Reklamlar

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - orkide

Sayfa: 1 ... 163 164 [165]
1641

1889 yılında istanbul’da doğdu.Öğrenimini canakkale, İzmir ve istanbul’da yaptı.Edebiyat fakültesinden mezun olduktan sonra Bursa’da ve istanbul’un ceşitli liselerinde oğretmenlik yapti. Uzun yıllar Milli Eğitim Bakanlığı müfettişliği, bir dönemde Çanakkale milletvekilliğinde bulundu. Paris Kültür Ateşeligine atandı. Dönüste yeniden millervekili oldu.Emekliye ayrilişindan iki yil sonra, tedavi için gönderildiği Londra'’a 1956 yılında öldü.İstanbul'’a zincirlikuyu mezarlığında yatmaktadır.
Başlıca hikaye, tiyarro ve roman alanlarında eserler vermiş bulunan Reşat Nuri’nin en başarılı edebi ürünleri romanlarıdır. İnce ve duygulu bir romantizm ile fazla derinleşmeyen fakat çok başarılı gözlemlerle bezenmiş gerçekçiliği kaynaşti- rarak geniş bir okuyucu yığınına seslenen yazar, özellikle dili ve anlatımdaki rahatlığı ve çekiciliğiyle ün yapmiş, sevilmiştir. Roman ve hikayelerinde kişilerin ve toplumun bazı gülünç yönlerine de sık sık dokunan Reşat Nuri’nin başlıca eserleri şunlardır:


Hikaye kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930), vb.
Gezi yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966).
Oyunları içinde en ünlüleri Balıkesir Muhasebecisi (1953) ve Tanrıdağı Ziyafeti (1955)’ dir. Bütün eserleri ölümünden sonra, eşi tarafından, bir külliyat halinde yeniden bastırıldı.

Romanları: Gizli El (1922), Çalıkuşu (1922), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928),Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953), Kavak Yelleri (1950), Son Sığınak (1961),Kan Davası (1955),
Hikaye Kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930)
Gezi Yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
Oyunları:Balıkesir Muhasebecisi (1953), Tanrıdağı Ziyafeti (1955)

1642

Atatürk, askeri bir dahi ve iyi bir lider olduğu gibi, aynı zamanda büyük bir devrimciydi. O dönemlerde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi çok önemli idi. Mustafa Kemal ülkesindeki yaşamı modernize etmiştir. Atatürk 1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşları ve hayatta kalabilmeleri için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata geçirmiştir. Tüm bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile karşılanmıştı.


Harf Devrimi

Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu en önemli devrimlerden birisi, Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur. 3 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.

Kıyafet Devrimi

Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar çarşaf giymekten vazgeçerek, modern kadın elbiseleri giymeye başladılar. Erkekler ise fes yerine şapka giymeye başladılar.

Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi

1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk sistemine ihtiyacı vardı. Atatürk, Şeriat Kanununun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza yasasının yerine ise İtalyan Ceza Yasasını getirmiştir. Türk Hukuk Sistemi ise tüm çağdaş gereksinimler Çerçevesinde modernize edilmiştir.

Öğrenimin Laikleştirilmesi

19. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri uygulanmaktaydı. Atatürk İslami eğitim veren medrese sisteminin yeni toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini gördü. Bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim sisteminin oluşturulması gerekliydi. Böylece, mevcut sistem değiştirilerek 1933 yılında bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.

Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar

Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına yeni haklar tanınmıştır. Böylece kabul edilmiş olan medeni kanun gereğince bundan böyle kadınlar da erkeklere tanınan haklara sahip olacaklar, resmi görevlere atanabilecekler, oy verme ve Millet Meclisine seçilebilme hakkına sahip olabileceklerdir. Tek eşlilik ilkesi ve kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır.

Atatürk'ün Türk Tarihi ile ilgili Çalışmaları

Kültürel alanda bir tür milliyetçilik anlamındaki yazı devrimi sonrasında, Atatürk tarih konusuna ağırlık verdi ve 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdu. Burada, Türkiye Tarihi kapsamlı bir şekilde incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bunların dışında, Yeni Takvim, Ağırlıklar ve Ölçüler, Tatiller ve Soyadı Kanunu gibi diğer birçok devrimler de gerçekleştirilmiştir. Bu konudaki bazı örnekler arasında 1924 Hafta sonu Yasası, 1925 Uluslararası Zaman ve Takvim Sistemi, 1926 Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu, 1933 Ölçü Sistemleri ve 1934 Soyadı Yasası sayılabilir. 1932 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasa gereğince Türkler soyadı aldılar ve Milletin liderine de "Türklerin Babası" anlamına gelen Atatürk soyadı verildi.
 
Simdi bütün forum üyeleri arkadaslarimi konuyu tartismaya cagiriyorum:
1-Cagimizda bu ilkelere uyuluyor mu? uyuluyorsa ne kadar?
2-Uyulmuyorsa Yurdumuz nereye gidiyor?
 
 

 

 

 
 

1643
Osmanlı Tarihi / osmanli imparatorlugunun kurulusu
« : 01 Ekim 2007, 23:08:34 »
 

1683 yılında Osmanlı Devleti
Resmî dil Osmanlı Türkçesi
Başkent Bursa (1335-1365)
Edirne (1365-1453)
İstanbul (1453-1922)
İktidar Osmanlı padişahları
Nüfus 14 milyon (1915'ler)
Yüzölçümü 6.3m km2; (1902);
20.0m km2; (1595)
Kuruluş tarihi 1299
Fesh tarihi 1 Kasım 1922
Para Birimi Akçe, Kuruş, Lira, Sultani
Millî Marşı Devlet-i Aliye-i Osmaniyenin Milli Marşları
Osmanlı Devleti, ya da Osmanlı İmparatorluğu[1] (Osmanlıca: دولت عالیه عثمانیه, Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye) 1299 senesinde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Osman Bey tarafından Osmanlı Beyliği olarak kurulmuştur.

En geniş zamanında devlet, üç kıtaya yayılmış, İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma İmparatorluğu'nu (Bizans İmparatorluğu) yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Bey, Oğuzların Kayı boyundandır. Osmanlı Devleti Sünni Müslüman hakim kültürün yönetim, yasama ve yargıda hakim olduğu, Hıristiyan ve Yahudi ve diğer azınlıkların ise belirli yasal düzenleme ve sınırlamalar ayrıştırılmasına rağmen göreceli olarak dini özgürlüklere sahip olduğu bir devletti[kaynak belirtilmeli]. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Türkiye'deki kimi, ve Türkiye dışındaki tarihçilerin çoğuna göre Osmanlı Devleti yönetim ve yürütmede temel esasları Doğu Roma İmparatorluğu'ndan almış bir imparatorluktur[kaynak belirtilmeli], çağdaş anlamda emperyalizm ve sömürü çağrışımı yapması sebebiyle Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu yerine Osmanlı Devleti kullanımı tercih edilmektedir
[/color
]

1644
Kur'an-ı Kerim / Yasin Suresinin manasi ile ilgili
« : 01 Ekim 2007, 03:03:03 »
Selam Arkadaslar!!

Sizlere,  Yasin suresinin manasini alintiliyorum. hepinizin bildigi üzere, bu sure, ölüm anindaki hastalarin bas ucunda ve de ölünün arkasindan okunmaktadir.
Sizlerden izahat bekledigim konu su: Yasin'i (Türkce mealini) iki defa okudum. Ne var ki surenin  anlami ile, ölecek olanin bas ucunda ve de ölenin arkasindan okunmasi arasinda bir bag kuramiyorum. Ne kisinin ölümünü kolaylastirici bir deyisler var, ne de ölenin akibetinin iyi olmasi ile dualar var. Bu konu yillardir aklimi karistirmakta. Bilenler beni aydinlatsin lütfen...


36 - YÂSÎN SÛRESİ
 
Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan “Yâ-Sîn” harflerinden almıştır. Sûrede başlıca insanın ahlakî sorumlulukları, vahiy, Hz. Peygamber’i yalanlayan Kureyş kabilesi, Antakya halkına gönderilen peygamberler, Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza konu edilmektedir.
 

Bismillahirrahmânirrahîm
 
 
1. Yâ Sîn.1
 
2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
 
5,6. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
 
7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
 
8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
 
9. Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
 
10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
 
11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği halde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele.
 
12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.
13. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
 
14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.
 
15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
 
16. (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”
 
17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”
 
18. Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”
 
19. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
 
20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”
 
21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
 
22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.”
 
23. “Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
 
24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
 
25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”
 
26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi
 


1645
Selam Arkadaslar,
Foruma yazarken, renk degisikligi de yapamiyorum, yazi tipi ve büyüklügünü de degistiremiyorum. Bana ögretir misiniz??
Tesekkür ederim..

1646
Hastalıklar / LYME HASTALIGI (Borreliosis)
« : 22 Eylül 2007, 00:00:26 »
Merhaba arkadaslar, sizlere, teyzemin kizina musallat olan, hepimizi derinden üzen bir hastaligi tanitmak istiyorum.Tanitmak diyorum , cünkü Lyme hastaligini pek az kisi bilmekte. Inanilmaz ama, bu hastaligin ciddiyetini bilen, de pek az doktor var üstelik. Cünkü,eklem agrilarina, romatizmadir, diger sikayetlere de psikoljiktir deyip gecistirdiler.
Kisaca, hastaligin icerigini sizlerle paylasmak istedim.


LYME HASTALIGI

Lyme hastalığı (Borreliosis) genelde Ixodes ricinus türü kenelerin isirmasi ile insana geçen Borrelia burgdorferi adlı bakterinin yol açtığı bir hastalıktır.

Hastalık değişik şekillerde ortaya çıkmakla beraber ilk belirti deride kenenin ısırdığı bölgede kızarıklıktır. Hedef organlar deri, merkezi sinir sistemi, göz ve kalp gibi organlarda olabilir. Eklemlerde şişlik, sıvı birikimi, hareket etmede zorluk görülür.

Hastalık antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Bir kısım hastalarda hastalığın belirtileri tedaviden aylar ya da yıllar sonrada devam edebilir. Bu belirtiler kas ağrıları, kireçlenme, boyun tutulması, zihinsel arazlar, sinirsel şikayetler ve aşırı yorgunluğu içerebilir.


1647
Forum Hakkında İstek ve Şikâyetler / Beslenme
« : 20 Eylül 2007, 01:25:48 »
Sevgili yöneticiler,
Sizlere nacizane bir öneride bulunmak istiyorum:Forumumuza bir de BESLENME adi altinda bir bölüm acsaniz..Burada, yemek tarifleri, saglikli ve sagliksiz beslenme, Türk ve yabanci mutfagi, yöresel yemek tarifleri falan yazismalari yapilabilinir diye düsünüyorum.
sevgiler..

1648
Kur'an-ı Kerim / Islam'in muhtesemligi.
« : 17 Eylül 2007, 00:27:02 »
    Hz.Peygamberin rüyası
            (Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdest gelip, onu içinde bulunduğu zor durumdan kurtardı. Birini de gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazı gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine de şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi. Birini de zulmet sarmıştı. Haccı ve umresi gelip karanlıktan çıkardı. Birine de ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Ana-babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu. Birini de müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti. Onlarla konuştu ve beraber oldu. Peygamberinin yanına gitmek istiyen birine engel oluyorlardı. Cünüplükten korkarak gusletmesi, onu alıp getirdi ve yanıma oturttu. Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini de zebanîler alıp cehenneme götürmeye gelmişlerdi. Yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri de cehennem ateşine atılmıştı. (Allah korkusundan döktüğü ) gözyaşları gelip oradan kurtardı. Birine de amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Terazide sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkusundan hurma sazı gibi titriyen birine, Allaha olan hüsn-i zannı gelince, titremesi durdu. Sırat küprüsünde düşe kalka giden biri, cennetin önüne geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu cennete koydu.) [Hâkim]
 
İbadetlerin kapısı Oruçtur 

1649
Soru- Cevap ve Dua Bölümü / Oruc kefareti
« : 17 Eylül 2007, 00:09:16 »
 
 
 
DERGAH
 
 
   Dergah Ana Sayfa
 
   Dua
 
   Hadisler
 
   Mübarek Günler
 
Kadir Gecesi Özel
 
   Kadir Suresi
 
   Kadir Gecesi Kılınacak Namazlar
 
   Cahil kime denir?
 
   Hz. ÖMER'in Oğluna Nasihatı
 
   Yunus Emre
 
   Görgü Kuralları
 
   Uydurma Hadis Nasıl Anlaşılır
 
   KUMAR VE ZARARLARI
 
 
BİR BİLENE SORALIM
 
   Oruç
 
   Orucu Bozan Bozmayan Şeyler
 
   Oruç Kefareti
 
   Hastanın Orucu
 
   Kutuplarda Namaz ve Oruç
 
   Teravih Namazı
 
   Takvimlerde Farklılık
 
   Zekatın Önemi
 
   Kağıt Para ile Zekat
 
   Sadaka-i Fıtr
 
   Sadaka Vermenin Önemi
 
   Bayram Sevinç Günleridir
 
 
 
 Linkler
 
Namaz Vakti
 
Türk Takvim
 
 
Sanal Süleymaniye
huzuradogru.com
dinibilgiler.org
Güzelislam.com
 
 
Camilerimiz
 
Tam ilmihal, kitabını ve diğer kitaplarını okumak için:
hakikatkitabevi.com
 
 

 
 Oruç Kefareti
 
Oruç kefareti var mıdır?
CEVAP

Elbette vardır. Geceden niyetli orucunu, kasten bozana kefaret lazım geldiği din kitaplarının hepsinde yazılıdır. Kütüb-i sitte isimli meşhur altı hadis kitâbından Buhâri, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizi ve Nesâi'de mevcuttur. Hz. Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerif şöyle:

Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, (Helâk oldum yâ Resulallah) dedi. Peygamber efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan orucunu kasten bozduğunu söyledi. Peygamber efendimiz, bir köle azad etmesini bildirdi. Kölesi olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruç tutmasını emretti. Bunu da yapamayacağını bildirince, fakir doyurmasını bildirdi.

İslâm âlimleri de, geceden niyetli orucunu bozan kimsenin kefaret olarak, varsa bir köle azad etmesini, yoksa peşpeşe 60 gün oruç tutmasını, tutamazsa, 60 fakiri doyurmasını bildirmişlerdir. (Reddül Muhtâr)

Peygamber efendimizin bildirdiği hükmü kabul etmeyen, Allahü teâlânın emrini kabul etmemiş olur. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:

(Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7]

Bir kimse, oruç kefaretini nasıl tutar?

CEVAP

Oruç kefareti için peş peşe, 60 gün oruç tutar. 60 gün sonra, tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri olan veya bir Ramazanda, 2 gün kefareti olan kimse, birinci kefareti yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar.

Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden 60 gün tutmak gerekir. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması gerekir. Hayz ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince, geri kalan günleri tamamlar.

Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, 60 gün kefaret orucunu tutamaz ise, 60 fakiri bir gün doyurur. 60 fakiri, bir günde iki defa doyurmak gerekir. Hepsine aynı gün yedirmek şart değildir. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere 120 gün yedirmek de olur. Yahut, 60 fakirin her birine, 1750 g buğday veya un veya 3.5 kg arpa, kuru üzüm, hurma verir. Bunların kıymeti kadar ekmek, başka mal veya altın vermek veya bunları bir fakire 60 gün devamlı vermek de caiz olur. Kendisini doyurması için fakire kâğıt para da verilir. 60 günlüğü, bir fakire, bir günde toplu verse, bir günlük vermiş olur. 60 fakiri sabah, 60 başka fakiri de akşam doyurursa, sabah doyurduklarını akşam veya akşam doyurduklarını sabah, bir daha doyurmalıdır. Yahut, bunlardan 60’ının her birine, sadaka-i fıtr miktarı mal verir. Oruç tutabilenin fakir doyurması caiz değildir.

Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak haramdır, büyük günahtır. Önce, tutulmayan oruçlar için tövbe edilir. Sonra gününe gün, yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza orucu tutar. Bu oruçlara kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu kasten bozmanın cezasıdır.
Çok yaşlanıp, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli olarak yiyip içer! Hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta fidye verir) buyuruluyor. Çok yaşlı olup oruç tutamayan kimse, zengin ise, her günün orucu için fidye verir. Fakir olan fidye vermez, duâ eder.

Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın veya gümüş para, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de; onun tutamadığı her oruç için, fakire bir fıtra veya değerini verir. (Bedâyi)
 
 

1650
Gençlik Yaşam ve Sağlığı Köşesi / Ergenlik
« : 08 Eylül 2007, 22:14:58 »
Merhabalar,
Ben, bambaska bir konu ile giriyorum:18yasindaki yegenim, hattinden fazla agrassif,tembel ve de hic bir seye karsi ilgi duymuyor.Kendisiyle hemen hemen hic konusulamiyor.Tabii ki onun bu durumuna, annesi ve babasi cok üzülüyor.
Sizlerin de böyle tanidiklariniz var mi? Ne dersiniz? Bu bir rahatsizlik midir yokasa, yasinin icabi da gececek mi?
Bilenler yanitlasin lütfen. Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sayfa: 1 ... 163 164 [165]
web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.