GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Din ile İlgili Karışık => İz Bırakanlar => Konuyu başlatan: sevdaligul - 01 Temmuz 2007, 16:21:48

Başlık: Ali bin Ebu Talib
Gönderen: sevdaligul - 01 Temmuz 2007, 16:21:48
(Arapça:علي بن أبي طالب, Farsça: علی پسر ابوطالب) (d. 599 - ö. 661), Sünni inancına göre Dört Büyük Halife'den (Hulefa-i Raşidin) dördüncüsü ve Cennetle Müjdelenen On Sahabe'den (Aşere-i Mübeşşere) biridir. Şii inanışına göre ise ilk halife ve Oniki İmam'ın ilkidir. Türkçe'de saygı ifadeleriyle Hz. Ali (r.a.) olarak da anılır. 661 yılında (Hicri: 21 Ramazan 40), Hariciler tarafından düzenlenen bir suikastte ağır yaralanmış, birkaç gün içinde de vefat etmiştir.

Kureyş Kabilesi'nin Haşimoğulları (Haşimiler) sülalesine mensuptur. Hz. Muhammed'in hem damadı hem de amcasının oğludur. Şii inanışına göre, ilk müslüman, Kabe'de dünyaya gelen tek insan ve hayatı boyunca Allah'tan başka bir şeye tapmamış ilk müslümandır. Bununla birlikte Sünni inanışına göre ilk müslüman peygamberin eşi Hatice'dir.



Doğumu ve Çocukluğu

Mekke'de Fil Yılı'nın (Amm’ul- Fil) 30. yılının on üçüncü günü, bazı rivayetlere göre Zilhicce ayının yedinci günü Kabe’de dünyaya geldi (M.S. 599). Babası, Ebu Talib, annesi ise Esed kızı Fatıma'dır. Bebeğe "Ali" ismi Hz.


 Müslüman Oluşu

İslam

İslam Tarihi
 
İnanç Esasları
Allah'ın Birliği - Tevhid
Melekler • Kitaplar
Peygamberler • Ahiret
Kaza ve Kader
Temel İbadetler
İnancın Açıklanması
Namaz • Oruç
Hac • Zekât
Önemli Kişiler
Muhammed

Ali • Ebu Bekir
Sahabeler
Ehli Beyt
İslam peygamberleri
 
Kutsal Metinler
Kur'an • Hadis • Şeriat
İslam hukuku • Teoloji
Muhammed'in Hayatı
Mekanlar • İslam felsefesi
İslam'daki mezhepler
Siyasi mezhepler
İtikadi mezhepler
Fıkhi mezhepler • Sufizm
Toplum
İslam takvimi
Cihad • Bayramlar
Mübarek Geceler
İslam Portalı
Şia'ya göre Hz.Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren ve hayatı boyunca Allah'tan başkasına tapmayan ilk şahsiyettir. Sünni inancına göre ise, Hz. Muhammed'in eşi Hatice'den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır.


 Hicret

Mekke'lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Hz.Ali, canı pahasına, Peygamber'in yatağında yatmıştır. Birçok Şia ve Ehli Sünnet müfessirlerinin görüşüne göre 'Allah-u Teala bu fedakarlığı takdir ederek şu ayeti nazil etti:

“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207)

Muhammed Mustafa S.A.V bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine'ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, İslâm Peygamberine emanet olan çeşitli emanetleri sahiplerine iade ederek annesini, Resul-ü Ekrem'in kızı Fatma'yı başka iki kadınla birlikte alıp Medine'ye doğru hareket etmiştir.


 Medine

Hz.Ali Medine'de devamlı Hz. Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Müsahiplik, Hz.Ali'yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Hz. Fatıma'yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hz.Hasan dünyaya geldi. Hz.Ali'nin Hz.Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hz.Hasan, Hz.Hüseyin, Hz.Zeynep, Hz.Ümmü Gülsüm ve Hz.Muhsin.


 Cesareti ve Savaşçılığı

Hz.Ali,Hz .Muhammed(S.A.V)'in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu yalnız Tebük seferi'ne Hz.Muhammed'in emri ile Medine'de kaldığı için katılmamıştır.

Hz.Ali, Bedir savaşında düşman ordusundan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muaviye'nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş'in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Bu savaşta bedeninden yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar Peygamberle beraber savaştı. Cebrail'in (a.s), Ali'nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa: Zülfikar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur. ('la feta illa ali, la seyfe illa zülfikar'), dediği rivayet edilmektedir.

Hendek savaşında, Araplar'ın ünlü kahramanı Amr bin Abduved'in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr'a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr'ın küçümsemesine ragmen Hz.Ali galip geldi. Amr'ın, Hz.Ali tarafından yenilmesi Medine'yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek savaşının sonucunda Hz.Ali'nin bu başarısının önemli bir yeri olduğu söylenmektedir.

Hayber Savaşı'nda, ilk iki taaruzu yönetenler bir başarı sağlayamayınca Peygamberin sancağı Ali'ye verdiği, Ali bin Ebu Talib'in de o gün düşman savunmasını kırarak düşman savunmasına karşı galip gelinmesinde büyük rol oynadığı söylenir.


 Hz. Muhammed'in (as) vefatı

Ali, İslâm peygamberinin vefatında 33 yaşındaydı. İslâm peygamberinin evladının eşi ve amca oğulları olmaları hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi. İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı.


 Devletin Başına Seçilmesi

İslam'da devlet başkanının nasıl belirleneceği konusunda Şîa tam bir icma ile tek bir görüşü benimserken, Ehl-i Sünnet Şîanın aksine, tek görüşe sahib olmadığı gibi, devlet başkanı ve halifenin belirlenmesine ilişkin ileri sürdüğü deliller bir esas oluşturmamasının yanısıra aynı zamanda tenakuzlarla doludur. Bilindiği üzere ilk üç halifenin belirlenme biçimi biribirinden tamamen farklıdır. Ama Hz. Ali'nin hilafeti tüm Müslümanlarca ittifakla kabul edilmektedir.

Muhammed'in 632 yılında ölmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer bin El-Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib'in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin kuzeni ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. İslâm peygamberi Ali'ye hitaben şöyle demiştir: "Sen bana oranla Harun'un Musa'ya oranla sahip olduğu mevkiye sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir."

Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı'na çekildiğinde, kardeşi Harun'u İsrailoğulları'nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Ali'nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur.


 Miras sorunu

Şii'lere göre Hz.Muhammed'in dul eşlerinin yanısıra Hz.Ali ve Hz.Fatıma'nın da, Hz.Ebu Bekir'in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı [1]. Hz.Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi'dir. Hz.Ebu Bekir'e göre bu mal ve araziler Hz.peygamber(s.a.v.) tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Hz.Ali ise "Hz.Muhammed'e gelen veraset ile ilgili vahiylerin Hz.peygamber'in mirasını da kapsadığını" iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu. Zira Kur'an'da vefat eden bir kişinin mirasının nasıl pay edileceği izah edilmektedir. Şiilere göre Hz.Ebu Bekir Hz.Muhammed (s.a.v.)'in dul eşlerine devletten maaş bağlamış ancak Hz.Muhammed (s.a.v.)'in kanından olan Hz.Ali, Hz.Fatıma ve İbn Abbas'a o kadarını bile vermemişti.hz aliden önceki bu üç halife her zaman hz aliyi ayırt etmişlerdir.hz ali hayatı boyunca allahtan başka kimseye tapmamıştır.

Eşi Hz.Fatıma'nın ölümünden sonra Hz.Ali Hz.Fatıma'nın Hz.peygamber'in mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir'den halifeliği devralan .Ömer Medine'deki arazileri Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbas'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı (Madelung, 1997 s. 62). Şii kaynaklarına göre bu durum Hz.Muhammed (s.a.v.)'in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir [2] .


 Hilafeti

Müslümanların bir kısmı Hz. Ali'nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Üçüncü Halife Osman asiler tarafından öldürülünce halk Ali'ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti Ali ve Muaviye önderliğinde ikiye bölündü.

Ali, 4 yıl 9 ay süren hilafet'i müddetinde Peygamber'in siretine uyup, hilafet'e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu.

Ali bin Ebu Talib çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında Ayşe, Talha ve Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile karşılaştı bu olay Ayşe'nin devesinin etrafında oldugu için Cemel Vakası adıyla bilinmektedir.

Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı; bu savaş Sıffın savaşı adıyla bilinmektedir ve bir buçuk yıl devam etti. Nehrevan adıyla bilinen muharebede Haricilerle savaştı.


 Vefatı 

Nehrevan Savaşı'nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Hariciler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali, Muaviye ve Amr bin As'ı öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti. Ramazan ayının 19. gününün şafak vakti Ali'yi kapısının önünde zehirli kılıc darbesi ile yaralamıstır.

Halife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahman bin Mulcem'in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: “Fuztu ve Rabb’il Ka’be!” (Kabe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!). İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü öldü (M.S. 661). Hz Ali'nin mezarı konusunda net bir bilgi yoktur.

Ali ölünce İslam Devleti ve hilafet 20 yıllığına düşmanı I. Muaviye'nin eline geçti.


 İlmi

Gerek Sünni gerekse Şii kaynaklarında Ali bin Ebu Talib'in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Hz. Muhammed onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkam ilminin en alimi ve ümmete sünneti açıklayan kimse olarak nitelemiştir. İslam peygamberi bir sözünde de şöyle demiştir:

"Ben ilmin şehriyim, Ali kapısı. İlim almak isteyenler Ali'nin kapısına başvursunlar."