GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

AŞK VE HAYAT => Hayat ve Yaşam Sahası => Hayata Dair Olaylar => Konuyu başlatan: sevdaligul - 04 Mart 2011, 18:45:26

Başlık: Dışarı Çağırmayın Beni / Asabiyim
Gönderen: sevdaligul - 04 Mart 2011, 18:45:26
(http://1.bp.blogspot.com/_rqMo_dWu7LM/S12YGkmTPuI/AAAAAAAAACw/ktkViJns3ZE/s400/r_7mezm5rgn7taiqf692qv.jpg)


çünkü Gülyabaniyim ben! Ayrıca da asabiyim! Hem de çok! Neye, neden, ne için? Bende bilmiyorum. Sadece asabiyim işte. Sinir oluyorum durup dururken, şartellerim atıyor tek tek, tepemdeki tüyler dikim dikim dikiliyor. Kafayı oynatıyorum belki, belki dünyaya alışamıyorum. Ama asabiyim işte! Asabiyim de asabiyim! Etrafa püskürdüm, birazda kalemimle püsküreceğim kinimi!



Birincisi; ben asosyal değilim! Utangaç hiçten değilim! Dışarı çıkmıyorum, çünkü ev kapısından ayağımı dışarı attığım andan itibaren her yer pislik içinde! Bahsettiğim pislik çer, çöp, toz, pas, kir değil üstelik! İnsan pisliği! Çarşıda, pazarda, bakkalda, çakkalda, okulda, yolda, sokak ortasında... Her yerde çifte standartlar, torpiller, dil, din, cinsiyet, ırk ayrımcılığı kol geziyor. Böyle bir gezegende ben ayağımı oralara basmak istemiyorum, ABC kadar basit bir şey! Sindiriyorum kendimi, sessizleşiyorum haliyle. Millet de zannediyor bu çocuk “Vur ensesine, al lokmayı ağzından” tipi... Hele bir alınsın lokmam ağızımdan, o lokmayı, alanın dudaklarıyla beraber alırım geri. Hele bir hakkımın yendiğine inandırayım kendimi, peşini bırakmam, her şekilde uğraşırım. Çok sert darbeler vuramam belki ama, bol bol baş ağrıtırım! Uzun lafın kısası, bana asosyal diyenler, asosyal sizin ebenizdir, başlatmayın ebenizden, Ebenezer Scrooge’unuzdan!

İkincisi; zaten bu bok içindeki dünyayı daha fazla kirletmeyin, bari en azından birbirinizle iyi geçinin. Koskoca adamlar, kişisel sorunlarınız, tercihleriniz yüzünden başkasına musallat olmayın! Ne herkes sizin istediğiniz gibi olmak zorunda, ne de size kendini sevdirmek gibi doğuştan gelen bir misyonu var! Aynı yerde bulunuyorsan, aynı havayı soluduğun, aynı topraklarda yürüdüğün, aynı cins olduğun o yaratığı sindireceksin! Sindiremiyorsan, önce oturacaksın, kendini sindireceksin! Ne olduğunu, görevini, işini, amacını keskin çizgilerle belirleyeceksin. Sonra zaten insanlarla uğraşmayı bırakır, yoluna bakarsın, detaylara delinin şeyine tutunur gibi tutunmazsın! Hele karşındaki senin yaptıklarına rağmen saygısını yitirmemişse, edebini adabını bugüne kadar hiç bozmamışsa, yaş, baş, mevki farketmez, sende aynısını göstereceksin! Göstermiyorsan, kim olduğunu unutmuşsun, durduk yere kaşınıyorsun demektir. Ama dikkat et, herkes aynı değildir. Görüntü yanıltır, hiç ummadığın kişi kalkar, seni itinayla bir güzel kaşır!

Üçüncüsü; ne bu para, pul, toprak, güç, otorite kavgamız? Bu hayata gelmişsin, ortalama 70 sene gibi kısa bir süre burada olacaksın, sonra sonun herkes gibi toprağın altında solucan maması olmak olacak. Bunu bile bile, yukarıda saydığım dünyevi materyaller uğruna, tüyü bitmemiş yetimin hakkını alır, garibin ekmeğiyle oynar, hatta insanlara bulaşık muamelesi yapıp, fiziksel şiddete varacak kadar onları incitmeye kalkarsın? Bunun vebalini nasıl ödeyeceksin? Vicdanın nasıl rahat uyuyacaksın geceleri? Nasıl bir yerde, nasıl bir psikolojiyle büyüdün ki bu gaddarlıkları için biraz sızlamadan yapabiliyorsun? Takdir edilesisiniz, hemde yüze tükürülecek kadar!

Örnekler çoğaltılabilir, mide bulantısıyla beraber kusma isteği uyandıracak raddeye kadar getirilebilir. Son zamanlarda benim gözüme en çok çarpan bu üçüydü. Ton ton dede kılığına bürünmüş, harem kurmak isteğinden ötürü etrafta bulunan hemcinslerine kin güden, iki meme, bir avuç vajina için babasını bile satacak adamları eğitim kurumları gibi yerlerde, insanları temsil eden büyük insanları, ama özünde cani, katil ve saygısızları devlet başlarında görmekten, ama en önemlisi, bizi biz olmaktan çıkaran, kendimizle çelişkiye düşürten, hiç yapmayacağımız şeyleri limitlerimizi zorlayarak, yapmak durumunda bıraktıran kişilerden bıktım! Bende kendimi izole edip, eve kapatma hissi uyandırdıklarından ötürü asabiyim, sinirliyim, yapılanları yediremiyorum artık! Ne insanlığın, ne hayatın, ne de yarattığımız ortamın gidişatından memnun değilim! Varsa memnun olan, alnını karışlarım! Dünya düzelene kadar da olabildiğine eve kapanacağım, gülyabani olmaya devam edeceğim!


Daha önce de dediğim gibi, Allah’ın sopası yok, ama insanların var! Öbür tarafta ne olacağı, yaratıcının ne cezalar vereceği bilinmez, ama bu tarafın kralı insanlar! Yendiyse hakkınız, itilip kakıldıysanız, haklı olduğunuz halde haksız durumuna düşürüldüyseniz, sizin olan elinizden sebepsiz alındıysa, emeğiniz yok sayılıp, imkanlarınızla alay edildiyse; çıkarın sopalarınızı, kullanmaktan çekinmeyin! Eşşek sudan gelene kadar dövün bütün dingilleri! Çünkü karşı taraf size çoktan savaş açmış, sizin haberiniz yok! Savaşta herşey mübah olduğuna göre, saldırın elinize ne geçerse. Çünkü hakkınız! Çünkü sessiz kaldığınız sürece, daha da tepenize çıkılır, benden söylemesi! Herkesin hakettiği gibi yaşaması dileğiyle, iyi akşamlar... Ya da “Hadi naş