Reklamlar
Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Çare ALLAH 'A Kaçmak mı, ALLAH 'Tan Kacmak mı
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1165
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Çare ALLAH 'A Kaçmak mı, ALLAH 'Tan Kacmak mı  (Okunma sayısı 1165 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı


 

ÇARE ALLAH 'A KAÇMAK MI, ALLAH 'TAN KAÇMAK MI
Halil Atalay

Günümüzde insanlığın be-lini büken ızdıraplar, sı-kıntılar ve bunalımlar içinde kıvran-dıran, perişan eden dertler vardır. Bu dertlerin öncelikle teşhis edil-mesi, sonra da tedavisine başlan-ması hem şart hem çok acildir. Bu şuursuzluk, nemelazımcılık, bu acıklı hal ve korkunç durum, her şeyden önce derdin teşhisini iyi ko-yacak ve muhatabın durumuna ve anlayış seviyesine göre hareket ede-cek yani işin erbabı ve sahasının uz-manı olan kimseler ve aynı zamanda bu hususlarda tecrübeli ve dene-yimli şahsiyetler istemektedir. Bu işi sahiplenecek kimseler iyi bilmelidir-ler ki, onlar sürekli olarak rahmet ve hürmetle hatırlanacak ve hiçbir za-man unutulmayacaklardır.
Bizim önceleri sahip olup da sonraları kaybettiğimiz bir kısım değerlerimiz vardır. Bu kaybediş, bizlere çok pahalıya mal olmuştur.
Kaybettiğimiz ve bir an önce kendimizde ve neslimizde diriltme-miz gereken hususların başında aşk ve heyecan, azim ve hamle ruhu gel-mektedir.
Bu ruh, imanı, aşkı, heyecanı, azmi ve hareketi beraber görme ruhudur.
Barış, bir akd, bir sözleşme ol-duğu gibi aynı zamanda eylemler ve davranışlar bütünüdür; yani barış sadece söz ile olmaz ve sağlana-maz. İnsanlar ilk sözleşmeyi yüce Rabbimizle yapmışlardır: “Ben si-zin Rabbiniz değil miyim?” hita-bına insanlar: “Evet, biz buna şa-hidiz, Sen bizim Rabbimizsin!” diye cevap vermişlerdir. (7 Araf, 172)
Bu açıdan İslam, Müslüman bi-reyde ve Müslüman toplumda bir barış kültürü oluşturmuştur.
Allah bütün insanlığı barışa da-vet etmektedir: “Ey iman eden-ler! Hep birlikte barışa girin!” (2 Bakara, 208)
Allah'ın insanları barışa daveti, İslam'a davetidir; İslam'a daveti, ba-rışa davetidir. Çünkü İslam, hem bir din hem de bir “Dünya Görüşü” ola-rak barış ismini taşır. Bilindiği gibi İs-lam ismi ve Kur'an'ın kavramı barış (silm), sulh, sükûnet, huzur, esenlik anlamları olan S-L-M kökünden ge-lirler. Her Müslümanın birbirine söylediği “Selâm” sözü de aynı kök-tendir. Yüce Rabb'imizin bir ismi de “es-Selâm”dır. (59 Haşr, 23)
Cennetin isimlerinden biri de “Darü's-Selâm”dır, selâm (mutlu-luk, barış) yurdu demektir. (6 En' am, 127) “Allah kullarını Darü's-Selâm'a (selam yurduna, cen-nete) çağırır.” (10 Yunus, 25) Pey-gamber (s.a.v.) namazından çıktığı zaman üç defa istiğfar eder ve “Alla-hümme entes-selâmü ve minkes-se-lâm tebârekte yâzel-celâli vel-ikram: Allah'ım selam sensin; selamet de an-cak sendendir. Mübareksin. Ey celâl ve ikram sahibi!” derdi. (Müslim, Mesâcid 135)
Karşılaştığı kişiyi “Selâm” (Es-selâmü aleyküm) kelimesiyle se-lamlayan insan, karşısındakine “İşim, tavrım, davranışım selamdan ve barıştan ibarettir. Selametin ve barışın dışında bir hedefim, isteğim ve iradem yoktur.” mesajını ver-mektedir.
İslam, sadece ismiyle değil, aki-desiyle, ibadet ve taatlarıyla, emir ve yasaklarıyla, helal ve haram-larıyla kısacası bütün öğretisiyle düsturuyla barış dini demektir. Aynı zamanda “Müslüman” demek, ken-di kendisiyle barışık ve barışta olan, hem kendisi hem de başkası için barış, esenlik dileyen kimse de-mektir.

HAYAT KAVGADAN MI İBARET?
Maddeci dünya görüşlerine göre ise, hayat sınıflar yahut birey-ler arasında sürüp giden bir çatış-madır. Böyle bir hayat felsefesi, hırs-ları, menfaat duygusunu körükler. Güç firavunlaşır, hak kuvvetle ta-nımlanır. İnsanlığın mutluluk yolun-da tek ümidi olan sevgi ve merha-met sadece lafta kalan süslü söylem-lerden öteye geçemez. Vicdanlar etkisizleşir. Düşmanlık duyguları boy atmak için böyle ortamları arar. Zaten insanın hem cinsine karşı düş-manca davranma eğilimi onun ma-yasında vardır. Bu eğilim, insan soyu henüz ikinci kuşaktayken Kabil'in Habil'i öldürmesi ile (5 Maide, 27-31) ortaya çıkmıştır.
Günümüz insanı da kendisiyle barışık olmadığı için diğer varlıklar-la da barışık değildir. İnsanın mutlu-luğunu ortadan kaldıran bu kendi kendisiyle barışık olmama duru-munun temelinde de “Allah'la barı-şık” olmaması yatmaktadır. Halbuki Ataullah İskenderi'nin dediği gibi: “Başlangıcı Allah ile olanın sonu da Allah'a kavuşmak olur.”
İnsanın kendi kendisiyle barışık olmama durumunun temelinde adaletsizlik vardır. Kendi kendisiyle ilişkisinde âdil olmayan insanın bir müddet sonra çelişkiler yumağına düşmesi sürpriz olmayacağı gibi, bu yolla vicdanını da sürekli yaralayan bir kimsenin mutluluğun asgari ko-şullarına dahi sahip olması düşü-nülemez. Kendi içindeki ilişkileri izale edemeyen ve vicdanıyla ge-rekli barışı sağlayamayan bir in-sanın toplumsal düzlemde âdil ve barışçıl davranışlar sergilemesi beklenemez.
Çağdaş insanın sıklıkla karşı karşıya kaldığı bencil ve iki yüzlü tu-tumların doğurduğu bireysel ve toplumsal hastalıkların temelinde bireyin öncelikle kendisini niyet ve vicdan açısından yeterince gözden geçirmemesi yatmaktadır. Oysa kişinin kendi kendisiyle barışının ve nihayet mutluluğunun temelinde ona adaleti emreden vicdanıyla ba-rışık olması yatar. Ne yazık ki çağ-daş insanının içine düştüğü psikolo-jik bunalım ortamı onu bir yandan vicdanın sesini duyamayacak bir ha-le getirirken, diğer yandan bu ha-liyle yaşamını sürdürebilmek için kendi kendisini kandırmayı kendisi için bir yaşama sanatı haline getir-miştir.
Evet; kendi kendini kandırıyor, pek çok insan... Olduğu gibi de, gö-ründüğü gibi de olamıyor. Günü-müzün insanın çoğu, hayatı kavga-dan ibaret görüyor... Ya değilse bu savaşlar neyin nesi?
ÇARE NEDİR?
1- Varlık içinde yokluk çekiyo-ruz. Dünyanın en fazla sosyal ser-mayesi olan insanları Müslümanlar-dır. Evinin altındaki hazineden habe-ri olmayıp, zül ve züğürt yaşayanla-ra benziyoruz. Kendi değerlerimi-zi, imkanlarımızı iyi bilmeli ve de-ğerlendirmeliyiz. Mutluluğu İs-lam'ın dışında arayanlar, doğruyu yanlış yer ve zeminde arıyorlar de-mektir.
Hz. Mevlânâ; “Körler paza-rında ayna satma, sağırlar diyarında nâra atma!” diyor. Doğru teşhis, doğru reçete, doğru tedavi ancak hastalığı tedavi eder.
İyi insan yetiştirmede yapı-lacak eğitim-öğretimin üç boyutu vardır.
a- Bilgilendirmek
b- Yönlendirmek
c- Uygulamak
a- Bilgilendirmek : Eğitim ve öğrenimde yapılacak ilk iş, kişiye, önce Yaratanını, inanç esaslarını, maddî ve manevî değerlerini tanıt-mak olmalıdır. Çünkü Yaratanını tanımayan ve O'nunla barış içinde olmayan, hem kendisiyle hem de başkalarıyla kavgalı olur, barışamaz.
b- Yönlendirmek : Eğitim sa-dece bir kültür ve bilgi kazanma va-sıtası değildir. Edinilen bilgilerle kişi-lerin yönlendirilmesi, diğer bir ifa-deyle ilim verilirken ilim öncülü-ğünde yön ve hedef tayini yapılması gerekmektedir.
c- Uygulamak : Yön ve hedefi olmayan bilgiler fayda vermediği gi-bi, uygulanmayan bilgilerden de is-tenilen sonuçlar alınamaz.
Bilgilerimizi uygulamada niyet, usül, zaman, mekan ve devamlılık çok önemlidir. Verilen bilgilerin ve yapılan yönlendirmelerin bu çer-çeve içerisinde uygulanmasını sağ-layacak bir tarzda eğitim ve öğretim yapılmalıdır. Mesela silah kullanma-sını öğretir de nerede, ne zaman, nasıl ve kimlere karşı kullanılacağı hususunda gerekli eğitimi vermez-seniz, silah bir zulüm makinesi olur.
2- Hz. Ömer (r.a.): “Nasihat-çileri olmayan ve nasihatçileri sev-meyen bir millette hayır yoktur.” buyurmuştur.
Aşkla, heyecanla, azimle ve cid-di bir hamle ruhuyla irşad, tebliğ, hizmet ve Hakk'ın hakimiyeti, yaşan-ması, yaşatılması ve yayılması gayre-tine girişilmelidir. Çünkü bir insanın kıymeti, himmeti nispetindedir. “Ki-min himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.”
İnsan ancak gayret ve faaliyeti ölçüsünde olgunlaşabilir, ideal ufuk-lara doğru yol alabilir. Hizmet, insanı kâmilleştirir, mükemmelleştirir, in-sanın ne olduğu, neye ilgi duydu-ğuyla ölçülür. Allah davasına ilgi du-yan da Allah adamı olur.
3- Kafa, kalp imanla dolmayın-ca, eşya, eğlence ve ideoloji ile dol-maktadır ki bu da zihinsel kirliliği ar-tırmakta, o da yorgun ve mutsuz in-sanları çoğaltmaktadır. Yapılan araş-tırmalar gösteriyor ki, çevreyi kirle-tenlerin önce zihinleri kirlenmiştir. Zihinleri kirlenen insanlar, her yeri, her şeyi kirletebilmektedirler. Öy-leyse imanın aydınlığında bir hayat için tüm insanlığı İslam ile buluştur-mak gayreti içinde olunmalıdır. Zira çaresiz değiliz, çare biziz. Eşyanın, makamın, servetin, şöhretin kulu olanları “Allah'a kulluk şerefine” eriştirmek için her türlü imkanı kul-lanarak yoğun çalışmalar yapılma-lıdır.
4- “Her doğan çocuk, İslam fıt-ratı üzerine doğar.” (Münâvi, Fey-zu'l- Kâdir, 5/33) Bu fıtrat İslamî eğitimle büyütülürse kulluk yönü ağır basar. Yoksa çocuğun fıtratı bo-zulur, şeytani ve nefsanî yönü ağır basar. Kirli akan bir derenin veya kanalizasyonun içindekileri kirlet-mesi gibi bir zaman sonra haramlar, günahlar da kalbi tertemiz olan ço-cukların fıtratlarını bozar. Onun için nesillerimizin günah ve haram bom-bardımanlarına karşı korunmaları, donanımlı hale getirilmeleri, her nereye giderlerse gitsinler iyi insan-larla, hayır müesseseleriyle karşı-laşmaları sağlanmalıdır. Unutma-yalım: Şikayet ve sızlanma, nazlan-ma acizlerin işidir. Bizim şikayet et-me değil, çözüm bulma, çare olma, çare sunma sorumluluğumuz vardır.
5- Mevcut dinamiklerimizi, sos-yal sermayemizi harekete geçirebil-sek; pek çok meselenin hallolduğu-nu, karanlıkların aydınlandığını gö-receğiz.
Allah'tan kaçarak değil, Allah'a koşarak kurtulabiliriz. “O halde hepiniz Allah'a kaçın.” (51 Zari-yat, 50)


alıntı
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
1275 Gösterim
Son İleti 16 Ocak 2008, 00:03:06
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
1112 Gösterim
Son İleti 21 Haziran 2013, 13:42:58
Gönderen: OkUr
0 Yanıt
370 Gösterim
Son İleti 01 Temmuz 2015, 22:22:49
Gönderen: Tanitimreklam
0 Yanıt
293 Gösterim
Son İleti 30 Ekim 2019, 11:00:27
Gönderen: halukgta
0 Yanıt
233 Gösterim
Son İleti 21 Kasım 2021, 17:17:48
Gönderen: halukgta

web hosting Domain Web
İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan sevdaligul.com forum sitemizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. sevdaligul.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler sevdaligul@gmail.com  adresi ile iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde sevdaligul.com  yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş yapacaktır.