GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Din ile İlgili Karışık => Konuyu başlatan: sevdaligul - 08 Mayıs 2007, 00:25:16

Başlık: Bid at Nedir
Gönderen: sevdaligul - 08 Mayıs 2007, 00:25:16
BİD'AT NEDİR?
Şer'i anlamı: İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir. Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir. Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:
«Her bid'at sapıklıktır.» (Buhari, Müslim)

«Her kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa onun ameli geçersizdir.» (Buhari, Müslim)

Bu hadisi şeriflerden anlıyoruz ki bütün şer'i anlamdaki bid'atler sapıklıktır. Rivayete göre Ömer b. Hattab müslümanlara ramazanda bir tek imam arkasında teravih namazı kılmalarını söylemiş ve evden çıkıp camide onları tek imam arkasında namaz kılarken gördüğü zaman şöyle demiştir: «Eğer bu bid'at ise güzel bir bid'attir.» Burada Ömer b. Hattab (r.a) bid'atin şer'i anlamını değil lügat anlamını kastetmiştir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) teravih namazını bir iki gece bazı sahabelerle beraber mescidde kıldı. Sonra Rasulullah (s.a.s) teravih namazının farz kılınmasından ve ümmetine zorluk vermekten korktuğu için cemaatle teravih namazı kılmayı terketti. Rasulullah (s.a.s) vefat edince teravih namazının farz olma ihtimali ortadan kalkmış olur. Ömer b. Hattab (r.a) müslümanların bir kısmının cemaatle bir kısmının ise kendi kendilerine namaz kıldıklarını görünce onları bir tek imam arkasında topladı. Ömer (r.a)'nun teklifinin İslam'da aslı varolduğu için sahabeler bunu topluca kabul ettiler.


BİD'ATİN TÜRLERİ

Bid'at: Dini bid'at ve dünyevi bid'at olmak üzere iki kısımdır.
Dini Bid'atler: Bunlar dört tanedir.
1) İslam Dininden Çıkartan Bid'at:
İbadet çeşitlerinden birisinin Allah'tan başkasına yapılması gibi. İbadet türlerinden bazıları; dua etmek, yardım istemek, yardımına çağırmak, adak adamak, kurban kesmek gibi... Kim nebilerden, velilerden veya herhangi bir ölüden yardım ister veya sıkıntılı bir anında onları yardımına çağırırsa, Allah'tan başkasına adak adar veya kurban keserse dinde aslı olmayan birşeyi yapmış olur. Allah'a karşı büyük şirk işlemiş olur ve kafir olur.

2) Haram Olan Bid'at:
Mezarlar üzerinde bina yapmak, bunların üzerine örtü koymak, süslemek, ışıklandırmak, el sürmek, mezarları mescid edinmek, ölü birisinin yüzüsuyu hürmetine Allah'tan birşey istemek ve buna benzer şeylerin hepsi haram olan bid'atlerdendir. Cündüp b. Abdullah (r.a) şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle dediğini duydum:
«Sizden öncekiler nebilerinin mezarlarını mescid ediniyorlardı. Mezarları mescid edinmeyin. Bunu size yasaklıyorum.» (Müslim)

Ebu Heyyac şöyle dedi: Ali (r.a) bana şu emri verdi:
«Rasulullah (s.a.s)'in beni gönderdiği işe ben de seni göndereyim mi? Gördüğün her heykeli yok et ve yükseltilmiş her kabri dümdüz yap.» (Müslim)

Cabir İbn-i Abdullah (r.a) şöyle dedi:
«Rasulullah (s.a.s) kabrin kireçle yapılmasını, kabir üzerine oturulmasını ve kabir üzerinde bina kurulmasını nehyetti.» (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Ahmed)

3) Tahrimen Mekruh (harama yakın olan) Bid'at:
Ezanda «Hayya ala hayru'l amel» veya «Eşhedü enne Ali veliyyullah» demek veya ezandan sonra yüksek sesle salavat okumak veya dua etmek bid'attir. (Ezandan sonra alçak sesle yapılan salavat ve dua sünnettir.) Şaban ayının onbeşinci gecesi toplanıp bu geceyi kutlamak (Berat kandili), Rasulullah (s.a.s)'in doğum gününu kutlamak bid'attir. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer verip üstün tutmak, onun doğum gününde toplanıp zikretmek veya mevlid okumakla olmaz. Eğer bu amelde hayır olsaydı Rasulullah (s.a.s)'i bizden daha çok seven ve ona bizden daha çok bağlı olan ashab-ı kiram bu günü kutlardı. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer vermek ancak ona itaat edip emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden kaçınmakla olur. Meşhur olan, şaban ayının onbeşinci gecesinde kılınan binlik namazı bid'attir. Bu ismi almasının sebebi; bin defa ihlas suresinin okunmasıdır. Bu namaz yüz rek'attır. Her rek'atta fatihadan sonra on kere ihlas suresi okunmaktadır. Recep ayının ilk cuma gecesinde (Regaib kandili) kılınan namaz bid'attir. Cumhuru ulema Regaib gecesi ve bu gece kılınan namaz hakkında rivayet edilen hadislerin sahih olmayıp batıl olduğuna şahitlik etmişlerdir. İmam Nevevi (r.a) Regaib namazı hakkında şöyle diyor: «Bu namaz kötü bir bid'attir. Sapıklıktır. Çirkin ve batıldır. «Kut'il Kulub» ve «İhya» kitablarında zikredilmesine aldanma.» Bunun gibi Receb ayının yirmi yedinci gecesini (Miraç kadili) kutlamak bid'attir. Çünkü İsra ve Mirac'ın Receb ayının hangi gecesinde olduğu veya sahabelerin bu geceyi kutladığına dair sahih bir rivayet yoktur. İbn-i Abbas (r.a)'ya isnad edilen Mirac kıssasında zikredilen şeylerin çoğu batıl ve sapık şeylerdir. Abbas (r.a) bu gibi rivayetlerden beridir.

4) Tenzihen Mekruh Olan Bid’at:
Her namazdan sonra musafaha yapmak. Ramazanda perşembe günü gibi belli günlerde fakirlere yemek vermek, (fakirlere yemek vermek sevap bir amel olup bunun için belli bir gün tayin edilmesi bid’attir.) Farzı kıldıktan sonra tesbih yapmadan süneti kılmak bid’attir. (Çünkü sahih bir rivayete göre Rasulullah (s.a.s) ara vermeden iki namazın arasının birleştirilmesini nehyetti.) Ayrıca böyle yapan kişi Rasulullah (s.a.s)’in bizler’den namazdan sonra okumamızı istediği zikirleri terketmiş ve bunların sevabından mahrum olmuş olur.

Dünyevi Bid’atler:
İslam şeriatı belli temeller ve kaideler üzerinde inşa edilmiştir. Yiyecek ve içeceklerden haramlığı hakkında sahih delil mevcut olmayan şeyler helaldir. Kuşlar ve hayvanlardan yenilmesinin haram olduğuna dair sahih delil bulnmayanların yenilmesi helaldir. Bu islami bir kaidedir. Diğer bir İslami kaide de fayda veren şeyler mübah, zarar veren şeyler haramdır. Bir diğer islami kaide ise; Allah ve Rasulünün haram kıldığı haram, helal kıldığı helaldir. Hakkında haram veya helal olduğuna dair hüküm bulunmayan şeyler Allah’ın affettiği şeylerdir. Dünyevi şeylerde şer’i bid’at yoktur. Bir şey ya haramdır veya helaldir. Mesela; elbiselerden ipek, takılardan altın gibi haramlığı hakkında sahih delil mevcut olan şeylerin dışındakiler mubahtır. (Altın ve ipek sadece erkeklere haramdır.) Kadının giydiği elbisenin erkeğe, erkeğin giydiği elbisenin kadına benzemesi haramdır. Tarım ve sanayi gibi dünyevi işlerde ilerlemek lügat bakımından bidat olsa bile müslümanların faydasına olduğu için helal ve sevaptır.


HALKA, İP, NAZAR BONCUĞU VB. ŞEYLERİ KÖTÜLÜĞÜ DEFETMEK İÇİN TAKMAK ŞİRKTİR

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
«Ey Muhammed! Yemin olsun ki, eğer sen onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan elbette: «Allah yarattı» derler. Sen onlara şöyle de: «Söyleyin bakalım eğer Allah bana herhangi bir zarar vermek istese, sizin Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun bu zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese O'nun bu rahmetini durdurabilirler mi? De ki: «Bana Allah yeter. Güvenenler sadece O'na güvensinler.» (Zümer: 38)

Allah (c.c) göklerin ve yerin yaratıcısı, yegane kudret ve kuvvet sahibidir. Kullarına bir fayda vermek istediğinde ona engel olabilecek veya bir zarar vermek istediğinde o zararı defedebilecek hiçbir şey, güç ve kudret yoktur. Herşey O'nun elindedir. Dilediğini dilediği kimseye verir. Dilediğini de dilediği kimseden alır. Bu mesele zihinlerde yerleştikten sonra müslümanların artık kimseden kokmasına ve kimseden birşey ummasına gerek yoktur. Allah'a bu şekilde iman eden kimse ne sarsılır, ne korkar ne de bir kimse onu yolundan çevirebilir... Bu hakikat mü'minin kalbine yerleşirse artık onun imanı kemale ermiş demektir. O sadece Rabbine güvenir ve O'na tevekkül eder. Kim bir melekten, rasulden veya Allah'a yakın olduğunu zannettiği bir ölüden menfaat sağlamak veya kendisinden bir zararı defetmek için yardım ister veya onu yardıma çağırır ya da kendisine fayda verebileceğine inanırsa büyük şirk işlemiş olur.

İmran b. Hüseyin şöyle rivayet etti:
«Rasulullah (s.a.v) bir adamın koluna halka takmış olduğunu görünce sordu: «Bu nedir?» Adam da: «Bu kötülüklerden koruyan birşeydir» dedi. Rasulullah (s.a.v): «Hemen çıkart. Bu seni daha kötü yapar.» dedi ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü: «Eğer bu üzerinde olduğu halde ölseydin asla felaha erişemezdin.» (Ahmed ve Hakim sahih senetle rivayet ettiler.)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: «Kim nazardan korunmak için birşey takarsa şirke girer.» (Ahmet ve Hakim sahih senedle rivayet ettiler)

Herhangi birşeye zarar verecek olan da fayda sağlayacak olan da sadece Allah'tır. Kim; halka, ip, nazar boncuğu gibi şeyler takıp, bunların doğrudan doğruya kendisine fayda verebileceğine veya kendisinden bir zararı uzaklaştırabileceğine inanırsa büyük şirk işlemiş ve dinden çıkmış olur. Fakat taktığı şeyler sebebebiyle Allah'ın kendisine fayda vereceğine veya kendisinden bir zararı uzaklaştıracağına inanırsa, büyük haramlardan daha haram olan küçük şirk işlemiş olur. Bu konuda cehalet özür değildir. Zira durumu bilmeyen sahabeye Rasulullah (s.a.s): «Eğer bu üzerinde bulunduğu halde ölseydin asla felaha ulaşmazdın» demiştir. Bu gibi batıl şeyler fayda sağlamaz, aksine daha çok zarar verir. Rasulullah (s.a.s)'in de buyurduğu gibi: «Bu daha kötü yapar.» Huzeyfe (r.a) bir adamın kolunda hastalıktan korunmak için takılan bir ip görünce onu kopardı ve şu ayeti kerimeyi okudu: «Onların çoğu ortak koşmadan Allah'a inanmazlar.» (Yusuf: 106) (Ebu Hatem sahih senedle rivayet etti)

Hastalık v.s'den korunmak için takılan ip, kurdele gibi şeyler yukarıda açıkladığımız gibi takanın durumuna göre ya büyük şirk ya da küçük şirk olur. Huzeyfe (r.a)'nün bu ayeti okuması sahabelerin büyük şirk hakkındaki ayetleri küçük şirk hakkında da delil olarak getirebildiklerini gösteriyor. Ukbe b. Amir (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: «Kim uğur getirsin diye bir şey takınırsa Allah ona hiç uğur getirmesin. Kim kendisini korusun diye birşey taşırsa Allah onu korumasın.» diye dua etmiştir. (Ahmet ve Hakim sahih senedle rivayet ettiler.)

Rasulullah (s.a.s) uğur getirsin veya kendisini korusun diye birşey takanlara: «Allah ona hiç uğur getirmesin, Allah onu korumasın» diye beddua etmiştir. Öyle ise bu tür kimselere beddua etmek caizdir.


MUSKA VE NAZARLIKLAR

Ebu Beşir el-Ensari (r.a) şöyle rivayet etti:
«Rasulullah (s.a.s) ile bir yolculuğunda beraberdim. Gördüğü her devenin boynunda bulunan halka, boncuk veya bunun gibi ne bulunursa koparması için bir elçi gönderdi.» (Buhari - Müslim)

İbn-i Mes'ud (r.a) şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle dediğini duydum: «Ruk'a, Temaim ve Tevle şirklerdendir.» (Ahmed, Ebu Davud)

Ruk'a: Muska ile veya tılsımlı söz ve şekillerle hastalıkları tedavi etmeye çalışmaktır. Çok kere bu söz ve şekillerin manası anlaşılamaz.
Temaim: Nazardan korunmak için takılan boncuk ve nazarlıklardır.
Tevle: Karı-kocanın arasındaki muhabbeti artırmak için yapılan şeylerdir.

Abdullah İbn-i Akim (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
«Kim kendisini zarardan koruması veya kendisine fayda sağlaması için birşey takarsa Allah (c.c) o kimsenin korunmasını ona bırakır.» (Ebu Davud - Ahmet - Tirmizi)

Ruveyfi (r.a) diyor ki: Rasulullah (s.a.s) bana şöyle dedi:
«Ey Ruveyfi! Belki hayat senin için uzun sürer. İnsanlara şunu haber ver: Kim sakalını büküp kıvırırsa, muska veya nazarlık takarsa, hayvan tersi veya kemikle istinca ederse Muhammed (s.a.s) o kimseden uzaktır.» (Ahmed - Ebu Davud - Nesei)

«Kim zararı defetmek veya fayda sağlamak için bir şey takınırsa takındığı o şeye terkedilir.» (Ahmed - Tirmizi - Ebu Davud)

Said b. Cübeyr (r.a) diyor ki:
«Kim bir insanın üzerindeki muskayı (nazarlığı vs'yi) koparıp atarsa, köle azad etmiş kadar sevap kazanır.» (Veki)

Aişe (r.a)'dan rivayete göre şöyle demiştir:
«Rasulullah (s.a.s) göz değmesi için okumamı bana emretti.» (Buhari)

Yukarıda geçen hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki:
- Nazardan korunmak için takılan takılar, hastalığı uzaklaştırmak veya iyileşmek için yapılan birtakım sihri şeyler, muskalar, karı-kocanın arasındaki muhabbeti artırmak için yapılan sihri herşey, bunların doğrudan doğruya fayda verebileceklerine veya insanlardan bir zararı uzaklaştırabileceklerine inanılırsa büyük şirklerdendir ve sahibini dinden çıkarır. Fakat bunları takanlar bunların Allah'ın izniyle kendilerine fayda vereceğine veya zararı defedeceğine inanırlarsa büyük haramlardan daha haram olan küçük şirk işlemiş olurlar.

- Ancak nazardan veya hastalıktan korunmak veya şifa niyetiyle Kur'an-ı kerim okumak caizdir, sünnettir. Kur'an-ı kerim ayetleri veya hadisi şeriflerin yazıp muska şeklinde kişinin üstünde bulundurmasına bazı sahabeler izin vermiş bazıları vermemiştir. Abdullah b. Mes'ud (r.a) izin vermeyen sahabeler arasındadır.

- Bir insan zarardan korunmak veya fayda sağlamak amacıyla birşey takarsa, Allah (c.c) o kişinin isteğinin yerine getirilmesini taktığı şeye bırakır.

- Nazar boncuğu gibi şeyleri takıldığı yerden çıkarmak büyük sevaptır.


HERHANGİ BİR DİLEĞİN KABUL OLMASI MAKSADIYLA TÜRBE, AĞAÇ GİBİ ŞEYLERE
EL SÜRMENİN HÜKMÜ

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
«Gördün mü Lat ve Uzza'yı ve üçüncü put olan Menat'ı? Herhangi bir güçleri var mı?» (Necm: 19-20)

LAT: Beyaz bir kaya parçası idi. Üzerinde bir takım nakışlar vardı. Taif'de onun adına bir mabed yapılmıştı. Ve bu mabedin özel hizmetçileri bulunuyordu. Mabedin çevresinde muaazzam bir boşluk vardı. Taifliler yani Sakif kabilesi ve onlara uyanlar, Kureyş'in dışındaki arap kabilelerine karşı bu putla öğünürlerdi.

Buhari, İbn-i Abbas (r.a)'nun Lat hakkında şöyle dediğini rivayet ediyor: Adamın biri beyaz bir kayanın yanında arpa ve buğdaydan yemek yapıp yağla beraber hacca gelen insanlara satardı. Bundan kim yerse şişmanlardı. Bu adam ölünce Sakif kabilesi bu adama hürmet olsun diye bu beyaz kayaya tapmaya başladılar. Rasulullah (s.a.s) Mekke'nin fethinden sonra Mugire b. Şu'be (r.a)'yu Lat'ı yıkmak için gönderdi.

UZZA: Ağaçtan yapılmış bir puttu. Üzeri hurma dallarıyla örtülü, çevresi duvarlarla çevriliydi. Mekke ile Taif arasında bulunuyordu. Kureyşliler Uzza'ya da saygı gösterirlerdi. Uhud günü Ebu Süfyan: «Bizim Uzzamız var sizin ise yok» diye seslenmiş bunun üzerine Rasulullah (s.a.s): «Bizim mevlamız Allah'tır. Sizin ise mevlanız yok» deyin, diye buyurmuştur.

Ebu Tufeyl (r.a) şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.s) Mekke'yi fethettikten sonra Halid b. Velid'i içinde Uzza olan bir ağaca gönderdi. Uzza üç ağaç üzerine konmuştu. Bunları kesti ve üzerine konulan şeyi yıktı. Sonra Rasulullah (s.a.v)'in yanına dönerek yaptıklarını anlattı. Rasulullah (s.a.s) dedi ki: «Dön, sen gerekenleri yapmadın.» Bu putun kahinleri Halid b. Velid'in döndüğünü görünce dağa bakarak: «Ey Uzza! Ey Uzza!» dediler. Halid b. Velid Uzza'nın bulunduğu yere gelince çıplak, saçı dağınık bir kadın gördü. Kadın yerden toprak alıp başına saçıyordu. Halid b. Velid bu kadını kılıçla öldürdü. Sonra Rasulullah (s.a.s)'e dönerek olayı anlattı. Rasulullah (s.a.s) ise: «Senin öldürmüş olduğun Uzza'dır» buyurdular.» (Nesei - İbn Merduyeh)

MENAT: Mekke ile Medine arasında Kadit denilen yerde idi. Medine'de bulunan Huzaa, Evs ve Hazreç kabileleri cahiliyyet devirlerinde ona saygı gösterir ve oradan geçerek haccetmek üzere Ka'be'ye giderlerdi. Mekke'nin fethinde Menat'ı yıkmak için Rasulullah (s.a.s) Ali (r.a)'yü gönderdi. Arap yarımadasında çeşitli kabilelerin saygı gösterdikleri daha başka bir çok putlar vardı. Fakat içlerinde en ünlüsü bu üçü idi.

Lat, Uzza ve Menat'a tapan kişiler bunları herhangi bir taş veya herhangi bir ağaç olarak görüp tapmıyorlardı. Bu ağacın yanında salih bir kişinin veya bir velinin mezarının bulunduğuna inanıyorlardı. Mesela; Uzza'nın bulunduğu yerde salih bir kadının gömülü olduğuna inanıyorlardı. Bundan dolayı bu putlara saygı gösterip hürmet ettiklerinde bereket olacağına, sıkıntı anında onlardan yardım istediklerinde sıkıntılarının giderileceğine veya ihtiyaç anında onları yardımlarına çağırdıklarında kendilerine yardım edileceğine inanıyorlardı.

Salih insanların mezarına bereket olsun diye el sürenler veya bir dileğinin olması için ölmüş salih kimselerden yardım isteyenler Lat'a tapanlar gibidirler. Herhangi bir ağacı kutsal sayan, onu bereket sebebi olarak gören, dileğinin yerine gelmesi için o ağacın çevresinde birtakım hareketler yapan kimseler, Uzza ve Menat'a tapanlar gibidirler.