GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

TV KEYFİ VE GÜNCEL OLAYLAR => Haber ve Yaşam Merkezi => Güncel Haberler ve Olaylar => Konuyu başlatan: iğneci - 05 Şubat 2008, 23:43:41

Başlık: SESLI ELESTIRILER
Gönderen: iğneci - 05 Şubat 2008, 23:43:41
Zamanin  azili  solcusulari,  son   yillarin   hükümet   yanlisi  yazar  cizer  ekonomistleri de  artik,   yavastan  elestirilere  baslamislar. Ekonomi  bozulunca   cehreler de   mevkiler de  degismeye  basladi  anlasilan...

Sesli eleştiriler...     
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘2008 AB yılı’ olacak demişti...

Dışişleri Bakanı Ali Babacan ise AB Troykası için Lüksemburg’a uçarken ‘şaşırtacak reformlardan’ söz etmişti...


Bugün piyasaya çıkan Kriter Dergisi’nde Mehmet Ali Birand’ın sorularını cevaplayan Babacan gene aynı şeyleri tekrarlıyor:

‘2007 seçimlerle kayboldu, ancak demokrasi sınavı verdik. Son 5 aydır kolları sıvadık. 229 toplantı yaptık. 2008 bambaşka olacak. Şaşıracaksınız’

Sonra devam ediyor:

‘AB projesi siyasi reformlar açısından baktığımızda, bütün bunların hepsini kuşatan bir proje. Yani biz hem AB üyesi olalım, hem siyasi kriterlerde AB standartlarına ulaşalım derken, hem de bazı alanlarda Türkiye’de bu iş özeldir, arkadaş diyemeyiz. İster adına başörtü deyin, ister başka reformlar deyin, 301 deyin, vakıflar deyin, bunların hepsi, bu refomlar çerçevesinin içindeki konulardır. Yani AB standartlarından farklı birşey yapmıyoruz.’

Acaba ne kadar inandırıcı?

***

AK Parti’nin AB’ye karşı MHP ittifakını tercih ettiği kuşkusu gittikçe yaygınlaşıyor...

Prof. Dr. Hasan Kirmanoğlu dün şu soruyu soruyordu:

‘Muhafazakár da olsa demokrat olduğunu iddia eden AKP, nasıl olur da MHP ile türban sorununun çözümü konusunda uzlaşır?

Öyle ya, Avrupa Birliği konusunda AKP’nin göstermiş olduğu onca ‘iyi niyetli’ girişim, MHP’ye AB’ye ilişkin olumsuz tavrına nasıl uyum gösterebilir?

Bir yanda, demokrasi ve insan haklarını temel alan, ‘evrensel’ bir proje gerçekleştirme iddiasındaki AB ile hemfikir olduğunu savunan AKP, diğer yanda, Türkiye’nin AB üyeliğinin tümüyle kültürel değerlerimiz açısından aleyhimize bir durum yaratacağını ileri süren MHP.’

***

Gene dün, Sabah Gazetesi Genel yayın müdürü Ergun Babahan aynı kaygıyı ‘ittifakın bedeli AB olmamalı’ başlıklı yazısında şu şekilde dile getirmekteydi:

‘AK Parti ile MHP türban konusunda yazıya dökülen bir ittifak yapmış.

Kimsenin yarı yolda caymayacağı taahhüt altına alınmış.

Dileriz, bu ittifak burada sınırlı kalır.

Çünkü türban konusunda yasaklara karşı çıkan MHP’nin 301’e karşı duruşu malum.

Türban yasağını aşma uğruna demokratikleşme yolundaki adımların askıya alınması veya buralarda taviz verilmesi kabul edilemez.

Toplumda yaşanan değişimlerden korkan, endişeye düşen kesimleri rahatlatacak tek tavır AB yolundaki adımları güçlendirmektir.

AB reformları bence hiç bu kadar önemli olmamıştı ve iktidarın bu konuda gönülsüz hareket ettiği izlenimi endişelerin yükselmesine neden oluyor.

AB konusu ciddi biçimde gündeme gelmezse, Meclis’te bekleyen tasarılar hızla geçirilmezse, toplumsal gerilimin daha da artacağı görülüyor.’

***

Soli Özel’in hırpalayıcı ağır eleştirisini de gene dün okudum:

‘Bugüne dek herhangi bir temel özgürlük söz konusu olduğunda sesi çıkmamış, hatta bu konularda olumsuz tavır almış MHP’nin bu meseleye özgürlük ilkesi çerçevesinde yaklaştığına inanmak zaten zor. Tüm vatandaşların özgürlük ve hukuku söz konusu olduğunda geçmişteki ve bugünkü sicili açık.

Neye inandığı, hatta herhangi bir şeye inanıp inanmadığı tayin edilemeyecek derecede kaypaklaşan AKP ise toplumsal uzlaşma arama yönündeki sözünü tutmamıştır. Gündemdeki özgürlükle ilgili meselelerin hiçbirinde göstermediği heyecanla MHP’nin peşine takılmasında da insana bıkkınlık veren oportünizminin tüm unsurları mevcuttur.

Ancak Hasan Bülent Kahraman’ın Cuma günkü yazısında savunduğu gibi belki de MHP’nin oyununa gelmiştir. Artık başörtüsünü değilse de türbanı yasaklayan parti konumundadır. GATA kriterine uygun başörtüsü demek Silahlı Kuvvetler’in koyduğu tanım ve sınırlamaları kabullenmek demektir. Bu açıdan bakınca Ergenekon davasının en tepedekilere kadar ulaşacağını düşünmek için de pek neden kalmıyor. Zira belli ki AKP artık bir sistem partisidir ve sistemin temel kurumuyla mükemmelen uzlaşmıştır.

Doğrudur şu sıralarda AKP’nin önünü kesebilecek hiç bir siyasi akım veya parti ortada yoktur. Çıkması da kısa vadede gerçekleşebilecek gibi değildir. Yerel seçimler muazzam bir gelişme yaşanmazsa çantada kekliktir. Ancak tarih şunu da gösterir. Oportünizm bumerang gibidir sonunda gelip kullananı vurur. AKP ya AB işini ciddiye alarak bu ülkenin hak, hukuk, özgürlük ve refah problemini çözecek kurumsal adımları atacaktır. Ülkenin insan sermayesinden yararlanmak için çaba gösterecek ve uzlaşma kanallarını açacaktır.

Ya da kendisini tüketecektir.’

***

AK Parti’nin gittikçe artarak yaygınlaşan ve kimi örneklerini yukarıya aldığım, üstelik de siyasal düşman ya da muhaliflerinden gelmeyen eleştirilere vakit geçirmeden kulak vermesinde büyük yarar var...  



        Mehmet  Altan  04.02.2008