GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

FORUM DİN => Kur'an-ı Kerim => Siyer => Konuyu başlatan: sevdaligul - 15 Mart 2007, 06:38:18

Başlık: Gençlik VE Evliligi
Gönderen: sevdaligul - 15 Mart 2007, 06:38:18
Artık yirmi yaşına gelmişti ve amcaları onun da savaş araçlarını kullanmak için eğitimden geçmesi gerektiğini düşünüyorlardı. O yıllarda haram aylarından birinde başladığı için Ficar Savaşı denilen savaştan başka önemli bir çatışma olmamıştı. Bu savaş Kureyş’in müttefiki Kinane kabilesi ile Havazin kabilesi arasında olmuş ve yaklaşık dört yıl sürmüştü (gerçekte toplam beş günlük çatışma oldu). Haşimi’lerin lideri amcası Zübeyir idi. Ebu Talip ile Zübeyir onu bir çatışmaya götürdü ancak genç olduğu için ok toplamakla görevlendirildi. Fakat ilerleyen günlerde durum kötüye gittiğinde başarılı bir okçu olduğunu kanıtlama fırsatı buldu.

Bu savaş yerleşik kabileler arasında çöl kanununa karşı bir adalet sistemine olan ihtiyacı gündeme getirdi. Kureyş ileri gelenleri Roma İmparatorluğu’ndaki ve Habeşistan’daki adalet sistemlerinden haberdardı. Savaştan iki hafta sonra meydana gelen bir olay adalet arayışını da artırdı.

Yemen’in Zebid kabilesinden bir tüccar  Sehm kabilesinden ileri gelen bir adamla anlaşmış, istediği malları ona teslim etmişti. Ancak parasını alamadı. Dolandırılan tüccar Mekke’de kendine yardım edecek kimsenin olmadığını biliyordu, bu nedenle hakim bir tepeye çıkıp tüm Kureyş’i adaleti sağlamaya çağırdı. Bunun üzerine Kureyş kabileleri Mekke’nin en zenginlerinden biri olan Abdullah İbn Cud’an’ın evinde toplandılar. Tartışmalar sonucunda zayıfları kollamak ve adaleti korumak için bir örgüt kurmaya karar verdiler. Bu karar üzerine  Kabe’ye gidip Hacer’ül-Esved üzerine döktükleri suyu içerek yemin ettiler. Kendilerine  Hilfu’l-Füdul (Erdemliler Birliği olarak çevrilebilir) adını verdiler. Bu toplantıya ve yemin törenine genç Muhammed (s.a.v) de katılmıştı.

 

Artık büyümüştü ve yalnız başına yaptığı bir ticaret yolculuğu ününü artırdı. Yeni ticari teklifler aldı. Bu kendine olan güvenini artırdı. Ebu Talip’in kızlarından biri olan Ümmü Hani (asıl adı Fahite) ile aralarında büyük bir sevgi vardı. Onu babasından istedi ancak Ebu Talip kızını Mekke’de gittikçe gücü artan Mahzum kabilesinden aynı zamanda dayısının da oğlu olan Hubeyre’ye verdi. Bu olay amcasına kızmasına neden olsa da amcasının onun daha evlenecek yaşa gelmediğini düşündüğünü anladı.

Ona kervan emanet eden tüccarlar memnuniyetlerini dile getiriyorlar ve el-Emin (güvenilir) olarak tarif ediyorlardı. Böylece birçok zengin ve büyük tüccarın dikkatini çekiyordu. Bunlardan biri de iki kez evlenmiş zengin bir dul olan Hatice idi. Hatice Haşimoğullarının uzaktan yeğenleri oluyordu. Suriye’ye göndereceği ticaret kervanını yönetmesi için ona haber gönderdi ve o zamanki ücretin iki katını önerdi.

Muhammed (s.a.v) teklifi kabul etti ve Hatice’nin verdiği Meysere adında bir genç köle ile yola çıktı. Meysere, yolda konakladıkları sırada Nestor adında bir rahibin ona sahibini sorduğunu ve “O ağacın altında bir peygamberden başkası oturmuyor.” dediğini nakledecekti.

Hatice bu genç adama aşık olmuştu. Nufeyse adındaki bir arkadaşına danıştı ve o da aralarını yapabileceğini söyledi. Nufeyse’nin çabasıyla tekrar görüştüler ve ailelerine danışarak evlendiler.

Damat amcasının evinden ayrılıp gelinin evine yerleşti. Çok mutlu bir evlilikleri vardı. Altı çocukları oldu. En büyük oğlan Kasım iki yaşında öldü. Sonra Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, ve Fatıma dünyaya geldi. Son çocuk erkekti ve çok kısa yaşadı.

Muhammed (s.a.v) evlendiği gün babasından miras kalan sadık cariyesi Bereke’yi azat etti, aynı gün Hatice ona on beş yaşındaki Zeyd’i hediye etti. Zeyd iyi bir ailedendi, ancak yıllar önce annesiyle çıktıkları bir yolculuk sırasında saldırıya uğramışlar ve çocuk kaçırılıp köle olarak satılmıştı. Kabe Arabistan’ın her yerinden hacıların buluşma yeri idi. Kendi kabilesinden (Kelb kabilesi) birilerine rastladı ve iyi olduğuna dair ailesine haber gönderdi. Haberi alan babası harise hemen çocuğu almak için yola çıktı. Muhammed (s.a.v)’den çocuğu ücretini vererek almak istediler. O da buna Zeyd’in karar vereceğini, eğer gitmek isterse para almayacağını söyledi. Zeyd: “Ben bu adamda öyle şeyler gördüm ki kimseyi ona tercih edemem” diyerek gitmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Muhammed (s.a.v) onları Kabe’ye götürdü ve oradakilerin önünde “Şahit olun ki Zeyd benim oğlumdur, ben onun, o da benim varisimdir” diyerek Zeyd’i özgürlüğüne kavuşturdu. O günden sonra bu yeni Haşimi Zeyd İbn Muhammed olarak anıldı.

Birkaç yıl sonra çok sert bir kuraklık olmuştu. Ebu Talip’in çocuğu çoktu ve kuraklık geçimini zorlaştırıyordu. Muhammed (s.a.v) amcası Abbas ile konuşarak Ebu Talip’in çocuklarına bakmaları gerektiğini söyledi. Anlaştılar ve sonuçta Abbas on beş yaşındaki Cafer’i, Muhammed (s.a.v) ise dört beş yaşlarındaki Ali’yi aldı. O sıralarda Hatice’nin bir oğlu daha olmuştu (Abdullah) ancak o da bir yakındayken ölmüştü. Ali sanki bu son oğlun yerine gelmişti.