Reklamlar
Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: STRES (biraz uzunca ama okumaya değer)
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 2 cevap var
OkumaGösterim: 1355
Google Özel Arama

Gönderen Konu: STRES (biraz uzunca ama okumaya değer)  (Okunma sayısı 1355 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    PERİ

  • Bayan Administrator
  • *

  • İleti: 4321
  • Rep: +323/-1
  • Cinsiyet: Bayan
  • evli ve çocuklu
    • Profili Görüntüle www.sevdaligul.com
  • Çevrimdışı
STRES (biraz uzunca ama okumaya değer)
« : 28 Mart 2007, 06:07:36 »


 

Stres Nedir?

Stres aslında her birimizin -küçük, büyük ayırt etmeden- yaşadığı belli bir olay ya da durum karşısında duygusal ve fiziksel dünyamızın gösterdiği "zorlanıyorum" reaksiyonudur. Stresten arındırılmış bir yaşam söz konusu olamaz. Hatta stres belli bir ölçüde "yaşamın zorlayıcısı" olarak gereklidir de. Ama duygusal ve fiziksel dünyamız zaman zaman karşılaştığı zor durumun kalıcı olmaya başlaması halinde ciddi bir yıkım sürecine girer. Bu yıkım içsel yıkım şeklinde olabileceği gibi, dışsal yıkım da yani çevremizdekilere (canlı,cansız) zarar verme şeklinde de olabilir.

Stresin etkisini bir yıkım şeklinde göstermesi durumuna "stres fırtınası" diyebiliriz. Stres fırtınası önlem alınmadığı takdirde kolaylıkla kalıcı ruhsal ya da fiziksel hastalıklara bizi götürebilir. (Panik-atak, anksiyete, tansiyon ilk akla gelen bu türden rahatsızlıklar arasında kolaylıkla sayılabilir.)

Stresin Belirtileri

Stres altındaki kişilerde görülen en temel fiziksel belirtiler :

Terleme

Ateş yükselmesi

Tansiyon artışı

Kan atışlarında hızlanma

Ağız kuruluğu

Baş ağrısı

Baş dönmesi

Mide bulantısı

Sebepsiz kasılmalar

Halsizlik

İştahsızlık

Boşaltım sistemlerinde bozukluk (kabızlık ya da ishal)

Nefes darlığı

Stres altındaki kişilerde görülen en temel duygusal belirtiler :

Sinirlilik hali

Duygusal yorgunluk

İsteksizlik

Konuşma zorluğu ya da tam tersi fazla konuşma

Hatalı konuşma (sözcükleri karıştırma)

Unutkanlık

Çeşitli korkuların belirmesi (yakınlarını kaybetme kaygısı, uçuş korkusu, hastalanma korkusu, ölüm korkusu,...)

Cinsellikten uzaklaşma ya da tam tersi aşırı cinsel ilgililik

Küfürlü konuşma

Başarısızlık hissi

Kendini küçük ve yetersiz görme

Zaman zaman saldırganlık

Duygusal dengesizlik

Stresin Nedenleri

Bedenimiz mükemmel bir mekanizmadır. Bu mekanizma kendisine yönelen bir saldırı halinde savunmaya geçer. Ama saldırının geliş kaynağı, etkisi ve yıkımı ölçüsünde bu savunma başarılı olur. Saldırının savuşturulamaması halinde bu mükemmel mekanizma yara almaya ve parçalanmaya, sistemini oluşturan öğeleri teker teker kaybetmeye başlar.

Stres de duygusal ve fiziksel bütünlüğümüze yönelmiş bir saldırıdır. Bu saldırının geliş kaynağı çok çeşitli olabilir.

En çok rastlanan nedenler :

İşyerinde yaşanan huzursuzluklar

Aile içi anlaşmazlıklar

Aile içi şiddet

Boşanma

Cinsel taciz

Cinsel engellenme

Ekonomik geçim zorluğu

Ağır eğitim

Ağır aile içi sorumluluklar

Belirli bir korkuya sebep olan durumun ortaya çıkması

Ölüm

Aniden ortaya çıkan fiziksel hastalıkların yarattığı korku

Stresin Neden Olduğu Sorunlar

Kendisine yönelen saldırı karşısında bedenin kimyasal dengesi, hormonal salgı durumunda değişme olur. Stresin uzun sürmesi ya da saldırının bedence savuşturulamaması durumunda bedenin kimya dengesi bozulmaya başlar. Midede asit düzeyinin yükselmesi, adet döneminde düzensizliklerin ortaya çıkması stresle de alakalı olabilir. Özellikle stres halinde üretilen adrenalin bedenin kimya dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle engellenme duygusunun yarattığı stres, deri dökülmeleri, kaşınma, uzun süre banyo yapmama gibi durumlara yol açabilir.

Stres altındaki kişi bir korku yaşamaktadır. Bu korku onun normal yaşamını sürdürmesine engel olmaktadır. Bir çok şeyden kaçar ve normal yaşam sürecini hızla değiştirmeye zorunlu olarak yönelir. Özellikle sosyal yaşamdan kopuş, içe kapanıklılık ve kendisi ya da sevdikleri ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmeden kaçınmaya başlama stresin neden olabileceği durumlardandır. Zira stres altındaki kişi kendini "hiç bir yükü taşıyamayacak derecede yorgun" hissetmektedir. Bir şeyleri yapmaya yönelik istek düzeyinde ciddi bir düşüş söz konusudur. "Bir şeyleri yapmaya" yeltense de "başarısız olacağına" inanmaktadır.

Stresi Çözmek

Ne yazık ki bir çoğumuz eğer yaşadığımız stres kalıcı hale dönüşmüş ve duygusal ile fiziksel dünyamıza zarar vermeye başlamışsa fark etmeyiz bile. Bu durumu "ılık suda pişirilen bir kurbağa" ile benzeştirebiliriz. Ilık suda kendini güvende hisseden kurbağa, suyun yavaş yavaş ısınması ile gelecek tehlikeyi fark etmez. Stresinin yıkıcı hale geldiğini hisseden kimilerimiz çareyi bir tıp adamından/kadınından danışmanlık almada buluruz. Bu aslında oldukça sağlıklı bir yöntemdir. Öte yandan kimilerimiz ise özellikle metafizik alana yoğun bir yönelme gösterir, yaşadığımız bu olumsuzluğun ne zaman sona ereceğini öğrenebilmek için falcılara, astrologlara, dua okuyucularına yöneliriz. Modern insanın stres düzeyinin eskisine oranla çok artmış olmasından dolayıdır ki, alternatif tıp diye tabir edilen tedavi ya da rahatlama yöntemleri son yıllarda bu sebeple çok yaygınlaşmıştır. (Reiki, taşlarla tedavi gibi)

Söz konusu yöntemlerin faydalı ya da faydasız olabileceği bu yazının konusunu teşkil etmemektedir. Önemli olan stresi çözecek yolun doğru seçilebilmesidir. Bu çözümdeki kilit kişi öncelikle "biz"izdir. Yani stresi çözmek konusunda ilk adımı atması ve kararlılık göstermesi gereken kişi bizzat kendimizdir. Pekiyi stresi nasıl çözeceğiz. Tıbbi ya da dilediğimiz bir yöntemi seçerek yardım alabiliriz. Ama bu yardımı alsak da almasak da öncelikle bizi neyin strese soktuğunu tespit etmeye çalışmalıyız.

Özellikle "iç sorgulama" bu anlamda faydalı bir yaklaşım olacaktır. Günlük yaşamımızda stres altında yaşadığımız ortamda bir kaç gün süre ile mümkün olduğunca kendimizle ve yaşadığımız durumlarla ilgili not tutmaya çalışabiliriz. "Olan neydi?", "Ne hissettik?", "Bize nasıl davranıldı?", "Biz nasıl davranılmasını istiyorduk?", "Bizi ne mutlu etti", "Bizi ne mutsuz etti?", "Sıkıntılarımız saat kaçta başladı?" yanıtını arayacağımız sorulardan olabilir. Bu sorular sizin durumunuza özgü olarak değişebilir. Sorularınızı kendiniz de oluşturabilirsiniz. Önemli olan stresinizin "anatomisi"ni çıkarabilmektir.

Notlarınızı oluşturduktan sonra, herkesten uzak bir kaç saate ya da bir kaç güne ihtiyacınız olacaktır. Notlarınıza bakarak geriye dönerek durumları çözümlemeye çalışın. "Sizi neyin mutsuz ettiğini", "sizi mutsuz eden bu durumun sona erebilmesi için olası çözümlerin neler olduğunu", "çözümlerin bedellerinin ve ödüllerinin neler olabileceğini" düşünün. Bu düşünme egzersizini yaparken olabildiğince gerçekçi olmaya çalışın. Kendinize kızmayın, acımayın, kendinizi şövalye ya da kurban olarak nitelemeyin. Kaldırabileceğinizden daha ağır ya da yapabileceğinizden daha hafif çözümlere hemen heves etmeyin.

Böylesi bir iç sorgulamayı yaparken sadece çevrenizi ve çevrenizdekileri değil kendinizi de eleştirin. Ama eleştirin yıkmaya yönelmeyin. "Ne yapsa idiniz durum daha iyi olabilirdi?" ve "bunu neden yapamadınız ya da yapmadınız?", "bunu nasıl yapabilirsiniz?" sorularına yanıt arayın.

Bu iç sorgulamayı yaparken notlar almayı ihmal etmeyin. Olabildiğince yazık, kağıt tüketin. Sorunlarınızı ya da sorgulamanız sırasında başlık haline gelebilen durumlara ait sözcükleri bir kağıda büyük harflerle yazarak çevrenizdeki duvarlara asın.

Unutmayın ki, stresi çözebilmek için mevcut durumun değiştirilmesi gerekir. Mevcut durum bize bağlı sebepler içerebileceği gibi bize bağlı olmayan ama bizi etkileyen sebepleri de barındırabilir. Örneğin, insanlara sert konuşan birinin çevresinden aldığı tepkinin sebep olduğu stres belki kişinin konuşma tarzını değiştirebilmesi ile belli bir vadede çözülebilir. Ama işyerinde yeteneklerinin dışında çalıştırılan bir kişinin stresini yenmesinin belki de en önemli çözümü mümkünse yeteneklerine uygun bir işe yönelmesidir.

Kuşkusuz stresi yenebilecek her çözüm kolay ve çabuk değildir. Zaten böyle olsa idi, stresi çözmek de belli bir çaba isteyen bir eylem olmazdı. Stresin çözümü, belli vazgeçişleri ya da belli çabaları gerektirebilir. Bu durumda yapılacak en doğru şey, "neyi gerçekten yapabileceğimize" ve " bu çözümün bizi mutlu edip etmeyeceğini" kurgulayabilmektir.

Yaşamı bu anlamda bir "kumar" olarak algılamaktansa "akıl ile çözümler üreterek problemleri çözme eylemi" olarak görmek daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

Post-Stres Dönemi

Eğer stresi çözmek için bulduğumuz çözüm, işe yaradı ise bu durumda çalışmamızı hemen sona erdirmemeliyiz. Zira stresin tekrar aynı şekilde ortaya çıkmaması için post-stres (stres sonrası) dönemde de "stresin tekrarlamaması" için yapmamız gerekenli bilmeliyiz. Öncelikle bizi strese götüren şeyden uzaklaşmış isek ona yaklaşmamak/yaklaşmamaya çalışmak iyi bir önlem olacaktır. Stresimizi yenmek için bir özelliğimizi değiştirmiş isek bunu devam ettirmek de yine iyi bir önlemdir. Stresten uzaklaşmanın verdiği rehavet ve mutluluk ile "önlemler listesini" bir kenara atmamalıyız.

Stresten Uzak Durmak

Stresten uzak durabilmek pek mümkün değilse de kalıcı hale dönüşen ve başka duygusal ve fiziksel sıkıntılara yol açan yıkıcı stresten uzak durabiliriz. Bu uzak duruşta başlangıç noktamız yine "biz"iz. "Kendimizi unutmamalıyız. Sadece başkaları ya da işler için yaşamamalıyız. Yaşamı kendimiz için de yaşamalıyız. "Kendini çocuklarına feda eden anne/baba" ya da "işi için kendisini unutan kişi" tiplemeleri toplumsal düzeyde bir tür "kahraman" mertebesi ile adlandırılırsa da aslında böylesi bir durumda bir "kahraman"dan değil bir "kurban"dan söz etmek daha uygun olacaktır. Siz kendinizi unutabilirsiniz. Ama beden kendini unutmaz. Siz bedeninize karşı sorumluluğunuzu yerine getirmediğiniz takdirde bedeniniz de sizinle yapmış olduğu barış anlaşmasını bozacaktır.

Kendimizi nasıl hatırlayacağız?

Kendimizi sevmeliyiz. Her kusurumuzu değiştirmemiz gerekmeyebilir. Bazı "kusurlarımız" bizi biz yapan şeylerdir. Bir diğerine benzemektense biz olabilmek daha sağlıklı bir şeydir. Bir başkasının bizi sevmesi, bizim benzediğimizi sevmesinden daha elle tutulur bir sevinçtir.

Kendimize zaman ayırmalıyız. Mutlaka günde belli bir zaman dilimini kendimize ayırmalıyız. Bu zaman diliminde bencil olma hakkımız vardır. Bu zaman dilimini sevdiklerimizle paylaşmaya yeltenmemeliyiz. Ayırdığınız zaman size ait olmalıdır. Bu zaman diliminde sizi ne mutlu ediyorsa onu yapmalısınız. Bu koşma, yürüyüş, kitap okuma, resim yapma, dikiş dikme, bilgisayarda oyun oynama, .. olabilir. Kısacası seçtiğiniz eylem her ne olursa olsun o eylem sizi mutlu eden eylemdir ve size ait zamanda bu eyleme yönelmenizde hiç bir sakınca yok. (Tabii söz konusu eylem stresinize de dolaylı olarak katkıda bulunan eylem olmamalıdır.)

Stres altında oluşan bağımlılıklarımızla mücadele etmeliyiz. Stres altında başta sigara, alkol, ilaç kullanımı olmak üzere kimi bağımlılıklara meyil edebiliriz. Aynı şekilde yalan söyleme, gerçeği süsleme, abartı da bu tür bağımlılıklara benzer şekilde gelişir. Bunlar nomal doğamızın dışındaki durumlardır ve bunlardan kurtulabilmek de belli bir çaba göstermemizi gerekli kılar.

Gülmeyi unutmamalıyız. Gülmek insanı gevşeten, yenileyen bir eylemdir. Beden güldüğünde mutluluk hormonları salgılar. Nükteden, küçük tatlı şakalardan, komik hikayelerden uzak durmayalım. Kahkaha atmaya utanmayalım. Kahkanızı sevin. Çünkü bu kahkaha dünyaya "ben mutluyum" demektedir. Onu susturmayın.

Sinirlendiğimizde sinirimizi yenmesini öğrenmeliyiz. Sinirlendiğimiz bir anda ilk elde sinirimizi boşaltmak yerine ya da dişlerimizi sıkmak yerine karşımızdaki kişiye içimizden geçen kötü şeyleri söylemek yerine "bu sözlerin beni yaralıyor" diyebilmek emin olun daha faydalıdır. Karşımızdaki kişinin bize yaptığının bizde hissettirdiklerini rahatlıkla söyleyebildiğinizde karşımızdaki kişinin sinirini bile kontrol edebiliriz.

Özür dilemekten ya da barışmaktan çekinmeyelim. Bazen bir özür, bir çiçek, bir tebessüm ve de en önemlisi bir "seni seviyorum" seslenişi her şeyi çok hızlı bir şekilde çözer.

İnsanları olduğu gibi kabul etmeye çalışalım. İnsanları değiştirmek kolay değildir. Eğer bazı durumlarda karşımızdakini olduğu gibi kabul eder ve onu olamayacağına değiştirmeye zorlamaktan vazgeçersek hem kendimiz hem de onun için faydalı bir şey yapmış oluruz.

Spor aktivitelerine katılalım. Düzenli spor yapmak, bedeni fizik olarak bir şeyle meşgul etmek hem fiziksel hem de duygusal olarak faydalıdır. Ama aşırı spor aktivitesinin de stresle alakası olduğunu göz ardı etmeyelim.

Dünyadan kopmayalım. Dünya değişirken köşemizde kalamayız. Değişen renklerle birlikte büyümeliyiz. Okumaktan, dinlemekten, öğrenmekten vazgeçemeyiz. Yeni öğrendiğimiz şeyler bizi yeniler. Öğrendiğimiz yeni şeyleri paylaşalım, tartışalım. Düşünce dünyamızdaki yoksulluk gelişmemizin, sorunları çözmeyi öğrenebilmemizin önündeki en temel engeldir.

Düzenli ve dengeli beslenmeye çalışmalıyız. Bedenimizin stresle mücadelesinde kimyasal dengesini koruyabilmek ve ona bu mücadelede gerekli olan enerjiyi verebilmek adına doğru şeyleri yemeliyiz. Bu açıdan sağlıklı ve dengeli beslenme önemlidir. Aşırı yağlı ya da aşırı şekerli yiyecekler bedenin fiziksel dengesini, metobolizmasını bozabilir.

KAYNAK: kedimveben



    Sut@nesi

  • Özel Üye
  • *

  • İleti: 2090
  • Rep: +114/-1
  • Cinsiyet: Bayan
    • MSN Messenger - sutanesi@sevdaligul.com
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
Ynt: STRES (biraz uzunca ama okumaya değer)
« Yanıtla #1 : 29 Mart 2007, 18:52:46 »
emeğine sağlık arkadaşım çok güzel bir paylaşım bizleri stres konusunda aydınlatmış oldun

emeğine gönlüne sağlık canım  Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

    BİTANEM

  • Sevdalı Üye
  • *****

  • İleti: 1935
  • Rep: +22/-11
    • Profili Görüntüle www.dostlarinsesi.net
  • Çevrimdışı
Ynt: STRES (biraz uzunca ama okumaya değer)
« Yanıtla #2 : 10 Nisan 2007, 08:56:14 »
Özür dilemekten ya da barışmaktan çekinmeyelim. Bazen bir özür, bir çiçek, bir tebessüm ve de en önemlisi bir "seni seviyorum" seslenişi her şeyi çok hızlı bir şekilde çözer.
emegine saglık uzun ama okuduk  Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
BENİ  BİR  SEN  ANLADIN
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap..................
SENDE  YANLIŞ  ANLADIN


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
2 Yanıt
1361 Gösterim
Son İleti 24 Nisan 2008, 18:26:23
Gönderen: çoban
1 Yanıt
1563 Gösterim
Son İleti 30 Mart 2007, 19:19:21
Gönderen: BİTANEM
0 Yanıt
942 Gösterim
Son İleti 23 Ağustos 2007, 10:45:06
Gönderen: Sut@nesi
0 Yanıt
414 Gösterim
Son İleti 04 Haziran 2014, 13:12:24
Gönderen: turkpin_reklam
0 Yanıt
250 Gösterim
Son İleti 30 Mayıs 2016, 09:01:06
Gönderen: goodseonet

web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.