GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

TV KEYFİ VE GÜNCEL OLAYLAR => Haber ve Yaşam Merkezi => Güncel Haberler ve Olaylar => Konuyu başlatan: hkx - 04 Nisan 2009, 16:07:01

Başlık: Taha KIVANÇ'ın kaza ile ilgil son yorumu (Suikasttan kuşku duyuluyorsa...)
Gönderen: hkx - 04 Nisan 2009, 16:07:01


İşe bakın siz, sonunda Muhsin Yazıcıoğlu'nu Ergenekon davasında 'gizli tanık' yapıverdiler; 'açık tanık' olmaktan çekinecek biriymiş gibi...

Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter yolculuğunda hayatını kaybetmesi bütün Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Seçime giden bir ülkede, bir siyasi parti liderinin önce kaybolması, uzun bir süre bulunamaması, sonra da hayatını kaybettiğinin anlaşılması elbette herkesin ilgisini çeker.

İlgiden öte bir durum yaşandı ülkemizde. BBP liderinin vefatı seçim kampanyalarını durdurdu, cenazesi devlet tarafından kaldırıldı, ebedi istirahatine bir dergâha komşu olarak başlaması bile bu konularda hassas kişilerin ağzını kilitledi. Ceketin işe yaramadığı bir seçimde, Sivas'taki seçimin kaderini bir cenaze değiştirebildi.

'Gizli tanık' olmak ve bu yüzden suikasta uğramak başka bir şey...

Cesetler henüz bulunmadan, daha henüz ne olduğu bile anlaşılmadan, “Suikast olabilir mi?” başlıklı bir Kulis yazdığımı biliyorsunuz. Bir dostumun uyarısıydı beni harekete geçiren; ondan edindiğim kuşkuları sizlerle paylaşmış, ailenin başı sayılması gereken Ak Parti'den TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in “Sanmıyoruz” anlamına gelen açıklamasıyla yazıyı tamamlamıştım.

Nevzat Pakdil, eğer yanlış anlamıyorsam, hâlâ aynı kanaatte; Muhsin Yazıcıoğlu'nun başına gelende 'suikast' sözcüğünü hatırlatacak bir yön görmüyor... Öte yandan, Fethullah Gülen'in ise olaya 'kuşkucu' yaklaştığı, konunun araştırılmasını arzu ettiği anlaşılıyor. Benzer bir tavır iktidarda da var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de, yakınlarına, “Kuşku duyulan konular var, bunları araştırmak gerek” dediğini işittim.

Bunlar doğal kuşkular ve kuşkulara dayalı doğal tepkiler... “Yazıcıoğlu 'gizli tanık' idi, o sebeple suikasta uğramış olabilir” türü fantazi kurgulara hiç gerek yok... Muhsin Bey 'Ergenekon' olayında bilgi sahibi idiyse, bunu, başkalarıyla da aleni paylaşırdı. Nitekim, 'suikast' kuşkularına o dakikaya kadar sesini çıkarmayan BBP çevreleri de, bir TV kanalı bu 'gizli tanık' iddiasını ortaya atınca huzursuzluğunu belli etmeye başladı.

Devletin önemli bir kişisi veya bir siyasi parti liderinin bindiği uçak veya helikopter düşerse bu olaydan her yerde kuşku duyulur. O devlet adamı veya siyasetçinin ülkesinin resmi makamları, kuşkuyu besleyecek hiçbir alengirli yan olmasa bile, kazayı soruşturma konusu yapar. Geçmişte Org. Eşref Bitlis uçak kazasında hayatını kaybettiğinde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, devleti çalıştırarak konuyu bir rapora bağlamıştı.

Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Parlamento binasındaydık Eşref Bitlis'in uçağı düştüğü gün; Turgut Özal bir konuşma yapmış, yanında evsahibi Kiro Gligorov olduğu halde koridora çıkmıştı. Yanına yaklaşıp biraz önce aldığım Org. Eşref Bitlis ile ilgili haberi kendisine ilettiğimde yüzünün nasıl değiştiğini yakından görmüştüm. “Yanında kimse var mıymış?” diye sormuştu biraz sonra...

“Kaza mı, yoksa kaza yoluyla bir temizlik mi?” sorusunun cevabını merak ediyordu besbelli...

Muhsin Yazıcıoğlu'nun başına gelen başka ülkelerde farklı siyaset adamlarının da başına geliyor. Bir önceki yazımda ABD'de son yıllarda siyasetçilerin hayatlarını kaybettiği uçak/helikopter kazası sayısının 11'e ulaştığını örnekleriyle belirtmiştim. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin enkazına ulaşılabildi bizde; ABD'de ise cesedi bulunamayan önemli siyasetçi var...

“Suikast ise neden?” sorusunu meşru sayarım da, cevabını vermekte fazla acele etmem...

Yapılması gereken, doğru sorular sorup o sorulara gerçekçi cevaplar bulmaktır. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının başına gelende, benim üzerinde yoğunlaşmayı doğru bulduğum, sadece iki soru var: 1. O helikoptere neden bindirildiler? 2. Helikopter düştükten sonra ortalığı kaplayan bilgi kirliliğine kim sebep oldu?

Elimizde helikoptere binmeden az önce yaptığı konuşma var, Yazıcıoğlu'nun; rahatsızlığı hemen belli oluyor. Partisinin genel başkan yardımcısının aktardığı “Beni buna binmeye neden zorluyorsunuz, ölümümü mü istiyorsunuz?” diye özetlenebilecek sözlerini de unutamıyorum. O havada Sikorsky'ler uçuşa çıkamazken, tek motorlu bir helikopterle sarp dağların üzerinden aşma yolculuğu...

Kimin aklıdır bu?

Helikopter düştükten sonra hava kararıncaya kadar, kamuoyu, “Merak etmeyin, Reis sağ kurtuldu, hastanede yatıyor” haberiyle meşgul edildi. Enkazı bulan köylüler, “Helikopter düştüğünü öğrenince aramaya başlamıştık, bulunduğu haberini duyunca evlerimize döndük” dedi. Gün henüz ışırken aransa hemen bulunabilirdi helikopter; stratejik vaktin kaybı, bulunmasını 48 saat geciktirdi.

O yanlış bilginin kaynağını kim yanılttı?

Araştırma bu iki soruya cevap aramakla başlayabilir.