GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Din ile İlgili Karışık => İz Bırakanlar => Konuyu başlatan: çoban - 05 Mayıs 2007, 20:07:40

Başlık: HANIM SAHABİLER(CUVEYRİYE BİNTU’L-HARİS (RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
Gönderen: çoban - 05 Mayıs 2007, 20:07:40
CUVEYRİYE BİNTU’L-HARİS (RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
 

Rasûlüllah (S.A.V) Benî Mustalik kabilesinden aldığı esirleri paylaştırdığında Cüveyriye bîntu'l-Harîs Sabit b. Kays'ın veya amcazadesinin payına düştü. O da ken­disini kurtarmak için bir fiyata anlaştı. Güveyriye guzei bir kadındı. Onu gören ona hayran olurdu. Rasûlüllah (S.A.V)'e gelerek kurtulmalık fiyatında kendisine yar­dım etmesini istedi. Vallahi, o adamın kapısında durun­ca huzurum kaçtı ve benim onda gördüğüm güzelliği Rasûlüllah (S.A.V)'de göreceğini anladım.»

Mü'mînlerin Annesi Aîşe binti Ebî Bekr

O, Berre Bintu'l-Harîs İbn Ebî Dırar İbn Hubeyb İbn Cuzeyme el-Huzaî el-Mustalikıyye'dir.

Rasûiüllah {S.A.V).Zeyneb binti Cahş'la evlendikten sonra, 5. Hic­rî yılın yansını dolduran Önemli ve büyük olaylarla mücâdele etti. Bu yılın Şevval ayı iie Zü'1-Kâde'nin ilk yansında Allah'ın Rasûlü ve müs-lümanlar, yahudîier tarafından kışkırtılıp İslâm'ı Hicret yurdunda yok etmek için gelen müşrik gruplarıyla karşı karşıya geldiler. Rasûlüllah (S.A.V) Medine'nin etrafına kazdırdığı hendeğin gerisinde üç bin müslümanla onları karşıladı. Kureyş, Ehabiş Arapları da olmak üzere on bin kişi idiler. Bunların arasında Kinâne oğullan, Tehameliler var­dı. Gatafanhlar ve Necid halkından onlara uyanlar da katılmıştı or­dularına...

Yahudiler müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozdular. Müslü­manlar büyük sıkıntıya düştüler. Korku büyüdü. Düşman üstten ve alt­tan saldırdı. Gerçekten sarsıldılar. Münafıklık fırsat buldu. Bazı mü­nafıklar şöyle dediler:

«Muhammed bize Kisrâ ve Kayser'in hazinelerini elde edeceğimi­zi va'dediyordu, halbuki bugün hiç birimiz defi hacete gitmeye ce­saret edemiyoruz.»

Ganimet elde etme düşüncesiyle savaşa katılan münafıklar sükû­tu hayale uğradılar. Bozguna uğranıldığı zannına kapılınca evlerine döndüler.

Hendek etrafındaki kuşatma güçlüklerle dolu yirmi yedi gün bo­yunca sürdü. Sonra müşriklerin talihi ters döndü ve zafer Rasûlüllah (S.A.V)'le beraberindekilerin lehine tecelli etti.

Savaş kendilerini yorduğu için müslümanlar silâhlarını bırakıp, o gün sabahleyin, uzun bir istirahat arzusuyla evlerine çekildiler. Ama daha öğle olmadan Rasûlüllah (S.A.V)'in müezzininin sesi kulakları­na ulaştı :

«Bu çağrıyı duyup itaat eden, ikindi namazını Benî Kurayzalılann yurdunda kılmak üzere hazırlansın!

Hemen savaşa hazırlandılar. Benî Kurayza yahudilerini, Zülkade ayının sonu ile Zilhiccenin başından yirmi beş gün süresince kuşattı­lar. Sonra teslim oldu yahudiler.

Bunun ardından Benî Lehyan ve Zû Kared gazaları yapıldı. Ra­sûlüllah (S.A.V) Medine'ye döndü. Daha bir ay kadar oturmadan, Hu-zâalıların bir kolu olan Benî Mustalik kabilesinin başkanları Haris b. Ebî Dırar komutasında, müslümanlarla savaşmak üzere asker topladı­ğına dair haberler geldi.

Rasûlüllah (S.A.V), Benî Mustalik'in (Huzâa'nm bir kolu), efendi ve liderleri el-Haris İbn Ebî Dırar'ın komutasında müslümanlarla sa­vaşmak için asker topladıklarını öğrenince onlar Medine'ye saldırma­dan önce onlara anî bir baskın yapmaya karar verdi. Yanında mü'min-lerin annesi Aîşe olduğu halde ashabıyla birlikte yola çıktı. Müslüman ordusu Müreysi suyunun başında Benî Mustalik'la karşılaştı.Beril Mustalik'in hezimetiyle sona eren bir savaş oldu. Aralarında Berre Bintu'l-Haris'in de bulunduğu kadınlar esir alındılar. Berre, Mu.staiik'i Musafih İbn Safvan'la evliydi. Taksimde Sabit İbn Kays İbn Şemmas el-Ensarî'nin payına düşmüştü.

Mü'minlerin annesi Aîşe şöyle der :

—  O, güze! bir kadındı.    Onu kim görse kendine almayı gönlün­den geçirirdi.   O, serbest bırakılması için ödeyeceği para konusunda yardımını istemek üzere Rasûlüllah'a (S.A.V) gelmişti.   Vallahi,    onu evimin kapısı önünde görünce hiç de hoşlanmadım. Benim onda gör­düğümü Rasûlüllah'ın da göreceğini biliyordum.

Aîşe, o anda istirahat etmekte olan Rasûlüliah'la görüşmesini en­gellemeye çalıştı. Ancak Berre Bintu'l-Harîs Rasûlüllah'ın (S.A.V] ya­nına girmek isteğinde ısrar edince Aîşe istemiyerek Rasûlüllah'tan [S.A.V) izin istemek zorunda kaldı.   

Berre Bintu'l-Harîs şöyle konuştu :

—  Yâ Rasûlellah! Ben Benî Mustalik reisi el-Haris İbn Ebî Dırar'-ın kızı Berre'yim. Bildiğin gibi başıma esirlik belâsı çattı.   Sabit   İbn Kays'la amcasının oğlunun hissesine düştüm.    Kendimi azâdettirmek için onunla anlaştım. Bu konuda senden yardım istemeye geldim,

Rasûlüllah (SAV) ona :

—  Bundan daha hayırlısını istemez misin? dedi. Berre Bintu'l-Haris sordu :.

—  O nedir? Yâ Rasûlellah! Rasûlüllah (S.A.V) :       

—  Fidyeni (kurtulma parasını) ödeyip   seni eş olarak    kabul et-memdir, buyurdu.

Berre Bintu'i-Haris :

—  Olur diye cevap verdi. Hz. Peygamber de :

—Böyle yaparım dedi.

Rasûlüllah (S.A.V) Berre ismini, «Allah'ın Resulü Berre'nin yanın­dan çıktı» denmesinden hoşlanmadığı için, Cüveyriye olarak değiştirdi.

Rasûlüllah (S.A.V) ona Cüveyriye adını verdi. Onun mehri Benî Mustalik'tan esir olanların hepsinin azâd edilmesiydi.

O sırada Haris b. Ebî Dırar da kızının kurtulmalığı olmak üzere yanına develer alarak Medine'ye doğru gelmekte idi. Akîk vadisinde iken develere baktı. İkisine tama' ederek kıyamadı. Onları Akîk'te iki dağ arasında bir kuytuya sakladıktan sonra Peygamberimin yanına geidi.

«Yâ Muhammed! Kızımı esir etmiştiniz. Şunlar, onun kurtulmalı­ğıdır!» dedi.

Peygamberimiz «Akîk'ta filan dağ arasında filan kuytuya sakla­mış olduğun iki deve nerede kaldı? Onları, ne diye getirmedin?» diye sordu.

Haris «Ben, şehâdet ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur. Mu­hakkak, Sen Muhammed de, Allah'ın Resulüsün!

Vallahi, bunu, Allah'dan başka bilen yoktu!» diyerek kendisi, iki oğiu ve kavminden yanında bulunan kişiler de, Müslüman oldular.

Peygamberimiz, Sabit b. Kays'a haber gönderip Hz. Cüveyriye'yi, ondan istedi.

Sabit b. Kays «Babam, anam sana feda olsun yâ Resûlallâh! Sa­na bağışladım onu!» dedi.

Peygamberimiz, kurtulmalık akçesini ödeyip Hz. Cüveyriye'yi serbest bıraktı.

Peygamberimiz Hz. Cüveyriye'yi esirlikten kurtardıktan sonra ba­basına teslim etti.

Haris b. Ebî Dırar, Medine'ye geldiği zaman, Peygamberimizin hu­zuruna çıkıp «Kızım gibi bir kadın, esir olarak tutulamaz. Bu, benim mevkiim ve şerefimle bağdaşmaz. Onu, serbest bırak!» demişti.

Peygamberimiz «Onu, dilediğini seçmekte serbest bırakmamızı uygun görür, güzel bulur musun?.» diye sormuş. Haris de «Evet! Üze­rine düşen vazifeyi yerine getirmiş olursun!» demişti.

Bunun üzerine, Haris, hemen kızının yanına varmış «Şu zat, seni dilediğin yolu seçmekte serbest bırakmıştır. Sakın, bizi rezil ve rüs-vay etme!» demişti.

Hz. Cüveyriye «Ben, Resûlüllah Aleyhisselâmı tercih ediyorum!»

deyince, Haris «Valiâhî, sen, bizi rezi! ve rüsvay ettin!» demişti.

Halk RasûlüIIah'ın Güveyriye Bintu'l-Hâris'le    evlendiğini    haber

—  Bunlar, Rasûlüilah'ın (S.A.V) akrabalarıdır,   deyip   ellerindeki Benî Mustahk esirlerini serbest bıraktılar.

Hz. Aîşe şöyle der:

-  Ben kavmi içhrCüveyriye'den hayırlı ve mübarek bir kadın bil­miyorum ,

Rasûlüllah [S.A.V) Cüveyriye Bintu'l-Hâris'le hicretin beşinci  yı­lında evlenmişti.

Cüveyriye Bintu'l-Hâris şöyle dedi :

-  Yâ Rasûlellah! Eşlerin bana karşı övünüp : Rasûîüllah (S.A.V} seninle evlenmedi, diyorlar. Peygamber (S.A.V) ona şu cevabı verdi.

—  Sana en büyük mehri vermedim mi?    Kavminden kırk    kişiy azâd etmedim mi?

Rasûlüllah (S.A.V) hicabı (perde ve örtünme) ona da şart koştu, Hanımları için taksim ettiği gibi ona da taksim ediyordu.

Hz. Cüveyriye, çok oruç tutar ve çok namaz kılardı.

Hz. Cüveyriye, bir gün, sabah namazını kıldığı sırada veya kıldık­tan sonra namazgahında, dua ve Allah'ı zikr ederken Peygamberimiz, onun yanına uğrayıp ayrılmıştı.

Kaba kuşluk vakti veya gündüzün yarısı  olduğu sıralara doğru, döndü

Hz. Cüveyriye'nin yanına uğradı.

Hz. Cüveyriye, hâlâ namazgahında idî.

Peygamberimiz «Sen, hâlâ, yanından ayrıldığım sıradaki hal üze­re mi devam ediyorsun?!» diye sordu.

Hz. Cüveyriye «Evet!» dedi.

Peygamberimiz «Ben, senden sonra, üç kerre, dört kelime söyle­dim ki, bugün, sabahtan beri senin söylediklerinle tartılsa, onlardan daha ağır gelir!

Dikkat et! Okuyacağın o kelimeleri sana da, öğreteyim :

«Sübhânallâhi adede halkıhî

Sübhânaliâhi adede haikıhî

Sübhânailâhi adede haîkıhî

Allah'ı, yaratıklarının sayısınca teşbih ederim.) Sübhânailâhi rızâ nefsihî Sübhânallâhi rızâ nefsihî Sübhânallâhi  rıza nefsihî

Allah'ı, kendisinin razı olacağı şekilde teşbih ederim.'

Sübhânallâhi zinete Arşihî Sübhânallâhi zinete Arşihî Sübhânallâhi zinete Arşîhî (Allah'ı, Arş'ınm ağırlığınca teşbih ederim.)

Sübhânaliâhi midâde Keiimâtihî Sübhânallâhi midâde Keiimâtihî Sübhânallâhi midâde Keiimâtihî Allah'ı, kelimelerinin mıktarınca teşbih ederim,) de!» buyurdu.

Hz. Cüveyriye, çok hayırseverdi. Kendisi aç durur, yoksulları kol­lardı.

Bir gün, Peygamberimiz, Hz. Cüveyriye'nin odasına gelmiş, ken­disine «Yiyecek var mı?» diye sormuştu.

Hz. Cüveyriye «Hayır! Vallahi, yanımızda yiyecek bir şey yok. Yal­nız, biraz davar kemiği vardı. Onu da, sadaka olarak kadın âzadhmıza vermiştim.» dedi.

Rasûlüllah (S.A.V) cuma günü, oruçlu olan Cüveyriye'nin yanma geldi. Ona :

— Dün oruç tuttun mu? Cüveyriye Bintu'l-Haris :

—  Hayır diye cevap verdi. Rasûlüllah (S.A.V) sordu :

—  Yarın oruç tutmak istiyor musun? Cuveyriye Bintu'l-Haris :

—  Hayır, dedi.

Rasûlüllah (S.A.V) şöyie buyurdu :

—  Öyleyse orucunu boz.

Rasûlüllah (S.A.V) Hayber'de Cuveyriye Bintu'l-Haris'e seksen vesak hurma ve yirmi vesak arpa (buğday da denilmektedir) vermiş­tir.

Cuveyriye Bintu'l-Haris şöyle der :

— Rasûlüllah (S.A.V) benimle yirmi yaşımdayken evlenmiştir.

Mü'minlerin annesi Cuveyriye Bintu'l-Haris hicretin ellinci yılın­da, altmişbeş yaşındayken vefat etmiştir. Cenaze namazını Muaviye İbn Ebî Sufyan'm Medine'deki valisi Mervan İbnu'l-Hakem kıldırmiş-tir, O da Bakî'de müslümanların annelerinin yanına defnedilmiştir. [1]