Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - edepli

Sayfa: 1 ... 25 26 [27] 28 29 30
261
Memleketimiz Köşesi / Güzel memleketim Keşan ve sahilleri
« : 05 Mayıs 2008, 20:15:39 »
Kendi kendini temizleyebilen körfez: Saros

Sanayiden uzak kalabilen "şanslı" sahillere sahip olan Saros, Edirne'den yaklaşık 150 km., İstanbul'dan yaklaşık 250 km. uzaklığıyla yaz aylarının gözde tatil beldelerinden biri olarak her geçen gün daha fazla ilgi çekiyor...

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Coğrafi konum

Trakya topraklarının Ege denizindeki kıyısı Saros körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Saros körfezi su altı akıntılarının fazla olması, herhangi bir büyük yerleşimin ve sanayileşmenin olmaması sebebi ile Ege denizinde yer alan en temiz bölgelerden biridir. Ve iddia şudur ki; Saroz Körfezi dünya üzerinde kendi kendini temizleyen 3 denizden biridir.

Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alan Saros Körfezi'ni, güney ve doğusundan Çanakkale ilinin Gelibolu ve Eceabat ilçeleri, kuzeyini ise Edirne ilinin Keşan ve Enez ilçeleri çevreler. Körfezin Gelibolu yarımadası tarafında olan güney bölgeleri yerleşime olanak vermez. Çoğunlukla yerleşim doğu ve kuzey bölgelerinde yer almaktadır.
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
İlk çağlarda Xeros ve Melas olarak bilinen Saros körfezinin tüm kıyıları boyunca herhangi bir büyük yerleşim merkezi ve sanayileşmenin olmaması kadar su akıntılarının fazlaca olmasının Saros Körfezi'nin her zaman temiz kalmasını sağladığı bilinmektedir.

Saros Körfezi'nin kendi kendini temizleyen 3 denizden biri olduğu son yıllarda dillerde dolaşan iddialardan biridir. J.J. Cousteu’ya atfedilen bu iddianın gerçek yönü bilinemese de, gerçek olan, Saros Körfezi'nin Ege’nin temiz bir denize sahip sahillerinden biri olduğudur.

Saros Körfezi’nin Edirne ili sınırları dahilindeki 75 kilometrelik kuzey kıyılarında sahille iç içe kurulmuş ve sürekli yaşanan bir yerleşim merkezi yoktur. Ancak kıyılara yakın bulanan köylerin adları ile anılan yazlık yerleşimler mevcuttur.
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Keşan ilçesi sınırları içinde kalan Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla yerleşimleri; Enez ilçesi sınırlarında kalan Karaincirli, Vakıf, Büyükevren, Sultaniçe, Gülçavuş ve Enez ilçesi sahil kısmında yazlık yerleşim bölgeleri mevcuttur.

Yazlık bölgeler

Bu yerleşimler içinde en büyükleri Enez sahili, Erikli sahili ve Yayla sahilidir. Turizm amaçlı yoğun bir tesisleşme olmamakla beraber, Enez sahilinde ve Erikli sahilinde oteller bulunmaktadır.

Tüm sahil boyu yerleşimlerinde küçük pansiyonlar ve sezonluk/haftasonu ev kiralamak ***ifli bir tatil için diğer olasılıklardır. Çoğunlukla asgari eşyayı içinde bulunduran evlerde, temiz olmak kaydıyla, rahat etmek mümkündür.

Saros körfezinde hakim olan rüzgar kuzeydoğudan esen poyrazdır. Kuzey yakasında kalan yerleşimlerin arkasında gelen rüzgar sebebi ile genelde az dalgalı bir ortam bulunur. Sezon sonuna doğru lodos rüzgarı sebebi ile dalgalanma artsa da boyu en fazla 2 metre kadar olmamaktadır.

Balıkçılık ve avlanma

Ege Denizi'nin tuzluluk oranı en yüksek körfezlerinden biri olan Saros Körfezi'nde, küçük akarsuların taşıdığı besin tuzları sayesinde zengin bir balık çeşitliliği görülmektedir.

Zengin balık çeşitliliği sayesinde amatör olta ve ağ balıkçıları ***ifli anlar yaşarlar. Mevsimine göre çipura, lüfer, barbun, mercan, karagöz, levrek, kefal ve ahtapot gibi denizde yaşayan türler Saros körfezinde bol miktarda bulunur.

Bunun yanında Saros sakinleri her akşam üstü kayıkları ile uskumru ve istavrit için çapari oltaları ile avlanmaktan geri durmaz ve çoğunlukla akşamları balık ***fi yaşarlar.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Gökçetepe:

Keşan’ı Çanakkale yolu ile 8 km geçip Çamlıca tabelasından sapılarak küçük bir köy olan Bahçeköy’ün içinden sola doğru girildikten sonra yaklaşık 15 km gidilir. Çamlıca Beldesi’nin içinden geçildikten 15 km sonra Gökçetepe köyüne varılır. Ancak sahil kesimine varmak için yaklaşık 5 km daha gitmek gerekir. Yol tüm ulaşım boyunca asfalt kaplıdır. Gökçetepe, Saros Körfezinin korudağı etekleri ile buluştuğu nokta da yer alır. Mavinin ve yeşilin birleştiği güzel ve şirin bir sahil yerleşimidir. Otel mevcut değildir. Pansiyonlar bulunur. Ayrıca deniz kenarında çam ormanları içinde Orman Bölge Müdürlüğüne ait bir dinlenme kampı bulunur.

50 hektarlık alan günübirlik, çadırlı Kamp ve karavan kampı olarak planlanmıştır. 24.0 Hektarlık kısmının gelişim planı yapılmıştır. Çadırlık ve karavanların alanı 228 birim olarak planlanmıştır. Kapasitesi 1140 kişi /gün dür. Günübirlik alan 1150 kişi/gün kapasitelidir. Böylece aynı gün içinde 2290 kişiye hizmet verebilmektedir.
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Yayla:

Yayla sahili Saros Körfezinin büyük yerleşimlerinden biridir. Otel bulunmaz ancak pansiyonlar ve haftalık- aylık olarak kiralanan bir çok müstakil evler mevcuttur. Her ne kadar uzun kumsalları, pek işe yaramayan ve yeni yapılan balıkçı barınağından dolayı oldukça büyük zarar görse de hala güzel ve temizdirler.

Yayla sahiline ulaşım Enez yolu ile sağlanır. Enez yoluna girildikten 25 km. sonra sola dönülerek 8 km sonra Yayla köyüne varılır. Yayla köyünden 3 km sonra ise Yayla sahil yerleşimine ulaşılır.

Yayla sahiline Erikli sahili üzerinde ulaşım mümkün olmakla birlikte bu yol sadece Erikli Yayla sahilleri arasındaki ulaşımı sağlayan stabilize yoldur.
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

262
Önemli Günler ve Mesajlar / Hıdrellez (6 MAYIS)
« : 05 Mayıs 2008, 14:35:56 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Genel Olarak "Hıdrellez"

Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır. Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.

Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6 Mayıs Günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir olaydır.

Hızır ve Hıdrellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği görülmektedir.

Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış; zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu ya da peygamberdir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özellikler şunlardır:

Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
Hızır, bu nitelikleriyle mitoloji dünyasının kendilerine üstün yetenekler atfedilen tanrılarını hatırlatmaktadır.
Ülkemizde Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs tarihinde kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü olarak kutlamaktadırlar.

Mevsimlik bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınır.

Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.

Hıdrellez kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.

Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.

Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir. Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”, Denizli ve çevresinde “bahtiyar”, Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilir. Törenler baharda doğanın ve tüm canlıların uyanmasıyla eş anlamlı olarak insanların da talihlerinin açılacağı inancıyla, şanslarını denemek için yapılır. Hıdrellezden bir gece önce bahtını denemek ve kısmetlerinin açılmasını sağlamak isteyen genç kızlar yeşillik bir yerde veya bir su kenarında toplanırlar. İçinde su bulunan bir çömleğe kendilerine ait yüzük, küpe, bilezik gibi şeyler koyarak ağzını tülbentle bağladıktan sonra bir gül ağacının dibine bırakırlar. Sabah erkenden çömleğin yanına giderek sütlü kahve içip ağızlarının tadının bozulmaması için dua ederler. Ardından niyet çömleğinin açılmasına geçilir. Çömlekten içindekiler çıkarılırken bir yandan da maniler söylenir. Buna göre eşyanın sahibi hakkında yorumlar yapılır. Hıdrelleze özgü bu uygulama temelde bu şekilde yapılmakla birlikte, yörelere göre bazı farklılıklar da gösterebilmektedir. Son zamanlarda ise bu tören yalnızca evde kalmış kızların kısmetini açmak amacıyla yapılmaktadır.

Sonuç olarak, Anadolu’da hala görkemli törenlerle kutlanan Hıdrellez Bayramı insanlık tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Farklı zamanlarda, farklı isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak mümkün olmaktadır. Baharın gelişi ve doğanın canlanması insanlar tarafından bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmıştır. Böylece bir bahar bayramı olan Hıdrellez evrensel bir nitelik kazanmıştır.


263
BENDE TRAKYALIYIM AMA BÖYLE KONUŞMAYI BECEREMİYORUM

Trakya Beddualari
Şarap Şişesinde Boğulasin bea
Allah Belacini Kaldirsin
İçmeden geberesin bea
Allah Tepeciğinden vurmasin emi
Allah Bacaklarini ters döndüreverir insallah
Gözü Kör olmayasica
Ramazan'da geberesin
Toprağa erken giresin
Damadi kör olasica
Kemiciklerin sızım sızım sızlasin
Bahsur olasica
Trakya Usulu Konusmalar
Bir Gün Durakta bekliyordum.Bi yaşli dede torununa cips almasi icin para wermiş galiba torunuda koşarak gelio elinde para ama cips almamis.
Dede:Çitos Alcanida bea? Sözlükte bu sözlerden hic birisi yok yaw Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Benzinlikten fiş kestiler arabamin plakasi benim 22 HS 564 Ama fişte yazan Plaka 22 AS 564
Meyhaneden Konusmalar
Hasan:Layn Olm şişenin Dibini görelim mi
Osman:Asan Olm geberivermeyelim beya
Hayri:Koy Döt'e bee Kaktiriverelim işte
Kazim:Layn Gari biçer beni cok çakmiyalim
Gökhan:Aydarim ben bee hadi kaktiriver bakalim
Ali:Şişenin dibini görmeyen babannemin kocasi gibi olsun mu bea
Murat:Olsun beeeyaaa
Serhat:İçelim Büle hayata beeaaa
Mahmut:Hadi Hadi Hadi şappii şappii
Tacettin:Rinaaa Rinaa Rina
Tabii Trakyanin Meyhanelerinde bundan daha fazla isim var ama şimdilik böyle Eeee bide Meyhane sonunda cikarken konusmalar var
Hasan:Bu hesap Fazla değil mi bee
Osman:Bu meyhaneci bize kaktirmis gibi hesapta
Hayri:Yarayim kızanın kafasini
Kazim:Geçen günlerdede bunun kızani bana böle hesap gömdü Yeni Raki şişesiyle bi godum kafasina ümmünü deldim
Gökhan:İndirelim camlari bea
Ali:Kariyi bırakirim içkiyi bırakmam bee.Ama bu meyhaneci 2paralik zewkimin icine sıçıverdi beee.Ben Gidiom
Murat:Toynani yaralim bu meyhanecinin
Serhat:Lan ben mazotu galiba cok kacirdim Motordan sesler gelio
Mahmut:Şşşt Meyhaneciyi bırakında bu yan masadi lavuklar kaş göz yapio gibime geldi benim
Tacettin:Atlayalim mi Mahmut abi
Haydar:Bırakın Allahindan bulsunlar beaaaa
Tabii kimse AYDAR'i dinlemez cam çerçeve kapi masa hic birşey kalmaz meyhanede.





Ayata Ep Aykiri Ep Aykiri Gideriz
Çünkü Biz Edirne Çingenesiyiz
Şarabi Çekeriz Yerimizde duramaz Ep eyleniriz
Atariz göbecikleri Yatariz yan gelip
Akşama Para bulursak beaa
Vururuz Raki'nin dibine
Yanindada balik
Eeyy babalik cal ordan 8-9 roman avasi
bulalim kendi avamizi



 İki gemi yan yana aydayabilir misin ? Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
 Yarim benim sevdama dayanabilir misin ? Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
 Güzelim Allah !!! Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
 Severim Vallah Billah!!![/color] Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

264
Hayata Dair Yazılar / ÇİNGENELER
« : 05 Mayıs 2008, 13:57:47 »
Çingeneleri bulunduğu her toplum genel olarak küçümser. Onlara; esmer vatandaş, arabacı, kıpti, poşa, köçer, mutrip v.s. der. Daha çok Avrupa’da ve Asya’da bulunurlar. Tarihleri hakkında çok bilgi yoktur. Anayurtlarının Hindistan olduğu kabul edilir. Hindistan’ın ise Kuzey Batı’sı Pencap Sind bölgesi Çingenelerin esas vatanı sayılıyor. Yedi iklim dört kıtayı buradan yayıldıkları ifade edilir.

Hindistan’dan İ.S. 800 yıllarında göç yolu ile çeşitli ülkelere dağıldıkları yazılır. Anadolu’ya ise İ.S. 1300 lerde geldikleri çeşitli tarihi kayıtlarda bulunuyor. Balkanlara Anadolu’dan geçtikleri varsayılır. Dünya üstünde bugün en fazla nüfus yine Hindistan’da bulunuyor. Hindistan parlementosunda çok güçlü bir parlamenter grupları bulunuyor. 1300-1400 yıllarında Anadolu’ya geldiklerinde Anadolu’da Beylikler dönemi yaşanıyor. Osmanlı kuruluş ve genişleme sürecini yaşıyor. Ama bir zaman sonra Balkanlar’ın Osmanlı hakimiyetine girdiği dönem Çingeneler, RumeliEyaletine bağlı Çingene Sancağı kuruyorlar ve içişlerinde bağımsız bir sancak olarak yaşıyorlar. 16. yüzyılda kurulan Çingene sancağının beyi ise, “Miri Kıptiyan”dır. Çingene sancak beyinin görevleri arasında sancağını en iyi şekilde yönetmek, sancağın güvenliğini sağlamak, vergileri devlet adına toplamak, gerektiğinde orduya asker toplamaktır. O sırada Çingene müselimleri 300 ocaktan oluşuyordu.Her ocak 5 kişiydi. Toplam bu sayı 1500 ediyor.Balkanlardaki ve İstanbul’daki Çingeneler bu sancağa bağlı idiler.

5 Eylül 1990 tarihinde Almanya’da çıkan “Der Spiegel” adlı haftalık dengi Avrupa’da bulunan Çingenelerin nüfus dağılımını şöyle veriyor: Avrupa’da 7.101.500 (Yedi milyon yüz bir bin beşyüz) Çingene nüfus bulunuyor. Bu sayının %60, Balkanlarda yaşıyor. Ülkelere göze dağılımı.

 

Romanya                                :        800    bin

Bulgaristan                            :        800    bin

Yogoslavya                           :        800    bin

Çekoslavakya                        :        600    bin

Macaristan                            :        500    bin

Türkiye                                   :        500    bin

İspanya                                  :        500    bin

Eski SSCB                              :        260    bin

Fransa                                    :        250    bin

Portekiz                                  :          92    bin

Yunanistan                            :          90    bin

İtalya                                      :          80    bin

Almanya                                :          75    bin

Arnavutluk:                           :          62    bin

Polonya                                  :          50    bin

İngiltere                                  :          50    bin

Belçika-Hollanda –

Danimarka-Lükenburg         :          30    bin

İsveç, Norveç, Finland        :          26    bin

Avusturya                             :          16    bin

İrlanda                                    :          15    bin

İsviçre                                    :            5    bin

 

Kanada, G. Afrika, Avustralya, Japonya’da bulunan Çingeneler Avrupa ve Asya ile toplanırsa bu sayının yaklaşık 15 milyon olduğu ifade ediliyor.Bu sayı çok ciddi bir rakam sayılır. Avrupa’daki ve Asya’daki birçok ülke nüfusundan daha büyük bir Çingene nüfus sözkonusu oluyor. Yani Çingeneler dünyanın her tarafına yayılmış bir halk.

Dünyada Çingeneler’in en rahat yaşadıkları yer Makedonya oluyor. Bazıları bu ülkeye “Çingene Cenneti” diyor. Makedonya’da Çingeneler’in televizyon yayınları, radyo yayınları, dergi ve gazete yayınları var.Birde siyasi partileri var. Çingene Partisi’nin adı ise Rom Partisi başkanı ise, Faik Abdi. Faik Abdi 1991’den beri Makedonya parlementosunda parlementer.

Türkiye’de Çingeneler’in coğrafi dağılımına baktığımızda İstanbul ve çevresi 1. sırada gelir. İstanbul’da; Balat, Karagümrük, Kasımpaşa, Sulukule, Küçükbakkalköy, Üsküdar-Selamsız. Trakya’da ise, Edirne, Kırklareli sayılabilir. Bunu, Adapazarı ve Bursa izler. Adana’da; Aksu Ovası, Serik önde gelir. Ayrıca; Zonguldak, Denizli, Uşak, Konya, Antalya, Eğridir, Burdur, Hakkari, Mardin, Siirt, Van, Niğde dışında Doğu Anadolu’da dağınık göçer guruplarda yaşamlarını sürdürüyor. Çingeneler’de aşiret sistemi devam ediyor. Yerleşik çingeneler, göçer çingenelerle anlaşamıyorlar. Örneğin; Mıtrıp Çingenesi ile Karaçi Çingenesi asla evlenmez. Evlilikler kendi içinde olur. Yabancı ile evlilik olmaz.

Meslek olarak; falcılık, sepetçilik, kalaycılık, müzisyenlik, elekçilik, demircilik, çiçekçilik, atçılık, bohçacılık, eskiden ayı oynatıcılığı yaparlardı.

 

ÇİNGENELER’DE DİL ve DİN

 

Çingeneler, Çingenece konuşurlar. Rumeli’de, İstanbul’da, Doğu ve GüneyDoğuAnadolu’da Çingenece konuşulur. Bazı bölgesel farklılıklar var. Anadolu’da Türkçe, Yunanistan’da Rumca, kelimeler var. Sadece Türkçe konuşanı yok. Çingenece, Farsça, Kürtçe, Türkçe yardımı ile konuşuluyor. Doğu’da Poşaların konuştuğu dil Ermenice’nin Çingence lehçesi sayılıyor. Samsun’da bir Trakya şivesi Çingenece konuşuluyor.

Çingenece, Hint-Avrupa dil grubunun Hint-Ari (satem) koluna dahil ediliyor. Üç ana lehçesi var. Asyalı, Avrupalı ve Ermeni. Doğuda müzisyen bir grup olan Matrip Çingeneler Kürtler’le yakın ilişkiler içinde bulunuyorlar. Kürtçe konuşuyorlar. Hakkari’deki bütün davulcuların, zurnacıların Mıtrup olduğu sanılıyor. Mıtrıp Çingeneler ile Kürtler arasında sıkça evliliklerde oluyor.

Yerleşik Çingeneler’in büyük çoğunluğu eskiden Hıristiyan’dır. Göçebelerin ise çoğunluğu sözde de olsa İslamiyeti kabul etmiştir. Ama dinsel inancın uygulamasında oldukça liberal oldukları gözleniyor. Din ile fazla araları yok. Dini kurallardan haberleri yok. Buna karşın kendi gelenekleri daha canlı yaşıyor. Bahar şenlikleri olan KakavaTörenleri, Kakava’nın kurban edilmesi törenleri çok sıkı her yıl yapılıyor. 6Mayıs’dan sonraki pazar günü kutlanan KakavaTörenleri olabildiğinde suya, denize girilerek yapılıyor. Çılgınca eğleniliyor.

Van’daki Çingeneler’de, Müslüman, Tokat’takiler’de Hıristiyan, Güneydoğu’daki Cuki inancında olanlarda, İsmaili ve Alevi inancı benzeri semboller görülüyor. Doğu’daki Mıtrup Çingeneler de ise Şafiilik mezhebi etkisi var. Eski dinleri’ne Romania, tanrılarına DELadı verilirmiş.

Kırklareli, Şeytan Deresi’nde her yıl 6 Mayıs’tan sonraki ilk pazar günü yapılan tören 3 gün sürer. Sabah erkenden eskiden katılanların çırılçıplak suya girdikleri de anlatılır. Töreni çeribaşı yönetir. Her şey bir düzen dahilinde olur. Bir taşkınlık yapılmaz. Mitolojiye göre; bugün Mısır’da zulüm görenlerin mucizevi şekilde kurtulmalarının yıldönümüdür. Firavun askerlerinin ise suda boğulması anısına yapılır. Anadolu’da yapılan Hıdırellez ile aynı tarihte yapılır.

 

 

ÇİNGENE OLMAK

 

Çingene olmak çok üzgün bir toplumsal yapılanmadır. Dünya’da nerede ise Çingene’nin olmadığı ülke yok, her ülkenin kendi Çingenesi var. Mısır Çingenesi, Polonya Çingenesi, Bulgar Çingenesi gibi. Çingeneler genelde rahat bir toplum. Dünya umurunda olmayan bir toplum, Dünyaya, dünyadaki siyasi ya da dinsel düzene ilişkin müdahale diye bir sorunu olmayan bir toplum. Ufak tefek didişmeleri dışında dünya insanları ile bir sorunu yok Çingenelerin. Birde kendileri dışındaki dünya onları rahat bıraksa daha sorunsuz olacak yaşamları. Türkiye’de de 81 ilin 81’inde de ilin bir kenarında köşesinde az-çok biraz Çingene mutlaka vardır. Her ilin kendi Çingenesi var yani. Türkiye’de yaklaşık 500 bin dünyada 15 milyon Çingene nüfus var. Çingene nüfusunun bu yapısı birlik olmayıp dağınık olmanın ne demek olduğunu anlatmak için gösterilecek en çarpıcı örnek sayılır.

Çingeneler sosyolojik olarak etnik bir ayrım ifade ediyorlar. Ortak paydaları Çingene olmak. Dinsel farklılıkları var. Dil farklılıkları da var. Ama ortak kimlikleri Çingene olmaktır. Çingenelik ortak bir kültürün bir kimliğin adı olmuş.

Çingeneler bir devlet kurmadıkları halde bu konuda mevcut oluşuma müdahale diye birşey düşünmedikleri halde taraf olmadıkları halde birçok savaşın acı faturasını ne yazık ki, ödemek zorunda da kalmışlar. İşte bunlardan birisiHitler Almanya’sı sırasında başına gelenler. 11 Aralık 1942’de Ss şefiHimmer’in çıkardığı yasa; “çingenelerin topyekün imhası” adını almış. Almanya’da gaz odalarında Faşistler tarafından 500 bin Çingene gaz odalarında yakılıyor. Savaş bittiğinde Almanya dışında katledilen Çingeneler’in sayısı 240 bine ulaşıyor. Fransa’da 15 bin, Polonya’da 35 bin Rusya’da 40 bin, Yogoslavya’da 28 bin Çingene katledilmiştir.

Çekoslovakya’da yaşayan 800 bin Çingenenin parlementodaki temsilcisi Av. Emil Scula, ülkesindeki Çingene sevgisini şöyle anlatıyor. “Çekler Slovaklara, Moravyalılar ise bu iki ulusa bir dakika bile tahammül edemezler. Ama hepsinin ortak olduğu bir tek nokta var. Üç ulusda Çingenelerden nefret ederler.”

Son yıllarda çeşitli ülkelerde Çingene örgütleri kuruluyor. Macaristan, Çekoslovakya, Bulgaristan v.s. Türkiye’de de; Romanlar Kültür ve Dayanışma Derneği, “Çingeneler Derneği” gibi dernekler kuruldu. Çingeneler Türkiye’de yurttaş olarak geçmişte ve günümüzde devlete sorun çıkarmayan bir toplumsal kesimdir. Ama buna karşın “Anti Çingene Yasa” ne yazık ki Türkiye’de de yasalara da girmiş bir olgudur. 1930 Hitler Almanya’sının bu icadı 1934’de çıkan 2510 sayılı İskan kanununda şöyle yer almış. “Türk kültürüne bağlı olmayanlar, anarşistler, çingeneler, casuslar… göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilmezler.”

Bu yasanın ağa babası olan Alman faşistleri Almanya’da “soylarında üç kuşak ötesi çingene kanı taşıyanlar” bulunarak imha edildi.

Ülkenin en lüks gazinolarında; Çingene kökenli Adnan Şenses, Kibariye, Güllü, Sibel Can ağzı açık bir tarzda zevk içinde dinleniyor. Ama Bulgar yönetiminin zulmünden Türk soydaşlarla birlikte trenlere dolup Kapıkuleye gelen 360 Çingene Kenan Evren-Turgut Özal döneminde 1980’li yıllarda sınırdışı edilebiliyor. Çingenler için bu yasak bugünde devam ediyor.

 

 

KAYNAKLAR

 

•    M. GÖKGİLGİN: İslam Ansiklopedisi 1945 Ankara

•    P. A. Andrews: Türkiye’de Etnik Gruplar 192 İstanbul

•    Nazım Alpman, Çingeneler, 1993 İstanbul

•    Osman Cemal Kaygılı, Çingeneler, 1997 İstanbul

•    Şehmaz Güzel, Çingeneler

•    Melih Duygulu, Çingenemüziği, Birikim S. 71-72

•    Zaharyan Stangu-Çingenem, 1968 İstanbul

•    Prof. Dr. Ali Arayıcı, Çingender, 1999 İstanbul


265
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Hızlı yaşlanma hastalığına yakalanan 15 aylık Zach için tıp dünyası seferber oldu. Bir yılda 7 yıl birden yaşlandıran hastalığa çare bulunmazsa Zach 13’ünde 91 yaşına gelmiş gibi ölecek

ABD’nin Lexington kentinde yaşayan Pickard çifti, 6 Ocak 2007’de uzun süredir hayalini kurdukları bebeklerine kavuştu. Zach adını verdikleri bebek, dört hafta erken doğmasına rağmen 2.7 kilogram ağırlığı ve 48 santimetre boyuyla normal sayılabilecek ölçülerdeydi. Ancak doğumdan birkaç ay sonra anne Tina oğlunun vücudunda tuhaf lekeler görmeye başladı. Doktorlar bu lekelerin sırrını uzun süre çözemedi.


Tedavisi şimdilik yok

Aralıkta Cincinati Üniversitesi’nde yapılan testler sonucunda Zach’ın dünyada 8 milyon çocuktan birinde gözüken progeria hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Halk arasında erken yaşlanma hastalığı olarak bilinen progeria’da vücut normalden yaklaşık 7 kat daha hızlı yaşlanıyor. Bu nedenle hastalığa yakalanan çocuklar ortalama 13 yaşına kadar yaşayabiliyor. Pickard çifti, bilinen bir tedavisi olmasa da Zach’ın kurtulacağı umudunu kaybetmiyor. Tek hayalinin oğlunun okula başlayacağı günü görmek olduğunu söyleyen anne Tina, “Bir yandan onu mutlu etmeye çalışırken, bir yandan da onun ve sizin aslında ne kadar büyük bir savaş verdiğinizi düşünüyorsunuz. Umarım Zach’ın bu hastalığa yakalananlara umut verecek bir hikayesi olur” diyor. Haftada iki kez sıcak havuzda terapiye giren Zach bir yandan da 28 çocuk üzerinde uygulanan protein tedavisinin denemelerine katılıyor. Tedavi Başarılı olursa Zach gibi çocuklar için umut doğacak.

266
Anketler / CEP TELEFONUNUZUM MARKASI NE ACABA?
« : 04 Mayıs 2008, 09:10:09 »
benim telefonum SAMSUNG. YA SİZİNKİ?

267
Anketler / KÖTÜ ALIŞKANLIKLARINIZ?
« : 04 Mayıs 2008, 09:04:25 »
ARKADAŞLAR KÖTÜ ALIKANLIKLARINIZ VAR MI ACABA? BEN İKİSİNİDE KULLANMIYORUM. YA SİZLERİN???

268
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.Linki Görebilmek İçin Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap veya Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Donkey Xote (Don Kişot)

Konusu:
Donkey Xote: Bu gerçek bir macera komedi filmi. Eşek Rucio, Don Kişot'un gerçek hikayesini anlatır ve onun deli olmadığını, aslında çok zeki, tutku dolu ve heyecanlı biri olduğu fikrini savunur. Bu noktadan sonra Don Kişot, Kişot'un en iyi arkadaşı, silahtarı ve kasabanın en zengini Sancho Panza, aslında bir at olmak isteyen Sancho'nun eşeği Rucio ve Kişot'un, ahırından hareket etmek istemeyen sadık binek atı Rocinante'yi Ay Şövalyesi ile düello etmek üzere yola çıkmışken izliyoruz. Eğer Kişot düelloyu kazanırsa Dulcinea'nın gerçek kimliği açığa çıkacaktır.
 
Oyuncular:
Seslendirenler : Andreu Buenafuente (Sancho) , David Fernández (Rocinante) , Sonia Ferrer (Dulcinea) , José Luis Gil (Quijote) , Jordi González (Anlatıcı) , Sancho Gracia (Sansón) , Luis Posada (Rucio)
 
Yönetmen:
Jose Pozo
 

269
Magazin / ORHAN BABA KİME "BABA" DEDİ?
« : 04 Mayıs 2008, 07:33:29 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Orhan Gencebay 'Babalar Günü'nde telefonlaşınca, ikisi de birbirine 'baba' şeklinde hitapta bulunmuş.

TRT1’de Dr. Önder Aytaç’ın sunduğu ’Sensiz Olmaz, Olur mu?’ programına konuk olan Orhan Gencebay, bir kaç sene önce 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i aradığını ve aralarında ’baba’ bir diyalog yaşandığını söyledi.

Demirel’e ’Baba’ şeklinde hitapta bulunan Gencebay, Demirel’den de aynı şekilde karşılık görmüş. İşte Televizyon gazetesinin aktardığı iki babanın Babalar Günü konuşması:

"Babalar Günü’nde Süleyman Demirel babamızı aramıştım, bir kaç sene önce. Zaten hep ararız. Koruması çıkmıştı; ’Merhaba aslanım ben Orhan Gencebay. Babayla görüşebilir miyim?’ dedim. ’Babam hörmetler ellerinden öperim’ dedi koruma, hemen bağladı. Karşıdan bir ses: ’Naber Orhan baba’...
’Babam hörmetler ederim, saygılar sunuyorum, siz nasılsınız?" dedim. ’Ailen nasıl Orhan Baba’ dedi. Şimdi ben ona ’baba’ diyorum o bana ’baba’ diyor.
Tabii ki o ’büyük baba’. Ben de artık ’babayım’ 37 yaşıma geldiğim için!.. Neticede babayla böyle bir konuşmamız oldu, son derece mutlu oldum.
Tabii ona büyük baba demek gerekiyor, o bizim büyük babamız. Biz baba ünvanının ne olduğunu bilenlerdeniz."


270
Magazin / Mor ve Ötesi'ne uğurlama konseri
« : 04 Mayıs 2008, 07:28:07 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Mor ve Ötesi'ni Eurovision'a uğurlama konseri, yarın akşam Garajistanbul'da düzenleniyor.

5-11 Mayıs tarihleri arasında Eurovision 2008 promosyon turnesi kapsamında Gürcistan, Ukrayna ve Azerbaycan'ı ziyaret edecek, 12 Mayıs'ta da Eurovision yolculuğuna çıkacak olan Mor ve Ötesi, yarışma öncesi son konserini yarın veriyor. Konser, Garajistanbul'da Rock 'N Dark Express'in final gecesinde gerçekleşecek.

Sayfa: 1 ... 25 26 [27] 28 29 30
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.