

Sevgilinizin kedisini nasıl saf dışı bırakırsınız?

Aslında tıpkı sayfa ismi gibi hayvansal dürtülerinize kulak verirseniz, sonradan olma kurnazlığınıza yenilmezseniz sorun çıkmaz.

Ama yook, ben bu önerileri deneyeceğim derseniz, başınıza gelecekleri ben size anlatayım.

Diyorlar ki:

Onu tuvalete götürün ve ıslatın. Kediler sudan nefret ettikleri için bu cezaya boyun eğip size saldırmaktan vazgeçecek. Bir süreliğine onu tuvalete kapatabilirsiniz.

Aslında susacaksın, bırakacaksın kediyi ıslatsın. Hem de kendi banyosunda! Sonra da seyredeceksin; önce kedinin onu nasıl paramparça ettiğini... Direkt kafasına yapışarak... Sonra da kadının onu, hem de o halde kafasına kafasına vurarak nasıl kapı dışarı ettiğini...

Seyredeceksin. ..

O İŞİ YAPTIRMAZ
Kediler kindar ve zeki hayvanlardır. Sevgiliniz tuvaletten gelen miyavlamaları duyunca korkmanıza gerek yok. Siz kadehleri tazelerken kedi onun kucağına yerleşir.

Sen öyle san. Ne kadehi, ne kucağı... Sen korkudan sevgilinin kucağına çıkma yeter. Aşkım yaa... Durup duruken üzerime atladı yaa... Al yaaa... Al onu, kapat!

Söylesenize, böyle ağlayan adamla kim, ne yapar ki?

Yatak odasına geçtiğinizde sizinle yatmak isteyecektir, onu kapının önüne koydurtun.

Baştan söyleyeyim, sizi rahat bırakmaz. Sürekli miyavlar, patilerini kapının altından tıkır tıkır çıkarmaya çalışır. Huzursuz olursunuz yani. Zaten kinlenmiş hayvan. Size o işi yaptırmaz söyleyeyim. O yaptırsa, kadın yaptırmaz.

Hiçbir şey fayda etmiyorsa ona taze mama verin. Kediler mama için dünyayı bile satacak şerefsizliktedir.

Sensin şerefsiz. Kedinin şereflisi şerefsizi mi olur be adam?

Hiç şansın yok. Baştan iyi davranacaktın. Artık kıstırdığı yerde harcar seni, ona göre...
 
Dilek Önder

1660
Forum Oyunları / ALTTAKİNE BİR ŞEY ÖĞRET!
« : 13 Mart 2007, 19:27:30 »
arkadaşlar bu oyunda herkes alttaki arkadaşımıza yeni öğrendiği ya da zaten bildiği bir bilgiyi yazacak. böylece belki de bir çok konu hakkında eğlenirken öğrenmiş olacağız. bu bilgiler herhangi bir konu hakkında olabilir tabi ki...

ilk bilgi benden:

dünya kadınlar gününü bir çoğumuz diğer özel günler gibi eğlenceli bir gün olarak algılar ve buna göre de kutlarız. oysa bu gün, 1908'de avrupa'da 129 çalışan kadın çalışma koşullarının kolaylaştırılması, kendilerine doğum izni, tatil vs. izinler verilmesini talep etmiş, ancak işverenlerinden bu taleplerine karşılık alamamışlardır. hatta işverenler bununla yetinmeyip bu kadınları -protestolarını ve fikirlerini daha fazla kadına ulaştırmamaları için- bir fabrikaya kapatıp diri diri yakarak öldürmüşlerdir. işte 8 Mart bu yüzden dünya kadınlar günü olarak kabul edilmiştir. yani bu 129 kadının anısına düzenlenen bir gündür 8 mart dünya kadınlar günü...

Sayfa: 1 ... 164 165 [166] 167 168 ... 171