Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - çoban

Sayfa: 1 ... 60 61 [62] 63 64
611
Hiç gece düştü mü üstüne
sen gözyaşın kadar üşürken..
Ay ışığından korkar oldun mu
Kaçtın mı aynalarda ki senden

Zaman aktı mı acımadan
gözlerinin altında çizgi,çizgi
Hiç öptün mü yalnızlığı
dudakların yana,yana
Savruldun mu,içinde ki fırtınalarda
kurumuş bir yaprak gibi

Sen hiç özledin mi
Sevdin mi deli gibi

Sarıldın mı kendine sımsıkı
sevdiğini düşünde sinene alıp
Ve yüreğini uçurumlara atıp
yalın ayak koştun mu gittiğin yeri bilmeden

Hiç gece düştü mü üstüne…
Ya da sen hiç karıştın mı geceye
Gökyüzü saçlarında yıldız,yıldız
Deniz gözlerinde dalga,dalga
Hasret gölgelerde kapkara
ruhuna işledimi ilmek,ilmek

Olmadı mı …

Demek ki sen…
Ne mutluluğun en güzelini
Ne de acının en yücesini
Henüz tatmamışsın
Sen daha…
Sevdalanmamışsın

612
Aşk Şiirleri / bir güzel ki on yaşına girince
« : 16 Mart 2007, 23:58:16 »
bir güzel ki on yaşına girince gonca
Güldür henüz açılır
Onbirinde gonca diye koklarlar
Onikide elma deyip saklarlar
Onüçüncü cevri cefa çekerler
Ondördünde badem şekere benzer
AH
Onbeşinde güzelliğin çağıdır
Onaltıda gören aklım dağıtır
Onyedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır boyu selviye benzer
AH
Onsekizinde hem artırır zarını
Ondokuzda terk eylemiş arını
Yirmisinde gözetip işini karını
Zencirlerden kopmuş aslana benzer
AH
Yirmibeşten sonra bıyıkları buğrulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuzbeşde her günahlar sorulur
Yatana karışmış irfana benzer
AH
Kırk yaşında beller bükülür bağlar
Kırkbeşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağ başına çökmüş dumana benzer
AH
Ellibeşde sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmışbeşde hiç bakılmaz yüzüne
Ahreti gözetir süphana benzer
AH
Altmışbeşden sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Şimdi geldi geçti yalana benzer

613
Aşk Şiirleri / AŞK...........
« : 16 Mart 2007, 22:24:26 »
Bedenimi etle, kemik bilirdim
Sevdanın sırrına ermeden evvel
Çıktığım her yolun, sonu var derdim
Aşkın katarına binmeden evvel

Aşk ile tanıyıp ayı, yıldızı
Aşk ile unuttum kadını, kızı
Can, kurban eder de, duymazdım sızı
Aşkın yarasını bilmeden evvel

Aldandım nefsime, tuzaklar kurdum
Kendi tuzağımda kendimi buldum
Can için cananı, aradım durdum
Canı, cananıma vermeden evvel

Gönüldü bir zaman, yüksekte uçan
Yapraksız, meyvesiz çiçekler açan
Gönüldü aklımı görünce kaçan
Yüreğim aşk ile dolmadan evvel

Kim, deldi dağları, düştü dillere
Kim, seçti zındanı göz göre göre
Kim, kim için ekti aşkı çöllere
Mecnun, Leyla sını görmeden evvel

Sevdadan öteye, boşmuş dilekler
Sevdamla gül açtı, çoğaldı renkler
Azrail, can için boş yere bekler
Aşk aldı canımı, ölmeden evvel

614
Önemli Günler ve Mesajlar / BİR ŞİİRDİR ÇANAKALE
« : 16 Mart 2007, 19:52:06 »
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
3 DAKİKA SONRA ÖLECEKLERDİ.........................................
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Dönmeyi Düsünmediler…...............................................................

615
Genel Kültür / KINALI ALİ DESTANI
« : 16 Mart 2007, 19:25:58 »
Çanakkale Zaferi Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu.

Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. Merakla "adın ne senin evladım" der.

Çocuk "Ali" diye cevap verir. Nerelisin? der. Ali Tokat Zilede' nim der.

"Peki evladım bu kafanın hali ne?" Ali "anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der.

Neden? der komutan. Ali "bilmiyorum komutanım" der: Peki gidebilirsin

Kınalı Ali" der. O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der.

Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardim ister ve hep beraber başlarlar yazmaya.

Ali söyler arkadaşları yazar "sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin" diye baslar. Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır.

Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına

NOT düşer: Alinin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır. "Anacağım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet'e de yakma onunla da dalga geçmesinler der ellerinden öptüm" diye bitirir.

Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle

Gelibolu"ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi.

Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Alinin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere göndermek istemiyordu.

Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vahametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gideceklerini bile bile çaresiz gönderir.

Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur.

Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir.

Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler. (bu mektubun asli Çanakkale müzesinde sergilenmektedir)

Babası anlatır Ali'nin.

"Oğlum Ali nasılsın iyi misin gözlerinden öperim. Selam ederim. dedikten sonra öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin der köyü akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir.

Ali ananında sana diyeceği bir şey var" Anasının söylediklerini yazar: " oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler

Bizde 3 şeye kına yakarlar

1- Gelinlik kıza :gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye

2- Kurbanlık Koç'a :Allah'a kurban olsun diye

3- Askere giden yiğitlerimize: vatana kurban olsun diye.....

gözlerinden öper selam ederim Allah'a emanet olun"

616
Önemli Günler ve Mesajlar / BİR YOLCUYA
« : 16 Mart 2007, 19:21:03 »
BİR YOLCUYA
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

 

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda

İstiklal uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.

 
 Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed'in düşmanı boğduğu sele

Mübarek kanının akıttığı yerdir.

 

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti

Yaptığı bu tümsek, amansız çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN
 

617
ÇANAKKALE ZAFERİ (Kahramanlık Günü )

( 18 Mart )

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir.

Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler. Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzil­li bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlar­dı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildir­di.

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.

18 Mart 1915

İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi.

Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atış­larıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«insan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.

«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»

Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralan­dı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıp­lar vererek : Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.

Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere :

— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ;

— «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı.

Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8-9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu.

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir

618
Resimli Aşk Şiirleri / AŞK BİTERMİ?
« : 15 Mart 2007, 19:24:35 »
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

619
Forum Oyunları / BİR OYUN DA BEN EKLEYEYİM
« : 15 Mart 2007, 12:30:23 »
OYUNUMUZ ÇOK BASİT ARKADAŞLAR
evett üstteki üyeye güzel dileklerde bulunun.
kolay gelsin

620
  Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür bugün okurlarına gerçeklerle kurguları bir araya getiren Mesut Baştürk'ün Tevn Yayınlarından çıkan kitabı 'Esat, Polat ve Azat' tan bir bölüm sundu.

  "Kitap, tam da bugünlerde tartışmaların odağında yer alan Kenan Evren'in devlet başkanı olduğu dönemi anlatıyor.

  Aradan tam 25 yıl geçti.

  Peki bu 25 yıl içinde dünyada ve Türkiye'de neler değişti?" diyen yazar, alıntıladığı bölümün, bu değişimi anlattığını söyledi...

  İşte kitaptan alıntılanan ilginç bölüm:

  " Önde Yüzbaşı Esat, arkasından gardiyanlar içeri girdi. Polat, zincirlere vurulmuş durumdaydı.

  Yüzbaşı Esat sordu:

  - Anlat bakalım, dört gündür iyi düşündün mü? İtiraf et ve kurtul. Sana mahkemede yardım edeceğim evladım. (...)

  - Komutanım, ben bir film şirketiyle sözleşme yapmıştım, filmde tarihsel kişilikleri canlandırıyordum. Film şirketinin bir zaman makinesi vardı. Biniyorsun, seni ışınlıyorlar, hangi tarihe ayarlanırsa oraya gidiyorsun. Sanırım teknik bir arıza oldu. Buraya ışınlandım. Benim geldiğim tarih 2006, sanırım şimdi 1981...

  - Ulan şerefsiz! Deli numarası yaparak buradan kurtulamazsın.

  - Bakın komutanım, şu an 1981'deyiz. Dünya bugünden 2006'ya kadar çok değişti.

  - Ne değişti i..ne?

  - Turgut Özal başbakan oldu.

  - Turgut Özal kim, bu da nereden çıktı?

  - İyi bilmiyorum; ama bildiğim bu. Kenan Evren de cumhurbaşkanı oldu.

  - Olmuşsa iyi olmuş.

  - 1984'te PKK silahlı eylemlere başladı.

  - Ulan i..ne! Yine yalan atıp beni kızdırma. Hem oğlum bu PKK silahı, parayı, adamı nereden buluyor?

  - Suriye'nin para ve silah desteği verdiği söyleniyordu.

  - Bunları geç, başka şeyler anlat.

  - Rusya'da sosyalist sistem yıkıldı.

  - Ne zaman!

  - 1990'ların başında. Gorbaçov'dan sonra başa geçen Boris Yeltsin döneminde. (...) Berlin Duvarı da yıkıldı.

  - Yani şimdi sosyalizm dünyada kalmadı mı?

  - Fidel Castro'nun Küba'sında, bir de Kuzey Kore'de kaldı.

  - Peki, bu Kürtlerin durumu ne oluyor?

  - Kürtler Irak'ta Kürt devleti kurdular.

  - Ne devleti, ulan sen manyak mısın?

  - Vallahi doğru komutanım. (...) Amerika bunlara sahip çıktı.

  - Manyak mısın lan sen? Amerika'nın Kürtlerle ne işi var. Amerika gelecek de bu komünistleri mi destekleyecek?

  - Komutanım, komünizm dünyada kalmadı ki. Solcular sağcı, sağcılar solcu oldu.

  - At oğlum at, ne hayal gücü varmış sende?

  - Kurdular komutanım. Ben gözlerimle gördüm. Bunlar daha da ileri gittiler.

  - Ne yaptılar ki?

  - Komutanım, bunlar Amerika ile birlikte Süleymaniye'de Türk askerlerinin başına çuval geçirdiler. (...)

  - Peki Türk devleti ne yaptı? (...)

  - O kadar çok infial oldu ki ama genelde bir şey yapılamadı. (...)

  Biz de bir film çektik, sanal alemde intikamını aldık.

  - Sanal alem de nedir ulan? Senin gibi bir i..ne mi Türk devletinin şerefini kurtardı? Bu devlet senin gibi Rus ajanı bir PKK'lıya mı kaldı?

  - Ben ne ajanım, ne PKK'lıyım.

  - Ulan sabahtan beri manyak manyak konuşuyorsun. Kürtlere devlet kurdurdun. Peki 2006'da Türkiye'de PKK kaldı mı?

  - Kaldı komutanım.

  - Nasıl kalır ulan? Ben bunları bitireceğim. Dışarıda bir Apo kaldı. O da elbet bugün yarın buraya, elime düşer.

  - Apo da yakalandı komutanım.

  - Ne zaman?

  - 1999'da Kenya'da.

  - Apo'nun Kenya'da ne işi var?

  - Onu bilmiyorum ama Amerikalılar onu yakaladı ve paketleyip Türkiye'ye verdiler.

  - Ulan i..ne az önce Kürtler Amerika desteğiyle hükümet kurdu diyordun. O zaman ABD, Apo'yu niye yakalayıp versin?

  - Vallahi onu yalnız ben değil o sıralarda Başbakan olan Bülent Ecevit'te anlamadı. Bir konuşmasında Amerika'nın Öcalan'ı neden yakalayıp Türkiye'ye verdiğini anlamadığını itiraf etmişti."
                  (alıntı)

Sayfa: 1 ... 60 61 [62] 63 64
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.