GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Kur'an-ı Kerim => Fıkıh => Konuyu başlatan: sevdaligul - 19 Ekim 2010, 20:02:14

Başlık: Deve, Sığır Ve Davarların Yaşları
Gönderen: sevdaligul - 19 Ekim 2010, 20:02:14
Deve, Sığır Ve Davarların Yaşları
 

Deve; bir yaşında ibnü mehad; sonra ibaü lebûn; sonra hıkka; sonra ceza'; sonra seni; sonra ruba1; sonra sedis; sonra bftzel; sonra mahlef; sonra mahlefi âm; sonra mahlefi âmeyn diye isimlendirilir. Ne kadar çoğalırsa çoğalsın böyledir.

Sığırlar ise, bir yaşında tcM'; sonra ceza'; sonra ruba'; sonra sedîs; sonra sâtiğ; sonra saliğ-i seneten diye isimlendirilir.

Koyuna gelince: Koyun altı aylık veya daha küçükse, hamel; yedi aydan bir seneye kadar cez'i sonra seni; sonra ruba'; sonra sedîs; sonra salig diye isimlendirilir. Bundan sonrası için özel bir isim yoktur.

Deve ve sığırın eşkâlini, bu günün erbabı daha iyi tanırlar. Onları tanımada, onun erbabma müracaat edilir. [5]

 

Değirmenle İlgili Lafızlar
 

Tâhûn (= tihânetü'r-rehâ): Su değirmeni. Su ile dönen değirmen. Tıbâne: Hayvanın döndürdüğü değirmendir. Tan üne: Su ile dönen değirmene denir." buyrulmuştur.

Meselâ, şöyle denilir:

Şu köydeki şu nehrin üzerinde bulunan değirmeni, hudûduyla, odalarıyla, çarkiyla, kanadlarıyla, kulpuyla, kovasıyla, değirmenin üze­rinde döndüğü demir çarkıyla sattı.

Nafir'un cemi Nevâir gelir ki, bu kelime değirmen çarkının kanatları demektir. Ve onların üzerine su dökülür ve bu kanatlar dönerler. [6]

 

Hamamla İlgili Lafızlar
 

Hammam,   hamîm'den,   fe'al   vezni  üzerine  bir   kelimedir, "frtchammar-recül.'' denir.

Bir adam hamama girince, onun hakikati, sıcak su ile yıkanmasıdır.

Siyakü vâzeh: Hamamın birinci evi (odası-bölümü) demektir. Buna eriah da derler.

Sanbur: Oluk demektir. Fincan ât, fincan'in cem'id ir, ar ab çadır.

Atİdedü'I-raereh: Hamam kabları demektir.

Evari (ârinin cem'idir): Hamamın havuzu demektir.

Et-tûn: Ateş ocağı; kiri al e: Ateş ocağı veya külhan demektir. Hanbeo ve mellâha (lamın şeddesiyle): Tuzla demektir. Avanz (ânza'nın cem'idir): Tahtaların üzerine bağlanmış odunlar demektir.

Kals: Kalın urgan demektir.

Tarraz; Taze bez dokunan yer.

Vehdet: Bez dokuyan kimsenin ayaklarını içine koyduğu çukur.

Tastı müennese: (Acemce bir isimdir. Çünkü ti ile te harfleri, arabçada bir kelimede cem olmaz): Tas demektir. Tasın cem'i tısas gelir. İsmi tasğîri tuseysete'dir. Tas'in cem'i, etsas ve tusûs da gelir.

 Fetâvâyi Hindiyye

Rukak: Yufka ekmek demektir. Bunun müfredi (= tekili) rukaka'dır.

Rağîf 'in cem*i ruğfan gelir. Bu kelime, yufka, pide manâsına gelir.

Minsefe: Elek demektir.

Mahver: Koyun ağılı.

Maâlik (mı'lak'ın cem*idir): Et asılan yer demektir.

Gadâir (gadâra'nın cem'idir): Ağaçtan yapılmış büyük tekne.

Dancîr de denir.

Mihras: Dibek dedikleri ve içinde buğday dövdükleri taşdan veya ağaçtan yapılmış şey.

Minhâzü'l-haven: Havan döveceği.

UJayye: Kırk dirhemlik bir ağırlık ölçüsü birimi.

Ukıyye rubaıyye: On dirhem.

Ukıyye msfiyye: Yirmi dirhem.

Kânun: Ocak; ateş yakılan yer.

Tennur: içinde ekmek pişirilen yer; fırın.

Hüdbed: Yoğurt olan süt.

Memahıd (Memhada'nın cem'idir): Sütün, içinde yoğurt olduğu kap.

Mirken: îçinde elbise boyanan kap.

tcâne: İçinde elbise yıkanan kap.

Medâk veya salaye: Üzerinde bir şey ezilen yassı ve düz bir taş. [7]

 

Demircilikte Kullanılan Bazı Âletler
 

Kîr: Kalın deriden yapılmış körük. Buna Zuk de denir. Kür: Çamurdan yapılmış ateş ocağı. Bu ettûn diye de isimlendirilir. Minfah (çoğulu menâfin); Demirci körüğü. Ulat (= sindân): Demir örs. Mitraka: Demir dövülen çekiç, Fıttîs: Büyük çekiç (= külünk, balyoz).

Kellûb: Kelbeten ve kıskaç denilen ve ateşin közünü çekmeye yarayan âlet. Bunun çoğulu kelâfîb'tir. Nişâstec: (Buna neşâ da denir) Nişasta. Kenti: Üzüm çubuğu; etrafı kerpiç duvarla çevrilmiş bağ.                 

Kitâbü'ş-Şürût

Bahire zîr: Duvarın üstü. Dimas: Duvarın temeli. Arak: Duvar; duvarın tamamı. Zeracîn (çoğulu zercûn): Üzüm çubuğu. [8]