GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

TV KEYFİ VE GÜNCEL OLAYLAR => Haber ve Yaşam Merkezi => Güncel Haberler ve Olaylar => Konuyu başlatan: iğneci - 10 Aralık 2008, 22:20:33

Başlık: Tembel Tanrılara Kurbanlar!
Gönderen: iğneci - 10 Aralık 2008, 22:20:33


Tembel Tanrılara Kurbanlar!


Kutsal kitaplar ve söylenceler “kurban” olgusunun Âdem’in çocukları ile başladığını anlatırlar. Tarih boyunca insanların, insanları ve hayvanları kurban ettiklerine ilişkin çeşitli örnekler verilebilir.

“İnsan kurbanına” ilişkin en son buluntu önceki yıl Amerikalı arkeologlarca, Ankara Polatlı’daki Gordion kentinde ortaya çıkartıldı. Romalıların baş düşmanı Asteriks ve Hopdediks’in halkı olan Galatlar göç ettikleri Ankara yöresine yerleşmişlerdi. Arkeologlar, Gordion’da İÖ 2. yy’da Galatların kurbanı insan iskeletleri buldular. “Bayram” gününde insan kurbanını fazlaca deşmeyelim!

Tarih öncesinde ve sonrasında dünyanın neresinde insan yaşamışsa, orada hangi din ya da inanç yeşermişse, kurban olgusu da şu ya da bu biçimde var olmuştur. İster dinsel kural, ister bireysel inanç olsun insanlar genelde şu amaçlarla hayvanları kurban etmişlerdir:

1. Adak: “Tanrım bu kurbanı, bana şunu yapman için kesiyorum!”

2. Sunu: “Tanrım dileğimi yerine getirdiğin için sana şükran borcu olarak bu kurbanı sunuyorum!”

3. Bağış: “Tanrım günahımı (ya da ölenin günahını) bağışla!”

4. Paylaşım: “Bu yıl ürün iyi oldu. Tanrım bu da senin payın!”

Dünyanın ötelerini bir yana bırakıp Anadolu’da “kurban” inancı konusunda yazılan, çizilen ve söylenenlerden birkaç alıntı yapalım. Merkez Çorum olmak üzere çevre kentlerde yaşamış olan Hititler’e, “1000 Tanrılı Halk” denilirdi. Hititler’e göre felaketler, tanrıların kızgınlığından kaynaklanırdı! Gazaplarından korunmak için tanrı ve tanrıçalara kurban adanmalıydı. Hitit Kralı Murşili’nin, babasının günahı nedeniyle vebanın yayılmasının önlenmesi için tanrılara yakarışını bir çivi yazılı metin şöyle anlatıyor:

“Ey tanrılar bana karşı yine iyi olunuz. Sizin katınıza çıkmak size yakarmak istiyorum, ne olur beni dinleyiniz. Ben kötülük yapmadım. Kötülük yapanların hepsi öldü. Ancak böyle olmakla birlikte, babamın günahları beni de etkilediği için, siz tanrılara, ülke için vebadan dolayı günahlarımı ödeyeceğim. Sizin rahibiniz ve hizmetkârınız olduğum için bana karşı iyi duygular besleyin ve kalbimden bu sıkıntıyı kovunuz, ruhumdan bu korkuyu alınız.”

Murşuli, babasının ve kendisinin günahlarını kurbanlar keserek öder. Hitit metinlerinden ilginç yorumlar yapılabilir: “Gerçekte tanrılar tembel oldukları için insanlara bağımlıydılar. İnsanlar gibi ekip biçmiyor, mal üretmiyorlardı. İnsanları köle olarak kullanıyorlardı. Her gün yiyecek içecek sunmalarını, hayvanlarını kurban etmelerini bekliyorlardı!” Bir Hitit duasında şöyle denilmekteydi: “Fırtına tanrısı! Yağmuru çok yağdır ve kara toprağı öyle doyur ki senin de kurban ekmeklerin çoğalsın...” Bu dua birkaç bin yıl sonra Roma İmparatorluğu’nda kurban bağlamında “Ben sana veriyorum ki sen de bana veresin” biçiminde söylenecektir.

Hitit “bilge” tanrısı Ea’nın öteki “zalim” tanrılara seslenişindeki bilgiçliğe kulak verelim: “İnsanlığı neden yok etmek istiyorsunuz ki? İnsanlar biz tanrılara düzenli kurban sunup tütsü olarak sedir ağacı yakmıyorlar mı? Eğer insanları yok ederseniz, onlar da tanrılarıyla ilgilenmezler; artık hiç kimse size ekmek ve içki veremez olur. Bu durumda, Kummiya kentinin kahraman kralı Fırtına Tanrısı sapanın sapına yapışıp çift sürmek zorunda kalacak, İştar ve Epat’ın da değirmen taşını döndürmeleri gerekecek.”

Ea, bu sözle de yetinmez, Kumarbi’den “Sen niçin insanların kötülüğünü istersin ki? Tahıl yığınlarını bizim için hazır bulunduran onlar değil mi? Onlar sana düzenli kurban sunmuyorlar mı?” sözleri ile hesap sorar!

Gerçekte bilgiç Ea’ya mal edilen bu sözler, Hititler’in tanrılara karşı kurnazlığını gösterir! Tanrılar da, insanlar gibi yer, içer, eğlenir, sever, nefret eder; isterse yardım ederler, istemezlerse sırt çevirirler. Hitit tanrıları, çok kaprisli kadınlar gibiydiler. Kendilerine iyi bakılırsa insanlara iyilik ederler; ihmal edilirlerse acımasız yöntemlerle insanları cezalandırırlardı. İnsandan tek farkı tanrılar ölümsüzdüler.

Hititler’de tanrılara şükran borcu olarak kurbanlar müzik şölenleri eşliğinde kesiliyordu. Çankırı’nın İnandık Köyü’nde bulunan bir Hitit vazosu ve Çorum Alacahöyük’te bir tapınak duvar kabartmasında müzik eşliğinde şölenle yerine getirilen kurban sunuları sahneleri görülür.

İlk kez “tek tanrı” kavramını oluşturan Urfalı hemşerimiz Hazreti Abraham’ın (İbrahim) oğlu (Samuel) İsmail’in yerine bir koyunu kurban etmesi ile Çorum-Çankırılı Hititler’in kurban törenlerinin eşzamanlı olduğu unutulmamalıdır. Yaklaşık yine aynı yüzyıllarda Yunanistan’da Kral Agamemnon’un Troia’ya saldırmadan önce kızını kurban ettiğini söylenceler günümüze taşımıştır. Hazreti İbrahim’in bu olayı bir anlamda insanın kurban edilmesi geleneğinden hayvan kurban edilmesine geçiş olduğunu gösterir.

Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ın “kurban” olgusunu kabul etmesine karşılık Hıristiyanların İncil’i “kurbana” yer vermemiştir. Çünkü “son kurban” dinsizlerin “çarmıha (dört çivi)” ile haça gerdikleri tanrının oğlu İsa’dır. Kuran’da kurbandan üç yerde söz edilir. Kuran, kurbanın ancak hacca gidenlerce Allah için değil yoksullar için kesileceğini öngörür.

Hititler’deki şölenli kurban kesimleri Roma’da da sürmüştür. İzmirli hemşerimiz ozan Homeros’u yansıtan bir Roma kabartmasında kutsal boğanın törenle kurban edildiği görülür. Bugün “Kurban Bayramı” denilmesi bu “şölen” olgusunun günümüzde de sürdüğünü gösterir. Kurban hayvanı kutsaldır. Eziyet edilemez. Ama gelin görün günümüzde müzik eşliğinde, şölenle kurban ayini yapmak yerine, polis tabancası eşliğinde kesilen kurbana ne demeli?



Özgen Acar   - Kavşak