SAĞLIK VE EĞİTİM KÖŞESİ > Çocuk Sağlığı ve Eğitimi

Emzirme Konusunda Annelere Yardım

(1/1)

sevdaligul:
EMZİRME KONUSUNDA ANNELERE YARDIM
Hamilelik ve doğum, işte bir kadının hayatındaki en eşsiz ve olağanüstü deneyimi. Ne mutlu ki uzun bir bekleyişten sonra bebeğinizi kucağınıza aldınız. Bebeğinizle birlikte yaşamınızın en hoş, en keyifli zamanını geçiriyorsunuz. Bebeğiniz için en doğrusunu yapmak istiyorsunuz ve sorumluluklarınızın arttığını düşünüyorsunuz. Sakın endişelenmeyin!!!
Yeni bebeği olan bir annenin desteğe gereksinim duyduğu en temel konulardan biri de bebeğini nasıl besleyeceğidir. İnsanoğlu son otuz yılda mamaların kullanılmaya başlamasından önce, bebekleri anne sütü ile besleyerek varlığını ve gelişimini sürdürmüştür. Günümüzde kimi zaman doğal bir gıda olan anne sütünün yeterliliği unutularak bebeklerin diğer gıdalarla beslenmesi yoluna gidildiğini görüyoruz. Oysa ki annenin kendi bebeğini emzirmesi eşsiz bir yaşam deneyimidir.


Anne sütü, meme dokusunda yer alan özel bezlerde yapılır. Üretimi gerçekleşen süt uzun ince kanallarla meme ucuna doğru taşınır. Meme ucunun çevresinde bulunan kahverengi AREOLA tabakasının altında ince uzun kanallar genişler ve sütün depolanmasına yardım yarar. Bu geniş kanallar meme ucuna açılır. İyi bir emzirme tekniğinde, bebek anne memesini tutarken areola denilen koyu renkli kısmını ağız içine yerleştirmelidir. Bu şekilde depolanmış olan anne sütünün emilmesi mümkün olur. Sadece meme ucunun emilmesi halinde fazlaca süt gelmediği gibi, meme ucu kısa sürede zedelenir çatlar. Meme uçlarında duyu sinirleri vardır. Bebeklerin anne memesini emmeleri ile buraya yaptıkları uyarılar sinirler aracılığıyla beyne kadar ulaşır. Beyinde bulunan özel bir bölgeden bu uyarılar sonunda bir hormon (prolaktin) salgılatır. Bu hormon kan yoluyla memelere ulaşır. Görevi süt üretimini sağlamaktır. Bu nedenle doğumdan sonra en kısa sürede emzirilme gereği çok önemlidir. Anne bebeği ne kadar erken emzirirse, süt salgılatan hormon o kadar erken sağlanacaktır. Anneler bu konuyu bilmedikleri için süt gelene kadar beklerler. Bunun sonucunda süt gelişi gecikir ve yapımı yetersiz düzeyde kalır. Sonucunda bebeğe mama ve benzeri sıvılar verme gereği duyarlar. Bu negatif olaylar zinciri anne sütünün erken kaybı ile sonlanır.


Doğumdan sonra bebeklere su veya şekerli su verilememelidir. Doğumdan hemen sonra anne sütü gelmiyor diye su veya şekerli suyun ilk seçenek olarak verilmesi çok yanlış bir uygulamadır. Bebekler dünyaya gelirken vücutlarında kendilerine 4 gün yetecek kadar fazla su ile doğarlar. Anne sütü bollaşana kadar bu fazla su onların ihtiyacını karşılar. Erken su verilmesi durumunda bebekler emmekte isteksiz olurlar. Bunun sonucunda annenin sütünün bollaşması gecikir. Sonuç ek gıda vermeye kadar gider. Böylece anne sütü bollaşmadan kesilir. Bunu önlemek için bebeklere doğduktan sonra su verilmemelidir. Hayatın ilk birkaç gününde bebeğin yedek su deposu azaldıkça anneyi daha istekli emeceği için süt üretimi de artacaktır. Böylece süt bollaşacak ve bebeğin ihtiyacı karşılanacaktır. Şekerli su içindeki şeker hızla kana karışarak kan şeker düzeyini yükseltir. Kan şekerinin yüksekliği açlığı bastırdığından bebek anne memesini emme zahmetine katlanmaz veya az emer. Sonuçta anne sütünün bollaşması gecikir. Bunların dışında su veya şekerli suyun verilmesi sonucunda bebekler ilk sütü (kolostrum) almaktan mahrum kalır. İlk süt içinde enfeksiyondan koruyucu pek çok özellik vardır. Bunların bebeğe mutlaka ulaşması gerekir. İlk süt bebeğin ilk aşısı sayılır.


Doğum sonrasında tıbbi bir neden olmadıkça bebeğe meme, su veya şekerli su verilmez. Anne tarafından sık sık emzirilir. Bebeğin annesini emmesi ile memede yapılan sütün süt kanalları boyunca meme ucuna ulaştırılması ile görevli diğer hormon olan oksitosin ortaya çıkar. Böylece sütün depolandığı geniş kanallar boşaldıkça yukarıdan gelen sütle sürekli olarak doldurulur. Bebek emdikçe süt depoları tekrar tekrar dolar. Bu hormonun bir diğer etkisi de uterus üzerindedir. Oksitosin uterusu kasarak kanamanın daha az olması ve rahmin kendisini toplamasına katkıda bulunur. Hamilelik süresince vücutta meydana gelen hormonal değişiklikler anne memesini süt üretecek şekilde hazırlar. Doğum yapan her kadın süt verebilme yeteneğine sahiptir. Önemli olan bu yeteneğin kullanılmasıdır. İlk günlerde süt gelmiyor diye bebekler emzirilmezse süt gelişi gecikir. Bu duruma meydan vermemek için doğumdan hemen sonra başlamak üzere bebekler sık sık emzrilmelidir. Böylece süt yapımı artar ve memeler gerginleşir. Memelerin gerginleşmesi anne tarafından hissedilir ve sütün yeterli yapıldığını anne anlar. Ancak ilerleyen zamanlarda bebeklerin iyi emmesinden dolayı memeler çok iyi boşaltıldığı için yumuşama ve gerginliğin kaybolması durumu ortaya çıkar. Bu durum normal bir olaydır. Aslında süt yapımı halen yeterli bir düzeydedir ama memelerin bu şekilde yumuşamasını anneler yanlış algılayıp sütünün azaldığından yakınırlar. Bu yanlış inanış sonucunda acele ile ek gıdaya başlarlar. Sonuçta anne sütü kaybedilir. Gerçekte ise aylar ilerledikçe memede yapılan süt miktarı giderek artar. Bu artış hayatın 4.-6.ayına kadar devam eder. Bebeğin su dahil bütün gereksinimini karşılar. Anneler memedeki yumuşamanın normal olduğunu bilmelidir.


Alıntı

Navigasyon

[0] Mesajlar

Tam sürüme git