GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

GENEL KÜLTÜR VE TARİH => Edebiyat Bölümü => Edebiyatçılarımızın Hayat Hikâyeleri => Konuyu başlatan: sevdaligul - 10 Ekim 2010, 23:15:09

Başlık: Yunus Emre
Gönderen: sevdaligul - 10 Ekim 2010, 23:15:09
YUNUS EMRE

 

  13. yüzyıldan bu yana geçen yedi yüzyıl içinde, her zaman güncel

kalabilmiş; yaşarlığını hiç yitirmemiş, hem halk katında, hem aydınlar

arasında, hem edebiyat alanında etkinliğini sürdüregelmiş bir gizemci, büyük bir

ozandır Yunus Emre.

 

  Uzun süre yaşamıyla ilgili yeterli bilgiler edinilemediği için,

söylencelere dayalı yaşamöyküsü sürüp gitmiştir. Bugün de, bu söylencelerin

geçerliliğini yitirmediği söylenebilir. "Ermiş"lik katına ulaşmış bir kişi sayıldığı için

Yunus Emre'nin yaşamının söylencelerle donatılmasını, bezenmesini de bir

bakıma, doğal karşılamak gerekir.

 

  Yakın yıllara dek Yunus Emre'nin okuma yazma bilmez bir halk ozanı

olduğu sanılıyordu. O'na "ümmi" denişinin nedeni buydu. Sonraları Yunus

Emre'nin kimliği, kişiliği, şiirleri, yaşamı üzerinde derinlikli

incelemeler yapan uzmanlar, daha gerçekçi sonuçlara varabildiler. Bütün yaşamının gene de

gereği gibi aydınlığa kavuştuğu ileri sürülemezse de ilk yıllarda olduğu

gibi, tümüyle bilgiden yoksun da değiliz.

 

  Yunus Emre'nin kimi şiirierindeki dizelerden de yola çıkılarak,

O'nun bir "ümmi" (okuma yazma bilmez) ozan olduğu yolundaki yargılar, artık

geçerliğini tümüyle yitirmiştir. Anlaşılmıştır ki, Yunus Emre, bu "ümmi"lik yargısının

bütünüyle dışında medrese öğrenimi görmüştür. Üstelik iyi bir öğrenim

görmüştür. Felsefe Kuran'ı yorumlama bilimi olan Tefsir, İslam hukuku

anlamına gelen Fıkıh, vb. bilimleri, Yunan Mitolojisini, İran

Mitolojisini izlemiş, astronomi, yöntembilimi (ilm-i usuli ni, Arapçayı, Farsçayı bilen,

çağının aydın, ileri bir kişisidir. Aruzla yazdığı şiirlerinden O'nun bu ölçüyü,

dolayısıyla bu şiiri de bildiği anlaşılıyor.

 

  Bu nedenledir ki, özellikle Yunus Emre ile gizemcilik üzerinde

uzmanlaşmış kimi araştırmacı ve incelemeciler, Yunus Emre'nin "bir halk ozanı"

olmadığını, "kesinlikle" vurgulama yoluna gitmişlerdir. Bu yargıya, bir bakıma

"yanlış" denilemez. Elbette böyle bir eğitim, öğretimden geçmiş kişiyi halk

ozanı" tanımlamasının dar kalıpları içinde değerlendirmek, doğru bir yargıya

varmaktan alıkoyabilir bizi. O zaman, Yunus Emre'yi nereye koyacağız,

sorusuna sağlıkla bir yanıt vermek gerekiyor.

 

  Yunus Emre, her şeyden önce bir "tekke ozanı"dır da. Bektaşi'dir. Bu

gerçeği de gözden ırak etmemek gerekir. Gizemciliği, derinine bilen

bir kişidir.

 

  Şiirlerinin büyük çoğunluğunu hece ölçüsüyle yazmıştır. Yedi yüzyıldan

bu yana, halkın içinde, yüreğinde, dilinde, beğenisinde yaşamıştır,

yaşamaktadır. İlahileriyle, nefesleriyle..

 

  Yunus Emre ile Türk halkı öylesine bütünleşmiştir ki, onun için

söylenceler çıkartılmış, dokuz yerde mezarı olduğu ileri sürülmüştür. Yunus

Emre'nin dokuz ayrı yerde mezarı oluşu, O'nun Türk halkıyla nasıl bir sevgi bağıyla

kenetlendiğinin de bir başka, somut örneği olsa gerektir.

 

  Böyle olunca, Yunus Emre'yi salt "Gizemci ozan"lar kümesinde değerlendirmek,

doğru, yerinde, sağlıklı bir değerlendirme olmaz kanısını taşıyoruz. Gizemciliği

ne ölçüde doğru, yerinde ise, halkla bütünleşmesi, halkın yüreğinde, düşünde,

özünde yaşamakta oluşu da öylesine vurgulanması gereken bir gerçektir.

 

  Bu gerçektir ki, Yunus Emre'yi, "Türk Halk Şiiri"nin başustası

saymamızı onu öyle de değerlendirmemizi, sunmamızı gerekli, zorunlu kılıyor.

Halkla böylesine içiçe girmiş bir ozanı "halk bütünü"nden ayırmak, hem Yunus

Emre'ye, hem halka haksızlık olurdu kanısındayız.

 

  Yunus Emre çağının halk konuşma dilini kullanmış, Oğuz lehçesiyle

yazmıştır. Yer yer, biraz da gizemciliğinin zorunlu sonucu sayılabilecek

Türkçe olmayan sözcükler, deyimler, terimler de kullanmak zorunda kaldığı

görülüyor. Ne var ki, Yunus Emre'nin asıl önemli yanı, yalın bir halk diliyle,

Türkçeyle en karmaşık gizemcilik bilgilerini halka ulaştırılabilmesidir.

Üstelik, bunları şiirsel deyişten uzaklaşmadan yapabilmesidir. Çünkü, Yunus

Emre'nin şiirleri salt gizemciliği öğretmek amacını güden "manzume"ler

değildir.

 

  Şiirleri üzerinde özenle durulduğunda görülüyor ki, Yunus Emre,

şiirlerinde gerçekten bir sözcük ustasıdır. Sözcüklerin istiflenmesinde,

yerlerinin -ölçü değişmese de -değiştirilmesi, yerinden oynatılması

olasılığı yoktur. Büyük ölçüde heceyi kullanan Yunus Emre, "hece"nin 7 ile

8'li kalıplarına eğilim göstermektedir.

 

  Yunus Emre için çıkarılan söylencelerin ayrıntılarına girmeden, bugün

elimizdeki bilgilere göre yaşamı da şöylece özetlenebilir:

 

  Yunus Emre'nin doğduğu yıl kesinlikle bilinmiyor. Doğduğu yer de

tartışmalı. Ancak, son yıllarda Yunus Emre'nin Porsuk Çayı'nın Sakarya'ya döküldüğü

yerde, Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy'de doğduğu, uzun

yıllar da orada yaşadığı 1320/21 yıllarında gene Sarıköy'de öldüğü kabul

ediliyor. Bu nedenle, adına bir de anıtmezar yapılmıştır.

 

  Araştırmacılardan bir kesimi de Yunus Emre'nin, Konya'nın Karaman

ilçesinde doğduğunu, orada öldüğünü, Karaman'da bir "Yunus Emre Türbesi"

olduğunu da ileri sürerek, bu görüşlerinde direniyorlar. Ancak, Yunus Emre'nin

Sarayköy'de doğduğu ve öldüğü daha da ağırlık kazanmış görünüyor.

 

  Yunus Emre, gençliğinde bir süre çiftçilikle uğraştıktan sonra Taptuk

Emre'nin buyruğuna girerek onun dervişi olur. Kırk yıl Taptuk'un kapısına

odun taşır. Şiirlerinde de şeyhi Taptuk Emre'den sürekli saygıyla söz eder.

Yıllarca Taptuk Emre'nin kapısında "piştikten" sonra da şeyh olur.

 

  Yunus Emre, Taptuk Emre'nin düşüncelerini, inancalarını yaymak amacıyla

Anadolu'yu, Kafkasya'yı dolaşmış, Şam'a gitmiştir. Sonra gene Sarıköy'e

dönmüştür. Bu arada Yunus Emre'nin Mevlana ile de görüşmüş olduğunu

biliyoruz.

 

  Az sözle, ayrıntılı düşünceleri, duyguları söyleyebilmenin büyük ustasıdır

Yunus Emre. Varlık, yokluk, insan-Tanrı-ölüm kavramlarını, aralarındaki

bağlantıları insancıllığı sevecenliği, barışı, verimliliği, hoşgörüyü

dizelerinde yoğurarak, 13. yüzyıldan bu yana bizlere dek ulaştırabilen güçlü,

etkin, saygın bir ozan olan Yunus Emre'nin geleceğe de aynı güçlülükle, dirilikle,

yenilikle varacağından kuşku duyulmamalıdır.