GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

AŞK VE HAYAT => Hayat ve Yaşam Sahası => Hayata Dair Olaylar => Konuyu başlatan: Avicenna - 04 Ekim 2007, 00:09:35

Başlık: Hocalı Katliyamı
Gönderen: Avicenna - 04 Ekim 2007, 00:09:35
(http://img261.imageshack.us/img261/8246/01ck4.jpg)

Türk Karabağ’ın tarihi Oğuz Yurdu olan Hocalı’da 26 Şubat 1992 tarihinde tam bir “Türk Soykırımı” yapılarak, 613 Azerbaycan Türkü Ermeni çeteleri tarafından dünyada eşi görülmemiş bir vahşetle katledilmiştir. Ermenistan ordusu ile Rus Silahlı Kuvvetleri’nin Yukarı Karabağ’da konuşlandırılan 366.Alayı’nın 26 Şubat 1992 tarihinde HOCALI Türklerine yönelik saldırısında 106’sı kadın, 63’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycan Türkü soykırıma tabi tutulmuşlardır. Bunlardan 56’sı yakılmış ve başları kesilmiştir. Hocalı katliamından sonra 1275 Azerbaycan Türkü de esir edilmiştir. Ayrıca Hocalı jenosidi, toplu imhası sonrası, 7000 kişilik şehir nüfusundan yalnız 1500 kişi sağ kalmıştır.


Hocalı katliamından üç gün sonra, K-25 stüdyosunun şehit kameramanı Cengiz Mustafayev (Azerbaycan’ın bu yiğit evladını Ermeniler 1992 yılının Mayıs ayında cephede şehit etmişlerdir.) yabancı medya mensuplarını da alarak, katliam bölgesine gitti. Şehit Cengiz’in görüntülediği her resim, tarihte eşi görülmemiş bir soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş bir cinayet olarak kaydedildi. Çünkü Hocalı’da katliama maruz kalanlar savaşla uzaktan yakından ilgileri olmayan, masum sivil ahali idi.

(http://img411.imageshack.us/img411/5096/02wa3.jpg)

Cengiz Mustafayev, katliam bölgesine yanında çeşitli milletlerden oluşan gazeteci, kameraman ve basın mensubu da götürmüştü. Onlar da bu insanlık dramını görüntülediler, tanık oldular. Cengiz kardeşimizin Hocalı koruluğunda çektiği görüntüler, yabancı televizyon muhabirlerini bile dehşete düşürmüştü. Taşnak Ermeni çeteleri Hocalı’nın savunmasız ahalisini katlettikten sonra, ölülere her türlü işkenceyi reva görmüşlerdi. Kulakları kesilmiş, gözleri çıkarılmış, başları koparılmış şehitlerimizi gören Batılı televizyon muhabirleri ” İsa’nın kulları nasıl böyle bir katliam yapabildiler” itirafında bulunmuşlardı. Bu gazetecilerden biri de Fransız Saniv Yunet idi. Yunet Hocalı’da gördüklerini şöyle anlatmaktadır: “Biz Hocalı trajedisine tanık olduk. Sivil halktan öldürülmüş yüzlerce kadın, çocuk, ihtiyar ve Hocalı’da müdafaa edenlerin yığınlar halinde cesetlerini gördük. Bu manzara korkunç ve dehşet vericiydi. Hocalı katliamı insanlığın yüz karası olarak tarihe kaydedilmelidir.”

(http://img147.imageshack.us/img147/9263/01vc5.jpg)

Savaşların kendine has kuralları olduğu gibi, en şiddetli savaşların bile insana aman veren kanunları vardır. Bu kanunlara göre, sivil halka, kadınlara ve çocuklara dokunulmaz. Ancak Hocalı’daki Rus-Ermeni tecavüzünün gaddarlığı bu kanunların hepsini bir kenara itmiştir. Tarihçilerin, 26 Şubat 1992’deki Hocalı katliamını tarihe insanlık suçu olarak belgeleriyle mutlaka kaydetmeleri, günümüzde “Sözde Ermeni Soykırımı” iddialarını gündeme getirenlere karşı verilecek en iyi tarihi cevap olacaktır. Dolayısıyla, “en iyi savunma saldırıdır” ilkesine uygun olarak 1890’lardan günümüze kadar Taşnak Ermeni çetelerinin Türklere yönelik yaptığı soykırımları, katliamları belgeleriyle dünyaya kanıtlamak başta Türk tarihçileri olmak üzere, 70 milyonluk Türk insanının milli görevi olmalıdır. Bundan 14 yıl önce Hocalı’da, Şuşa’da, Laçin’de Kelbecer’de, Ağdam’da, Cebrail’de toprağın vatanlaşması ve bağımsızlığı için şehit düşen Azerbaycan’ın kahraman evlatlarını saygı ve minnetle anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.

Yrd. Doç. Dr. Erol KÜRKÇÜOĞLU