GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Din ile İlgili Karışık => Konuyu başlatan: sevdaligul - 28 Ocak 2008, 20:07:18

Başlık: Bir Millet Kendini Bozmadıkça
Gönderen: sevdaligul - 28 Ocak 2008, 20:07:18
Günümüzün sıkıntıları malum... Herkes bunda hemfikir. Fakat sıkıntının sebepleri ile ilgili rivayetler farklı. Konuyu manevi yönden ele alacak olursak, bütün sıkıntıların sebebi; insanoğlunun bilgisine, makamına, malına mülküne aldanıp gerçek gayesini unutmasıdır. Kendisini diğer insanlardan farklı bir konumda görüp, onlara tepeden bakmasıdır. Bu ise, Cenab-ı Hakk'ın tövbe edilmedikçe affetmediği çok kötü bir huydur. Kibir denilen bu huy, bütün iyiliklere, bütün nimetlere engeldir. Kişinin, sahip olduğu değerleri Allahü teâlâdan gelen nimetler olduğunu düşünmeyerek kendi yaptığını, kazandığını sanarak sevinmesi, kendini beğenmesi, yaptığını kendinden bilmesi ona kötülük olarak yetişir.
İnsanı, yaptıklarını beğenmeye, övünmeye sürükleyen sebeplerin başında cehâlet ve gaflet gelmektedir. Bu kötü huydan kurtulmak için, kişi aczini idrak edip her şeyin Allahü teâlânın dilemesi ile ve yaratması ile meydana geldiğini ve akıl, ilim, ibâdet etmek, mal ve makam gibi kıymetli nimetlerin, Allahü teâlânın lutfu ve ihsanı olduklarını düşünmek lâzımdır. Eshâb-ı kirâmdan bazıları, Huneyn Gazasında, askerin çokluğunu görerek, "artık biz hiç mağlup olmayız" dedi. Bu sözler, Resûlullah efendimizin mübârek kulağına gelince, üzüldü. Bunun için, harbin başlangıcında Cenâb-ı Hakk'ın yardımı gelmeyip, mağlubiyet başladı. Sonra, Cenab-ı Hak merhamet ederek, zafer nasip eyledi.
Dâvüd aleyhisselâm, duâ ederken, "Yâ Rabbî! Evlâtlarımdan birkaçının namaz kılmadığı hiçbir gece yoktur ve oruç tutmadığı hiçbir gün geçmemiştir", demişti. Buna karşılık Allahü teâlâ, "Ben dilemeseydim, kuvvet ve imkân vermeseydim, bunların hiçbiri yapılamazdı" buyurdu.
Dâvüd aleyhisselâmın bu sözü gayret-i ilâhiyyeye dokundu, tarih kitaplarında yazılı olan sıkıntıların başına gelmesine sebep oldu. Allahü teâlânın nimetlerine şükretmek de, büyük bir nimettir.
İnsan yaptığı şeyleri beğenmeye başlayınca, kibir hasıl olur. Günâhları unutmaya sebep olur. Günah kalbi karartır. Günahlarını düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez. İbadet yapmanın da, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı olduğunu düşünür. Kendini, yaptıklarını beğenen, Allahü teâlânın azâbını da unutur. Başkalarından istifâde etmekten mahrûm kalır. Kimse ile istişâre etmez, danışmaz. İnsanın, yaptıklarını beğenmesinin, felâketine sebep olacağı hadîs-i şerîfte bildirilmiştir.
Kendini beğenmenin en kötüsü, hatalarını, nefsinin kötü isteklerini beğenmektir. Kişi o hâle gelir ki, artık hatalarını, yanlışlarını da beğenmeye, onları savunmaya, mazeret bulmaya çalışır. Tavsiye kabûl etmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, esas câhil kendisidir. Böyle kötü huydan kurtulmak çok güçtür.
Her türlü manevî hastalığın tedâvisini, ilâçlarını bildiren İslam büyükleri, bu kötü hastalığın da tedâvisini, çâresini bildirmişlerdir. Fakat bu hastalar, hastalıklarını bilmedikleri, kendilerini sağlıklı zannettikleri müddetçe, bu tabîblerin tavsiyelerini, ilimlerini kabul etmezler, felâkette kalırlar.
Bu hastalıklar tedavi edilmediği için de, sıkıntılar arttı, rızıklar azaldı. Âyet-i kerîmede meâlen, "Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım" buyuruluyor. Bugün, îmân rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızıklar azaldı. Bütün bunlara sebep, kulluğunu unutup kibir âbidesi haline gelen insanoğludur. Çünkü Allahü teâlâ, "Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onlara verdiğini değiştirmez." buyuruyor.
Ne buyurulmuş: "Hâşâ, zulmetmez kuluna Hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezâsı..."
İnsanoğlu, kulluğunu hatırlayıp Allahü teâlânın bildirdiği İslâm dînine uymadıkça, O'nun Peygamberinin güzel ahlâkı ile gerçek manada bezenmedikçe sıkıntılardan kurtulup huzura kavuşması mümkün değildir.

Alıntı