GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK

AŞK VE HAYAT => Hayat ve Yaşam Sahası => Hayata Dair Yazılar => Konuyu başlatan: orkide - 11 Haziran 2008, 00:49:57

Başlık: KARNELERE DEGIL; EVLATLARINIZA SARILIN
Gönderen: orkide - 11 Haziran 2008, 00:49:57
Okullar kapanıyor. Karneler dağıtılacak. Sınavlara girecek iki buçuk milyon öğrenci. Haziran ayında OKS ve ÖSS sınavları var. …ve benim aklıma karneler, tabutlar ve şehitler geliyor.

* * * * * *

Karne aşığı anneler var memleketimde.

Başarı hırsıyla boğulan, diploma meraklısı babalar var.

Ya çocuklar!

Her şey karne başarısıyla ölçülür olmuş. Çocuklar karne notunu yükseltmek için çalışıyor. Anne ve babaları mutlu olsun diye. Ya da fırça yemeyelim diye…

“Karnen de zayıf olursa eve sakın gelme!” tehditlerini duyan 7 sınıf öğrencisi karnesindeki zayıfları görünce okul tuvaletinde kendini asmış.

Ertesi gün sırasında ağlayan sınıf arkadaşları ölen arkadaşlarının sırasının üzerinde “Sevgiye ihtiyacım var!” yazısını görmüşler.

Başka bir öğrenci… Hem de daha altıncı sınıf öğrencisi “Beni affedin! Aldığım iki zayıfla nasıl yüzünüze bakarım?” diye yazdığı mektubu arkasından bırakarak intihar etmişti karne günü.

Bu yavrunun küçücük cesedine anne baba sarılırken “karne” akıllarına gelmiş midir sizce? Her karne günü bu çocukların anne ve babaların yüreğinde ateş yeniden yanıyordur. Ölenle ölünmüyor, gidenle gidilmiyor biliyorum. Benim derdim kalanları kurtarmak!

“Sınavı kazanmazsan ben sana sorarım!” tehditlerini sık sık duyan öğrencilerimin gözlerine bakarken korkuyorum bazen. Tabutlarını görmekten korkuyorum..

Satılık Mutluluklar!

“Ben annem babam mutlu olsun diye okuyorum!” diye söze başladı eski / eskimeyen bir öğrencim.

“Babam benimle gurur duyacakmış, annemde diplomamı ve mezuniyet resimlerimi asacakmış evin duvarlarına!” diye başladı anlatmaya.

Üniversiteyi bitirince öğretmen olacak. Mutlu olacak mı bilmiyorum?

“Öyle zor şeyler yaşadım ki hocam, hayatımın sonuna kadar üniversite okuduğum bu şehirden de, üniversiteden de nefret edeceğim!” dedi.

Hüznün hiç yakışmadığı o güzel gözlerinde hüznü gördüm öğrencimin. Çok şey anlattı bana. Belki de her şeyi anlatmadı / anlatamadı. O konuşurken benim içim acıdı.

“Mutluluğunu sattın yani!” dedim.

“Evet!” dedi.

“Umarım bir daha satmazsın mutluğunu” dedim.

Ama o sadece sustu.

Belli ki içini acıttı bu soru.

O susunca bende sustum.

Benim içimde acımıştı çünkü.

“Satılık mutluluklar!” diye mırıldandım sadece.

Yine eski bir öğrencim aradı gecenin saat ikisinde. “Hocam kardeşim ‘yaşamak istemiyorum. İntihar edeceğim!’ demeye başladı. Korkuyorum!” diye söze başladı. Sebep okumak istemediği halde okumaya zorlayan ailesiymiş. Hayattan bıktığından bahseden genç, 21 yaşında yağız bir delikanlı.

Anlık bir bunalımla bunları söylemiş olabileceğinden bahsedip telefonu kapattım. Ama benim gözüme uyku girmedi. Ya intihar etseydi? Tabutuna sarılan baba kendisini nasıl teselli ederdi? Düşünmek bile istemedim.

Sonra psikolojik tedavi görmeye başlamış. “Ailemi mutlu etmek için okulu bitireceğim. Ama önce psikolojim düzelsin!” demiş.

Bu gençlere bu acılari çektirmeye değer mi?