GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Din ile İlgili Karışık => Konuyu başlatan: iğneci - 04 Şubat 2008, 22:08:51

Başlık: RAHMET VE ZAHMET
Gönderen: iğneci - 04 Şubat 2008, 22:08:51

 
 
       
 
Rahmet ve Zahmet                                        Pazartesi, 4 Şubat 2008   

Esasen Arapça olan rahmet ve zahmet kelimeleri arasında esrarlı bir ilişki var: Rahmetin ilk harfi olan Ra’ya bir nokta koyduğunuzda, Za’ya dönüşüyor ve karşınıza zahmet kelimesi çıkıyor.

İşlem basit ama anlam farkı çok büyük!..

Zahmet, rahmete tam zıt nitelikler ifade eden bir sözcük...

Rahmet-zahmet ilişkisinin bir benzeri, Osmanlıca’daki göz ve kör kelimelerinde var. Göz kelimesinden bir nokta sildiğinizde kör kelimesiyle karşılaşıyorsunuz. Ve şiirin büyük devi Fuzûlî, bir nokta silmekle gözü ‘kör’ eden kátiplere beddua ediyor.

Tanrısal rahmeti insana zahmete çevirenlere ise tüm insanlık, hatta tüm varlıklar beddua ediyor.

Bir Kur’an terimi olarak rahmet, Türkçe’deki merhamet, sevgi ve şefkat kavramlarının tümünü aynı anda içerir.

İlk ve temel anlam sevgidir.

Zahmete gelince o, rahmetin tam karşıtı bir anlam taşıyor.

Dinde rahmeti zahmete çevirmek, elbette ki bir nokta ilavesiyle olmamaktadır. Bunun için çok zorlu bir ‘tasallut mekanizması’ işletilmiştir. Bu mekanizmanın belirgin niteliği, Allah ve peygamberlerin rahmetine ambargo koymaktır.

Bu nasıl oluyor?

Dini yozlaştırarak insana rahmet kurumu olmaktan çıkarıp siyasal rakiplere zahmet kurumuna dönüştürmekle...

İslam’ı en taze döneminde yozlaştıran Arap-Emevî kodamanlarının yaptıkları işte budur. Dindeki tanrısal iradenin yerine insanın tutku ve iştahlarını koydular. O alçak iştahlar zehirledi Hasan’ı. Ve o alçak iştahlar hançerledi Ali’yi, Ammár’ı, Hüseyin’i...

Bugün, siyasal İslam denen kahır ve fesat ideolojisinin derin psikolojisinde de bu saltanat iştahı vardır. İslam, siyasal İslam elinde rahmet dini olmaktan çıkıp zahmet ideolojisine dönüştü.

Siyasal İslam, İslam’a musallat olan en zehirli virüs... Bu virüs, İslam’ı çürüttü; şimdi de Cumhuriyet Türkiyesini çürütüyor. Kanserojen bir illet gibi alttan ve sinsice sürekli metastas yaparak...

Kur’an, bir rahmet kitabıdır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler.

Kendisini ‘İslam álemi’ diye tanıtan, ama gerçekte İslam’la ilgisi kalmamış bulunan coğrafyalar Kur’an’dan bir hayır görebiliyorlar mı? Türkiye’deki ‘din baronları’ ve onların ‘vurgun, soygun, hakaret ve iftira çocukları’ rahmetin temsilcisi olabiliyorlar mı?

Nasıl olabilsinler! Rahmet kitabı, tüm canlılarda Hakk’ı görüyor; yaş bitkileri bile can taşıdıkları için korumayı, kollamayı öneriyor. Ama zahmet ve kinin çocukları, kentlerine misafir gelmiş 38 sanatçıyı gün ortasında otele kapatıp diri diri yaktılar.

Zahmetin bu kara yüreği, kendisini şirk bataklığından çıkaran nebinin evladına bile acımamıştır. Nerede kaldı Sivas’a konuk gelen sanatçılar!..

O yürek kana ve kine asla doymadı. Çünkü o yürek kara yürek, vicdansız, irfansız yürek. O yüreğin çarptığı herhangi bir toprakta kan ve gözyaşından başka bir şey gören varsa, beri gelip söylesin!

O yürek, kudret ve galebe olabiliyor ama, rahmet olamıyor. Rahmet olamadığı için de sevgi, barış, mutluluk üretemiyor.

O yürek bol bol katakulli, düzenbazlık, lafazanlık, hokkabazlık üretiyor. Hoşgörü, haklara saygı, içtenlik ve aşk üretemiyor. O yürek, iğne-iplik bile üretemiyor. Çünkü o yürek riyakár yürek. Riyah ruh değil, fotoğraf ister. O yürek hep fotoğrafa tapıyor. Ama bunun farkında değil.

Ruhunu sarmış olan riya illeti kendini görmesini engelliyor.

O kara yüreğin temel sermayesi riyadır. Ve riya, tartışmasız şirktir. Bunun içindir ki o kara yüreğin din ve maneviyat perdesi altında ürettikleri, hayata şirk olarak giriyor. Ve böyle olduğu içindir ki:

O kara yürek ‘din’ diye bağırdıkça dünya dinsizliğe doğru biraz daha kayıveriyor...

O yürek, Allah’ın muradı yönünde adam olamıyor.

Söverek, bağırarak veya Allah ile aldatarak saltanat taşıyıcı olabiliyor, ama irfan, feraset ve basîret taşıyıcı olamıyor.

Mutluluk taşıyıcı hiç olamıyor.

Heyhat ki heyhat!..