GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

GENEL KÜLTÜR VE TARİH => Tarih Köşesi => Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: sevdaligul - 13 Mayıs 2011, 20:53:24

Başlık: Kanuni’nin Son Vasiyeti
Gönderen: sevdaligul - 13 Mayıs 2011, 20:53:24
Kanuni’nin son vasiyeti ve kabirdeki sandık

Kanuni Sultan Süleyman, 72 yaşında 13 ve son seferi olan Zigetvar Kalesine 1566’da hareket etmeden önce, oğlu II Selim’e şu vasiyette bulunmuştu:

“Benim canımdan sevgili, iki gözümün nuru Selim Hanım! Bu iki bâzubendi (kola takılan muska) ve bir mücevherli el sandığını vakfeylemişimdir (bağışlamışımdır) Fahr-i Cihan (alemin övüncü) olan Muhammed Mustafa’nın pâk ruhu içindir Bunları satıp Cidde-i Mamureye su getirtesin Oğulluk edip bu vasiyeti yerine getiresin Saraydaki cümle ağalar ve cümle oda oğlanları şahittir Sen benim el yazım bilirsin Bu esbab (elbise) Fahr-i Âlemindir benim değildir Göreyim nice yerine koyarsınız Dünya kimseye pâyidar (kalıcı) değildir Umud edilir ki, bahâsıyla (değerinde) satarsınız Hak Teâlâ bu seferi mübârek edip gönül hoşluğuyla gelmek müyesser (kısmet) ede, Habibi (Sevgilisi HzMuhammed) hürmetine aleyhisselam”

Cihan Sultanı, Zigetvar’da ruhunu teslim etmeden az evvel de şu anlam ve ibret yüklü veciz duayı yapmıştır: “Bütün ömrümce, yeryüzünü zaferlerime eşik ettin Yerine gelmedik ricam ve gerçekleşmedik arzum kalmadı şimdi, artık sevgili Peygamberinin yüzü suyu hürmetine, şehitlik saadetini nasip eyle ve sonra bana mübarek yüzünü göster!”

Rivayete göre, vefat ettiğinde, vasiyeti gereği kabrine defnedilmek üzere cenazesiyle birlikte bir de çekmece getirilir (Hastalığı esnasında bu sandukayı şeyhülislam Ebussuud’a bizzat kendi eliyle teslim ve vasiyet etmişti) Alimler bunun kabre konulup konulamayacağını tartışırken, çekmece birden bire yere düşer ve açılıverir içinden çıkan bir sürü tomar tomar kağıtlar etrafa saçılır Bunlar, Kanuni’nin hükümdarlığı boyunca yaptığı bütün işlerde şeyhülislâm Ebusuud Efendi’den aldığı fetvalardır Fetvaları gören şeyhülislâm, üzerindeki mesuliyetin ne denli ağır olduğunu bir kere daha anlar, hatâ yapma korkusu içinde iliklerine kadar titreyerek şunu söyler: “Ah Süleyman, sen kendini kurtardın, ya biz ne yapacağız?”

KAYNAKLAR:
Devlet-i Osmaniye Tarihi, çev: Mehmet Ata, C2, ist1330, s293; Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih, Haz: ismet Parmaksızoğlu, Ank1992, Kül Bak Yay; Neşrî, Kitâb-ı Cihân-nümâ, Haz: F Reşit Unat, M Altay Köymen, Ank1987, TTK Yay; Mustafa Nuri Paşa, Netâic’ül-Vuku’ât, Haz: N çağatay, Ank1987, TTK Yay; Mehmed Neşrî, Neşrî Tarihi, Haz M Altay Köymen, C1, Ank1983; Tayyarzâde Ahmed Atâ, Târih-i Atâ, C1, ist1293; Solakzâde Mehmed Hemdemi çelebi, Solakzâde Tarihi, C1; i Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ank1982, TTK Yay; i Hami Danişmend, izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, ist1972, Türkiye Yay; Yılmaz öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, ist1994, ötüken Yay; Tarih Sohbetleri, ist1988, ötüken Yay; Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi Yay; Aşıkpaşazade, Aşıkpaşazade Tarihi, ist1332; Nihad Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, ist1984; Hüseyin Algül, Büyük Fetih ve Sonrası, izmir 1989; Erol Güngör, Tarihte Türkler, ist1989; Samiha Ayverdi, Türk Tarihinde Osmanlı Asırları, C1, ist1977; ibrahim Refik, Efsane Soluklar, izmir 1992; Burhan Bozgeyik, Meşhurların Son Anları, ist2003, Cihan Yay; ismail çolak, Doğu-Batı Kavşağında Osmanlı, ist2004, Gelenek-Okul Yayınları