GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

AŞK VE HAYAT => Aşk Yeri => Aşk Sözleri ve Aşka Dair Herşey => Konuyu başlatan: ђ๏Ŧєєz - 09 Mayıs 2007, 01:39:44

Başlık: BİLİM ADAMLARI AŞKIN FORMÜLÜNÜ BULDUKLARINI ÖNE SÜRÜYORLAR!
Gönderen: ђ๏Ŧєєz - 09 Mayıs 2007, 01:39:44
BİLİM ADAMLARI FORMÜLÜ BULDUKLARINI ÖNE SÜRÜYORLAR

Aşkın kimyasını yazsam yeniden
 

Herkes aşkı kendince tarif ediyor. Ve şimdi şairlerden, yazarlardan sonra sıra bilimadamları nda. İşte deneyler sonucu bulunan aşk formülleri...

Aşk bir mucizedir / Emile Zola
Aşk bir muammadır / Eflatun
Aşk bir nöbettir / Stendhal
Aşk hislerin şiiridir / Balzac

Aşk odur, budur, şudur... Binlerce yıldır herkes aşkı tarif etmeye çalışıyor. Bazılarına sen hiç aşık oldun mu dediğinde "Bilmiyorum, nedir?" diye soruyor. Karşıdaki "Böööyle kalbin çarpar, onun için ölümü bile göze alırsın," diyor. Bazıları ise aşkı yaşadığına emin oluyor. Yaşadıklarından örnekler vererek aşkı anlatıyor. İşte üç erkek, üç örnek:
"Chat'te tanışmıştık ve bir sevgilisi olduğu için ona aşık olamam sanıyordum. İlk buluştuğumuzda onu mavi elbisesiyle bana doğru yürürken gördüğümde ellerimin titrediğini fark ettim. Sanırım 15 dakikalık sohbet boyunca titreyen ben değil de, aşka yenik düşen mantığın ta kendisiydi," diyor 18 yaşındaki Salim.
19 yaşındaki Uğur ise Salim'le yarışıyor: "Adı anılınca bile yüzümün uyuştuğunu, mimiklerimi ve konuşmamı kontrol edemediğimi hissederim. Tenimde bir çekilme, bütün vücudumda bir ürperti ve titreme olur. Eğer kötü giden bir şey varsa içimden yemek bile gelmez." Ama aşık olunca en çok dağılan 23 yaşındaki Volkan... "Ne söylediğimi ben bile anlayamam, sonra ter boşalır. Bir şey yemek ancak lafı geçince aklıma gelir. O anı bozacağını korktuğumdan tuvalete bile gidemem. Ellerimin titrediği çok olmuştur. İnsanın içinden koşmak gelir ama bazen bir sandalyede saatler geçer. Koşmaktan beter yorulursunuz. "
Aynı bu üç delikanlı gibi filmler, şarkılar ve şiirler de sürekli aşkı anlatıp durur. Şarkıların birinde Emel Sayın "Aşkın kanununu yazsam yeniden," der. Onlar kanununu yazadursun, biz kimyasını anlatalım size.

Büyük harflerle oksitosin!
 En önemlisi oksitosin denilen hormon... Özellikle kadınların gebelik ve süt verme dönemlerinde ortaya çıkan bu hormonun 20 yıl öncesine kadar sadece rahim kaslarını gevşeterek doğumu kolaylaştırdığı zannediliyordu. Oysa aşkın doğasını bilimsel yöntemlerle anlatmaya çalışan Michel Odent, "Aşkın Bilimsel Yüzü" kitabında bu hormondan bolca bahsediyor. İngiliz yazar Odent, oksitosinin tüm duygu ve düşünceleri değiştirebileceğ ini iddia ediyor.
Orgazm sırasında bolca salgılanan bu hormon sevecen bir davranış, dokunuş, kucaklayışla bile ortaya çıkıyor. O ortaya çıktıkça aşk duyguları da kabarıyor. Komiktir ama her zaman olduğu gibi farelerden örnek vermek gerekirse, oksitosin enjekte edilen erkek farelerde de annecil davranışlara rastlanıyor. Peki bu hormonu herkes eşit seviyede mi salgılıyor? Kesinlikle hayır! Stres bu hormonun salgılanmasını negatif yönde etkiliyor.

Yıldırım aşkı
Tabii aşkın kimyası oksitosinle bitmiyor. Bir partide bir erkeğe "Haydi yanıma gel!" bakışları atan kadını düşünün. Onun hiç suçu yok. Bütün suç kimyasal reaksiyonlarda. Kadının beyninde görsel, kokusal ve işitsel algı merkezlerini kontrol eden bir bölüm var. Bu bölüm doğrudan sinirlerin verdiği elektriği ileten dopaminleri harekete geçiriyor. Beynin bu kimyasal reaksiyonu sonucunda kadın erkeğe farkında olmadan bu bakışı atıyor. Bu motivasyonun etkisiyle yaklaşan erkeğin 'feromen'leri kadının 'hipotalamus' una ulaşarak erkeğe "Evet daha da yaklaş," mesajı veriyor. Bu hipotalamusları falan bırakıp biraz açık olursak düzen şöyle işliyor: Göz bebekleri büyüyor, kalp atışı hızlanıyor, yüz kızarıyor, cilt hafif bir terlemeden dolayı parlaklaşıyor. Psikolog Sema Yüksel'e yukarıdaki örnekteki gibi bir yıldırım aşkının mümkün olup olmadığını soruyoruz. Duraksamadan cevap veriyor: "Elbette, birisiyle karşılaştığınızda ilk 8 - 10 saniye içinde kalp atışınız hızlanır, terlemeye başlarsanız, sanki ateş basar gibi olursa, bir de göz bebekleriniz büyürse, işte yıldırım aşkı!"

Korteks sahibi insanlar
Peki insan aşık olunca sürekli bu rahatsız edici durum içinde mi dolaşıyor? "Tabii ki hayır," diyor biyokimya uzmanı Dr. Osman Kaya ve devam ediyor: "İnsanın korteksi çoğunlukla bunların yaşanmasını engelliyor. Bir toplumun içinde yaşıyoruz. Sahip olunan bir sevgili, başka toplumsal baskılar, bunların hissedilmesine engel olabiliyor. Ama hissettiniz diyelim, çok da uzun süreli olmuyor hissedilenler. Vücut belli bir süre sonra uyarana ve tüm bu tepkilere adapte oluyor." Peki sonra? "Yeni bir uyaran arıyor."
Yani aslında insan birisini çok severken ve iyi bir ilişki içindeyken de yeni bir uyaranla karşılaşabiliyor. Kızarılıyor ve tabii ki bozarılıyor, kalp çarpmaya başlıyor. Neyse ki şu korteks denilen şey var da bizi engelliyor. Belki de sevgililerini aşk uğruna aldatanlara ahlaksız değil de kortekssiz demek lazım galiba, ha?..

Öpüşüyorum, işte ispatım!
Tüm bu fiziksel tepkiler ve cinsellik birbirinden ayrılamaz. Aşkı bir de 25 yaşındaki Melda'dan dinleyin: "Dört yıl kadar önce, 20'li yaşlarının başında gayet sosyal bir insan olarak iki uzun ilişkimde de aşık olduğumu zannettim. Bir yıl önce gerçekten aşık oldum. İlk ağzımızı açıp konuştuğumuzda aşık olduğumuzu söyleyebilirim. Aylarca onu her gördüğümde kalbim hızlı hızlı çarptı... Ve her zaman her yerde, onu her görüşümde onunla sevişmek istedim. Her görüşümde yeniden etkilendim. Aşkın temelinde kesinlikle cinsel cazibe olduğuna inanıyorum. İnanmıyorum, biliyorum. Yalnızca iyi sevişebildiğiniz bir insana aşık olabilirsiniz. Eğer aşık olacaksam, onunla sevişmekten çok zevk alacaksam hepsini mutlaka ilk görüşmede anlarım. Aşık olana dek, o güne kadar hiç aşık olmadığınızı anlamanız imkansızdır. "
Evet, cinsellik bu tepkilerin verilmesi için çok önemli. Cinsellikle birlikte oluşan tepkiler de aşka aşk katıyor. İlk öpücükten sonra dudaklar genişliyor, elmacık kemikleri kızarıyor. Ve bu işi daha da alevlendiriyor. Yine bir araştırmacı grubu ve yine bir örnek: Araştırmacılar bir grup erkeğe bir kadının iki ayrı fotoğrafını gösteriyorlar. Bir fotoğrafın üzerinde oynanmış ve gözler buğulanmış, elmacık kemiklerine renk verilmiş. Herkes oynanmış fotoğraftaki kadını tercih ediyor. Sadece görsellik değil aşkı, cinsel isteği beraberinde getiren ya da o istek sonrasında ortaya çıkan. Koku çok ama çok önemli. Ünlü söz: Napolyon Josephine'e yazdığı bir mektupta "Üç gün sonra evdeyim sakın yıkanma," diyor.
İnsanlar 'andrestenol' ve 'andrestenon' adlarında misk benzeri iki tür koku üretiyorlar. Bu kimyasal maddeler koltuk altlarımızdaki ter bezleriyle, tükürükle, idrarla, meniyle ya da genital organların yanındaki bezler tarafından salgılanıyor. Bu kokular onca kıyafete rağmen algılanabilirse insanı çıldırtıyor.
Buna benzer kokular parfümlerde kullanılmaya çalışıyor. Ve araştırmalara göre parfümlerdeki bu tür kokuların kadınlar çok daha kolaylıkla farkına varabiliyorlar. Zaten kadınlar koku salgılamak ve koku almak konusunda erkeklerden daha üstünler. Erkekler ise damardan östrojen yediklerinde kokuyu salgılayabiliyorlar. İşte ispatı:
Araştırmacılar bir odada erkek hormonu bulunan bir karışımı buharlaştırmışlar. Bu buharı onlarca sandalye arasından birine püskürtmüşler. Odaya alınan 840 kadından 810'u oturmak için bilin bakalım hangi sandalyeyi tercih etmiş!..
Tüm bu kokular, salgılar, kızarmalar, mimikler yani aşk nelere kadir? Temizlikçisinden sosyete mensubuna kadar gördüğü her kadına yatakta buluşmayı teklif eden Michael Douglas bile Catherine Zeta Jones'a olan aşkı yüzünden uslanmış. Bizden bir örnek vermek gerekirse Arzu Yanardağ, Mustafa Altıoklar'dan sadece bahsederken bile kızarıyor, göz bebekleri büyüyor.

Formül işini azıtanlar
Formül bulmaya çalışmaların sonu yok. İşi iyice matematikleştirenler bile var. Mesela New York Albany Eyalet Üniversitesi psikoloji profesörü Donna Byrne bir denklem kurmuş. Önce şu soruları soruyor ve her soruya 10 üzerinden puan vermenizi istiyor.
a. Yokluğunda onu ne kadar özlüyorsunuz?
b. Onunla konuşmaktan ne kadar zevk alırsınız?
c. Onunla sarmaş dolaş olmaktan ne kadar zevk alıyorsunuz?
d. Aradaki kırgınlıklar sizi ne kadar etkiler?
e. İlişkiniz tamamen biterse ne kadar üzülürsünüz?
Puanları verdikten sonra da şu formülü uyguluyorsunuz.
(1.7 x a) + (1.5 x b) + (1.5 x c) + (1.5 x d) + (1.3 x e)= ?
Sonra aynı testi çok sevdiğiniz bir arkadaş için yapıyorsunuz. Aradaki fark aşkınızın da şiddetini belirliyor. Bu formüle en uygun lafları ise Orhan Pamuk söylüyor: "Aşk birisine şiddetle sarılma, onunla aynı yerde olma özlemidir. Onu kucaklayarak bütün dünyayı dışarıda bırakma arzusudur. İnsanın ruhuna güvenli bir sığınak bulma özlemidir."
Ve ilginç bir örnek: Colin Windrow, karısı Linda Marsh ve üç yaşındaki oğlu Kurtis'i bırakıp Körfez Savaşı'na katılıyor. Savaşta komaya giriyor, hafızasını kaybediyor, İngiltere'ye döndüğünde hiçbir şey hatırlamıyor. Tedavi gereği karısını ziyaret ediyor, ona tekrar aşık oluyor ve nikah tazeliyorlar.

Aşk nerede alevleniyor? Beyin: Aşk moleküllerinin merkez santralidir. Özlem, umut, arzu, mutluluk ve üzüntü gibi tüm duygular burada oluşur. Hipofiz: Beyinde bulunur. Vasopin, prolaktin, oksitosin gibi önemli seksüel hormonların salgılanmasını sağlar. Oksitosin hormonunun olduğu yerde aşk rüzgarı esmeye başlar. Bu hormon yakınlık, şefkat ve erotizm duygularını uyandırır. Kadınların sevişme sırasında zevk almasına yardım eder. Hipotalamus: Beynin arka kısmında bulunur. Onunla birlikte aşk ve arzuya ilişkin tüm fonksiyonlar ayarlanır. Limbik sistem: Beyinde bulunur ve romantik aşk duyguları uyandırır. Apokrin bezleri: Göğüslerin başlangıç yerlerinde bulunur. Pheromon salgılar. Bu insanları bilinçdışı olarak sekse yönelten bir kokudur. Partner seçimini de etkiler. Böbreküstü bezleri: Vücuttaki östrojen ve testosteron hormonlarını ayarlar. Ayrıca kimi nasıl çekici bulacağımızı belirleyen steroid adlı hormonun üretildiği yer de burasıdır. Yumurtalıklar: Kadınlık hormonu, östrojen ve progesteronun kaynağıdır. Testisler: Testosteron burada üretilir. Bu erkeklerde sekse karşı arzu uyandırır.

 
Aslı Çakır
Başlık: Ynt: BİLİM ADAMLARI AŞKIN FORMÜLÜNÜ BULDUKLARINI ÖNE SÜRÜYORLAR!
Gönderen: BİTANEM - 15 Mayıs 2007, 15:51:45
emegine saglık